İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) iş dünyası yapılanmasına yönelik FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, kapatılan TUSKON'un başkanı Rızanur Meral ve genel sekreteri Mustafa Muhammet Günay ile Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü'nün de aralarında bulunduğu 86 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
16.03.2019 15:49 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) iş dünyası yapılanmasına yönelik FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, kapatılan TUSKON'un başkanı Rızanur Meral ve genel sekreteri Mustafa Muhammet Günay ile Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü'nün de aralarında bulunduğu 86 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
11.03.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısındaki salonda yapılan duruşmada, tanıkların dinlenilmesinden sonra dosyaya gelen evrak okundu.
Bu kapsamda Aydınlı Grup Şirketleri ile ilgili bilirkişi ön raporu da mahkemeye ulaştı. Ön raporda, Mehmet Ali Gün ve İlyas Kavurmacı'ya da gönderilen mailde FETÖ üyeliğinden haklarında dava açılan Ergenekon, Balyoz ve Şike gibi davalara bakan hakim ve savcılara takım elbise gönderilmesi istendiği belirtildi. Maili gönderen şirket çalışanı Esra Turan ise "3 Nisan 2013 tarihinde hakim ve savcılara takım elbise hazırlanması ile ilgili talimatı Mustafa Şevki Kavurmacı'dan aldım" şeklindeki ifadesi de raporda yer aldı.
Raporda, mahkemenin Aydınlı Grup bünyesinde yer alan şirketlerin 2013 yılından itibaren yasal defter ve dayanak belgeleri ile bilgisayar kayıtları irdelenmek suretiyle mali hareketleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verildiği, şirketlerin 2013-2014-2015-2016-2017 ve 2018 yıllarına ait ayrıntılı mizanları ve dayanak belgeleri ile bilgisayar kayıtları üzerince yapılan incelemelerin halen devam ettiği, ön raporun hazırlandığı ifade edildi.
Raporda incelemeler sırasında tespit edilen e-posta yazışmasına da değinildi. "Hakim ve savcılara takım elbise" başlıklı mailde şirket çalışanı Esra Turan'ın 3 Nisan 2013 tarihinde Salih Güneş'e mail attığı, aynı mailin İlyas Kavurmacı ve Mehmet Ali Gün'e atıldığı, mailde hakim ve savcılar için takım elbiselerin hazırlanıp teslim edilmesi istendiği ifade edildi. Mailde, "Aşağıda bedenleri belirttiğim takım elbiseler, üretimden yeni çıkmış, iki düğmeli, koyu renk ve A kalite yeşil kartlı hiç belli olmayacak şekilde mutlaka askılarına yapıştırıp teslim etmeni rica ediyorum" ifadeleri yer aldı. Takım elbise istenen savcı ve hakimlerin isimleri ise şöyle: "Savaş Kırbaş, Bilal Bayraktar, Orhan Gödel, Mehmet Berk, Hüseyin Kaplan, Fikret Seçen, Cihan Kansız, Ali Efendi Peksak, Murat Üründü, Mehmet Karababa, Mehmet Ali Pekgüzel, Nihat Taşkın, Metin Özçelik ve Hüseyin Ayar."
Faturada müşteri bölümünde "Bağış yardım hesabı" olarak yer aldığı belirtilirken çalışan Esra Turan'ın da konuyla ilgili ifadesine de ön raporda yer verildi. 29 Ocak 2019'da alınan ifadesinde Esra Turan'ın "3 Nisan 2013 tarihinde hakim ve savcılara takım elbise hazırlanması ile ilgili talimatı Mustafa Şevki Kavurmacı'dan aldım. Adil Akgül (tanımam) isimli şahsın elden verdiği listeyi (tanımam) bana verdi. Ürünleri hazırlayıp ona teslim etmemi söyledi. Listede olan hiçbir kişiyi tanımam" dediği kaydedildi.
Mahkeme Başkanı Ömer Yıldırım, celse arasında sanık Ömer Faruk Kavurmacı'nın sağlık sorunlarıyla ilgili tahliye talebinde bulunduğunu, diğer sanıkların da adli kontrol tedbirleri uygulanarak tahliye talep ettiklerini belirtti.
"Rızanur Meral, Fildişi Sahilleri'nde iddiası"
Başkan Yıldırım, Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 2 Ocak'ta, Faruk Güllü'nün cezaevinde kalması yönünde bir engel olmadığı yönünde mütalaasının dosyaya geldiğini ifade ederek, firari sanık Rızanur Meral'in Fildişi Sahilleri'nde bulunduğu iddiasıyla ilgili yazdıkları yazıya cevap gelmediğini söyledi.
Cumhuriyet savcısı, gelmeyen yazıların akibetlerinin sorulmasını, firari sanıkların yakalanmasının beklenmesini, 9 tutuklu sanığın tutukluluk hallerinin devamını talep etti.
Sanıkların avukatları da müvekkillerinin tahliye edilmesini istedi.
Taleplerle ilgili söz verilen tutuklu sanık Ömer Faruk Kavurmacı, şimdiye kadar tutukluluğunu gerektirecek hiçbir durum olmadığını, bu durumun da video kayıtları, noterden istifa belgesi, çocuklarını ilişkili okuldan alarak başka bir okula nakletme belgeleri, seçim çalışmalarındaki fotoğraflar, gizli tanığın lehine olan ifadeleri, çalışanlarının beyanlarıyla belli olduğunu anlattı.
Sanık Kavurmacı, "Daha fazla anlatacak gücüm kalmadı, aynı şeyleri tekrarlamaya takatim yok. Bir yıl önce mahkemeye şirket serverlarından e-mail kayıtlarına ulaşıldı. Akabinde mayıs ayında bu yazışmalarla ilgili mahkemeye beyanda bulundum. Bunlarla ilgili bir ilişkim olmadığı açıklamasını da yaptım. Bir yıl sonra bilirkişi heyeti başka hiçbir şey elde edemeden sadece kronolojik sıraya sokarak yeni bir şey gibi heyetinize bu durumu ulaştırdı. Hiçbir endişe taşımıyorum, yeni bir şey bulamayacaklarından emindim. Raporla ispatlandığı için de kendimi son derece rahat hissediyorum." diye konuştu.
Mahkemeye söz konusu e-maillerin tarafı olmadığını daha önce de söylediğini ifade eden Kavurmacı, bu eylemlerden bu yazışmaları yapanların sorumlu olduğunu, şahsına bu sorumluluğun yüklenemeyeceği, hiçbir vakıf ve dernek için kurban kestirmediğini, bu durumun çalışanlarının beyanlarıyla da belli olduğunu savundu.
"Yardım amaçlı ürünlerdir"
Sanık Kavurmacı, raporda yer alan tüm yazışmaların tekstil şirketince yapıldığını, kendisinin inşaat bölümünde olduğunu, bu çalışmalardan haberi olmadığını dile getirerek, şunları söyledi:
"Şirketimiz Bank Asya'nın ortağıydı. Raporda belirtildiği gibi bankada para olması bu yüzden normaldir. Bank Asya pos cihazlarının kullanımı da tekstil tarafıyla ilgilidir. Sanki Bank Asya'ya destek amacıyla bir seçimde bulunulmuş gibi gösterilmiştir. Raporda yer alan Amerika'da kurulan şirketle ilgili olarak bu şirketin kuruluşu tamamen usulüne uygun yapılmıştır. Yurt dışına para aktarımı söz konusu değildir. 10 milyon dolar para transferi yapılmıştır. Söz konusu gayrimenkul işi olmayınca para iade alınmıştır. Babam ifadesinde zaten bu hususa değinmişti. Mal ya da para kaçırma gibi bir durumun olmadığı Amerika'daki şirketin bu amaçla kurulmadığının kanıtıdır. Bilirkişi raporundaki hususların tarafımca ilgisi yoktur. Ağabeyimin ve bazı çalışanların eylemler konusunda bilgi sahibi değilim. Çalışanlar da benim dahlim olmadığını söylemişlerdir."
Bilirkişi raporunda yer alan 3 Nisan 2013'te babasından elbise istenildiği konusuyla ilgili olarak ise Kavurmacı, "Bir dönem görev yapan sonra FETÖ'yle irtibatlı olduğu için görevden alınan hakim ve savcıların isimleri var. Adil Akgün o zaman şirkette görevde sanırım. Ne ben ne babam bu kişileri tanır. Babam da satışa sunmadığımız 2. kalite ürünlerden vermiştir. A kalite yeşil kartlı ürünler 2. kalite ürünlerdir. Yardım amaçlı ürünlerdir. Bu durum raporda da yer alıyor. Bu şahıs babama gelmiş, babam da talebi ret etmemek için böyle bir şey yapmış. Bu konuyu da açıklığa kavuşturmak istedim. 2,5 senedir tutukluyum, tahliyeme karar verilmesini talep ediyorum." şeklinde konuştu.
Söz verilen bazı tutuklu sanıklar da tahliyelerini talep etti.
Duruşma, yarına ertelendi.
12.03.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısında bulunan salonda yapılan duruşmaya, 9 tutuklu, 13 tutuksuz sanık ve avukatları katıldı.
Duruşmada tanıklar dinlendi. Aramalarda ele geçen çeklerden birinde adı geçen Yüksel Yılmaz duruşmada 'tanık' sıfatıyla dinlendi. Yılmaz,
Beyoğlu'nda esnaf olduğunu, 26 Aralık 2015 ödeme tarihli, 3 bin TL'yi adını Suat olarak bildiği kişiye yardım mahiyetiyle verdiğini belirterek, "Öğretmen olarak bildiğim Suat dükkanıma tek başına geldi. Samimiyet kurduk daha sonra da bir iki defa daha geldi. 'Yardım topluyorum' dedi. Ben de iyilik olsun diyerek zekat olarak çeki verdim. Parayı Suat ne şekilde kullandı bilmiyorum. Benim bir yere gitmişliğim yoktur. Benden aldığı çeki bir yere not etti mi hatırlamıyorum" dedi. Tanık Yılmaz, duruşmaya SEGBİS ile bağlanan Suat Barış'ı da duruşmada teşhis etti.
Söz verilen sanık Suat Barış da tanık Yüksel Yılmaz ile İlahiyat öğrencisi olduğu dönemde tanıştığını belirterek, "Tanık yardım amacıyla para verdi. Ben kesinlikle esnaflardan kurum adına zekat talebinde bulunmadım. Kendi adıma aldım. Kuran bildiğim için mevlitlerde okurum. Onun dışında hocalığım yoktur. Kimseden bir talepte bulunmadım" diye konuştu.
Tanık Emre Er de olay tarihinde nakliyeci olduğunu belirterek, "Caddede beklerken içinde Metin Hanay'ın da (sanık) bulunduğu 3-4 kişi yanıma gelerek öğrenci olduklarını belirterek 'Eşyalarımızı taşır mısın?' dedi. 'Yardımcı olurum' dedim. Fiyat konusunda anlaştık. Kolileri yüklerken güvenlikçi bana 'Dikkat et daha önce buraya FETÖ operasyonu yapıldı, ne yüklediniz kamyona?' dedi. Bende 'Öğrencilerin eşyaları var' dedim. Şüphelendim, kolide TUSKON ile ilgili evrakları gördüm. Eşyaları taşımamı isteyen kimse benimle gelmedi. Aracı kenara çektim, ağabeyimi aradım, yanıma geldi. 155'i aradım, Yakacık'a sivil ekiplerin yanına gittim. Polisin ortak operasyonuyla Metin Hanay'ı yakalattık" dedi. Araca yüklenen eşyalar arasında TUSKON'a ve FETÖ'ye ait evraklar olduğunu belirten Er olayın ardından çok tehdit aldığını belirterek, "Çok sıkıntın yaşadım. Arabamı sattım, marangoz işine girdim. Biz ne yaptıysak devletimiz için yaptık. Beni 212'li bir numara arıyor tehdit ediyor. Ben polise bu durumu söyledim, polis yurt dışından arandığımı söyledi. Polis, beni arayan numaranın klonlanmış numara olduğunu söyledi" ifadelerini kullandı.
Tanık da İsa Akalın da üniversite de öğretim üyesi olduğunu, 31 Mart 2014 tarihinde BİMER'e başvuruda bulunduğunu,
FETÖ'ye yardım ettiğini düşündüğü Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı ile TUSKON'un vakıf, dernek statülerinin geri alınmasını ve haklarında suç duyurusunda bulunulmasını talep ettiğini söyledi. Tanık Akalın, "Bu 2 tüzel kuruluşa verilen ayrıcalıkların geri alınmasını, ayrıcalık sonucu elde edilen malların da devletin hazinesine geçmesini talep ettim. Herhangi bir bilgi ve belgeye sahip değilim, bu kişileri de tanımam. Duyarlı bir vatandaş olarak devlete millete zarar verdiklerini düşündüm. Devletimize ve milletimize zarar veren kimse adalet önünde hesap vermelerini arzuluyorum. Yakalanan kişiler hakkında bilgim olmadığı için tanıklık statüsünden çıkarılmayı da talep ediyorum" ifadelerini kullandı. 2 tanığın da dinlenmesinin ardından, mahkeme başkanı mahkemeye ulaşan belgeleri okudu.
Duruşmada, talepler için söz verilen tutuklu sanık Faruk Güllü, örgütsel bir faaliyette bulunduğuna dair tanık beyanlarının bulunmadığını, 4 Aralık 2017'den bu yana bilirkişi raporunun henüz dosyaya gelmemiş olmamasının kendi kusuru olmadığını, bilirkişi raporları gelmeden salıverilen sanıkların bulunduğunu söyledi.
Sanık Güllü, şirketinde 25 aydır kayyum bulunduğunu, şirketin kaya gibi korunduğunu, delil karartma durumunun bulunmadığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tüm belgeleri kendi elimle verdim. 'Kuvvetli suç şüphesi var' denilmektedir. Bu cümleyi anlamakta zorlanmaktayım. 30 aydır tutuklu olmam, hak ihlalidir. Benim Avrupa'da oturma iznim olduğu halde ülkeyi terk etmedim. Tutukluluk süresinde 60 kilograma düştüm, hastalıklarım ortaya çıktı. Sağlık kurulunda üçer dakika odada durarak, Adli Tıp Kurumu'na sevk edildim. 8-10 dakika sürmeyen bir muayeneden sonra beni çıkarttılar ve cezaevine gönderdiler. Midem küçüldüğü için yemek yiyemiyorum, kilo alamıyorum. Dişlerim döküldü, 6'sı sağlam 12'si çürük, 4 tanesi takmadır."
Kendisiyle ilgili sağlık raporunda rahatsızlıklarının tam görülmediğini savunan Güllü, tutuklu kaldığı süre uzadıkça diğer rahatsızlıklarının daha da arttığını belirtti. Sanık Güllü, 30 aylık tutukluluğu göz önüne alınarak tahliyesini istediğini dile getirdi.
Mahkeme, ara kararını açıklamak için duruşmaya ara verdi.
Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Şafak Koca ve Mehmet Zenginer'in, üzerlerine atılı suçun vasfının değişme ihtimaline binaen haklarında adli kontrol tedbirlerinin uygulanarak tahliyelerine karar verdi.
Aralarında Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü'nün de aralarında bulunduğu 7 sanığın tutukluluk hallerinin devamına hükmeden mahkeme, sanıklarla ilgili ByLock listesinin olup olmadığının sorulması için emniyete yazı yazılmasını kararlaştırdı.
Mahkeme, tutuklu sanık Ömer Faruk Kavurmacı'nın Adli Tıp Kurumu'na sevk edilerek, sağlık durumunun cezaevinde kalmasına uygun olup olmadığıyla ilgili sağlık raporu alınmasına hükmetti. Heyet ayrıca dosyayla ilgili bilirkişi raporlarının beklenmesini ve Cumhurbaşkanlığı ile Ticaret Bakanlığı'nın davaya müdahillik taleplerinin kabul edilmesini kararlaştırdı.
Duruşma, 17 Haziran'da Silivri'de görülmek üzere ertelendi.
CEZA İSTEMLERİ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan iddianamede, firari sanıklar Gülen, Meral ve Günay hakkında, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs" ve "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet, "terör örgütü kurmak ve yönetmek" suçlarından ayrı ayrı 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası ve "örgüt suçu kapsamında özel belgede sahtecilik" suçundan da ayrı ayrı 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Sanıklardan Ramazan Erdem, Serkan Ercan ve Süleyman Tari'ye "örgüt suçu kapsamında özel belgede sahtecilik" ve "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçlarından 8,5 yıldan on sekizer yıla kadar hapis cezası öngörülen iddianamede, aralarında Ömer Faruk Kavurmacı ve Faruk Güllü'nün de bulunduğu 80 sanığın "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan on beşer yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
İddianamede, sanıklarla ilgili sunulan deliller olarak da MASAK raporları, şüpheli ifadeleri, sorgu tutanakları ile "Boran", "Demir" ve "Berat" kod adlı gizli tanık anlatımları, TUSKON 5. Olağan Genel Kurulu sandık kayıt ve hazirun listeleri, iletişim dinleme tutanakları, tanık Yüksel Yılmaz'ın beyanları, ihbar tutanakları, kayyum olarak atanan TMSF raporları, "ByLock" raporları, Bank Asya hesap dökümleri, Digitürk cevap yazısı, İl Dernekler Müdürlüğü'nce gönderilen dernek üye kayıt listeleri ve sosyal paylaşım tespitleri yer alıyor.
Tahliye edilip tekrar tutuklanmıştı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından başlatılan soruşturma sonucunda 8 Eylül 2016'da tutuklanan sanıklardan Ömer Faruk Kavurmacı'nın avukatları, 1 Mayıs 2017'de 5. Sulh Ceza Hakimliği'ne tutukluluğa itiraz başvurusunda bulunarak, tahliye talep etmişti. İtiraz dilekçesini değerlendiren hakimlik, dilekçe ekinde sunulan özel bir hastanenin 18 Nisan 2017 tarihli sağlık raporundaki tespitleri değerlendirerek, Kavurmacı'nın tahliyesine karar vermişti. Silivri Devlet Hastanesi'nin "mahkumun hayatı için kesin bir tehlike arz etmediği" şeklindeki sağlık raporu üzerine İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nce çıkarılan yakalama kararı çerçevesinde yeniden gözaltına alınan Kavurmacı, 17 Haziran 2017'de tutuklanmıştı.
Paralel yapı-16 Ağustos (2016) 'İstanbul 86 sanık Tuskon Yapılanması/örgüte finansal destek' davası
(16 Mart 2019, 15:49)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: