Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda eski Yargıtay üyeleri Mustafa Akarsu ve Hüseyin Çolak, eski Askeri Yargıtay üyesi Yusuf Tamer Çetin ve eski Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) üyesi Hamdi Demiralay hakim karşısına çıkarıldı.
04.11.2018 11:59 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda eski Yargıtay üyeleri Mustafa Akarsu ve Hüseyin Çolak, eski Askeri Yargıtay üyesi Yusuf Tamer Çetin ve eski Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) üyesi Hamdi Demiralay hakim karşısına çıkarıldı.
ESKİ YARGITAY ÜYESİ MUSTAFA AKARSU
30 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesince, Yargıtay ek binadaki salonda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi Mustafa Akarsu yeniden hakim karşısına çıktı. Duruşmaya sanık Akarsu, yakınları ve avukatı katıldı.
Duruşmada dosyaya gelen bilgi ve belgeler okundu. Mahkeme Başkanı Fevzi Yıldırım, Akarsu'nun ev ve iş yerinde yapılan aramada ele geçirilen bir ajandada hakim ve savcıların isimlerinin yer aldığını, bu isimlerin yanında "başarılı", "başarısız", "oldu", "olmadı", "kazandı", "kazanmadı" gibi notlar tespit edildiğini belirterek, bu listelerde kimlerin yer aldığını, notların ne anlama geldiğini sordu.
Sanık Akarsu, listenin büyük bölümünü tanımadığını, tanıdıklarının beraber çalıştığı kişiler olduğunu savundu. Tanımadıkları kişilerin ise hemşehrilik dolayısıyla kendisinden referans olmasını isteyenlerden oluştuğunu ileri süren Akarsu, isimlerin yanındaki notların bunlara ilişkin olduğunu iddia etti.
Listede Ömer Faruk Eminağaoğlu gibi isimlerin bulunduğunun hatırlatılması üzerine Akarsu, listedeki isimlerin bir bölümünü tanınan isimler olması nedeniyle not ettiğini söyledi.
Bunun bir seçim çalışması olup olmadığı yönündeki soruya Akarsu, kesinlikle böyle bir durumun söz konusu olmadığını ileri sürdü.
MASAK raporunda eşine ait hesap hareketlerine yer verildiği hatırlatılarak, eşinin çalışıp çalışmadığı sorulan Akarsu, eşinin çalışmadığını, kendi birikimlerini bu şekilde değerlendirdiğini kaydetti.
Tahliye talebi için söz verilen Akarsu, cezaevinde geçen süre göz önüne alındığında tutukluluğun cezaya dönüştüğünü savunarak tahliyesini istedi.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tahliye talebini reddederek tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma 21 Ocak 2019'a bırakıldı.
Üç bacanak aynı tarihte Yargıtay üyesi seçilmişti
Önemli dosyaların örneklerini bizzat Pensilvanya'daki FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'e götürdüğü belirtilen "Kartal" kod adlı "Yargıtay imamı" İlyas Şahin'in iki bacanağının da aynı tarihlerde Yargıtay'a üye seçildiği ortaya çıkmıştı.
2010 Anayasa değişikliğine ilişkin referandumun ardından FETÖ'nün ele geçirdiği HSYK tarafından, örgütün talimatıyla 2011'de Şahin ile iki bacanağı Mustafa Akarsu ve Hüseyin Karagöl'ün Yargıtay'a üye seçildiği belirlenmişti.
İlyas Şahin ile eski Yargıtay üyesi Hüseyin Karagöl halen firari. Mustafa Akarsu ise darbe girişiminin ardından 25 Ağustos'ta Sakarya'da yakalanmıştı.
Karagöl ve İlyas Şahin'in isimleri, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile eski MHP'li yöneticilerin özel hayatlarına ilişkin görüntülerin internet ortamında yayımlanmasıyla gündeme gelmişti. Bu üç isim, kaset kumpasında "finansör" olarak ismi geçen iş adamı İbrahim Faruk Bayındır'ın da akrabası.
ESKİ YARGITAY ÜYESİ HÜSEYİN ÇOLAK
31 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, önceki celse tahliye edildikten sonra itiraz üzerine yeniden tutuklanan eski Yargıtay Üyesi Hüseyin Çolak, hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Çolak, avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada dosyaya gelen bilgi ve belgelerin okunmasının ardından, Mahkeme Başkanı Burhan Karaloğlu tarafından sanık Çolak'a bazı sorular yöneltildi.
Çolak'a, MASAK raporuna göre eşi tarafından Bank Asya'da 22 Mayıs 2015'te döviz hesabı açıldığı, buraya bir miktar dolar yatırıldığı ve hesabın 20 Kasım 2015'te kapatıldığı belirtilerek, eşinin çalışıp çalışmadığı, hesaptan bilgisinin olup olmadığı soruldu.
Sanık Çolak, "Eşimle görüşeyim ama hatırladığım kadarıyla bir miktar paramız vardı, çalınmasın diye eşime verdim bankaya yatırmış." dedi.
Eşinin parayı Bank Asya'ya kendi talimatı üzerine mi yatırdığı sorusuna karşılık Çolak, buraya yatırıldığından sonradan haberinin olduğunu, o dönemde bu bankanın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilmesi nedeniyle buna karşı çıkmadığını savundu.
Çolak, örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in Bank Asya'ya para yatırılması talimatıyla mı böyle bir işlem gerçekleştirdiğinin sorulması üzerine, bunun söz konusu olmadığını ileri sürdü. Sanık Çolak, yönetiminin devlete geçmesi ve faizsiz olması nedeniyle Bank Asya'ya para yatırdıklarını iddia etti.
Eski HSYK Üyesi Kerim Tosun'un, kendisinin sohbet toplantılarına katıldığı yönündeki beyanı hatırlatılarak, Tosun ile aralarında husumet bulunup bulunmadığı sorusuna Çolak, "Aramızda husumet olduğunu söyleyemem." karşılığını verdi.
Çolak ve avukatı, dosyada somut delil bulunmadığını, kaçma şüphesi olmadığını savunarak tahliye talebinde bulundu.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, sanığın tahliye talebini reddederek, tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Duruşma 22 Ocak 2019'a bırakıldı.
Sanık Çolak, eski emniyet müdürü Hanefi Avcı'ya, "Devrimci Karargah Örgütü" davasında "örgüt üyelerine yardım" suçundan verilen 5 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasını onayan eski Yargıtay 9. Ceza Dairesi heyetinde yer almıştı.
ESKİ ASKERİ YARGITAY ÜYESİ YUSUF TAMER ÇETİN (DARBE GERÇEKLEŞSEYDİ ASKERİ YARGITAY BAŞSAVCISI OLACAKTI)
31 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmaya, tutuksuz sanık darbecilerin sözde sıkıyönetim direktifinde Askeri Yargıtay Başsavcısı olarak görevlendirilen eski Askeri Yargıtay Üyesi Yusuf Tamer Çetin ile avukatı katıldı.
Duruşmada sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu.
İddianamede, sanığın darbe girişimini yapanlar tarafından hazırlanan sıkıyönetim direktifindeki görevlendirme listesinde Askeri Yargıtay Başsavcısı olarak yer aldığı, ev ve iş yerindeki aramada iki adet 1 dolar ele geçirildiği belirtildi.
Bilirkişi raporu ve tanık ifadelerine göre, listeyi hazırlayanların istemedikleri kıdemli üyeleri Milli Savunma Bakanlığında (MSB) görevlendirdiği, kendilerinden olanların yanı sıra seçimlerde birlikte hareket ettikleri, tehlikeli görmedikleri kişilere de listede yer verdikleri anlatılan iddianamede, sanığın da örgüt tarafından tehlikeli görülmediği için listeye eklendiği kaydedildi.
İddianamede, sanığın örgüt üyesi olmadığı, iradesini örgüte teslim etmediği, örgüt hiyerarşisine dahil olmadığı ancak bilerek ve isteyerek örgüte yardım ettiği kaydedildi ve örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım suçundan cezalandırılması istendi.
Savunma için söz verilen sanık Çetin, FETÖ ile irtibatı ve iltisakının bulunmadığını, sıkıyönetim listesinin bilgisi dışında hazırlandığını, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmesinin söz konusu olmadığını ileri sürdü.
FETÖ üyeliğinden yargılanan eski Genelkurmay Adli Müşaviri Muharrem Köse'ye onur belgesi verilmesi için çabaladığı yönündeki suçlamaya değinen Çetin, genel kurulda diğer üyelerin, kendi isteğiyle görevinden ayrılanlara hediye ve onur belgesi verilmesini istediğini, kendisinin ise genel bir tavır olarak buna karşı çıktığını ancak tartışmanın uzaması nedeniyle bu tutumundan vazgeçtiğini anlattı.
Çetin, sıkıyönetim listesinin bilgisi dışında hazırlandığını, bunun anlaşılması nedeniyle yaklaşık 22 ay tutuklu kaldıktan sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine tahliye edildiğini, kimin hazırladığı belirlenemeyen bir listeden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını söyledi.
Listeyi, 18 Temmuz'da mesaiye gittiğinde öğrendiğini iddia eden Çetin, "Görevlendirmeyi yapanlar, çalışmayı istemedikleri, karşı olan kişileri MSB emrine yazmışlar, aynı yapıdan olanlara görev vermişler. Kendilerine zarar vermeyecek şeklinde düşündükleri isimleri aralara yerleştirerek, dolgu malzemesi yaparak, listeyi tamamlamışlar. Herkesle iyi geçinmem, hukuki açıdan herkese yardımcı olmam, ikinci kıdemli kişi olmam nedeniyle, sorun çıkarmayacağımı, tehlike oluşturmayacağımı düşündükleri için başsavcı olarak yazıldığımı düşünüyorum. Bence özel bir önemi yoktur." savunmasını yaptı.
Mahkeme Başkanlığı yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesi Üyesi Fevzi Yıldırım'ın "Size verilen görev öyle sıradan bir görev değil." demesi üzerine Çetin, Haluk Zeybel'den sonra ikinci kıdemli kişi olması nedeniyle başsavcı olarak görevlendirilmiş olabileceğini belirtti.
Hayatı boyunca darbelere karşı olduğunu, demokrasiye inandığını dile getiren Çetin, "Darbe başarılı olsaydı da bu görevi kabul etmezdim ve yine tutuklanırdım. Beni de MSB emrine almamalarından hicap duyuyorum." dedi.
- "1 doları uğur olarak sakladım"
Üzerinde ve evinde bulunan 1 dolarlara ilişkin savunma yapan Çetin, üzerindeki 1 doların teyzesinin oğlunun 2011'deki düğününde dağıtıldığını, kendisinin de uğur olarak sakladığını öne sürdü.
Çetin, düğüne katılan herkese dolar dağıtılıp dağıtılmadığı sorusu üzerine, herkese verilmediğini, kuzeninin çocuklara verirken kendisine de 1 dolar verdiğini ifade etti. Yıldırım'ın "2011'de aldığınız doları 2016'ya kadar cüzdanınızda sakladınız öyle mi?" sorusuna karşılık Çetin, bunu uğur olarak cüzdanında tuttuğunu yineledi.
Evinde bulunan 1 dolardan ise haberinin olmadığını ileri süren Çetin, "Bu konuda eşimin beyanları esastır. Annem torununun düğününde çocuklara dağıtırken eşim 'Bana da ver.' diye istemiş. Bu paraya elimi sürmedim, parmak izine bakılabilir." savunmasını yaptı.
Özellikle MİT krizi ve 17-25 Aralık sürecinden sonra o zamanki adıyla cemaat yapılanmasıyla mücadele ettiğini savunan Çetin, Askeri Yargıtay Genel Kurulunda yapı mensupları ve diğer üyeler arasında ayrışma yaşandığını, aynı dairede, aynı lojmanda bulunmasına rağmen cemaat mensuplarının yanında yer almadığını söyledi.
Çetin, bu kişilerle ilişkilerini azaltmak istese de aynı dairede görev yapması ve aynı lojmanı kullanması nedeniyle beşeri ilişki kapsamında görüştüğünü kaydetti.
FETÖ'nün kumpas davalarından olduğu ortaya çıkan Balyoz davasında 16 yıl hapis cezası aldığı için yurt dışına kaçan bir askeri hakimin firar etmesi nedeniyle Askeri Yargıtay'da yargılandığını anlatan Çetin, bu davada askeri hakimin mecbur kaldığı için firar ettiği yönünde muhalefet şerhi yazarak, bu kişiyi korumaya çalıştığını ileri sürdü.
Çetin, FETÖ tarafından örgüt mensubu olmayan Hava Kuvvetleri personelinin hukuka aykırı delillerle karalanmaya çalışıldığı dönemde de Askeri Yargıtay Genel Kurulunda bu askerleri savunduğunu, FETÖ'nün bu taktikleriyle Kurulda savaştığını iddia etti.
Sanık Çetin, İncirlik Üssü komutanının FETÖ mensupları tarafından uzaklaştırılması amacıyla açılan davada da bu komutana verilen mahkumiyet kararının bozulması yönünde oy kullandığını belirterek, araştırıldığında tüm bu kararlarının görülebileceğini söyledi.
Askeri öğrenci ve subay olarak terörle mücadeleyle geçirdiği 34 yıllık meslek hayatında tek isteğinin aklanmak olduğunu dile getiren Çetin, beraatini istedi.
Çetin'in avukatı da 10 günde bir imza verme şeklindeki adli kontrolün ayda bire çevrilmesi talebinde bulundu.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, sanığın adli kontrol kapsamında bundan sonra kolluğa ayda bir imza vermesine hükmetti. Duruşma 28 Şubat 2019'a bırakıldı.
ESKİ ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ (AYİM) ÜYESİ HAMDİ DEMİRALAY
1 Kasım'da ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmaya, tutuksuz sanık FETÖ darbe girişimi sonrası görevinden ihraç edilen eski Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) üyesi Hamdi Demiralay ile avukatı katıldı.
Duruşmada sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu
İddianamede, darbe girişiminin ardından tutuklanan sanığın etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak, itirafçı olduğu, örgütle bağlantılı kişilerin isimlerini vererek, teşhis ettiği anlatıldı.
ByLock kullandığını da kabul eden sanığın darbe girişimini yapanlar tarafından hazırlanan sıkıyönetim direktifindeki görevlendirme listesinde "göreve devam edecekler" arasında bulunduğu kaydedildi.
İddianamede, AYİM'de kurmay subay üye olarak görev yapan sanığın, öğrencilik yıllarından bu yana örgüt toplantılarına katıldığı, örgütün gizli haberleşme uygulaması ByLock kullandığı, örgütün stratejisi, amaçları, faaliyetleri doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği bildirildi.
Savunma için söz verilen eski AYİM üyesi Hamdi Demiralay, darbe girişiminin ardından tutuklandıktan sonra etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini ve bildiklerini anlattığını hatırlattı.
Bu nedenle adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığını ifade eden Demiralay, darbe girişiminin ardından açılan pek çok davada tanık olarak ifade verdiğini söyledi.
Deniz Harp Okulundan mezun olduktan sonra 2003'te Deniz Harp Akademisinde eğitim gördüğünü, bu süreçler boyunca "abi" denilen örgütün sivil imamlarıyla sohbetlere katıldığını anlatan Demiralay, seyir subaylığı, komutanlık, plan proje subaylığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Plan Şube Müdürlüğü görevlerinin ardından 19 Haziran 2015'te, Cumhurbaşkanının onayıyla AYİM üyeliğine atandığını dile getirdi.
Deniz Harp Okulundan 1994'te teğmen rütbesiyle mezun olduğu bilgisini veren Demiralay, meslek hayatının büyük bölümünün denizlerde seyir halinde geçtiğini, bu nedenle örgütün sohbet toplantılarına fazla katılamadığını, meslekte aldığı terfilerde ve girdiği sınavlarda örgütün etkisinin olmadığını ileri sürdü.
GERÇEK ADINI SONRADAN ÖĞRENDİM
Sanık Demiralay, İstanbul'da Deniz Harp Okulunda eğitim gördüğü dönemde, 1992'de devre arkadaşı aracılığıyla örgütle tanıştığını, ev sohbetlerine gidip geldiğini ifade etti.
Devre arkadaşının, kendisini, İstanbul Kocamustafapaşa'da gerçek adını sonradan öğrendiği "Zeyd" kod adlı Tuncay Öpçin ile tanıştırdığını aktaran Demiralay, "Benim tarihe merakımı bildiklerinden önce tarihle ilgili sohbetler etmeye başladık. Sonra yavaş yavaş dini konulara girdiler. Burada namaz kılıp, sohbetler ediyorduk. FETÖ kitapları ve Risale-i Nur kitapları okunuyordu." dedi.
Bu toplantılara Harp Okulundan devre arkadaşı, FETÖ sanığı eski Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreteri Serkan Saral'ın da katıldığına değinen Demiralay, "Zeyd kod adlı şahıs, Harp Okulu son sınıfta, aynı okulda okuduğumuz Mustafa Erceylan ve Hüseyin Demirtaş'la tanıştırdı. Onlar da bu eve gidip geliyordu. Daha sonra 1994'te mezun olup Gölcük'e tayin oldum. Burada Serkan Saral ile aynı evde kalıyordum. Gölcük'te de bir cemaat abisi gelirdi, namaz kılıp sohbet ederdik ama tedbir amaçlı Gülen kasetleri dinlenmiyordu. Ev denizaltıcı bir subayındı. Alt katta da başka subaylar vardı. Deşifre olmamak için bu tedbiri uyguluyorduk." diye konuştu.
Gölcük'teki evlerde sohbete katıldığı devrelerinin isimlerini veren Demiralay, bütün evlerde örgüt abilerinin katılımıyla sohbetler yapıldığını kaydetti.
Abilerin, kendilerini, kılık kıyafete dikkat etme, sosyal hayata katılma, üstleriyle iyi geçinme, gerektiğinde içki içme gibi konularda uyardığına dikkati çeken Demiralay, mezun olup maaş almaya başladıktan sonra örgüt abisine himmet verdiğini itiraf etti.
KOD ADI HALİT
Demiralay, örgütte kod adının "Halit" olduğunu, kural olarak "abi" denilen tek kişiyle görüştüğünü, diğer örgüt mensuplarıyla işlerinin olmadığını, rütbe yükseldikçe askeriye içindeki diğer örgüt mensuplarıyla da muhatap ettirilmediklerini aktardı.
Görev yerleri değiştikçe "abi"lerinin de değiştiğini, genellikle öğretmen olan bu kişilerle sohbetlere tek başına katıldığını kaydeden Demiralay, seyirde bulunması ve işlerinin yoğunluğu nedeniyle sohbetlere çok sık katılamadığını, sohbet abisinin kendisine bazı kitaplar vererek okumasını istediğini belirtti.
Deniz Harp Okulunun ardından, örgütün yönlendirmesiyle Deniz Harp Akademisine girdiğini, burada da örgütle görüşmeye devam ettiğini anlatan Demiralay, "Rütbem yükseldikçe üslerimle iyi geçinmem, sosyal faaliyetlere katılmam, doğum günlerinde hediye almam gibi tavsiyelerde bulunuyorlardı." diye konuştu.
ÖRGÜT ABİSİ AFAD UZMANI
Demiralay, 2013'te Aksaz'dan, Ankara'ya Deniz Kuvvetleri Komutanlığına Personel Plan Şube Müdürü olarak atandığını belirterek, burada AFAD uzmanı olarak çalışan Emin Aytaş adlı örgüt abisi ile görüşmeye başladığını söyledi.
Kıdemli olduğu için tek gittiği bu kişinin evinde, namaz kılıp kaset izlediklerini söyleyen Demiralay, örgüt abisinin, iş yerindeki faaliyetlere ilişkin sorular sorduğunu, komuta katının gözüne girecek şekilde çalışmasını istediğini anlattı.
ByLock programını telefonuna Emin Aytaş'ın yüklediğini, programı genellikle örgüt abisi ile buluşma zamanını ayarlamak için kullandığını belirten Demiralay, sonraları ByLock'ta sorun olduğu söylenince "sure shot" isimli başka bir program üzerinden yazıştıklarını aktardı. Demiralay, "En son bu programı kullanıyorduk." dedi.
Personel Plan Şube Müdürü iken 2015'te AYİM üyeliğine kendi isteği dışında atandığını söyleyen Demiralay, denizci subaylar için AYİM'in bir bekleme yeri olarak görüldüğünü, çok istenmediğini dile getirdi.
HUKUKU BİLMEDİĞİM İÇİN TAVSİYE VERİYORDU
AYİM'e atandıktan sonra örgüt abisi Emin Aytaş'ın kendisini "Ertuğrul" kod adlı Tekin Bülbül adlı başka bir abiye teslim ettiği bilgisini paylaşan Demiralay, o zamana kadar görüştüğü örgüt abilerinin genellikle öğretmen, Bülbül'ün ise Türk Patent Enstitüsü'nde avukat olduğunu bildirdi.
Sanık Demiralay, "Hukuku bilmediğim ve AYİM'e çok yabancı olduğum için bu konuda çok bilgisi olan Tekin Bülbül bana dosyaların genelinde somut bilgi ve belgeye göre hareket etmemi tavsiye ediyordu." diye konuştu.
Görev yaptığı AYİM 2. Dairesi'nde, terör olaylarında yaralananların, şehit yakınlarının tazminat davaları, disiplin, güvenlik nedeniyle okuldan ilişiği kesilen öğrencilerin dosyaları, bedelli askerlik gibi çok farklı işlere bakıldığını ifade eden Demiralay, genellikle dairenin yerleşmiş içtihatları nedeniyle Daire Başkanının kararları doğrultusunda hareket ettiğini, vicdanına ve mantığına göre karar verdiğini vurguladı.
Örgüt abisinin, özellikle FETÖ nedeniyle askeri okulla ilişiği kesilen öğrenci dosyalarında somut bilgi belgeye göre hareket etmesini söylediğini aktaran Demiralay, "Bülbül'ün, 'somut belge gelemez zaten' dediğini hatırlıyorum." ifadesini kullandı.
Hamdi Demiralay, bu dosyalar görüşülürken somut bilgi belge istenmesi yönünde oy kullandığını, FETÖ ilgili somut belge bulunan dosyalarda, atılan öğrenciler aleyhinde de karar verdiğini anlattı.
Sanık Demiralay, AYİM'deki görev süresi boyunca herhangi bir seçim yapılmadığını, bu nedenle oy kullanmadığını belirtti.
Tekin Bülbül'ün, aynı suçtan yargılanan eski AYİM Üyesi Ertuğrul Şahin'in de FETÖ mensubu olabileceğini söylediğini aktaran Demiralay, tutuklandıktan sonra aynı araçla hastaneye gittiği Şahin'in kendisine, örgüt söylemi olan "Dua edelim, Allah bizi bu işten kurtaracak, bu sorunlar bitecek" dediğini aktardı.
Darbe girişiminden önce, daha önceden planladığı tatil için izne çıktığını, 15 Temmuz'da da ailesiyle kampta olduğunu vurgulayan Demiralay, darbe girişiminden önceden haberdar olmadığını savundu.
Örgüt abisi Bülbül ile Ankara'ya geldikten sonra 19 Temmuz'da görüştüğünü, ne olduğunu sorduğunu belirten Demiralay, "Bana, 'Darbe başarısız oldu' dedi. Ben de bu işi FETÖ'nün yaptığını anladım. Zaten 5 dakika sürdü görüşmemiz, gergin bir ortamdı. Bir daha da görüşmem olmadı. Başta manevi duygularla girdiğimiz oluşum, kendi halkına silah sıkan bir konuma dönüşmüştü. Ters olan bir şeyler vardı. Ama senelerce içinde bulunduğumuz bir cemaatin psikolojisinden kurtulmak kolay olmadı. Yaşanan olaylardan dolayı tepkim vardı. Manevi duygularla girdiğim bu yapının gercek yüzünü gördüğüm için artık bunlarla birlikte olamayacağımı düşünerek bildiklerimi anlattım." dedi.
Bazı konularda yanlışlar, hatalar yaptığını ve manevi duygularının sömürüldüğünü anladığını dile getiren sanık Demiralay, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak, beraatine karar verilmesini istedi.
Demiralay'ın avukatı da müvekkilinin etkin pişmanlıktan faydalandığını, bilgisi dahilindeki örgüt mensuplarını teşhis ettiğini, bu kişilerin davalarında tanık olarak dinlendiğini belirterek, 10 günde bir imza verme şeklindeki adli kontrolün kaldırılmasını istedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, sanığın adli kontrol kapsamında bundan sonra kolluğa ayda bir imza vermesine hükmetti.
Duruşma, 14 Şubat 2019'a bırakıldı.
FİRARİ FETÖ'CÜ TUNCAY OPÇİN KİMDİR?
FETÖ'nün firarilerinden Tuncay Opçin, Balyoz planı belgelerini Taraf gazetesinden Mehmet Baransu'ya ulaştıran kişi olarak biliniyordu.
Balyoz soruşturmasına konu gizli belgelerin, çok iyi korunan 1. Ordu Karargahı kozmik odasından, örgütün TSK'da bulunan üyeleri tarafından Tuncay Opçin'e verildiği, Opçin ve Mehmet Baransu'nun gizli görüştükleri, Taraf gazetesine teslim edilen DVD ve CD'lerin, Opçin tarafından Baransu'ya getirildiği kaydediliyordu.
İddianamede, beraat kararıyla sonuçlanan "Balyoz Planı" davasında yargılanan bazı sanıklara kumpas kurulduğu iddiasıyla yargılanan firari sanık Tuncay Opçin'in, "silahlı örgüt kurmak, yönetmek, zincirleme şekilde devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme dışında kullanma, hile ile alma, çalma, zincirleme şekilde devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin etmek ve açıklamak" suçlarından, 35 yıldan 75 yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.
Paralel yapı-Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK üyelerine açılan davalar
Paralel yapı-08 Ekim (2017) 'Ankara 77 sanık Yüksek Yargı Yapılanması' soruşturması/fezlekesi (Yargıtay)
(04 Kasım 2018, 11:59)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: