Bugün Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik yeni bir darbe girişimi yaşandı. Girişim bu kez Fetöcülerden değil Kuzey Kore'ye özenen laik kemalistlerden geldi. TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne ilişkin sözleri sonrası başlayan tartışmalara ve Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı'nın 'takke ve cübbe' giydiği bir fotoğrafının basına yansımasına ilişkin olarak 104 emekli amiralin imzasıyla bir bildiri yayınlandı. Bildirideki skandal ifadeler geçmişteki tüm darbelerde olduğu gibi yine Atatürkçülük perdesi ile gizlenmeye çalışıldı. Seçilmiş hükümete ve Cumhurbaşkanına tehdit yöneltildi. Bildiride geçen 'Kanal İstanbul' ifadesi ve gündemde olan yeni anayasa hazırlığına karşı olunduğu intibaı veren 'değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek' vurgusu da dikkati çekti.
04.04.2021 12:15 Bugün Türkiye Cumhuriyeti'ne yönelik yeni bir darbe girişimi yaşandı. Girişim bu kez Fetöcülerden değil Kuzey Kore'ye özenen laik kemalistlerden geldi.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne ilişkin sözleri sonrası başlayan tartışmalara ve Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı’nın “takke ve cübbe” giydiği bir fotoğrafının basına yansımasına ilişkin olarak 104 emekli amiralin imzasıyla bir bildiri yayınlandı. Atilla Kıyat, Mehmet Otuzbiroğlu, Türker Ertürk, Kadir Sağdıç ve Cem Gürdeniz gibi isimlerin de yer aldığı bildirideki skandal talepler geçmişteki tüm darbelerde olduğu gibi yine Atatürkçülük perdesi ile gizlenmeye çalışıldı.
Bildiride geçen 'Kanal İstanbul' ifadesi ve gündemde olan yeni anayasa hazırlığına karşı olunduğu intibaı veren 'değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek' vurgusu da dikkati çekti.
4 Nisanın ilk saatlerinde, gece yarısı internet siteleri aracılığıyla kamuoyuna yapılan 104 imzalı açıklamada şöyle denildi:
"Yüce Türk Milletine,
Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse Uluslararası Antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır.
Türk Boğazları, dünyanın en önemli suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu antlaşmalara göre yönetilmiştir. Bu antlaşmaların sonuncusu ve Türkiye’nin haklarını en iyi şekilde koruyan Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşması'nı tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir.
Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı'nda tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesi'nin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.
Diğer taraftan; son günlerde basında ve sosyal medyada yer alan kabul edilemez nitelikteki bazı görüntüler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir üzüntü kaynağı olmuştur. TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda; çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; TSK’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir.
Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk'ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.
Türk Milletinin bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir. Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç güvenlik bölgesinde ve sınır ötesinde fedakârca görev yapan, Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk’ün gösterdiği yolda canla başla çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız.
04 Nisan 2021
Deniz Şehitlerimizi anarak Saygıyla duyururuz."
BİLDİRİYE İMZA ATAN EMEKLİ AMİRALLER | |
---|---|
1. Ergun Mengi 2. Alaettin Sevim 3. Nazif Özdağdeviren 4. Işık Biren 5. Ahmet Şenol 6. Hasan Hoşgit 7. Vedat Ersin 8. Metin Açımuz 9. Atilla Kezek 10. Nurhan Kahyaoğlu 11. Önder Çelebi 12. Metin Poyrazlar 13. Mücahit Şişlioğlu 14. Engin Baykal 15. Hüseyin Çiftçi 16. Atilla Kıyat 17. Vehbi Alpman 18. Celal Parlakoğlu 19. Mustafa Ekmel Özdengil 20. Serdar Dülger 21. Abdullah Mete 22. Ertan Demirtaş 23. Orhun Özdemir 24. Ersin Güler 25. Nadir Kınay 26. Hüseyin Hoşgit 27. İlker Güven 28. Baha Eren 29. Abdullah Gavremoğlu 30. Şükrü Bozoğlu 31. Hakan Ercan 32. Mesut Özel 33. Taner Ezgü 34. İbrahim Akın 35. Ömer Akdağlı 36. Mehmet Otuzbiroğlu 37. Taner Balkış 38. İzzet Artunç 39. Hakan Eraydın 40. Mehmet Ali Çınar 41. Deniz Dağlılar 42. Yalçın Ertuna 43. Türker Ertürk 44. Aydın Canel 45. Sami Örgüç 46. Yalçın Kavukçuoğlu 47. Nazım Çubukçu 48. Ahmet Aksoy 49. Can Erenoğlu 50. Doğan Hacipoğlu 51. Abdullah Akgül 52. Aziz Öztürk |
53. A. Serdar Akınsel 54. İlker Güven 55. Mustafa İpteş 56. Caner Bener 57. Nejat Berksun 58. Kadir Sağdıç 59. Tayfun Tansan 60. İskender Yıldırım 61. Ali Yüksel Önel 62. Uğur Yiğit 63. Mustafa Özbey 64. Cem Gürdeniz 65. Bülent Bostanoğlu 66. Murat Bilgel 67. Cengiz Alpözü 68. Serdar Okan Kırçiçek 69. Tufan Mimir 70. Turgut Tufan 71. Turhan Özer 72. Alper Tezeren 73. Mustafa Ültanur 74. Ruhsar Sümer 75. Cemal Üren 76. Gündüz Alp Demirus 77. Deniz Cora 78. Gürkan İnan 79. Atilla Tonguç 80. Mustafa Karasabun 81. Erol Yüksel 82. Özbek Gürgün 83. Bülent Olcay 84. Nejat Güldiken 85. Turgay Erdağ 86. İsmail Taylan 87. Aydın Gürül 88. Raif Naldemir 80. Numan Alansal 90. Tanzar Dinçer 91. Erol Adayener 92. Haluk Sayın 93. Ferhat Ferhanoğlu 94. Mehmet Ali Özgüven 95. Ali Sadi Ünsal 96. Doğan Denizmen 97. Taner Akkaya 98. Necati Kurt 99. Tayfun Uraz 100. Engin Heper 101. Hayati Bilgiç 102. Hasan Nihat Doğan 104. Ömer Bayram Çetin 104. Mithat Kemal Algül |
SAVCILIK SORUŞTURMA BAŞLATTI
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, ‘104 amiralden Montrö bildirisi’ başlığı altında yayınlanan bildiriyle ilgili resen soruşturma başlattı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan, “04/04/2021 tarihinde bazı internet siteleri ve sosyal medya mecralarında paylaşılan ve ‘104 amiralden Montrö bildirisi’ başlığı altında yayınlandığı belirtilen açıklamayı hazırlayanlar ile varsa irtibatlı oldukları kişilerin tespiti ve yasal gereğinin takdir ve ifası amacıyla re’sen soruşturma başlatılmıştır.” açıklaması yapıldı.
28 Şubat'ta Aczmendiler ön plana çıkarılmıştı
Bildiride bir amiralin görüntülerinin bahane edilerek tüm TSK'nın sanki bu tiplerce işgal edildiğinin ima edilmesi 28 Şubat sürecindeki Aczmendi kumpasını akıllara getiriyor. Ellerinde uzun bastonları ve cüppeleriyle Aczmendilerin o günlerde toplu halde gezinmeye başlaması, dönemin hükümetine yönelik kaleme alınan darbe bildirisini getirmişti.
Yıllardır TSK'da Kuẓey Kore türü laik-kemalist söylemle hüküm süren bu kesim, Fetö'nün kılcallara sızmasını engelleyememiştir. Hatta 28 Şubat sürecinde görüldüğü gibi onlarla işbirliği dahi yapmıştır. Boğanın kırmızıya dayanamaması gibi başörtülü ve namaz kılan insanlara dayanamayan bu yobaz kesim, Fetö'nün yollarını adeta bizzat elleriyle açmıştır. 60'lı yıllarda başlayan Fetö yuvalanması AK Partinin ortaya çıktığı 2002'ye kadar 40 yıl boyunca devletin tüm kademelerinde yaşanmış, örgüt hırkasını örmüştür.
En büyük yuvalanmalarının TSK'da gerçekleştiği ise 15 Temmuz kalkışması ile buna dair görülen ve müebbet hapis cezalarıyla sonuçlanan çok sayıda davada tartışma götürmeyecek şekilde açığa çıkmış bulunuyor. Bu 40 yıllık süreçte eşi başörtülü TSK mensupları ısrarla takip edilmiş, evlerine girilip eşyalara, duvara asılan tablolara, parmaklara takılan yüzüklere bakılmıştır. İçki içilmemesi ve benzeri çağdışı (!) davranışların araştırıldığı bu müthiş (!) istihbarat çalışması ile izlenen subayların irticacı olup olmadığı tespit edilmeye çalışılmıştır. Atatürkçülük adına yapılan bu iğrenç sürek avı inançlı subayları TSK'dan uzaklaştırırken meydan tamamen Fetö'ye bırakılmıştır.
Fetöye sessiz inançlı halka cazgır.. Darbe gecesi direnmeyen, direnenlere ve salalara saldıranlar..
15 Temmuz akşamı yaşanan alçak Fetö darbe girişimi ancak inançlı Türk halkının okunan salalar ve tekbirler eşliğinde darbeye direnmesi ve polisin destek vermesiyle başarısızlığa uğratılmıştır. Halk yaylım ateşlerine, atılan bombalara, gelen tanklara göğsünü germiştir. Laik kemalist bu darbeci kesim ise olan biteni seyretmiş, hatta sala okunan camilere "gece yarısı ne salası ya, uykumuzu kaçırmayın, darbe sizi yoketsin, çok da iyi olur" gibi gerekçelerle saldırılar dahi gerçekleştirebilmiştir. Ergenekon ve Balyoz gibi kumpaslarda harcandıklarını düşünen bu laik subaylar o akşam nedense ortalarda gözükmemiştir. Bu üzerinde çok durulması gereken şaşırtıcı bir detaydır. Cumhurbaşkanı Erdoğan suikastçilerin elinden kılpayı kurtulmuş, koruma polislerinden şehit düşenler olmuştur. Atatürk'ün Samsun'a gizlice ve tehlikeler altında gemiyle gitmesi gibi gizlice ve tehlikeler altında uçakla İstanbul'a ulaşmışken, halka seslenip darbeye karşı direnilmesini istemesi gereken CHP lideri ise darbecilerle konuşup tankların arasından geçmiş, gelişmeleri otel odasında izlemeyi tercih etmiştir. Tıpkı Kurtuluş savaşındaki gibi çarşaflı Nene Hatunlar kamyonlarıyla Taksim meydanına darbecilerle çatışacak halkı taşımış, darbecilere füze taşıyan askeri kamyonların lastikleri patlatılmış, uçaklar havalanamasın darbeciler dışarı çıkamasın diye pistlere ve askeri kışlaların önlerine iş makineleri yığılmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi önündeki havuzda abdest alarak darbecilerin üzerine yürüyen bir çok vatandaşın şehit düşmesindeki gibi yurt çapındaki çatışmalarda 251 şehit ve binlerce yaralı verilerek darbe girişimi ilerleyen saatlerde bastırılabilmiştir.
Yargıtay Genel Kurulu mu bu cüreti veriyor?
15 Temmuz'dan 4 yıl gibi kısa süre sonra bile bu kez laiklerin darbeye cüret edilebilmesi o kesime ait darbe girişimlerinin hak ettiği karşılığı almamış olması nedeniyledir. Her zaman dedik "Darbenin fetöcüsüne de laik kemalistine de lanet olsun!" Balyoz darbe davasının bir kumpas olduğu doğrudur. Ama tamamen değil. Girişimi TSK ve emniyetteki istihbaratıyla haber alan fetöcüler bunu kadrolaşmaları için bulunmaz bir fırsat görmüş gerçek delillerin yanına sahtelerini katarak masum çok sayıda subayı darbe ile bağlantılı göstermeye kalkışmıştır. Bunu açık şekilde defalarca dile getirdik. Balyoz davası yeniden görülüp tüm sanıklar açısından beraatle sonuçlandığında bunun skandal olduğunu belirttik, gerekçelerini dile getirdik. Dava savcılığı ile Yargıtay Başsavcılığı'nın da bu görüşte olduğu yapılan temyiz başvurusuyla ortaya çıktı. Çetin Doğan'ın liderleri olduğu dava sanığı 7 emekli generalin darbe girişiminde bulunduklarının açık olduğu dile getirilen temyiz başvurusu 4 yıldır Yargıtay Genel Kurulu'nda sonuçlanmayı bekliyor. Niye bekliyor acaba?.. Hem sanıklar hem davaya müdahil kamuoyu açısından davanın bir an önce sonuçlanması doğrusu olmaz mı? Sanıklar masum ise bir an önce aklansınlar. Değilse de bu durum bir an önce tescillensin. Gecikmiş adalet adalet değildir. İlerlemiş yaşlardaki bu sanıkların vefat etmeleriyle davanın düşürülmesi amaçlanıyor olabilir mi? Tıpkı 27 Nisan Muhtırası ve 12 Eylül darbecilerinde olduğu gibi. Ya da Erdoğan ve AK Partinin gelecekteki bir seçimde değişebileceği ve bu davanın o zaman konjonktüre uyularak düşürüleceği umuluyor olabilir mi? 12 Eylül darbecileri hakettikleri cezaları aldılar mı, hayır. Cezaevlerinde yatırılmaları gerekiyordu. Yunanistan'da bile darbecilere bu muamele yapılabildi ama bizde değil. 27 Nisan darbe girişimine hakettiği ceza verilebildi mi, hayır. Muhtırayı kaleme alan orgeneral vefat edince soruşturma kapatıldı. Yazıklar olsun. Millete meydan okunmayla kalındı. Laik kesimin darbe girişimlerine fetöcülerinkine olduğu gibi sert ve kesin tavır alınmaz ve hakettikleri muamele yapılmazsa bu bağnaz kesimler daha çok bildiri okuma cesareti bulacaktır.
Şimdi de Balyoz darbecileri mi kollanıyor? Balyoz davası tamamen kumpas değil. Çetin Doğan ve diğer darbecilerin saatler süren konuşmaları sahte ve montaj değil. Dönemin genelkurmay başkanı Hilmi Özkök ile kara kuvvetleri komutanı Aytaç Yalman'ın "Balyoz darbesini ben önledim, hadi ya asıl ben önledim, senin kaç tane tankın vardı ki önleyebilesin" şeklinde basında yaptıkları tartışma unutulmaz. Ama birileri bunun unutulmasını umuyor olabilir. Birileri konjonktür değişsin de dava düşürülsün hesabı yapıyor olabilir. Darbe fetöcülerden gelince kötü, ama laik kemalistlerden gelince iyi bunlara göre. O güya kutsal bir darbe, vatani görev bunlara göre. Güya vatan korunuyor kollanıyor. Yazıklar olsun bu kafaya. Bu kafa Kuzey Kore kafası. Lanet olsun "darbenin laiki, Atatürkçüsü kutsal diyen" kafalara.
15 Temmuz unutulmasın. Halk darbeyi bastırmaya bir daha kalkarsa sonu çok farklı olabilir. Darbeciler bu kez sağ yakalanmayabilir.
Hükümete bir teklif. Tıpkı yangın ve deprem tatbikatları gibi olası bir darbe girişimine karşı hazırlık amacıyla halkın katılacağı geniş katılımlı tatbikatlar hazırlamak düşünülebilir. Nasıl deprem tehlikesi yüksek bir ülke isek darbe açısından da tehlikenin yüksek olduğu söylenebilir. Jeopolitik konumu nedeniyle Türkiye'de darbe tehlikelerinin, hatta Fetö'nünkinde olduğu gibi Amerika ve diğer dış güçlere ait uzantıların düzenleyeceği darbe görünümlü işgal girişimi tehlikesi de bu ülkeden hiç eksik olmayacak denilebilir. Su uyur düşman uyumaz. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
14 İSME GÖZALTI
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bazı emekli amirallerin açıklamasına ilişkin soruşturması kapsamında 10 şüpheli gözaltına alındı. Gözaltına alınan emekli amirallerin Ergun Mengi, Atilla Kezek, Alaettin Sevim, Ramazan Cem Gürdeniz, Nadir Hakan Eraydın, Bülent Olcay, Kadir Sağdıç, Türker Ertürk, Turgay Erdağ ve Ali Sadi Ünsal olduğu belirlendi. Atilla Kıyat, Engin Baykal, Cemil Şükrü Bozoğlu ve Mustafa Özbey'in ise 3 gün içinde emniyete müracaat etmeleri için tebligat yapıldı.
5 Nisan sabahı yaşanan gelişmeyle ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan bir açıklama yapıldı:
"04/04/2021 tarihinde bazı internet sitelerinde ve sosyal medya mecralarında paylaşılan "104 amiralden montrö bildirisi" başlığı altında yayımlandığı belirtilen bildiri hakkında Cumhuriyet Başsavcılığımızca 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 316/1 maddesinde yazılı "Devletin Güvenliğine ve Anayasal Düzene Karşı Suç İşlemek için Anlaşma" suçundan re'sen soruşturma başlatılmıştır.
Cumhuriyet Başsavcılığımızca 04.04.2021 tarih ve 2021/74463 soruşturma sayılı dosya üzerinden Ankara İl Emniyet Müdürlüğü'ne yazılan talimata istinaden, bildiriyi hazırlayan ve yayımlanma sürecinde aktif olarak faaliyet göstererek imza listesinde yer alan diğer kişiler tarafından imzalanmasını sağlayan kişilerin açık kimlik ve adres bilgilerinin tespit edilerek bildirilmesi üzerine 10 şüphelinin, üzerilerine atılı suçun niteliği ile delillerin yok edilmesinin önüne geçmek ve varsa başka şüphelilerin de ivedilikle tespit edilmesini sağlamak amacıyla gecikmesinde sakınca bulunması nedeniyle, 05.04.2021 tarihinde eş zamanlı olarak gözaltına alınmalarına / gözaltına alınmalarına yönelik talimat yazılmasına, arama / el koyma işlemi yapılmasına, 4 şüphelinin ise belirlenen adreslerindeki arama / el koyma işlemlerinin icrasından sonra yaş durumları göz önüne alınarak gözaltına alınmaksızın 3 gün içerisinde Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne müracaat etmelerinin kendilerine tebliğine karar verilmiştir.
Gözaltına alınmasına karar verilen şüphelilerin tamamı yakalanarak gözaltına alınmış, tüm şüphelilere ilişkin arama ve el koyma işlemleri usulünce icra edilmiştir."
Balyoz'da 7 sanıklı dava sürüyor
Balyoz: Kumpasa dava, gerçeğe örtbas
7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?
Balyoz örtbasında skandal detaylar
Skandal: Balyoz davası örtbasla bitti
(04 Nisan 2021, 12:15), son güncel.: (05 Nisan 2021, 09:58)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: