Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 142 sanığın yargılanmasına tanık beyanlarıyla devam edildi.
01.12.2018 17:28 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 142 sanığın yargılanmasına tanık beyanlarıyla devam edildi.
19.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın duruşmasına, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları katıldı.
Mahkeme Başkanı Murat İlhan, önceki ara karar gereği dava dosyasına gelen evrakı okudu.
Duruşmada tanık olarak dinlenen Bayram B. 15 Temmuz akşamında kıdemli başçavuş rütbesiyle nöbetçi olduğunu, telsizden gelen bir emirle Özbek garajı mevkisine gittiğini ve orada askeri personelden oluşan bir kalabalıkla karşılaştığını anlattı.
Askerlerin silahlandığını gördüğünü ve tatbikat olduğu yönünde sesler duyduğunu belirten Bayram B, eski albay Hasan Yılmaz'ın askerlere bağırarak yeni grup komutanının kendisi olduğunu ve bölgenin güvenliğini sağlayacağını söylediğini ifade etti.
Bayram B, Yılmaz'ın Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetimi ele geçirdiğini söylemesine rağmen darbe olduğunu anlamadığını savunarak, "Benden cephaneliğin anahtarını da istediler fakat tereddüt ettiğim için ilk başta vermedim. Asma kilitlerin kırılmaya çalışıldığını duyunca personelle anahtarı gönderdim." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'ın konuşmalarının ardından darbe girişiminden emin olduğunu fakat askerleri riske atmamak için müdahaleden kaçındığını ifade eden Bayram B, emrindeki askerlerle koğuşlar bölgesine giderek sabaha kadar beklediklerini dile getirdi.
Bayram B, darbeci askerlerin birlikten çıktıklarının telsizden anons edildiğini öğrendikten sonra içtima için alana gittiklerini, ardından eve geçtiğini ve öğleden sonra gelen emir üzerine kışlaya geri döndüğünü söyledi.
Tanık Yarbay Aytekin R, sanıklardan eski tuğgeneral Erhan Caha hakkında beyanda bulunarak, Caha'nın 2007-2010 yıllarındaki eylemlerinden dolayı kendisinden şikayetçi olduğunu belirtti.
Aytekin R, Kuleli Askeri Lisesi'nde istihbarat subayı olarak görevliyken Caha'nın, görevini engellemeye çalıştığını, hakkında açılan bir soruşturmaya başkanlık ettiğini ve FETÖ ile iltisaklı öğrencilerin tespitini engellediğini dile getirerek, okulda o dönem istihbarat faaliyeti yapan subaylara benzer muameleler yapıldığını savundu.
Mahkeme Başkanı Murat İlhan'ın huzura aldığı Caha ise suçlamaları reddederek, "Tanığın ifadeleri davayla doğrudan ilişkili değil." savunmasını yaptı.
Aytekin R, Caha'nın "Hakkında açılan soruşturmalarda benden başka kim vardı?" sorusuna, "Sizden başka kimseyi hatırlamıyorum." yanıtını verdi.
15 Temmuz'da vatani görevini KKK'de yapan tanık Can G. ise saat 17.00'den sonra kışlada bir hareketlilik olduğunu fark ettiğini ve telefonların sürekli çaldığını söyledi.
Silah ve uçak seslerinin arttığı saat 21.30 civarında Özbek garajına içtima için inmeleri emrinin geldiğini dile getiren Can G, garajın oraya gelen bir komutanın, "Ben size ne söylersem onu yapacaksınız. Yönetim artık bende." dediğini duyduğunu belirtti.
Can G, bazı askerlerin silahlandığını fakat kendisinin koğuşa gittiğini ve sabah 06.00'ya kadar orada beklediğini, cep telefonları bulunmadığı için darbe girişimini kesin olarak sabah anladığını ifade etti.
Duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yöntemiyle katılan ve darbe girişimi olduğunda vatani görevini yapan Burak H. ise koğuştayken kırmızı alarm verildiğini ve diğer askerlerle birlikte Özbek garajına gittiklerini kaydetti.
Burada tanımadığı bir komutanın tüm askerlere emir vererek, "Komutan benim. Sözlerimi iyi dinleyin." dediğini aktaran Burak H, kendisinin de silah aldığını ve nizamiye bölgesine gittiğini anlattı.
Burak H, helikopterlere mühimmat taşınmasına yardım ettiğini ardından bölgede beklemeye başladığını, saat 04.00 civarında uzman çavuşların yanlarına gelerek bir darbe girişimi olduğunu ve kimseye ateş edilmemesi talimatı verdiğini dile getirdi.
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
20.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklarla taraf avukatları katıldı.
Tanık Göksel D, 15 Temmuz'da muhabere astsubayı rütbesiyle görev yaptığını, o akşam KKK kantinine alışveriş yapmak için gittiğini fakat birlikten çıkışına izin verilmediği için gece boyu orada kaldığını söyledi.
Karargah binasına girmesinin de engellendiğini belirten Göksel D, saat 21.00 civarında kamuflajlı askerlerin birliğe girdiğini gördüğünü, bir çoğunun isimliklerinin sökülü olduğunu fark ettiğini ve birlikte normalin dışında bir kalabalık bulunduğunu anlattı.
Göksel D, kargaşa esnasında harekat merkezine girmeyi başardığını ve burada askeri iletişim sistemi MEDAS üzerinden mesaj gönderebildiği için eski tuğgeneral Adem Boduroğlu'nun sıkıyönetim direktiflerini KKK'deki birimlere iletmesi için emir verdiğini dile getirdi.
Boduroğlu'nun emriyle sıkıyönetim direktiflerini grup komutanlıklarına gönderdiğini ifade eden Göksel D, "Üzerimde bir baskı hissettim. Mesajın içeriğini tam olarak göremedim ama başlığını okudum." diye konuştu.
Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak için başvuruda bulunarak beyanda bulunan tanık M.K, FETÖ üyeleriyle lise üçüncü sınıfta öğrenciyken tanıştığını, örgüt evlerinde kaldığını ve örgütün askeri okula girmek için kendisine dersler konusunda yardım ettiğini kaydetti.
KKK darbe davasından yargılanan sanık eski astsubay Resul Savaş ile 2013'te tanıştığını ve örgüt evinde 4 kişi kaldıklarını belirten M.K, evde ders çalıştıklarını, bazen de "örgüt abilerinin" bilgisayarından Fetullah Gülen'in konuşmalarını dinlediklerini dile getirdi.
M.K, 2 haftada bir olan toplantılara, kendi yoğunluğu nedeniyle sürekli gidemediğini belirterek, örgütle bağlantısını 2015'ten önce kopardığını, 15 Temmuz darbe girişiminde ise evinde ve izinli olduğunu söyledi.
Tanık Yüzbaşı Levent V. ise 15 Temmuz akşamı KKK Cari Harekat Merkezi'nde çalıştığını, eski tuğgeneral Erhan Caha'nın buraya gelerek, "Yönetime el koyduk. Artık buranın kontrolü bende. Kimse dışarı çıkmasın ve telefonlara bakmasın." dediğini anlattı.
Yanında bulunan eski yarbay Tanju Aydıncık'ın da kendisi gibi bu direktiflere anlam veremediğini ifade eden Levent V, "Televizyonda Boğaziçi Köprüsü'nün kapatıldığını gördükten sonra darbe girişimini kesin olarak anladık. İlerleyen saatlerde televizyon bağlantımız kesildiği için olayları tam olarak takip edemedik." diye konuştu.
Mahkeme Başkanı Murat İlhan'ın "Erhan Caha yönetimi ele geçirdiğini söylediğinde kimse karşı çıkmadı mı? Tepki gösteren olmadı mı?" sorusuna Levent V, "Hayır kimse karşı çıkmadı. Görevimize devam ettik." cevabını verdi.
Levent V, kimin darbeci olduğunu anlayamadığı için net bir tavır gösteremediğini savundu.
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
22.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklarla taraf avukatları katıldı.
Darbe girişimi sırasında askerlik görevini yapan tanık Furkan Ö, 15 Temmuz gecesi 21.30 sıralarında odasına 5-6 subay geldiğini ve kendisini iterek odaya girdiklerini anlattı.
Subaylara ne olduğunu sorduğunu, onların da kendine 3 defa tatbikat diye bağırdığını belirten Furkan Ö, şunları söyledi:
"Odamın yanında Kara Kuvvetleri Komutanı Destek Grup Komutanı Albay Tuncay Polat'ın makam odası buluyordu. Polat'ın odasına gidip, onu götüreceklerini söylediler. Tuncay Polat da 'Ne yapıyorsunuz?' diye sordu. Onlar da 'Genelkurmay Başkanının emriyle seni götürüyoruz' diye cevap verdiler. Bu subayların birkaçının elinde, diğerlerinin de belinde silah vardı. Elleri tetikteydi. Daha sonra subaylar Albay Polat'ın koluna girerek onu zorla götürdü."
- "Bu işin içinde olmasaydı ben yapacağımı bilirdim"
Tanık Sait K. da Bolu'da Personel Şube Müdürüyken binbaşı rütbesiyle 2016'da malulen emekli olduğunu ifade etti.
Bolu'da görev yaptığı dönemde Topçu Tabur Komutanı olarak görev yapan sanıklardan eski Yarbay Dinçer Özcan'ı tanıdığını belirten Sait K, daha sonra Dinçer Özcan'ın Ankara'ya tayini çıktığını anlattı.
O dönemde Dinçer Özcan'ın FETÖ ile bağlantısından haberdar olmadığını ifade eden Sait K, "Murat Tanrıverdioğlu'nun ben FETÖ üyesi olduğunu biliyorum. FETÖ'ye ait bir evde kendisiyle karşılaştım. Tanrıverdioğlu, bana, 'Yavuz' kod adlı Oğuz Demirer'in evine gittiğini ve kapıda Dinçer Özkan'ın pahalı markalı ayakkabısını gördüğünü ve o yüzden eve girmediğini söyledi." dedi.
Bir süre sonra Murat Tanrıverdioğlu'nun Dinçer Özcan'dan borç aldığını ve parası olmadığı için de bu borcunu ödemediğini aktaran Murat Tanrıverdioğlu, Dinçer Özcan'ın, Murat Tanrıverdioğlu'nu hem arayarak hem de mesaj atarak sıkıştırdığını anlattı.
Sait K, o dönemde Murat Tanrıverdioğlu ile karargahta çalışırken kendisine, "Dinçer beni sıkıştırdı, çok sinirlendim. Bu işin içerisinde olmasaydı eğer, FETÖ'den bahsederek, ben ona yapacağımı bilirdim. Daha farklı davranırdım." şeklinde bir ifadesi olduğunu söyledi.
Mahkeme Başkanı Murat İlhan'ın "Bu işin içinde olmasaydı derken FETÖ'yü kastettiğini nereden biliyorsun?" sorusuna, Sait K, "Murat Tanrıverdioğlu'nun konuşmasından neyi kastettiğini anladım. FETÖ'yü kastettiğini biliyorum. Kendisine de sorarsanız da böyle söyleyeceğini düşünüyorum." cevabını verdi.
Daha sonra Bülent D, Ersel S. ve Muhammed O. da tanık sıfatıyla ifade verdi.
23.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklarla taraf avukatları katıldı.
Darbe girişimi sırasında askerlik görevini yapan Davut Akbay, "tanık" sıfatıyla beyanda bulundu.
Akbay, 15 Temmuz 2016 günü saat 21.00 sıralarında kışla kantini otopark bölgesine gelen 15-20 kişilik grubun dışarıdan siber saldırı olacağını söyleyerek, aralarından birkaçının kantine gittiğini ve sivil kıyafetli personele dışarı çıkmalarını emrettiğini anlattı.
Kamuflajlı birinin, kantin çalışanlarını bir araya toplayarak üstünü aradığını belirten Akbay, "Siber saldırı var diye sivil personelin telefonlarını toplayarak dışarı çıkarttılar. Ben ve diğer asker arkadaşlarım kantinde bir süre daha bekledik. Kantin idari koridorundan bizi depolar bölgesine gönderdiler. 22.30 sıralarında kantinin kapatılmasını ve terk etmemizi emrettiler." diye konuştu.
Daha sonra sanıklardan eski albay Hasan Yılmaz tarafından içtima alındığını dile getiren Akbay, şunları kaydetti:
"İçtimadan sonra saat 03.00 civarı binbaşı Levent Akçaoğlu, herkesin koğuşa geçmesini emretti. Herkes gibi ben de koğuşa gittim. Sabaha kadar savaş uçağı ve helikopter seslerinden dolayı uyuyamadım. Sabah 06.45 sıralarında bu kamuflaj elbiseli, tabancalı rütbeli grubundan tanımadığım birileri kışla kantininin açılmasını emretti. Kantin görevlileri olarak elimizde anahtar olmadığını söyledik, üsteğmen Vedat Güngör, albay Hasan Yılmaz ve tanımadığım bir binbaşı kapıyı kırarak kantini açmamızı emretti.
Biz yapamayınca binbaşı kendisi çim biçme makasıyla dış kapının kilidini kırmaya çalıştı ama kilit çok büyük olduğundan kıramadılar."
- "Adem Boduroğlu bizi tehdit etti"
Tanık olarak dinlenen Piyade Albay Deniz E, 15 Temmuz günü izinli olduğunu belirterek, "Darbe girişimi sırasında aile dostlarımızla dışarıdaydık. Arkadaşımın telefonuna darbe girişimine yönelik mesajlar geliyordu. Beni mesaiye çağıran kimse olmadı ancak vardiya astsubayı Hakan Karacaoğlu, ertesi günkü normal vardiyaya gelmemi söyledi. İş yerindeki arkadaşlarımızla durumu değerlendirerek o gece kışlaya gitmedik." ifadelerini kullandı.
Kara Kuvvetleri Komutanlığına 16 Temmuz 2016 sabahı gittiklerini anlatan Deniz E, şu beyanlarda bulundu:
"Vardiya amirim Albay Ali Özkoçak'ın yanına gittik. Ali Albay, Atilla Albay'a sinirli bir şekilde, 'Dün gece bunlara nasıl karşı gelmediniz, niye bu mesajları çektiniz, niye KKK imzalı gelen ve bu darbecilere uyulmaması gerektiğini söyleyen mesajı çekmediniz?' diye çıkışıyordu. Bu sırada Adem Boduroğlu bize dönerek, 'Devir tesliminizi yapın, işinize bakın, operasyonları takip edin.' dedi. Ben de Albay Önder Kaya'yı arayarak, 'KKHM'de sıkıyönetim ilanına yönelik 2-3 mesaj çekildiğini, Adem Boduroğlu'nun bu işlere karıştığını öğrendiğimi, KKK'da çok sayıda silahlı ve teçhizatlı darbecinin olduğunu, burada verilen emirlere itaat etmeyeceğimi ve KKHM'de bulunmamın suç olduğunu hissettiğimi' anlattım."
Harekat merkezinden bağırış sesleri geldiğini belirten Deniz E, "Merkeze girişteki ara cam kapının kilitli olduğunu gördük. İçeriden bağırmalar gelince zorlayarak kapıyı açtık. İçeri girdiğimizde Ali Albay, Adem Boduroğlu'nu teslim olması için ikna etmeye çalışıyordu. Biz de diğer vardiya subaylarıyla beraber Boduroğlu'nu teslim olmaya ikna etmeye çalıştık." şeklinde konuştu.
Bu sırada Ali Albay'ın, o dönem Genel Kurmay İkinci Başkanı olan Ümit Dündar ile görüştüğünü dile getiren Deniz E, "Dündar'dan Boduroğlu'nu teslim olmaya ikna etmemizi, ikna olmazsa derdest edilmesini, bunları yaparken de can güvenliğimizi tehlikeye atacak davranışlarda bulunmamamız emrini aldığını öğrendim ve rahatladım." dedi.
Sanık eski tuğgeneral Adem Boduroğlu'nun bir manga asker çağırarak kendilerini öldürtmekle tehdit ettiğini anlatan Deniz E, "Adem Boduroğlu, üst katlarda rehineler olduğunu, kan döküleceğini, bunun da sorumlusunun Ali Albay olacağını söyledi. 'Yukarıdakiler benimle irtibat kuramazlarsa çatışa çatışa aşağıya inecekler ve herkesi öldürecekler.' şeklinde konuştu." beyanında bulundu.
Duruşmaya 26 Kasım pazartesi tanık beyanlarıyla devam edilecek.
26.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tanıklar, tutuklu ve tutuksuz sanıklarla taraf avukatları katıldı.
Darbe girişimi sırasında askerlik görevini yapan tanık Yusuf İ, 15 Temmuz gecesi tüm askerlerin içtimaya çağrıldığını, "Özbek garajı" olarak bilinen mevkiye gittiklerinde tanımadığı bir binbaşının kendisine araç kullanması için emir verdiğini söyledi.
Genelkurmay Başkanlığına gitmek üzere tam teçhizatlı 4 askerle yola çıktıklarını belirten Yusuf İ, polislerce aracın durdurulması üzerine geri dönmek zorunda kaldıklarını ifade etti.
Yusuf İ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na döndüklerinde nizamiyeye yarım saat bekledikten sonra alındıklarını, uçakların alçak irtifada uçmalarından şüphelendiğini ve birlikteki askerlerin konuşmalarından darbe girişimi olduğunu anladığını dile getirdi.
Üsteğmen Süleyman Kaya'nın bu gelişmeler üzerine yanındaki asker arkadaşı ve kendisinin G3 silahlarını odasına saklamaya karar verdiğini ve bir süre sonra "Atışı iyi olan var mı?" diye sorduğunu aktaran Yusuf İ, Kaya'nın bu iki silahı kendilerine uzatarak, "Gerekirse direnin" emri verdiğini kaydetti.
Yusuf İ, emir üzerine otoparkın yakınında mevzi alabilecek bir yere geçtiklerini belirterek, "Namlumuzda mermi olduğu halde sabaha kadar bekledik. Bize verilen 'vur' emrinin gereği neyse yapacaktık. Olaylar yatışınca bölgeden ayrıldık ve silahları bölüğe teslim ettim. Silahlarımızın numaraları kayıtlıydı ve üzerimize zimmetliydi. Ben darbe girişiminden 3 gün sonra terhis oldum." diye konuştu.
Tanık Vedat A, 15 Temmuz'da uçaklar alçak irtifada uçmaya başladığında Kara Kuvvetleri Komutanlığı kantini civarında bulunduğunu, soyadını bilmediği, "Turgut" diye hitap edilen bir binbaşının kendisini dışarı çıkması için yönlendirdiğini, aracıyla birlikten çıktığını ve o saatten sonra karargahta neler yaşandığından haberi olmadığını söyledi.
Tanık Alpaslan A, darbe girişiminin olduğu gün mesai bitene kadar olağan dışı bir durumla karşılaşmadığını belirterek, "7 nolu nizamiyeden çıkarken beni durdurdular. Çıkmama izin vermediler. Nöbetçi subay odasına götürdüler. Çıkışımı engelleyen, adını sonradan öğrendiğim Albay Mutlu Serkan Vurdem'di. Odaya geçtiğimizde bunun bir adli olay ya da terör saldırısı olabileceğini düşündük." dedi.
Odada beklerken dışarıdan içeri girmek isteyen insanların olduğunu gördüğünü, bunların bir kısmının mesai için gelenler bir kısmının da acil bir durum için geldiğini anladığını anlatan Alpaslan A, gelenlerin hiçbirinin neler olduğunu söylemediğini ve sorularını cevapsız bıraktığını kaydetti.
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
29.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tanıklar, tutuklu ve tutuksuz sanıklarla taraf avukatları katıldı.
O dönemde vatani görevini yapan tanık E.T, 15 Temmuz akşam saatlerinde daha önce birlikte görmediği kamuflajlı birçok rütbeli askerle karşılaştığını, kim olduklarını anlamak için isimliklerine baktığında hiçbirinin isimliğinin olmadığını fark ettiğini söyledi.
Rütbeli askerlerden bazılarının elinde tabanca olduğunu ve erlerin silahlarını isteyerek aldıklarını belirten E.T, birlikteki iki uzman çavuşun yanlarına gelerek birlik dışından gelenlerin emirlerine uymamaları konusunda uyardığını anlattı.
E.T, nöbet yerinde saat 06.00'ya kadar silahlı fakat mühimmatsız beklediğini, birlik içinde olanlardan haberdar olmadığını ve kahvaltıdan sonra koğuşa geçtiğini dile getirdi.
Tanık er O.K, darbe girişiminin olduğu gece saat 22.00 sularında içtimaya çağrıldığını, alanda 2 saat bekletildikten sonra yemekhaneye gitme emrinin verildiğini, burada da uzun süre bekletildikten sonra koğuşa geçtiklerini ifade etti.
Tanık eski hakim albay M.A.B, 15 Temmuz'da saat 19.00 civarında Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral İhsan Uyar'ın emir subaylarından birinin telefonla arayarak Uyar'ın birliğe bir askeri savcı getirmesi talimatını ilettiğini, durumdan şüphelense de emri yerine getirdiğini dile getirdi.
Birliğe gittikten sonra Uyar'la kısa bir görüşme yaptığını, askeri savcı Naci Akdemir geldikten sonra Uyar'ın, "Sen burada kal, beni bekle." emri vererek karargahtan ayrıldığını aktaran M.A.B, bir süre sonra odaya kamuflajlı ve silahlı askerlerin geldiğini belirtti.
Tanık M.A.B, odaya gelenlerin başında dönemin Kara Kuvvetleri Genel Sekreteri Albay Uğur Karaca'nın olduğunu, Akdemir'e, "Senin burada ne arıyorsun?" dedikten sonra savcının ağzının kapatılıp eline plastik kelepçe takılarak götürüldüğünü anlattı.
Askerlerin kendisine de silah göstererek hareket etmemesini istediğini belirten M.A.B, gece boyunca fark edilmemek için odanın ışıklarını kapattığını ve bir engelleme olmadan sabaha karşı birlikten ayrıldığını beyan etti.
Duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
30.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tanıklar, tutuklu ve tutuksuz sanıklarla taraf avukatları katıldı.
O dönemde vatani görevini yapan tanık E.T, 15 Temmuz akşam saatlerinde daha önce birlikte görmediği kamuflajlı birçok rütbeli askerle karşılaştığını, kim olduklarını anlamak için isimliklerine baktığında hiçbirinin isimliğinin olmadığını fark ettiğini söyledi.
Rütbeli askerlerden bazılarının elinde tabanca olduğunu ve erlerin silahlarını isteyerek aldıklarını belirten E.T, birlikteki iki uzman çavuşun yanlarına gelerek birlik dışından gelenlerin emirlerine uymamaları konusunda uyardığını anlattı.
E.T, nöbet yerinde saat 06.00'ya kadar silahlı fakat mühimmatsız beklediğini, birlik içinde olanlardan haberdar olmadığını ve kahvaltıdan sonra koğuşa geçtiğini dile getirdi.
Tanık er O.K, darbe girişiminin olduğu gece saat 22.00 sularında içtimaya çağrıldığını, alanda 2 saat bekletildikten sonra yemekhaneye gitme emrinin verildiğini, burada da uzun süre bekletildikten sonra koğuşa geçtiklerini ifade etti.
Tanık eski hakim albay M.A.B, 15 Temmuz'da saat 19.00 civarında Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral İhsan Uyar'ın emir subaylarından birinin telefonla arayarak Uyar'ın birliğe bir askeri savcı getirmesi talimatını ilettiğini, durumdan şüphelense de emri yerine getirdiğini dile getirdi.
Birliğe gittikten sonra Uyar'la kısa bir görüşme yaptığını, askeri savcı Naci Akdemir geldikten sonra Uyar'ın, "Sen burada kal, beni bekle." emri vererek karargahtan ayrıldığını aktaran M.A.B, bir süre sonra odaya kamuflajlı ve silahlı askerlerin geldiğini belirtti.
Tanık M.A.B, odaya gelenlerin başında dönemin Kara Kuvvetleri Genel Sekreteri Albay Uğur Karaca'nın olduğunu, Akdemir'e, "Senin burada ne arıyorsun?" dedikten sonra savcının ağzının kapatılıp eline plastik kelepçe takılarak götürüldüğünü anlattı.
Askerlerin kendisine de silah göstererek hareket etmemesini istediğini belirten M.A.B, gece boyunca fark edilmemek için odanın ışıklarını kapattığını ve bir engelleme olmadan sabaha karşı birlikten ayrıldığını beyan etti.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-10 Nisan (2017) 'Ankara 142 sanık (ilk 150) Darbe/Kara Kuvvetleri' davası
(01 Aralık 2018, 17:28)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: