İstanbul'da, AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlileri ile ana dava hükümlülerinin de aralarında bulunduğu 6'sı tutuklu 14'ü firari olmak üzere 85 sanıklı davaya devam edildi.
29.12.2018 17:40 İstanbul'da, AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlileri ile ana dava hükümlülerinin de aralarında bulunduğu 6'sı tutuklu 14'ü firari olmak üzere 85 sanıklı davaya devam edildi.
İstanbul'da, AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlileri ile ana dava hükümlülerinin de aralarında bulunduğu 6'sı tutuklu 14'ü firari olmak üzere 85 sanıklı davaya devam edildi.
18.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuklu sanıklar eski emniyet müdürü Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek ile tutuklu sanık Muharrem Demirkale Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla katılırken aralarında Erhan Tuncel, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay'ın da bulunduğu 10 tutuksuz sanık ile müdahil Dink ailesini ise avukatları salonda hazır bulundu.
Duruşmada emekli emniyet müdürü Şammaz Demirtaş, tanık sıfatıyla dinlendi.
Tanık Demirtaş, 2003-2006 yılları arasında İstihbarat Şube Müdürlüğünden sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcılığı, cinayet döneminde ise Rize Emniyet Müdürlüğünde görevlerini yaptığını belirterek, cinayetten önce "Dink'e yönelik ses getirilecek eylem" ifadesini taşıyan 7 Şubat 2006 tarihli yazıyı görev sırasında görmediğini, cinayetten sonra gelen müfettişlerin kendisine gösterdiğini söyledi.
Yazıyı görmemesinin doğal olduğunu kaydeden Demirtaş, "Usulen de bana gelmemesi gerekir çünkü yazı şubeden şubeye yazılmış. Hiyerarşi açısından bu böyle. İstanbul Emniyet Müdürüne gidecek bir yazı varsa benim parafımdan geçer veya bana üstten gelen yazı yine benim parafımla şube gider" dedi.
Bir yazı geldikten sonra arkasından bilgilere bakıldığını, konu ciddi ise şube müdürüne takdir ederse sözlü olarak üstüne bilgi verebileceğini belirten Şaşmaz, söz konusu olayda tek bir yazının dışından başka bir konun gelişmediği gibi şube müdürünün bu yazı ile ilgili kendisine bilgi vermediğini ancak bunu hangi saikle yaptığını da bilmediğini kaydetti.
Söz konusu yazının kendisine gelmesi durumunda gereğinin yapılması için talimat vereceğini ancak konuyu tek bir yazı ile de bırakmayarak istihbari olarak da takibe alınması için çalışma yaptıracağını anlatan tanık Demirtaş, daha sonra avukatların ve sanıkların sorularını da cevapladı.
"Öldürüleceği anlamına gelmesi için daha çok bilgiye ihtiyaç var"
Dink ailesi avukatlarının söz konusu yazıdaki "ses getirilecek eylem" ifadesinin ne anlama geldiğine ilişkin soruya cevap veren tanık Demirtaş, tek bir yazı üzerinden durumun vahameti değerlendirilemeyeceğini belirterek, "Yapılan protesto eylemleri vardır. Slogan atma, yumurta atma araç taşlama gibi. Bunlar eylem olarak değerlendirilebilir. Öldürülmesi de büyük sansasyonel bir olaydır. Öldürüleceği anlamına gelmesi için daha çok bilgiye ihtiyaç var. Tek yazı ile öldürüleceği anlamına gelmez" cevabını verdi.
Tanık Demirtaş, gelen yazıya ilişkin tedbir alınması gerektiğini sadece Dink için değil tüm yurttaşlar için geçerli bir durum olduğunu da söyledi.
Duruşmada dönemin Terörle Mücadeleden Sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı Hakan Aydın Türkeli, tanık olarak ifade verdi.
Dink cinayeti sırasında İstanbul'da Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünden Sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcısı olan Türkeli, şu anda emekli olduğunu anlatarak, cinayet gerçekleştiğinde il dışında olduğunu ve akşam saatlerinde İstanbul'a geldiğini anlattı.
Olayın ilk başlarda faili meçhul olduğunu, sadece birtakım kamera görüntülerinden görüntüler elde edildiğini belirten Türkeli, ancak olayı gerçekleştirenlerle ilgili ilk etapta herhangi bir kimlik bilgisine ulaşmadığını kaydetti.
Elde edilen kamera görüntülerinin faydalı olabileceği gerekçesiyle basınla paylaştığını aktaran Türkeli, ertesi gün de Ogün Samast'ın babasının Trabzon'da emniyete başvurarak görüntüdeki kişinin oğlu olduğunu söylediğini aktardı.
Türkeli, Trabzon'dan aldıkları bilgiler üzerinden Samast'ın kullandığı telefon numaralarından tespit ettikleri adreslere baskınlar düzenlediklerini, şüphelinin fotoğrafları üzerinden havalimanı ve otogarlara giden ekiplerinin çalışma yaptığını kaydetti.
Yapılan araştırmada Samast'ın eşkaline uyan bir kişinin Trabzon otobüsüne yer ayırttığının tespit edilmesi üzerine söz konusu otobüsün Samsun yakınlarında olduğunu belirlediklerini dile getirerek, bunun üzerine jandarma ekiplerinin düzenlediği operasyonla Samast'ın yakalanmasının sağlandığını ifade etti.
Türkeli, cinayetle ilgili önceden kendisine herhangi bir bilgi gelmediğini belirterek, operasyonel bir faaliyete ulaşmadan bilgi verilmesinin de gerekmediğini söyledi.
Cinayetle ilgili tahkikatın İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yapıldığını dile getiren Türkeli, "Ogün yakalandıktan sonra Ogün'ün en yakınındaki şahsın isminin Yasin Hayal olduğu ortaya çıktı. Sonraki süreçte Yasin'in sorgusunda 'Elazığlı Erhan' ismi geçti. 'Elazığlı Erhan yakalanıp bize getirildi. Biz de onun Erhan Tuncel olduğunu getirildikten sonra öğrendik. Elazığlı Erhan'ı, Yasin Hayal'den öğrendik. Ogün'den pek fazla bilgi almadık.' dedi.
Türkeli, Erhan Tuncel'in emniyetteki mülakatında, Trabzon istihbaratının elemanı olduğunu, Dink cinayetiyle ilgili Trabzon emniyetine bütün bilgileri verdiğini ve azmettirici olmadığını söylediğini aktardı.
Kendilerinde, sorgusu sırasında geniş bilgiler veren Erhan Tuncel'in yalan söylediği kanaatinin oluştuğunu belirten Türkeli, şöyle konuştu:
"Çünkü olayda çok gariplikler vardı. Bir kere suça karışmış bir adam istihbarat elemanı yapılamaz, Mc Donalds saldırısında bombayı hazırlayıp Yasin'e veren ve kanlı pantolonunu alıp saklayan, onu eyleme yönlendiren Erhan'dı. Bu olayda da bizim çevreden aldığımız bilgilerde Yasin Hayal, Erhan'ın sözünden çıkmaz deniliyordu. Tuncel'in beyanlarında çelişkiler vardı. Yasin, Hrant hakkında çok şey bilmiyordu ama Türkçü, ulusalcı, dini hassasiyetleri yüksek gibi kendine özgü bir yapısı vardı. Onda sanki Hrant'ın söylediği Türk milletine zarar verdiği şeyi vardı. Erhan, aldığı bilgileri Trabzon istihbaratına ilettiğini söylüyor ancak yanında kalan okuldan arkadaşı Tuncay Uzundal emniyetteki ifadesinde, oradaki birtakım bilgileri, fotoğrafları, adresleri dahi internetten çıkaran Erhan Tuncel'in bunları Yasin Hayal'e verdiğini bir de 'ileride çok büyük adam olacağız, çok imkanlarımız olacak' gibi kelimeler sarf ettiğini söylediğini anlatmıştı."
"Haberlerden sonra garip olaylar yaşandı"
Cinayetle ilgili "Büyük ağabey yakalandı" haberleri çıkmaya başladıktan sonra garip olayların yaşanmaya başladığını ifade eden Türkeli, "Basında bazı bilgiler çıkmaya başladıktan sonra İstihbarat Daire Başkanlığında, sanki İstanbul Emniyet Müdürlüğü arasında bir kavga varmış ve istihbarat başkanlığında, sanki İstanbul ekibi onlara bir komplo hazırlıyormuş gibi bir hava oluştu. İstihbarat elemanları bilgilerinin basında yer almasıyla ilgili sorumluluğun İstanbul emniyetinde olduğu düşünülerek böyle bir algı oluştu. Sonra İstanbul İstihbarat Müdürü açığa alınınca da alttaki adamlar çalışamaz hale geldi" ifadelerini kullandı.
Sonraki süreçte cinayetin işlenmesiyle ilgili teknik çalışmanın ortadan kalktığını anlatan Türkeli, "Bizim kendi ekibimizin tespit etmediği isimlerle ilgili dinleme kararı verildi. Bu kişinin ulusalcı yapılarla ilgisi kurulmaya çalışılıyordu. Bir şema verildi. Belirli isimlerin yer aldığı bir şemaydı. Benzer bir şemada Danıştay cinayeti sonrası ortaya çıkmıştı. Tabii dinlenen kişiyle ilgili çok zayıf bir irtibat tespit edildi ama bir şey çıkmadı bundan.' dedi.
Türkeli, cinayet soruşturması sürecinde Trabzon'da çalışma yürüttüklerini anlatarak, bu durumdan rahatsız olan Trabzon emniyetinin kendi ekibine garip davrandığını ve "Yardımcı olmak yerine ekibimizi neredeyse kovacak" tavırlar sergilendiğini söyledi.
Mahkeme heyeti, tanık beyanlarına devam etmek üzere duruşmayı yarına erteledi.
19.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, eski Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek'in de aralarında bulunduğu 5 sanık tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Duruşmada, Erhan Tuncel'in de aralarında yer aldığı 12 tutuksuz sanık ile taraf avukatları da hazır bulundu. Tutuklu sanık eski emniyet müdürü Ali Fuat Yılmazer ise duruşmaya katılmadı.
Duruşmada, mahkemeye gelen evrakların okunmasının ardından önceki celse tanık olarak çağrılan dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü Selim Kutkan dinlenildi.
Tanık Kutkan, Dink'e yönelik bir eylem yapılacağına dair cinayetten önce herhangi bir bilginin kendileriyle paylaşılmadığını söyledi. Kendilerine herhangi bir belgenin veya resmi bir yazının da gelmediğini belirten tanık Kutkan, hatta cinayetten sonra kendi şubelerinin arşivine de baktırdığını ifade ederek, ''Şubedeki görevli arkadaşlarım arşivde Dink'e yönelik bir evrakın bulunmadığını bana bildirmiştir.'' dedi.
Tanık Kutkan ifadesinin ardından sanık ve avukatların sorularını cevapladı. Duruşmaya ara verildi.
20.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, aralarında Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek'in de bulunduğu bazı sanıklar, tutuklu bulundukları cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.
Duruşmada, ev hapsi cezası verilen sanık Ali Öz ile bazı tutuksuz sanıklarla taraf avukatları hazır bulundu.
Duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemiyle (SEGBİS) bağlanan dönemin Trabzon Valisi Hüseyin Yavuzdemir, tanık sıfatıyla beyanda bulundu.
Dink'in öldürüldüğünü televizyonlardan öğrendiğini anlatan Yavuzdemir, bu konuyla ilgili kendisine önceden herhangi bir bilgi verilmediğini söyledi.
Trabzon'da 2004-2007 yıllarında görev yaptığını anlatan Yavuzdemir, Dink öldürüldükten 10 gün sonra merkeze alındığını aktardı.
Yavuzdemir, cinayetle ilgili kendisine ne şifahi ne de yazılı herhangi bir verilmediğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Güvenlik ve istihbarat makamları, bu konuda bir bilgi sahibi idiyse benimle paylaşmalılardı. Bir kişinin öldürülmesine dönük bir bilgi varsa valiyle paylaşılır çünkü, ilgili yerlere iletip önlem sağlayacak bendim. Bilgim olsaydı İstanbul valisine Hrant Dink'in korunması için yazı yazardım. 'Bana neden bilgi verilmedi?' diye hesabını soramadan merkeze alındım. Hatta tutuklanmadan önce Ankara'da Ramazan Akyürek ile görüşmüştük, 'bana niye bilgi vermediniz' diye serzenişte bulundum. O da 'keşke verseydik' dedi. "
Dink ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu'nun, günlük yapılan asayiş ve aylık güvenlik toplantılarında Dink cinayeti ve Yasin Hayal'le ilgili değerlendirme yapılıp yapılmadığı sorusuna Yavuzdemir, "Hayır, cinayetten sonra emniyet, jandarma ve MİT Bölge Başkanıyla görüşüp 'arkasında örgüt var mı?' diye sordum. Olmadığını söylediler" dedi.
"Gelen evrakı Trabzon'a gönderdik"
Olay tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü C Büro Amiri tanık İbrahim Pala da FETÖ üyesi olmak suçundan tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS'le duruşmaya bağlandı.
Pala, Dink'e yapılacak eyleme ilişkin Yasin Hayal'le ilgili gelen evraklarda gerekli çalışmayı yaptıktan sonra Trabzon'la görüşüldüğünü belirterek, "Bize döneceklerini söylediler, ondan sonra herhangi bir şey olmadı sonra da cinayet işlendi" dedi.
Söz konusu evrakın silsile yoluyla geldiğini anlatan Pala, Dink'e yönelik eylem için Yasin Hayal'in İstanbul'a gelip ağabeyi Osman Hayal'de kalacağı bilgisi üzerine ilgili arkadaşları yönlendirdiklerini ancak yapılan araştırmada Hayal'in bulunamadığını söyledi.
Pala, bu bilginin de Trabzon'la paylaşıldığını aktararak, sonrasında Trabzon'dan gelecek haberi beklediklerini ifade etti.
Duruşmada olay tarihinde Trabzon Jandarma Komutanlığında binbaşı olarak görev yapan Ali Oğuz Çağlar, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde İstihbarat Şube Müdürlüğünde olay tarihinde amir olarak görev yapan Volkan Altunbulak da tanık olarak dinlenildi.
Tanıkların beyanlarının ardından görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar verilmesini istedi.
Mahkeme heyeti, sanık ve taraf avukatlarının taleplerinin alınması amacıyla duruşmayı yarına erteledi.
21.12.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 87'nci duruşmaya, tutuklu sanıklar eski emniyet müdürü Ramazan Akyürek, eski jandarma istihbarat görevlisi Muharrem Demirkale ve meslekten ihraç edilen Tuğgeneral Hamza Celepoğlu ve gazeteci Ercan Gün cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. Duruşmada, dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz'ün aralarında bulunduğu 4 tutuksuz sanık ile taraf avukatları hazır bulundu.
Hafta boyunca süren yargılamada, tanıklar dinlendi. Bugün görülen davada ise sanıklar ve avukatlarının talepleri alındı. Sanık Ali Öz'ün avukatı, müvekkili hakkında uygulanan ikametten ayrılmama şeklindeki adli kontrol kararının kaldırılmasını istedi. Diğer sanıklar da tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Mahkeme heyeti, hakkındaki iddialar ve isnatlar ile savunmasına konu dosyaya toplanan bilgi ve belgeler ışığında mevcut delil durumu ve tutuklulukta geçirdiği süreyi dikkate alarak sanık meslekten ihraç edilen Tuğgeneral Hamza Celepoğlu ile meslekten ihraç edilen astsubay Yavuz Karakaya'nın tahliyesine hükmetti. Kararda, Celepoğlu'nun Yargıtay 16. Ceza Dairesinde MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin "silahlı terör örgütü kurma ve yönetme" ile "darbeye teşebbüs" suçundan 29 Kasım 2015'den beri tutuklu yargılandığı, bu dava dosyasında tutukluluk süresinin uzatılmasında zorunlu bir halin bulunmadığı belirtildi.
Sanık Karakaya'nın, Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesinde "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan 27 Temmuz 2016'dan beri tutuklu olarak yargılandığı hatırlatılarak, Karakaya'nın da bu dava dosyasında tutukluluk süresinin uzatılmasında zorunlu bir halin bulunmadığına değinildi.
Heyet, tutuklu sanıklar Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Muharrem Demirkale ve Ercan Gün'ün, tutuklu bulundukları suçların cezalarının ağırlığı ve hukuki durumlarında lehe bir değişikliğe rastlanılmamasını da gerekçe göstererek, tutukluluk hallerinin devamına hükmetti.
Heyet, hakkında yakalama kararı bulunan firari sanıkların yakalama kararlarının infazının beklenilmesine hükmederken, haklarında gıyabi tutuklama kararı bulunan sanıklar Halil İbrahim Koca, Adem Yavuz Arslan ve Fetullah Gülen'in iade süreçlerinin ikmalinin beklenilmesini kararlaştırdı.
Bir sonraki celsede dinlenilmek üzere bir kısım tanıklar hakkında davetiye çıkarılmasına karar veren heyet, duruşmayı 12-13 ve 14 Mart'ta yapılmak üzere erteledi.
DAVA
Dönemin özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 sanığın yargılandığı davada 17 Ocak 2012'de verdiği kararla tutuklu sanık Yasin Hayal'in, "Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, yazar Orhan Pamuk'u tehdit etmekten 3 ay ve "ruhsatsız silah bulundurmak' suçundan da 1 yıl hapisle cezalandırılmasını, "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan ise beraatini kararlaştırmıştı.
Tutuklu sanıklardan Erhan Tuncel'in de 10 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasına hükmederek tahliyesine karar veren heyet, sanıklardan Ersin Yolcu'yu 12 yıl 6 ay, Ahmet İskender'i 13 yıl 4 ay ve Salih Hacısalihoğlu'nu 2 ay 15 gün hapisle cezalandırmış, bütün sanıkların "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan beraatine hükmetmişti.
- Bozma kararı
Yargıtay 9. Ceza Dairesi de "örgüt" yönünden verilen beraat kararını bozarak, sanıkların "silahlı terör örgütü" değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt" üyesi oldukları gerekçesiyle yargılanmalarına hükmetmişti. "Kasten öldürmeye azmettirme'' ve "Orhan Pamuk'u tehdit" suçlarından sanık Yasin Hayal'e verilen mahkumiyet kararını onayan daire, Yasin Hayal hakkında ''silahlı terör örgütü kurmak, yöneticisi olmak'' suçundan verilen beraat kararını ise ''suç örgütü kurmak ve yönetmek'' suçundan mahkumiyet gerektiği için bozmuştu.
Sanıklardan Erhan Tuncel'in ''patlayıcı madde imal etmek'' suçundan mahkumiyet kararını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, ''kasten öldürmeye azmettirmek'' suçundan beraat hükmünü ise sanığın Dink'in öldürülmesi suçuna yardım suretiyle iştirak etmesi sebebiyle mahkumiyeti gerektiği için bozmuştu. "Silahlı terör örgütü yöneticisi olmak'' suçundan beraat kararı da ''suç örgütü üyesi olmak'' suçundan mahkumiyet gerektiği gerekçesiyle bozulan Tuncel hakkında, Trabzon'da 24 Ekim 2004'te McDonalds'ın bombalanması olayında, ''genel güvenliği kasten tehlikeye sokmak, mala zarar vermek ve 6 ayrı kasten yaralama'' suçlarından verilen mahkumiyet kararı da bozulmuş, bu eyleminin ''6 ayrı kasten öldürmeye teşebbüs'' suçunu oluşturacağına karar verilmişti.
- Dava yeniden İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde
Yargıtay kararının ardından davanın yeniden görülmesine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde başlanmış, bu mahkemede 6 duruşma yapıldıktan sonra dosya, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, kamu görevlilerine ilişkin iddianameyi kabul ettikten sonra dava dosyasını, Ogün Samast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'in de aralarında bulunduğu, haklarındaki hükümler Yargıtay tarafından bozulan 8 sanıklı ana davayla birleştirilmesi için İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesine sevk etmişti. Bu mahkemenin heyeti, "Birleştirme kararında muvafakat talep edilmediği, mahkemenin terör suçlarına bakmakla görevli olmadığı, ana davada yargılamanın ileri aşamaya geldiği ve bu davada yargılananlarla yeni davada yargılanacak kamu görevlileri arasında ortak sanık bulunmadığı" gerekçeleriyle dosyayı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine iade etmişti.
Mahkemeler arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için dosyaların gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesi, iki dosyayı birleştirip, davaların İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesine karar vermişti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler ve jandarma görevlilerinin de aralarında bulunduğu 50 sanık hakkında, Hrant Dink cinayetine ilişkin açılan yeni davanın, aralarında Ogün Samast, Erhan Tuncel, eski emniyet müdürleri Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Coşgun Çakar'ın da yer aldığı 35 sanıklı ana dava ile birleştirilmesine hükmetmişti.
- Kamu görevlisi sanıkların iddianamesinden
Davaya eklenen iddianamede, eski emniyet müdürleri Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşgun Çakar'ın, "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, diğer suçlardan da çeşitli hapis cezalarına çarptırılması talep ediliyor.
Dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in de "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ve görevi kötüye kullanmak" suçlarından 15 yıl 6 aydan yirmi ikişer yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, İstihbarat Daire Başkanı (İDB) Sabri Uzun, Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Hasan Durmuşoğlu, Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Ercan Demir, Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı, İDB Şube Müdürü Yunus Yazar, İDB C Şube Müdür Yardımcısı Ali Poyraz, İDB'de görevli Komiser Yılmaz Angın, Hamdi Egbatan, Mehmet Akif Yılmaz, Serkan Şahan ve Ömer Faruk Kartın, İDB C Büro Şube Müdür Yardımcısı Tamer Bülent Demirel ve Osman Gülbel, Komiser Yardımcısı Özkan Mumcu, Trabzon'da polis memurluğu yapan Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, Onur Karakaya ve Mehmet Uçar ile eski Mülkiye Müfettişi Şükrü Yıldız hakkında da benzer suçlardan farklı oranlarda hapis cezaları isteniyor.
- FETÖ bağlantılı iddianameyle sanık sayısı 85'e çıktı
Yargılama devam ederken Dink cinayetine ilişkin soruşturma yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökalp Kökçü, yeni bir iddianame hazırladı.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, kapatılan Zaman gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, gazeteciler Adem Yavuz Arslan, Ercan Gün ile meslekten ihraç edilen Tuğgeneral Hamza Celepoğlu, dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız ve İstanbul Jandarma İstihbarat Görevlisi Yüzbaşı Muharrem Demirkale'nin de aralarında bulunduğu 51 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, cinayetin FETÖ ile bağlantısıyla ilgili, "Dink cinayeti, Fetullah Gülen'in sapkın dini inançları referans alınarak başka bir düzen getirmek için FETÖ/PDY'nin şiddet içeren bir başlangıç eylemidir" ifadeleri kullanılıyor.
Tüm sanıklar hakkında "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet istenen iddianamede, Gülen ile Öz ve jandarma görevlilerinin de aralarında olduğu 40 sanık hakkında ise ayrıca "kasten öldürmeye iştirak'' suçundan müebbet hapis cezası talep ediliyor.
Dink cinayetine ilişkin ana davayla birleştirilmesi talebiyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen 50 sanığın yer aldığı 3. iddianame, eksiklikler bulunduğu gerekçesiyle iade işlemlerinin ardından 29 Mayıs 2017'de kabul edildi. Heyet, 2 Haziran 2017'de 50 sanıklı yeni iddianameyle 35 sanıklı ana dava dosyasının birleştirilmesine hükmederek, Fetullah Gülen'in gıyaben tutuklanmasına, Ekrem Dumanlı ve Zekeriya Öz'ün de aralarında bulunduğu 6 sanık hakkında da yakalama emri düzenlenmesine karar verdi.
Paralel yapı-21 Mart (2017) 'İstanbul 85 sanık (50+35) Dink Cinayeti ve Fetö bağlantısı' birleşik davaları
(29 Aralık 2018, 17:40)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: