İstanbul'da, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin FETÖ terör örgütü lideri Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 6'sı tutuklu, 13'ü firari 76 sanığın yargılanmasına devam edildi. Duurşma sonunda davanın 5 Mart'ta karara bağlanacağı belirtildi.
22.02.2021 13:04 İstanbul'da, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin FETÖ terör örgütü lideri Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 6'sı tutuklu, 13'ü firari 76 sanığın yargılanmasına devam edildi.
03.02.2021 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, hakkında ev hapsi kararı bulunan tutuksuz sanık eski Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı Ali Öz katıldı. Tutuklu olarak yargılanan eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve başka suçlardan tutuklu bir kısım sanığın da Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılımı sağlanan duruşmada, müdahil Dink ailesini ise avukatları temsil etti.
Duruşmada, bir önceki celse mütalaaya karşı savunmaları alınan tutuklu sanık eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in avukatı savunma yaptı.
Daha sonra tutuklu sanık Ali Fuat Yılmazer'in mütalaaya karşı savunmasının alınmasına geçildi. Tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile savunması alınan tutuklu sanık eski İstihbarat Daire Başkanlığı (İDB) C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, suçlamaları kabul etmedi.
Mütalaayı okuyunca nasıl bir savunma yapacağını bilemeyecek duruma geldiğini dile getiren Yılmazer, iddianamenin bir kopyasının mütalaaya dönüştürüldüğünü öne sürdü. Yılmazer, 'Davanın üçüncü iddianamesinde de tarafıma yönelik suçlamalar vardı. Talep etmeme rağmen mahkeme bu konuda savunmamı almadı. İdari soruşturmaların hiçbirinde kusur veya suçlamalara muhatap olmadım. Tutuklanma gerekçem olarak F3, F4 ve F5 raporları sunuldu ama ne ilginçtir ki bu dosyada bir tane bile F5 raporu yok.' dedi.
'Hrant Dink'in ölümünün azmettiricileri, onu hedef gösterenler, yargılanmasına sebep olanlar, tehdit iklimini yaratanlardır, ben değilim.' ifadesini kullanan Yılmazer, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), Dink cinayetiyle ilgili, 'etkin bir soruşturma yapılmadığı' tespiti olduğunu ve kararda kendisi yönünden bir eksik soruşturma tespiti bulunmadığını savundu.
Devlet Denetleme Raporu'nda da kendisi yönünden bir ihmal tespiti yapılmadığını ve Dink'in öldürüleceği bilgisi olan F4 raporunun resmi izinli olarak yurt dışında bulunduğu dönemde işlem gördüğünü belirten Yılmazer, şöyle devam etti:
'F4 raporu bana daha sonra da arz edilmedi. Hiç görmediğim bir evrak üzerinden cinayetin azmettiricisi nasıl olabilirim? Eski Trabzon İstihbarat Müdürü Engin Dinç, Erhan Tuncel'i odasında sık sık ağırlayacak, telefonla konuşacak kadar yakın ilişki içindeyken bu cinayetin azmettiricisi olarak suçlanmıyor ama evrakı dahi görmemiş ben azmettirici oluyorum. Hrant Dink'i Türk düşmanı ilan edenler, telin edilmesini teşvik edenler azmettirici değil ama benim öyle mi? İstanbul emniyet istihbarat ve koruma şubeleri bu işin asıl sorumlularıdır. Emniyet Genel Müdürlüğü nezdindeki merkez koruma komisyonu bu işin sorumlusu değil. Benim de üyesi olduğum bu komisyonun yükümlülüğü değil. Kendi kendime yazı yazmam da söz konusu olamaz. Mevzuat ve uygulamada böyle bir şey yok.'
Yılmazer, müdürü olduğu İDB bünyesindeki C şubenin illegal olmasının söz konusu olmadığını, Erhan Tuncel'in polis, jandarma ve MİT ile irtibatının bulunduğunu iddia ederek, 'Benim aleyhimde delil olabilecek hiçbir şey yok bu dosyada. Varsayım üzerinden cinayet azmettiricisi oldum.' ifadesini kullandı.
'Biz müdahil olmasak bu cinayet faili meçhul olarak kalacaktı'
İddia edildiği gibi cinayet hazırlığına ilişkin İstanbul'a eksik veya tahrifli bilgi gitmesi durumunda bunun sorumlusunun, o dönemde haber elemanından (Erhan Tuncel) gelen bilgiyi değerlendirip hazırlayan Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç olması gerektiğini öne süren Yılmazer, İstanbul emniyetinin cinayetten sonra sahte bir tutanak düzenlediğini savundu.
Sanık Yılmazer, 2006'da Osman Hayal hakkında tahkikat yapılmış gibi tutanak tanzim edildiğini belirterek, şunları anlattı:
'Cinayette kendi ihmalleri olduğunu bildikleri için bunu yaptılar. Bu sahte tutanağı düzenleyenler müfettişlere beyan etmişler. Katılan taraf avukatları da bunu biliyor. F4 belgeleri çok gizli statüdedir. Celalettin Cerrah kendisinden bilgi saklandığını iddia ediyor. Cinayetin çözümü için ne yaptı peki İstanbul emniyeti? Mesela Akbank kamera kayıtları kayıp. Orijinal hard disk alınmış ve İstanbul TEM'de yok edilmiş. Bu niye araştırılmadı? Tetikçiyi açıkça korumuşlardır. Biz müdahil olmasak bu cinayet faili meçhul olarak kalacaktı. İstanbul, cinayetin asıl faillerini korumak, kayırmak için kumpas kurdu. Bu savunmalarımın sonuçta hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini de biliyorum. Zerre talebim yok.'
Sona yaklaşıldı
Sanık Ali Fuat Yılmazer'in savunmasının tamamlanmasıyla birlikte sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarının alınması işlemleri sona erdi.
Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, bir sonraki duruşmada müdahil Dink ailesinin avukatlarının beyanlarının alınacağını belirtti ve duruşmayı 10 Şubat'a erteledi.
10.02.2021 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Şubat'ta İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, hakkında ev hapsi kararı bulunan tutuksuz sanık eski Trabzon İl Jandarma Alay Komutanı Ali Öz, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler katıldı. Bazı sanıkların, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılım sağladığı duruşmada, taraf avukatları da hazır bulundu.
Duruşmada, önceki celsede alınan ara karar gereği, müdahil Dink ailesinin avukatlarına esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunmaları için söz verildi.
Aileyi temsilen 3 avukatın konuşacağının bildirildiği duruşma, avukat Emel Ataktürk Sevimli'nin beyanda bulunmasıyla sürdü.
Dink ailesi avukatlarından Emel Ataktürk Sevimli, Hrant Dink cinayetinden uzun yıllar sonra da olsa cinayete iştirak eden ve rol oynayan, ağırlığı devlet görevlilerinden oluşan kişiler hakkında dava açıldığını söyledi.
Cinayette sorumlulukları olduğuna dair ciddi iddialar bulunan kişilerin soruşturulmadığını belirten avukat Sevimli, takipsizlik kararlarına itiraz etseler de, bu itirazların reddedildiğini dile getirdi.
Sevimli, Dink cinayetine dair davanın sınırı ve kapsamının önceden belirlendiğini belirterek, 'Açılan dava da birkaç heyet tarafından yürütülmüştür. Yargılama aşamasında MİT görevlilerinin tanık olarak çağırılması talebimiz olmuş, ancak mahkeme bu kişilerin dinlenilmesinden vazgeçmiştir. Yine Yasin Hayal ile McDonald's saldırıları eylemiyle ilgili 6 kişinin de tanık olarak dinlenilmesi talebimiz reddedilmiştir. Açıklanan mütalaa uyarınca Hrant Dink cinayetinin tüm yönleriyle tartışılmadığı ortaya konulmuştur.' diye konuştu.
Agos Gazetesi'nin 1996'da kurulduğunu, Hrant Dink'in bu gazetenin kurucularından biri olduğunu ve Ermeni meselesini etkili bir üslupla tartışmaya açtığını aktaran Sevimli, sonraki dönemde Dink'e yönelik tehditlerde bulunulduğunu anlattı.
Avukat Hakan Bakırcıoğlu ise açıkça tehdit edilen Hrant Dink hakkında kendi talebi olmaksızın koruma tedbiri alınması gerektiğini belirterek dönemin İstanbul İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in, Hrant Dink'in öldürüleceği bilgisine sahip olduğunu söyledi.
Bakırcıoğlu, 'Bilgiye sahip olmalarına rağmen gerekli tedbirleri almamış, yazışmaları yapmamış ve Hrant Dink'in öldürülmesini olanaklı hale getirmişlerdir. Hrant Dink öldürülmeden 13 ay önce Orhan Pamuk'a yönelik koruma tedbiri uygulanmıştır. Orhan Pamuk'a, Hrant Dink cinayetinden 13 ay önce sağlanan koruma tedbirinin altında Celalettin Cerrah'ın imzası vardır. Dink cinayetinden 13 ay önce sağlanan koruma hizmetleri, koruma hizmetlerinin Celalettin Cerrah ve Ahmet İlhan Güler tarafından bilindiğini göstermektedir. Hrant Dink'e yönelik tedbirlerin artması, hedef kişi haline getirilmesi, Yasin Hayal'in Hrant Dink'e yönelik eylem yapacağı bilgisi alınmışken, Celalettin Cerrah ve Ahmet İlhan Güler tarafından kasıtlı olarak koruma tedbirleri alınmamıştır' dedi.
Avukat Hülya Deveci de Erhan Tuncel'in McDonald's eyleminin failiyken korunduğunu ve Engin Dinç döneminde yardımcı istihbarat elemanı yapıldığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
'Engin Dinç, Hrant Dink'in öldürüleceği bilgisine sahipti. Cinayetin tasarısı Trabzon'da çok kişi tarafından biliniyor, cinayetin ardından da nerede olduğunu öğrenmek için Yasin Hayal'i, Erhan Tuncel'i arıyorlar. Cinayet sonrasındaki telefon trafiği, Yasin Hayal'in cinayeti işleyeceğini bildiklerini gösteriyor. Cinayet için önce Zeynel Abidin Yavuz hazırlanmış, sonra yerine Ogün Samast geçirilmiştir. Engin Dinç ve Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri Hrant Dink cinayetinde farklı bilgilere ulaşmalarına rağmen ulaştıkları bu farklı bilgileri hiçbir zaman raporlara yansıtmamışlardır. Yasin Hayal ve bulunduğu örgüt üyeleri yeterince fiziki, teknik takip altına alınmamıştır. Hrant Dink'in öldürüleceği ön görüsüne sahip olduğu halde yasaların kendisine yüklediği sorumluluğu yerine getirmemiş, örgüte kasıtlı olarak operasyon yapmamıştır. Bu nedenlerle Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler ve Engin Dinç'in 'kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi' suçundan cezalandırılmaları gerekir' diye konuştu.
Mahkeme heyeti, sanıkların son sözlerini almak ve davayı karara bağlamak üzere duruşmayı 5 Mart'a erteledi.
Esas hakkındaki mütalaadan
Savcılığın mahkemeye sunduğu esas hakkındaki mütalaada, cinayet döneminde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdür Yardımcısı olarak görev yapan Ali Poyraz hakkında, 'FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak' ve 'görevi kötüye kullanma' suçlarından 8 yıldan 16 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Mütalaada, yine cinayet döneminde İstanbul İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü Terör Olayları Kısım Amiri (Yüzbaşı) olarak görev yapan Ali Barış Sevindik'in, 'Anayasayı ihlal' suçundan ağırlaştırılmış müebbet, 'kasten öldürme' suçundan müebbet, 'FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmaktan' 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
Sanıklar, dönemin İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişleri Mehmet Ali Özkılıç ve Şükrü Yıldız'ın, Trabzon Emniyet Müdürlüğü ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığında görevli sanıkları korudukları, FETÖ'nün amaçları doğrultusunda hareket ettikleri belirtilen mütalaada, Mehmet Ali Özkılıç'ın 'FETÖ'ye üye olmak' ve 'görevi kötüye kullanmak' suçlarından 8 yıldan 16 yıla, sanık Şükrü Yıldız'ın 'yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs', 'FETÖ üyeliği' ve 'görevi kötüye kullanmak' suçlarından 10 yıldan 20 yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.
Sanık polis memuru Muhittin Zenit'in faillerle irtibatlı olarak Dink'in öldürülmesine yardım ettiği belirtilen mütalaada, bu kişinin 'tasarlayarak kasten öldürmeye yardım etmek', 'FETÖ'ye üye olmak', 'resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek' ve 'görevi kötüye kullanma' suçlarından 25 yıl 9 aydan 43 yıl 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
Mütalaada, cinayet döneminde Trabzon Emniyet Müdürü olan sanık Reşat Altay'ın 'kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi', 'resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek' ve 'görevi kötüye kullanma' suçlarından toplam 23 yıl 3 aydan 33 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması istenirken, cinayetten önce Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı olarak görev yapan sanık Sabri Uzun, eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü tutuksuz sanık Ahmet İlhan Güler, cinayetten önce dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç ve dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah hakkında 'görevi kötüye kullanma' suçundan 3 aydan birer yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.
Dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz'ün, 'Anayasayı ihlal' suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve 'kasten öldürme' suçundan müebbet, diğer suçlardan 10 yıldan 24 yıla kadar hapsi talep edilen mütalaada, diğer sanıkların da benzer suçlardan 15 yıl ila müebbet hapis cezaları arasında değişen oranlarda mahkumiyetlerine karar verilmesi isteniyor.
Mütalaada, 11 sanık hakkında ise tüm suçlardan beraat kararı verilmesi talep ediliyor.
Firari sanıklar FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, Adem Yavuz Arslan, Ekrem Dumanlı, Coşgun Çakar, Halil İbrahim Koca, Mehmet Akif Yılmaz, Mehmet Faruk Mercan, Metin Canbay, Ömer Faruk Kartın, Serkan Şahan, Yılmaz Angın, Yunus Yazar ve Zekeriya Öz'ün dosyalarının ayrılması talep edilen mütalaada, sanık Şeref Ateş hakkında ise yargılama devam ettiği sırada vefat ettiği için dava dosyasının düşürülmesi isteniyor.
Mütalaanın ardından ara celselerde mahkeme heyeti, tutuksuz sanıklar Veysal Şahin, Volkan Şahin ve Okan Şimşek hakkında yakalama kararı çıkardı. Yakalama kararları doğrultusunda 3 sanık da tutuklandı. Sanık Volkan Şahin delil durumunun lehine değişmesi sonucu daha sonra tahliye edildi. Böylece dosyada tutuklu sayısı 6'ya yükseldi.
Paralel Yapı-21.03.2017-İstanbul 85 sanık (50 35) Dink Cinayeti ve Fetö bağlantısı birleşik davaları
(22 Şubat 2021, 13:04)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: