Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda Eski Yargıtay ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyesi İbrahim Zengin, eski Hsyk Genel Sekreteri ve Yargıtay üyesi Mehmet Kaya, eski Yargıtay 9. Ceza Dairesi Üyesi Hamza Yaman ile eski Danıştay Üyesi Vahit Bektaş hakim karşısına çıkarıldı. Öte yandan darbe girişiminin başarılı olması halinde devletin üst düzeyinin yargılamalarını yapacak sözde "sıkıyönetim mahkemeleri"ne atanan eski askeri yüksek yargıçların yargılanmalarına da başlandı. Bu kapsamda da eski Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (Ayim) üyeleri Ertuğrul Şahin ve Şerif Bek ile eski Askeri Yargıtay Üyeleri Haluk Zeybel, Şeref Ayyıldız ve Hakan Ata hakim karşısına çıkarıldı.
14.10.2018 12:38 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda Eski Yargıtay ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyesi İbrahim Zengin, eski HSYK Genel Sekreteri ve Yargıtay üyesi Mehmet Kaya, eski Yargıtay 9. Ceza Dairesi Üyesi Hamza Yaman ile eski Danıştay Üyesi Vahit Bektaş hakim karşısına çıkarıldı. Öte yandan darbe girişiminin başarılı olması halinde devletin üst düzeyinin yargılamalarını yapacak sözde "sıkıyönetim mahkemeleri"ne atanan eski askeri yüksek yargıçların yargılanmalarına da başlandı. Bu kapsamda da eski Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) üyeleri Ertuğrul Şahin ve Şerif Bek ile eski Askeri Yargıtay Üyeleri Haluk Zeybel, Şeref Ayyıldız ve Hakan Ata hakim karşısına çıkarıldı.
ESKİ ASKERİ YARGITAY ÜYESİ HALUK ZEYBEL
1 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin başarılı olması halinde devletin üst düzeyinin yargılamalarını yapacak sözde "sıkıyönetim mahkemeleri"ne atanan eski askeri yüksek yargıçların yargılanmalarına da başlandı.
Yargıtay Genel Kurul Salonundaki duruşmada, sözde sıkıyönetim direktifinde, "Askeri Yargıtay Başkanı" olarak adı geçen eski Askeri Yargıtay Üyesi Haluk Zeybel, hakim karşısına çıktı.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi Üyesi Abdurrahman Orkun Dağ'ın başkanlık ettiği duruşmaya, tutuklu sanık Zeybel ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu.
Sanığın örgüt içinde yer aldığı, örgüt yöneticileriyle toplantılarda bir araya geldiği, Askeri Yargıtayda örgüt amaçları doğrultusunda faaliyet yürüttüğü, darbe girişiminin organizatörlerince hazırlanan sıkıyönetim mahkemeleri listesinde "Askeri Yargıtay Başkanı" olarak atandığı belirtildi. Zeybel'in böylelikle örgütün stratejisi ve amaçları doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği, örgüt hiyerarşisi içinde "yönetici" konumunda bulunduğu kaydedildi.
- Suçlamaları reddetti
Savunma için söz verilen Haluk Zeybel, hakkındaki suçlamaları reddetti, usule ilişkin itirazlarını dile getirdi.
Hakkındaki soruşturmanın hukuksuz ve usulsüz yürütüldüğünü ileri süren Zeybel, yetkisiz mahkeme tarafından tutuklandığını, yetkisiz mahkemece yargılandığını ileri sürdü.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz günü mesaiden çıkıp evine gittiğini, hakkında suçüstü hükümlerinin uygulanmasını gerektiren herhangi bir eylemi bulunmadığını öne süren Zeybel, yalnızca bilgisi ve haberi dışında hazırlanan sıkıyönetim listesinde adının bulunması nedeniyle tutuklandığını öne sürdü.
Gözaltı sürecinde götürüldüğü Başkent Spor Salonunda işkence gördüğünü ileri süren Zeybel, polislerden şikayetçi olduğunu belirtti.
Sanık Zeybel, gözaltına alındıktan 27 ay sonra savunma yapmak üzere hakim karşısına çıkarıldığını, böylelikle adil yargılanma ve makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini savundu.
Askeri hakimler hakkında 15 Temmuz darbe girişiminden önce fişleme yapıldığını, bu fişlemeler nedeniyle gözaltına alındığını iddia eden Zeybel, "Hangi örgüt toplantılarına katıldığım, hangi somut eylemleri yerine getirdiğim somut delillerle kanıtlamamıştır." savunmasını yaptı.
-Firari imam Karakuş ile görüşme
Örgütün yargı imamı firari Osman Karakuş ile görüştüğü yönündeki iddialara da yanıt veren Haluk Zeybel, tanıştığı dönemde Karakuş'un Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olduğunu, eski Askeri Yargıtay Başkanı Ahmet Zeki Liman'ın avukat kardeşi Sadık Liman aracılığıyla Karakuş ile tanıştığını anlattı.
