Son haftalarda yurdun çeşitli illerinde Fetullah Gülen terör örgütüne (Fetö/PDY) gerçekleşen operasyonlarda çok sayıda gözaltı yaşandı. Yakalanan zanlılardan bir çoğu etkin pişmanlık kapsamında örgüt hakkında bildiklerini anlattılar ve bir çok örgüt üyesinin ismini verdiler. Verilen bilgilerin doğru olduğunun tespit edilmesi üzerine zanlılar serbest bırakıldı. Aslında bu ve benzeri operasyonlar genellikle daha önce yapılan itiraflarda elde edilen somut bilgilere dayanıyor. Örgütün gaybubet adı verilen çok gizli evlerinde kalan üst düzey isimlerin dahi yakalanıyor olması itirafların ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. Geçtiğimiz yıl böyle bir evde yakalanan örgütün en önemli isimlerinden kozmik imam lakaplı Yasin Ugan uzun zaman sorgulanmış, kendisinden önemli bilgiler ve isimler elde edilmişti.
03.02.2021 14:05 Son haftalarda yurdun çeşitli illerinde Fetullah Gülen terör örgütüne (Fetö/PDY) gerçekleşen operasyonlarda çok sayıda gözaltı yaşandı. Yakalanan zanlılardan bir çoğu etkin pişmanlık kapsamında örgüt hakkında bildiklerini anlattılar ve bir çok örgüt üyesinin ismini verdiler. Verilen bilgilerin doğru olduğunun tespit edilmesi üzerine zanlılar serbest bırakıldı. Aslında bu ve benzeri operasyonlar genellikle daha önce yapılan itiraflarda elde edilen somut bilgilere dayanıyor. Örgütün gaybubet adı verilen çok gizli evlerinde kalan üst düzey isimlerin dahi yakalanıyor olması itirafların ne kadar etkili olduğunu gösteriyor. Geçtiğimiz yıl böyle bir evde yakalanan örgütün en önemli isimlerinden kozmik imam lakaplı Yasin Ugan uzun zaman sorgulanmış, kendisinden önemli bilgiler ve isimler elde edilmişti.
Son haftalarda yurdun çeşitli illerinde Fetullah Gülen terör örgütüne (Fetö/PDY) gerçekleşen operasyonlarda çok sayıda gözaltı yaşandı. Yakalanan zanlılardan bir çoğu etkin pişmanlık kapsamında örgüt hakkında bildiklerini anlattılar ve bir çok örgüt üyesinin ismini verdiler. İşte kronolojik sıralamayla o gelişmeler:
İzmir: Mahrem imam, FETÖ'cü astsubayı, içinde "Türk bayrağı" bulunan zarfla tehdit etmiş
İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) yapılanmasına yönelik operasyonda Konya'da gözaltına alınan itirafçı astsubay, mahrem imam tarafından içine Türk bayrağı konulmuş bir zarf ile tehdit edildiğini öne sürdü.
19 Aralık 2020'de ortaya çıkan bilgiye göre, İzmir merkezli 50 ilde düzenlenen, 278 şüphelinin gözaltına alındığı operasyonda yakalanmasının ardından emniyette etkin pişmanlık hükümleri kapsamında ifade veren astsubay N.Ü, TSK içerisine yerleşen örgüt mensubu ile onlarla bağlantılı mahrem imamları deşifre eden bilgileri paylaştı.
FETÖ ile lise yıllarında tanıştığını ve ders çalışmak için örgüt evlerine gitmeye başladığını belirten N.Ü, buralarda gizliliğe çok dikkat edildiğini, konuyla ilgili kendilerinden sorumlu örgüt mensuplarınca sürekli uyarıldıklarını anlattı.
Lise yıllarında örgüt mensuplarıyla sık sık FETÖ'nün hücre evlerinde kamplara katıldığına dikkati çeken N.Ü, "Bu eve girdiğimiz an, abiler bize bazı kurallar olduğunu söyledi. 'Bu eve geldiğinizi kimseye söylemeyeceksiniz. Evde kalanları ve yapılan faaliyetleri kimseye anlatmayacaksınız. Sadece üniversite sınavlarına hazırlandığınızı söyleyeceksiniz. Evde olduğunuz sürece cep telefonlarınızı da kapalı tutacaksınız.' dediler." ifadelerini kullandı.
Hücre evlerinde bir örgüt mensubunun "Askeri okullara dindar ailelerin çocukları gitmeli. Oralar peygamber ocakları. Sizler askeri okullara gitmelisiniz." şeklinde telkinde bulunmasının ardından dini ve milli duygularının da ön plana çıkmasıyla Gaziemir'deki Hava Astsubay Meslek Yüksekokulunu örgütün de yardımıyla kazandığına işaret eden N.Ü, bu sırada kendisini mülakata hazırlayan mahrem imamla gizli şekilde buluştuğunu, okulda deşifre olmaması için nelere dikkat etmesi gerektiği konusunda talimatlar aldığını kaydetti.
Askeri okulda eğitim gördüğü süreçte ara sıra örgüt üyelerince arandığını ve gizli buluşmalar gerçekleştirdiklerini bildiren N.Ü, örgüt üyelerinin telefonlarını açmadığı zaman "Senin için zaman, emek ve para harcıyoruz." şeklinde sitemler işittiğini ifade etti.
N.Ü, 2009 yılında Ankara'da göreve başladıktan sonra görüşmeyi azalttığı mahrem imamların sabit hatlardan gelen telefonlarını açmamaya başladığını öne sürdü.
"Evleneceğiniz kişiyi biz belirleyeceğiz"
Görüşmek istemediği halde bir örgüt üyesinin kendisiyle bir konuşma yaptığını söyleyen N.Ü, "İbrahim kod isimli mahrem imam bize 'Cemaate borçlusunuz, hizmet etmeye devam edeceksiniz. Maaşınızın bir kısmını himmet olarak bize vereceksiniz, biz de bu parayı hayır işlerinde kullanacağız. Bundan sonra yaşantınıza da daha çok dikkat edeceksiniz. Evleneceğiniz kişiyi biz belirleyeceğiz.' gibi konuşmalar yaptı. Bu konuşmalardan sonra örgüt abileriyle buluşmama ve görüşmeme kararı aldım." beyanında bulundu.
"Telefonlarını açmadığın arkadaş"
Bu tarihten sonra birkaç yıl sabit hatlardan gelen aramalara cevap vermediğini ve arkadaşlarıyla bekar evinde kalmaya başladığını anlatan N.Ü, bu süreçte arkadaş ortamında tanıştığı biriyle de evlendiğini belirtti.
Konya'da 2012'de göreve başladığını bildiren N.Ü, FETÖ ile bağlantısının zayıf olmasına rağmen takip edildiğini ve tehdit altında olduğunu başına gelen bir olayla şöyle anlattı:
"Bu tarihlerde mahrem abilerle görüşmemeye devam ediyordum. Mahrem abiler, sabit hatlardan arıyorlardı ama onlarla görüşmek istemediğim için telefonlarına cevap vermiyordum. Bu telefonlara cevap vermediğim için 2014 yılında oturduğum evin posta kutusuna bir zarf bıraktılar. Zarfın içinde Türk bayrağı vardı, zarfın üzerinde de 'Telefonlarını açmadığın arkadaş' yazıyordu. Böyle bir tehditle karşı karşıya kaldım."
N.Ü, 2015 yılının son dönemlerinde bazı örgüt üyeleriyle yeniden görüştüğünü ancak 2016'da bağlantısını tamamen kopardığını ileri sürdü.
İstanbul: Emekli subaydan "dinleme ve Silivri" itirafları
İstanbul'da, Cumhuriyet Başsavcılığının, FETÖ'nün TSK yapılanmasında yer alan ve ankesör hattan irtibat kuran kişilere yönelik yürüttüğü soruşturma çerçevesinde itirafçı olan B.S, örgütle ilk olarak öğretmen lisesinde tanıştığını, bu sırada üniversite imtihanları için örgütün dershanesine gittiğini söyledi.
27 Aralık 2020'deki gelişmeye dair gelen bilgilere göre, dershane döneminde arkadaşlarıyla örgüt evlerine gitmeye başladığını belirten B.S, burada askeri okula yönlendirildiğini detaylı şekilde isimler vererek anlattı.
Kara Kuvvetleri ve Jandarma Astsubaylık sınavlarına başvuru yaptığını ve kazandığını belirten B.S, 1999 yılı Eylül ayında Ankara Beytepe Jandarma Astsubaylık Okulunda eğitime başladığını, eğitimin 6. ayında eğitim sırasında "Baban arıyor" diye kendisini telefona çağırdıklarını, telefondaki kişinin askeri sınava çalışırken kendisiyle ilgilenen Mehmet Yıldırım olduğu anladığını dile getirdi.
Yıldırım'ın Ankara'ya geleceğini ifade ederek, Maltepe Camisi'nin önünde buluşma teklifinde bulunduğunu anlatan B.S, "Ben telefondan görüştüğümüz şekilde belirttiği yerde ve saatte görüşmeye gittim. Bu görüşmeye resmi üniforma ile geldiğimi görünce bana 'Neden resmi üniforma ile geldin?' diye sordu. Ayrıca bana askeri okulun nasıl geçtiğini sordu. Benim üniforma ile gitmemden dolayı görüşmeyi fazla uzatmadı." dedi.
Şüpheli B.S, Zonguldak ili Devrek ilçesi Er Eğitim Tabur Komutanlığına atandığını, burada görevli personel Başçavuş Ahmet'in kendisini yanına çağırarak, "Mehmet Yıldırım'ın sana selamı var, korkacak bir şey yok." dediğini ve o günün akşamında kendisini Jandarma Başçavuş Mehmet Erkan ile tanıştırdığını, bu kişilerin kendisinin FETÖ/PDY ile bağının olduğunu nerden bildiklerini bilmediğini anlattı.
İfadesinde, görev yaptığı dönemde örgüte himmet verdiğini ve toplantılara ankesör üzerinden telefon ile aranarak çağrıldıklarını aktaran şüpheli B.S, 2004 yılında İstihbarat Grup Komutanlığına (Ankara) atandığını, bu atamada FETÖ/PDY terör örgütü mensuplarının etkisinin olduğunu düşündüğünü söyledi.
-"Çankaya'da bazı bürokratların evlerine böcek yerleştirdiler..."
Ankara'ya tayini çıktığında jandarmada görevli kişilerle kaldıklarını ve birlikte kendilerinden sorumlu olan Tarık kod adlı kişinin evine birkaç kez gittiklerini dile getiren itirafçı B.S, Tarık'ın kendisinden çalıştığı yer ile ilgili bilgi istediğini, görev yaptığı yerdeki bazı askerlerin isimlerini vererek, bunların sağlam kişiler olduğunu söylediğini belirterek, şunları anlattı:
"Tarık, bana 'Çankaya'da bazı bürokratların evlerine böcek yerleştirdiler. Bu bürokratlar sıra ile dinleniyor. Sıra sana da gelecek. Sen de dinlersin, kayıtları bana getirirsin.' dedi. Tarık'ın yanında ses kaydeden cihazlar vardı. Bu cihazlar Jandarma Genel Komutanlığına ait cihazlardı. Nasıl temin ettiğini bilmiyorum. Evlerine dinleme cihazı yerleştirilen siyasilerin ve bürokratların evlerinin yakın mesafesine gidip, cihaza burada kaydedip getirmemi söyledi. Bu şekilde dinleyip kayda alan kişiler olduğunu biliyorduk.
2005 yılının sonu ya da ortalarında Tarık beni ankesörlü hattan arayarak evine davet etti, ben de gittim. Bana TSK bünyesinde 'Batı çalışma grubu' diye bir grup kurulduğunu ve bu grubun darbe hazırlığında olduğunu, grubun hazırladığı bilgi notlarını kapalı zarf içerisinde jandarmaya gönderdiğini, benim bu zarflardan birini getirmem gerektiğini söyledi. Ben de bilgim olmadığını söyledim."
Şüpheli B.S, örgüt dışından evlendiğini bu nedenle uyarıldığını anlatarak, "Evlilik hazırlığı yaptığım dönemde, Burak beni arayarak kız arkadaşım ile ayrılmam gerektiğini söyledi. Yanıma geleceğini söyledi. Yanında bir kitaplık getirmişti. Bu kitaplıktan bazı kadınların fotoğraf ve kimlik bilgilerini göstererek tanıştırmak istedi. Ben de istemiyorum dedim ve bağımı kopardım. Yaklaşık 4 ay sonra evlendim." diye konuştu.
-"Ergenekon davasından korktum gittim"
Subaylık sınavına girerek kazandığını ifade eden emekli subay B.S, 2009 yılında sağlık sorunları nedeniyle Ankara ya da İstanbul GATA'ya yakın bir birliğe tayin istediğini, tayinin İstanbul Silivri Cezaevine çıktığını belirterek, Silivri'de görev yaparken Hamza kod adlı kişinin kendisini aradığını söyledi.
Hamza'nın askeri personel olmadığını ve örgütün askeri dışındaki faaliyetlerine baktığını ifade eden B.S, "Hamza beni aradığında görüşmeye çağırdı. Ben de o zamanlar Ergenekon davası başladığı için korktum ve görüşmeyi kabul ettim. Görüşmeyi kabul etmemdeki korkum beni de Ergenekon operasyonları neticesinde görevden almalarıdır. Kabul ettiğim görüşme Hamza'nın evinde gerçekleşti. Eve sonradan Kenan isimli bir kişi geldi. Kenan bana bürokrat ve kalburüstü insanlarla ilgilendiğini söyledi. Bana tayinimin çok önemli bir yere çıktığını söyledi. Ben de Silivri Cezaevine tayinimin FETÖ/PDY terör örgütü mensupları tarafından yapıldığını anladım." diye konuştu.
Silivri Cezaevine çalıştığı esnada Kenan'ın kendisine "eski MİT Başkanı Emre Taner döneminde kalma 4 çuval gizli belgenin ellerinde olduğunu, yeni seçilecek başkanın kendileri açısından önemli olduğunu" söylediğini belirten itirafçı B.S, "Çünkü Emre Taner, kendilerinden değildi, bu dönemde ele geçirdikleri bilgileri yeni seçilecek MİT Başkanı döneminde kullanacaklarını söyledi. Çok önemli bir yerde görev yaptığımı ifade ederek, 'Bize bilgi vermen lazım.' dedi. Bana içerisinde hat olan tuşlu bir telefon verdi." dedi.
-"Çatalca'ya, en kötü karakola tayinimi çıkardılar"
B.S, görev yaptığı esnada alay komutanı Hamza Celepoğlu'nun FETÖ üyesi olduğunu anladığını şöyle anlattı:
"Bir sabah işe geldiğimde bölük komutanı B.Ş, bana cezaevinde tutuklu bulunan eski emniyet amiri Adil Serdar Saçan'ı Beşiktaş'taki inzibat komutanlığına götüreceğimi söyledi. 3 asker ve ben, tutuklu Adil Serdar Saçan'ı cezaevinden alarak Beşiktaş'taki adliyeye getirir gibi cezaevi aracı ile inzibat komutanlığına götürdük. Orada o zaman resmi görevde olan hakim albay Ahmet Zeki Üçok'u görünce şaşırdım. O dönemde Kayseri'de çalıştığını biliyorum, sadece FETÖ için sorgulamak amacıyla gelmiş.
Bir odaya Adil Serdar Saçan'ı koydular kamerayı açtılar. Odada hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'un kendi getirdiği bir elemanı ve Adil Serdar vardı. Kamera eşliğinde 3 saat sorguladı, biz kapıda emniyet aldık. Bize kesinlikle duyulmayacak mesafede sorguladılar. Bu sorgunun amacı FETÖ yapılanmasını çökertmek maksadıylaydı. Bu olaydan sonra FETÖ yapılanmasından kimse beni aramadı. Ben bu duruma çok şaşırmıştım. Bu olaydan sonra Çatalca'ya, en kötü karakola tayinimi çıkardılar. Silivri'de görev yapan M.Ş'in, FETÖ/PDY yapılanmasında olduğunu Kenan kod adlı kişiden öğrenmiştim. Emniyet amiri Serdar Saçan'ı inzibat komutanlığına götürürken kendisi bana alay komutanı Hamza Celepoğlu'nun FETÖ'cü olduğunu söyledi."
B.S, daha sonra tayininin durdurulması için tayin daire başkanlığını aradığını, sağlık sorunlarından dolayı tayininin Kartal tedarik merkezine çıktığını anlatarak, "2010-2014 yılları arasında Kartal Tedarik Merkezinde görev yaparken Erkan kod isimli kişi bana Muayene Komisyonunun giriş yaptığı binanın girişine kamera yerleştirmemi istedi. Benden buraya girip çıkanları veya rüşvet verecek olan olursa bunu belgelememiz gerektiğini söyledi. Ben bunu kabul etmedim. Bunun üzerine aramıza bir mesafe girdi, görüşmelere gitmedim ancak ankesörlü aramalar devam ediyordu." diye konuştu.
Şüpheli B.S, 2014-2016 yılları arasında İstanbul İl Jandarma Komutanlığına tayininin çıktığını, tayin sonrası Erkan kod isimli kişi ile görüştüğünü, son tayin konusunda FETÖ/PDY terör örgütünün bir dahilinin olup olmadığını sorduğunu, kendisine cevap vermek yerine "Sen sigara içiyorsun." şeklinde bahaneler sunduğunu aktardı.
Erkan kod isimli kişinin 2016 yılında darbe kalkışmasından yaklaşık 15 gün önce kendisini arayarak, acil görüşmeye çağırdığını aktaran şüpheli B.S, "Görüşmeye gittiğimde bana çok önemli şeylerin olacağını söyleyerek, 'Sizden sorumlu amirleriniz size herhangi bir emir verirse kesinlikle dinleyin ve emirlerine itaat edin. Ben de zaten ağustos ayında milletvekili olacağım.' dedi. Ben kendisine 'Önemli olarak ne olabilir.' dedim. O da detaylı anlatmadı ancak 'Sen verilen emirlere uy.' dedi. Bu olaydan kısa süre sonra darbe girişimi oldu." diye konuştu.
Balıkesir: Gözaltına alınan 28 şüpheli itirafçı oldu ve serbest bırakıldı
Balıkesir'de iki ayrı tarihte düzenlenen operasyonlarda toplam 28 zanlı itirafçı oldu. Bu kişiler etkinlik pişmanlık hükümleri kapsamında serbest bırakıldı.
14 Ocak'ta Balıkesir'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) "mahrem öğretmen yapılanması"na yönelik operasyonda yakalanan 9 şüpheliden biri tutuklandı, diğerleri ise etkinlik pişmanlık hükümleri kapsamında serbest bırakıldı.
İl Jandarma Komutanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat ve Terörle Mücadele daire başkanlıkları tarafından FETÖ'nün "mahrem öğretmen yapılanması"na yönelik Balıkesir, Bursa, Gaziantep, Kocaeli ve Mersin'de düzenlen eş zamanlı operasyonda gözaltına alınan 9 zanlının işlemleri tamamlandı.
Adliyeye sevk edilen zanlılardan biri tutuklandı, 8'i ise etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Operasyon
Dursunbey Cumhuriyet Başsavcılığınca 2 gün önce, ikisi Milli Eğitim Bakanlığı, biri özel eğitim kurumunda görevli 3 öğretmenin yanı sıra KHK ile ihraç edilmiş bir eski öğretmen, daha önce özel okullarda öğretmenlik yapmış 3 kişinin aralarında olduğu 10 zanlı hakkında gözaltı kararı verilmişti.
Şüphelilerden 9'u yakalanmış, adresinde bulunamayan 1 kişinin yakalanması için çalışma başlatılmıştı.
Diğer operasyon
27 Ocak'ta Balıkesir'de düzenlenen diğer operasyonda ise 20 zanlı gözaltına alınmıştı. İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerince İstanbul, İzmir, Bursa, Gaziantep, Ankara, Kilis, Ordu, Van, Zonguldak, Çorum ve Manisa'da eş zamanlı operasyonla yakalanan şüphelilerin emniyetteki işlemleri tamamlandı.
Adliyeye sevk edilen zanlılar, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediklerini belirterek itirafçı oldu. Şüpheliler, adli kontrol şartıyla salıverildi.
Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığınca, FETÖ'nün polis akademisi ve okulu yapılanmasıyla ilgili yürütülen soruşturmada, "mahrem imamlık" yaptıkları iddia edilen 20 kişi hakkında yakalama kararı çıkarılmıştı. İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri, 19 Ocak'ta düzenledikleri operasyonda 3'ü polis, 3'ü öğretmen, ikisi meslekten ihraç edilmiş polis memuru, 12'si özel sektör çalışanı olan zanlıları gözaltına almıştı.
İzmir: 237 gözaltıdan 18'i itirafçı oldu
İzmir merkezli 62 ilde FETÖ'nün TSK içindeki yapılanmasına yönelik düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 200 şüpheliden 111'i tutuklandı, 18'i etkin pişmanlıktan faydalanıp, itirafçı oldu.
23 Ocak'ta gelen bilgilere göre, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, FETÖ'nün TSK yapılanmasına yönelik yürüttüğü soruşturma kapsamında, mahrem imamların TSK içerisindeki örgüt mensuplarıyla ankesörlü sabit hatlardan ya da büfelerdeki kontörlü telefon hatlarından iletişime geçerek, şifreli kısa görüşmeler yaptıkları ve örgütsel faaliyetlerin yeri ile zamanını bildirdikleri tespit edildi. Bu kapsamda albay, yarbay, binbaşı, yüzbaşı, üsteğmen ve teğmen rütbelerinde 218'i muvazzaf, 20'si ihraç toplam 237 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi. İzmir merkezli 62 ilde düzenlenen eş zamanlı operasyonlarda 200 şüpheli gözaltına alındı. 37 şüpheliyi yakalamak için operasyon sürüyor.
Gözaltındaki işlemleri tamamlanan 200 şüpheliden 18'i etkin pişmanlıktan faydalanıp itirafçı oldu. 111 kişi tutuklanırken, 69'u adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 2 kişinin emniyetteki işlemlerinin sürdüğü öğrenildi.
Ankara: Tuğgeneral itirafçı oldu
Ankara'da, soruşturma kapsamında 3'ü emekli tuğgeneral, 1'i sivil 4 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. 3'ü gözaltına alındı. Dört ismin 15 Temmuz darbe girişimi sırasında kritik görevlerde yer aldığı öğrenildi.
27 Ocak'ta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, terör örgütü FETÖ/PDY'nin 'mahrem hizmetler' yapılanması ile irtibatları tespit edilen 3'ü emekli tuğgeneral, 1'i 'mahrem imam' olmak üzere 4 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi.
Başsavcılıktan yapılan açıklamada, Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) bildirimi üzerine yapılan çalışma sonucu FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün "mahrem hizmetler" olarak adlandırılan yapılanmasına iltisakı ve irtibatı olduğu anlaşılan emekli tuğgeneraller Celalettin Çoban, Nuri Cankıymaz, Serdar Atasoy ile mahrem imam Yaşar Özdemir hakkında soruşturma başlatıldığı belirtildi.
Açıklamada, Ankara ve daha önce görev yaptıkları illerde, büfe, bakkal, market gibi iş yerlerinde bulunan kontörlü sabit hatlar ile bağlı oldukları mahrem imamların kullanımındaki operasyonel hatlar üzerinden sivil imamlarla iletişim sağladıkları tespit edilen emekli askerler ve mahrem imam hakkında gözaltı kararı verildiği bildirildi.
3 isim gözaltına alınırken eski tuğgeneral Nuri Cankıymaz'ı yakalama çalışmaları devam ediyor.
Emekli generallerden sorumlu mahrem imam Yaşar Özdemir 'Silahlı terör örgütü kurma veya yönetme' suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Celalettin Çoban ile Serdar Atasoy'un yurtdışına çıkışının yasaklandığı, şüpheliler hakkında elektronik kelepçe takılarak 'Konutu terk etmeme' adli kontrol hükmünün uygulandığı öğrenildi.
Bu ikiliden Atasoy'un etkin pişmanlıkta bulunduğu ve örgüte dair bildiklerini soruşturmayı yürüten savcıya anlattığı bildiriliyor. Atasoy'un, 2006-2014 yılları arasında görev yaptığı Kars, İstanbul ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde örgütün 4 farklı mahrem imamıyla ankesörlü telefon üzerinden irtibat sağladığı belirlendi. Ayrıca Atasoy'un telefonu ile mahrem imamların kullandığı "patates hat" olarak bilinen operasyonel telefonlar 23 kez ortak baz sinyali verdiği de ortaya çıkarıldı.
Rütbemi Gülen taktı, ben de elini öptüm
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında gözaltına alınan emekli tuğgeneraller Serdar Atasoy 1996 yılında teğmen olduğunda rütbesini örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in taktığını itiraf etti. Örgütün iki kez katalog evliliği yapması için yönlendirdiğine değinen Atasoy, görüştüğü örgüt mensubu kadınlarla anlaşamadığından evlenmediğini mevcut evliliğinin örgütsel bir evlilik olmadığını belirtti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ soruşturmasında gözaltına alınan eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı emekli tuğgeneral Serdar Atasoy, etkin pişmanlıktan yararlanarak örgüte dair bildiklerini soruşturmayı yürüten savcıya anlattı.
Atasoy savcılıktaki ifadesinde, 1988 yılında lisede okuduğu dönemde o zaman "cemaat" olarak bildiği yapıyla tanıştığını, 2015'e kadar örgüt içerisinde faaliyet gösterdiğini ifade etti.
Örgüt içerisinde "Servet" kod adını kullandığını aktaran Atasoy, 1996 yılında teğmen olduğunu ve rütbesini İstanbul Altunizade'deki FEM dershanesinde örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in taktığını, kendisinin de bunun üzerine Gülen'in elini öptüğünü söyledi.
O günden itibaren FETÖ'nün askeri yapılanması içerisinde birçok görev aldığına işaret eden Atasoy, 2003 yılında girdiği kurmaylık sınav sorularının örgüt tarafından kendisine verildiğini ve bu sınavı kazanarak kurmay olduğunu kaydetti.
Atasoy, bağlı olduğu mahrem imamlarla ankesörlü telefonlardan iletişime geçip örgütsel toplantılar yaptıklarını ayrıca çok sayıda operasyonel hat da kullandığını itiraf etti.
Örgütün iki kez katalog evliliği yapması için yönlendirdiğine değinen Atasoy, görüştüğü örgüt mensubu kadınlarla anlaşamadığından evlenmediğini mevcut evliliğinin örgütsel bir evlilik olmadığını belirtti.
Serdar Atasoy, darbe teşebbüsü sırasında görevli olarak yurt dışında bulunduğunu, darbeye yönelik herhangi bir faaliyette bulunmadığını öne sürdü.
Atasoy, FETÖ'nün TSK yapılanması içerisinde bulunduğu süre zarfında bağlı olduğu mahrem imamlarıyla birlikte örgüt üyesi olduğunu bildiği birçok kişiyi teşhis etti.
Kripto FETÖ’cü savcıdan itiraflar
Hürriyet Gazetesi yazarı Nedim Şener, Ömer Faruk Aydın isimli FETÖ mensubunun anlattıklarını köşesine taşıdı ve “yargıda kripto” nasıl olunur anlattı.
Nedim Şener'in 25 Ocak'ta Hürriyet'teki yazısı şu şekilde:
"Geçen hafta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun annesine ağır hakaret eden ahlak yoksunu bir kişi hakkında mahkemenin verdiği “denetimli serbestlik” kararı etrafında yargı tartışması yine gündemdeydi.
Nitekim Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, kararlara yönelik yine hukuk yolunu işaret etse de “kaynar su ile kadın yakanı serbest bırakan, süt banyosu yapanı tutuklayan” mahkeme kararlarına yönelik eleştirisini dile getirdi.
Şikâyet eden de muhatabı da bakan olunca ortada bir sorun olduğu ama adının tam konamadığı açıktı.
Çünkü bunun için yargı sistemi içinde halen varlığını koruyan, “renklendirme” taktiği ile başka grup ve cemaatlerden olduğu görüntüsünü veren FETÖ’cü kripto unsurlara eğilmek gerekiyor. O yüzden ben Soylu’nun mesajındaki “provokasyon” kelimesine atıf yaparak ‘Yargıda provokasyona dikkat’ başlığıyla bir yazı kaleme aldım. Aldığım mesajlar, yargıda hâkim güç olmak isteyen FETÖ ve başka yapıların yarattığı sorunların büyüklüğünü de gösteriyor.
‘KAMİKAZE KARARLARA’ DİKKAT
evet, biliyorum, birileri 15 Temmuz’a kadar 13 bin hâkim ve savcının 4 bin 500’ünün FETÖ mensubu olduğunu unuttu. Hâlâ sistem içinde yüzlerce kripto unsur olduğunu duymak bile istemiyor. Bunu yazdığım için kimilerine can sıkıcı geldiğimi de biliyorum. Ama can sıkıntısı, bir gün kripto FETÖ’cü veya benzeri bir savcının ya da hâkimin “kamikaze kararıyla” operasyonunu yemekten iyidir.
Sadece geçen hafta yaşananlar örnek olmalı: Hâkimler ve Savcılar Kurulu, perşembe günü dokuz hâkim ve savcıyı ihraç etti, dört hâkim ve savcıyı açığa aldı. 22 FETÖ’cü hâkim ve savcının ihraç kararının iptal edilerek, mesleğe dönme talebini reddetti. Ankara Cumhuriyet Savcılığı da 44 FETÖ’cü hâkim ve savcıya operasyon yaparak gözaltına aldı. Ekim ayında ihraç edilen 11 hâkim ve savcının 6’sının 15 Temmuz darbe girişiminden sonra mesleğe girdiği gerçeği, bize FETÖ’nün yargı içindeki kripto unsurlarını korurken, hâlâ sisteme sızma amacının var olduğunu da gösteriyor.
‘VEFA GRUBU’ ADINI VERDİLER
Evet, yine biliyorum, rakamlar bazen yaşadığımız tehlikeyi soyutlaştırıyor. Ben size somut bir örnek vermek istiyorum. 2017 yılı Şubat ayına kadar Savcılık ve Adalet Bakanlığı’nda tetkik hâkimi olarak görev yapan Ömer Faruk Aydın isimli FETÖ mensubunun anlattıklarından “yargıda kripto” nasıl olunur, gelin birlikte okuyalım: “Ben Marmara Hukuk Fakültesi’nden mezunum. Fakültenin ilk senesinde, yani 2003 yılında FETÖ’ye ait evlerde kaldım. Hukuk fakültesinde okurken FETÖ örgütüne ait değişik evlerde kaldım. Bunun haricinde ben hâkimlik, savcılık adaylığına hazırlanırken, gerekse hâkim ve savcı adaylığında örgüte ait herhangi bir evde ve yurtta kalmadım.
FETÖ’ye ait yayınlardan Zaman gazetesi ve Sızıntı dergisine hukuk fakültesinde okurken abone olmuştum. Fakat o dönemde hukuk fakültesinde okuyan öğrencileri ismen bu tür yayınlara abone yapmıyorlardı. Fakat dergi ve gazeteler tanımadığımız başka şahıslara gidiyordu.
Ben hâkimlik, savcılık adaylığı yazılı sınavını 2007 yılında kazandıktan sonra ailem, mülakat sınavında faydalı olması için FETÖ’nün Türki Cumhuriyetleri’nde okullarında bulunan Abdulhakim Sencer ile telefonda görüşerek, benim mülakat sınavımda yardımcı olması istedi. Ben mülakat sınavını başarıyla kazandım.
Ben hâkim adaylık sınavına hazırlanırken herhangi bir şekilde örgütün evlerinde kalmadım, sohbetlerine katılmadım. Örgüte himmet ya da bağışta bulunmadım. Örgütle herhangi bir bağım yoktu. Daha sonra Yargıtay tetkik hâkimi olan Abdullah Uslu benimle irtibat kurarak Abdulhakim Sencer’in selamını iletti.
Adaylık dönemim bitti, HSK tarafından 2009 yılında İnegöl Savcısı olarak atandım. Abdullah Uslu Gümüşhane’nin bir ilçesine atandı.
FETÖ terör örgütüne mensup hâkim ve savcılar kendilerini gizlemek amacıyla Cuma namazlarına gitmeyip kendilerini kamufle ediyorlardı. Ancak ben muhafazakâr birisi olduğum için namazımı kılıyordum. 2012 yılına kadar ihtiyacım oldukça Abdullah isimli arkadaşımla irtibatım devam ediyordu.
İnegöl savcılığımdan sonra bir yıl Halfeti savcılığı yaptım ve 2012’de bakanlıkta tetkik hâkimi olarak atamam yapıldı.
FETÖ KARŞITI DERNEĞE SIZMIŞ
Bakanlığa tayinimden sonra Abdullah Uslu’nun benimle irtibatı sıklaştı. Bakanlıkta FETÖ tipi yapılanmaların tesirini kırmak için KAY-DER toplantılarına gitmeye başladım. Bu eşik FETÖ için önemli bir adımdı. Benim artık bakanlık içinde kripto bir eleman olarak istihdam edilebileceğime kanaat getirdiler. Çünkü benim öğrencilik dönemimde FETÖ’nün evlerinde kalmak dışında FETÖ ile ilgili herhangi bir bağım yoktu.
KAY-DER toplantılarına müdahil olmam ile birlikte, örgütün hâkim ve savcı yapılanması içerisinde bambaşka bir yer teşkil eden ve daha sonra adının Vefa Grubu olarak adlandırıldığını öğrendiğim, özellikle benim gibi bir geçmişe sahip kişilerden seçilmiş kripto elemanların yer aldığı gruba dahil edildim.
Vefa Grubu sadece bizlerden müteşekkil değildir. Bunu da ByLock ve benzeri kriptolu haberleşme sistemlerini kullandığımız dönemde yapılan paylaşımların içeriklerinden biliyorum. Vefa Grubu’nda bizlerden başka hâkim ve savcılar da bulunuyordu. Örgüt hiyerarşisi içinde Süleyman Türkaslan’ın bir üstünde bulunan Yargıtay tetkik hâkimi Necip kod adlı Necmettin Özmen, onun da üzerinde Rıdvan kod adlı Yargıtay’da görev yapan birisi abi konumundaydı.
Örgüt içerisinde bulunduğum süre zarfında ByLock dışında ‘Eagle’ gibi haberleşme araçları da kullandık. Hatırladığım kadarıyla 2014 HSYK seçimlerinde ByLock üzerinden FETÖ terör örgütü adına ben Süleyman isimli hâkime Bakanlığın seçim çalışmaları hakkında bilgiler aktardım.
2016 Eylül kararnamesiyle ben Gaziantep savcısı olarak atandım. ByLock kullanmış olmam ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kendi iç dünyamda hesaplaşma yaptım ve 2017 yılı Şubat ayında istifa ettim. 17 Ağustos 2017 tarihinde Gaziantep Emniyet’i tarafından gözaltına alındım.”
Biz anlatamıyoruz, belki bir kripto savcı etkili olur diye ifadesini aktardım. Unutmayın: Yargı öylesine güçlü araçtır ki bir hâkim ve savcının sahip olduğu yetkileri düşündüğünüzde, eğer sistemde bir FETÖ’cü dahi kalmışsa hiç temizlik yapılmamış demektir. Bunun yaratacağı felaketi ancak başınıza geldiğinde anlarsınız ama iş işten geçmiş olur."
Paralel Yapı-Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
(02 Şubat 2021, 14:37)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: