Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında İstihbarat Daire Başkanlığını ele geçirme ve darbe girişimi süresince tüm Türkiye'de istihbarat fonksiyonlarını işlevsiz hale getirme çabası içerisinde oldukları gerekçesiyle çoğu dairenin eski çalışanı 32 kişinin yargılanmasına başlandı.
12.01.2019 13:04 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında İstihbarat Daire Başkanlığını ele geçirme ve darbe girişimi süresince tüm Türkiye'de istihbarat fonksiyonlarını işlevsiz hale getirme çabası içerisinde oldukları gerekçesiyle çoğu dairenin eski çalışanı 32 kişinin yargılanmasına başlandı.
07.01.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatları katıldı.
Mahkeme Başkanı Bahtiyar Çolak, bazı sanıklar hakkında çeşitli mahkemelerde açılan davaların mevcut davayla birleştirildiğini açıkladı.
Davada ilk olarak tutuklu sanıklardan Yusuf Ziya Sarı'nın savunması dinlendi. Sarı, silahlı terör örgütü üyeliği ve yöneticiliği ile ByLock kullandığı suçlamalarını reddederek, 'Hakkımda geçerli hiçbir tanık beyanı bulunmamaktadır. Tutuklanana kadar İstihbarat Daire Başkanlığında çalıştım. Hiçbir illegal eylem yapmadım.' dedi.
Sarı, Mahkeme Başkanı Çolak'ın 'İstihbarat Daire Başkanlığının ana sunucusuna paralel sunucu kurulduğu, sizin de o sunucuya bağlandığınız iddia ediliyor. Ne diyorsunuz?' sorusuna ise 'Kesinlikle böyle bir şey yapmadım.' yanıtını verdi.
Sanıklardan Abdulkerim Canbay, İstihbarat Dairesi Başkanlığında sözleşmeli bilişim mühendisi olarak çalışmaya Nisan 2014'te başladığını, Ocak 2015'te ise kendi isteğiyle kurumdan ayrıldığını anlattı.
Bir kişinin, kendisinin örgütün sohbetlerine katıldığı iddiasında bulunduğunu belirten Canbay, 'kesinlikle hiçbir sohbete gitmediğini, Bank Asya hesabını faizsiz bankacılık hassasiyeti nedeniyle 17/25 Aralık'tan önce açtığını, 15 Temmuz gecesi de darbecilere karşı sokağa çıktığını' ifade etti.
Canbay'ın avukatı, müvekkili hakkındaki dosyanın ayrılması talebinde bulundu.
'Zaten Önder Sav'ın telefonunda kriz çıktı'
Sanıklardan Volkan Göçer, ODTÜ'de bilgisayar üzerine eğitim gördüğünü, sonrasında sivil memur olarak Polis Akademisinde çalışmaya başladığını anlattı.
FETÖ'yle, 'terör örgütü' olarak tanımlanmadığı dönemde ilişkili olduğunu kabul eden Göçer, 'Böyle bir dönemde, dini amaçlarla bu yapının toplantılarına gitmemin suç olduğunu düşünmemekteyim. Benim bu yapıyla ilişkimi kesmem, 17/25 Aralık'tan dört yıl öncedir. Bayrağımız dünyanın her tarafında dalgalansın diye verdiğim paranın, Burak Açıkalın'a kira parası olarak verildiğini görünce şok oldum. 2009'da ilişkimi kestim.' diye konuştu.
Savunması sırasında, emniyette eski şube müdürü olan Veli Özdemir'in kendisinden Nokia telefonlarda ortam dinlemesini sağlayacak bir program yapmasını istediğini bildiren Göçer, 'Amirimin o an için FETÖ/PDY üyesi olduğunu bilmemem nedeniyle hukuka uygun geldi. Ama çok teknik bilgiler gerektiren bu programı yerine getiremedim. Siyasi casusluk maksadıyla dinleme yapılmışsa, benim yazdığım programla olmamıştır.' ifadelerini kullandı.
Göçer, bir gün işe geç gelmesi nedeniyle Özdemir'in kendisine kızdığını, tartışmaya başladıklarını ve o sırada Özdemir'in, 'Zaten Önder Sav'ın telefonunda da kriz çıktı.' dediğini ifade ederek, 'Bu sözünden, 'Zaten canım sıkıldı, bir de senin geç gelmelerinle uğraşmayalım.' demek istediğini düşündüm. Ama benim, Önder Sav'ın dinlenmesiyle herhangi bir ilgim olmadı.' dedi.
Çocuklarının ismi Pensilvanya'dan
Mahkeme Başkanı Çolak, sanığa, FETÖ ile ilişkisini 2009'da kestiğini söylediğini, ancak iddianamede 2010 ve 2015 doğumlu çocuklarına ne isim koyacağını sorduğu Seyfettin Gör'ün bizzat FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'den 'Sinan' ve 'Hakan' isimlerinin geldiğini söylediğinin bildirildiğine dikkati çekti.
'Fiziksel olarak irtibatımızı 2009'da kopardık ama zihnen bir anda irtibatı koparamıyorsunuz.' ifadesini kullanan Göçer, örgütün 'emniyet imamı' olduğunu söylediği Seyfettin Gör ile 'iyi bir insan olduğu için arada görüştüğünü' kaydetti.
Başkan Çolak, Göçer'e ABD ve Hindistan'a yaptığı ziyaretleri de sordu. Göçer, 2008'deki ABD ziyareti öncesinde Seyfettin Gör'e, 'Fetullah Gülen ile görüşebilir miyim?' diye sorduğunu, onun da 'Birini arayayım, seni alsın, götürsün.' dediğini aktardı.
Göçer, 'ABD'ye gittim, tanımadığım kişi beni alarak Fetullah Gülen'e götürdü.' şeklinde konuştu.
Hindistan ziyaretinden bahseden Göçer, Veli Özdemir'in, Nokia'nın belli bir model telefonunda ortam dinlemeyi sağlayacak yazılımı yapamaması nedeniyle kendisine kızdığını söyledi ve şöyle devam etti:
'Birkaç ay sonra bana 'Bunu yapan şirket var mı, araştır.' dedi. Birlikte Hindistan'a gittik, yazılımı inceledik. Koda baktım, sorun olmadığını söyledim. Son gün bana 'Otelde kal.' dedi, kendisi gitti. Sonra Türkiye'ye döndük. Özdemir'in ortam dinleme yazılımını alıp almadığını bilmiyorum ama getirdiğini düşünüyorum.'
Başkan Çolak, Özdemir'in 'Önder Sav'ın telefonunda da kriz çıktı.' sözüne dönerek, 'Milletvekili hakkında soruşturma, kovuşturma izne tabi. Sizin soruşturma yapma izniniz yok. Bunu neden bildirmediniz?' sorusunu yöneltti. Göçer, bu soruya ise 'korktum' karşılığını verdi.
Sanıklardan Eyüp Liste ise Hacettepe Üniversitesi Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun olduğunu, 2015 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesinde çalışmaya başladığını söyledi.
Liste, 'İstihbaratta çalışmaya başladığımdan günden itibaren casusluk sayılacak hiçbir faaliyetim olmadı. Böyle bir suça da şahit olmadım. Hakkımdaki bu suçlamaların düşürülmesini talep ediyorum.' dedi.
Eyüp Liste, örgütte talebe mesulü konumunda bulunduğu ve kod adının 'Ensar' olduğu yönündeki tanık beyanlarını kabul etmedi ve atfı cürüm niteliğindeki bu iddiaların dosyadan çıkarılmasını istedi.
ByLock kullandığı yönündeki iddiayı da kabul etmeyen Liste, mahkeme başkanının, ByLock şifresi olarak kod adı olan 'Eyüp'ü kullandığını hatırlatması üzerine, 'Benim böyle bir kod adım yok. Bu yöndeki tanık beyanlarını kabul etmiyorum. Ayrıca ByLock tespit tutanağı polisler tarafından tanıkların önüne konulmuş olabilir. Bu yapılmayacak bir şey değil.' karşılığını verdi.
Bazı sanıklar savunmalarını hazırlayamadıklarını belirterek, süre talep etti. Duruşmada, ifadesi alınan Yusuf Keten, Selim Temur ve Enes Kara da suçlamaları reddetti.
Beyanların ardından mahkeme başkanı, yarın devam etmek üzere duruşmayı tamamladı.
09.01.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatları katıldı.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan eski Şalpazarı İlçe Emniyet Müdürü Akif Güngör, silahlı terör örgütü üyeliği ve yöneticiliği ile 'ByLock' kullanıcısı olduğuna dair suçlamaları reddetti.
Güngör, İstihbarat Daire Başkanlığı Sistem Büro Amirliğinde göreve başladığını, Veri Tabanı Büro Amirliğinde görev yaptığını, darbe girişimi sırasında Şalpazarı Emniyet Müdürü olduğu anlattı.
FETÖ'nün 'emniyet imamı' Osman Hilmi Özdil ile irtibatlı olduğunun belirtilmesi üzerine Güngör, 'O kişiyi tanımıyorum. Osman Hilmi Özdil'e ait olan Ankara Sigorta'dan aracımı sigortalatmıştım, belki o zaman telefonda görüşmüşümdür.' karşılığını verdi.
'Mahmut' kod adını kullandığına dair tanık beyanlarını da reddeden Güngör, Mahkeme Başkanı Bahtiyar Çolak'ın 'Neden istihbarata seçildiniz? Sizi diğerlerinden ayrı kılan neydi? sorusuna, 'Okula heyet geldi, bilgisayara eğilimim olduğunu söyledim. O nedenle almış olabilirler.' yanıtını verdi.
Trabzon'un Şalpazarı ilçesinde görevinin başındayken gözaltına alınarak tutuklandığını vurgulayan Güngör, tahliye talebinde bulundu.
Savcılıktaki itiraflarını reddetti
İstihbarat Dairesi Başkanlığında çalışan FETÖ mensubu bilgisayar mühendislerinden sorumlu olduğu ve 'Fuat Avni' hesabının kullanıcıları arasında yer aldığı ileri sürülen sanık Mustafa Koçyiğit de hakkındaki tüm iddiaları reddetti.
Koçyiğit, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmasına başlandığını ancak dosyasının mahkemece bu davayla birleştirildiğini belirtti.
Darbe girişiminin yaşandığı gün eşinin doğum günü olduğunu, öğle saatlerinde bir giyim mağazasından eşine hediye aldığını daha sonra akşam saatlerinde evine döndüğü aktaran Koçyiğit, 'O gece de bir defa markete gittim. Bütün geceyi evde geçirdim. Ertesi gün Kütahya'ya düğüne gideceğimiz için hazırlıklar yapıyorduk.' diye konuştu.
Darbe girişiminden haberi olmadığını savunan Koçyiğit, o gece sosyal medya hesabından darbecileri kınadığını ileri sürdü.
Koçyiğit, hakkındaki FETÖ üyesi olduğuna dair ve örgüt içinde 'Akif' kod adını kullandığına dair tanık beyanlarını da kabul etmedi.
Evinde ele geçirilen dijital materyallerin hukuka uygun olarak toplanmadığını savunan Koçyiğit, bulunan delillerin hukuki olmadığını öne sürdü.
Başka bir kişi adına alınan hat üzerinden 'ByLock'a girdiği iddiasını da reddeden Koçyiğit, HTS kayıtları geldiğinde programı kullanmadığının görüleceğini iddia etti.
Sanık Koçyiğit, savcılık aşamasında avukatı huzurunda verdiği ifadeleri kabul etmediğini, bu beyanların kendisine ait olmadığını ve zorla yazdırıldığını öne sürdü.
Başbakanlıkta uzman olarak görev yaparken 18 Temmuz 2016'da gözaltına alındığını ve aylardır tutuklu bulunduğunu anlatan Koçyiğit, tahliye talebinde bulundu.
Devletin gizli bilgilerini FETÖ'ye aktarmış
Koçyiğit, avukatı huzurunda savcılıkta alınan ifadesinde, 'Fetullah Gülen cemaati' diye bildiği yapıyla üniversitede tanıştığını, örgütün talebi doğrultusunda İstihbarat Daire'den temin ettiği verileri ve devletin gizli bilgilerini bu yapının amacı doğrultusunda kullandığını itiraf etmişti.
Koçyiğit, savcılıkta, 'Selman Abi, ilk görüştüğümüzde kullanacağım kod ismi benim belirlememi istedi. Ben de 'Akif' olarak belirledim ve ondan sonra bu çalışmalarda benim irtibatlı olduğum kişiler beni 'Akif' ismiyle tanıdılar.' ifadesini kullanmıştı.
10.01.2019 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatları katıldı.
Darbe girişimi öncesi İstihbarat Daire Başkanlığında mühendis olarak çalışan Nusret Şehmuz Mungan, işi gereği çok defa fazla mesai yapmak zorunda kaldığını, 15 Temmuz'da da bu kapsamda görev yerinde olduğunu ileri sürdü.
Olay günü İstihbarat Daire Başkanlığında bulunmasının darbe girişimi kapsamında olmadığını savunan Mungan, '15 Temmuz'dan sonra izne ayrılacağım için 3 gün boyunca mesai yaptım. Olayları televizyondan takip ettim. Darbe girişiminde bulunmam ve katkı sağlamam söz konusu değildir.' savunmasını yaptı.
Üzerine atılı 'FETÖ üyeliği' ve 'askeri veya siyasi casusluk' suçunu da işlemediğini iddia eden Mungan, mahkeme heyetinden tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesini istedi.
49 milyon vatandaşın bilgileri hafıza kartında
Daha sonra savunma yapan eski İstihbarat Daire Başkanlığı personeli mühendis Nazmi Mert'e üzerine atılı suçlamalar hatırlatılarak, el koyulan eşyaları arasında bulunan bir hafıza kartında, 49 milyon kişinin Merkezi Nüfus İdare Sistemi (MERNİS) bilgilerinin bulunduğu ifade edildi.
Sanık Mert, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında görev yerine gitmediğini, girişim bitinceye kadar da evinden ayrılmadığını beyan ederek, İstihbarat Daire Başkanlığının ele geçirilmesi teşebbüsünde bulunmadığını iddia etti.
Yaptığı görevin teknik bir görev olduğunu ve bazı bilgilere erişimi konusunda kısıtlamalar bulunduğunu beyan eden Mert, bu nedenle istihbari nitelik taşıyan bilgileri elde etmesi ve yaymasının mümkün olmadığını öne sürdü.
El koyulan eşyaları arasındaki bir hafıza kartından 49 milyon kişinin MERNİS bilgilerinin tespit edilmesi konusunda da Nazmi Mert, söz konusu hafıza kartının da içinde bulunduğu dijital verilere usule uygun şekilde el konulup işlem yapılmadığını iddia ederek, suçlamaları kabul etmedi.
Savunma yapan sanıklar Bülent Günay ve Hasan Hüseyin Gerçek de suçlamaları kabul etmeyerek beraat taleplerini mahkemeye iletti.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
İDDİANAME
İddianamede sanıkların 'silahlı terör örgütü üyesi olmak', 'devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk maksadıyla temin etmek', 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs' gibi suçlardan cezalandırılmaları isteniyor.
İddianamede, şüphelilerin darbe girişimi olduğu sıra örgütlü şekilde silahlanma arayışına girdikleri, darbe girişiminin yönetici kadrosu olan 'yurtta sulh konseyi'nin en önemli mensuplarından Mehmet Partigöç ile irtibatlı oldukları, darbe girişimi sırasında örgütün amaç ve faaliyetleri kapsamında İstihbarat Daire Başkanlığını ele geçirme ve darbe girişimi süresince tüm Türkiye'de istihbarat fonksiyonlarını işlevsiz hale getirmeye çabaladıkları ifade ediliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'Ankara 36 sanık Darbe/Emniyet İstihbaratı İşgal Girişimi' davası
(12 Ocak 2019, 13:04)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: