Danıştay saldırısından 1 gün önceki keşif görüntülerinin silindiği ortaya çıkınca, olayın üzerindeki sır perdesi de aralanmaya başladı. Ankara Emniyeti´nin saldırı günü gönderdiği yazıya, 5 gün sonra cevap vererek bozuk harddiskin OYAK güvenlikte olduğunu yazan Danıştay Savcısı Mehmet Engin Çakmak´ın, Ergenekon örgütünün yargıya sızma faaliyetleri kapsamında ve sanıklarla ilişkisi olduğu şüphesiyle 4 hafta boyunca izlendiği ortaya çıktı.
Biri emretmiş biri planlamış biri vurmuş biri karartmış biri de örtmüş
Danıştay saldırısından 1 gün önceki keşif görüntülerinin silindiği ortaya çıkınca, olayın üzerindeki sır perdesi de aralanmaya başladı. Ankara Emniyeti´nin saldırı günü gönderdiği yazıya, 5 gün sonra cevap vererek bozuk harddiskin OYAK güvenlikte olduğunu yazan Danıştay Savcısı Mehmet Engin Çakmak´ın, Ergenekon örgütünün yargıya sızma faaliyetleri kapsamında ve sanıklarla ilişkisi olduğu şüphesiyle 4 hafta boyunca izlendiği ortaya çıktı.
Polisi oyalayan Danıştay savcısı örgüt üyeliği şüphesiyle takipte
TÜBİTAK´ın tetikçi Alparslan Arslan´ın saldırıdan 1 gün önceki keşif görüntülerinin kaydedildiği OYAK Güvenlik´e ait harddiskteki dosyaların silindiğini tespit etmesi, soruşturma aşamasındaki karanlık noktaları bir bir aydınlatıyor. Ankara Emniyet Müdürlüğü´nün saldırı günü kamera görüntülerini isteyen yazısına 5 gün sonra cevap vererek, harddiskin OYAK Güvenlik´te olduğunu bildiren Danıştay Savcısı ve Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Engin Çakmak, Ergenekon kapsamında izlendi.
Polisi 5 gün bekletti
Ankara Emniyeti Müdürlüğü saldırı günü, 17 Mayıs 2006´da Danıştay´a yazı yazarak, görüntü kayıtlarını istedi. Danıştay Savcısı Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Engin Çakmak, emniyetin yazısına tam 5 gün sonra, 22 Mayıs 2006´da cevap verdi. Çakmak yazısında kamera sisteminin daha önce Mayıs ayı içerisinde 3 kez arıza yaptığını belirterek ´Görüntülerin kaydedildiği harddiskin arızalı olması nedeniyle kayıtlara ulaşılamadığı şirket yetkililerince ifade edilmiş olup, kayıt cihazı halen OYAK Savunma ve Güvenlik A.Ş´de bulunmaktadır´ dedi.
Daha önce de arızalandı!
274 sayılı yazıda Çakmak, polis ve savcıdan önce şirketin ´görüntülere ulaşılamadı´ bilgisinin alındığını belirtirken, olaydan 5 gün sonra polise harddiskin OYAK Güvenlik´te olduğunu bildirmesi şüphelere neden oldu. Çakmak yazısına, daha önce OYAK Güvenlik´e kamera sisteminde meydana gelen 3 arızayla ilgili gönderdiği 8 Mayıs 2006 tarihli belgeyi de ekledi.
71 yargı mensubu arasında
Polise 5 gün gecikmeyle bilgi vererek ´delil karartmaya zaman kazandırma´ kuşkusuna neden olan Danıştay Savcısı Genel Sekreter Yardımcısı Çakmak, Ergenekon sanıklarıyla ilişki şüphesiyle nedeniyle takibe alınan savcı ve hakimler arasında yer alıyor. Ergenekon savcılarının tespitleri ile Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu müfettişleri 71 hakim ve savcının takip edilmesi için iki kez mahkeme kararı çıkardı. Müfettişler 14 Ekim 2008´de İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi´ne, 3 Kasım 2008´de de İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´ne başvurdu. ´Ergenekon örgütünün yargıya sızma faaliyetleri kapsamında, sanıklarla ilişkisi olduğu´ iddiasıyla aynı gün takip edilmeleri yönünde karar verilen hakim ve savcılar arasında Danıştay Tetkik Hakimi Mehmet Engin Çakmak da yer aldı.
Ergenekon şüphesi
Mahkemelere sunulan belgede söz konusu yargı mensuplarının, Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Albay Fikri Karadağ ve avukat Kemal Kerinçsiz´in de aralarında bulunduğu sanıklarla irtibatlarının tespit edildiği belirtildi. Bazı hakim ve savcıların Ergenekon sanıklarına yönelik ´Bir emrin var mı?´ şeklindeki soruları, Küçük´ün birçok hakim ve savcı ile irtibatlı olduğu ve bazı yargı mensupları hakkında ´bizim çocuklardan, arkadaşlardan´ dediği bilgisine yer verildi.
4 hafta teknik takip
Çakmak ile İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, Ankara Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ve Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu´nun da bulunduğu yargı mensupları, Ergenekon bağlantısı şüphesiyle 4 hafta süreyle telefonları dinlendi ve gittikleri yerlerde izlendi. Tetkik Hakimi Çakmak, izlendiği dönemde Danıştay 4. Dairesi´nde görev yapıyordu. Öte yandan ikinci Ergenekon iddianamesinde emekli Orgeneral Hurşit Tolon´un da aralarında bulunduğu bazı sanıkların ´M.E.Ç´ şeklinde kodlanmış bir kişiyle telefon konuşmaları yeralıyor. Konuşmaların bazılarında Danıştay´da karara bağlanacak bir dosyayla ilgili olması da dikkat çekti.
Saldırıda örgüt bağlantısına karşı çıkan savcı da izlendi
Kanlı Danıştay saldırısıyla ilgili soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci´nin de Ergenekon şüphesiyle takip edildiği ortaya çıktı. Ergenekon sanıklarıyla bağlantılı oldukları şüphesiyle 4 hafta boyunca teknik takibe alınan 71 hakim ve savcılar arasında yer alan Salim Demirci, Danıştay ve Cumhuriyet gazetesine saldırı davasına bakan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki duruşmada örgüt bağlantısının araştırılmasına karşı çıkmıştı. Davaya müdahil olan Cumhuriyet gazetesi avukatları saldırının çok daha büyük bir oluşum tarafından organize edilmesi ihtimali bulunduğunu belirterek soruşturmanın genişletilmesini istemişti.
Genişletmeye gerek yok
Demirci, ´soruşturmanın genişletilmesine gerek yok´ diyerek karşı çıkmıştı. Mahkeme de bu talebi geri çevirmişti. Son duruşmada ise Ümraniye´de bulunan el bombalarının Cumhuriyet´e atılanlarla aynı seriden olduğunun ortaya çıkması üzerine Mahkeme Başkanı Orhan Karadeniz, dosyanın genişletilmesine karar verdi. Demirci yine önceki mütalaasını tekrarladı. ( Zaman)
Hakim Orhan Karadeniz için yargı yolu açılabilir
Mahkeme sürecinde Danıştay baskınını aydınlatacak birçok noktayı araştırmadığı ortaya çıkan davanın hakimi Orhan Karadeniz için yargı yolu açılabilir. Danıştay´daki kanlı baskının ardından soruşturmayı yürüten savcılık ve Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nin yargılama sürecinde olayı aydınlatacak birçok noktayı araştırmadığı belirlendi. TÜBİTAK´ın raporundan sonraTaraf ´a konuşan dönemin Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Orhan Karadeniz, Güvenlik şirketi kameraların kayıtta olmadığı yönünde bir yazı gönderdi. Arslan da yakalandığı için kayıtların akıbeti üzerinde çok durmadık diyerek kendisini savunmuştu. Ancak soruşturma sırasında karanlıkta bırakılan noktalar, Hakim Karadeniz´in görevini ihmal ettiği yönündeki iddiaları da beraberinde getirdi. Bu durum, Hakim Karadeniz için de yargı yolunun açılacağı şeklinde yorumlanıyor.
İşte kuşkulara yol açan noktalar:
1) Alparslan Arslan´ın saldırıdan bir gün önce keşif yaptığını gösteren OYAK Güvenlik´e ait Danıştay binasındaki kamera kayıtları incelenmedi. Mahkeme, OYAK Güvenlik Şirketi´nin kameraların kayıt yaptığı harddisk bozuk yazısıyla yetindi.
2) Danıştay binasının yanındaki Sıhhiye Orduevi ile bir bankanın kameralarına ait görüntüler dava sürecinde inceletilmedi. Genelkurmay Başkanlığı´nın Ankara Emniyet Müdürlüğü´ne gönderdiği kamera kayıtlarının açılamadığı belirtildi. Fakat Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay´da olduğu gibi, Orduevi´ne ait kamera görüntülerini de incelenmesi için TÜBİTAK´a gönderme gereği duymadı.
3) Danıştay Davası´na bakan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi tetikçi Arslan´ın saldırıdan önceki 48 saatte gönderdiği 14 mesajın kime gönderildiğini de araştırmadı. Arslan, saldırıdan bir gün önce Bir eksiğin var mı, İçeride mi dışarıda mı, Uygun yer mi, Bilmiyorum yolcuyu görmeli miydim? şeklinde gönderdiği mesajları Elif adlı kızkardeşine attığını söyledi. Ancak, kızkardeşi Elif´in ifadesi alınmadı ve telefonu inceletilmedi.
4) Olaydan önce Arslan´ı Danıştay önünde iki kişiyle birlikte gördüğünü söyleyen tanık Aysel Sağlam, olaya karışan şüphelilerle yüzleştirilmedi.
5) Danıştay Davası sürerken, Ergenekon soruşturmasında, saldırının bireysel eylem olmadığını ortaya koyan bilgiler ortaya çıktı. Emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin´in, Alparslan Arslan´la bağlantısı tespit edildi. Danıştay sanığı Osman Yıldırım, Ergenekon sanığı emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün Cumhuriyet´e saldırıyı organize ettiğini itiraf etti. Bunlara rağmen mahkeme ve savcılık saldırıdaki örgütsel bağlantıyı araştırma gereği duymadı.
Birileri Alparslan Arslan´a profesyonel destek vermiş
Danıştay Davası´nda sanıkların avukatları, silinen görüntülerde Alparslan Arslan´la birlikte hareket edenlerin olabileceğine dikkat çekti. Avukatlar, soruşturmanın genişletilmesi talebinde bulunacaklarını söyledi.
Mehmet Taşdelen (Süleyman Esen´in avukatı): Ben hep savunmalarımda Alparslan Arslan´a profesyonel destek verildiğini söylemiştim. Alparslan Arslan´ın Danıştay saldırısından bir gün önce saat 16:00 civarında binanın çevresinde olduğunu biliyoruz. Silindiği söylenen görüntülerin 18:47-19:50 saatleri arasında olduğu söyleniyor. Belki o sıralarda tekrar o bölgeye gelmiştir. Ama HTS (telefon sinyal verileri) raporları var dosyada. Verilen sinyallerle Arslan´ın yanında olan kişiler tespit edilebilir. Bir tanık ifadesi var dosyada. Danıştay´da çalışan Aysel Sağlam adında biri. O kişi, saldırı öncesinde Arslan´ı iki kişiyle gördüğünü söylemişti. Silindiği söylenen görüntülerde bu kişiler mi var, başka şeyler mi var bilmiyoruz. Sıhhıye Orduevi´ne ait kamera kayıtlarının bozuk olması mümkün değildir. Orduya ait bir yerde kamera bozulursa anında yenisi takılır. Eğer bozuksa görüntüler, elbette şaibelidir bu. Soruşturmanın genişletilmesi için gerekli taleplerde bulunacağız.
Ergenekon´la bağlantısı var Murat Eken (Osman Yıldırım´ın avukatı): Biz başından beri bazı şeyleri iddia ediyorduk. Kameraların o gün çalışmıyor olması tesadüf değil. Sanıklardan Fikri Karadağ, Fikret Emek ve Recep Özkan´ın OYAK Güvenlik Şirketi´yle telefon görüşmeleri var. Bu şahısların içeriden tanıdıkları var. Tanık Aysel Sağlam´ın ifadeleri var. Arslan´ı birkaç kişiyle gördüm diye. Görüntülere müdahale edilmiş olabilir. Sıhhiye Orduevi´ndeki görüntülerin de bozuk olması tesadüf değildir. ( Taraf)
OYAK, 3 bin 654 dosyayı 3 dakikada yok etti
Danıştay saldırısıyla ilgili yaşanan şok gelişme ilginç gerçekleri ortaya çıkardı. TÜBİTAK tarafından atanan bilirkişinin hazırladığı tarihi rapora göre saldırganın binada keşif yaptığı gün arızalı denerek alınan kayıtlardan 3 bin 654 dosya silinmiş. Danıştay olayıyla ilgili skandalı deşifre eden bilirkişi raporunda ilginç detaylar yer alıyor. Rapora göre Danıştay binasındaki güvenlik kameralarının aldığı görüntülerin kaydedildiği yoğun diskten 3 bin 654 adet dosya silinmiş. Bu silme işleminin ise Danıştay binasında saldırganın keşif yaptığı 16 Mayıs 2006 günü, 19.47 ve 19.50 saatleri arasında 3 dakikalık zaman diliminde yapıldığı anlaşılıyor. İncelemeyi yapan teknik bilirkişinin, Tüm incelenen dosyalar ile ilgili genel sayısal bilgiler adıyla hazırladığı tabloya göre 3654 dosya silinmiş, kurtarılan dosya sayısı ise yalnızca 20. Alparslan Arslan´ın Danıştay´da keşif yaptığı gün olarak bilinen 16 Mayıs tarihine ilişkin ise 13 dosya silinmiş ve bunlardan hiçbiri kurtarılamamış. Bunların yanı sıra geri döndürülemez şekilde silinmiş 73 dosyanın da silinme tarih ve zamanları 0000.00.00 ve 00.00.00 olarak değiştirilmiş. Bu işlem de silmenin bilinçli yapıldığı ve silme zamanını da gizlemeye yönelik olduğu anlaşılıyor. Bu bol sıfırlı dosyalardan 10 tanesinin silinmeden önce isimlerinin de değiştirildiği görülüyor. ( Zaman)
İşte ´kamera operasyonu´nun raporları
TÜBİTAK´ın; 17 Mayıs 2006´daki Danıştay saldırısından bir gün önce kamera kayıtlarının geri döndürülmez şekilde silindiğini ortaya çıkarması, gözleri o dönemde binanın güvenliğini sağlayan OYAK Savunma ve Güvenlik Sistemleri AŞ´ye çevirdi. Şirket sessizliğini korurken, hard diskler üzerindeki operasyonun raporları basına sızdı. Vakit Gazetesi´nin yayımladığı raporlara göre, OYAK Savunma ve Güvenlik Sistemleri Ankara Bölge Temsilcisi Serkan Akyıldız, şirket çalışanları Metin Almalı ve Murat Kablan, 16 Mayıs 2006 tarihinde saat 16.00´da Danıştay binasına gelerek güvenliği sağlayan kayıt cihazlarının hard diskinin arızalı olmamasına rağmen, Hard diskler arızalı raporu vermiş. Serkan Akyıldız, Metin Almalı ve Murat Kablan tarafından alınan hard disk, aynı gün şirkete götürülmüş. Ardından hazırlanan ve Danıştay´da görevli Celalettin Yüksekkaya´ya verilen sahte servis formunda yapılan işlem şöyle anlatılıyor: 16 Mayıs 2006 tarihinde saat 16.00´da alınan kayıt cihazının teknik kontrolleri sırasında hard diskinin arızalı olduğu tespit edilmiştir, geçmiş görüntülerle ilgili herhangi bir dosya kurtarılamamıştır. Cihaz hard diskleri ve yazılım formatlanarak arızalı hard diskler yenileriyle değiştirilmiştir. Yazılım yeniden yüklenmiştir. Formun yapılması gerekenler bölümünde de, Cihazın hard diskleri yenileriyle değiştirilmiş ve serviste teste tabi tutulmaktadır. ifadeleri yer alıyor. Şirketten 25 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay Başkanlığı´na gönderilen ikinci raporda ise şu ifadeler yer alıyor: Bilindiği üzere Başkanlığınız merkez binasına montajı yapılan mülkiyeti Başkanlığınıza ait dijital görüntü kayıt cihazının arıza yaptığı hususu 16 Mayıs 2006 tarihinde tarafımıza bildirilmiş ve teknik servisimizce arızanın mahallinde giderilemeyeceğinin tespiti üzerine anılan cihaz aynı gün sökülerek servise intikal ettirilmiştir. Teknik servisimizce cihaz üzerinde yapılan incelemede, voltaj dengesizliğinden dolayı cihazın hard diskinin ciddi hasar gördüğü tespit edilmiştir. Bu nedenle anılan cihaz yerine yeni bir cihazın montajı amacıyla 17 Mayıs 2006 günü sabahı Danıştay binasına gelinmiş ancak menfur saldırı nedeniyle cihazın montajı öğleden sonra gerçekleştirilebilmiştir.
Ergenekon soruşturması derinlere indikçe balığın büyüklüğü artıyor
Ahmet Altan (Taraf): Ümraniye´deki bir evde yakalanan cephanelik, ?Ergenekon? örgütünün ortaya çıkmasına neden olmuştu. O cephaneliğin peşinden gidenler geniş bir ağa ulaşmışlardı. Şimdi sanırım ?Ümraniye cephaneliği? gibi ?kritik bir ilmik? Danıştay baskınıyla ilgili olarak ele geçiriliyor. O cinayetin arkasında çok büyük bir örgüt olduğu anlaşılıyor. İşin üstüne gittikçe, ?cinayetin? çevresindeki kuşkulu ağ da genişliyor. Ordu Yardımlaşma Kurumu OYAK´a ait bir güvenlik kuruluşunun Danıştay´ın ?kameralarındaki? cinayetle ilgili kayıtları sildiğinin kanıtlanması birdenbire bu ?cinayetin? tahminlerimizden daha da ?derin bir operasyon? olduğunu yüzümüze çarptı. İpin ucunu çektikçe ?olta ağırlaşıyor? ve balığın büyüklüğü hissediliyor. Bir kere işin içinde OYAK olduğu anlaşıldı. OYAK´ın ?kamera kayıtlarını silen? personeli ise ortada yok. Kimse onların nerede olduğunu söylemiyor. OYAK´a ait güvenlik kuruluşunun başındaki eski MİT görevlisi emekli albay da sırra kadem bastı. Ama ?kararan? tek kamera Danıştay´daki değil. Danıştay´ı gören Sıhhiye´deki ?Orduevi´nin kameraları? da karardı. O kamera kayıtları istenmiş ama Orduevi´nin kayıtları gönderildiğinde bu kayıtlar ?açılamamış? bir türlü. Bunu yazılı olarak Genelkurmay´a sormuşlar, onlar da yazılı bir cevap vermiş. Cevap pek anlaşılabilir gibi değil ama ?sezebildiğim? kadarıyla ?bizdeki kayıtlar artık yok? diyorlar. Danıştay cinayetiyle ilgili ?ordunun kayıtları? da kaybolmuş anlayacağınız. Eldeki ?açılamayan Orduevi kaydı? neden TÜBİTAK´a gönderilmemiş, o anlaşılamıyor. Zaten bu cinayetin yargılama aşamasında yaşanan ve anlaşılması imkansız birçok tuhaflık var. Bütün o mahkeme safhalarının bir daha gözden geçirilmesi gerekiyor. Mahkeme, Danıştay´ın kameralarının ?bozuk? olmasını hiç sorgulamamış. Orduevi´nin kayıtlarının ?açılamamasını? da sorun etmemiş. Danıştay´daki cinayetin katil zanlısının ?arkasında? kimin olduğunu ortaya çıkarmak için kılını bile kıpırdatmamış. Tam aksine, neredeyse aceleyle bunun ?örgütsüz bir cinayet? olduğunu karara bağlamaya uğraşmış. Dava, İstanbul´daki Ergenekon Mahkemesi´ne geldikten sonra işin seyri değişti, kameralardaki kayıtların silindiği resmî raporla belirlendi. Ankara´daki mahkeme neden bunu yapmadı?
Deştikçe iş derinleşiyor
Sadece bu mu... Bu cinayetin bir görgü tanığı var, bu tanık, katilin keşfe geldiği gün yanında iki kişi daha olduğunu söylüyor ve katili teşhis ediyor. Ama bir şey daha söylüyor: ?Beni Emniyet´te susturmaya çalıştılar? diyor. Böylece karşımıza işin bir de ?polis? bacağı çıkıyor. Emniyet´teki bu cinayeti soruşturan polisler neden ?tanığı? susturmaya çalıştılar? O polisler kimlerdi? O polisler hakkında bir soruşturma açıldı mı? Tanık, kendisinin Emniyet´te ?susturulmak istendiğini? mahkemede söylediği halde neden mahkeme bu açıklamayı kaale almadı? Ordu, kendine ait bir kuruluştaki elemanların ?kameralardaki kayıtları silmesiyle? ilgilenmiyor, kendine ait Orduevi´nin kameralarının görüntülerini arşivlerinden siliyor. Polis, tanığa ?susması? için baskı yapıyor. Mahkeme bunlara hiç aldırmadan, cinayetin Ergenekon bağlantısını soruşturmadan dosyayı kapatmaya uğraşıyor. O zamanki cumhurbaşkanı aceleyle bir açıklama yapıp bu cinayetin ?laik cumhuriyete karşı yapılmış bir saldırı? olduğunu iddia ediyor. Gazeteler ortaklaşa manşetlerle cinayeti ?şeriatçıların? üstüne yıkmaya çabalıyor. Danıştay cinayetinin faili eğer olay yerinde yakalanmasaydı bütün Türkiye karmakarışık olacaktı. Bu çok planlı, organize bir saldırı. Ve, arkasında büyük bir güç var görülebildiği kadarıyla. Şimdi İstanbul´daki Ergenekon Mahkemesi bu saldırının üstüne gittikçe daha çok belge ve bilgi ortaya çıkacak. Ergenekon´un daha derinlerine inilecek. O derinliklerde belli ki ?büyük balıklar? bekliyor. Keskin dişli, zehirli balıklar. Yakalanmaya yaklaştıkça daha da canavarlaşacaklar herhalde. Kendimizi sakınarak ama kararlı bir şekilde ipin ucunu çekmeliyiz. Bütün bu zehirli balıkları yakalayıp, tarihimizde belki de ilk kez temiz sularda yüzeceğiz. ( Taraf)
(24 Nisan 2010, 13:24)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Kontrgerilla´nın yargıdaki örgütlenmesi
Flaş!!! TÜBİTAK: Kayıtlar silinmiş, bir kısmını kurtardık
Danıştay´ın kameralarına bakan OYAK Güvenlik´le ilgili tüm manşetlerimiz
Danıştay saldırısının Ergenekon davasıyla birleştirilmesi manşetlerimiz
Danıştay soruşturması sil baştan