Emniyetin yemeklerinde ve emniyetteki makamında Karakuş ile görüştüğünü kabul eden Zeybel, "Ruhsat ve ehliyet işleri için birkaç kez yanına gittik. Yanımda Ahmet Zeki Liman da vardı. Gazetede Karakuş ile ilgili FETÖ haberlerini okuyunca bir daha görüşmedim." iddiasında bulundu.
- Tanık beyanlarını kabul etmedi
Aleyhindeki tanık beyanlarını da kabul etmeyen Zeybel, beyanların gerçek dışı, abartma, şüphe üzerine kurulu olduğunu, somut bir veri içermediğini öne sürdü.
Zeybel, Balyoz davası sanıklarından emekli hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'un, bazı soruşturmalar sırasında zincirleme olarak memuriyet görevini kötüye
kullandığı iddiasıyla Askeri Yargıtay'da yargılandığı davaya girdiği için de hedef yapıldığını iddia etti.
- Gözlük kabında üç adet 1 dolar
Evinde yapılan aramalarda ele geçirilen üç adet 1 dolarla ilgili de savunma yapan sanık Haluk Zeybel, düğünden hatıra olarak alınan dolarların suç delili olmadığını savundu.
Mahkeme Başkanının, gözlük kabında bulunan üç adet bir dolardan birinin "f" harfi ile başlayıp "g" harfi ile biten seriden olduğunu hatırlatması üzerine Zeybel, yeğeninin düğününde atılan 1 dolarları çocuklarının topladığını öne sürdü. Sanık Zeybel, "Artık 1 dolar konusunda paranoya oldu, Mabel Matiz bile soruşturma geçirdi" dedi.
Duruşmaya öğle arası verildi. Aranın ardından Zeybel'in savunmasına devam edilecek.
- Klipte kullanılan 1 dolar ihbar edilmişti
Mabel Matiz olarak tanınan şarkıcı Fatih Karaca hakkında, "Ya Bu İşler Ne" isimli şarkısının klibinde 1 dolar kullanarak FETÖ'ye destek verdiği iddiasıyla "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan soruşturma başlatılmıştı.
Matiz'in, 1 doları klipte kullanarak FETÖ'cülere destek verdiğini iddia eden bir vatandaşın şikayeti sonucu başlatılan soruşturmada, "şüpheli" sıfatıyla ifadesi alınan Matiz hakkında takipsizlik kararı verilmişti.
ESKİ HSYK GENEL SEKRETERİ VE YARGITAY ÜYESİ MEHMET KAYA
2 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, FETÖ'nün yargıdaki kritik isimlerinden eski Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Genel Sekreteri ve eski Yargıtay Üyesi Mehmet Kaya hakim karşısına çıktı.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi Üyesi Abdurrahman Orkun Dağ'ın başkanlık ettiği duruşmaya, tutuklu sanık Kaya, avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu.
Sanığın öğrencilik yıllarından itibaren yargı kadrolarının örgüt mensuplarından oluşması için faaliyet yürüttüğü, sohbet abiliği yaptığı, yargının dizayn edilmesinde kritik öneme sahip HSYK'da Genel Sekreter olduğu, yargıyı ele geçirmede aktif faaliyet yürüttüğü, ByLock kullandığı, böylelikle örgütün stratejisi ve amaçları doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği, örgüt hiyerarşisi içinde "yönetici" konumunda bulunduğu kaydedildi.
Savunma için söz verilen Mehmet Kaya, usule ilişkin itirazlarını dile getireceğini, dosya tam olarak eline geçmediği için esas hakkındaki savunmasını daha sonra yapacağını belirtti.
Avukat istemediğini, ancak CMK'dan atanan zorunlu avukatı bulunduğunu ifade eden Kaya, hukuktan bahsetmeye devam edeceğini söyledi. Kaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve diğer uluslararası sözleşme ve etik kurallar gereği hukuk adamlarının uyması gereken kurallar bulunduğunu anlattı.
Kaya, Türkiye'nin, Anayasa'nın 90. maddesi gereği, insan haklarına uyma yükümlülüğünü kabul ettiğini, ancak buna rağmen katı pozitivist hukuk anlayışının egemen kılınmaya çalışıldığını ileri sürdü.
Anayasanın başlangıç kısmında hukuk devleti ilkelerinden, insan onurundan bahsedildiğini anlatan Kaya, bugün hukuksal pozitivizmin mi yoksa insan haklarına dayalı hukukun mu uygulanacağı sorusunun sorulduğunu savundu. İnsan haklarına dayalı hukuku uygulamamanın tam bir haksızlık olacağını belirten Kaya, ülkelerin insan hakları bağlamında AİHS ilkeleri ve AİHM içtihatlarına uymaları gerektiğini kaydetti.
Bu sırada, Mahkeme Başkanı Dağ, "Sizden burada ders almayacağız" diyerek sanığı uyardı. Kaya'nın, "Savunmamı kısıtlayamazsınız, kesemezsiniz" diyerek, savunmasına aynı şekilde devam etmesi üzerine Başkan Dağ, bu kez "Savunmanızı size yöneltilen isnatlarla ilgili yapın. İlliyetsiz şeyler söylüyorsunuz." uyarısında bulundu.
Sanık Mehmet Kaya ise "İhsası reyde bulunuyorsunuz" diyerek, Mahkeme Başkanı Dağ ile ilgili reddi hakim talebinde bulundu.
Talep üzerine Başkan Dağ, duruşmaya ara verdi. Aranın ardından, Başkan Dağ, sanığın savunma dışındaki sözlerinin ve reddi hakim talebinin duruşmayı uzatma amacına yönelik olması nedeniyle geri çevrilmesine karar verildiğini açıklayarak, duruşmaya devam etti.
Mehmet Kaya ise "Hakkımda verilecek cezayı biliyorum, hukuki görüşlerimi ifade etmeye devam edeceğim" diyerek savunmasını sürdürdü.
AİHM'in adil yargılanma hakkının kısıtlanmasıyla ilgili ülke kararlarından örnekler veren Kaya, "Binlerce hakimin listeler gönderilerek tutuklanmasına yol açan bu durumla ilgili elbette hukuk yoluyla bir yüzleşme olasıdır." dedi.
İnsan haklarına dayalı hukukun uygulanması talebini dile getirdiğini, dile getirmeye de devam edeceğini aktaran Kaya, uygulamadaki yanlışlıkları anlatmaya çalıştığını belirtti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hakkında suçüstü hükümleri uygulayamayacağını, hakkında soruşturma yürütenlerin bu yetkisinin bulunmadığını iddia eden Kaya, "Benden daha kıdemsiz tek bir hakimin, hakkımda düzenlediği belgeyi kabul etmiyorum. Yargıtayda KHK ile bir daireye beni yargılama yetkisi veriliyor. Bu hukuk mudur? Yapılanlar, anayasaya, uluslararası sözleşmelere, AİHM içtihatlarına aykırıdır, meşru değildir." iddiasında bulundu.
Mehmet Kaya, "Bu mahkemenin yargılama yetkisini kabul etmiyorum. Yürütmenin müdahalesiyle sırf bu davalara bakmak için yetkilendirilmiştir. Bağımsız da değildir. Türk yargısı koşar adım bağımsızlığını kaybetmeye doğru gidiyor. 9. Ceza Dairesi de bağımsızlığını kaybetti, çünkü özel olarak seçildi. Bağımsızlığı olmayan bir mahkemenin tarafsız olamayacağı da açıktır." diyerek de heyetin reddini istedi.
Bu talep üzerine de duruşmaya ara veren Heyet, aranın ardından bu talebi de duruşmayı uzatmaya yönelik bularak reddetti.
Savunmasına devam eden Kaya, hayatının hiçbir döneminde demokratik olmayan bir şeyin içinde yer almadığını ileri sürerek, "Sıkıyönetim listelerinden bahsediliyor. Darbe sonunda bana görev verilseydi kabul etmezdim. 2 ay HSYK Genel Sekreteri olmamak için direndim. Hiçbir zaman makam peşinde olmadım. Üye seçilirken de savcı olmak istemiştim." iddiasında bulundu.
HSYK'nın meslekten çıkarma kararını hatırlatan Kaya, HSYK Genel Kurulunun bu kararıyla suçlu bulunduğunu, bunun da kesin hükme bağlandığını, böylelikle örgüt yöneticiliği suçunun kesinleştiğini savundu. Kaya, "Aynı suçtan iki kez yargılama yapılamaz. Bu aşamadan sonra kovuşturmaya devam edilemez. Bu dosyanın görülemeyeceği ve reddi yönünde karar vermenizi talep ediyorum." dedi.
Sanığın bu talebi de mahkeme heyeti tarafından reddedildi.
Aranın ardından usule ilişkin savunmasını tamamlayan sanığa, esas hakkındaki savunması için gelecek duruşmaya karar süre verildi. Sanık avukatının tahliye talebi reddedilirken, duruşma ertelendi.
- 8 Şubat 2018'de "gaybubet evinde" yakalanmıştı
FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından hakkında yakalama kararı çıkarılan Mehmet Kaya, Çanakkale'de örgütün "gaybubet evi" olarak adlandırdıkları "hücre evleri"ne düzenlenen operasyonda 8 Şubat 2018'de yakalanarak Ankara'ya getirilmişti.
Kaya'nın üç hat üzerinden beş ayrı cihazla, "fahri 11" kullanıcı ismiyle ByLock kullandığı, örgüt toplantılarını organize ettiği, himmet topladığı, Yargıtaya seçilecek üyelerin belirlenmesinde örgüt adına önemli rol oynadığı ve örgütün yargı yapılanması içerisinde en önemli 9 isimden biri olduğu belirtiliyor.
Duruşmalarda tanıklar, "2010 Anayasa değişikliği sonrasında oluşan HSYK tarafından Yargıtay ile Danıştaya seçilecek yeni üyelerin belirlenmesi için Mehmet Kaya'nın evinde yapılan toplantıda, evde kurulan projeksiyona yansıtılan fotoğraflardan cemaat mensubu yüksek yargı üyelerinin seçiminin yapıldığını" anlatmıştı.
ESKİ DANIŞTAY ÜYESİ VAHİT BEKTAŞ
8 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay ek binadaki salonda görülen duruşmada, FETÖ üyeliğinden tutuklu iken itirafçı olarak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan eski Danıştay üyesi Vahit Bektaş, hakim karşısına çıktı. Duruşmaya Bektaş'ın avukatı da katıldı.
Duruşmada sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu.
İddianamede, sanığın 2010'daki Anayasa değişikliğinin ardından yeni oluşturulan HSYK döneminde öne çıkan isimlerden olduğu, örgüt yöneticiliği konumunda bulunduğu, sivil imamlarla görüştüğü, sıkı bir disiplinle örgütün stratejisi ve amaçları doğrultusunda hareket ettiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Bektaş, bildiklerini savcılık önüne çıktığında da anlattığını, cezaevindeyken dilekçeyle etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini söyledi. "Daha çok şey bilseydim de daha fazla anlatsaydım" gayreti içinde olduğunu öne süren Bektaş, örgüt yöneticiliğiyle suçlanmayı beklemediğini kaydetti.
Bektaş, örgütte 2010'dan itibaren öne çıktığı yönündeki suçlamayı değerlendirirken, çocukluğundan beri, meslek hayatında da stajyerlik döneminden itibaren fevri bir tavır içinde olduğunu, her konuyu herkesle görüştüğünü anlattı.
İdare Mahkemesinde görev yaptığı dönemde de her şeye karışan, itiraz eden konumunda bulunduğunu ifade eden Bektaş, bu nedenle yargı camiasında bilinen bir isim olduğunu söyledi.
İddianamedeki tanık ifadelerine değinen Bektaş, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici'nin kendisi için "Cemaate mensup ancak her taleplerini yerine getirmezdi." dediğini aktaran Bektaş, "Hamsici, bu ifadesiyle benim örgütteki konumumu tespit etmiş. 'Olmayacak, hukuka aykırı talepleri yerine getirmez.' demiş." ifadesini kullandı.
Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in kendisini örgütte ön plana çıkan isimler arasında saydığını anlatan Bektaş, "Ben zaten ön plana çıkmış, tanınmış, yapı dışındakilerin de desteklediği birisiydim." savunmasını yaptı.
HSYK'nın 2011'de Danıştay'a yapacağı üye seçimi için 37 bin sicile sahip olanların gündeme geldiğini, Birol Erdem'in buna karşı çıkarak, "Vahit Bektaş'a sorulsun." dediğini aktaran Bektaş, "Benim 37 bin sicillilere karşı olduğumu Birol Bey de cemaat de biliyordu. Bu çok önemli bir konu. Eğer ben yönetici olsam, örgütten biri gelir, 37 bin sicillilerin seçilmesinin sorun olmayacağını söylememi isterdi. Örgüt mensuplarının Danıştay'da etkin olabilmesi için 37 bin sicillilerin seçilmesi çok önemliydi. Bu çok stratejik bir konu, ben böyle bir konuya karşı çıktım." diye konuştu.
Bektaş, Danıştay'a üye seçilmesini Erdem'in önerdiğini, eski HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur'un da kendisi için "Yapıdan olmasaydı da seçilirdi." ifadesini kullandığını söyledi.
Eski Danıştay üyesi Hamza Eyidemir'in hakkındaki ifadelerine de değinen Bektaş, Eyidemir ile sohbet toplantılarına katıldıklarını, en kolay daire olan 1. Daireden en zor işlerin yapıldığı 13. Daire'ye seçildiğinde "Senin bu dairede ne işin var." dediği için Eyidemir'in kendisine bozulduğunu, bu nedenle anlattığı her konuda adını zikrettiğini savundu.
Bektaş, daire üyeliğine seçilenlerin dairelerini belirlediği suçlamasını reddederek "Görevlendirmeyi ben yapmış olsam Eyidemir'e neden böyle söyleyeyim?" dedi.
"Cemaatin rüyalarına, safsatalarına inansam etkin pişmanlıktan yararlanmazdım." diyen Bektaş, örgüte himmet adı altında düzenli para vermediğini ancak zekatını hesaplayıp bunu verdiğini söyledi.
Örgütün eğitim biriminde görev yapan eski Anayasa Mahkemesi raportörü Recep Ünal tarafından çocuğuna ders verildiğini kabul eden Bektaş, bunu ilk başta makul karşıladığını ancak çocuğunun ilgisini çekmediğini savundu.
Vahit Bektaş, "Eğer örgütsel sonuç elde etmeyeceklerse çocuklarla ilgilenmezler. Bu çocuklar askeri liseler, polis akademisi, harp akademisi için insan kaynağı. Benim çocuğum askeri lise sınavını kazandı. Örgütün mülakattaki etkisini biliyorduk ama mülakata götürmedik. Bu durum araştırılabilir. Bu yaptığımız, örgüt için bir askerin cepheden kaçması kadar ihanet görülen bir konudur." diye konuştu.
Örgütün gizli haberleşme programı ByLock'u ilk kez cezaevinde duyduğunu öne süren Bektaş, yazışmalarda da kendisinden bahsedilmediğini kaydetti.
Bektaş, bir soru üzerine sohbet grubunda Hamza Eyidemir, Haşim Güney, Galip Tuncay Tutar gibi isimler bulunduğunu, Tutar'ın grup sorumlusu olduğunu, sohbet toplantılarının 15 Temmuz'a kadar sürdüğünü anlattı.
Sanık Bektaş ve avukatı haftada bir olan kolluğa imza verme şartının kaldırılmasını talep etti.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, kolluğa imza verme şeklindeki adli kontrol tedbirinin devamına karar verdi.
Sanık hakkında ifade veren Ahmet Hamsici, İbrahim Okur, Birol Erdem, Hamza Eyidemir'in tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 18 Aralık'a bırakılması kararlaştırıldı.
ESKİ YARGITAY VE YÜKSEK SEÇİM KURULU (YSK) ÜYESİ İBRAHİM ZENGİN
10 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesince Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Üyesi İbrahim Zengin, ikinci kez hakim karşısına çıktı.
Zengin, önceki duruşmada yarım kalan savunmasına kaldığı yerden devam etti.
İddianamedeki suçlamaları reddeden Zengin, hiçbir zaman suç işlemediğini, suç işlemek için kimseyle bir araya gelmediğini, suç işlemek için kurulmuş örgüt ve yapı içinde yer almadığını, suç işlemek amacıyla hareket etmediğini savundu.
Sanık Zengin, "Devletin, adli ve idari makamların bilmediği bir örgütü benim bilmem imkansızdır." savunmasını yaptı.
Terörü asla benimsemediğini, her zaman şiddetle kınadığını ifade eden Zengin, hukuka ve ahlaka aykırı eylemde bulunmadığını, suçsuz olduğunu öne sürdü.
Mahkeme heyetinin sorularını da yanıtlayan Zengin, bir soru üzerine sohbet toplantılarına katılmadığını, yurt dışına yalnızca resmi görevli olarak çıktığını, gittiği ülkelerde bu yapının okullarını ya da kurumlarını ziyaret etmediğini savundu. Zengin, İngiltere ve ABD'ye yaptığı ziyaretlerin Terörün Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun'a ilişkin çalışmalar çerçevesinde yapıldığını söyledi.
Eski yargıtay üyesi iki FETÖ sanığının aralarında yaptıkları ByLock yazışmalarında, kendisinin örgüt mensuplarının tedbirli davranması gerektiği yönündeki mesajlarına yer verildiğinin belirtilmesi üzerine Zengin, "Kimseye mesaj göndermedim, kesinlikle ByLock kullanmadım." iddiasında bulundu.
Örgütte "Hanif" kod adını kullandığı yönündeki suçlamayı da reddeden Zengin, 26 aydır tutuklu olduğunu belirterek, tahliyesini istedi.
Aranın ardından mahkeme heyetince sanığın tahliye talebi reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem, eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Mustafa Kemal Özçelik ve Kerim Tosun'un tanık olarak dinlenmesine karar verilerek duruşma ertelendi.
"Yoğun mesajlaşma"
İddianamede, yargıtaya 2011'de üye seçildikten sonra Yargıtayda yapılan seçim sonucunda 2013'te YSK üyeliğine de seçilen İbrahim Zengin'in, aktif kullanıcısı olduğu ByLock'ta "Hanif" kod adını kullandığı, programa en son 18 Şubat 2016'da girdiği belirtilmişti.
Zengin'in, örgütün yargıdaki üst düzey yöneticileri Nazmi Dere, Erkan Yılmaz, Celil Kalyoncu ve "sivil imam" Mehmet Baysal ile program üzerinden yoğun şekilde mesajlaştığı, örgüt yöneticilerinden Mehmet Kaya'ya gönderdiği ByLock mesajında, eski Özel Yetkili Savcı Muammer Akkaş için övgü dolu sözler kullandığı belirlenmişti.
ESKİ YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ ÜYESİ HAMZA YAMAN
11 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay ek binadaki salonda görülen duruşmada, kamuoyunda "kumpas davaları" olarak bilinen Balyoz, Askeri Casusluk, Hrant Dink, Devrimci Karargah gibi davaları onayan eski Yargıtay 9. Ceza Dairesinin üyelerinden Hamza Yaman, ikinci kez hakim karşısına çıktı.
Duruşmada Yaman hakkında ifade veren tanıkların beyanı alındı.
Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem, sanığa ilişkin bilgilerinin Adalet Bakanlığından ayrıldığı 2013 yılı öncesine ait olduğunu söyledi.
Sanığın arasında bulunduğu bazı ağır ceza mahkemesi başkanlarının Eyüp Adliyesinin kapanmasıyla Bakırköy Adliyesinde görevlendirildiğini anlatan Erdem, bu işlemin ardından Bakırköy adliyesindeki iş yükünün azaldığını, bu durumun kendisinin ve diğer Kurul üyelerinin dikkatini çektiğini belirtti.
Sanık Yaman'ın ismini Bakırköy'deki çalışmalarından duyduğunu aktaran Erdem, örgüt mensubiyetine ilişkin somut bilgisinin bulunmadığını ifade etti.
Yargıtay ve Danıştaya 2011'deki üye seçimi için eski HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya'nın evinde yapılan toplantıda sanığın isminin cemaat mensubu kurul üyelerince gündeme getirildiğini de belirten Erdem, "Ancak objektif bir şekilde gelseydi de çalışmalarından dolayı seçilmesini isterdim." dedi.
Birol Erdem, Yargıtaya yapılan seçim sonrasında cemaat mensubu üyelerin gerçek güçlerinin üzerinde bir etkiye ulaştıklarını, bu etkinliği kırmak üzere cemaat mensubu olmayan Yargıtay üyelerini bilgilendirmek için yaptıkları toplantıya cemaat mensubu olduğunu düşündükleri için sanık Yaman'ı çağırmadıklarını bildirdi.
Eski HSYK üyesi Ömer Köroğlu ise sanığı Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı döneminden tanıdığını söyledi. Köroğlu, eski HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya'nın evinde yapılan toplantıda sanığın cemaat mensubu kurul üyelerince seçilmesi istenen isimler arasında bulunduğunu kaydetti.
Eski HSYK üyesi Mustafa Kemal Özçelik de sanığı Diyarbakır'dan tanıdığını, Adalet Bakanlığı'nda da gördüğünü belirtti.
Sanığın Yargıtaya 2011'de seçildiğini, kendisinin Yargıtaya seçilmesinin ardından birkaç kez görüştüklerini anlatan Özçelik, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin özel bir daire olduğunu, cemaatin bu daireye önem verdiğini, bu daireye seçilenlerin de özel seçildiğini düşündüğünü ifade etti.
Özçelik, sanığı sohbet toplantılarında görmediğini, ancak cemaat üyesi olduğunu eski HSYK Genel Sekreter Yardımcısı Engin Durnagöl'den duyduğunu aktardı.
Savunma için söz verilen Yaman, aleyhe beyanları kabul etmediğini söyledi ve tahliyesini istedi.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tahliye talebini reddederek, tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma 26 Kasım'a bırakıldı.
DARBE SONRASI GÖREV ALACAĞI İDDİA EDİLEN FETÖ ASKERİ YARGI MENSUPLARI
ESKİ ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ (AYİM) ÜYESİ ERTUĞRUL ŞAHİN
2 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince Yargıtay ek binadaki salonda görülen duruşmaya, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sonrası meslekten ihraç edilen ve hakkında örgüt üyeliğinden dava açılan tutuksuz sanık eski Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) üyesi Ertuğrul Şahin ve avukatı katıldı.
Duruşmada, sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu.
İddianamede, sanığın darbe girişimini yapanlar tarafından hazırlanan sıkıyönetim listesinde AYİM 1. Daire'de görevlendirildiği, sivil imamlarla görüşerek, diğer örgüt üyelerini yönlendirdiği, örgütün stratejisi, amaçları, faaliyetleri doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği bildirildi.
Savunma için söz verilen Şahin, darbe girişiminden önce üçüncü çocuğu dünyaya geldiği için babalık izninde olduğunu, 14 Temmuz'a kadar hastanede kaldığını söyledi.
AYİM üyeliğine atanmadan önce Hakkari Çukurca'da yaralandığını ve komutanlarının girişimiyle tedavisini sürdürebilmesi için Ankara'ya gönderildiğini öne süren Şahin, AYİM üyeliği görevine de bu nedenle atandığını savundu.
AYİM 2. Dairesi'nde görev yaptığını belirten Şahin, sıkıyönetim listesinde isminin geçmediğini ancak listedeki "Burada ismi geçmeyenler görevine devam eder" notu nedeniyle suçlandığını ileri sürdü.
Şahin, AYİM'e geldiğinde idare hukukunun hiçbir unsurunu bilmediğini, bu nedenle dosyalarda daire başkanının görüşleri doğrultusunda hareket ettiğini söyledi.
Teamülde diğer askerler AYİM'de 2 yıl çalışırken, kendisinin neden 4 yıl görev yaptığına da değinen Şahin, şunları kaydetti:
"Diğer üyeler, albaylığının birinci yılında seçilmişti, ben ise yarbayken seçildim. Albaylığında seçilenler, 2 yıl sonra kıtaya çıkmaları gerektiği için daha fazla görevde kalamıyorlardı, ben ise yarbay olduğumdan yasadaki azami 4 yıllık sürede orada kalabildim."
Sanığın savunmasının uzaması nedeniyle duruşmaya ara verildi.
Bu arada, Emniyet Genel Müdürlüğü kurum avukatı aracılığıyla davaya katılma talebinde bulundu.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, Şahin'e savunması için gelecek duruşmaya kadar süre verilmesi, sanık hakkındaki adli kontrol tedbirinin devamın ve duruşmanın 19 Aralık'a bırakılmasına karar verdi. Emniyet Genel Müdürlüğünün davaya katılma talebi ise kabul edilmedi.
