Ergenekon soruşturmasının başından beri bazı gazeteci ve siyasilerin dillendirdiği bir klişe cümle var: ´Koca koca adamları gözaltına ne gerek var. Çağrılsalar kendileri gelirler.´ İşte bu cümlenin son Balyoz tutuklama kararı ile boş bir cümle olduğu ortaya çıkmış oldu. Balyoz darbe planı yapan ve acilen yakalanması istenen 102 Silahlı Kuvvetler mensubu aradan beş gün geçmesine rağmen teslim olmadı. Bu durum, ´organize hareket ediyorlar´ yorumlarına yol açtı. YAŞ öncesi zaman kazanma taktiği olarak görülen ve toplum vicdanını yaralayan tavır için hukukçulardan uyarı geldi. Muvazzafların mahkeme kararını çiğneyerek suç işlediğini belirten hukukçular, emekli askerlerin de görüldüğü yerde tutuklanması gerektiğini vurguluyor: ´Kolluk kuvvetlerinin teslim almadığı her sanık kaçaktır.´ Dikkati çeken şok bir ayrıntı da İstanbul Başsavcılığı´nca yakalama kararının yerine getirilmesi için Merkez Komutanlıklarına yazılan müzekkerelerin ise haklarında yakalama çıkarılan muvazzaf askerlere tebliğ edilmediğinin ortaya çıkması oldu. Kulislerde konuşulanlara bakılırsa yakalama emri çıkarılan subayların ´kurtarılması´ için üç plan üzerinde çalışılıyor. Bütün planlar, mahkemenin yakalama emri çıkarttığı sanıkların Yüksek Askeri Şura toplantısı tamamlanıncaya kadar bir yolu bulunup cezaevine girmelerine engel olmak üzerine kurulmuş. Bulunan ´çare´lerden biri mahkeme kararının Merkez Komutanlıkları tarafından muhataplarına ulaştırılmasının geciktirilmesi. Bir diğeri, mahkeme kararına yapılacak itirazlar ve reddi hakim talepleri ile zaman kazanılarak YAŞ toplantısı tamamlanana kadar muvazzaf askerlerin cezaevine gönderilmesinin önüne geçilmesi. Artık yakından tanıdığımız ´Gata-Kulli´ yöntemiyle rapor, hava değişimi derken zaman kazandırılması ise yeri geldikçe kullanılmak üzere her daim yedekte bekletiliyor zaten.
YAŞ´a kadar organize kaçış: Hani çağrılsalar gelirlerdi?
Ergenekon soruşturmasının başından beri bazı gazeteci ve siyasilerin dillendirdiği bir klişe cümle var: ´Koca koca adamları gözaltına ne gerek var. Çağrılsalar kendileri gelirler.´ İşte bu cümlenin son Balyoz tutuklama kararı ile boş bir cümle olduğu ortaya çıkmış oldu. Balyoz darbe planı yapan ve acilen yakalanması istenen 102 Silahlı Kuvvetler mensubu aradan beş gün geçmesine rağmen teslim olmadı. Bu durum, ´organize hareket ediyorlar´ yorumlarına yol açtı. YAŞ öncesi zaman kazanma taktiği olarak görülen ve toplum vicdanını yaralayan tavır için hukukçulardan uyarı geldi. Muvazzafların mahkeme kararını çiğneyerek suç işlediğini belirten hukukçular, emekli askerlerin de görüldüğü yerde tutuklanması gerektiğini vurguluyor: ´Kolluk kuvvetlerinin teslim almadığı her sanık kaçaktır.´ Dikkati çeken şok bir ayrıntı da İstanbul Başsavcılığı´nca yakalama kararının yerine getirilmesi için Merkez Komutanlıklarına yazılan müzekkerelerin ise haklarında yakalama çıkarılan muvazzaf askerlere tebliğ edilmediğinin ortaya çıkması oldu. Kulislerde konuşulanlara bakılırsa yakalama emri çıkarılan subayların ´kurtarılması´ için üç plan üzerinde çalışılıyor. Bütün planlar, mahkemenin yakalama emri çıkarttığı sanıkların Yüksek Askeri Şura toplantısı tamamlanıncaya kadar bir yolu bulunup cezaevine girmelerine engel olmak üzerine kurulmuş. Bulunan ´çare´lerden biri mahkeme kararının Merkez Komutanlıkları tarafından muhataplarına ulaştırılmasının geciktirilmesi. Bir diğeri, mahkeme kararına yapılacak itirazlar ve reddi hakim talepleri ile zaman kazanılarak YAŞ toplantısı tamamlanana kadar muvazzaf askerlerin cezaevine gönderilmesinin önüne geçilmesi. Artık yakından tanıdığımız ´Gata-Kulli´ yöntemiyle rapor, hava değişimi derken zaman kazandırılması ise yeri geldikçe kullanılmak üzere her daim yedekte bekletiliyor zaten.
Balyoz Darbe Planı İddianamesi´ni kabul eden İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, eldeki deliller ve kuvvetli suç şüphesi sebebiyle sanıkların en kısa zamanda yakalanmasını istedi. Ancak 25 muvazzaf generalin de aralarında bulunduğu 102 sanık, iki gündür adliyeye gelmiyor. Emekli Org. İbrahim Fırtına´nın avukatının, Müvekkilimin yerini söyleyemem. İtiraz süresince teslim olmayacağız. açıklaması, yaşananları özetliyor. Hiçbir sanığın karara uymaması, kendi aralarında örgütlü ve organize hareket ettikleri yorumlarına yol açarken, bu durum Yüksek Askeri Şura öncesi zaman kazanma taktiği olarak görülüyor. Emeklilerin firari durumuna düştüğünü belirten hukukçular, muvazzafların ve sanıkları teslim etmeyen yetkili mercilerin de suç işlediğini vurguluyor. Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi´nden Ömer Özkan, Yakalanması istenenler kamu görevlisi ise hem görevi ihmal hem de bu suçtan dolayı işlem yapılmalı. diyor. Eski Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel, Teslim etmiyorum, ortamı göreyim, diye bir şey olamaz. uyarısında bulunuyor. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi´nden Prof. Cumhur Güven ise kolluk kuvvetlerine çağrı yapıyor: Görevliler, gidip kaçıyorsa arayacak, saklanıyorsa bulup çıkaracak. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin Balyoz darbe planı davası sanıkları hakkında verdiği tutuklama için yakalama kararının infaz edilmesi günlerdir bekleniyor. Ancak şu ana kadar Balyoz´un 1 numarası olan emekli Orgeneral Çetin Doğan dışında yakalama gerçekleşmedi. Sanıkların bir kısmı avukatları aracılığıyla reddi hakim talebinde bulunurken, diğerleri de tebligat gelmediği bahanesiyle adliyeye gelmeyi reddediyor.
Hukuktan kaçılmaz, görev Genelkurmay Başkanı´na düşüyor
Ahmet Gündel (Eski Yargıtay Cumhuriyet Savcısı): Emekli generaller ve emekli askerler muhtemelen silahlı kuvvetlerin bünyesinde bulunan bir yerlerdedir. Muvazzafların evlerinde olabilirler. Görev, Genelkurmay Başkanı´na düşüyor. Onların da sorumluluğu var. Yani Genelkurmay´ın, hakkında tutuklama emri olan kişileri saklamak suçundan dolayı sorumluluğu olabilir. Hiç kimse kanundan kaçamaz. ´Ben teslim etmiyorum, ortamı göreyim´ diye bir şey söz konusu olamaz. Gecikme meydana geliyorsa hükümetin devreye girmesi ve Genelkurmay´ı muhatap alması lazımdır. TC hükümeti bunun hesabını sormalı.
Muvazzaf generaller, sulh mahkemesine çıkarılıp tutuklanır
Reşat Petek (Eski Cumhuriyet Başsavcısı): Mahkemelerin verdiği tutuklama için yakalama kararını adli kolluk kuvvetleri infaz eder. Sivil sanıklar için bu birim emniyet güçleridir. Tebligat gelmedi demek doğru değil. Şu anda muvazzaf askerler için üst komutanlıklar görevlendirilmiş olmalı. Makul sürede bu tutuklama işlemi tamamlanmak durumunda. Mesela Elazığ´da muvazzaf olan bir asker, general de olsa, en yakın sulh ceza mahkemesine götürülerek infaz kararı yüzüne okunur ve yol tutuklaması yapılabilir. Şu anda sanıklar hakkında karar çıkarıldığı için, mahkemeye gelmedikleri her an kaçak durumunda oluyor.
Kolluk yakalama emrini uygular, kaçanı arar, saklananı bulur
Prof. Dr. Cumhur Güven (Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi): Yakalama emrinde sanığa bir görev düşmez. Kolluğa kişi özgürlüğünü kısıtlamak için yetki veren bir işlem. Vatandaşın muhatap olduğu bir karar değil. Kolluğun işlem yapmasına izin veren bir karar. Kişilerin öyle bir yükümlülüğü ve buna uyma gibi bir sorumlulukları yok. Sanık kaçıyorsa görevliler gidip arayacak, saklanıyorsa bulup çıkaracak.
Suçluları teslim etmeyen yetkili merciler suç işliyor
Ömer Özkan (Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi): Hakkında yakalama kararı, tutuklama emri veya mahkumiyet kararı verilmiş kişileri gördüğü halde bunları ilgili makamlara teslim etmeyen, bildirmeyen veya saklayan kişiler suç işlemiş olurlar. Türk Ceza Kanunu 283. maddesi birinci bendine göre, Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. deniyor. İkinci bendine göre ise Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. deniliyor. ( Zaman)
Herşey terfi alabilmek için mi?
Balyoz davasında 70´i muvazzaf, 42´si emekli asker hakkında çıkan yakalama kararının YAŞ´ta yapacağı olası etkiler tartışılmaya devam ediliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu´nda, hakkında yakalama kararı bulunan kişilerin terfi sırasına girmeyeceği konusunda bir hüküm bulunmaması nedeniyle, YAŞ´a kadar teslim olmayan veya yakalanmayan subay ve generallerin terfi sırasına girebilecekleri yorumları yapılıyor.
Tebligatlar yapılmıyor
Vatan´dan Kemal Göktaş´ın haberine göre İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin yakalama kararına rağmen dün akşam saatlerine kadar yakalanan sanık olmadı. İstanbul Başsavcılığı´nca yakalama kararının yerine getirilmesi için Merkez Komutanlıklarına yazılan müzekkerelerin ise haklarında yakalama çıkarılan muvazzaf askerlere tebliğ edilmediği belirtildi. Haklarındaki yakalama kararını basından öğrenerek mahkemeye itiraz başvurusunda bulunan sanık askerlerin tutuklanmadıkları sürece YAŞ´a girme ihtimallerinin bulunduğunun ortaya çıkması da durumu daha ilginç hale getirdi. Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu´nun 65. maddesi, ?Terfi sırasına girenlerden; tutuklu bulunan ya da tahliye edilmekle beraber kovuşturma veya duruşması devam eden veya hakkında verilen hüküm henüz kesinleşmemiş bulunanların, terfileri ve kademe ilerlemeleri yapılmaz? hükmünü taşıyor. Kanunda hakkında yakalama kararı çıkarılan sanıkların terfiye ilişkin durumlarına dair bir düzenleme bulunmuyor. Kanundaki bu boşluk, 1967 yılında çıkarılan TSK Personel Kanunu´nun ilgili hükümlerinin 1 Haziran 2005´de yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu´ndaki hükümler doğrultusunda uyum değişikliklerinin yapılmamasından kaynaklanıyor. Eski CMUK´ta yakalama yerine ?gıyabi tutuklama? kararları veriliyordu. Yeni kanunun ?yakalama? kararına denk gelen bu kararla sanık firarda da olsa ?tutuklu? sayılıyordu. Gıyabi tutuklu sanık yakalandığında mahkemeye çıkarılarak tutukluluğu ?vicahi? tutukluluğa çevriliyor ve cezaevine gönderiliyordu.
Terfi sırasına girebilirler
Milli Savunma Bakanlığı´nda bu maddenin nasıl yorumlanacağına ilişkin bir çalışma yürütülüyor. Çalışma sırasında ortaya çıkan bir görüş, maddede tutuklama kararından bahsedildiği ve yakalama kararından bahsedilmediği için, hakkında yakalama kararı verilenlerin tutuklanmadıkları sürece terfilerinin ve kademe ilerlemelerinin YAŞ tarafından yapılabileceğini savunuyor. Bu görüşe göre, yakalama kararı doğrudan tutuklama olacağı anlamına gelmiyor. Yakalanan sanık, mahkeme önüne çıkarıldığında salıverilebileceği gibi, yakalama kararına yaptığı itiraz kabul edildiğinde yine özgür kalabilir. Buna göre, YAŞ toplantılarına kadar itirazı kabul edilen ya da yakalanmayan sanık askerler de terfi sırasına girebilecek. Bu yüzden muvazzaf askerlere yakalama kararlarının tebliğ edilmemesi ve bu sırada itiraz haklarını kullanmaları, ?tutuklu? sıfatını almadan YAŞ´ta terfi sırasına girmelerine olarak sağlayabilecek.
Hukuk tanımazlara büyük tepki
Haklarında tutuklama kararı çıkarılan Balyoz sanıklarının mahkeme kararına direnmeleri Türkiye´yi ayağa kaldırdı. Emekli Albay Avukat Durmuş Türemen ´Balyoz´ darbe planıyla haklarında yakalama emri çıkartılan sanıkların adliyeye gelmemelerinin toplumda kaosa sebebiyet vereceğini ifade etti. Emekli Albay Avukat Türemen ´Balyoz´ kod adlı darbe planı davasının 102 sanığı hakkında İstanbul 10. Ceza Mahkemesi´nin verdiği yakalama emrine rağmen sanıkların adliyeye gelmemesi ile ilgili, yakalama emri verilen kişilerin kanun gereği yakalandıkları yerde adli kolluklar tarafından adliyeye getirilmeleri gerektiğini söyledi. Emekli Albay Türemen, daha önce tutuklanıp bırakılmış kişilerin savcının itirazı üzerine yakalama emriyle gözaltına alınmak zorunda olduklarına dikkat çekerek, bu yakalama emrine herkesin uymak zorunda olduğunun altını çizdi. Kişilerin ya kendilerinin gelip adli kolluğa veya mahkemelere teslim olmaları gerektiğini veya görüldükleri yerde adli kolluk tarafından yakalanarak mahkeme huzuruna çıkarılmaları gerektiğini ifade etti. ´Kanun böyle emrediyor´ diyen Türemen buna herkesin uymak zorunda olduğuna dikkat çekti ve kanuna uymayacak istisna kimsenin olmadığını söyledi. Yakalama emri çıkartılan kişilerin kanun gereği yakalandıkları yerde adli kolluklar tarafından adliyeye getirilmeleri gerektiğine işaret eden Türemen, mahkeme kararına uymamanın düşünülemeyeceğini belirtti. Mahkeme kararına uymamanın, suçu itiyat haline getirenlere mahsus bir davranış olduğunu kaydeden Türemen, toplumda önemli ve değerli hizmetlerde bulunan kişilerin mahkeme kararlarına karşı durmalarının kabul edilemez bir durum olduğunu söyledi. Önemli görevlerde bulunan kişilerin bu tür tedbirler karşısında lakayt davranmalarının toplumda kaosa sebep olacağını ifade etti. Türemen sözlerine şöyle devam etti: Bu konularda topluma örnek olmak zorundadırlar. Toplum bunu kınar. Kendi haline üzülür, kendi gereken neyse yerine getiriyor. Ama bazı kişilerin bundan muaf olması insanları üzer ve incitir. Kanuna uymayan kişiler bulundukları kurumların veya görevlerin itibarına zarar verir, toplum gözünde küçük düşmüş olurlar.
´Mahkeme kararına uymama lüksleri yok´
Şimdiye kadar mahkeme kararlarına açıktan uymayan kimsenin olmadığını ileri süren Türemen, Ama bazı mazeretlerle bunu geciktirenler var. Uymamak gibi bir lüksleri ve hakları yok. O zaman yargı, adli kolluk görevini yapmıyor demektir. Mahkeme karar vermiştir. Kişi ya gelip kendisi mahkeme huzurunda hesabını verecektir veya cebren yakalanarak hakim huzuruna çıkarılacaktır. Varsa suçu cezasını alacaktır, yoksa alnı açık beraat etmiş olarak halkın içinde şan ve şerefiyle dolaşacaktır. diye sözlerini tamamladı. ( Bugün)
Hani çağırsalar gelirlerdi?
Ergenekon soruşturmasının başından beri bazı gazeteci ve siyasilerin dillendirdiği bir klişe cümle var: Koca koca adamları gözaltına ne gerek var. Çağrılsalar kendileri gelirler. işte bu cümle son Balyoz tutuklama kararı ile boş bir cümle olduğu ortaya çıkmış oldu. Müteveffa Cumhuriyet Gazetesi başyazarı için 70-80 yaşındaki adamı evinden gözaltına alıyorlar. Çağırsalar gelirdi. denildi. Ancak Selçuk Ergenekon mahkemesinde sorgulanamadı. Balyoz darbe planı yapan ve acilen yakalanması istenen 102 Silahlı Kuvvetler mensubunun ise aradan kaç gün geçmesine rağmen teslim olmadı.
TSK´nın prestiji 102 subay için feda mı ediliyor?
Gülay Göktürk (Bugün): Genelkurmay Başkanı´nın gecenin bir saatinde Başbakan´la yaptığı uzun görüşmeyi; ardından Adalet Bakanı´nın Hatay´dan apar topar Ankara´ya çağırılışını okuyunca, ne yalan söyleyeyim, içimi bir Şemdinli korkusu sardı: Ya yine bir uzlaşma olursa? İddianameyi engellemek için vakit çok geç. Mahkeme iddianameyi kabul etti ve 102 subay için yakalama emrini de oybirliği ile çıkardı. Peki, Başbuğ ne istiyor Başbakan´dan? Nasıl bir pazarlık dönüyor bu defa? Gelin anlaşalım; şunu şunu harcayalım; şunu şunu koruyalım gibilerden ahlaksız teklifler mi yapılıyor? Nasıl bir aldım-verdim ben seni yendim oyunu oynanıyor? En büyük çabanın ağustos başındaki YAŞ toplantısından istenilen sonucu almak üzerine yoğunlaştığı belli. Kulislerde konuşulanlara bakılırsa yakalama emri çıkarılan subayların kurtarılması için üç plan üzerinde çalışılıyor. Bütün planlar, mahkemenin yakalama emri çıkarttığı sanıkların Yüksek Askeri Şura toplantısı tamamlanıncaya kadar bir yolu bulunup cezaevine girmelerine engel olmak üzerine kurulmuş. Bulunan çarelerden biri mahkeme kararının Merkez Komutanlıkları tarafından muhataplarına ulaştırılmasının geciktirilmesi. Bir diğeri, mahkeme kararına yapılacak itirazlar ve reddi hakim talepleri ile zaman kazanılarak YAŞ toplantısı tamamlanana kadar muvazzaf askerlerin cezaevine gönderilmesinin önüne geçilmesi. Artık yakından tanıdığımız Gata-Kulli yöntemiyle rapor, hava değişimi derken zaman kazandırılması ise yeri geldikçe kullanılmak üzere her daim yedekte bekletiliyor zaten.
Artık her saldırıda belirecek korkunç şüphe: Saldıranlar gerçekten PKK´lı mıydı?..
Terörle mücadele kritik görevler yapan darbe sanıkları!
Bir ordunun generallerinin neredeyse onda biri darbe suçlaması altında. Bu gerçekten de örneği kolay kolay bulunamayacak bir tablo. Ama o ordunun başındaki general, bu utanç tablosu nasıl oluştu, nerede hata yapıldı, nasıl temizleriz; bu dehşet tablosunun hesabını halka nasıl veririz, kendimizi bu halka nasıl affettiririz, güvenini tekrar nasıl kazanırız, diye kafa patlatacağına, yollara düşmüş darbecileri kurtarmaya çalışıyor. Gece yarısı Başbakan´a ricaya geliyor. Terör örgütü yönetmekten sanık bir ordu komutanına bizzat ziyarete gidiyor. Heron skandalı konusunda sus pus oluyor ama sanık generalleri savunmak için kamuoyu karşısına çıkıp onların teröre karşı mücadeledeki kahramanlıklarını anlatıyor... Savunma için söylenen şeye bakın: Sanık durumunda olan generaller şu anda birliklerinin başında, teröre karşı mücadelede kritik görevler yapıyorlarmış. Bu durum aslında bir skandaldır, bir rezalettir. Bir ordunun genelkurmayı terörle mücadelenin kritik görevlerini nasıl olur da parlamentoya karşı darbe planı içinde yer almış sanık subaylara emanet eder? Halkı birbirine kırdırmak için provokasyonlar planlama; masum insanların evlerine uyuşturucu ya da silah koyarak tuzak kurma, kaos çıkarmak için cami bombalama, kendi jetlerimizi düşürme gibi vahim iddialarla yargılanan subaylar nasıl olur da hala görevinin başında kalır? Bu rezalet devam ederken vatandaş bu şaibeli komutanların yönetiminde olan bir orduya kendi evlatlarını nasıl teslim eder? Onların emrindeki bu birliklerin gerçekten ülkenin güvenliği için kullanılacağına nasıl güvenir? Çocuklarının, deşifre olan o dehşet verici planlar doğrultusunda kullanılmayacağına nasıl emin olabilir? Nitekim emin olamıyor. Her PKK baskınından sonra kafalardaki soru işaretleri de büyüyor. Saldıran gerçekten PKK mıydı, diye soruyor insanlar içlerinden. Her mayın patlamasında kimin yerleştirdiği mayın sorusu üşüşüyor kafalara. Heron Skandalı´nda ortaya çıkan ses bantlarını tüyleri diken diken olarak dinliyor. Acı ama gerçek olan şu ki, Genelkurmay hala adamlarını kurtarmak için planlar yaparken, YAŞ´ta asker ve sivil kanadın bir ortayolda anlaşması, şu kadar kişiyi kurtarmak üzere şu kadar kişinin kurban verilmesi üzerine ince taktikler geliştirirken, aslında bütün bir orduyu kurban ettiğinin farkında değil. Evet... Ordu yönetimi koskoca bir ordunun prestijini, güvenilirliğini ve savaşma gücünü 102 subayın kurtarılması için feda ediyor. Bu kafa, savaş mesleğinde uzlaşmış bir kurmayın kafası olamaz; olsa olsa iktidar hırsından gözü dönmüş maceracı bir siyasetçinin kafası olabilir. ( Bugün)
Bahçeli çark etti: Darbeci niteliği taşıyanlar temizlenmeli
MHP Lideri Devlet Bahçeli, Balyoz´daki yakalama karırına ilişkin olarak bugün yaptığı açıklamada, ne kadar darbeci niteliği taşıyanlar varsa temizlenmelidir dedi. Bahçeli´nin bu açıklaması kamuoyunu şaşırttı. Çünkü geçtiğimiz Cuma günü yakalama kararı mahkemeden çıktığında Bahçeli çok farklı konuşmuştu. Bahçeli, 102 kişi için yakalama kararı çıkarılmasını sert bir dille eleştirmiş ve tutuklama kararını veren mahkemeye saygısızlık yaparak, Yüksek Askeri Şura´ya bir hafta kala 102 askerin tutuklanması emrini çıkarıyorsun. Neden acele ediyorsun. YAŞ´tan sonra yapsana. Bunları gündeme getirerek TSK´yı yıpratmanın ne anlamı var demişti.
(28 Temmuz 2010, 10:24)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
BALYOZ İDDİANAMESİNDE ARAMA YAP
Balyoz Planı manşetlerimiz
PKK´nın bitirilememesi gücünden değil ihanetten
Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz