Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı'ndaki eylemlere ilişkin, sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 224 kişinin yargılanmasına devam edildi.
17.11.2018 15:08 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı'ndaki eylemlere ilişkin, sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 224 kişinin yargılanmasına devam edildi.
06.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ile müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski yarbay Ersoy Öz, olay tarihinde yurt dışına tayini çıktığını, darbe girişimi günü kişisel eşyalarını almak ve ilişik kesmek için Genelkurmay Plan Harekat Dairesi NATO Plan Harekat Şube Müdürlüğüne gittiğini söyledi.
Öz, akşam saatlerinde karargah binasına silahlı askerlerin geldiğini ve çıkmasına izin vermeyerek kendisini tecrit altına aldıklarını iddia etti.
Savcılık mütalaasına katılmadığını belirten Öz, Genelkurmay kamera kayıtlarında kendisine ait suç unsuru bulunmadığını öne sürdü. Öz, "Bilirkişi raporu da bunu onaylıyor. Görüntülerde olağan dışı davranışımın olmadığı yazılmış. Özel Kuvvetler personeli karargaha geldiğinde dışarı çıkmamıza izin vermediler." diye konuştu.
Sanık Ersoy Öz, sabaha kadar odada kaldığını, sabaha karşı yaşanan karmaşadan fırsat bulup dışarı çıktığını, o sırada polisler tarafından gözaltına alındığını söyledi.
Önceki savunmalarını tekrarladığını belirten Öz, FETÖ üyesi olmadığını ve darbe girişimine iştirak etmediğini öne sürerek beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
07.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ile müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan olay tarihinde Genelkurmay Basın Halkla İlişkiler Dairesi'nde şube müdürü olan eski yarbay Muzaffer Çoban, dosyasının davadan tefrik edilmesini istedi.
Darbe girişiminin yaşandığı gece mesaide kalmasının özel bir nedeni bulunmadığını savunan Çoban, çalıştığı şubenin çok yoğun olduğunu ve mesaiye devam etmesinin olağanüstü bir durum olmadığını iddia etti.
Çoban, 15 Temmuz gecesi darbe bildirilerini e-mail yoluyla basın yayın kuruluşlarının adreslerine gönderdiği ve TSK'nın sitesine koydurduğu yönündeki savcılık mütalaasının gerçeği yansıtmadığını savundu.
Davanın müştekisi emekli Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü'nün kendisi hakkında vermiş olduğu ifadeleri de reddettiğini belirten Çoban, "Ertuğrulgazi Özkürkçü'nün ifadeleri taraflıdır. Hazırlattığı idari tahkikat raporunun da hukuki değeri yoktur." diye konuştu.
Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'nda kullandığı bilgisayarında ele geçirilen materyallerin hukuka aykırı olarak elde edildiğini ileri süren Çoban, bilgisayarındaki görüntülerin çeşitli internet sitelerinden kendisinin haberi olmadan indirilmiş olabileceğini bildirdi.
- Bilgisayarında FETÖ elebaşının fotoğraf ve videoları bulunmuştu
Darbe girişiminin yaşandığı gün 4 korsan bildiriyi TSK'nın resmi sitesinde yayımladığı tespit edilen Muzaffer Çoban'ın bilgisayarında ele geçirilen dijital materyallerde örgüt elebaşı Gülen'in çok sayıda video ve fotoğrafı bulunmuştu.
Dava dosyasına giren Çoban'a ait dijital materyal inceleme raporunda, "FETÖ/PDY silahlı terör örgütü kurucusu ve yöneticisi Fetullah Gülen'e ait sohbet kayıtlarıyla gerek görsel gerekse ses olarak örgüt mensuplarına mesajlar vermek için kullandığı ses kayıtlarına rastlanılmıştır." tespitine yer verilmişti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
08.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ile müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Eski astsubay Samet Yıldız, esasa ilişkin savunmasında, 15 Temmuz günü Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yaptığını belirtti.
Askerlik hayatı boyunca hiçbir emri sorgulamadığını ifade eden Yıldız, o gece de verilen emri sorgulamaya yetkisi olmadığını savundu.
Yıldız, darbe girişiminden birkaç gün önce tabur komutanının kendisini arayarak Ankara'ya çağırdığını, bunun üzerine birliğine gittiğini, orada tabur komutanı eski albay Murat Korkmaz'ın kendisine konvansiyonel koruma güvenlik tatbikatı olacağını söyleyerek tatbikat malzemelerini hazırlama emrini verdiğini öne sürdü.
Darbe girişiminin yaşandığı gün saat 21.45'te Özel Kuvvetler Komutanlığı envanterine kayıtlı otobüse tatbikat malzemelerini yanlarına alarak Muhafız Alayına gittiklerini anlatan Yıldız, malzemeleri indirdikleri sırada Korkmaz'ın yanına geldiğini ve çok acele sivil araçlarla Genelkurmay'a gitmeleri gerektiğini söylediğini iddia etti.
Genelkurmay Karargahı'nda ateş açmadığını ve kimseyi derdest etmediğini ileri süren Yıldız, "Genelkurmay'da olduğum sürece sivil halkla karşı karşıya gelmedim. Gece boyunca 1A kapısında sabaha kadar koruma görevi yaptım. Sabah da emniyet güçlerine teslim oldum." diye konuştu.
Emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini, herhangi bir kanunsuz emir almadığını ve 28 aydır tutuklu olduğunu dile getiren Yıldız, beraat talebinde bulundu.
Tutuksuz sanık eski üsteğmen Kübra Yavuz da savcılığın esas hakkındaki mütalaasına katılmadığını söyledi. Hiçbir yasa dışı örgütün üyesi olmadığını savunan Yavuz, beraatini istedi.
- Ankesörlü telefonla haberleşmişler
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, sanıklardan eski yarbay Mehmet Şahin hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığından gelen ses kaydını dinletti.
Söz alan sanık Şahin, gelen kayıtla ilgili daha sonra savunma yapmak istediğini belirtti.
Öte yandan, Başkan Dik, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının FETÖ'nün imamlarıyla ankesörlü telefon üzerinden irtibat kurduğu tespit edilen bazı sanıkların arama kayıtlarının dava dosyasına eklendiğini söyledi.
Buna göre sanıklardan Ali Emre Eral, Yener Yılmaz, Sinan Sürer, Serkan Kılıç, Mustafa Sözer, Murat Bingöl, Emrah Ilgaz, Emir Anar, Bayram Akpan ve Ali Gültekin'in örgüt yöneticileri tarafından arandığı tespiti dava dosyasına girdi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan eski yüzbaşı Gökhan Akdağ, olay tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Tayin Daire Başkanlığında görevli olduğunu anlattı.
Akdağ, "görevli olmamasına rağmen 16 Temmuz 2016'da saat 01.00 sıralarında Kara Kuvvetleri Komutanlığından kalkan helikopterle Genelkurmay Karargahı'na inip silahlı askeri personelle birlikte darbe faaliyetlerine katıldığı" yönündeki savcılık görüşünü reddettiğini bildirdi.
Olay günü Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki mesaisine devam ettiği sırada garaj girişinde kamuflajlı askerler gördüğünü belirten Akdağ, birliğe terör saldırısı olabileceğinin söylenmesi üzerine nizamiye bölgesinde nöbet tuttuğunu kaydetti.
Terör saldırısına karşı saat 03.30 sıralarında Genelkurmaya helikopterle takviye maksatlı gönderildiklerini öne süren Akdağ, "Genelkurmay Başkanlığına geldik. 5 kişiydik. Biz de yorgun olduğumuz için oradaki bir araçta bekledik." savunmasını yaptı.
Karargaha gelmesinden, gözaltına alınmasına kadar kimseye ateş etmediğini, kanuna aykırı emir almadığını ve eylemde bulunmadığını savunan Akdağ, FETÖ ile de bağı olmadığını iddia etti.
Akdağ, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
09.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu sanıklarla müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığından (ÖKK) Genelkurmay'a gelip, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'i derdest eden ekipte tim komutanı olarak görev yapan eski üsteğmen Sanık Şener Kısak, suçsuz olduğunu, hakkında somut delil bulunmadığını öne sürdü.
Kanuni haklarının ihlal edildiğini savunan Kısak, tahliyesi ve beraatini istedi.
Sanık eski albay Fırat Alakuş'un olay tarihinden önce tatbikat yapılacağını beyan ederek kendisini Akıncı Üssü'ne çağırdığını anlatan Kısak, 15 Temmuz saat 18.30'da taksiyle tek başına üsse gittiğini ve 142. Filo'da toplandıklarını söyledi.
Alakuş'un terör tehdidi nedeniyle Genelkurmay Başkanlığının emniyetini sağlamaya gideceklerini söylemesi üzerine silah ve teçhizat alıp otobüslerle buraya geçtiklerini öne süren Kısak, "Kışlaya vardığımızda bana koridorlarda emniyet almam emredildi. Koridorlarda dolaşmamız ve personele kendi güvenlikleri açısından odalarından çıkmamalarını söylememiz istendi. Koridorlarda dolaştım ve personelden odalarına geçmesini istedim. Kimseyi derdest etmedim. Kimseyle fiziksel temasta bulunmadım." diye konuştu.
Bir süre sonra kuzey nizamiyeye geçmesinin emredildiğini savunan sanık Kısak, saat 22.00 sularında Kara Kuvvetleri Komutanı'nın makam ve koruma aracının önünden geçip buraya gittiğini, ardından silah sesleri duyduklarını söyledi.
Neler olduğunu öğrenmek için sesin geldiği yere gittiğini belirten Şener Kısak, şöyle devam etti:
"Buradan ayrıldığım için Bülent Aydın'ın şehit edilmesiyle ilgili görgüm ve bilgim yoktur. Şehadeti daha sonra öğrendim. Sesin geldiği yere gittiğimde Burak Akın'ın vurulduğunu gördüm. 'Terör tehdidi var.' denmişti. Bu olanlara anlam veremedim. Ardından bir süre karargahın girişinde bekledik. Koruma personeli emniyet maksadıyla bir odaya alındı. Fırat albay Genelkurmay Başkanı'nın emniyetli bir yere tahliye edildiğini söyledi. Bize nizamiye bölgesine gitmemizi emretti. Güney nizamiyeye gittiğimde vatandaşları gördüm. Darbe veya kalkışma sözlerini duymadım. Kanunsuz bir durumda kaldığımızı algılayamadım. Bir süre sonra tanklar geldi.
Taarruz helikopterleri geldi. Saat 02.00 gibi Başbakan'ın bir kalkışma olduğuna dair beyanlarını diğer askerlerden duydum ancak böyle bir kalkışmanın içinde değil, karşısında olduğumuzu düşündüm. Bir süre sonra Subay Temel Askerlik ve Subaylık Anlayışı Kazandırma (SUTASAK) personeli geldi. Ben bunlara herhangi bir emir vermedim. Olaylar aydınlanıncaya kadar karargahın bahçesinde beklemeye karar verdim. Bir süre uyudum. Uyandığımda kimseyi göremedim. Karargaha geçtim. Fırat albayı gördüm. 'Kumpasa getirildik.' dedi. Öğle saatlerinde polise teslim edildim."
"Kamera görüntüleri delil niteliğini kaybetti"
Genelkurmay Başkanlığının emniyetini almak için kışlaya geçtiklerini öne süren Kısak, ÖKK personelinin 15 Temmuz'dan önce de defalarca Genelkurmay emniyetini takviye etme görevi yürüttüğünü söyledi.
Kısak, "Kritik durumlarda stratejik öneme haiz kurum ve kişilerin ÖKK tarafından korunması olağan karşılanan bir durum." dedi.
Akıncı Üssü ve Genelkurmay Başkanlığından elde edilen güvenlik kamerası görüntülerinin deliller arasından çıkarılmasını isteyen sanık Kısak, "Güvenlik kamera görüntülerine itiraz ediyorum. Elde edilme şekli hukuka uygun değil. Görüntüler savcılıktan herhangi bir olur alınmadan yetkisiz kişilerce toplandı. Bu nedenle kamera görüntülerinin delil niteliği kalmadı. Görüntüler güvenilir değil. Kamera görüntüleri delil niteliğini kaybetti. Görüntülerin tamamını reddediyorum. Kamera kayıtlarının deliller arasından çıkarılmasını talep ediyorum." diye konuştu.
Genelkurmay Başkanlığının idari tahkikat raporuna da itiraz eden sanık Kısak, "Kanuna aykırı şekilde oluşturulmuş kişilerce kanuna aykırı şekilde hazırlanmış. Genelkurmay, davanın taraflarından, dolayısıyla hukuki delil olarak sayılmaz. Rapor savcılığa bilirkişi raporu gibi sunulmuş. Savcılık da idari bir karşılığından başka değeri olmayan bu raporu iddianameye temel yapmış. Rapor yanlı, taraflı ve maksatlı. Reddediyorum." ifadelerini kullandı.
Sanık Kısak, dosyaya giren bilirkişi raporlarını da kabul etmedi.
Duruşmaya gelecek hafta devam edilmek üzere ara verildi.
12.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Darbe girişimi sırasında kurmay albay rütbesiyle Genelkurmay Eğitim Daire Başkanlığı Eğitim Şube Müdürü olarak görev yapan sanık Nuri Gayır, üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek suçsuz olduğunu savundu.
Gayır, "Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı olduğunu düşünerek hareket ettim. Darbeci olarak kazanacağım hiçbir şey yoktu, darbe olmasa zaten general olacaktım." dedi.
Savunmasında, bilirkişi raporu ve Genelkurmay Başkanlığı Tahkikat Raporu arasında fark olduğunu öne süren Gayır, savcılığın esas hakkındaki mütalaasına katılmadığını söyleyerek beraatini istedi.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
13.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Sanık eski yüzbaşı Erdem Eraslan, iddianamede yüzü görülmeyen ve kime ait olduğu bilinmeyen 2 fotoğraf yüzünden tutuklandığını öne sürdü.
Hakkında herhangi bir tanık beyanı bulunmadığını savunan Eraslan, "İddianamede bana ait olduğu belirtilen fotoğraflar bana ait değildir. Darbe gecesi kendimi odama kilitledim ve sabaha kadar orada bekledim. Savcılık makamının mütalaasında, Mehmet Partigöç ile karşılaştığımda selamlaşmamın, 'Darbe girişimine başlayın' yorumu olduğu sonucunun çıkartılmasını anlamsız buluyor ve istenilen cezayı kabul etmiyorum. Delil yetersizliğinden hakkımda beraat kararı verilmesini istiyorum." dedi.
Olay tarihine kadar yüzbaşı rütbesiyle hava pilot kurmay subay olan sanık Erman Can da üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek, "Ertesi gün yurt dışından gelecek bir heyet için sunum hazırladığım için 15 Temmuz akşamı rutin fazla mesai yaptım. Bahçedeki bir grup askerin, 'Terör saldırısı olacak' dediğini duydum. O sıra silah dağıtılıyordu, ben de MP-5 silah alarak nizamiye binasına giderek sabaha kadar orada kaldım." savunmasını yaptı.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
14.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ile müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan eski tuğgeneral Alparslan Çetin, olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Harekat Plan Daire Başkan Yardımcısı olarak görev yaptığını söyledi.
Olay günü sabah erken saatte mesaiye gittiğini ve rutin işleriyle ilgilendiğini anlatan Çetin, saat 14.00'te planlanmış terörle mücadele toplantısının ardından henüz mesaisini tamamlamamışken nizamiye bölgesinden silah sesleri duyduğunu belirtti.
Çetin, Güneydoğu'da ve batıdaki birliklerde silah seslerinin normal karşılanabileceğini ancak Genelkurmay Başkanlığında bunun normal görülemeyeceğini ifade ederek, ne olduğunu anlamak için daire başkanının yanına bir alt kata indiğini, fakat kendisinden de bir cevap alamadığını iddia etti.
Gecenin ilerleyen saatlerinde darbe girişimini öğrendiğini ancak karşı hamle yapabilecek pozisyonda olmadığını öne süren Çetin, sabaha kadar herhangi bir yasa dışı eylem içerisinde bulunmadan beklediğini savundu.
Darbe girişimi sırasında Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi'nin (SKKHM) kontrolünü sağladığı yönündeki savcılık mütalaasını da kabul etmediğini belirten Çetin, girişimin başarıya ulaşması için diğer sanıklarla fikir ve eylem birliği içerisinde hareket etmediği iddiasında bulundu.
Çetin, Genelkurmay idari tahkikat raporunun kendisiyle olan bölümünün tamamen zanna dayalı olduğunu, vatanına milletine bağlı bir asker olarak darbe girişimine destek vermediğini öne sürdü.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
15.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ile müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, eski astsubay İbrahim Karadağ hakkında beyanda bulunan tanık B.A'nın duruşma salonunda dinleneceğini bildirdi.
Bunun üzerine huzura alınan tanık B.A, davanın sanıklarından İbrahim Karadağ ile astsubay hazırlık okulunda eğitim gördüğü dönemde tanıştığını, Karadağ'ın kendisini FETÖ evlerine götürdüğünü belirtti.
Karadağ'ın FETÖ'nün evlerinde yetiştiğini kaydeden B.A, örgütün çözülmesi için etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanıp bu yapıya dair bildiği her şeyi yetkili mercilere anlattığını söyledi.
Tanık B.A. sözlerine şöyle devam etti:
"İbrahim ile Balıkesir astsubay hazırlık okulunda tanıştık. O beni 'cemaat' üyeleriyle tanıştırdı. Balıkesir'deki evlerine giderdik. Okul bittikten sonra ikimiz de özel kuvvetlere tayin olduk. Oradayken de bizden sorumlu kişilerle görüşmelerimiz devam etti. Gittiğimiz evlerde sohbetler olur ve Gülen'in kitaplarını okuturlardı.
İbrahim'in aralarında bulunduğu bir grup arkadaşımla Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde ve Dışkapı semtindeki iki farklı evde toplanırdık. Her toplantının sonunda bir sonraki toplantının yapılacağı ev ve saati belirlerdik. Telefonda toplantının yeri ve saati konuşulmazdı.
İlerleyen süreçte bu yapının faaliyetlerini görünce dayanamayıp ayrılmak istedim. Kara Kuvvetleri Komutanlığına tayin talebinde bulundum. Daha sonra örgüt üyeliği soruşturması kapsamında açığa alındım."
Tanık beyanına karşı söz alan sanık Karadağ, şahsı tanımadığını, B.A'nın beyanlarının gerçeği yansıtmadığını ileri sürdü. Tanığın söylediği zamana ilişkin HTS kayıtlarının çıkarılmasını talep eden Karadağ, telefon sinyallerine bakıldığı takdirde, o tarihlerde tanığın söylediği bölgelerde olmadığının ortaya çıkacağını savundu.
Bunun üzerine söz alan tanık B.A. da FETÖ evlerindeki toplantılara telefon getirmenin yasak olduğunu beyan etti.
Duruşmaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan eski kurmay binbaşı Vahap Kavaker, darbe girişiminin yaşandığı tarihte Genelkurmay 2. Başkanının Özel Sekreteri olarak görev yaptığını söyledi.
Olay günü odasında rutin mesaisine devam ettiğini ve gün içinde olağan dışı bir durumla karşılaşmadığını öne süren Kavaker, mesaisini terk etmek için sivil kıyafetlerini giydiği sırada silah sesleri duyduğunu ve koridora çıktığında Özel Kuvvetler Komutanlığı personeliyle karşılaştığını iddia etti.
Kavaker, koridorda gördüğü silahlı ve tam teçhizatlı askerlerden dolayı uzun süre odayı terk edemediğini, seslerin azalmasından sonra odasından çıkıp karargahta olup biteni anlamak için içeride dolaştığını öne sürdü.
Kavaker, darbe girişimi sırasında karargahta yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
"Gece saat 02.00'de Bünyamin Tünel ve Recep Özkan ile karargahtan çıkmayı düşündük. Dışarı çıkmaya çalışırken Destek Grup Komutanlığından silah dağıtıldığını gördük. Bizler de şahsi güvenliğimiz için silah ve mühimmatı aldık. Karargaha dönerken Genelkurmay kışlasının çevresinde değişik grupların toplandığını görünce süratle ana karargaha doğru gitmeye başladık. Üzerime dışarıdan 2-3 el ateş edildi. Tekrar karargaha döndüm. Komuta katından silah sesleri gelmeye başladı. Karargaha girenler dışarıdan kapıyı zorladılar ama içeri giremediler. Sivil halkın emniyet görevlilerini aşarak komuta katına girmesini anlamadım."
Genelkurmaydaki vatandaşların şehit edilmesi ve yararlanmalarından sorumlu tutulması yönündeki savcılık mütalaasını reddettiğini bildiren Kavaker, o gece elinde silah olmasının ceza almasına yeterli bir kriter olmadığını ve kimseye ateş etmediğini savundu.
Duruşmada ayrıca sanık Kavaker reddi hakim talebinde bulundu.
Bunu görüşen mahkeme heyeti, talebin yargılamayı uzatmaya yönelik olduğunu belirterek, oy birliğiyle reddetti.
13 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor
Savcılığın esasa ilişkin mütalaasında sanık Kavaker'in "anayasal düzeni ihlal" suçundan bir kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edilmişti. Ayrıca Kavaker'in olay gecesi Genelkurmay Başkanlığında darbecilere direnen 11 sivil ile Astsubay Bülent Aydın'ın şehit edilmesinin faili olduğu gerekçesiyle şehit sayısı kadar ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenmişti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
16.11.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu sanıklar ile müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada darbe girişiminin planlandığı villadaki toplantılara FETÖ'nün firari "Hava Kuvvetleri imamı" Adil Öksüz ile katıldığı belirlenen ve 4 Kasım 2017'de İstanbul'da yakalanan "Sami" kod adlı Birol Kurubaş, esasa ilişkin savunma yaptı.
Darbe girişiminde bulunmadığını, bu yüzden darbe davasında yargılanmaması gerektiğini iddia eden Kurubaş, hayatı boyunca Genelkurmay Başkanlığı yerleşkesine hiç gitmediğini savundu.
Kurubaş, darbe toplantılarının yapıldığı belirtilen villada hiç bulunmadığını, bu konuda tanık olarak dinlenen itirafçıların da kendi adını vermediğini beyan etti.
Tutuklu sanık Kurubaş, ByLock kullanıcısı şüphelilerle iletişim kaydının bulunmasından ötürü de suçlanamayacağını ileri sürdü.
Kurubaş, soruşturma aşamasında baskı altında verdiğini iddia ettiği ifadelerini de reddetti.
Sanık Kurubaş, "Ben bu örgüte dahil olmadığım gibi, bu yapının bir ihanet yapısı olduğunu düşünüyorum. Ben ne yöneticiyim, ne darbeciyim, ne de teröristim." diye konuştu.
Kurubaş, mahkeme heyetinden beraatini istedi.
FETÖ'nün imamı olduğunu kabul etmişti
Sivil imam Kurubaş, önceki aşamalarda verdiği ifadesinde "imam" olduğunu kabul etmiş ancak darbeye hazırlık toplantılarına katılmadığını öne sürmüştü.
Ankara'ya geldikten sonra 2015 ve 2016'da FETÖ'nün Ankara sözde bölge sorumlusu Levent Çakmaktepe'nin kendisini darbe toplantılarının yapıldığı villaya götürdüğünü anlatan Kurubaş, kahvaltı yaptıklarını ve sohbet ettiklerini belirtmişti.
Birol Kurubaş, "Villanın, örgütün Hava Kuvvetleri yapılanması içinde misafirhane gibi kullanılan bir yer olduğunu tahmin ediyorum. Kesinlikle bu evde darbe toplantılarına katılmadım. Daha önce gittiğim için bazı eşyaya dokunmuş olabilirim." beyanında bulunmuştu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, olay tarihinde Genelkurmay Harekat Başkanlığı Eğitim Dairesi Tatbikat Şube Müdürlüğünde yurt dışı tatbikat subayı olarak görev yapan eski kurmay binbaşı Sinan Yılmaz ile Muharebe Elektronik Bilgi Sistemler Başkanlığında icra subayı olarak görev yapan eski binbaşı Ümit Bayık savunma yaptı.
Üzerine atılı suçlamaları kabul etmediklerini, 15 Temmuz 2016'da Genelkurmay Başkanlığı karargahında darbe girişiminde bulunan askerlerle eylem birliktelikleri olmadığını beyan eden her 2 sanık da suçsuz olduklarını ifade etti.
İddia makamının esasa ilişkin mütalaasında, haklarında, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildiğini hatırlatan Yılmaz ve Bayık, FETÖ üyesi ve darbeci olmadıklarını savunarak mahkeme heyetinden beraat talebinde bulundu.
Sanık avukatlarının beyanlarının alınmasının ardından duruşmaya gelecek hafta devam edilmek üzere ara verildi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 224 sanık (ilk 221) Darbe Ana (Çatı) Yapılanması' davası
(17 Kasım 2018, 15:08)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: