Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde, Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, aralarında sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davaya devam edildi.
02.03.2019 14:13 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde, Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, aralarında sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davaya devam edildi.
19.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, sanık eski Uluslararası Cari Harekat Amiri kurmay albay Osman Kardal, dün başladığı savunmasını tamamladı.
Kardal, sözde yurtta sulh konseyi üyesi olmadığını savunarak, 2-10 Temmuz'da Ordu-Trabzon bölgesinde yıllık iznini geçirdiğini, darbe planlamalarının yapıldığı belirtilen 6-7-8-9 Temmuz'daki toplantılara katılmadığını savundu.
Bir konsey üyesi olsaydı darbe girişimi gibi kritik bir olay öncesi asla izin kullanmayacağını öne süren Kardal, darbe toplantılarının yapıldığı yerde bulunan ve tanık olarak dinlenenlerin kendisini görmediğini söylediğini dile getirdi.
Kardal, darbe girişiminin SKHM'den sevk ve komuta edilmediğini savunarak, burada gece boyunca darbeye yönelik bir faaliyette bulunulmadığını ileri sürdü.
Konsey üyesi olduğuna dair bir delil de bulunmadığını iddia eden Kardal, Bank Asya'da da hesabı olmadığını söyledi.
Kardal, 15 Temmuz'da yaptığı fiillerin hiçbirinde darbe kastığı olmadığını, kanunsuz bir emir vermediğini, verilen emirlerin personelin emniyeti maksatlı olduğunu iddia etti.
FETÖ üyesi olmadığını da savunan Kardal, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
20.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, sözde "yurtta sulh konseyi" üyesi, sanık eski Akıncı 4. Ana Jet üs komutanı tuğgeneral Hakan Evrim esasa ilişkin savunmasını yaptı.
Evrim, savunmasını altı başlık altında yapacağını ifade ettikten sonra slaytlar eşliğinde beyanda bulunmaya başladı.
Gözaltına alındıktan sonra kötü muameleye uğradığını iddia eden Evrim, savunmasının başında yaşadığı bu muameleleri anlattı. Evrim, şahsına karşı suç işlendiğini ve adil yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürdü.
Tarafına yöneltilen suçlamaların pek çoğunda hiç delil olmadığını savunan Evrim, yapılan darbe girişiminin son derece amatörce planlanmış, mantık dışı olduğunu iddia etti. Evrim, bu girişimle TSK'nın zayıflatılmasının amaçlandığını öne sürerek, bilirkişi raporunu eleştirdi.
Hava Kuvvetleri ve TUSAŞ'ın hazırladığı raporların geçerliliği olmadığını savunan Evrim, TBMM'ye ve Türksat'a gerçekleştirilen bombalamaların Akıncı Üssü'nden kalkan uçaklarla yapılmadığını iddia etti.
Meclis'in 02.35'te bombalandığında, bomba attığı belirtilen ilk uçağın henüz yerde bulunduğunu iddia eden Evrim, 03.24 ve 03.25'te yapılan diğer iki bombalamanın benzer nedenle üsten kalkan uçaklarca yapılmadığını öne sürdü.
"Meclis, Akıncı'dan kalkan uçaklarca bombalanmamıştır." diyen Evrim, aynı şekilde üsten kalkan ve Türksat'a da bomba attığı belirtilen uçakların bunu gerçekleştirmediğini savundu.
TBMM'nin içinde bomba patlatıldığı iddialarının sosyal medyada dolaştığını söyleyen Evrim, "Acaba Meclis, uçaklar tarafından bombalanmamış mıdır?" diye konuştu.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve TUSAŞ raporlarının hatalı ve güvenilmez olduğunu ileri süren Evrim, iddianamede, yeniden yazılması gereken pek çok hususun mevcut olduğunu ileri sürdü.
Evrim, hakkında "sözde yurtta sulh konseyi" üyesi olduğuna dair delil de bulunmadığını iddia ederek, darbe planlaması toplantılarına katılmadığını öne sürdü.
Duruşmaya, yarın devam edilmek üzere ara verildi.
21.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, sözde "yurtta sulh konseyi" üyesi, sanık eski Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanı tuğgeneral Hakan Evrim, iki gün boyunca yaptığı esasa ilişkin savunmasını tamamladı.
Evrim, darbe girişiminin mağduru olduğunu söylediği savunmasında, kendisine kumpas kurulduğunu iddia etti.
"Hakkımdaki suçlamalar asılsızdır. Dijital malzemelerin iftira atmak için üretildiği açıktır." diyen Evrim, kule telsiz ve 143. Filo'daki kamera kayıtlarının "üretilmiş sahte, düzmece" deliller olduğunu öne sürdü.
Evrim, darbe girişiminin sivil yöneticilerinden olduğu belirtilen Kemal Batmaz'a cephe selamı verdiği yönündeki suçlamanın da iftira olduğunu savundu.
"Üzerime atılan suçların hiçbirisini işlemedim. Kabul etmiyorum. Ben enterne edildim, iradem elimden alındı." ifadesini kullanan Evrim, personelin ve ailelerinin hayatlarının tehlikede olduğunu gördüğü için operasyonel olmayan emirler verdiğini söyledi.
Hakkında suç isnat edilebilecek hiçbir delil bulunmadığını savunan Evrim, terörist değil, darbenin mağduru olduğunu ileri sürdü.
Evrim, dosyasının, Akıncı Üssü'ndeki faaliyetlerle alakalı sanıkların yargılandığı 4. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesini talep etti.
Duruşmaya, Evrim'in savunmasını tamamlamasının ardından yarına kadar ara verildi.
22.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, sözde "yurtta sulh konseyi" üyesi, sanık eski Genelkurmay Personel Başkanı korgeneral İlhan Talu, esasa ilişkin savunma yaptı.
Talu, savunmasının başında, FETÖ'yü ve darbe girişimine bilerek ve isteyerek katılan herkesi lanetlediğini söyledi.
Savunmasını hazırladığı slaytlar eşliğinde yapan Talu, 15 Temmuz akşamı normal emir-komuta zincirinin kırıldığını, darbecilerin emir-komuta zinciri tesis ettiğini ileri sürdü.
Böyle bir durumda personel başkanı olmasının anlamının kalmadığını savunan Talu, rütbesi ve personel başkanlığı görevinde bulunması sebebiyle yapılan bütün suçlamaların mesnetsiz olduğunu iddia ederek suçlamaları reddettiğini bildirdi.
Talu, Personel Başkanlığındaki görevlere FETÖ ile mücadele etmek için sıralı amirlerince, sıra dışı atamalarla seçilerek getirildiğini öne sürdü.
FETÖ/PDY ya da başka bir tarikat, cemaat veya illegal yapılanmayla kendisinin ve aile bireylerinin ilgisinin olmadığını iddia eden Talu, 2015-2016'da personel başkanı olduğu yıllarda FETÖ ile etkin mücadele yürütüldüğünü savundu.
Talu, 2015'teki Yüksek Askeri Şura'nın (YAŞ) bu örgüte yönelik ilk ciddi tedbirlerin alındığı ve uygulandığı şura olduğunu ileri sürerek, "2016 şurasına yönelik olarak yapılan çalışmalar, bu darbenin fitilini ateşleyen olaylar zincirindeki en önemli halkalardandır." dedi.
2016 yılı YAŞ toplantısına yönelik çalışmasının bir benzerinin olmadığını, bunun FETÖ'ye yönelik TSK tarihindeki en detaylı ve ciddi çalışma olduğunu iddia eden Talu, "Kimse benim FETÖ/PDY ile mücadele etmediğimi söyleyemez." diye konuştu.
Talu, 15 Temmuz'da yaşadıklarını mahkeme huzurunda daha önce yaptığı savunmasında anlattığını ifade ederek, darbe ve darbeci grupla hiçbir alakası olmadığını savundu.
Darbe girişiminin bir an önce bastırılmasıyla ilgili çeşitli görüşmeler yaptığını ve bunun HTS kayıtlarıyla da ortada olduğunu iddia eden Talu, Genelkurmay Başkanı'nın emirleri doğrultusunda darbecilerle görüşüp onların çatışmadan polise teslim olmalarını sağladığını öne sürdü.
Olay öncesinde, esnasında ve sonrasında şaibeli hiç kimse ile irtibatı bulunmadığını savunan Talu, "Darbenin bastırılmasında katkım olduğunu düşünüyorum." ifadesini kullandı.
Eski tuğgeneral Mehmet Partigöç için yapılan araştırma kapsamında bütün kurumların, onun FETÖ/PDY iltisaklı olduğunu bildirdiğini de önceki savunmasında söylediğini hatırlatan Talu, 11-15 Temmuz'un TSK'daki bu yapıya iltisaklı personele karşı bir polis operasyonu yapılacağı dedikodularının yoğunlaştığı bir hafta olduğunu ve personelde bir tedirginlik bulunduğunu söyledi.
Talu, 15 Temmuz akşamı FETÖ'cü bir darbe olduğunu öğrendikten sonra bu durumu darbeci olmayanlarla paylaştığını da savundu.
Darbe girişiminin sona erdirildiği 16 Temmuz'da da Genelkurmay Karargahı ve Akıncı Üssü'ndeki darbecilerin polisle çatışmaya girmeden teslim olmalarını koordine ettiğini öne süren Talu, polis kendisini gözaltına aldığı sırada görevi başında olduğunu ve Genelkurmay Başkanı'nın gelmesini beklediğini iddia etti.
Talu, darbe girişiminin yaşandığı dönemde Genelkurmay 2. Başkanı olan Orgeneral Yaşar Güler'in derdest edilmesiyle de bir ilgisinin bulunmadığını öne sürdü.
Duruşmaya, Talu'nun savunmasıyla devam edilmek üzere 25 Şubat pazartesi gününe kadar ara verildi.
25.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, sözde yurtta sulh konseyi üyesi, eski Genelkurmay Başkanlığı personel başkanı korgeneral İlhan Talu, esasa ilişkin savunma yaptı.
Savunmasına 22 Şubat'ta başlayan Talu, sözde atama listesinde adının "göreve devam" şeklinde bulunduğunu belirterek, bu listenin nerede ve kim tarafından hazırlandığını bilmediğini öne sürdü.
Talu, bu listede "göreve devam" yazılmasının kendisi için tenzili rütbe olduğunu iddia ederek, darbe girişiminin bastırılması için çalıştığını savundu.
Darbe planının hazırlanmasıyla ilgili toplantılara katılmadığını ileri süren Talu, sözde yurtta sulh konseyi üyesi olduğuna yönelik iddiayı da reddetti.
Talu, konsey üyesi olduğu belirtilenlerle de darbe girişi öncesi irtibatının olmadığını öne sürerek, korgeneral rütbesi ve personel başkanı olmasından dolayı konsey üyeliğiyle suçlandığını düşündüğünü söyledi.
Personel Başkanlığı görevine bu yapıyla mücadele için getirildiğini savunan Talu, olay günü Silahlı Kuvvetler Harekat Merkezi'ne de (SKHM) örgüt tarafından koparılan emir komuta zincirinin yeniden oluşturulması için gittiği iddiasında bulundu. Talu, darbeyi SKHM'den sevk ve idare ittiği iddiasının da doğru olmadığını ileri sürdü.
"İhanet yaftasını kabul etmiyorum." diyen Talu, FETÖ ile elinden geldiğince mücadele ettiğini iddia etti.
Talu, "Bütün suçum darbe gecesi karargahta bulunmam ve rütbemin korgeneral, görevimin personel başkanı olmasıdır." dedi.
Suçlamaları kabul etmeyen Talu, tahliyesini ve beraatini istedi.
Duruşmaya, yarına kadar ara verildi.
26.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, sözde yurtta sulh konseyi üyesi, darbe girişiminin yaşandığı dönemde tümgeneral rütbesinde olan İzmir Çiğli 2'nci Ana Jet Üssü eski komutanı Kubilay Selçuk esasa ilişkin savunma yaptı.
Önceki ifadelerini ve savunmasını kabul eden Selçuk, bir çelişki olması halinde şimdiki beyanının kabul edilmesini talep etti.
FETÖ mensubu, yurtta sulh konseyi üyesi ve darbeci olmadığını savunan Selçuk, siyasi bir nedenle tutuklandığını, delilsiz, mesnetsiz suçlamalarla yargılandığını öne sürdü.
Darbe girişimini "kumpas" olarak değerlendiren Selçuk, "Kurgu konsey ile alakalı en küçük bir emare, delil ortaya çıkmadı." dedi.
Selçuk, konseyin uydurma olduğunu belirterek, konsey üyesi olarak yargılanmasının sürdürülmesini reddetti.
15 Temmuz'da görevli olmadığı halde Ankara'ya gelişiyle alakalı suçlamayla ilgili olarak Selçuk, o dönem amirlerini arayıp kursiyer teğmenleri tebrik ve kutlama için sözlü izin aldığını iddia etti.
Selçuk, izin kağıdını bilgisayar üzerinden doldurduğunu ve general-amiral formunu onaylayıp izne ayrıldığını öne sürerek, bunun bütün TSK unsurlarına iletilmiş olduğunu söyledi.
- Hatıraları tazelemiş
Akıncı Üssü'ne geldiğinde öğle yemeği yediğini, çevre gezintisiyle hatıraları tazelediğini savunan Selçuk, üste daha önce görev yaptığını da anlattı.
"Üste bir hafta kalsam sıkılmam." diyen Selçuk, 15 Temmuz'da uçuşların durdurulduğuna yönelik bilgisinin bulunmadığını, bu durumun darbenin yöneticilerinden olmadığını gösteren bir delil sayılması gerektiğini savundu.
Kule telsiz konuşma kayıtlarında o gece kimin nereyi vurduğuna dair görüşme yaptığına ilişkin iddiaya karşılık Selçuk, kuleyle telsiz değil telefon görüşmesi yaptığını ifade etti.
Selçuk, bu görüşmeyi yaptığı sırada üsteki aktivitenin durmuş, dönemin Genelkurmay Başkanı'nın başbakan ile konuşmuş, kaosun sonlandırılmış olduğunu ileri sürdü.
Bu görüşmeyi, pistlerin vurulması üzerine yaptığını ve nerelerin vurulduğunu sorduğunu aktaran Selçuk, 08.06'da yaptığı görüşmeden yaklaşık yarım saat sonra da dönemin Genelkurmay Başkanı'nın helikopterle üsten ayrıldığını anlattı.
Darbe yöneticiliği ve planlama toplantılarına katıldığına yönelik suçlamayı da kabul etmeyen Selçuk, "Yurt dışı görevlerim hariç, ben günler değil aylarca İzmir'in dışına çıkmadım." diye konuştu.
Selçuk, konsey üyesi olduğu belirtilen kişilerle de teması olmadığını, şüpheli bir ziyaretçisinin de bulunmadığını öne sürdü.
Duruşmaya, Kubilay Selçuk'un savunmasının alınması için yarına kadar ara verildi.
27.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, sözde yurtta sulh konseyi üyesi, darbe girişiminin yaşandığı dönemde tümgeneral rütbesinde olan Çiğli 2. Ana Jet Üssü eski komutanı Kubilay Selçuk, dün başladığı esasa ilişkin savunmasını tamamladı.
Selçuk, darbe girişiminin yaşandığı gece Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ı ikna etmeye çalıştığına ilişkin suçlamayı kabul etmedi.
Akıncı'dan ayrılmak üzere, üs komutanının odasına gittiğinde Akar ile karşılaştığını ve büyük bir şaşkınlık yaşadığını iddia eden Selçuk, ona brifing vermediğini, kalkışma planına ya da yaşananlara dair bilgisinin de olmadığını savundu.
Akar'ın "gidin şunlarla konuşun" şeklindeki emirlerini dinlediğini, hiçbir emrini geri çevirmediğini öne süren Selçuk, bunun için zaman zaman 143. Filo'ya gittiğini anlattı.
Hulusi Akar'a brifing verdiği iddiasını kabul etmeyen Selçuk, "Darbenin başarısız olduğu durumlarda ben ikna faaliyeti yapacağım öyle mi? Her şeyden önce ikna görevi yapacak kişinin her şeyi bilmesi lazım. Bunu bilmeyen biri nasıl ikna etsin karşısındakini. Farz edelim yöneticiyim, aynı zamanda Genelkurmay Başkanını darbeye ikna görevi de olsaydı bir iki teşebbüste bulunur, olmazsa gider işime bakardım. Ben böyle bir teklifin, aptallığın yapıldığını duymadım, görmedim, böyle bir teklifi de yapmadım." diye konuştu.
Hava harekatını yönettiğine yönelik iddiaya karşı Selçuk, bunun için en azından diğer harekat merkezleriyle de görüşmesi gerektiğini, ancak o gece ne Genelkurmay'daki ne Eskişehir'deki ne de Hava Kuvvetleri Komutanlığındaki harekat merkezleriyle bir görüşmesinin olduğunu söyledi.
Selçuk, girişimin bir an önce durdurulması hususunda çalıştığını iddia ederek, 143. Filo'da bir yönetim icra etmediğinin en açık delilinin de oradaki kimseye emir, talimat vermemesi olduğunu ileri sürdü.
Akıncı'dayken darbe bildirisini okuyarak, prova yaptığı iddiasına ilişkin de Selçuk, bununla ilgili gördüğü tek delilin bir el kamerasıyla ekrandan çekilen görüntü olduğunu, orijinal görüntünün verilmediğini öne sürdü.
"143. Filo'ya ilk ziyaretimde teğmenleri görmüş fakat filo komutanlarını görememiş ve karargaha dönmüştüm. Ayrılmadan önce filo çevresinde araç kalabalığı üzerine komutanı da görürüm diye filoya girdim. Gazinoya girdiğimde bir kısmı sivil, bir kısmı resmi olmak üzere diğer kuvvetlerden personeli gördüm. Bende bir kuşku uyandı." diyen Selçuk, bunun üzerine Ankara'ya gitmek için emir astsubayına araç istemesini söylediğini bildirdi.
Karargah önünde beklerken birinin gelip, "Komutanım, bir sunumumuz var. Sunum yapmasını planladığımız kişiyi yetiştiremedik. En azından sizin rütbenizden birinin yapması lazım. Yardımcı olur musunuz?" dediğini ileri süren Selçuk, bunu ilk etapta garipsediğini, ancak ihtiyaç olabileceğini düşünerek hazır iseler yardımcı olmaya çalışacağını ilettiğini kaydetti.
Selçuk, hazırlık yapılan salona gittiğini ve metni sorduğunu, kürsüde olduğu söylenince de kürsüye geçip sesli okumaya başladığını belirterek, "İlk paragrafı tamamladım. Neyi ifade ettiğini anlayınca 'Pılını pırtını topla buradan ayrıl. Ne ben seni gördüm, ne ben seni.'" dediğini iddia etti.
Bildirinin sadece ilk paragrafını okuduğunu ve ne olduğunu anlayınca okumayı bıraktığını öne süren Selçuk, "Bildiriyi okumadım, prova da yapmadım. Sadece metni tanıma okuması yaptım. Ne olduğunu anlayınca reddettim." dedi.
Selçuk, FETÖ ile de bir bağının olmadığını savundu.
Duruşmaya, yarın devam edilmek üzere ara verildi.
28.02.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, sözde yurtta sulh konseyi üyesi, darbe girişiminin yaşandığı dönemde yarbay rütbesinde olan eski Kara Havacılık Kurmay Başkanı Mehmet Şahin esasa ilişkin savunma yaptı.
Şahin, darbe girişiminin bir "kumpas" olduğunu öne sürerek, "Benim varlığıma kastedenler beni öldüremeyince Sincan'da zindana attıklarını zannettiler. Oysa Allah zindanı bana gülistana çevirdi." dedi.
Savunması sırasında zaman zaman ağlayan Şahin, cezaevinde Kur'an okuyup, tefekkür ettiğini anlattı.
"Yaşadığımız zaman ahir zaman dönemi." diyen Şahin, savunmasında ayetlere yer verdi.
Şahin, tamamına yakını dini içerikli olan beyanında, darbe girişimini "16 Temmuz kumpası" olarak nitelendirerek bu kumpasın Rus dehasının ürünü olduğunu ileri sürdü.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin etkisiz hale getirildiğini, NATO'nun işlemediğinin tüm dünyaya gösterildiğini iddia eden Şahin, Orta Doğu'da Rus etkinliğinin istendiğini ve başarıldığını öne sürdü.
Duruşmaya yarın (1 Mart) devam edilmek üzere ara verildi.
01.03.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinde görülen duruşmada, sözde yurtta sulh konseyi üyesi ve darbe girişiminin yaşandığı dönemde orgeneral rütbesinde olan eski YAŞ üyesi Akın Öztürk esasa ilişkin savunma yaptı.
Öztürk, slayt eşliğinde yaptığı savunmasında, 1970 yılında yemin ederek üniforma giydiğini, bugüne kadar ettiği yemine bağlı kalarak vatan ve cumhuriyetin bekası için yarım asra yakın pilotluk ve komutanlık yaptığını söyledi.
Öztürk, "Ülkeme sadakatle hizmet ettikten sonra tam da emekli olmaya karar vermişken ve hazırlanırken asılsız ve mesnetsiz suçlamalarla ne yazık ki vatan hainliğiyle yargılanıyorum. 15 Temmuz'daki hain darbe girişimiyle ilişkilendirilmek ve hainlik suçlamasıyla karşı karşıya kalmak, vatanı için canını verebilecek bir askere en büyük cezadır." diye konuştu.
Çocukluk ve gençlik yıllarında babası tarafından Atatürk ilke ve inkılapları ışığında, cumhuriyet sevdalısı olarak yetiştirildiğini savunan Öztürk, dolayısıyla aklını kiraya verip darbe girişimine katılmasının mümkün olamayacağını öne sürdü.
Öztürk, "Hain darbe girişimiyle hiçbir alakam yoktur. Hainlikten yargılanmak, cezaevindeki uygulamalar, hepsi ayrı ayrı gururumu kırıyor. Cumhuriyet düşmanı örgütün yaptıklarını öğrendikten sonra bu örgütle değerlendirilmektense keşke ölseydim de bu duruma maruz kalmasaydım." dedi.
Darbe girişimine katkısı olan, katılan, darbenin gerçekleşmesi için bilerek ve isteyerek çaba gösterenlerin eylemlerinin ağırlığına göre cezalandırılması gerektiğini söyleyen Öztürk, maddi gerçeği ortaya çıkarmak, tüm şüphelerin ortadan kaldırılması için şahit olduklarını söyledi. Öztürk, öğrendiklerini, duygularından arındırarak tüm çıplaklığıyla paylaşacağını söyledi.
Her kelimesinin doğru olduğunu öne sürdü
Öztürk, bu bağlamda savunmasında aktaracağı her kelimenin doğru olduğuna dair namusu ve şerefi üzerine ant içtiğini belirtti.
Darbe girişimi sırasında kendisi için linç kampanyası başlatıldığını savunan Öztürk, şöyle konuştu:
"Bu linç kampanyasına ilk olarak 15 temmuz gecesi saat 23.11'de henüz ben lojmanda kızımın evinde kalırken, Abidin Ünal'ın sırdaşı MİT görevlisi Sadık Üstün isimli kişi, cep telefonuyla Tümgeneral Yılmaz Uyar'ı arayarak, bunun bir FETÖ darbesi olduğunu, darbenin askeri kanadının bir numarasının da Akın Öztürk olduğunun değerlendirildiğini ve bu kalkışmayı engellenmek için gerekenlerin yapılacağını söyleyerek startı vermiştir. Bu görüşmeden hemen 20 dakika sonra beni arayan Abidin Ünal, Akıncı Üssüne gitmemi rica ediyor. Birileri anlaşmışlar, burada benim ismimi lanse ederek olaylara başlamışlar."
Darbe girişimi sırasında ve sonrasında hakkında yalan ile yanlış haberler yapıldığını öne süren Öztürk, bunlar hakkında beyanda bulundu.
İstanbul'daki düğüne izinde olması, babasının rahatsızlığı ve bir kız isteme durumundan dolayı gidemeyeceğini Mehmet Şanver'e söylediğini öne süren Öztürk, 15 Temmuz'da Ankara'ya geldikten sonra kızının evine gittiğini, filo komutanı damadının gelip "Hoşgeldin" dedikten sonra tekrar üsse gittiğini anlattı.
Emir astsubayının Genelkurmaya saldırı olduğuna yönelik telefonu üzerine aradığı Genelkurmay Karargahı, Hava Kuvvetleri Karargahı ve nöbetçi amirliğine, bazı komutanlara ve Genel Sekreter Veysel Kavak'a ulaşamadığını ileri süren Öztürk, Genelkurmay Harekat Merkezinde ulaştıkları birinin Mehmet Partigöç'ün bilgi verebileceğini söylemesi üzerine ona ulaşmaya çalıştığını savundu.
Öztürk, ancak çıkan emir astsubayının Partigöç'ün Genelkurmay Başkanı ile Akıncı Üssüne gittiğini ilettiğini belirtti.
Bu sırada Mehmet Şanver'in aradığını ve nerede olduğunu sorduktan sonra "Uçuşlar varmış. Haberiniz var mı?" dediğini anlatan Öztürk, haberdar olduğunu ancak anlam veremediğini ilettiğini söyledi.
Üsse "ışınlanmış"
Şanver'in daha sonra Abidin Ünal'ı telefona verdiğini belirten Öztürk, Ünal'ın da "Ağabey senin emrin hilafına darbe mi oluyor? Akıncıya git, orayı kontrol altına al, senin sözünü dinleyecek çocuklar var" dediğini, ancak üs komutanıyla görüştüğünü ve "Sizin de benim için de tehlike vardır dediğini iletmediğini" iddia etti.
Öztürk, şunları söyledi:
"Ben de Abidin Ünal ile 46 yıllık meslek arkadaşlığım hatırına 'Tabii' dedim. Ben atladım 'vın' diye gidiyorum. Işınlıyorum kendimi. Gitmeden önce Akıncı Üs Komutanını arıyorum. Telefonda Kubilay Selçuk’un sesini duyuyorum. O da, 'Ben de sizi arıyordum.' dedi. 'Komutanım operasyon var. Genelkurmay Başkanı sizi ve diğer komutanları sordu ve bekliyor, çağırıyor sizleri.' dedi. Ben de gittim."
Üsse girdiğinde karargah önünde maskeli ve kamuflajlı askerler gördüğünü anlatan Öztürk, üs komutanın odasında Hulusi Akar'ın yanı sıra Kubilay Selçuk ve Ömer Faruk Harmancık ile muhtemelen Hakan Evrim'in bulunduğunu söyledi. Öztürk, Genelkurmay Başkanına hitaben "Komutanım ne oluyor?" diye sorduğunu, onun da eliyle işaret ederek "Akın bunlar bu işi yapmışlar, bunlarla konuş, ikna et." dediğini ileri sürdü.
Bu soruyu sorduktan sonra da odaya, kapı önünde telefonla konuşan Mehmet Dişli'nin girdiğini belirten Öztürk, odada ayrıca kim olduğunu bilmediği bir de subayın yer aldığı iddiasında bulundu.
Öztürk, darbe girişimi olduğunu ilk defa Genelkurmay Başkanının ağzından duyduğunu iddia ederek, Genelkurmay Başkanı ve Mehmet Dişli ile olayları bir süre televizyondan takip ettiklerini ifade etti.
Akar'ın emirlerini iletmek üzere filoya gidişlerinden birinde, tam dönüp ayrılacakken "Arkamızda durulsaydı bu iş böyle olmazdı" diye söylendiğini duyduğunu belirten Öztürk, arkasında Ömer Faruk Harmancık'ı gördüğünü ve bu sözü söyleyen kişiyi o olarak değerlendirdiğini söyledi.
Öztürk, üsse sivil kıyafetiyle gittiğini ve üniforması olmadığı için bir astsubaydan pantolon aldıklarını, gömlek ve yıldız bulunduğunu, "soytarı kıyafeti" gibi bir kıyafet giydiğini ifade etti. Öztürk, "Mecburdum o ortamda." dedi.
Genelkurmay Başkanının yanına da bu kıyafetle gidip geldiğini ve onun emirleri doğrultusunda insanları ikna etmeye çalıştığını savunan Öztürk, 06.00'dan sonra 143. Filo'daki personel ikna olmaya başlayınca son durumu Genelkurmay Başkanına ilettiğini anlattı.
Öztürk, Akar'ın da "Tamam Akın, o zaman Başbakana beraber gidip bu işi anlatalım." dediğini ancak Başbakanla yaptığı telefon görüşmesinden sonra "Akın sen burada kal. Bunlara göz kulak ol. Senin kızının evi de burada, ben seni bir saat sonra aldırırım." dediğini savundu.
Oradan aldırılmadığını ancak Abidin Ünal ve Yaşar Güler'in de üste derdest edilmiş halde bulunduğunu öğrendikten sonra onları kurtarıp araçlarla buradan ayrıldıklarını ve Hava Kuvvetleri Komutanlığına gittiklerini anlatan Öztürk, bir ara helikopterle ayrılmak isterken açılan ateş sonucu bacağına gelen şarapnel parçalarıyla yaralandığını da öne sürdü.
Hava Kuvvetleri Karargahından çıkıp eve gittiğini ve 17 Temmuz 02.00'de Merkez Komutanlığına davet edildiğini ve sonrasında gözaltına alındığını ifade eden Öztürk, gözaltı sürecinde yaşadığını iddia ettiği kötü muameleyi anlattı.
Akın Öztürk, suçlamaları kabul etmedi
Öztürk, iddia makamının kendisini Mehmet Şanver'in düğününe gitmemesi, sözde atma listesinde Genelkurmay İkinci Başkanı olarak görevlendirilmesi, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın ikna edilememesi ve darbe girişiminin başarılı olması durumunda Genelkurmay Başkanlığı ve Yurtta Sulh Konseyi Başkanlığı'na getirilmesi, Mehmet Partigöç ile telefonla görüşmesine yönelik iddialarla suçladığını söyledi.
FETÖ'nün gerçekleştirdiği darbe girişimini planlayan ve organizasyonunu yapan sözde yurtta sulh konseyi içinde yer aldığı için 252 kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasının istendiğini ifade eden Öztürk, iddianamenin ve mütalaanın ciddi bir araştırma yapılmadan, dikkatsiz ve özensiz hazırlandığını öne sürdü. Öztürk, "Bu iddianame baz alınarak verilecek mahkeme kararı eksik ya da ön yargılıdır." dedi.
Mehmet Şanver'in kızının düğününe izinde oluşu, babasının rahatsızlığı ve bir kız isteme olayından dolayı gidemeyebileceğini düğün sahibine de ilettiğini savunan Öztürk, düğüne katılmamasının suç olmadığını söyledi.
Öztürk, sözde atama listesinde kendisine Genelkurmay İkinci Başkanlığı verilmesiyle ilgili suçlamaya yönelik, bu listenin nerede ne zaman hazırlandığını bilmediğini öne sürdü. Öztürk, "Bu cahiller kimse, beni konumumdan daha düşük bir makama atıyorlar. Dolayısıyla bu atama teamüllere aykırı. Bu düzenlemeyi yapan kişi belli ki sivil, yanlış yapıyor. Bana sorsalar 'Beni niye oraya atıyorsunuz kardeşim' derdim." diye konuştu.
Genelkurmay Başkanı'nın ikna edilememesi ve darbe girişiminin başarılı olması durumunda rızası olması halinde Genelkurmay Başkanı ve yurtta sulh konseyi başkanlığına getirileceğine yönelik suçlamayla ilgili Öztürk, bunda kendisinin bir rızası olmadığını, varsa da delilin olması gerektiğini ama bulunmadığını iddia etti.
Öztürk, gıyabında alınmış bu kararın kendisini bağlamayacağını, bu yüzden suçlamayı kabul etmediğini söyledi.
Genelkurmay Başkanı'nı ikna edecek ekibin içinde yer aldığına yönelik iddiaya karşılık da Öztürk, böyle bir girişimde bulunmadığını ileri sürdü.
Öztürk, Mehmet Partigöç ile görüşmesine yönelik suçlamaya karşılık, Genelkurmay Karargahını, Hava Kuvvetleri Karargahını ve nöbetçi amirliğini, Hava Kuvvetleri Genel Sekreteri Veysel Kavak'ı ve başka komutanları aradığını ancak ulaşamadığını, bu sırada Genelkurmay Harekat Merkezi'nden ulaştıkları kişinin bilgi almak için Partigöç ile görüşebileceklerini söylemesi üzerine onu aradığını savundu. Aramalarına rağmen Partigöç'e ulaşamadıklarını ancak telefona çıkan emir astsubayının, Genelkurmay Başkanı ile Akıncı Üssü'ne geçtiğini söylediğini iddia eden Öztürk, Partigöç ile görüşmediğini ileri sürdü.
Öztürk, darbe organizasyonunda bizzat yer almadığını, emir talimat vermediğini, 143. Filo'da toplanarak nerelerin vurulacağına yönelik alınan kararları iletmediğini de savundu.
Hava Kuvvetleri Karargahı ile Akıncı Üssü arasında irtibat sağlamadığını da öne süren Öztürk, Veysel Kavak'ı aradığında bir kadının çıktığını, yanlış aradığını düşünerek telefonu kapattığını söyledi. Öztürk, iki yıl önce aldığı numarayı Kavak'ın eşinin kullandığını da sonradan öğrendiğini öne sürdü.
FETÖ üyesi olmadığını, bununla ilgili bir delil de bulunmadığını savunan Öztürk, varsayımlara dayalı olarak tutukluluğunun sürdürüldüğünü iddia etti.
Kimseye minnet borcu olmadığını söyleyen Öztürk, hiçbir şeyi gizlemeden ve ilave yapmadan doğruları söylediğini ileri sürdü.
Öztürk’ün beyanlarının aksine, iddianameye göre elde edilen bulgular darbe girişiminde kendisinin yer aldığını gösteriyor.
Buna göre, darbe girişiminin yaşandığı gün İstanbul Moda Deniz Kulübünde Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının düğününe nikah şahidi olmasına rağmen çeşitli sebepler öne sürerek katılmayan düğüne Öztürk, İzmir’de tatil yaptığı kamptan 15 Temmuz'da Ankara Etimesgut Havaalanına geldi.
Buradan, kendi evi yerine kızının Akıncı lojmanlarındaki evine giden Öztürk, kuvvet komutanları bir bir derdest edilip Akıncı Üssüne getirilirken kendisine verilen görevi yerine getirmek için bekledi.
Darbecilerin gasbettiği uçaklar Ankara semalarında göründükten bir müddet sonra FETÖ'nün sivil imamları Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun Biniş'in olduğu 143. Filo'ya giden Öztürk’ün, darbe girişiminin başladığı saatlerde Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargahında, komutanın genel sekreteri eski albay Veysel Kavak ile telefon görüşmeleri yaptığı saptandı.
Sözde atama listesinde "Genelkurmay İkinci Başkanı" olarak yer alan Öztürk’ün, Genelkurmay Başkanının cuntanın başına geçmeye ikna edilememesi halinde Genelkurmay Başkanlığına getirilmesi planlanıyordu. Darbe girişiminin bastırılmasının ardından yakalanan Öztürk, ifadelerinde, sabaha kadar darbecilerle müzakere yaptığını ve onları bu işten vazgeçirmeye çalıştığını savundu.
Akıncı Üssünde Uçaksavar Tabur Komutanı olarak görev yapan Albay İbrahim Galin, ifadesinde, darbecilerin üsteki faaliyetlerini anlatırken, özellikle darbeci general Akın Öztürk'ün kalkışma başarısız olunca yaptığı takiyeyi şöyle anlattı:
"İçeride elleri ve ayakları kelepçelenmiş üst rütbeli askerler vardı. Bunları makasla kesip kurtardık. Bu sırada orada bulunan ancak derdest edilmediği her halinden belli olan Akın Öztürk de bana doğru yönelip, 'Beni de kurtardın Galin.' diyerek sarılmak istedi. Akın Öztürk'ün durumunu derdest edilenlerden farklı değerlendirdiğim için sarılma isteğini elimle iterek reddettim. Aralarında Akın Öztürk'ün de yer aldığı grup kendilerini Yuva- 4 misafirhanesine götürmemi istediler. Orada yaklaşık 10 generali ve üst rütbeli kişiyi kurtardıktan sonra Akın Öztürk, 'Diğer 6 kişi nerede?' diye sordu. Bu sözünden de Öztürk'ün aslında orada kaç kişi olduğunu önceden bildiğini fark ettim."
Savcının, mütalaasında tutuklu sanıkların mevcut halinin devamını istediği duruşmada daha sonra sanıklar ve avukatları tahliyeye yönelik taleplerini iletti.
Verilen müzakere arasının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, eski astsubay Halil İbrahim Karabal'ın tahliyesini kararlaştırdı.
Duruşma, 11-29 Mart'a ertelendi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 224 sanık (ilk 221) Darbe Ana Yap. (G.kurmay-Çatı)' davası
(02 Mart 2019, 14:13)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: