İstanbul'da, Adnan Oktar Organize Silahlı Suç Örgütü'ne yönelik görülen davada aralarında Adnan Oktar'ın da bulunduğu 14 sanığa ayrı ayrı 9 bin 803'er yıl hapis cezası veren mahkeme, kararın gerekçesini açıkladı. Gerekçede örgütün kuruluşu, faaliyetleri ve sanıkların eylemleri anlatıldı. Örgütün cinsel sömürü düzeninin ve ideolojisinin detaylı anlatıldığı kararda, duruşma sırasında mahkemeye sunulan videolar ve ses kayıtlarına da detaylı bir şekilde yer verildi. Örgüt üyelerinin sosyal medya hesaplarından hedef aldığı kişilerle ilgili karalama ve itibarsızlaştırma kampanyalarının yapıldığı anlatılan gerekçeli kararda "Örgütün bu korkutucu gücünü yargılamamız sırasındaki iş ve işlemlerde görev yapmış kamu görevlilerine karşı da kullanmak istediği ancak görevlilerin kararlı duruşu sayesinde yargılama sonunda örgütün gerçek yüzü tüm çıplaklığıyla ortaya konulmuştur" denildi. A9 televizyonundaki yayınlarda, stüdyoda yer alan kadın konukların birçoğunun dekolte kıyafetler giyen, son derece bakımlı ve alımlı olarak ifade edilebilecek, kendilerine Adnan Oktar'ın söyleşi esnasında da sürekli iltifatlarda bulunduğu ve 'kedi, 'tavşan', 'aşkım, birtanem, ruhum, bebeğim, canın, tatlım' gibi yakıştırmalar ile güzelliklerine vurgu yaptığı anlatılan kararda, "Alışılagelmişin çok ötesinde bir 'dini anlayışa' yönelen bu uygulamanın, esas olarak İslam dinini tahrif etmeye yönelik bir hareket olduğu aşikardır" ifadesi kullanıldı.
23.02.2021 11:28 İstanbul'da, Adnan Oktar Organize Silahlı Suç Örgütü'ne yönelik görülen davada aralarında Adnan Oktar'ın da bulunduğu 14 sanığa ayrı ayrı 9 bin 803'er yıl hapis cezası veren mahkeme, kararın gerekçesini açıkladı.
12 Şubat'ta İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nce açıklanan gerekçeli kararda örgütün kuruluşu, faaliyetleri ve sanıkların eylemleri anlatıldı.
Örgütün cinsel sömürü düzeninin ve ideolojisinin detaylı anlatıldığı kararda, duruşma sırasında mahkemeye sunulan videolar ve ses kayıtlarına da detaylı bir şekilde yer verildiği görüldü. 1 ay içinde hazırlanan gerekçeli kararda dava kapsamında 18 bin 931 lira tebligat, bin 190 lira bilirkişi, 3 bin 500 lira posta ve 297 bin lira 755 lira da diğer giderler olmak üzere toplamda 321 bin 376 lira harcandığı ifade edildi.
ALEYHE TESPİTTE BULUNAN KAMU GÖREVLİLERİ KORKUTULMAYA ÇALIŞILDI
Örgütün soruşturma ve yargılama aşamasında görev yapan emniyet personelini, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nı, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nü, Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı müfettişleri gibi örgüt aleyhinde tespit ve değerlendirmelerde bulunan neredeyse tüm kamu görevlilerine karşı örgüt olarak asılsız ithamlarda bulundukları vurgulandı. Örgütün bu eylemini korkutma-sindirme-baskılama amacıyla ve ilgili kurumların disiplin birimlerine suç duyurusunda yaptıkları gerekçeli kararda belirtildi.
'MAHKEME HEYETİNE DE BENZER FAALİYETLERDE BULUNACAĞI BEKLENEN BİR GERÇEKTİR'
Örgüt üyelerinin sosyal medya hesaplarından hedef aldığı kişilerle ilgili karalama ve itibarsızlaştırma kampanyalarının yapıldığı anlatılan gerekçeli kararda "Örgütün bu korkutucu gücünü yargılamamız sırasındaki iş ve işlemlerde görev yapmış kamu görevlilerine karşı da kullanmak istediği ancak soruşturma ve kovuşturma safhasındaki iş ve işlemlerde görev yapmış kamu görevlilerin kararlı duruşu sayesinde yargılama sonunda örgütün gerçek yüzü tüm çıplaklığıyla ortaya konulmuştur" ifadeleri kullanıldı. Kararda yargılamayı etkilemek için örgütün yıldırma politikaları izlediği belirtilerek "Ayrıca yargılamayı yürüten mahkeme heyetimize karşı da benzer faaliyetlerde bulunacağı beklenen bir gerçektir" denildi.
NE OLMUŞTU?
Mahkeme 11 Ocak'ta davayı karara bağlayarak Adnan Oktar, Tarkan Yavaş, Bora Yıldız, Mehmet Noyan Orcan, Halil Hilmi Müftüoğlu, İbrahim Tuncer, Ulviye Didem Ürer, Alev Babuna, Merve Büyükbayrak, Aylin Atmaca, Sinem Hacer Tezyapar, Yeliz Sucu, Ayşegül Hüma Babuna ve Fatma Ceyda Ertüzün'ün aralarında bulunduğu 14 örgüt yöneticisi sanığın ayrı ayrı 9 bin 803 yıl ay hapis ve 400'er bin lira para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermişti. Kararda Adnan Oktar'ın 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek', 'siyasal veya askeri casusluk', 'FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım', '7 kez çocuğun nitelikli cinsel istismarı', '27 kez nitelikli cinsel istismar', 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma', 'eziyet', 'eğitim hakkının engellenmesi', 'kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi' ve 'tehdit' suçlarını işlediği belirtilmişti. Heyet, sanıklardan üçünün tüm suçlardan beraatine hükmederken diğer sanıkların ise değişen oranlarda hapis cezasına çarptırılmalarına karar vermişti. Ayrıca kararda suç örgütüne ait olduğu belirtilen taşınmazlar, araçlar, ziynet eşyaları, paralar, Dragos'taki villada bulunan güvenlik kameralarının müsaderesine karar verilmişti.
Adnan Oktar organize suç örgütüne yönelik, mahkeme heyeti tarafından hazırlanan gerekçeli kararda, örgütün, yeni eleman temini için, örgüt mensupları tarafından özellikle ortaokul ve liselerde konferanslar verip örgütsel propaganda yaptıkları belirtildi. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesince hazırlanan gerekçeli kararda, örgüt elebaşı Adnan Oktar'ın kayıtlardaki adresinin Suadiye'de olmasına karşın, operasyon sırasında örgütün yönetim merkezi Kandilli'deki villada olduğu, ancak örgüt yöneticilerinden Ulviye Didem Ürer'in kullandığı araçla kaçarken yakaladığı bildirildi.
Kararda, Oktar'ın askerliğini bedelli er olarak yaptığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) verilerine göre adına aktif veya pasif tapu kaydına rastlanmadığı, bugüne kadar herhangi bir bankacılık işlemi bulunmadığı, herhangi bir şirkette yöneticilik veya ortaklık kaydına, bir şirkette çalıştığına dair kayda rastlanmadığına dikkate çekilirken, yakalandığı sırada üst aramasında, 1 adet cep telefonu, 100 dolar ve 5 bin 900 TL ele geçirildiği aktarıldı.
Örgüt içi istihbarat mekanizması kuruldu
Örgütün silahlanmaya başladığı, Oktar'ın örgütten kopmaları önlemek, dışarıdan sızmaların önüne geçmek ve hakimiyetini mutlak kılmak için örgüt içi istihbarat mekanizması geliştirdiği kaydedilen kararda, "Oktar tarafından 1994 yılında örgütün dışarıya açılması yönünde talimat verilmiş, imkanı olanların iş kurması, iş kuramayanların ise iş bulmaları ve kazandıkları paraları örgüte infak adı altında getirmeleri talimatları verilmiştir." denildi.
Mirasların örgüte aktarılması
Kararda, örgütün bir diğer önemli finans kaynağı olan örgüt üyesi şahıslara ailelerinden kalan mirasların örgüt lideri talimatıyla örgüte aktarılması hususuna yer verilerek, "Örgüt üyesi şahıslara ailelerinden kalan veya kalabilecek mirasların örgüt liderinin talimatıyla örgüt üyelerine takip ettirildiği, örgüte ait (miras yoluyla üyelere kalan veya başka şekilde elde edilen) gayrimenkullerin örgüt üyeleri arasında çok sayıda devir işlemleri yapılmak suretiyle takibinin gizlenmeye çalışıldığı ve son olarak üçüncü kişilere satılan gayrimenkullerden elde edilen gelirin örgüte infak olarak aktarıldığı tespit edilmiştir." ifadeleri kullanıldı.
Medya en etkili silahları
Örgütün kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ile saygınlık ve meşruiyet arayışlarını, temel gayeleri olan korku yaratma, dikkat çekme, gündemde kalma, gücünü ispat etme ve bu yolla caydırıcılık kazanma çabalarını medya üzerinden daha etkin biçimde gerçekleştirebildiklerini gördükleri anlatılan kararda, örgütün bu kapsamda gazeteler, dergiler, kitaplar, broşürler, televizyonlar ve sosyal ağları, aktif biçimde kullandığı aktarıldı.
Kararda, örgüt tarafından, örgütsel ideolojinin anlatılması ve kapalı kapılar ardından yapılan suç faaliyetlerinin gizlenerek, kamuoyunda "eğlence maksatlı bir araya gelmiş topluluk" imajı sergilemek adına belgesel, sağlık programları ve eğlence programlarının yayınlandığı A9 isimli televizyon kanalının 2011 yılında yayın hayatına başladığı bilgisine yer verildi.
A9 TV'nin yanı sıra örgüt mensupları tarafından oluşturulan çok sayıda internet sitesi (adnanoktar.org, harunyahya.com, adnanoktardiyorki.net, harun-yahya.org) üzerinden hem örgüt ideolojisinin propagandasının yapıldığı hem de örgüte muhalif olan veya zarar vereceği değerlendirilen şahıslarla ilgili hakaret ve iftira içerikli internet siteleri kurularak karalama kampanyaları gerçekleştirildiği ifade edilen kararda, böylelikle örgütsel faaliyetlerin engellenmeksizin devam etmesini amaçladıkları belirtildi.
"Özellikle ortaokul ve liseler seçildi"
Kararda, örgütün, yeni eleman temini için, örgüt mensupları tarafından özellikle ortaokul ve liselerde konferanslar verip örgütsel propaganda yaptıklarına değinilerek, "Konferanslarda anlatılan içeriklerden ve standlarda sergilenen materyallerden etkilenen özellikle lise öğrencileri örgüte kazandırılmak üzere örgütsel uygulamalardan geçirilmektedir. Yine örgüt mensupları tarafından yazılan, ancak örgüt lideri adıyla veya örgüt liderinin mahlası olan "Harun Yahya" adıyla basılıp yayımlanan onlarca kitap da benzer maksatlarla örgütsel propaganda için kullanılmaktadır." denildi.
İslam dinini bozmaya yönelik dekolte kıyafetli dini yaşayış dayatması
A9 televizyonundaki yayınlarda, stüdyoda yer alan kadın konukların birçoğunun dekolte kıyafetler giyen, son derece bakımlı ve alımlı olarak ifade edilebilecek, kendilerine Adnan Oktar'ın söyleşi esnasında da sürekli iltifatlarda bulunduğu ve 'kedi, 'tavşan', 'aşkım, birtanem, ruhum, bebeğim, canın, tatlım' gibi yakıştırmalar ile güzelliklerine vurgu yaptığı anlatılan kararda, "Alışılagelmişin çok ötesinde bir 'dini anlayışa' yönelen bu uygulamanın, esas olarak İslam dinini tahrif etmeye yönelik bir hareket olduğu aşikardır." ifadesi kullanıldı.
Kararda, örgüte gerçekleştirilen 11 Temmuz 2018'deki operasyon sonrası, örgütün sosyal medyayı nasıl etkin bir şekilde kullandığının tekrar görüldüğü bilgisine yer verilerek, örgüt mensuplarının sosyal medyada gündem olmaya çalıştıkları, örgüt ile iltisaklı bir çok sosyal medya hesabının ve internet sitesinin kapatılmasına karar verildiği vurgulandı.
"Amaç yasal ve dindar bir oluşum imajı çizilmek"
Örgüt tarafından özellikle ramazan ayı gibi toplumun dini hassasiyetlerinin yüksek olduğu bazı dönemlerde, toplumsal destek bulmak, örgütün maddi gücünü sergileyerek propaganda yapmak maksatlarıyla, sanat ve siyaset camialarından ve örgütün sirayet etmek istediği çevrelerden konukların davet edildiği, özellikle lüks mekanlarda yemek, sıra gecesi, iftar gibi etkinlikler gerçekleştirildiği belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Söz konusu etkinliklere örgüt lideri Adnan Oktar onur konuğu olarak katılmıştır. Özellikle siyaset, yargı, iş ve sanat kesimlerinden kişiler, gerek bireysel diyaloglar kurularak, gerekse de kitle iletişim araçları vasıtasıyla örgütün lobi faaliyetleriyle ilgilenen mensupları tarafından söz konusu organizasyonlara davet edilmişlerdir. Yasal ve dindar bir oluşum imajı çizilmek için gerçekleştirilen davetlere katılımları sağlanan konuklardan, örgütün gelecekte karşılaşılması muhtemel problemler öncesinde bir diyalog ortamı kurulması ve yakın bir ilişki içerisinde bulunulduğu görünümü verilmesi amaçlanmıştır."
Kararda, örgüt elebaşı Adnan Oktar'ın özellikle kadın örgüt mensuplarına yönelik, "bakışını beğenmemesi, yanlış hitap etmesi, karşı çıkması" gibi sebeplerle, küfür ve hakaret içerikli sözler kullanarak veya darp ederek psikolojik ve fiziki şiddet uyguladığı ve örgütte tabir edildiği şekliyle "enaniyeti kırılmayan, kibri devam eden" örgüt mensuplarının saçlarını veya kaşlarını kazıtarak eziyet ettiği anlatıldı.
Oktar'ın, örgüte kazandırılan ancak ayrılmak isteyenlere, "münafık olacakları" baskısı yaptığı, dışarıda yaşam alanı olmadığı algısı yarattığı ve tehdit, şantaj, karalama faaliyetleri gibi çeşitli baskı araçlarıyla bazı örgüt üyelerinin ayrılmasına engel olduğu bilgisine yer verilen gerekçeli kararda, örgüt üyesi olan ve sonradan ayrılan şikayetçiler Ç.Ç. ile B.K.'ya, eziyet ve cinsel istismarla sapkınlık derecesinde davranışlar sergilediğine değinildi.
Kararda, örgüt mensuplarının okullarına devam edip bilinç kazanması, sosyal ortamlara girerek örgütten kopması, okul hayatlarının örgüt içerisinde gösterecekleri faaliyet zamanını azaltmasının önüne geçmek amacıyla Oktar'ın, örgüt mensuplarının eğitim öğretim haklarını ellerinden aldığına, örgütten ayrılanların eğitim hayatlarına yeniden döndüğüne dair örneklere rastlandığına vurgu yapıldı.
Fiziksel sindirmelerle inanç temelli korkutmalar da gerçekleştirilerek örgüt mensuplarının hürriyetlerinin engellendiği, üyelerin aileleriyle görüştürülmediği, hatta aile üyelerinin cenazelerine bile gönderilmediği belirtilen kararda, Adnan Oktar'ın cinsel istismar suçu yönündeki eylemlerine geniş yer verildi.
Kararda, emniyetin hazırladığı rapora göre, örgüt üyelerinin bir kısım bürokrat, siyasetçi, gazeteci, kamu görevlisi ve sivil vatandaşlara yönelik kişisel bilgileri kaydedip örgüt lideri Oktar'a sundukları ve bu verilerin arşivlenmiş bir şekilde muhafaza edildiği, ancak hangi şüpheli tarafından depolandığının tespit edilemediği belirtildi.
Örgütün evlilik müessesini kendi çıkarları doğrultusunda kullandığına ve evliliklerinin kağıt üzerinde olduğuna dikkat çekilen kararda, şunlar kaydedildi:
"Örgüt mensubu üzerine ailesinden yüklü bir miras kalmış ve bu mirasın 'infak' adı altında örgüte aktarılması gerekliyse, örgüt mensubunun ailesinin örgüte muhalif olması, örgütten ayrılması için baskı yapılması gibi nedenlerle aile bağlarının tamamen koparılması gerekiyorsa, örgüt mensubunun zorla tutulduğu konusuyla ilgili ailesi tarafından adli makamlara şikayet edilmesi durumu söz konusuysa, Oktar'ın talimatları doğrultusunda belirlenen örgüt mensupları arasında kağıt üzerinde kalmak koşuluyla, resmi nikah gerçekleştirildiği tespit edilmiştir."
Yüksek yargı bağlantıları
Gerekçeli kararda, örgüt mensuplarının Adnan Oktar'ın talimatıyla, hukuki alanda karşılaştıkları problemlere ilişkin çözümler bulmak ve muhtemel soruşturmaların içeriğini öğrenme, mümkünse de engel olma gibi amaçlarla emekli veya aktif yüksek yargı mensuplarıyla görüştüğü ve üst düzey bürokratlara ziyaretler gerçekleştirerek, örgüt propagandası yaptıkları belirtildi.
FETÖ bağlantıları
Kararda, örgütün Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile olan bağlantılarına gönderme yapılarak, örgütten ayrılan Ceylan Özgül'ün, Oktar'ın talimatıyla, Reza Zarrab'ın ABD'de görülen davasında bilirkişi olan Jonathan Schanzer ve Mark Dubowitz ile görüşmek için bu kişilerin bağlı bulunduğu düşünce kuruluşu olan Foundation For Defense of Democracies'e mail atarak bağlantı kurduğu, uzun bir süre bu kişilerle görüşme yaptıktan sonra 2013 veya 2014 yıllarında Türkiye'ye gelip Adnan Oktar ile görüşmelerini sağladığı, bu kişiler İstanbul'a geldiklerinde bir otelde kaldıkları ve biletleri dahil bütün masraflarının örgüt tarafından karşılandığını anlatıldı.
Hakan Atilla Davası ile kumpas kurma girişimi
17/25 Aralık Darbe Girişimi başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra aynı tertibin ABD kamuoyunda Hakan Atilla Davası olarak bilinen dava ile gerçekleştirilmek istendiği ve bu davanın bilirkişilerinden biri olan Schanzer'in de Adnan Oktar Suç Örgütü tarafından "17/25 Aralık Darbe Girişimi"nden önce misafir edilen bu darbe girişimine konu hususlarla ilgili bilgi toplattırılan kişi olduğuna değinilen kararda, örgütün, devletin iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri edindiği ve bilgileri özel bir kastla kullandığı belirtildi.
"Uluslararası alanda tanınmak istedi"
Kararda, örgüt üyesi olan Leila İzmailova'nın Türkiye ve Rusya'yı ilgilendiren bir toplantıda tercüman olarak görev yaptığı, hazır bulunduğu, içerik itibarı ile siyasi açıdan gizli kalması gereken devletlerarası toplantılarda tercüme esnasında elde ettiği bilgileri ve hatta toplantıda tercüme etmediği tam olarak içeriği tespit edilemeyen bilgileri örgüte aktardığı anlatılarak, "Oktar'ın kendini sözde 'mehdi/moşiyah/mesih' ilan ederek bu sapkın ideolojiye bir çok örgüt üyesini inandırdığı, kendisini ile birlikte hareket eden örgüt üyeleri arasında ciddi bir hiyerarşi kurarak ülkemiz içerisindeki yapılanmayı yurt dışında da gerçekleştirmek ve uluslararası alanda da tanınarak hareket kabiliyeti kazanmak amacında olduğu bilinmektedir." denildi.
Örgüt mensupları tarafından gerçekleştirilen propaganda faaliyetleri kapsamında, örgüt ideolojisinin makul gösterilmesi, özellikle olumlu bir imaj çizilerek, destek sağlanması, muhtemel operasyon durumunda kolluk kuvvetlerine baskı uygulanması benzeri saiklerle siyasi kişiliklerle temas halinde olunmaya çalışıldığı bildirilen kararda, şu ifadelere yer verildi: "Örgütün hukuki alanda karşılaştığı problemlere ilişkin çözümler bulmak, örgütün yararı doğrultusunda, davaların hızlandırılması veya yavaşlatılması için referans olunması, muhtemel soruşturmaların içeriğinin öğrenilmesi, mümkünse engel olunması gibi amaçlarla emekli veya aktif yüksek yargı mensupları görüşüldüğü, yine kamu kurum ve kuruluşlarında yüksek görevlerde bulunan üst düzey bürokratlara ziyaretler gerçekleştirilerek, örgütsel kitapların hediye edilmesi gibi faaliyetlerle örgüt propagandası yapıldığı anlaşılmıştır. Örgüt liderinin talimatı ile Ankara'da hücre halinde yaşayan lobi grubu mensubu örgüt üyelerinin, yapmış oldukları görüşmeleri, ses kaydına aldığı ve neticeden örgüt liderine raporlar halinde bilgi verdiği tespit edilmiştir."
Kandırılarak örgüte alınan kızları sindirmede iğrenç yöntem: Turnike
Kararda, Oktar'ın suç örgütünü kurmaya başladığı ve faaliyet gösterdiği yıllara hatırlatmalarda bulunulurken, örgütün 90'lı yıllarda Oktar'ın talimatıyla, cinsel sömürü sistemi olan "turnike"yi uygulamaya koyduğu, bu uygulamayla genç kızları ağına düşüren örgüt mensubu erkeklerin, kızları Oktar'ın tarif ettiği şekilde cinsel sömürü sistemine soktukları bilgisine yer verildi.
TANIK ŞOK DETAYLAR VERDİ
Dava duruşmalarında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan tutuksuz sanık S.S.T. ifade vermişti. Şok edici detaylar veren S.S.T., Adnan Oktar'ın talimatıyla örgüte yeni katılan kadınların 'turnike sistemi' adı verilen olayla toplu cinsel ilişkiye sokulduğunu öne sürmüştü. 26 Haziran 2020'deki 72. duruşmada konuyla ilgili şu gelişmeler yaşanmıştı:
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki görülen 72. duruşmaya tutuksuz sanık "Cinsel istismar" ve "Terör örgütü üyeliği" suçundan yargılanan S.S.T. ile taraf avukatları katıldı. Sanık S.S.T.'nin baskı altında olmadan kendini rahat ifade etmesi için alınan karar gereği duruşma salonuna diğer sanıklar ve izleyiciler alınmadı.
''KADINLARA ÖNCELİK VERİLİYORDU''
Ankara'da üniversite okurken 2001 yılında Oktar grubuyla bir kişi aracılığıyla tanıştığını ifade eden S.S.T. "Bana Harun Yahya kitapları okumamı tavsiye etti. Ben kitapları okuyarak bu grupla yakınlaştım. Harun Yahya kitapçıklarını Ankara'da dağıtmaya başladım, İbrahim Tuncer ile temas halindeydik. 2003 yılları arasında dini tebliğ olayı çok gündemdeydi. 'Dini tebliğ etmemiz lazım' diyorlardı ve bayanlara öncelik veriyorlardı" dedi.
''KIZI ERKEKLER GRUBUYLA TANIŞTIRMAM GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİLER''
Örgütün kendilerine kadınlarla tanışmaları gerektiğini ve dini kadınlara tebliğ etmeleri gerektiğini söylediklerini belirten tutuksuz sanık "O zamanlar dini tebliğ etmek aklımızda. Camide bir kadının telefonunu aldım, bir yandan kız arkadaşım oldu bir yandan da dini tebliğ ediyordum. Adnan Oktar'ı çok övüyorlardı bana. Dini tebliğ etmem gerektiği söyleniyordu, sonra kitapla yapamayacağımı söylediler. Kızlı erkeklerden oluşan kardeşler grubuyla tanıştırmamı söylediler. Biz de Oktar'a biat ettiğimiz için o zamanlar dediklerini yapıyordum" şeklinde beyanda bulundu.
''TURNİKE SİSTEMİNDEN HABERİM YOKTU''
Örgüte dini amaçlarla girdiğini yineleyen sanık "Benim turnike sisteminden haberim yoktu. Kız arkadaşımın zamanla üzerine düştüler. Kızın İstanbul'a gidip Oktar'la ve Bora Yıldız'la görüşmesini istediler ama 'Örgüt isterse fiziksel temasa da başvurabilirler. Kız seni ararsa da açma' dediler. Benim içim içimi yedi o zaman. Sonradan öğrendim ki Bora Yıldız kızla cinsel temasta bulunmuş, daha sonrasında Oktar'a götürmüşler. Beni kızdan uzaklaştırıp 'Artık kardeşlerle görüşüyor' dediler. Birisi kızla özel bir yakınlaşma yaşıyorsa, örgüt kızı ondan ayırıyordu. 'Kızla tek kalma bütün kardeşler görsün' diyorlardı. Kızı herkesle tanıştırıp 'turnike' denen sistemi uyguluyorlardı" dedi.
''ASKERLİKTEN SÜREKLİ SOĞUTUYORLARDI BİZİ''
İstanbul'da bir örgüt evine yerleştirildiğini öne süren S.S.T. örgütün kendisini fosil sergisinde çalışmak için işe soktuğunu ve orada dini tebliğlerde bulunmaya devam ettiğini söyledi. S.S.T. askerlik zamanı geldiği zaman ise "Adnan Oktar 'Sen burada lazımsın. Askerlikten daha önemli işlerimiz var burada. Sen yüksek lisans yap' dedi. İstanbul Üniversitesi'nde iki defa yüksek lisans yapıp, tez aşamasında bırakıyordum. Bedelli çıkana kadar 5 yıl daha okudum. Askerlikten sürekli soğutuyorlardı bizi" ifadelerini kullandı.
''KIZ ARKADAŞINI TURNİKEYE SOKACAKSIN DEDİLER''
Oktar'ın programında kadınların dekolte giyinmesine de değinen sanık "Eskiden bayanların dekoltelerle dini anlatma şekli yoktu, biz o bayanların yanından geçemezdik. Göz göze gelemezdik. O zamanlar bu cemaat çok kapalıydı. Yayınlarda dekolte kıyafetler, danslar yoktu. 2012 yıllarında bayanlar artık ifşa oldu. Ben de kendime 'Burada ne yapıyorum' demeye başladım. Mustafa Erol'un ifadesinde bir kız vardı. Sürekli bana 'Onu turnikeye sokacaksın' diyorlardı, o benim kız arkadaşımdı. Beni günlerce Oktar çağırdı. Oktar beni aşağılayıp 'Bu kız turnikeye girecek' dedi. Ben de bir müddet sonra böyle bir şeyi kaldıramadım" şeklinde beyanda bulundu.
''DOKTORLAR VE AVUKATLAR TURNİKE SİSTEMİNE SOKULMUYORDU''
Mahkeme Başkanı sanığa turnike sistemine giren kızların olup olmadığını ve sanığın da bu sisteme girip girmediğini sordu. Sanık da "Bu örgüte kız kazandırmak için turnikeye sokmanız gerekiyordu. Evlilik vaadi veriliyordu kızlara, doğacak çocuklarının ismi bile konuluyordu cemaatte. Kız da bunu kabul ederdi 'Ama sonra örgütten çıkacağız' derdi. Kız da bunu kabul ederek erkeklerle birlikte oluyordu. Bora Yıldız bu işin başındaydı. Özellikle Oktar 'Avukatlara ve doktorlara yönelin' diyordu. 'Bunlar ileride işimize yarar' diyorlardı. Oktar 'Hem sağlık hem hukuki bakımdan güçlü olmamız gerekiyor' diyordu. Çok güçlü kişileri turnike sistemine dahil etmiyorlardı. Oktar 'Onu bana getirin. Önemli bir kadın değilse hem tanışın hem de kardeşlerle cinsel anlamda görüştürün' diyordu" şeklinde cevap verdi.
''HER GÜN AYNI PASTAYI YEMEYİ SEVER MİSİN?''
Sanık turnike sistemiyle ilgili şu detayları anlattı:
"Evde kız arkadaşı olanlar, kızları ikna ettikten sonra kızlar eve kendileri geliyordu. Normal kızlar geliyor önce bel altı olmayan muhabbetler yapılıyordu. Sonra cinsel birliktelik yaşıyordu. Kimse zorla bu işe sokulmuyordu, telkinlerle yapılıyordu. Kızla birlikte olmak için 'yemek yeme' kodu kullanılıyordu, bu kodları Adnan Oktar belirlemişti. Gitmeyen kardeşleri 'Sen eşcinsel misin?' diye aşağılıyorlardı. O da turnikeye girerdi. Kızlarla ilk dışarıda buluşurlardı. İkinci buluşmada kardeşler anlatılırdı, örgütten bahsedilmezdi 'Havuzlu evlerimiz var' denirdi. Üçüncü buluşmada kız eve gelirdi, erkek arkadaşıyla birlikte olurdu. Ciddi ilişkiymiş gibi başlardı, sonra onun tecrübesi artacak ve cinselliğin değerinin olmadığı anlaşılacaktı. Evlenmeden yaşa gör, aklın dışarıda kalmasın mantığı anlatılırdı. 'Her gün aynı pastayı yemeyi sever misin? Her gün çikolatalı pasta, limonlu pasta yerseniz sıkılırsınız. Bir gün de muzlu pasta, frambuazlı pasta yiyin' derdi Adnan Oktar. Kızlar kabul ederdi, tabi ki de kabul etmeyen kızlar da vardı. Kızlar hep evlilik istiyordu."
''KIZ ARKADAŞIMIN TURNİKEYE GİRMESİNE RAZI DEĞİLDİM''
Örgütten 2014 yılında ayrıldığını itiraf eden sanık "Ayrılırken kız arkadaşıma 'Ben gidiyorum sen de benimle geliyor musun?' dedim. O da ayrılmak isteyince ayrılıp Ankara'ya geldik, şimdi de evliyiz. Ben kız arkadaşımın turnikeye girmesine de razı değildim. Razı olmayınca bana 'Seni kızdan koparırız' diyorlardı Adnan'ın talimatıyla. Ben de kıza söylüyordum" dedi. Sanık turnike sisteminde iki kadınla birlikte olduğunu söyledi. Sanığın ifadelerinin bitmesinin ardından çapraz sorgusu yapıldı.
Bu gelişmelerin yaşandığı duruşmanın sonunda ara kararını açıklayan heyet, duruşmayı 6 Temmuz'da görülmek üzere ertelemişti.
NE OLMUŞTU?
Mahkeme 11 Ocak'ta davayı karara bağlayarak Adnan Oktar, Tarkan Yavaş, Bora Yıldız, Mehmet Noyan Orcan, Halil Hilmi Müftüoğlu, İbrahim Tuncer, Ulviye Didem Ürer, Alev Babuna, Merve Büyükbayrak, Aylin Atmaca, Sinem Hacer Tezyapar, Yeliz Sucu, Ayşegül Hüma Babuna ve Fatma Ceyda Ertüzün'ün aralarında bulunduğu 14 örgüt yöneticisi sanığın ayrı ayrı 9 bin 803 yıl ay hapis ve 400'er bin lira para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermişti. Kararda Adnan Oktar'ın 'suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek', 'siyasal veya askeri casusluk', 'FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım', '7 kez çocuğun nitelikli cinsel istismarı', '27 kez nitelikli cinsel istismar', 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma', 'eziyet', 'eğitim hakkının engellenmesi', 'kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi' ve 'tehdit' suçlarını işlediği belirtilmişti. Heyet, sanıklardan üçünün tüm suçlardan beraatine hükmederken diğer sanıkların ise değişen oranlarda hapis cezasına çarptırılmalarına karar vermişti. Ayrıca kararda suç örgütüne ait olduğu belirtilen taşınmazlar, araçlar, ziynet eşyaları, paralar, Dragos'taki villada bulunan güvenlik kameralarının müsaderesine karar verilmişti.
1075 yıl hapis Oktar'ı ağlattı
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
(23 Şubat 2021, 11:28)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: