Ankara'da, aralarında PKK'nın sözde üst düzey yöneticilerinin yanı sıra eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu 108 sanığın Kobani bahanesiyle 6-8 Ekim 2014'te düzenlenen eylemlere ilişkin yargılanmasına devam edildi.
10.06.2022 11:49 Ankara'da, aralarında PKK'nın sözde üst düzey yöneticilerinin yanı sıra eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da bulunduğu 108 sanığın Kobani bahanesiyle 6-8 Ekim 2014'te düzenlenen eylemlere ilişkin yargılanmasına devam edildi.
10.02.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu sanıklardan bazıları bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı, diğer sanıklar ve taraf avukatları ise salonda hazır bulundu.
Duruşmada gizli tanık 'ABC123'ün verdiği, dava dosyasına giren ifadesi okundu. Buna göre gizli tanık ifadesinde, terör örgütünün Türkiye masasının işleyişi hakkında bilgi sahibi olduğunu belirterek, söz konusu birimin adının örgüt içinde 'KCK Türkiye Masası' olarak geçtiğini, Türkiye'deki faaliyetlere ilişkin konuların burada görüşüldüğünü anlattı.
'KCK Türkiye Masası'na mensup sivil kişilerin bir bölümünün yasa dışı yollarla sınırı geçerek, bir bölümünün de pasaportlarıyla Türkiye'den Irak'ın kuzeyindeki Metina bölgesine eğitim almaya gittiğini anlatan gizli tanık, şunları kaydetti:
'Metina'da komiteler olduğunu biliyorum. Yerel Yönetimler Komitesi, Emekçiler Komitesi, Serhildan Komitesi, kadın hareketiyle ilgili KJA Komitesi. Bu eğitimleri bitirenler dönüşümlü olarak Türkiye içerisine gönderiliyordu. Sonra yenileri geliyordu.
Sanıklardan bazılarının da bu eğitimlere katıldıklarını öğrendim. Süreç bu şekilde devam ederken Kobani'de DEAŞ'ın saldırıları artınca örgüt Kobani bölgesine hem cephane hem de eleman göndermek için arayışa girdi. Öncelikle sınır hattında Kızıltepe, Nusaybin, Suruç gibi bölgelerde halkı toplayarak, hareketlilik yaratmaya başladılar. Bu sırada Türkiye ile DEAŞ'ın iş birliği yaptığına dair sahte belgeler yayılmaya başlandı.
NLP denilen ve politik araştırma merkezi olarak bilinen örgüt yapılanması bu belgeleri oluşturuyordu. Daha sonra basın vasıtasıyla bu belgeler yayılıyordu. Türkiye'nin DEAŞ ile iş birliği yaptığı bahanesiyle halkı ayaklandırmak istiyorlardı. Örgütün üst düzey görevlilerinin Türkiye Masası'ndaki karargahta toplandıklarını öğrendim. İlk toplantı sonrası Türkiye içine farklı kuryeler vasıtasıyla hafıza kartlarıyla notlar gönderildi. Aynı şekilde posta ve karargaha gelen bazı HDP'liler ile bazı dernek yöneticileri vasıtasıyla Türkiye'ye notlar gönderilirdi. Duyduğuma göre, HDP'lilerin yaptığı çağrıyı Zerrin, Garzan ve Zafer kod isimli kişiler hazırladı. Bu metni, tam hatırlayamamakla birlikte, kurye ya da diğer kişiler vasıtasıyla Diyarbakır HDP merkez binasına gönderdiklerini öğrendim.'
'Amaç cephane sevkiyatıydı'
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinde KCK'nın Türkiye sözcüsünün bulunduğunu öne süren gizli tanık 'ABC123', 'Bu ve benzeri diğer talimatlar bu sözcüye gönderilir, bu sözcüler vasıtasıyla gerekli yerlere iletilirdi. Bu kişiler, yani sözcüler, Yahya isimli bir kişi, bu gerçek veya kod ismi olabilir, bir de Kamuran Yüksek'tir. Kadınlardan da Ceylan sözcüydü. Yani kadınları temsilen sözcülükte yer aldığını biliyorum. Kendisi kadrolu örgüt mensubudur.' diye konuştu.
Bu dönemde, terör örgütü PKK'nın Diyarbakır, Erzurum, Bingöl, Tunceli kırsalında faaliyet yürüten tecrübeli kadrolarını
Kobani'ye geçirmeye çalıştığını aktaran gizli tanık, şöyle devam etti:
'Kobani'ye DEAŞ'ın saldırıları artınca örgüt seferberlik ilan etti. Bunu bütün medya organlarından, bahsettiğim kişiler vasıtasıyla siyasi partiler, dernekler üzerinden yaymaya başladılar. Bir nevi çağrı niteliğindeydi. Daha sonra Arin Mirkan isimli Kobani'de bulunan örgüt mensubu canlı bomba eylemi gerçekleştirdi. Örgüt bu eylemle birlikte Türkiye içerisinde bütün tabanını Kobani amacıyla seferber ederek bir ayaklanma yarattı. Bu ayaklanmanın amacı Kuzey Irak'taki Metina'ya bağlı Ore Köyü ile Çukurca'ya bağlı Çığlı Köyü, o bölgeye yoğun bir şekilde cephane sevki yapılmasıydı. Bu cephane Nusaybin, Kızıltepe ve Suruç'tan Kobani'ye geçirilmeye çalışıldı. Gönderdiler de. O cephane oraya gitti.
O ayaklanma üzerine sınır bölgesinde güvenlik zafiyeti oluştu. O zaman gönderdiler. Çığlı Köyü'nde de 6-8 Ekim olaylarına benzer olay vardı. Bu Çığlı Köyü'nden Kızıltepe'ye kadar olan sınır hattı boyunca olayları yayarak cephane ve eleman göndermeye çalıştılar. Bu çağrılardan sonra Türkiye'nin birçok yerinden sınır hattına insanlar geldi. İnsanların yarattığı kalabalık sonucu güvenlik zafiyetiyle cephane, eleman gibi göndermek istediklerini Kobani bölgesine göndermeye çalıştılar, gönderdiler de.'
'Sivil ölümler yaşandı'
Kobani olayları şiddetlenince örgütün bunu fırsata çevirmeye çalıştığını ifade eden gizli tanık, Türkiye'ye gönderilen mensuplarına, 'Çaş', 'Hizbulkontro' ve 'Tırşıkçı' olarak tanımladığı kişilere saldırı yapılması talimatı verildiğini aktardı.
Gizli tanık, 'Korucu aileleri, devlet içerisinde olanlar ve örgüte muhalif cemaat içinde olan kişilere bu isimleri takarlardı. Saldırıların bu kişilere yönelik yapılmasını istediler. Zaten bu şekilde talimat gidince Türkiye'nin birçok yerinde sivil ölümler yaşandı. Bu talimatla örgütün sivillere taşlı, sopalı, silahlı saldırıları başladı. Yasin Börü gibi.' diye konuştu.
Gizli tanık, 'Türkiye'deki kadroların çoğunun gençliğe ait olduğunu' bildirerek, şu beyanı verdi:
'Bütün bu organizasyonları çoğunlukla Komalen Ciwan kadroları üzerinden yaptılar. Serhiltan Komitesi, Özsavunma ve Komalen Ciwan birlikte yaptılar. Bu bahsettiğim olaylar, sivillere karşı yapılan eylemlerdir. 6-8 Ekim olaylarında silahlı olarak Özsavunma birimi olarak tabir edilen kişiler örgüt tarafından görevlendirildi. 8 Ekim'e kadar bu olaylar bu şekilde devam etti.
Olayın son günü Türkiye Masası'nda toplandıklarını duydum. Toplantıda örgütün hemen hemen birçok yöneticisinin bir araya geldiğini öğrendim. Bu toplantıda Türkiye içerisindeki olayların daha da alevlendirilmesi ve büyütülmesi konuşuluyordu. Silahlı olarak Türkiye'deki şehirlerde eylemler yapılması konuşulmuş. Daha sonra Abdullah Öcalan'ın eylemlerin durdurulması talimatı üzerine bu eylemlere son verdiklerini biliyorum. Hatta Öcalan'ın bu talimatı da kuryeler ya da diğer kişiler aracılığıyla Türkiye'ye gönderilerek eylemlere son verildi.'
'Gereken her türlü gücü veririz'
6-8 Ekim olayları sırasında edinilen tecrübeyle Hendek olayları sürecinde hem silahlı saldırılar yapıldığını hem de halkın ayaklandırılmaya çalışıldığını aktaran gizli tanık, 'Ancak bu sefer tam tersi oldu. Silahlı saldırılar vardı, ancak halk katılmadı.' dedi.
Çözüm sürecinin dışarıdan örgüte yapılan baskıyla bitirilmesinin istendiğini dile getiren gizli tanık, 'Özellikle Fransa ve Amerika çözüm sürecinin bitmesini istedi. Sürekli 'siz yeter ki saldırın, biz size gereken her türlü gücü veririz. Gerekirse Türkiye'ye gireriz. Türkiye'de iç savaş çıkarın, tampon bölge oluştururuz. Kürdistan diye tabir edilen bölge size kalır' diye örgüt içerisinde konuşulduğunu duydum.' diye konuştu.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin bölücü örgüt tarafından bilindiğini kaydeden gizli tanık, 'Darbe gününe kadar kullanılan kampların darbeden sonra değiştirildiğini öğrendim. Darbeden önce kamplara Türkiye operasyon düzenlediğinde kampların sağına, soluna bomba atılıyordu, ıskalanıyordu. Darbeden sonraki operasyonlarda neredeyse pencere deliğinden roket girmeye başladı.' dedi.
Gizli tanık beyanının okunmasını ardından mahkeme sanıklar ve avukatlarına söz verdi.
12.04.2022 - KOBANİ OLAYLARININ FİNANSÖRLERİNE 91 GÖZALTI
12 Nisan'da Kobani olaylarının mali ayağına yönelik operasyonlar düzenlendi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, 13 kentte 91 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Mersin, Van, Adana, İstanbul, Diyarbakır ve Urfa'nın da aralarında bulunduğu birçok kentte Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski belediye eşbaşkanlarının da bulunduğu çok sayıda kişi gözaltına alındı.
Baskınlarda, Mersin'de Akdeniz Belediyesi eski Belediye Eşbaşkanı Fazıl Türk, Akdeniz Belediyesi eski çalışanları Hasan Çat, Selami Turan ve Ülfiye Özcan ile eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye çalışanı ve avukat Metin Kılavuz, HDP eski Saymanı Zeki Çelik gözaltına alındı.
Adana'da HDP İl Yöneticisi Mustafa Bilgiç ile Şefik Özbey ve Necmettin Aslan'ın da bulunduğu 6 kişi gözaltına alındı. Diyarbakır'da ise HDP Kayapınar ilçe yöneticisi Şahin Eroğlu, Selçuk Tazgel gözaltına alındı. Van'da, Büyükşehir Belediyesi eski Belediye Meclis Üyesi Nihat Gezici'nin de aralarında bulunduğu 5 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan isimlerden HDP eski Saymanı Zeki Çelik, HDP eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi hakkında açılan Kobani Davası kapsamında tutuklanmış, davanın üçüncü duruşmasında tahliye edilmişti.
Dosyada gizlilik kararı olduğu öğrenildi.
SAVCILIKTAN AÇIKLAMA
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan soruşturmaya ilişkin yapılan yazılı açıklamada, gözaltına alınanlar hakkında 'Kobani olaylarının mali yapılanmasında yer aldıkları, ölen ya da yaralanan PKK'lıların ailelerine maddi yardımda bulundukları' suçlaması yöneltildi.
12.05.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen Kobani Davası’nın 12’nci duruşması, verilen bir günlük aranın ardından 7’nci gününde devam etti.
HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün yanı sıra çok sayıda avukat ve izleyicinin katıldığı duruşmada, Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler salonda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Bir kısım siyasetçiler ise duruşmaya mazeret bildirerek katılmadı.
Mazeret dilekçeleri ve mahkeme tarafından gönderilen müzekkerelere gelen cevapların okunmasıyla başlayan duruşmada, birçok müşteki hakkında yakalama kararları ve soruşturma dosyaları olduğu belirtildi. Gelen belgelere dair sorulan iddia makamı, “Belge ve bilgilere diyeceğimiz yoktur” dedi.
Ardından tahliye taleplerine ilişkin siyasetçiler ve avukatlara söz verildi.
İlk olarak söz alan Avukat Ali Bozan, bugün ve yarın tahliye taleplerine süre kalması adına gelen belge ve bilgilere ilişkin konuşmayacağını ifade ederken, ilgili savcılıklardan bildirilen, derdest olunan soruşturma dosyaları ve hakkında daimi arama kararı verilen müşteki dosyalarının celp edilmesini talep etti. Bozan ayrıca şunları aktardı: “Pozantı CBS’na yazı yazılmış ve gelen cevapta denilmiş ki söz konusu şahıslar hakkında yürütülen bir soruşturma yok. O halde Pozantı CBS’dan dosyaya dahil edilen müşteki ne şekilde dosyaya dahil edildi” diye sordu.
Kürt siyasetçi Zeynep Ölbeci’nin Kürtçe savunması sırasında kullandığı Kürtçe il ve ilçe isimlerinin tercüme edilmemesi konusunda tercümana uyarıda bulunduğunu hatırlatan Bozan, mahkemenin buna karşın ara karar oluşturduğunu belirterek, “Kürt Dil Haftası olarak kutlanan bir dönemden geçerken mahkemenin Kürtçe il ve köy isimlerine karşın ara karar oluşturması usul açısından sıkıntılıdır” dedi.
Ölbeci hakkında verilen tutuklama kararının sadece gizli tanık Ulaş’ın beyanıyla oluşturduğunu ifade eden Bozan şunları ifade etti: “Daha sonra tek bir gizli tanık beyanıyla bu kararın verilmeyeceğinin farkına varan mahkeme, daha sonra 7 yıldır devam eden başka bir yargılamaya konu iddiaları bu davaya konu etti.'
SANIK AVUKATI: DEVAM EDEN SORUŞTURMANIN GİZLİ BELGELERİNİ GÖRMEK İSTİYORUZ
Savcı mütalaasına ilişkin konuşan Bozan, “Savcı mütalaasında sadece sonuçlanmış dosyaları istiyor. Savcının görevi lehte ve aleyhte olan dosyaları istemektir. Sonuçlanmamış dosyaları da istemesi gerek” dedi. Bozan, savcının Ölbeci’nin sicil kaydında bulunan karar örneklerinin dosyaya kazandırılması yönündeki mütalaasına itiraz etti. Bozan, itiraza ilişkin şunları kaydetti: “Bu dosyaya giren her evrak doğal olarak mahkemeyi etkileyecektir. Bu nedenle bu aşamada getirilmesi gerekiyor. O evraklar göründüğünde hakimin kişi hakkında karar verme etkisini arttıracaktır. Bu nedenle bu evrakların karar aşamasında dosyaya kazandırılmasını istiyoruz.”
Mahkemenin iddianameyi kabul etme süresinin ve iddianamenin müvekkile usulüne uygun bir biçimde okumamasının usulsüz olduğunu aktaran Bozan, “Gizli tanık Ulaş’ın beyanı da soyut bir beyan. Mahkemenin celseler arasında dinlediği gizli tanık ABC123’ün beyanlarının dinlenmesi hakkında mahkemenin açıkça usulsüzlük yaptığı açık. Nerede ve ne şekilde dinlendiği de meçhul” diye konuştu.
Bozan şunları dile getirdi: “Bugüne kadar mahkemenin tutuk devam gerekçesi Ölbeci’nin savunma yapmamış olmasaydı. Savunmasını da artık yaptı. Müvekkilimin kaçma şüphesi yoktur. Dosyada yargılanan bir kısım kişilerin yurt dışında bulunması nasıl Ölbeci’nin tutuk devam gerekçesi yapılabilir?
Müvekkilim Aynur Aşan hakkında kurulan ara kararlarda da bence kopyala yapıştır hatası var. Mahkemenin Aşan hakkında ‘savunma yapmaktan kaçındı’ şeklinde tutuk devam kararı var. Aşan’a uzun bir süre kendisine iddianame ulaşmadı. Kendisine iddianame 4 ay sonra ulaştı. Bu nedenle tutuk devam gerekçesi yapılamaz. Tüm bu hususlar dikkate alınarak her iki müvekkilim hakkında tahliye talebinde bulunuyorum.”
Mesut Bağcık ise kendisine verilen hard diske tüm belgelerin yüklenmediğini belirterek, tüm evrakların yüklenip tekrar verilmesini talep etti.
Avukatların müvekkilleriyle görüşme yaptığı alanda jandarmanın kısıtlama yapmasına avukatların itirazı üzerine mahkeme başkanı, “İnisiyatif jandarmanındır” yanıtını verdi. Avukat Cahit Kırkazak duruma itiraz ederek, “Burası bir mahkeme salonu, kışla değil. Kararı siz vereceksiniz” diye tepki gösterdi. Mahkeme başkanı bunun üzerine avukatları uyardı.
Ardından söz alan sanık Ali Ürküt, “Burası çok geniş bir salon ve 2’den fazla avukatın burada müvekkilleriyle görüşememesi mümkün değil” dedi.
Konuşmasında Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal ve ekonomik krize değinen Ürküt, ardından Gezi Davası’nı hatırlattı. Ürküt, “Bu davayla birlikte uluslararası boyutta büyük sıkıntılar yaşayacağız. Bu aslında yargıdan çok siyasetin konusudur. Onların baskısı mahkemelerde adil kararların çıkmasını engelliyor. Yasaları ne kadar özgürlükçü yazsanız da bu kararları veren yargıçlar adil karar veremiyorsa bu yasaların bir anlamı yoktur. Bu siyasi süreçte adil karar vermek kolay değildir. Adil karar verenlerin de görev yapması çok zor” diye konuştu.
Duruşma periyotlarına tepki gösteren Ürküt, “Bu kadar şişirilmiş, bir milyona yakın bir dosyayı incelemek, SEGBİS çözümlerini okuyup savunma hazırlamak mümkün değil. Kendimize, sağlığımıza vakit ayıramıyoruz. Bu nedenle duruşma periyotlarının makul bir süreye çekilmesini talep ediyorum” dedi.
SANIK: AİHM DEMİRTAŞ'I VE HDP'Yİ AKLADI
Ürküt, şöyle konuştu: “Bu dosyada hiçbir yerde adım geçmiyor. Bir kaç tane sosyal medya paylaşımım dışında hiçbir somut veya soyut bir delil mevcut değil. Bu azmettirme konusunun da hala gündeme getirilmesini anlayamıyorum. Ortada bir fail yokken, suça azmettirilen kişiler ortada yokken biz kimi azmettirmişiz. Savcının Muş’taki protestoyu bizim azmettirdiğimizi söylüyor herhalde. AİHM’in Demirtaş kararı doğrultusunda HDP’nin çağrısının yaşanan olaylarla bir ilgisi olmadığı açık bir biçimde belirtildi, biz de defalarca ifade ettik.”
Aleyhinde iddia edilen ve istinat edilen suçların tamamını reddeden Ürküt, 19 aydır süregelen tutukluğunu hatırlatarak, bu aşamada tahliyesini talep etti.
İDDİANAMEDEN
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçlarını Soruşturma Bürosunca hazırlanan iddianameye göre, Suriye'deki iç savaş nedeniyle DEAŞ'ın Kobani'ye (Ayn el-Arap) saldırması üzerine, Ekim 2014'te HDP yönetimi ile PKK, sokağa çıkma çağrısında bulundu. Yapılan çağrılarla aralarında İstanbul, Ankara, Bursa ve Diyarbakır'ın da olduğu 35 il ve 96 ilçede yasa dışı gösteriler başlatıldı, kolluk güçlerinin yanı sıra siviller de hedef alındı. Olaylarda 37 kişi hayatını kaybetti, 761 kişi yaralandı, 197 okul yakıldı, 269 kamu binası tahrip edildi, 1731 ev ve iş yeri yağmalandı, 1230 araç kullanılamaz hale getirildi.
Aralarında eski HDP Eş Genel Başkanları Demirtaş ve Yüksekdağ ile PKK'nın üst düzey yöneticilerinin de olduğu 75'i firari 108 sanığın ülke genelindeki bütün eylemlerden sorumlu tutulduğu iddianamede, sanıkların tamamının 38'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve süreli hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
Kobani olayları ve davasıyla ilgili manşetlerimiz
(10 Haziran 2022, 11:49)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: