Ankara'da, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden bir gün önce açılan 75 sanıklı Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) Liderleri/Çatı davasında, tutuklu 7 sanıktan Hidayet Karaca, İlhan İşbilen, Alaeddin Kaya ve Kazim Avcı'ya "anayasayı ihlale teşebbüs" suçundan "ağırlaştırılmış müebbet" hapis cezası verilmesine ilişkin gerekçeli kararının yazımı tamamlandı. Kararda, örgütün nihai amacının cemaat zümre egemenliğine dayalı teokratik totaliter rejim kurmak olduğu, 17/25 Aralık'ta hükümetin istifasını sağlamaya yönelik eylemlerin anayasayı ihlal suçu oluşturduğu belirtildi. Kararda, güç dengesini ele geçirdiğini düşünen örgütün emniyet, adliye ve medya yapılanmasının, 2006'dan itibaren planlı ve sistemli iş birliğiyle kamu kurumlarında kitlesel tasfiyelere neden olan operasyon ve soruşturmalara başladığı ifade edildi.
19.01.2019 15:39 Ankara'da, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden önce açılan 75 sanıklı Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) Liderleri/Çatı davasında, tutuklu 7 sanıktan Hidayet Karaca, İlhan İşbilen, Alaeddin Kaya ve Kazim Avcı'ya "anayasayı ihlale teşebbüs" suçundan "ağırlaştırılmış müebbet" hapis cezası verilmesine ilişkin gerekçeli kararının yazımı tamamlandı.
16 Ocak'ta Ankara 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi, FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki hain darbe girişiminden bir gün önce açılan dava sonucunda verilen hükmün gerekçesini tamamladı.
Kararda, eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, kapatılan Zaman gazetesi eski İmtiyaz Sahibi Alaeddin Kaya, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in halasının oğlu Kazim Avcı'nın "anayasayı ihlale teşebbüs" suçundan "ağırlaştırılmış müebbet", Gülen'in avukatlarından Abdülkadir Aksoy, avukat Ali Çelik ve iş adamı Dilaver Azim'in ise "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 10 yıl 6'şar ay hapse çarptırıldığı hatırlatıldı.
Gerekçeli kararda, ölen sanık Cemal Uşak'ın davasının düşürüldüğü, aralarında haklarında yakalama veya yokluğunda tutuklama kararı bulunan terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen ile Osman Hilmi Özdil, Hamdi Akın İpek, Ekrem Dumanlı, Önder Aytaç, Şerif Ali Tekalan, Adil Öksüz ve Mahmut Akpınar'ın da bulunduğu 67 sanığın dosyalarının ayrıldığı kaydedildi.
Sanıklara verilen cezaların gerekçeleri hakkında ayrıntılı açıklamaların yer aldığı kararda, aynı zamanda FETÖ'nün yapısı, işleyişi, mali kaynakları ve kamu kurumlarına sızma stratejisi ele alındı.
Kararda, 15 Temmuz 2016'daki kanlı darbe girişiminin FETÖ üyesi askerlerce yapıldığı, bu kapsamda Türkiye'nin birçok yerinde darbe girişiminde yer aldıkları belirlenen sanıklar hakkındaki davaların karara bağlandığı hatırlatıldı.
Toplam 1295 sayfalık gerekçeli kararda, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün nihai amacının devleti tüm kurumlarıyla ele geçirip anayasal düzeni değiştirmek, sanık Fetullah Gülen'in kainat imamı olduğu, cemaat zümre egemenliğine dayalı teokratik totaliter rejim kurmak olduğu belirtildi. Kararda, örgütün kuruluşundan beri devleti ele geçirmek için sabırla çalıştığı, eğitim alanında örgütlenmeye önem veren örgütün kendisine mutlak itaatle bağlı 'altın nesil' yetiştirdiği vurgulandı. Örgütün, devletin kritik yerlerine sınavlarda usulsüzlük yaparak ve farklı yöntemlerle mensuplarını yerleştirdiğinin anlatıldığı kararda, "Örgüt 2006'dan itibaren planlı ve sistemli iş birliğiyle kamu kurumlarında kitlesel tasfiyelere neden olan operasyon ve soruşturmalara başladı" denildi.
KUMPAS DAVALARI
Örgütün operasyonları yapmadan önce elinde bulunduğunu ya da yönlendirdiği medya kuruluşları aracılığıyla kamuoyu oluşturduğu anlatılarak, Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarına vurgu yapıldı. Örgütün bu davalarda emniyet ve yargı yapılanmasının rol aldığı vurgulanarak, "Örgüt mensupları, örgütçe kurgulanan operasyonlarla, yüzlerce kişiyi, asılsız ihbarlar, uydurma iddialar, sahte deliller, usulsüz dinlemeler ve takiplerle gözaltına aldı. Devletin silahı ve zor kullanma yetkisi, cebir ve şiddet, tehdit, baskı, sindirme, korkutma yöntemleri kullanarak, hukuka aykırı şekilde soruşturma işlemleri sonrası yüzlerce kişi, tutuklanıp uzun yıllar cezaevinde bırakılmak suretiyle, hürriyetinden yoksun kılma suçu işlendi" ifadeleri kullanıldı. Ayrıca, örgütün yasa dışı yollarla elde ettiği görüntüler aracılığıyla tehdit ettiği iş adamlarından zorla 'himmet' adı altında para topladığı, para vermeyi kabul etmeyen kişilere yönelik adli ve idari soruşturma yapılacağı, tutuklanacağı ve ağır para cezaları uygulanacağı yönünde tehditlerde bulunduğu da delilleriyle anlatıldı.
MİT TIR'LARININ DURDURULMASI
Kararda, Terör örgütünün Türkiye'yi dünya kamuoyunda zor durumda düşürmek için önce medya aracılığıyla kamuoyu oluşturduğu, Türkiye'nin DEAŞ terör örgütüne yardım ettiği algısının yapıldığı belirtildi. Kararda, "Ülke itibarının bitirilmesi ve Suriye'deki savaşın içine çekilmesi, ülkenin illegal örgütlere yardım eden bir ülke imajı verilerek yalnızlığa itilmesi, radikal dini gruplara yardım algısı" oluşturulmaya çalışıldığı ve Suriye'ye insanı yardım malzemesi taşıyan MİT TIR'larının da bu amaçla durdurulduğu vurgulandı.
TALİMATLAR ÖRGÜT ELEBAŞI FETULLAH GÜLEN'DEN
Gerekçeli kararda, örgütün yayın organı Samanyolu TV'de yayınlanan 'Şefkat Tepe' dizisinin bazı bölümleri içerisinde 'Karanlık Karar Kurulu' sahnesinde, "Seçimler, açılımlar, saçılımlar, ekonomi, demokratik paket derken işbaşındakileri paketleme zamanı geliyor. Vurmanın tam zamanı. İçeriden ve dışarıdan ablukaya alınarak dostlarıyla araları açıldı. Yalnızlaştırılma projesi de başarıyla devam ediyor. Terörün yanından, siyasi, diplomatik ve ekonomik krizlerle sıkışan bir ülke hayal ediyoruz ve bunun olması için düğmeye basmış durumdayız" şeklinde oyuncular arasında diyalogların geçtiği aktarılarak şunlar kaydedildi:
"Bu diyaloglarla beraber 17 Aralık girişimiyle ilgili kamuoyunda yavaş yavaş algı çalışması yapılmaya başlandığı, bu diziden hemen sonra örgüt lideri Fetullah Gülen'in 14 Ekim 2013 tarihli 'Girdili Çıktılı Aktarmalı Suizan Virüsü' başlıklı konuşmasında 'altın ve altın vuruş' ifadelerini kullanarak 17 Aralık soruşturmasının temelinde bulunan altın mevzusuna değindiği, yine bahse konu dizinin 9 Kasım 2013 tarihli bölümlerinde oyuncular arasında geçen diyaloglarda 'altın ve altın vuruş' söylemleri kullanıldığı, örgüt lideri Fetullah Gülen'in de 14 Ekim 2013 tarihli konuşmasında 'altın' konusuna vurgu yaptığı, 24 Kasım 2013 tarihinde yapmış olduğu konuşmada da örgüt üyelerine hitaben 'Hiç durmadan yürüyeceksiniz' diyerek talimat verdiği, Fetullah Gülen'in konuşmasında geçen konuların aynısının dizide işlenerek 17-25 Aralık ve MİT TIR'ları olayına kadar giden sürecin başladığı örgüt üyelerine aktarıldığı, bu kapsamda ilerleyen dönemde gerçekleşmesi muhtemel soruşturmalar ve operasyonlar için kamuoyunda algı çalışması yapılarak, kamuoyunun şekillendirilmeye çalışıldığı tespit edilmiştir."
Sanıkların eylemleri, dijital incelemeler, MASAK ve emniyet raporları, savunmalar, tanık ifadeleri ve dava sürecinde dosyaya giren tüm evrakın detaylı yer aldığı gerekçeli kararda, FETÖ/PDY ile bağlantılı oldukları tespit edilen kamu çalışanlarının mesleklerinden ihraç edildikleri ve örgütün eylemlerine katılan çok sayıda kişi hakkında kamu davalarının açıldığı da belirtildi. Ayrıca haklarında dava açılan birçok FETÖ üyesinin de yurt dışında kaçak oldukları vurgulandı.
GEREKÇEDE 'ERGENEKON YOK' VURGUSU
Öte yandan Aydınlık gazetesinde gerekçeli kararın diğer bazı detayları da yer aldı. Kararda, 1983-2014 yılları arasındaki dönemde TSK’dan FETÖ kapsamında 400 kişinin ihraç edildiği kaydedildi. Ayrıca, Ergenekon Davası’nda kişilere sahte delillerle iftira atıldığı vurgulandı. Kararda, FETÖ’nün nihai hedefinin başta Türkiye olmak üzere dünya üzerinde güç haline gelerek ideolojisini hakim kılarak dünya egemenliğini kurmak olduğu kaydedildi.
15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan 75 sanıklı FETÖ Çatı Davası’nda 8 Haziran 2018’de karar çıkmıştı. Karara göre; tutuklu 7 sanıktan Hidayet Karaca, İlhan İşbilen, Alaeddin Kaya ve Kazim Avcı’ya ‘Anayasa’yı ihlale teşebbüs’ suçundan ‘Ağırlaştırılmış müebbet’ hapis cezası verilmişti. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, örgüt elebaşı Fetullah Gülen, örgütün sivil imamı Adil Öksüz ve kapatılan Zaman gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın da aralarında bulunduğu firari 67 sanık hakkındaki dosyanın ise ayrılmasını kararlaştırmıştı. Mahkeme verdiği kararın gerekçesini de tamamladı.
SİVİL LİSEDEN GELENLERE TORPİL
FETÖ’nün askeri yapılanmasına yer verilen gerekçeli kararda şunlar kaydedildi: “Genelkurmay Başkanlığı 1983-2014 yılları arasındaki dönemde TSK ile ilişiği kesilen Fetullah Gülen grubuna mensup personel sayısını bildirmiştir. Bu süre içerisinde toplam 400 TSK personeli bu yapı mensubiyeti sebebiyle YAŞ kararı ile TSK’dan ihraç edilmiştir. TSK’da 2003 yılından sonra FETÖ mensubu olduğundan dolayı hiç kimsenin ilişiği kesilmemiştir. Harp Okullarında da FETÖ tarafından yapılan tasfiyeler araştırılmıştır. Harp Okullarından en çok öğrencinin 2007-2013 yılları arasında atıldığı, altı yıl içinde bütün Cumhuriyet tarihi boyunca harbiyeden atılan öğrenciden fazla öğrenci atıldığı tespit edilmiştir. Harp Okullarında askeri liseden gelenlere baskı uygulanıp harbiyeden atılmaya zorlanırken sivil liseden gelenler korunmuş, Harp Okullarında askeri liselerin ağırlığı bilinçli olarak azaltılmıştır.”
DERİN DEVLET KLİŞESİ
FETÖ’nün 2005-2014 yılları arasında kamuoyunu etkileyen ülkede gündem oluşturan siyasi sosyal ve ekonomik düzeni etkileyen soruşturma ve davalar yürüttüğü kaydedilen gerekçeli kararda, “Bu soruşturmaların bir kısmı örgütün beklediği hedefler elde edildiği için işlemsiz bırakılmış; önemli bir kısmı davaya dönüşmüştür. Ancak ‘Asrın davası’, ‘Asrın yolsuzluğu’, ‘Derin devlet’ ve ‘Darbecilerle mücadele’ gibi klişe etiketlerle sunulan ve algı ile perdelenen hakikatler ortaya çıkmış, sahte deliller üzerine kurulu bu davalar beraat kararlarıyla sonuçlanmıştır” ifadeleri kullanıldı.
ERGENEKON’UN KUMPAS OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI
FETÖ tarafından, sözde devlet içerisindeki derin bir gizli yapının tasfiyesi amacıyla ‘Ergenekon soruşturması’ adı altında soruşturmalara başlandığı hatırlatılan gerekçede, şöyle devam edildi: “Bu davada sahte deliller kullanılmış, suç işlemediği kesin şekilde bilinen kişilere iftira edilmiştir. Örgüte karşı toplum kesimlerine yönelik uydurma iddialarla başlatılan operasyonlar sonucu delilsiz, hukuka aykırı, adli hatalar ve sahte delillerle sürdürülen bu davaların bir kumpas-komplo olduğu yıllar sonra ortaya çıkmıştır. Ergenekon isimli bir terör örgütünün gerçekte olmadığı daha sonra yargı kararlarıyla anlaşılmıştır.”
Kumpas şehitlerine yer verildi
ÖTE yandan kararda, örgütün bazı soruşturmalarda kişilerin evlerine veya iş yerlerine delil olabilecek materyaller, bomba ve silah bırakılıp daha sonra aramada bulunmuş gibi evrak düzenlendiği belirtilerek şu görüşlere yer verildi: “Cezaevi koşulları, yaşanan olaylar neticesi ile psikolojilerinin bozulması nedeniyle bazı kişiler intihar etmiş, bazı kişiler ise cezaevinde vefat etmiştir. Kaşif Kozinoğlu cezaevinde kalp krizi geçirerek vefat etmiştir. Yarbay Ali Tatar kendisine yapılanları gururuna yediremediğinden intihar etmiştir. Cem Aziz Çakmak cezaevinde kanser teşhisi konduktan sonra tedavi gördüğü GATA’da, Murat Özenalp tutuklu bulunduğu cezaevinde beyin kanaması sonucu, haksız tutuklamalar nedeniyle Ergenekon soruşturmasında tutuklanan Kuddusi Okkır cezaevinde yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle vefat etmiştir.”
‘İktidar kandırılmış gibi’
FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden bir gün önce açılan davada, sanıklar Hidayet Karaca, İlhan İşbilen, Alaeddin Kaya ve Kazim Avcı’ya “anayasayı ihlale teşebbüs” suçundan “ağırlaştırılmış müebbet” hapis cezası veren Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 1295 sayfalık gerekçeli kararında FETÖ’nün Ergenekon, Balyoz kumpasları, 17-25 Aralık operasyonları, MİT TIR’larının durdurulması gibi birçok eylemi ayrıntılarıyla anlatıldı. Yargıtay’ın FETÖ için 17-25 Aralık 2013’ü milat kabul etmesine karşın, mahkemenin bizzat gerekçeli kararında Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını da anlatması örgüt suçu açısından sınırı 2007’lere kadar çekmiş oldu.
Gerekçeli kararda mahkeme, AK Parti Hükümetini “FETÖ’nün en büyük mağduru” olarak gösterdi. Özellikle Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının anlatıldığı bölümde, FETÖ’nün sahte belgelerle ve askeri vesayet korkusuyla hükümeti kandırdığı ima edildi ve şöyle denildi:
“Hükümete ülke içerisindeki en önemli işleri cemaat yapıyor görüntüsü ve ayarı verilerek kendilerinin vazgeçilmez olduğunu ifade eden örgüt, bölücü terör örgütüne karşı polis ve özel yetkili mahkemelerdeki yargı mensupları ile mücadele verdiğini iddia ederek gerçekte hükümetin değil cemaatin politikalarını uygulamıştır. Cemaatin polis ve yargıdaki elemanlarınca askeri vesayetle mücadele yapılıyor görüntüsünü veren örgüt, topluma vazgeçilmez bir güç olduğunu ifade etmiştir. Örgütün etkin olduğu yargı ve yüksek yargıda askeri vesayetle mücadele edildiğine dair verilen kararlar bu gücü pekiştirip örgütün hâkimiyetini her gün daha da güçlendirmiş ve örgüt ülke içerisindeki mutlak fiili tek otoriteye dönüşmüştür.”
Türkiye’de 2002-2007 yılları arasında örgütlenmesini ve devlet içindeki kadrolaşmasını tamamlayan Fetullah Gülen grubunun 2007 yılından itibaren icraatlarına başladığı ifade edilen kararda, TSK’nin bile darbe soruşturmaları iddiasıyla sindirildiği ifade edildi.
Öksüz, istenildi
Gerekçeli kararda 15 Temmuz darbe girişiminin firari sanığı Adil Öksüz’ün Almanya’dan istenilmesi için iade talepnamesi hazırlandığı anlatıldı. Gerekçeli kararda bir dönem Gülen cemaati içinde yer alan kritik isimlerin tanık olarak verdikleri ifadelere yer verildi.
DETAYLAR
Gerekçeli kararda, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün nihai amacının devleti tüm kurumlarıyla ele geçirip anayasal düzeni değiştirmek, sanık Fetullah Gülen'in "kainat imamı" olduğu, cemaat zümre egemenliğine dayalı teokratik totaliter rejim kurmak olduğu belirtildi.
Örgütün ideolojisine göre, devleti ve devlet kadrolarını ele geçirmenin "fetih" olarak adlandırıldığı, örgütün amaçlarına ulaşmak için verdiği mücadelenin "cihat" olarak görüldüğü ifade edilen kararda, örgütün nihai amacının Türkiye'deki anayasal düzeni değiştirmek ve yerine örgüt ideolojisine göre bir düzen kurmak olduğunun tüm delillerden anlaşıldığı bildirildi.
Örgütün devleti ele geçirip anayasal düzeni değiştirmek için 35-40 yıl vadeli planlama yaptığı, hedeflerine adım adım ulaşmayı öngördüğü kaydedilen kararda, örgütün sabırla faaliyetlerini büyük gizlilik içinde yürüttüğüne işaret edildi.
Örgüt ideolojisi doğrultusunda verilen eğitimle "altın nesil" adı verilen, örgüt elebaşı ve örgüte mutlak itaatle bağlı olan, örgüt liderinin emirlerini sorgulamadan yerine getiren mensuplar yetiştirildiği anlatılan kararda, örgüt militanı haline gelen örgüt mensuplarının devlet kurumlarına yerleşmesi sağlanarak, devletin tüm stratejik kurumlarında kadrolaşmaya gidildiği ve devlet içerisinde paralel devlet yapılanması oluşturulduğu vurgulandı.
Gerekçeli kararda, örgütün aynı zamanda sivil toplum kesiminde örgütlendiği; eğitim kurumları, şirketler, holdingler, banka, medya kuruluşları, dernekler, vakıflar kurarak devleti ve toplumu kuşattığı belirtildi.
Örgüt ideolojisinde güç dengesinin örgüt lehine döndüğünde devleti ele geçirmek için harekete geçilmesinin öngörüldüğüne yer verilen kararda, "güç dengesini ele geçirdiğini düşünen FETÖ/PDY'nin emniyet, adliye ve medya yapılanmasının, 2006'dan itibaren planlı ve sistemli iş birliğiyle kamu kurumlarında kitlesel tasfiyelere neden olan operasyon ve soruşturmalara başladığı" kaydedildi.
Kararda ayrıca, "Başta TSK olmak üzere emniyet, adliye ve sivil toplumun önemli kesimleri baskı altına alınarak medya tarafından sistemli ve planlı bir şekilde yapılan algı yönetimiyle, yapılan soruşturmalar ve açılan davalar sonucu tüm toplum kesimleri korkutulup baskı altına alınmış, TSK ve emniyette örgüte karşı veya engel olabilecek kadrolar tasfiye edilerek, bu kritik görevlere örgüt mensuplarının gelmesi sağlanmıştır." değerlendirmesinde bulunuldu.
- Anayasayı ihlale yönelik suçlar
Kararda, FETÖ/PDY örgüt mensuplarınca örgütün amaçlarını gerçekleştirmek için 2006-2013 arasında anayasayı ihlal suçunu oluşturmaya yeterli ve elverişli olduğu "araç suçlar" işlendiği ifade edildi.
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk olarak bilinen soruşturma ve davalarda devletin yargı yetkisini kullanan örgüt mensupları ile emniyet teşkilatındaki örgüt mensuplarının, örgütçe kurgulanan operasyonlarla, yüzlerce kişiyi, asılsız ihbarlar, uydurma iddialar, sahte deliller, usulsüz dinlemeler ve takiplerle gözaltına aldığı, bunların örgüt medyası tarafından profesyonelce yapılan algı operasyonları ile birlikte gerçekleştirildiği kaydedilen kararda, şöyle denildi:
"Bu kapsamda, örgütün emniyet ve yargı yapılanmasındaki mensuplarının devletin silahı ve zor kullanma yetkisini, cebir ve şiddet, tehdit, baskı, sindirme, korkutma yöntemleri kullanarak, hukuka aykırı şekilde yapılan gözaltı ve soruşturma işlemleri sonrası tutuklanıp uzun yıllar cezaevinde kalmak suretiyle soruşturma ve davaya maruz bırakılan kişilerin hürriyetinin kısıtlanması suretiyle örgüt mensuplarının cebir ve şiddet uygulamalarıyla yüzlerce kişi hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlendiği anlaşılmıştır."
Kararda, FETÖ/PDY mensuplarınca işlenen "anayasayı ihlal" suçu yönünden araç suç niteliğindeki bir diğer suçun ise "yağma ve yağmaya teşebbüs" olduğu ifade edildi. Örgütün hukuka aykırı olarak elde ettiği ses ve görüntü kayıtlarının medyaya servis edileceği şantajı ve tehdidiyle esnaf ve iş adamlarından zorla "himmet" olarak örgüte yardım ve bağış topladıkları anlatılan kararda, örgüte yardımda bulunmayı kabul etmeyenlerin de haklarında adli ve idari soruşturma yapılacağı, tutuklanacağı ve ağır para cezaları uygulanacağı yönünde tehdit edildikleri kaydedildi.
Kararda, "Bir kısım kişiler hakkında, bu tehditlere rağmen örgütün istediği para veya araziyi vermemeleri üzerine, mali yönden idari soruşturma ve cezalar, adli yönden hukuka aykırı soruşturmalar ve davalar açıldığı, örgütün gelir ve himmet toplamak için kişileri tehdit ettiği, bu şekilde örgütün yağma ve yağmaya teşebbüs suçlarını işlediği anlaşılmıştır." denildi.
- 17/25 Aralık ve MİT tırlarının durdurulması
Gerekçeli kararda, "FETÖ/PDY örgüt mensuplarınca 17/25 Aralık 2013 tarihlerinde gerçekleştirilen hükümeti yıkmaya teşebbüs eylemlerinin, anayasayı ihlal suçu yönünden vahim bir araç suç olarak görülebileceği" belirtilerek, "esasında örgütün bu eylemlerle siyasi ve ekonomik kriz ve kaos ortamı oluşturarak hükümeti iş göremez hale getirip istifaya zorladığı" vurgulandı.
"Hükümetin iş göremez hale getirilmesi ve istifasını sağlamaya yönelik eylemlerin aynı zamanda anayasayı ihlal suçunu oluşturduğu" ifade edilen kararda, örgütün "anayasayı ihlal" suçu yönünden işlediği bir başka suçun ise MİT tarafından kullanılan insani yardım tırlarının durdurulması olduğuna vurgu yapıldı.
Hükümet tarafından 17/25 Aralık 2013 tarihlerindeki darbe girişimi püskürtülerek, örgütün emniyet, yargı ve medya yapılanmasına yönelik operasyonlara başlanması üzerine, 1 ve 19 Ocak 2014'te MİT'in kullandığı insani yardım tırlarının örgütçe durdurulması suretiyle devletin Suriye'deki terör örgütlerine yardım ettiği intibaının oluşması istendiği belirtilen kararda, dış güçler vasıtasıyla devletin ve hükümetin zora sokulup kaos ortamı yaratılmasının amaçlandığı bildirildi.
Kararda, şunlar kaydedildi:
"Yukarıda anlatılan ve örgüt mensupları tarafından örgüt amaçlarının gerçekleştirilmesi için işlenen suçların Anayasayı ihlal suçu yönünden vahim nitelikteki araç suçlar olduğu anlaşılmıştır. Hukuk kılıfı altında hukuka aykırı şekilde örgüt liderinin ve örgüt imamlarının emir ve talimatları ile örgütün yargı, emniyet, jandarma ve medya yapılanmasındaki mensupları tarafından örgütün devleti ele geçirip anayasal düzeni değiştirmek ve örgüt ideolojisini hakim kılmak amacıyla örgüt tarafından yapılan planlama ve strateji doğrultusunda cebir şiddet tehdit korkutma ve baskı altına alma yöntemleri kullanılarak gerçekleştirilen eylemlerin, Anayasayı ihlal suçunu oluşturduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda anlatılan eylemlere katılan yargı emniyet ve jandarmada personeli FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bağlantılı olduklarından mesleklerinden ihraç edilmişler, haklarında aralarında örgüt lideri ve örgütün medya mensuplarının da bulunduğu birçok kişi ile birlikte haklarında ilgili suçlardan kamu davaları açılmıştır."
- Hüküm
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, dava sonucunda eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, kapatılan Zaman gazetesi eski İmtiyaz Sahibi Alaeddin Kaya, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in halasının oğlu Kazim Avcı'yı "anayasayı ihlale teşebbüs" suçundan "ağırlaştırılmış müebbet", Gülen'in avukatlarından Abdülkadir Aksoy, avukat Ali Çelik ve iş adamı Dilaver Azim'i "silahlı terör örgütü üyesi olmak" suçundan 10 yıl 6'şar ay hapse çarptırmıştı.
Mahkeme, yargılama sırasında ölen bir sanık hakkındaki davayı düşürmüş, örgüt elebaşı Fetullah Gülen, Ekrem Dumanlı, Hamdi Akın İpek ve Adil Öksüz'ün de arasında bulunduğu sanıklar hakkındaki kamu davasını ayırmıştı.
Sanık eski milletvekili İlhan İşbilen'in örgütün kurucularından olduğuna, elebaşı firari sanık Fetullah Gülen'e ilk biat eden kurucu çekirdek kadrosunda yer aldığına dikkat çekildi.
İşbilen'in örgütün en üst düzey karar organı sözde "Başyüceler Heyeti"nde yer aldığı, örgüt elebaşından aldığı özel ve gizli görevleri yerine getirdiği ifade edildi.
Örgütün politika ve stratejilerinin belirlenmesinde söz sahibi isimlerinden olduğu ifade edilen İşbilen'in, üst düzey devlet yetkilileri, siyasiler, azınlıkların dini cemaat liderleri, medya sahipleri, yabancı devlet ve din adamları ile ilişkilerin yürütülmesinde de görev aldığı belirtildi.
Sanık İşbilen'in, örgütün şifreli haberleşme programı ByLock'u beş ayrı telefon hattında kullandığı, söz konusu programa 48 bin 800 kez erişim sağladığı kaydedildi.
- "Gülen'in en çok güvendiği adamı"
Sanık Alaeddin Kaya'nın da örgüt elebaşı Gülen'in en çok güvendiği danışmanı ve sözcüsü, bu rolüyle örgütün üst düzey yöneticilerinden olduğu vurgulandı.
Kapatılan Zaman gazetesinin yöneticiliğini yapan Kaya'nın ayrıca ByLock kullanıcısı olduğu bildirildi.
Kaya'nın programa 159 kez giriş yaptığı, 81 mesaj alıp 44 kez mesaj gönderdiği, yazışma grubundaki 21 kişinin sanığı, "Alaeddin abi", "Kaya bey," şeklinde kaydettikleri ifade edildi.
Sanığın Edremit'deki evindeki aramada cüzdanında 1 ABD doları ile sanık Gülen'in kitabının el geçirildiği kaydedildi.
- "Üst düzey bürokratlardan sorumlu"
FETÖ elebaşı Gülen'in akrabası ve örgüt yöneticilerinden Kazim Avcı'nın ise örgütün mahrem hizmetlerinden sayılan eğitim yapılanması sorumlusu olduğu, daha sonra örgütün tayin heyetinde yer aldığı belirtildi.
Avcı'nın son olarak örgütün "irşat" sorumlularından olduğu, örgüte ait Mehmet Akif Kültür Derneğinin Başkanı olarak örgüt içinde muhalif ve küskünleri etrafında toplayarak örgütten kopmaları önlemek için faaliyet yürüttüğü anlatıldı.
Avcı'nın Ankara'daki üst düzey bürokratlara sohbet toplantıları yaptığı, örgütün Türkiye genelinde düzenlediği toplantılara konuşmacı olarak katıldığı aktarıldı.
- "Karaca, örgütün medya imamı"
Sanık eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın da bir dönem örgütün İzmir Çankaya bölge sorumluluğu yaptığı, kapatılan Zaman gazetesi İzmir ve Ankara bölge idareciliğinde bulunduğu, daha sonra örgütün yayın organı Samanyolu Medya Grup Başkanlığını yaptığı hatırlatıldı.
Karaca'nın örgütün televizyon, radyo ve internet sitelerinden oluşan medya grubundan sorumlu imamı ve örgüt yöneticisi olduğu vurgulandı.
Karaca'nın doğrudan örgüt elebaşı Gülen'den talimat aldığı hatırlatılan gerekçeli kararda, bu kapsamda Karaca ile Gülen arasında geçen bir telefon görüşmesine yer verildi.
Dijital materyallere ilişkin inceleme raporlarında, Karaca'nın Gülen'in fotoğrafları, video kayıtları, çok sayıda sohbet ve sözde vaazlarına ait video kayıtlarının tespit edildiğine işaret edilen kararda, Karaca'nın mahkeme huzurundaki savunmasında da FETÖ'yü cemaat veya hizmet hareketi olarak adlandırdığı aktarıldı.
FETÖ'nün medya yapılanmasının sistemli ve planlı bir şekilde örgütün emniyet ve adliye yapılanmasıyla hareket ederek örgüt elebaşının talimatları doğrultusunda hareket ettiği vurgulanan kararda, Karaca'nın da bu sürecin aktörlerinden olduğu yer aldı.
- "Üst düzey yönetiminde görev aldılar"
Sanıklar İşbilen, Kaya, Avcı ve Karaca'nın örgüt elebaşı Gülen ile doğrudan irtibatlı oldukları, onunla doğrudan görüşebilen sınırlı sayıdaki örgüt yöneticilerinden oldukları vurgulandı.
Söz konusu isimlerin örgüt elebaşından talimat aldıklarının, örgüt politikalarının belirlenmesinde ve uygulanmasında söz sahibi olduklarının, uzun yıllardır örgüte yöneticilik yaptıklarının altı çizildi.
Bu nedenle örgütün ideolojisini ve nihai amacını çok iyi bildikleri, örgütün devleti ele geçirip anayasal düzeni değiştirip sanık Gülen'in sözde kainat imamı olduğu zümre egemenliğine dayalı teokratik totaliter düzen getirmek istediklerine dikkat çekilen kararda, şu tespite yer verildi:
"Bu amacı gerçekleştirmek için örgüt stratejisi doğrultusunda örgüt faaliyetlerine katıldıkları, çoğunluğu suç teşkil eden örgüt faaliyetlerini örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi için düzenledikleri, uyguladıkları veya onayladıkları, örgüt amaçlarının gerçekleştirilmesi için örgüt politikası haline getirilen ve suç teşkil eden bir çok faaliyetin örgüt tarafından sistematik şekilde uygulandığını bildikleri, örgütün devlette kadrolaşması, mali kaynakları, finans yapısı, yurt dışı faaliyetlerinin finansmanı gibi örgüt faaliyetlerinden haberdar olup örgütün üst düzey yönetimin birimlerinde görev alarak örgütün amacı ve bu amacı gerçekleştirmek için alınan kararlar ve icra edilen faaliyetlerin suç olduğunu bilerek kasten işlenmesine iştirak ettikleri veya onayladıkları veya işlenmesiyle gelir, prestij, bilgi, kadrolaşma gibi imkanlar sağlayan örgüt yararına suçlarda örgüt üyelerini yönlendirip teşvik etmeleri emir talimat vermeleri nedeniyle sorumlu oldukları için örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen tüm suçlardan cezalandırılmaları gerekmektedir."
Bu kapsamda sanıklara "anayasal düzeni ihlal" ettikleri gerekçesiyle Türk Ceza Kanunu'nun 309. maddesi gereğince birer kez "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasına çarptırıldığı aktarıldı.
- "Üç sağına üyelikten ceza"
Gerekçeli kararda, haklarında "örgüt yöneticiliğinden" iddianame hazırlanan sanıklar iş adamı Dilaver Azim ile avukatlar Abdülkadir Aksoy ve Ali Çelik'in (1972 doğumlu), örgüt yöneticisi olduklarına dair somut ve kesin bir delil elde edilemediği belirtildi.
Sanıklar Azim, Aksoy ve Çelik'in, örgüt ile organik bağının bulunduğu, örgüt hiyerarşisi içerisinde üye konumunda yer aldıkları, örgüt yöneticileriyle görüşmek, örgüte ait toplantılara katılmak, örgüte ait haberleşme araçları kullanmak, örgüte bağlı vakıf ve derneklerde görev almak, örgüt ideolojisini benimseyip bu doğrultuda faaliyet göstermek gibi eylemlerde bulundukları ifade edilen gerekçeli kararda, sanıkların "silahlı terör örgütü üyesi" oldukları vurgulandı.
Bu suç kapsamında söz konusu isimlerin, 10 yıl 6'şar ay hapisle cezalandırıldıkları anımsatıldı.
Paralel yapı-11 Aralık (2015) 'Ankara 75 sanık (ilk 71) (Çatı) Lider Kadrosu' davası (bitti)
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
(19 Ocak 2019, 15:39)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: