Ankara'da, Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasının "darbe çağrışımı" davasında, gazeteciler Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığa, "Anayasa'yı ihlal" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bozdu. Mehmet Altan için beraat kararı verilmesi gerektiğini savunan Yargıtay, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın anayasayı ihlal değil FETÖ'ye bilerek ve isteyerek yardım etme suçunu işlediklerine karar verdi.
13.07.2019 17:59 Ankara'da, Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) medya yapılanmasının "darbe çağrışımı" davasında, gazeteciler Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığa, "Anayasa'yı ihlal" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını bozdu.
5 Temmuz'daki gelişmeye dair gelen bilgilere göre, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimini önceden bildikleri ve ekranlarda darbe çağrışımı yaptıkları iddiasıyla tutuklanan gazeteciler Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan, Mehmet Altan ile kapatılan Samanyolu Haber Televizyonu sunucusu Şükrü Tuğrul Özşengül, kapatılan Zaman Gazetesi grafik tasarım sorumlusu Fevzi Yazıcı ve kapatılan Zaman Gazetesi Marka Pazarlama Direktörü Yakup Şimşek'e, "cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmişti.
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesince verilen bu karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince de hukuka uygun bulunmuştu.
Bu kararın da temyiz edilmesi üzerine, dosya, Yargıtay 16. Ceza Dairesine geldi.
Daire, Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığa, "Anayasa'yı ihlal" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını bozdu.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, sanıklardan Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın eyleminin "Anayasa'yı ihlal suçunu" değil, "FETÖ'ye bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçunu oluşturduğuna karar verdi.
AHMET ALTAN VE NAZLI ILICAK'LA İLGİLİ GEREKÇE
Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak'la ilgili bozma gerekçesinde, bu sanıkların "Anayasa'yı ihlal" suçuna fail olarak iştirak ettiklerinin kanıtlanamadığı belirtildi.
Gerekçede, Ahmet Altan ve Ilıcak'ın FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapısına organik bağla bağlı olup, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren faaliyetleri nedeniyle bu örgütün üyesi oldukları yönünde iddia ve kabul bulunmayan dosyada, buna dair herhangi bir delilin de olmadığı aktarıldı.
Ahmet Altan ve Ilıcak'la ilgili gerekçede, şunlar kaydedildi:
"Kamuoyunca tanınan, siyasi, ideolojik kimlikleri itibarıyla savunmaları hayatın olağan akışına uygun düşen gazeteci sanıklar Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın gazetecilik faaliyeti kapsamında gerçekleştirdikleri makale ve konuşmalarının eleştiri içeren muhtevasından ayrık olarak önce dini bir kült, ardından bir terör örgütüne dönüşen, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören FETÖ/PDY'nin, devletin silahlı kuvvetlerine sızan mensuplarınca, silahlı bir kalkışma, darbe gerçekleştirme ihtimalinin kuvvetle muhtemel olarak görüldüğü bir dönemde örgütün anayasal düzene karşı icra edeceği kalkışma öncesindeki sürece mutad siyasi muhalefet görüntüsü vermeye çalışmak ve örgütün sempatizan sınıfını oluşturan geniş halk kitleleri nazarında sözde meşruiyetini korumak amacına hizmet eder mahiyetteki gazetecilik faaliyeti kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayan eylemleri, 'hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yardım etmek suçunu' oluşturmaktadır."
MEHMET ALTAN'A BERAAT GEREKÇESİ
Anayasa Mahkemesi kararı uyarınca daha önce tahliye edilen Mehmet Altan hakkındaki karar ise yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozuldu.
Mehmet Altan'la ilgili gerekçede, Altan'ın bireysel başvurusu üzerine, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen kararlara atıf yapıldı.
Gerekçede, Altan'ın ikametinde "F serisi 1 dolar" bulundurmasının, örgüt liderinin talimatıyla işlem yapıldığı tespit edilemeyen örgüte ait Bank Asya nezdindeki hesap hareketlerinin ve ByLock üzerinden görüşen üçüncü şahısların mesaj içeriklerinde adının geçmesinin mesaj içerikleri de gözetildiğinde "silahlı terör örgütüne üye olma, örgüt adına suç işleme, hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte yardım" suçlarının işlendiğine dair yeterli ve inandırıcı delil niteliği taşımadığı da gözetilerek, sanığın ispat edilemeyen suçlardan beraatine karar verilmesi gerektiği kaydedildi.
DİĞER SANIKLARIN SUÇU "ÖRGÜT ÜYELİĞİ" KABUL EDİLDİ
Aynı davada yargılanan ve "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan diğer sanıklar Şükrü Tuğrul Özşengül, Fevzi Yazıcı ve Yakup Şimşek hakkındaki karar da bozuldu. Bu sanıkların eylemlerinin, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçunu değil, "silahlı terör örgütü üyeliği" suçunu oluşturduğuna karar verildi.
Daire, tutuklu sanıklar Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Şükrü Tuğrul Özşengül, Fevzi Yazıcı ve Yakup Şimşek'in tahliye taleplerini de reddetti.
DAVANIN GEÇMİŞİ
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesinin, 16 Şubat 2018'de açıkladığı kararında, sanıklar Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığı, "cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasına karar vermişti.
Sanıklar, yerel mahkemenin kararını açıklamasının ardından İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine itirazda bulunmuştu.
Dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, 2 Ekim 2018'de yapılan karar duruşmasında, Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın da aralarında bulunduğu 6 sanığa yerel mahkemece "Anayasa'yı ihlal" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını hukuka uygun bulmuştu. Anayasa Mahkemesinin kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiğine ilişkin kararı dikkate alınarak, Mehmet Altan'ın adli kontrol hükümleri kapsamında tahliyesine karar verilmişti. Bu kararın da temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtaya gelmişti.
BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin kararı uyarınca, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde karara bağlanan davanın dosyası tekrar açılarak yargılama yinelenecek. Yerel mahkeme ilk kararında direnirse son sözü Yargıtay Ceza Daireleri Genel Kurulu söyleyecek. Yerel Mahkeme, Yargıtay'ın bozma kararı yönünde yargılamayı yenilerse, Mehmet Altan hakkında beraat kararı verilecek; Ahmet Altan ve Nazıı Ilıcak hakkında ise " darbe girişimine katılarak anayasal düzen ihlal etmek" iddiasıyla değil "FETÖ'ye bilerek ve isteyerek yardım" suçlamasıyla yargılama yapılacak.
Yerel mahkeme, ilk kararında direnmez, Yargıtay’ın kararına uyarsa Altan ve Ilıcak’a 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası verilebilecek. Alt sınırdan ceza verilmesi ve indirim uygulanması durumunda, infaz kanuna göre, her iki gazetecinin yatacağı süreler 2,5 yıl ila 5 yıl arasında değişecek. 30 Temmuz 2016 tarihinden beri tutuklu bulunan Nazlı Ilıcak ile 23 Eylül 2016'dan beri tutuklu olarak Silivri Cezaevi'nde hapsedilen Ahmet Altan'ın "FETÖ'ye yardım" iddiasıyla yargılanması durumunda yattıkları yaklaşık 3 yıllık süre dikkate alınarak tahliye kararı verilmesi de gündeme gelebilecek.
Ömür boyu yatacaklardı
Gazeteciler Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan, darbe girişiminden bir gün önce, 14 Temmuz 2016'da 'FETÖ’ye ait olduğu iddiasıyla darbe girişiminden sonra KHK kararı ile kapatılan Can Erzincan TV’de “Özgür düşünce” isimli programa konuk olmuştu. Bu programda söyledikleri sözler nedeniyle savcılık, darbe girişimini öncede bildiği ve darbe girişimi hakkında subliminal mesaj verdikleri iddiasıyla üç gazeteci hakkında iddianame hazırladı. Gazeteci Nazlı Ilıcak 26 Temmuz 2016 tarihinde, Bodrum'da gözaltına alınmış, ifadesi alınmak üzere İstanbul'a sevk edilmesinin ardından 30 Temmuz 2016 tarihinde tutuklanmıştı. Ahmet ve Mehmet Altan hakkında ise 10 Eylül 2016'da gözaltı kararı çıkartıldı. Mehmet Altan 22 Temmuz 2016'da, o gece serbest bırakılan Ahmet Altan ise savcılık itirazıyla ertesi gün yeniden gözaltına alınarak tutuklandı.
Altan kardeşler ve Ilıcak ile birlikte Fevzi Yazıcı, Şükrü, Tuğrul Özşengül ve Yakup Şimşek hakkında “ağırlaştırılmış müebbet hapis” istemiyle dava açıldı. İddianamede, sanıklara, “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni değiştirmeye çalışmak” suçu isnat edildi.
Gazeteciler uzayan yargılama süreçlerini ve tutukluluk hallerinin devamına yönelik kararları Anayasa Mahkemesi'ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) ilk olarak 11 Ocak 2018'de akademisyen ve yazar Mehmet Altan ile kapatılan Zaman gazetesinin yazarı Şahin Alpay'ın tutukluluklarında "hak ihlali" olduğuna hükmederek tahliyelerine karar vermiş ancak yerel mahkemeler tahliye talebini reddetti. Bunun üzerine konu AİHM'ye taşındı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Alpay ile Altan'ın başvurularındaki sekiz şikayetten yalnızca ikisinde ihlal tespit etmiş ve 21 bin 500'er Euro tazminat ödenmesine hükmetti. Mehmet Altan ancak yerel mahkemenin haklarındaki müebbet hapis kararının ardından, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi'nin kararıyla 27 Haziran 2018'de Silivri Ceza İnfaz Kurumu'ndan tahliye edildi.
İndirim yapılmadı
15 Temmuz'daki darbe girişimini önceden bildikleri iddiasıyla yargılanan sanıkların İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davaları, Şubat 2018’de sonuçlandı. Mahkeme, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Şükrü Tuğrul Özşengül ve Yakup Şimşek’in üzerlerine atılı suçun sabit olduğuna hükmetti. Mahkeme, "cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etme" suçundan sanıkların “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasına çarptırılmasına karar verdi. Mahkeme, bu cezada herhangi bir indirim de yapmadı.
İstinaf da onadı
İtiraz edilen karar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’ne gitti. “FETÖ’nün medya yapılanması içinde olduğu” iddia edilen sanıkların cezası burada da değişmedi. Duruşmalı yapılan yargılama sonunda, daire, "anayasayı ihlal" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının onanmasına hükmetti.
Yargıtay Başsavcılığı tebliğnamesi
Sanıklar, bu kararı temyiz ederek Yargıtay’a taşıdı. Mevzuat gereği, Yargıtay Başsavcılığı, her ceza davasında kendi değerlendirmesini içeren bir tebliğname hazırlayarak, ilgili daireye gönderiyor.
Başsavcılık, söz konusu dava ile ilgili 28 sayfalık tebliğnamesini de Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Tebliğnamede, Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın mahkûmiyetinin “anayasal düzeni ortadan kaldırma” suçundan değil, “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan değerlendirilmesi istendi. Diğer üç sanığın da “örgüt üyeliğinden” yargılanması talep edildi.
Tebliğnamede, sanıkların eylemlerinin atılı suç bakımından “vehamet” arz ettiği konusunda yerel mahkemenin kararında yeterli hukuki gerekçe bulunmadığı, “sanıkların cebir ve şiddet kullanarak ne şekilde bu suça iştirak ettiklerinin açıklanmadığı” vurgulandı.
“Bu suç basit bir tokat ya da tehditle işlenmez”
Tebliğnamede, “anayasal düzeni değiştirmeye yönelik teşebbüsün ancak cebir ve şiddet kullanılarak, bireylerin iradeleri zorlanmak suretiyle işlenebileceğine” de dikkat çekildi. Anayasa ve yasalarda bu suçla ilgili tanımlamalar yapıldığına dikkat çekilen tebliğnamede, darbe suçunun “cebir ve şiddet yoluyla işlenebileceği, kastedilen cebrin de ancak maddi cebir olduğu” belirtilerek, şu görüş dile getirildi:
“Basit bir tokat atma ya da tehdit yoluyla bu suçun işlenemeyeceği ortadadır. Dosya kapsamından sanıkların eyleminin maddi cebir kapsamında kalmadığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar sanıkların basın yolunu kullanarak atılı suça cebren iştirak ettikleri kabul edilmiş ise de suçun ne zaman işlenmeye başladığı, sanıkların hangi anda iştirak ettikleri ve ne şekilde cebir ve şiddete başvurdukları açıklanmayarak, genel bir kabulle karar kurulmuştur.”
“Sanıklar darbe teşebbüsüne maddi cebirle katıldı mı?”
Tebliğnamede, suç “teşebbüs suçu” olsa bile “fiilin hazırlık hareketinden çıkıp, icraya dönüşmesi gerektiği” vurgulandı ve “somut tehlikenin oluşması gerektiğinin” altı çizildi.
Yargıtay Başsavcılığı tebliğnamesinde, sanıklara yöneltilen suçlamanın “darbe teşebbüsü öncesinde terör örgütünün güdümündeki medyada, darbeye zemin hazırlayacak yazılı ve sözlü eylemler” olduğu anımsatıldı, ancak “darbe teşebbüsü suçunun icrasına başlandığı aşamada sanıkların eylemlere maddi cebirle katılıp katılmadığının, yasal ve yeterli gerekçeyle hükümde esas alınmadığı” vurgulandı.
“Cezalandırılan hareketin anayasal düzeni tehlikeye koyan icra hareketi” olduğunun anlatıldığı tebliğnamede, “dosyada sanıkların bu kapsamdaki maddi icra hareketlerinin ne olduğunun açıklanmadığı” da kaydedildi.
“Suça iştirak sayılmaz”
Tebliğnamede, örgütlü suçlarda, birlikte suç işleme niyeti olsa bile fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurulamayacağı, örgüt yöneticileri dışındaki örgüt mensuplarının her suç yönünden müşterek fail sayılamayacağı vurgulandı.
Tebliğnamede, bir an için, sanıkların darbeye teşebbüsten haberdar olduklarının düşünülmesi halinde bile bilginin suça iştirak bakımından öneminin bulunmadığı belirtildi.
Başsavcılık tebliğnamesinde bu noktaya vurgu yapılırken Anayasa Mahkemesi’nin 1963 tarihli, “ihtilal teşebbüsü” konulu kararlarına da atıf yapıldı.
“Kamu görevlisi değiller”
Tebliğnamede AYM kararına atıf yapılırken, “anayasayı cebir ve şiddetle ihlal suçu”nun işlenebilmesi bakımından “kamu görevlisi olma” koşulunun da bulunduğu, ancak sanıklar yönünden bu koşulun da karşılanmadığı anlatıldı.
“Bir kişinin belirtilen amaçlara yönelik bir örgütün kurucusu ya da üyesi olmasının” da “suça iştirak” anlamı taşımayacağının anlatıldığı kararda, söz konusu suç için “hem iştirak iradelerini ortaya koymaları, hem de maddi ve manevi nedensel bir katkıda bulunmaları gerektiği” kaydedildi. Sadece aynı örgüt çatısı altında bulunmanın aynı suçları işlemek anlamı taşımadığı tebliğnamede vurgulandı.
“Karar, yasal ve yeterli gerekçeden yoksun”
Yargıtay Başsavcılığı tebliğnamesinde, bu nedenlerle “anayasayı ihlal suçunun oluşmadığı, katkı sunan eylemlerde bulunmuş olsalar bile icrai ya da garantör harekette bulunmadıkları, kamu görevinin kullanılması suretiyle de bu suçu işlemedikleri, kararın yasal ve yeterli gerekçeden yoksun olduğu, eylemlerinin FETÖ ile irtibat kapsamında değerlendirilmesi gerektiği” kaydedildi.
“Örgüt üyeliği için saygı yetmez”
Tebliğnamede, “örgüt üyeliği için kanunda aranan şartlar sıralanırken, sempati duymanın, ideolojisini benimsemenin, örgüt liderine saygı duymanın örgüt üyeliği için yeterli olmadığı” belirtildi. Örgüt üyeliği için, suçlananların “her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın, teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve ifa etmesi gerektiği” de vurgulandı.
Bu nedenlerle Nazlı Ilıcak’ın, yazı, program ve darbe gecesi attığı Twitter mesajlarının; Mehmet Altan’ın, Ahmet Altan ve Ilıcak ile yaptığı program ve örgüt yöneticileri ile iletişim kaydının bulunmasının; Ahmet Altan’ın Taraf gazetesinin kurucusu olması ve köşe yazılarının, “Söğüt” isimli gizli tanığın ifadelerinin, “örgüte bilerek ve isteyerek yardımda bulundukları sonucunu oluşturduğu” ifade edildi.
“Örgütle hiyerarşik bağ olduğunun kanıtı yok”
Sanıkların örgütle hiyerarşik bağı olduklarına dair de yeterli kanıt olmadığının anlatıldığı tebliğnamede, Altan kardeşler ve Ilıcak’ın bu yüzden “yardım” suçundan yargılanmaları gerektiği vurgulandı.
AYM, ise Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın başvurusunu ise tutuklanmalarından 2,5 yıl sonra 3 Mayıs 2019'da ele aldı ancak Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın hak ihlaline uğramadığına hükmetti.
Daire bozdu
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, tebliğnamedeki bu görüşlere kısmen katılarak, kararını açıkladı. Daire, Altan kardeşler ve Ilıcak hakkındaki kararı bozdu. AYM ve AİHM tarafından tutuklanması haksız bulunan, eylemlerinin ifade özgürlüğü kapsamında olduğuna hükmedilen Mehmet Altan’ın beraatine karar verilmesi gerektiği belirtildi.
Buna karşılık, dosyası Mehmet Altan’la neredeyse birebir aynı olan Ahmet Altan için “yardım” suçundan ceza verilmesi gerektiği kaydedildi. Ilıcak’a da aynı cezanın verilmesi gerektiği belirtildi.
Daha önce Anayasa Mahkemesi de Mehmet Altan için “ihlal” kararı vermiş olmasına rağmen Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın başvurularını reddetmişti.
Daire, kapatılan Samanyolu Haber Televizyonu sunucusu Şükrü Tuğrul Özşengül, kapatılan Zaman Gazetesi grafik tasarım sorumlusu Fevzi Yazıcı ve kapatılan Zaman Gazetesi Marka Pazarlama Direktörü Yakup Şimşek'e, "cebir ve şiddet kullanarak, anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası" veren mahkemenin bu kararlarını da bozdu. Daire, üç sanığa “örgüt üyeliği” suçundan ceza verilmesi gerektiğini belirtti.
Yeterli kanıt yok
Yargıtay’ın kararında, sanıkların anayasayı ihlal suçuna fail olarak iştirak ettiklerinin kanıtlanamadığı belirtildi. Kararda, Altan ve Ilıcak'ın örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla bağlı olup, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren faaliyetleri nedeniyle bu örgütün üyesi oldukları yönünde iddia ve kabul bulunmayan dosyada buna dair herhangi bir delil de olmadığı aktarıldı. Kararda, Altan ve Ilıcak’ın kamuoyunca tanındıkları, görüşlerini savunmalarının da olağan olduğu belirtildi.
Buna karşılık Altan ve Ilıcak’ın eleştiri sınırlarını aşan konuşmalarının ve yazılarının olduğu vurgulanarak, “Önce dini bir kült, ardından bir terör örgütüne dönüşen, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören FETÖ/PDY'nin devletin silahlı kuvvetlerine sızan mensuplarınca silahlı bir kalkışma, darbe gerçekleştirme ihtimalinin kuvvetle muhtemel olarak görüldüğü bir dönemde örgütün anayasal düzene karşı icra edeceği kalkışma öncesindeki sürece mutad siyasi muhalefet görüntüsü vermeye çalışmak ve örgütün sempatizan sınıfını oluşturan geniş halk kitleleri nazarında sözde meşruiyetini korumak amacına hizmet eder mahiyetteki gazetecilik faaliyeti kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayan eylemlerinin, Türk Ceza Kanunu'nun 314/2. maddesinde düzenlenen 'hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yardım etmek suçunu' oluşturmaktadır" denildi.
Paralel yapı-14 Nisan (2017) 'İstanbul 7 sanık (ilk: 17 sanık) Medya/Taraf-Zaman yazarları/Darbe' davası (bitti)
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
(13 Temmuz 2019, 17:59)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: