Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur ve eski HSYK üyesi Ahmet Berberoğlu ile Eski Yargıtay üyeleri Nuri Güleç ve Hüseyin Kulaç hakim karşısına çıkarıldı. Yargıtay üyesi sanıklar hakkında savcılıkça mütalaa verildi. Haklarındaki suçlamaların belirtildiği mütalaada elde edilen delillere göre, haklarında istenen 7,5-15 yıl arası hapis cezasının alt sınırdan uzaklaşılarak verilmesi talep edildi.
29.10.2018 10:27 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur ve eski HSYK üyesi Ahmet Berberoğlu ile Eski Yargıtay üyeleri Nuri Güleç ve Hüseyin Kulaç hakim karşısına çıkarıldı.
ESKİ HSYK 1. DAİRE BAŞKANI İBRAHİM OKUR
23 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince duruşma salonlarının dolu olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesindeki salonda görülen duruşmaya Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.
Duruşmada sanık hakkında ifade veren tanıklar dinlendi.
Duruşmaya SEGBİS ile bağlanan eski HSYK üyesi Nesibe Özer, HSYK üyeliği sürecini anlatırken adaylığa kendisinin karar verdiğini, daha sonra İbrahim Okur'un "Tek başına çok şansın olmaz, bakanlık listesinden gir." dediğini anlattı.
Kumpas davalarında görev yapan Zekeriya Öz ve Fikret Seçen gibi isimlerin bu görevlere atanmasında Okur'un bir çabasının olup olmadığı yönündeki soru üzerine Özer, o dairede çalışmadığını, böyle bir çabaya şahit olmadığını ancak özel yetkili hakim ve savcıların doğrudan İbrahim Okur'u muhatap aldıklarını söyledi.
17-25 Aralık sürecinde HSYK'nin Adli Kolluk Yönetmeliğiyle ilgili yayımladığı açıklamanın İbrahim Okur tarafından mı hazırlandığı yönündeki soruya karşılık Özer, açıklamayı kimin hazırladığını bilmediğini ancak Okur'un, "Bu konuda bir açıklama yapmamız lazım" diye konuştuğunu aktardı. Özer, "Nedenini sorduğumda, 'meslektaşlarımız üst kurul olarak bizden böyle bir açıklama bekliyor' demişti. Açıklama yazıldı ama imzaya gelmesi bir kaç gün sürdü." diye konuştu.
Söz verilen İbrahim Okur, Zekeriya Öz ve Fikret Seçen'in kendi görev yaptığı kurul döneminde atanmadıklarını söyledi.
Eski HSYK üyesi Ahmet Kaya ise 2010 Anayasa değişikliğinin ardından yeni HSYK'nin yapılanmasının temel aktörlerinden birinin İbrahim Okur olduğunu, fikir bağlamında görüşlerinin etkili olduğunu ifade etti.
Kaya, İbrahim Okur'un 17-25 Aralık'tan önce de Ergenekon, Balyoz gibi davalarda yaşananlardan rahatsızlığını ciddi şekilde dile getirdiğini, bu süreçten sonra daha devletçi bir pozisyon aldığını kaydetti.
Söz verilen İbrahim Okur'un sorusu üzerine Kaya, Okur'un Zekeriya Öz gibi isimleri görevden almak istemesi halinde bir kişiden başka kimsenin onu desteklemeyeceğini söyledi.
Örgütün genel sohbetçisi Nesip Yılmaz ise 30 yıl örgütte yer aldığını, 17-25 Aralık sürecinden sonra moral motivasyon amaçlı sohbetler düzenlendiğini, kendisinin de bu kapsamda sohbet verdiğini anlattı. İbrahim Okur'u tanımadığını, bu toplantılarda görmediğini ancak il imamlarının bulunduğu bir toplantıda isminin geçtiğini belirten Yılmaz, "Önceki il imamı Cemil Koca bir toplantıda, 'İbrahim Okur bu işi hallederdi ama ya çekiniyor ya da bizi dinlemiyor.' demişti." ifadelerini kullandı.
Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem de sanık Okur ile 17 yıl beraber çalıştıklarını söyledi. 28 Şubat sürecinde İbrahim Okur, Ahmet Kahraman ve kendisinin soruşturma geçirdiğini belirten Erdem, çeşitli gruplardan arkadaşlarıyla toplantılarda bir araya geldiklerini anlattı.
Bu toplantılarda cevşen dağıtıldığını ancak kendilerinin hiç almadığını savunan Erdem, Okur'un toplantılarda "Bizi cemaatçi saymayın" dediğini aktardı.
Düzenli olmasa da bu tür davetlere icabet ettiklerini dile getiren Erdem, "Bu sohbetlerin abisi yoktu. Hatta aralarında himmet topladıklarını biliyorum ama kimin topladığını bilmiyorum. Bu toplantılar aynı yerde çalışanların bir araya gelmesiydi. Genelde aktüel konulardan bahsederdik. Bazen 5-10 dakikalık Fetullah Gülen'in videoları izlenirdi. Bir şey demezdik. Çünkü o zaman herkesin itibar ettiği bir vaizdi." dedi.
Yargıtay ve Danıştay üyeliği seçimi için eski HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya'nın evinde yapılan toplantıda, cemaatçi kurul üyelerinin sayı konusunda diretmesi üzerine Okur'un buna karşı çıktığını anlatan Erdem, yüksek yargıdan gelen üyelerle anlaşılmasını önerdiğini söyledi.
Okur'un bu yapıya karşı en net tavrını 7 Şubat 2012'deki MİT krizinde gördüğünü, yapılanları açıkça eleştirdiğini ve krizin yönetilmesinde aktif rol aldığını ifade eden Erdem, Okur'un cemaatçi kurul üyelerine "Hocanız kimin kucağında oturuyor." dediğini aktardı.
"Açıklama konusunda aynı düşünmüyorduk"
17-25 Aralık sürecinde HSYK'nin yayımladığı açıklamada, İbrahim Okur'un da imzasının bulunduğunun hatırlatılması üzerine Erdem, "Açıklama konusunda aynı düşünmüyorduk ama İbrahim Bey kurulun sözcüsü konumundaydı. Bana göre bir strateji hatası yaptı. O soruşturmayı açan savcıları desteklemek için yaptığını düşünmüyorum." diye konuştu.
Erdem, Okur'dan 2014'teki seçimde Kurul üyeliği için aday olmamasını istediğini, buna karşın Okur'un hakkında makam karşılığında adaylıktan vazgeçeceğine ilişkin haberler nedeniyle bağımsız aday olarak seçime girdiğini anlattı.
Eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici de tartışılan HSYK'nin açıklama yapması fikrinin İbrahim Okur'dan çıktığını, ilk yazılan açıklamanın çok sert olması nedeniyle Okur tarafından düzeltildiğini söyledi.
Açıklamanın nedeninin o dönem hazırlanan Adli Kolluk Yönetmeliği olduğunu ifade eden Hamsici, "Yönetmelik kuvvetler ayrılığı açısından bence de sıkıntılıydı. Devlete kafa tutmak gibi bir niyetimiz yoktu. Amacımız uyarmak ve meslektaşların tepkisini dindirmekti. Şu an gelse imza atmam. Çünkü bunların işine yaradı." ifadelerini kullandı.
Hamsici, Okur'un dönemin İstanbul Başsavcısını arayıp 17-25 Aralık savcılarının yaptıklarına karşı mücadele verdiğini kaydetti.
Okur ile katıldıkları toplantılara ilişkin de bilgi veren Hamsici, Okur'un cemaatçilere "ben sizden değilim" diyerek himmet vermeyi reddettiğini anlattı.
Diğer tanıkların dinlenmesi için yeterli zaman kalmadığı belirtilerek Okur'a söz verildi.
İbrahim Okur, 2 yılı aşkın süredir tutuklu bulunduğunu, ifadelerin lehine olduğunu, delilleri karartma imkanı bulunmadığını savunarak tahliyesini istedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, sanık İbrahim Okur'un tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Bugünkü duruşmada dinlenemeyen eski HSYK üyeleri Mustafa Kemal Özçelik ve Ömer Köroğlu'nun gelecek duruşmada tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 16 Ocak 2019'a bırakılması kararlaştırıldı.
ESKİ YARGITAY ÜYESİ NURİ GÜLEÇ
24 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay Üyesi Nuri Güleç'in yargılandığı davada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca esas hakkındaki mütalaa verildi.
İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmaya tutuklu sanık Güleç ve avukatı katıldı.
Dosyaya gelen bilgi ve belgelerin okunmasının ardından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca esas hakkındaki mütalaa açıklandı.
Örgütün yapısının özetlendiği mütalaada, sanığın telefonunun sivil imamlarla aynı noktalardan baz sinyali verdiği, bir sivil imam ile yurt dışına çıkış yaptığının belirlendiği, MASAK raporu doğrultusunda kardeşi ve oğlunun Bank Asya'daki hesaplarına 10 bin lira havale ettiği, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından üzerindeki taşınmazları muvazaalı şekilde akrabası olmayan kişilere devrettiği anlatıldı.
Tanık ifadelerine de yer verilen mütalaada, örgüt mensuplarının 2010'da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda (HSYK) çoğunluğu ele geçirmelerinin ardından, sanık Güleç'in, Yargıtay üyeliğine seçilmesine karar verilen isimlerden olduğu, öğrenciliğinden itibaren başlayan örgüt mensubiyetinin üye seçildikten sonra devam ettiği belirtildi.
Sanığın Yargıtay hücre yapılanmasında örgüt tarafından oluşturulan gruplarda görev aldığı değerlendirilen mütalaada, Güleç'in himmet toplanan, örgütsel stratejinin belirlendiği, talimatların verildiği toplantılara katıldığı bildirildi.
Güleç'in, 2014 HSYK üyeliği seçiminde örgüt mensubu adaylar için seçim çalışması yaptığı, bu kapsamda bir örgüt mensubuna para havale ettiği kaydedildi.
Mütalaada, "Sanığın, FETÖ terör örgütünün deşifre olmasını engellemek, örgüt mensuplarına yönelik soruşturmaların sonuçsuz kalmasını sağlamak konusunda diğer örgüt üyeleriyle fikir ve eylem birliği içinde hareket etmek suretiyle hiyerarşik yapıya dahil olduğu, sıkı bir disiplinle, örgütün stratejisi, yapılanması, faaliyetleri ve amacına uygun hareket ettiği, haiz olduğu görev ve sorumluluk alanları gözetildiğinde, FETÖ silahlı terör örgütünün Yargıtay hücre yapılanmasında yer aldığı, örgütün amaçları doğrultusunda süreklilik ve çeşitlilik arz edecek şekilde faaliyet yürütmek suretiyle örgüt üyesi olmak suçunu işlediği sonucuna ulaşılmıştır." denildi.
"Alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verilsin"
Örgüt hiyerarşisi içinde "mahrem alan" kapsamında yer alan sanığın eğitim düzeyi, sahip olduğu sosyo-kültürel birikimi, yaptığı görev nedeniyle edindiği mesleki bilgi ve tecrübeleriyle örgütteki konumu itibarıyla bu oluşumun bir silahlı terör örgütü olduğunu bilebilecek durumda bulunduğu vurgulanan mütalaada, sanık hakkında, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK), kaçınılmaz bir hataya düşen kişinin cezalandırılamayacağını öngören "hata" başlıklı 30. maddesinin uygulanamayacağı belirtildi.
TCK'nın 314. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu sonucuna varıldığı kaydedilen mütalaada, açıklanan gerekçelerle sanığın, TCK'nın 314/2. ve terör suçlarında cezanın yarı oranında artırılmasını öngören 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5/1. maddeleri uyarınca 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.
Sanığın, son karar mercii olan Yargıtay'da görevlendirmiş olması, örgütte temin ettiği güç ve sadakati ölçüsünde yükselip elde ettiği statüsüne eşdeğer olacak şekilde yüksek yargı içerisinde konumlandırılması ve örgütün mahrem yapısı içerisinde bulunduğu hususları dikkate alınarak, suçun işleniş biçimi, kastın yoğunluğu ve oluşan tehlikenin ağırlığına göre temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi talebinde bulunuldu.
Mütalaada, verilecek ceza miktarı da nazara alınarak, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmesi talep edildi.
Mütalaaya karşı söz verilen sanık Güleç ve avukatı, esas hakkındaki savunma için süre istedi ve tahliye talebinde bulundu.
Aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığa savunma için gelecek celseye kadar süre verilmesini kararlaştırdı. Heyet, sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı, 17 Ocak 2019'a erteledi.
ESKİ YARGITAY ÜYESİ HÜSEYİN KULAÇ
24 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay ek binadaki salonda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi Kulaç, hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Kulaç ile avukatı ve yakınları katıldı.
Dosyaya gelen yazı cevapları ve belgelerin okunmasının ardından Kulaç, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca esas hakkındaki mütalaa açıklandı.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mutahhar Keleşoğlu tarafından okunan esas hakkındaki mütalaada, örgütün yapısı, tanık beyanları, sanık savunması, sanığın adının geçtiği ByLock içerikleri gibi bilgi ve belgelere yer verildi.
Tanık beyanları ile diğer bilgi ve belgelerden sanık Kulaç'ın FETÖ içerisinde yer aldığı, terör örgütü mensuplarının 2010'da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda (HSYK) çoğunluğu ele geçirmelerinin ardından Yargıtay üyeliğine seçilmesine karar verilen isimlerden olduğu belirtildi.
Sanığın görüştüğü bir sivil imamdan talimat aldığı ifade edilen mütalaada, örgütsel stratejinin belirlendiği, talimatların verildiği toplantılara katıldığı kaydedildi.
Örgütün şifreli haberleşme programı ByLock üzerinden yapılan yazışma içeriklerinde sanıktan FETÖ üyesi olarak bahsedildiği vurgulanan mütalaada, sanığın örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, sıkı bir disiplinle, örgütün stratejisi, yapılanması, faaliyetleri ve amacına uygun hareket ettiği bildirildi.
Mütalaada, "Sanığın, haiz olduğu görev ve sorumluluk alanları ile emir ve talimat verme noktasındaki yetkileri gözetildiğinde, FETÖ'nün Yargıtay hücre yapılanmasında yer aldığı, örgütün amaçları doğrultusunda süreklilik ve çeşitlilik arz edecek şekilde faaliyet yürütmek suretiyle örgüt üyesi olmak suçunu işlediği sonucuna ulaşılmıştır." ifadesi kullanıldı.
Örgüt hiyerarşisi içinde "mahrem alan" kapsamında yer alan sanığın eğitim düzeyi, sahip olduğu sosyo-kültürel birikimi, yaptığı görev nedeniyle edindiği mesleki bilgi ve tecrübeleriyle örgütteki konumu itibarıyla bu oluşumun bir silahlı terör örgütü olduğunu bilebilecek durumda olduğu vurgulanan mütalaada, sanık hakkında, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK), kaçınılmaz bir hataya düşen kişinin cezalandırılamayacağını öngören "hata" başlıklı 30. maddesinin uygulanamayacağı belirtildi.
Mütalaada, sanığın örgüt üyesi olma suçundan TCK'nın 314/2 ve terör suçlarında cezanın yarı oranında artırılmasını öngören 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 5/1 maddeleri uyarınca 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.
Sanığın Yargıtayda görevlendirilmesi, örgütte temin ettiği güç ve sadakati ölçüsünde yükselip elde ettiği statüsüne eşdeğer olacak şekilde yüksek yargı içerisinde konumlandırılması ve FETÖ'nün mahrem yapısı içerisinde bulunduğu hususları dikkate alınarak suçun işleniş biçimi, kastın yoğunluğu ve oluşan tehlikenin ağırlığına göre temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi talebinde bulunuldu.
Mütalaada, verilecek ceza miktarı da nazara alınarak sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmesi istendi.
Mütalaaya karşı söz verilen sanık ve avukatı, esas hakkındaki savunması için süre istedi.
Sanık Kulaç, 2 yılı aşkın süredir tutuklu olduğunu, kaçma şüphesinin bulunmadığını savunarak tahliye talebinde bulundu. Kulaç'ın avukatı da müvekkili hakkında dosyada somut delil bulunmadığını ileri sürerek tahliye talep etti.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tahliye talebini reddederek tutukluluk halinin devamına karar verdi. Sanığa esas hakkındaki savunması için gelecek celseye kadar süre verilmesi, duruşmanın 21 Ocak 2019'a bırakılması kararlaştırıldı.
ESKİ HSYK ÜYESİ AHMET BERBEROĞLU
25 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, terör örgütü elebaşı Gülen'in, 2011'deki 160 kişilik Yargıtay üyeliği seçiminde, 'üyelerin en az 140'ının cemaatten olması' yönündeki talimatını ilettiği ileri sürülen eski HSYK üyesi sanık Ahmet Berberoğlu, ikinci kez hakim karşısına çıktı. Duruşmaya Berberoğlu ile avukatı katıldı.
Önceki duruşmada usul itirazlarını dile getiren Berberoğlu, esasa ilişkin savunma yaptı.
"Terör örgütü yöneciliği" suçlamasıyla yargılanan Berberoğlu, HSYK üyesi seçilmesi nedeniyle suçlandığını, 14 yıllık Danıştay tetkik hakimliği görevinin ardından dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman'ın önerisiyle HSYK üyesi seçildiğini iddia etti.
Üye seçilmek için talebi veya girişimi bulunmadığını, hal böyleyken üye seçilmesi nedeniyle suçlanmasının hukukta ve vicdanda karşılığının olmadığını savunan Ahmet Berberoğlu, terör örgütü yöneticiliği suçlamasını reddetti, darbe girişimini kınadı.
Mevcut yargısal makamlarca herkesin bu örgütün gerçek amacını bilerek hareket ettiğinin kabul edildiğini, Gülen cemaatinin hangi tarihte silahlı terör örgütüne dönüştüğünün belirlenmesi gerektiğini dile getiren Berberoğlu, bunun Venedik Komisyonu raporlarına da yansıdığını ileri sürdü.
Sanık Berberoğlu, "İrademi hiçbir zaman kişiye, yapıya veya bir örgüte teslim etmedim. Vicdani kanaatim dışında bir emir veya talimatla hiçbir karara imza atmadım. Silahlı bir terör örgütü yöneticisi olmak, vatana ihanet etmek gibi bir eylemi işlemediğim gibi aklımdan bile geçirmedim. Şahsımın silahlı terör örgütü yöneticisi olduğu iddiasını kesinlikle reddediyorum." şeklinde savunma yaptı.
17-25 Aralık süreci sonrasında terör örgütü elebaşının talimatıyla Bank Asya'ya para yatırdığının iddia edildiğini de belirten Berberoğlu, hayatının hiçbir döneminde Bank Asya'da hesabının bulunmadığını, bunun mahkemeye gelen yazılı cevaplardan da görüleceğini söyledi.
Evinde sohbet toplantısı yaptığı iddiasını da reddeden Berberoğlu, lojmanın kamera kayıtları ile HTS analiz raporlarının incelenmesini, böylelikle evinde asla toplantı yapılmadığının görüleceğini öne sürdü.
- Gülen'in talimatını ilettiği iddiası
Sanık Ahmet Berberoğlu, "Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen ile doğrudan temas kurduğu ve talimatlarını ilettiği" iddiasını da kabul etmedi.
Berberoğlu, "Fetullah Gülen ile hiçbir zaman görüşmedim, tanışmadım, konuşmadım, talimat almadım. ABD'ye hiç gitmedim. Gülen ile hayatımın hiçbir döneminde yolum kesişmedi. Tanık ifadelerindeki bir cümleyi cımbızla çekerek bu iddialara dayanak yapmak hukuki değil. Bir kişi Gülen ile tanıştığımı, görüştüğümü, talimat aldığımı ispat etsin, her şeyi kabul edeceğim, savunma da yapmayacağım." diye konuştu.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi'ndeki diğer duruşmaların başlama saatinin gelmesi nedeniyle Berberoğlu'nun savunmasına ara verildi. Berberoğlu ve avukatı, tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, Berberoğlu'nun tutukluluk halinin devamını kararlaştırdı. Sanığa esas hakkındaki savunmasını tamamlaması için süre verilmesi kararlaştırıldı.
Duruşma, 17 Ocak 2019'a bırakıldı.
- "Hoca efendi 140'tan aşağısına razı olunmamasını istemiş"
Berberoğlu'nun, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in, 2011'deki 160 kişilik Yargıtay üyeliği seçiminde, "üyelerin en az 140'ının cemaatten olması" yönündeki talimatını diğer üyelere ilettiği tanık ifadelerine yansımıştı.
Eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, tanık olarak dinlendiği duruşmalarda, 2010'daki Anayasa değişikliğinin ardından yeniden şekillenen HSYK'nın yaptığı 160 kişilik Yargıtay üyeliği seçiminin ayrıntılarını anlatmıştı.
Yargıtaya 2011'de yapılan üye seçimi öncesinde bu yapıya mensup HSYK üyeleriyle dönemin HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya'nın evinde bir araya geldiklerini belirten Hamsici, Kaya'nın toplantıda önceden hazırladığı 350-400 kişilik listeyi getirdiğini, mutabık kalınan isimlerin eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur tarafından yazıldığını söyledi.
Sayı üzerinden pazarlık istemediklerini, bu nedenle mutabık kalınan isimlerin sayılmaması taraftarı olduklarını ifade eden Hamsici, buna karşın cemaatçi HSYK üyelerinin listeyi saydıklarını ve 80 isim belirlendiğini kaydetti. Hamsici, "Cemaat mensubu üyeler başka bir odada kendi aralarında toplantı yaptıktan sonra Ahmet Berberoğlu, 'Hoca efendiye danışılmış, 140'tan aşağısına razı olunmamasını istemiş. Benim için tartışma bitmiştir.' dedi. O gün kavga ederek ayrıldık." ifadelerini kullandı.
Bu ifade, aynı toplantıda bulunan eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in beyanlarında da geçti.
Paralel yapı-Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK üyelerine açılan davalar
Paralel yapı-08 Ekim (2017) 'Ankara 77 sanık Yüksek Yargı Yapılanması' soruşturması/fezlekesi (Yargıtay)
(29 Ekim 2018, 10:27)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: