Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner, dün Hürriyet´te yer alan röportajda Erzincan iddianamesinin bir numaralı şüphelisi 3´üncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk´in arkasında olduklarını açıklayarak yeni bir skandala daha imza attı. Hukukçular, komutanların sözlerini doğrudan yargıya müdahale olarak değerlendirdi. Emekli Askeri Hakim Ümit Kardaş, Başbuğ´un ´Berk´in arkasındayız´ açıklamasını Şemdinli olayında Yaşar Büyükanıt´ın Astsubay Ali Kaya için sarf ettiği ´Tanırım, iyi çocuktur´ sözlerine benzetti. Başbuğ´un skandal sözlerine belki de en çarpıcı tepkiyi Zaman gazetesinden İhsan Dağı veriyor: ´Anladık adamınızın arkasındasınız da, mahkeme sizi dinlemezse ne yapacaksınız? Tanklarınızı, toplarınızı mahkemelere mi çevireceksiniz?´ Genelkurmay´ın bugünlerde yarı-askeri Doğan medyasına hukuku hiçe sayan demeç vermesini eleştiren diğer bir gazeteci ise Star´dan Ergun Babahan: ´Başbuğ, Işık Koşaner´e dönerek soruyor: - Hiçbir tereddüt var mı? - Hayır yok. İşte bu kadar. Hiçbir tereddüt yok. Charlie Chaplin filminden bir sahne gibi. Ordu komutanına sormuşlar, dosyaya bakmışlar, hükmü vermişler. Mahkemeye falan gerek yok. Hüküm, masum; suçlamalar iftira. Bu özel savcılara, hakimlere de ne oluyor böyle. Kendini bilmez hukukçular, yazılı olmayan dokunulmazlıklardan, Ankara´daki zirvelerden habersizler. Ya kendinizden o kadar eminseniz bırakın bir de savcı sorsun. General bir de savcıya söylesin, hiçbir ilgim yok diye. İlgisi yoksa bu korku niye? Sizin sorduğunuz soruyu savcının sormasından neden korkuyorsunuz ki! Siz hem savcı, hem avukat, hem yargıç değilsiniz ki. Bırakın kararı yargı versin.´
Yeni bir ´Tanırım, iyi çocuktur´ vakası: Berk´in arkasındayız
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner, dün Hürriyet´te yer alan röportajda Erzincan iddianamesinin bir numaralı şüphelisi 3´üncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk´in arkasında olduklarını açıklayarak yeni bir skandala daha imza attı. Hukukçular, komutanların sözlerini doğrudan yargıya müdahale olarak değerlendirdi. Emekli Askeri Hakim Ümit Kardaş, Başbuğ´un ´Berk´in arkasındayız´ açıklamasını Şemdinli olayında Yaşar Büyükanıt´ın Astsubay Ali Kaya için sarf ettiği ´Tanırım, iyi çocuktur´ sözlerine benzetti. Başbuğ´un skandal sözlerine belki de en çarpıcı tepkiyi Zaman gazetesinden İhsan Dağı veriyor: ´Anladık adamınızın arkasındasınız da, mahkeme sizi dinlemezse ne yapacaksınız? Tanklarınızı, toplarınızı mahkemelere mi çevireceksiniz?´ Genelkurmay´ın bugünlerde yarı-askeri Doğan medyasına hukuku hiçe sayan demeç vermesini eleştiren diğer bir gazeteci ise Star´dan Ergun Babahan: ´Başbuğ, Işık Koşaner´e dönerek soruyor: - Hiçbir tereddüt var mı? - Hayır yok. İşte bu kadar. Hiçbir tereddüt yok. Charlie Chaplin filminden bir sahne gibi. Ordu komutanına sormuşlar, dosyaya bakmışlar, hükmü vermişler. Mahkemeye falan gerek yok. Hüküm, masum; suçlamalar iftira. Bu özel savcılara, hakimlere de ne oluyor böyle. Kendini bilmez hukukçular, yazılı olmayan dokunulmazlıklardan, Ankara´daki zirvelerden habersizler. Ya kendinizden o kadar eminseniz bırakın bir de savcı sorsun. General bir de savcıya söylesin, hiçbir ilgim yok diye. İlgisi yoksa bu korku niye? Sizin sorduğunuz soruyu savcının sormasından neden korkuyorsunuz ki! Siz hem savcı, hem avukat, hem yargıç değilsiniz ki. Bırakın kararı yargı versin.´
Askerin yargıya müdahalesi, Türkiye´nin en önemli sorunlarından biri. Bunun ilk örneği Şemdinli´de 2005´te Umut Kitap Evi´nin bombalanması olayından sonra yaşanmıştı. Astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile iki el bombasını kitabevine attığı ileri sürülen eski PKK´lı Veysel Ateş, bölgeden uzaklaşmaya çalışırken aynı araçta yakalandı. Bombanın patladığı Umut Kitap Evi´nin önünde park halinde bulunan ve patlamanın faillerinin kullandığı otomobilin Hakkari Jandarma Komutanlığı´na ait olduğu ortaya çıktı. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt, gözaltına alınan askerler için şöyle diyecekti: Tanırım; iyi çocuklar. Şemdinli iddianamesi hazırlandı. İddianamede Büyükanıt, yaptığı açıklamayla yargıyı etkilemekle suçlanıyordu. HSYK devreye girdi. Savcı Ferhat Sarıkaya meslekten ihraç edildi. Bu arada Van 3. Ağır Ceza´da yargılanan sanıklar 39,5´er yıl hapis cezasına çarptırıldı. ´Görevsizlik´ kararı vermemekte direnen mahkeme üyeleri çeşitli yerlere sürüldü. Yeni gelen heyet, ilk duruşmada dosyayı askeri mahkemeye gönderdi. Ve askeri mahkemedeki ilk duruşmada da sanıklar tahliye edildi.
Ya kendinizden o kadar eminseniz bırakın bir de savcı sorsun. General bir de savcıya söylesin, hiçbir ilgim yok diye. İlgisi yoksa bu korku niye?..
Başbuğ: Berk bize masum olduğunu ifade etti. Bu sebeple onun arkasındayız
Bugünlerde Genelkurmay Başkanı Doğan medya grubu gazetelerine peşpeşe açıklamalar yapıyor. Hürriyet Gazetesi´nin dünkü nüshasında Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´un Erzincan iddianamesinde sanık olarak yer alan Saldıray Berk´le ilgili açıklamaları vardı. Başbuğ da tıpkı 5 yıl önce Yaşar Büyükanıt´ın yaptığı gibi, devam eden bir soruşturmayla ilgili yorum yapmaktan çekinmiyor. ´Ergenekon´un Erzincan yöneticisi olmak´ gibi ağır bir suçlamayla karşı karşıya olan 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk´in arkasında olduklarını anlatıyor. Olayı ´çok özel bir durum´ olarak yorumluyor: 3. Ordu Komutanı, ´Ergenekon terör örgütünün Erzincan yapılanmasının yöneticisi olarak suçlanmaktadır. Bu, çok ağır ve ciddi suçlamadır. Çok özel bir durum yaratmaktadır. Suçlanan Ordu Komutanı, Genelkurmay başkanı olarak bana ve Kara Kuvvetleri komutanına karşı sorumlu ve bağlı olan en üst seviyedeki bir komutandır. Ordu Komutanı ile yaptığımız görüşmelerde de konuya ilişkin olarak kendisinin de görüşleri sorulmuştur. Ordu Komutanı, çeşitli defalar bizlere, iddia edilen olaylarla hiçbir ilgisinin bulunmadığını ifade etmiştir. Hiçbir tereddüt yok. 3´üncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk´e karşı olan özel sorumluluklarımız var. Biz gerçekleri anlatıyoruz, gerçeğin arkasındayız, bu nedenle Berk´in arkasındayız.
Yarı-askeri Doğan medyasına demeç veren Başbuğ zekamızla resmen alay ediyor
Ergun Babahan (Star): Mısır´ın yarı resmi yayın organı El Ahram vardı. TRT Radyo haberlerini hep öyle verirdi. Şimdi bir de yarı-askeri Doğan medyası var. Hürriyet ve Milliyet, Habertürk´le rekabet içinde, ´en uzun hangisinde´ diye... Yanlış anlamayın Genelkurmay Başkanı ile görüşme süresi sözkonusu olan. Afedersiniz, Doğan´ınki kaç saat, yazmamış da, merak ettik. Belki yarın ´Doğan, Ciner´i geçti, 6 saat 10 dakika´ manşeti atarsınız. Herhalde muhtemel bir darbe mevsimine girdik, Doğan medyasında çarşaf çarşaf Genelkurmay röportajları var. Darbe yoksa iki ihtimal var; ya AK Parti anketlerde hızla düşüyor ya da hükümet Doğan´a ´Askere destek olun´ mesajı yolladı. Neyse ne ama Fikret Bila´nın komuta kademesinin bir üyesi haline geldiği kesin. Fotoğraflar öyle yani. Yakında bizden esas duruş isterse şaşırmayız açıkçası. Fikret Bila, 3. Ordu Komutanı´nı soruyor, o Genelkurmay Karargahı´ndan atlayacak bir kurt gibi cevap veriyor: ´Ordu Komutanı ile yaptığımız görüşmelerde de, konuya ilişkin olarak kendisinin de görüşleri sorulmuştur. Ordu Komutanı çeşitli defalar bizlere iddia edilen olaylarla hiçbir ilgisinin bulunmadığını ifade etmiştir.
Charlie Chaplin filminden bir sahne gibi
(Başbuğ, Işık Koşaner´e dönerek soruyor: - Hiçbir tereddüt var mı? - Hayır yok. İşte bu kadar. Hiçbir tereddüt yok.? Charlie Chaplin filminden bir sahne gibi. Ordu komutanına sormuşlar, dosyaya bakmışlar, hükmü vermişler. Mahkemeye falan gerek yok. Hüküm, masum; suçlamalar iftira. Bu özel savcılara, hakimlere de ne oluyor böyle. Kendini bilmez hukukçular, yazılı olmayan dokunulmazlıklardan, Ankara´daki zirvelerden habersizler. Ya kendinizden o kadar eminseniz bırakın bir de savcı sorsun. General bir de savcıya söylesin, hiçbir ilgim yok diye. İlgisi yoksa bu korku niye? Sizin sorduğunuz soruyu savcının sormasından neden korkuyorsunuz ki! Siz hem savcı, hem avukat, hem yargıç değilsiniz ki. Bırakın kararı yargı versin. (Bu arada sizin bağımsız askeri yargı iyi çocuklar için ne hükme vardı merak ediyorum.) Suçlamalar farklı olduğu için her gazetede ayrı cevap yetiştirmek lazım. Allah´tan Doğan Grubu´nda gazete çok. Çağırın gelsinler... Hürriyet´te de Erzincan olayı var, Milliyet´te bombalı kamyon... Ayışığı, Kafes sırada... ´Bekleyin, az sonra... 7 kupon biriktirenler bu konudaki cevapları posta yoluyla alacaklar...´ Komutana göre kamyon yolda bir ara kaybolmuş ama o askerin idari soruşturma konusu, yargıyı ilgilendirmezmiş. Siviller karışmasın. Komutan öyle söylüyor. (Ayrıca köyde katliam yapmalarını küçük bir olay görüp koruyuculara sahip çıkıyor. Tabii, 45 kişi kadar ölmüş çok mu?) Bence komutan haklı. Okumuş yazmış, üniversite görmüş insanlar buna inanıyorsa, biz ne diyelim. Aziz Nesin´i dinleyip ´Hepimiz salağız´ diyebiliriz elbette... ( Ergun Babahan, Star)
´Arkasındayız´ demek suçtur
İlker Başbuğ´un açıklamaları, hukukçuların tepkisini çekti. Hukukçular, açıklamaların doğrudan yargıya müdahale olduğu noktasında hemfikir. Emekli Askeri Hakim Ümit Kardaş: Başbuğ´un tespitleri doğru ve hukuka uygun değildir. Saldıray Berk´le bunları konuşması ayrı bir konu, konuştuklarını açıklaması daha ayrı bir konu ve doğru değil. Berk, şu an bir sanık. Arkasındayız demek, yargıyı etkilemek adına suçtur. Bunu Yaşar Büyükanıt, Şemdinli´de Tanırım; iyi çocuktur diyerek yapmıştı. Bu durumun da farkı yok. Siz bir Genelkurmay başkanı olarak bir sanığa ´arkasındayım´ derseniz o mahkeme etkilenmez mi? Başbakan çıkıp bir sanık için ´onun arkasındayım´ dese ne anlama gelir? Genelkurmay´ın sivil savcılardan bilgi isteme hakkı hukuken de, nezaketen de yoktur. Böyle bir beklenti bile uygun değil. Çünkü savcıyı etkileme imkanına kavuşursunuz. Hazırlık soruşturmasındaki gizliliği ihlal suçtur.
Görev yeri değiştirilmeliydi
Emekli Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel: Savcı, yaptığı soruşturmayla ilgili askeri yetkililerden bilgi almak zorunda değil. Ancak gerekli görürse soruşturmanın askeri yetkililerden bilgi isteyebilir. Genelkurmay Başkanı Başbuğ´un yargılamanın içeriği ile ilgili görüş vermesi uygun değil. Bu açıklamalar soruşturmayı etkileyici beyandır. Soruşturma tamamen gizli tanık beyanlarıyla sınırlı değil. Başka birçok delilin olduğuna dair kamuoyuna bilgiler intikal etmiştir. Başbuğ´un çıkıp da bu şekilde açıklaması hukuka aykırıdır. Başbuğ´un ve diğer askeri yetkililerin Berk´e güvenip arkasında olması önemli değildir. Önemli olan, yargının yaptığı soruşturmadır. Dursun Çiçek de aylarca belgeyi inkar etti. Ancak 4-5 kurumun yaptığı inceleme sonucu bu belgelerin Çiçek´e ait olduğu kanıtlandı. Şüphelinin ifadesine dayanarak Genelkurmay´ın açıklama yapması talihsizliktir ve yargılamaya müdahaledir. Genelkurmay Başkanı´nın yapması gereken, bağımsız yargı organlarına inanıp, Berk hakkındaki yargılamayı etkilememek, Berk´in görev yerini değiştirmek ve kamuoyunu rahatlatmaktır.
Yargıya gözdağı veriliyor
Emekli Hakim Albay Ahmet Cengiz Tangören: Zaten yapılan bir yargılamada, soruşturmada herhangi bir makama bilgi verme diye bir şey olmaz. Kaldı ki soruşturmanın ilk safhasındaki hazırlık soruşturması gizlidir. Bu gizlilik ihlal edilmemelidir. Bu insanlardan sadece delilleri karartmayacak ve yok etmeyecek mahiyette bilgi alınabilir. Ama takdiri tamamen soruşturmayı yapanın inisiyatifi doğrultusunda görmek lazım. Başbuğ´un Saldıray Berk için ´Kendisine sorduk, ilgisi olmadığını söyledi, arkasındayız.´ demesini tasvip etmek mümkün değil. ´Eğer bir suç işlemişse bağımsız yargı mercileri bununla ilgili gereğini yapar, biz de yardımcı oluruz´ demeleri daha şık olurdu. Bu, yargıya bir nevi gözdağı vermek anlamına geliyor. ( Zaman)
Anladık adamınızın arkasındasınız da, mahkeme sizi dinlemezse ne yapacaksınız? Tanklarınızı, toplarınızı mahkemelere mi çevireceksiniz?
İhsan Dağı (Zaman): ´Konuşmalar çelişkilerle dolu. Albay Çiçek´in neden görevden alınmadığını açıklarken hakkında açılmış bir dava bulunmadığını söylüyor General Başbuğ. Ama hakkında dava açılmış ve ´terör örgütüne üye olmak´tan bir numaralı sanık olarak yargılanan bir ordu komutanı var: Saldıray Berk. Karargah, Berk´i yargıya teslim etmemeye kararlı. Enis Berberoğlu´nun röportajında iki komutanın Hürriyet üzerinden kamuoyuna verdiği mesaj şu: ´Biz gerçekleri anlatıyoruz, gerçeğin arkasındayız, bu nedenle Saldıray Berk´in arkasındayız´. TSK´nın, TSK mensuplarının hukukun üstünde ve dışında olduklarını daha net anlatacak başka bir ifade düşünemiyorum. Bu mesaj sadece yargıyı baskı altına almakla kalmaz, açıkça bir meydan okumadır. Olay yargıda. İddianame hazırlanmış. Mahkeme iddiaları ciddi bulup iddianameyi kabul etmiş. HSYK´nın olayı soruşturan savcıyı görevden almak gibi bir gözdağına rağmen mahkeme üyeleri, yani hakimler davanın kilit ismi olan Erzincan savcısının tahliye talebini reddetmişler. Yargıda bunlar olurken Genelkurmay karargahının davanın bir numaralı sanığı hakkındaki kanaati kesin: Hiçbir ilgisi yok. Bu konuda Başbuğ soruyor: ´Hiçbir tereddüt var mı?´ Müstakbel Genelkurmay Başkanı cevaplıyor: ´Hayır yok.´ Yetmiyor, Başbuğ, ´Saldıray Berk´e karşı özel sorumluluklarımız var´ diyerek bir yandan sanığı korumaya devam edeceklerini dillendiriyor, öte yandan da sanıkla kendisi arasında anlaşılmaz bir ´özel´ ilişki kuruyor. Bu canhıraş Saldıray Berk savunusu çok anlamlı; buna bir ´mim´ koyuyorum. Eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, Şemdinli bombacıları için ´tanırım, iyi çocuktur´ demişti, ama bütün TSK´yı arkasına almaktansa, en azından görüntüde ´kişisel´ olarak kefil olmuştu bombacılara. Şimdiki Genelkurmay Başkanı ve onun halefi ise bütün kurumu arkalarına diziyorlar ve fütursuzca ilan ediyorlar: ´Biz hukukun üstündeyiz´. Anladık adamınızın arkasındasınız da, mahkeme sizi dinlemezse ne yapacaksınız? Tanklarınızı, toplarınızı mahkemelere mi çevireceksiniz?´ ( İhsan Dağı, Zaman)
Başbuğ burada, HSYK nerede?
Mehmet Altan(Star): Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner´in tutuklanması ve hapse atılması süreci sonrası başlayan gelişmeleri ve HSYK´nın kararını anımsıyor musunuz? İlhan Cihaner´in tutuklanması ertesinde 3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk apar topar Ankara´ya gelmiş, tüm günü Etimesgut Askeri Tesisleri´nde geçirmiş, hemen ardından da HSYK olağanüstü toplantı kararı almıştı. Olağanüstü toplanan HSYK, Özel Yetkili Başsavcı, Başsavcı Vekili ve diğer savcıların tamamını görevden çekmişti. Bu kararla iki önemli dosyayı takip eden Erzurum Özel Yetkili Mahkemesi´nin hiç bir savcısı kalmamıştı. İki önemli dosyadan biri Erzincan Başsavcısı, diğeri de Org. Saldıray Berk ile ilgili dosyalardı. HSYK, Özel Yetkili Mahkeme´de kimse kalmadığından, yerlerine yeni savcılar tayin etti. HSYK, siyasetin yargıya müdahale ettiği kanaatindeydi... Güya bundan dolayı huzursuzlanmışlardı... Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. HSYK´nın atadığı yeni savcılar da Cihaner´in tutuklanmasına yapılan itirazı reddetti. Ancak HSYK kararı, Org. Berk´i muhtemel gelişmelere karşı korumuş gözükmekte... Zaten kamuoyu da HSYK kararının İlhan Cihaner´den ziyade Saldıray Berk´i kurtarmaya yönelik bir operasyon olduğuna inanmakta... Aslında, HSYK bu kanaatin doğru olmadığına inanıyor ise elinde ciddi bir olanak var... Nasıl mı? Biliyorsunuz... Org. Berk, Ergenekon soruşturması kapsamında iki kez Erzurum Cumhuriyet Savcılığı´na davet edildi ancak ifade vermeye gitmedi. Bunca gayrete... Ve ifade alınamamasına rağmen... Org. Berk, hazırlanan ve mahkemece kabul edilen iddianamede, ?silahlı örgüt yöneticisi olmak? suçlamasıyla bir numaralı sanık olarak yer aldı. HSYK operasyonlarına rağmen... İstenen olmayınca, şimdi duruma Genelkurmay Başkanı ile Kara Kuvvetleri Komutanı´nın bizzat müdahale ettiğini görüyoruz. Örneğin Orgeneral Başbuğ, gönüllü avukatlığa soyunarak iddianame için şöyle diyebilmektedir: ?3´üncü Ordu Komutanı´na yönelik suçlamalar, esas itibarıyla bir gizli tanığın ifadesine dayanmaktadır. Bu konuya, özellikle 3´üncü Ordu Komutanı´nın durumuna ilişkin yazı yazanlar ve görüş ileri sürenlerin öncelikle iddianamede 3´üncü Ordu Komutanı´na ilişkin yer alan bölümü, ki esas itibarıyla bir sayfadır, okumalarını öneririm.? Ancak Başbuğ´un söylediği gibi dava sadece ?gizli tanığa? dayanmamakta... Hukuka karşı böylesine bir fütursuzluk söz konusu olunca... ?Islak İmzaya?... Ya da ?açıkta dolaştırılan numarasız bombalar? konusunda söylenenlere dönüp bakmanın da âlemi yok. Poyrazköy´den JİTEM´e, resmi olarak o kadar çok ve sürekli yalan söyleniyor ki bu açıdan da açıklamalara itibar etmek gereksiz. Zaten... 27 Nisan Muhtırası ile anayasal suç işleyen ve bunun gereğini yapmak bir yana, bu yüz kızartıcı suç belgesini hala kendi resmi internet sitesinde saklayan bir anlayış söz konusu. Ama benim bu yazıdaki amacım askeriyenin hukuk karşısındaki tutumunu göstertmek değil... Benim amacım, HSYK´ya, eğer ?hukuktan yana? olduğunu iddia ediyor ise elinde bulunan şansı hatırlatmak... Yukarıda ne diyordum: ?Zaten kamuoyu da HSYK kararının İlhan Cihaner´den ziyade Saldıray Berk´i kurtarmaya yönelik bir operasyon olduğuna inanmakta... Aslında eğer HSYK bu kanaatin doğru olmadığına inanıyor ise, elinde ciddi bir olanak var...? O olanak ne mi? Cevap vereyim: Genelkurmay Başkanı ile Kara Kuvvetleri Komutanı´nın alenen suç işleyerek yargıya müdahale etmelerini açıkça kınamak. Madem hukuktan yana olduklarını iddia ederek ?sivil siyasetin? hukuka müdahalesinden şikayetçiler, askeriyenin bu açık ve ürkütücü tavrına da şiddetli tepki göstermeleri gerekmiyor mu? Tabii gözümüzün önünde cereyan eden bu garip duruma diğer yüksek yargı kurumları da aynı şekilde tepki gösterebilirler. Bunun boş bir beklenti olduğunu biliyorum... Çünkü 12 Eylül´de anayasal düzeni lağveden Kenan Evren´in elini öpmeye giden bir Anayasa Mahkemesi anlayışından geliyoruz. Mevcut hukuksal sisteme ?askeriyenin yedeği? olarak bakılmasının nedeni de bu. Ne ki onlar da halktaki bu yaygın kanaati boşa çıkaracak hiçbir şey yapmadılar... Maalesef şimdiki fırsatı da kullanacaklarını hiç sanmıyorum... Keşke kullansalar da hukukun namusu hiç olmazsa görüntüde kurtulsa. ( Mehmet Altan, Star)
(16 Mart 2010, 10:34)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
İşte adım adım Erzincan´daki Islak Komplo ve boşa çıkarılması
Erzincan´da savcı İlhan Cihaner ve Jandarma´nın ´ıslak imza´ operasyonları
Dava açılan subaylar hala görevde
HSYK üzerinden Ergenekon davasını akamete uğratma çabaları