Balyoz soruşturmasında savcılar Bilal Bayraktar ile Mehmet Berk´in operasyon fırtınasının tam ortasında görevlerinden alınması kamuoyunu şok etti. Makul hiçbir izahı yapılamayan bu müdahalenin arka planında ne olduğu tartışılıyor. İlerleyen günlerde belki buna dair ses kayıtları, belgeler ve ihbar mektupları medyaya yansıyabilir. Operasyonlar durdurulmasaydı gözaltına alınacak olan 70 subayın listesi ortaya çıkacak mı ve ´asla dokunulamaz´ çok kritik isimler var mı o listede, belki bunları öğrenebileceğiz.
Balyoz soruşturması örtbas mı ediliyor?
Balyoz soruşturmasında savcılar Bilal Bayraktar ile Mehmet Berk´in operasyon fırtınasının tam ortasında görevlerinden alınması kamuoyunu şok etti. Makul hiçbir izahı yapılamayan bu müdahalenin arka planında ne olduğu tartışılıyor. İlerleyen günlerde belki buna dair ses kayıtları, belgeler ve ihbar mektupları medyaya yansıyabilir. Operasyonlar durdurulmasaydı gözaltına alınacak olan 70 subayın listesi ortaya çıkacak mı ve ´asla dokunulamaz´ çok kritik isimler var mı o listede, belki bunları öğrenebileceğiz.
Balyoz soruşturmasında savcılar Bilal Bayraktar ile Mehmet Berk´in operasyon fırtınasının tam ortasında görevlerinden alınması kamuoyunu şok etti. Makul hiçbir izahı yapılamayan bu müdahalenin arka planında ne olduğu tartışılıyor. Başarılı oldukları, bu soruşturma kapsamında daha önce yaptıkları gözaltıların mahkemelerce tutuklamaya dönüşmesi ve itirazlara rağmen bu tutuklamaların toplam 7 hakim tarafından süzgeçten geçirilerek onaylanmasıyla ortaya çıkan bu iki savcının operasyonların tam ortasında soruşturmadan alınması, arka planda çok önemli kritik bazı gelişmelerin olduğunu düşündürüyor. Görev değişikliği gerekli görüldü açıklaması inandırıcı değil. Böyle bir değişiklik yapılacak olsa bile bunun operasyonların tam ortasında yapılması doğru değil. Tıpkı Erzincan soruşturmasında Başsavcı İlhan Cihaner´in gözaltına alınma girişimi üzerine HSYK´nın devreye girerek savcıları görevden alması üzerine ortalığı karışması gibi bir durum yaşanıyor.
Balyoz soruşturmasına çok sayıda müdahale yapıldı
Bu müdahalenin örtbas ya da pazarlık çabasından başka bir nedenle yapılmış olabileceğine inanılmıyor. Bazıları çok üst düzey olan 70 muvazzaf subaya yönelik gözaltı kararlarının operasyonların tam ortasında durdurulması daha önceki bazı müdahalelerle de paralel. Balyoz´da ilk müdahale ya da pazarlık kuşkusu eski komutanlar İbrahim Fırtına, Özden Örnek ve Ergin Saygun´un savcılıkça serbest bırakılmasıyla ortaya çıkmıştı. Eski Adalet Bakanı şimdiki Devlet Bakanı Cemil Çiçek´in devreye girdiği ve komutanların serbest bırakılması için başsavcılıkla görüştüğü iddia edilmişti. Daha sonra Hakim Oktay Kuban´ın balyoz tutuklularını toplu tahliye fırtınası ve şimdi de gözaltıların Başsavcılıkça durdurulması. Bir takım gizli girişimlerin yapıldığı açık. Taraf gazetesi ve başyazarı Ahmet Altan, ´Karanlık 9 saat´ manşetiyle bu konuya dikkat çekiyor: ´Savcılar, iki gün sonra yirmi beşi general olan muvazzaf subaylar hakkında ?gözaltı? kararı çıkarıyor. Karar, asayiş birimlerine bildiriliyor. O subayların gözaltına alınabilmesi, onlara ?dokunulabilmesi? için Genelkurmay Başkanlığı´nın izni gerekiyor, Genelkurmay dokuz saat boyunca ses çıkarmıyor. Sonra aniden ?Başsavcı? devreye giriyor ve ?bu gözaltılar bana haber verilmeden işleme konuldu onun için Balyoz Savcılarını görevden alıyorum? diyor. Gözaltı emirleri sabah saat dokuzda verilmiş, Başsavcı ?savcıları görevden almaya? akşam beşte karar veriyor. Neden sabah hemen vermiyor bu kararı, niye dokuz saat bekliyor, o dokuz saatte neler oluyor, kim kimle ne konuşuyor?´
Herkes eşittir ama bazıları daha eşittir
Hakim Oktay Kuban´ın tahliye kararlarını verirken bir gerekçesi de o kişilerin ´sosyal konumları´ydı, yani halk diliyle, ´bu subaylar üst seviye insanlar, tutukluluk bunlara ağır gelir, hem de onlara yakışmaz, saygınlıklarını zedeler, böyle saygın kişilerin tutuksuz yargılanmaları sürecinde kaçmaları da düşünülemez vesaire..´ şeklindeydi. Tahliye kararlarını iptal eden mahkeme heyetinin Kuban´a yönelttiği eleştirilerdeki bir bölüm de bu açıdan çok dikkat çekiciydi: ´..Aksinin kabulü, takdir hakkının kişilerin güç, nüfuz ve sosyal konumlarına göre kullanılması anlamına gelir, bu durum ise Anayasa´nın eşitlik ilkesine aykırı ve takdir hakkının keyfiliği olarak algılanabilir..´
Müdahalenin arka planında neler olabilir?
Kimi görüşlere göre balyoz gözaltıları bu şekilde gerçekleşmeye devam ederse subaylar görev yerinde değil cezaevinde bulunacağı için ordu yönetim zafiyetine düşecekti. Bir diğer görüşe göre, bu gözaltı fırtınası emir komuta zinciri dışında çılgınca bir askeri kalkışmayı ya da polisle çatışmayı tetikleyecekti -tıpkı dün ortaya çıkan ses kaydında bir binbaşının her gözaltına alınacak subayın, tabancasındaki 7 mermiyle gözaltıya gelen 7 polisi öldürmesiyle çok sayıda polisin öldürülmesinin sağlanacağı ve bu şekilde verilen gözdağı ile de operasyonların durmasının sağlanacağı şeklindeki çılgın görüşünde olduğu gibi-. Bir diğer görüşe göre de, Erzincan soruşturmasının Başsavcı İlhan Cihaner´in tutuklanmasına varması üzerine HSYK´nın telaşla savcıları görevden alması olayında olduğu gibi Balyoz soruşturmasının da Başsavcıya kadar uzanacağının -ki zaten başsavcının adı Balyoz belgelerinde ´Balyoz Darbe´si sonrası görevlendirilecek yargı elemanları arasında 1´nci sırada geçiyordu- anlaşılması üzerine Başsavcı telaşla devreye girerek operasyonları tam ortasında durdurdu.
Balyozu durduran Başsavcı hakkında çok sayıda şaibe var
Başsavcı Aykut Cengiz Engin üzerinde çok sayıda şaibe var, adı Ergenekon soruşturmasında şüpheliler arasında geçti ve müfettişlerce hakkında teknik takip yapıldı. Ergenekon Terör Örgütü´nün varlığının 2001´de ortaya çıkarılıp örtbas edilmesi esnasında da aynı konumda Başsavcıydı. Gazeteci Tuncay Güney Ergenekon davası sanığı polis şefi Adil Serdar Saçan tarafından sorgulanırken Ergenekon örgütüne rastlandı ancak olay örtbas edilerek Tuncay Güney de yurtdışına çıkarıldı. Soruşturmayla ilgili çuvallarca evrak Saçan tarafından kaçırılarak bir depoda gizlendi. Son olarak adı Ergenekon tutuklusuTuncay Özkan´dan bir soruşturma için talimat aldığının ve bazı talimatları ise gizlice birisi eliyle kendisine ulaştırmasının istendiğini gösteren şok ses kaydıyla ortaya çıktı. Asla izahı ve tevili mümkün olmayan bu skandal olayı Başsavcı da kabullendi ancak özür dilemediği gibi basına sızdırılmasını da eleştirdi, bunun basın ahlakına aykırı olduğunu ileri sürdü.
Başsavcı: ´Böyle bir yakalama ve gözaltı kararının yol açacağı sonuçların iyi değerlendirilmesi gerekir´
Başsavcı Aykut Cengiz Engin, Balyoz soruşturmasının aniden durdurulmasının arka planında dönenleri Star gazetesinden Şamil Tayyar´a açık etti. Başsavcı, demek istediklerini açıkça söylemese de aslında gayet açık konuştu: ´Gözaltına alınması istenen subayların 78´i muvazzaf... Bunların 25´i amiral ve general rütbesinde... Kuzey Deniz Saha Komutanlığı´nda var, Güney Deniz Saha Komutanlığı´nda var, 6. Kolordu´da var, Hakkari´de terörle mücadele eden askeri birliğin başında olan var... 15-20 kişi de emekliye ayrılmış subay, toplam 95 kişi... Böyle bir yakalama ve gözaltı kararının yol açacağı sonuçların iyi değerlendirilmesi gerekir.´ Büyük bir tartışmayı başlatacağı kesin olan bu açıklama akıllara bazı soruları da getiriyor: Yeni savcılar soruşturmadan vazgeçmeyecek de gözaltıları yavaş yavaş mı yani üçer beşer mi gerçekleştirecek?.. Türkiye Cumhuriyet Silahlı Kuvvetleri, kendilerine atfedilen ve şimdiye kadar mahkemelerce verilen ısrarlı tutuklama kararlarıyla da ciddi bulunan ´Cami bombalama, kendi jetini düşürme´ gibi çılgınca terör eylemleri planlayabilen şaibeli kişilerce mi idare ediliyor?.. Bu şaibeli kişilerin görevden alınmasıyla Silahlı Kuvvetler çökecek mi?.. Bu kadar çok sayıda aktif görevli birlikte harekete geçerek bir askeri kalkışmada bulunamaz mı?.. Böyle bir tehlike yok mu?.. Yoksa neye göre yok? Varsa niçin gözaltılar durduruluyor?.. Kamuoyunun canı sadece Allah´a mı emanet?.. Başsavcının görevden alma gerekçesi gerçekten TSK´nın zafiyete uğrayabileceği endişesi mi yoksa kendi adının da balyoz darbesi sonrası görevlendirilecek yargı mensupları arasında 1 numara olması mı?..
Başsavcının açıklaması tartışmaları daha da büyüttü: Makam ve rütbeye göre muamele yapılamaz
08 Nisan 2010: Balyoz operasyonu kapsamında 25´i general 70´e yakın muvazzaf askerin tutuklanmasını öngören yeni gözaltı dalgasını durduran ve operasyonu yürüten savcılar Bilal Bayraktar ile Mehmet Berk´i değiştirerek yerlerine yeni savcılar görevlendiren Başsavcı Aykut Cengiz Engin, bu kararının gerekçesini star´a, ?Muvazzaf 25 general ve amiralin yakalanmasını istiyorlardı. Bunun sonuçlarını düşündük ve savcıları değiştirdik? sözleriyle açıkladı. Ancak bu açıklama, tartışmalara yenilerini ekledi. Yargı mensupları, Başsavcı Engin´in bu açıklamasını ?talihsiz? olarak niteledi ve ?hukuk dışı? buldu.
Emekli Hakim Albay Ümit Kardaş: Kişilerin hukuk önünde statüleri, rütbeleri, mevkileri, şöhretleri, paraları ve sermayeleri düşünülmez. Cumhuriyet de eşit yurttaş temeline dayanır. Herkes aynı mevzuatla aynı kanunlarla yargılanır. Bunu normal vatandaşa yapıyorlar. Ona bakarsanız BDP de karşı çıkıyor KCK operasyonlarına, belediye reislerini alıp götürüyorlar, yargı hiç bu kadar cevval davranmıyor. Eğer savcılar görevlerini kötüye kullanmışsa soruşturma açmak lazım. Ama Başsavcı lüzum üzerine böyle bir işe giriyorsa suç işlemiş olur. Mesela delillerin yok edilmesi söz konusu, bunun zararını kim karşılayacak? HSYK´nın bu savcıyı görevden alması söz konusu olmalıdır. Yaşanan şey, hukuk değil siyaset. Yargı da siyasi alanda mücadele veriyor.
Emekli Cumhuriyet Başsavcısı Reşat Petek: Eğer suç teşkil eden bir eylem varsa, suçluların makamına, rütbesine göre değil delillere göre karar verilir. Şüphelilerin toplumsal konumlarına baktığınız andan itibaren hukuk bitmiştir, orada ideoloji ve keyfiyet vardır.
Hakim Albay Mesut Kurşun: Hukuken tabiki öyle bir ayrım sözkonusu değil.
Eski DGM Savcısı Mete Göktürk: Böyle bir değerlendirme bana göre yanlış. Tutuklamaya yeterli kanıtlar varsa 25 de olur, 50 de olur. Bu ifadelerle gerekçe belirtmek hukuki değildir. ( Star)
Eski Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel: Yasalar önünde herkes eşit olmalıdır. Nasıl ki savcılar şu ana kadar yasalardan kaynaklanan yetkilerini kullanmak suretiyle birtakım muvazzaf ve emekli subayları gözaltına almış ve daha sonra da tutuklamaya sevk etmişlerse elbette başsavcının söylediği bu 25 muvazzaf general de soruşturmaya tabidir. Her vatandaş gibi onlar da savcılar tarafından soruşturulabilir... Aynı düzeydeki insanlar arasında eşitlik vardır. Bir savcı bir general hakkında hükümeti ortadan kaldırmak ve çete kurmak suçundan doğrudan soruşturma yapma yetkisine sahipse sıradan bir vatandaşla general arasında herhangi bir ayrım olmaz. Eşitlik ilkesi bunu gerektirir.
Avukat Ergin Cinmen: Eğer Başsavcı gerçekten de soruşturma yürütülen kişilerin çoğunun muvazzaf veya emekli üst derecede subay olduğunu gözeterek dosyayı ilgili savcıların elinden almış ise bu, bundan böyle soruşturmanın hukuka uygun bir şekilde, Anayasa´nın eşitlik ilkesine uygun bir şekilde yürütülmeyeceğinin açık işaretidir. Bu görüş Anayasa´nın en amir hükmü olan yurttaşların eşitliği ilkesine aykırıdır.
Diyarbakır Baro Başkanı Emin Aktar: Başsavcı Engin´in sözleri Anayasa´nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Bir soruşturma varsa bir suç iddiası varsa o konuda da ciddi şüphe sebepleri varsa ayrım gözetmeksizin herkes yasalar önünde eşittir. Kişinin muvazzaf subay olması, general olması ya da işçi memur olması arasında bir ayrım yok. Baştan bakıldığında herkes soruşturmaya tabi olacak. Kimsenin suç işleme bağışıklığı da yok. ( Taraf)
İki numara içerde, bir numara dışarda!
Hasan Cemal ( Milliyet): Başsavcı´nın bazı sözlerinin altını bir kez daha çizmek lazım. 25 amiral ve general, tümü görevlerinin başında... Ve böyle bir gözaltı kararının yol açabileceği sonuçlar... Anlaşılan o ki: 25 amiral ve generalin gözaltına alınmasının doğurabileceği sonuçlar gözönünde tutularak iki savcı görevden alınıyor ve kazık bir fren yapılıyor! Öyle mi? Galiba öyle. Peki o zaman hukuk ne oluyor? Hukuk devleti ne oluyor? Emekli generalleri al içeri, emekli subayları al içeri, sivilleri al içeri, ama görevlerinin başındaki general ve amirallere dokunma! Onların ayrıcalığı nedir? Hukukun üstünlüğü diyorsak, hukuk devleti diyorsak, kimse hukukun üstünde olamaz, kimsenin suç işleme ayrıcalığı olamaz. Öyle değil mi? Böylesine bir çifte standart, eğer adalet diyorsak, eğer hukuk devleti diyorsak ayıptır, yüz kızartıcı bir durumdur. Aynı rezalet, ´Erzincan davası´nda da yaşanıyor. Davanın iki numaralı sanığı bir savcı, o hapiste... Bir numaralı sanığa gelince... O dışarıda, üstelik bugüne kadar ifade vermeye dahi tenezzül etmiş değil. Peki, onun hapisteki iki numaralı sanıktan farkı nedir?.. Üçüncü Ordu Komutanı olması ve orgeneral rütbesi taşıması mı? Farkı yapan bu! Onun içindir ki, bir numaralı sanık olmasına rağmen, hakkında 17.5 yıla kadar ağır hapis cezası istenmesine rağmen hapiste değil dışarıda... Üstelik görevinin başında! Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu´nun 65. maddesi de işletilmiyor hakkında, yani Milli Savunma Bakanlığı tarafından açığa da alınmış değil bugüne kadar, (Bundan önce bu konuda üç yazı yazdım, hükümetten tık çıkmadı şimdiye kadar) Ayrıca bu ´bir numaralı terör sanığı´, Genelkurmay Başkanı Başbuğ tarafından Anayasa ve Türk Ceza Yasası hiçe sayılarak savunulabiliyor. Çünkü Komutan, anlaşılan, iddianameyi beğenmemiş... İki numaralı sanık içeride... Bir numaralı sanık dışarıda... Emekli general içeride... Muvazzaf general dışarıda... Böyle hukuk olur mu hiç? Böylesine bir çifte standardın neresinde hukuk, neresinde adalet yatar? Utanç verici! Anayasa değişikliği paketine bir de bu büyük ayıbın ya da ayıpların penceresinden bakmak lazım.
Birileri Başsavcı´ya ?Gözaltı olursa darbe yaparız? mesajı mı gönderdi
Ergun Babahan ( Star): Demek ki, İstanbul adliyesinde gözaltı mekanizması böyle işliyormuş. Gözaltına alınacak kişilerin konumuna göre önce sonuç değerlendiriliyor, iyi değerlendirilmezse işlemden vazgeçiyor. Bu mantıkta birinin bu kadar önemli bir kentte görev yapıyor olması vahim. Neymiş, Hakkari´de terörle mücadele eden birliğin başındaki komutan da listedeymiş. Başsavcı da devreye girmiş o yüzden. Terörle mücadele eden birlik deyince akan sular durur. Çünkü terörle mücadele için kurşun atan, isterse darbe planı yapabilir. Çünkü kurşunlar onu dokunulmaz kılar. Merak ettiğim böyle kaygılarla üstü örtülen başka soruşturmalar olup olmadığı. Bu kadar hassas bir savcı sonuçlarını düşünüp geçmişte de farklı müdahalelerde bulunmuşsa şaşırmam açıkçası. İşin garibi, Başsavcı´nın bu değerlendirmeyi yapmak için 9 saat beklemesi. Gözaltı yazıları sabah saatlerinde Genelkurmay´a gönderilmiş, savcıların görevden alınma kararı 17:00´ye doğru alınmış. Gerçi Türkiye´de adalet sistemi ´bağımsız´dır, o yüzden tarafsız olması önemli değildir. Bağımsız yargıya da kimse talimat veremez değil mi? Önemli olan sonuçların iyi düşünülmesi. Yoksa birileri Başsavcı´ya ?Gözaltı olursa darbe yaparız? mesajı mı gönderdi dersiniz. Demokrasiyi korumak için müdahale etmiş olabilir Başsavcı Engin.
Generale dokunma, savcıya dokun
Mehmet Altan ( Star): Başsavcı diyor ki, ?Böyle bir yakalama ve gözaltı kararının yol açacağı sonuçların iyi değerlendirilmesi gerekir.? Sonuçları ?neye? ve ?kime? göre değerlendireceğiz? Eğer olması gereken tek ölçü ?hukuk? ise savcılar Balyoz Darbe Planı´nın beş bin sayfayı bulan belgelerini teker teker inceleyip, mahkemeye başvurmuşlar... Üstelik mahkeme, savcıların daha önceki ?yakalama ve gözaltı? taleplerini yerinde bulmuş... Ayrıca... Yirmi beş General ve Amiral, savcı sorgusundan sonra da ya serbest bırakılacak ya da yeniden mahkemeye sevk edilecek... Kısacası nihayetinde gene mahkeme karar verecek... Ama söz konusu ?Generaller? olunca, Başsavcının da itiraf ettiği gibi işin rengi değişiyor... Eğer tüm tutukluları önceden öngörüldüğü üzere topyekûn bırakan bir ?nöbetçi hâkim? söz konusu değilse, Başsavcıdan savcı ve mahkemelere güven yok... Gerçek bir hukuk devleti arzusuyla hareket eden herkesi çok mutsuz eden bu gelişmelerin tek iyi yanı var: 2010 yılında hukuk sistemimizin ?kaşarlanmış Ergenekoncular? dışında vicdanı olan herkes tarafından çıplak bir biçimde görülüp, iyice anlaşılması... Türkiye´de rejim ?vatandaşı? ikiye ayırıyor: Askerler ve siviller... Askerleri de ikiye ayırıyor: Generaller, Amiraller ve diğerleri. 302 General ve Amiral söz konusu ise savcılar görevden gidiyor, zanlı konumdaki Generallerle Amiraller kalıyor. Başsavcı ?hukukun? gereğinden ziyade... ?Böyle bir yakalama ve gözaltı kararının yol açacağı sonuçların iyi değerlendirilmesi? gereği üzerinde duruyor. Siz olsanız böyle bir ülkeyi ve görüntüyü AB´ye alır mısınız? Fransız Devrimi´nin azgın önderlerinden Saint Just´ün ?devrim, silahların değil yasaların patlamasıdır? deyişi Bişkek´de olup bitenlerle ilgili aklıma gelmişti. Ama bizim ülkeye galiba daha iyi oturmakta... Çünkü... Bizde sadece yasalar değil, toplumu ?General, Amiral ve diğerleri? diye ayıran hukuk sistemi, toplumun ayaklarının altına yerleştirilmiş bir mayın gibi topyekûn infilak ediyor. Allahtan biz çareyi sokaklarda değil, referandum sandıklarında arıyoruz.
17 bin faili meçhul cinayeti işleyenlerin yakalanmaması yargılanmaması ?iyi değerlendirmelerin? sonucu mu?
Ahmet Altan ( Taraf): Hangi meslek grubu, ?bizim yirmi beşimizi de alamazlar, iyi değerlendirme yapmaları gerekir? gibi bir güvenceye sahiptir bu ülkede? O yirmi beş kişi ?muvazzaf generaller? olmasaydı başsavcı gene de ?iyi değerlendirme? yapacak mıydı? Niye emekli generalleri gözaltına alırken ?iyi değerlendirme? yapmadılar? Hukukumuz, ?emekli generalleri gözaltına alabiliriz ama görevde bulunan generalleri gözaltına almadan önce iyi değerlendirip vazgeçelim? mi diyor? Ne oldu Anayasa´nın ?eşitlik? ilkesine? Eşitlik ilkesine aykırı davranmak, zanlılara ?mesleklerine ve görevlerine? göre davranmak hukuka uygun mu? Peki, başsavcı bu kararı ve bu açıklamasıyla Anayasa´nın eşitlik ilkesini çiğnemiş olmuyor mu? Çiğnemiş oluyor. Anayasa´yı çiğnemek suç mu? Suç. Başsavcı operasyonu durdururken ?iyi değerlendirdiğini? sanıyor ama bence fevkalade ?kötü değerlendirmiş? ve açıkça suç işlemiş. Bu suçu da itiraf etmiş. Böyle giderse, bugün ?yargı sisteminin? içinde bir yere sahip olan epeyce insanı ilerde ?sanık sandalyesinde? göreceğiz. Çünkü bu ülkede kimin yargılanacağını ?hukuk dışı değerlendirmelere? göre değil ?hukuki değerlendirmelere? göre yapan hukukçular da var. Hukukun ölçüsü hukuktur. O ölçü de, zanlıların ?mesleklerine? göre değişmez. Generallerin gözaltına alınması söz konusu olduğunda duran başsavcı, başka hangi mesleklerin gözaltı kararları karşısında soruşturmayı durduruyor? Yirmi beş fırıncı gözaltına alınacak olsa ?durumu iyi değerlendirecek? miydi? Yirmi beş işçi gözaltına alınabilir mi mesela? Yirmi beş doktor, eczacı, mühendis gözaltına alınır mı? Adalet simgesinin gözlerinin bağlı olmasının nedeni böylesine açıkken, o ?gözlerdeki bağ? bütün hukukçulara ?hukuk dışındaki hiçbir ölçüyle değerlendirme yapmayacaksınız? diye emrederken bizim savcı neden ?gözlerini açıyor?, generalleri görüyor ve operasyonu durduruyor? Belli ki yargının bazı üyelerine göre bu ülkedeki herkes sorgulanabilir, gözaltına alınabilir ama generaller sorgulanamaz, gözaltına alınamaz. On yedi bin faili meçhul cinayetin gerçekleştiği bir ülke burası, o ?cinayetleri? işleyenlerin yakalanmaması ve yargılanmaması da bazı ?iyi değerlendirmelerin? sonucu mu? O ?iyi değerlendirmeler? sonucunda mı birçok işkenceci paçasını yargıdan kurtardı? O ?iyi değerlendirmeler? mi ?muhtıracıların ve darbecilerin? hesap vermesini engelledi? O ?iyi değerlendirmeler? mi 28 Şubatçılarla 27 Nisancıların serbestçe dolaşmasına yol açtı?
Abdullah Harun
(07 Nisan 2010, 11:49), son güncel.: (08 Nisan 2010)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Balyoz soruşturmasının ve gözaltıların durdurulması
ŞOK SES KAYDI!!! Başsavcıya Ergenekoncu Özkan´dan talimat
Savcılara şok baskı: Bizim onayımız olmadan operasyon yok
Kuban´ın tahliyeleri görüşülecek
Balyoz tutuklusu uyuma tahliye başvurusu yap Kuban nöbette
Oktay Kuban manşetlerimiz
Balyoz gözaltılarının güncel listesi
Balyoz Planı manşetlerimiz
Kontrgerilla´nın yargıdaki örgütlenmesi