ESKİ ASKERİ YARGITAY ÜYESİ ŞEREF AYYILDIZ
4 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, darbe girişiminin başarılı olması halinde devletin üst düzeyinin yargılamalarını yapacak sözde "sıkıyönetim mahkemeleri"ne atanan eski askeri yüksek yargıçların yargılanmalarına da başlandı.
Yargıtay Genel Kurul Salonu'ndaki duruşmada, sözde sıkıyönetim direktifinde Askeri Yargıtay ve Askeri Yargıtay Başkanlar Kurulu üyesi olarak adı geçen ve kamuoyunda, "Game of Thrones" davası olarak bilinen İzmir Maltepe Askeri Lisesi'ndeki soruşturma dosyasıyla ilgili verilen takipsizlik kararını kaldıran dönemin Askeri Yargıtay üyesi Şeref Ayyıldız hakim karşısına çıktı.
Duruşmada, sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu.
Sanığın örgüt içinde yer aldığı, Askeri Yargıtay'da örgüt amaçları doğrultusunda faaliyet yürüttüğü, darbe girişiminin organizatörlerince hazırlanan sıkıyönetim mahkemeleri listesinde Askeri Yargıtay ve Askeri Yargıtay Başkanlar Kurulu üyesi olarak yer aldığı belirtildi.
Savunması için söz verilen Şeref Ayyıldız, Türkiye'ye bu hainliği yaşatan FETÖ terör örgütünü şiddetle kınadığını söyledi.
Ülkenin bu örgütten kurtulmasını istediğini belirten Ayyıldız, "Terör örgütü üyeliği suçlamasını şiddetle reddediyorum. Bu örgütle kesinlikle bir alakam, ilgim yoktur." dedi.
Mesleğe başlamasını ve Yargıtay üyeliği seçim sürecini anlatan Ayyıldız, muhafazakar bir yapıya bile sahip olmadığını, Atatürkçü ve sosyal demokrat kişiliğiyle tanındığını savundu.
Üniversiteyi okuduğu İstanbul'da örgüt evlerinde kalmadığını, eşiyle katalog üzerinden tanışmadığını, çocuklarını örgütün okullarına göndermediğini ifade eden sanık Ayyıldız, iddianamede aleyhinde bir delil bulunmadığını, tamamen dedikodu ve safsatalardan ibaret tanık beyanlarıyla suçlandığını iddia etti.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesi, Milli Savunma Bakanlığının Oran Lojmanlarındaki evinde yalnız olduğunu belirten Ayyıldız, silah, uçak ve bomba sesleri nedeniyle evde bir duvarın kenarına saklandığını, can korkusuyla evden çıkmadığını söyledi.
Sanık Şeref Ayyıldız, darbe girişiminin ardından pazartesi günü mesaiye gittiğini, adli tatil nedeniyle dosyaları kapattıklarından yapacak iş olmadığını, bu nedenle odasını temizlediğini kaydetti. Bu sırada eski kullanmadığı bazı evrakları attığını, ancak bunların örgüte ilişkin evraklar gibi algılandığını anlatan Ayyıldız, attığı belgelerin suç teşkil etmediğini savundu.
Askeri Yargıtay üyesi olması nedeniyle yargılamasının Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde yapılamayacağını öne süren Ayyıldız, yargılamanın durması kararı ve tutuklu bulunduğu süre göz önüne alınarak tahliyesine karar verilmesini talep etti.
Aranın ardından heyet, sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.
FETÖ'nün "Game of Thrones" kumpası
Sanık Şeref Ayyıldız'ın ismi, dünyada izlenme rekorları kıran fantastik televizyon dizisi "Game Of Thrones-Taht Oyunları"nın Maltepe Askeri Lisesi'nde öğrencilere izletilmesiyle ilgili dava sürecinde geçti.
İzmir Maltepe Askeri Lisesi'nde, 4 öğretmen subayın Türk Silahlı Kuvvetlerinden ihracı, öğretmenlerinin lehinde ifade veren dönem birincisi askeri öğrenci de dahil 21 öğrencinin askeri okuldan atılmasıyla sonuçlanan dava, 2011'de isimsiz ihbar mektubuyla başladı.
Darbe girişiminin ardından hazırlanan iddianamelerde, FETÖ'nün kumpası olarak yer alan "Game Of Thrones" olayı, subay öğretmenler hakkında "Türklüğe hakaret ve cinsel istismar" iddialarıyla soruşturmaya, sonra da "çocuğa müstehcen yayın göstermek ve izlettirmek suçlaması" ile davaya dönüştü.
Sanık Şeref Ayyıldız da Askeri Yargıtay Üyesi seçildikten sonra bu dosyaya baktı. Ayyıldız, 4 öğretmen subay hakkında "soruşturmaya gerek olmadığı yönünde" verilen kararı bozarak, öğretmenlerin yargılanması gerektiğine hükmetti.
Subay öğretmenler beraat etti
Anayasa Mahkemesi, TSK'dan çıkarılan bir yüzbaşının yaptığı bireysel başvuruda, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar vererek, ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılanmasını kararlaştırmıştı. Yeniden yargılanan öğretmen subaylar beraat etmişti.
ESKİ ASKERİ YARGITAY ÜYESİ HAKAN ATA
8 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince Yargıtay ek binadaki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanık eski Askeri Yargıtay üyesi Hakan Ata ile avukatı ve ailesi katıldı.
Duruşmada sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu.
İddianamede, sanığın örgüt içinde yer aldığı, Askeri Yargıtay'da örgüt amaçları doğrultusunda faaliyet yürüttüğü, darbe girişiminin organizatörlerince hazırlanan sıkıyönetim mahkemeleri listesinde göreve devam edecekler arasında yer aldığı, örgüt üyesi olarak örgütün stratejisi, amaçları, faaliyetleri doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen sanık Ata, sıkıyönetim görevlendirme listesinde adının bulunmadığını, sadece listenin "not 1" adıyla yer alan ekinde "ismi yazılmayanların mevcut görevlerine devam edeceğinin" belirtildiğini söyledi.
Bu nedenle suçlandığını, listede ismi bulunup belli yerlere atananların bazıları hakkında takipsizlik kararı verildiğini savunan Ata, listenin hazırlandığından haberinin olmadığını öne sürdü.
Hakan Ata, Askeri Yargıtay'da görev yaptığı sürede örgütün amaçları doğrultusunda kararlar verdiği iddiasını da reddetti.
Ata, "Kararlarda, tutuklu bulunan üyelerle ortak tavır içinde asla olmadım. Herhangi bir örgütün amaçları doğrultusunda karar vermedim." iddiasında bulundu.
Meslek hayatı boyunca hukuki bilgi ve tecrübelerine göre, içtihatlara, Anayasa ve yasalara uygun karar verdiğini, kimseden emir ve talimat almadığını öne süren Ata, tahliyesine karar verilmesini talep etti.
Bu arada, Emniyet Genel Müdürlüğü kurum avukatı aracılığıyla davaya katılma talebinde bulundu. Eski Hava Kuvvetleri Komutanlığı Savcısı Albay Ahmet Zeki Üçok ile FETÖ'nün kumpas davalarında yargılanan Üçok'un yardımcısı eski askeri savcı Mehmet Çelik de davaya katılmak istedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, sanığın tahliye talebini reddederek tutukluluğunun devamına karar verdi. Emniyet Genel Müdürlüğü ile Mehmet Çelik'in davaya katılma talebi ise reddedildi.
Eski Askeri Yargıtay Başkanı Ahmet Zeki Liman ile bazı eski Askeri Yargıtay üyelerinin tanık olarak dinlenmesi kararlaştırılarak duruşma ertelendi.
ESKİ ASKERİ YÜKSEK İDARE MAHKEMESİ (AYİM) ÜYESİ ŞERİF BEK
9 Ekim'de ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince Yargıtay ek binadaki salonda görülen duruşmaya, (FETÖ) darbe girişimi sonrası görevinden ihraç edilen ve hakkında örgüt üyeliğinden dava açılan eski Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) üyesi Şerif Bek ve avukatı katıldı.
Duruşmada sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu.
İddianamede, darbecilerce hazırlanan sıkıyönetim mahkemeleri listesinde FETÖ'cü hakim ve savcıların görevlendirildiği, örgütün askeri yargıya yerleşerek TSK yapılanmasını askeri yargıdaki etkinliğiyle sağlamaya çalıştığı, AYİM'de kurmay subayların teamülde görev süresi 2 yıl iken sanığın 3 yıl görev yaptığı ve örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı, örgütün stratejisi, amaçları, faaliyetleri doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği bildirildi.
Savunma için söz verilen Bek, AYİM 3. Dairesi üyesiyken 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 20 Temmuz'da gözaltına alınıp serbest bırakıldığını, daha sonra gizli tanık ifadesiyle gözaltına alınıp yeniden serbest kaldığını, üçüncü kez gözaltına alınmasının ardından tutuklandığını anlattı.
Görev yaptığı AYİM 3. Dairesinin tazminat ve harcırahlarla ilgili dosyalara baktığını belirten Bek, FETÖ'nün ilgilendiği kararların AYİM'in personel atamaları ile askeri öğrencilikten çıkarılanların dosyalarını görüşen 1 ve 2. dairesinden çıktığını söyledi.
Sözde sıkıyönetim mahkemeleri görevlendirme listesinde isminin bulunmadığını savunan Bek, görevlendirmeyle ilgili bilirkişi raporunda, listede 3. Dairenin kaldırılıp üyelerinin diğer dairelere ve Milli Savunma Bakanlığına gönderildiğinin, kendisi gibi subay üyelere ise görev verilmediğinin yazıldığını söyledi.
AYİM'de teamüllere aykırı şekilde 2 yıldan fazla çalıştığı yönündeki suçlamaya değinen Bek, mevzuata göre askeri hakim sınıfından olmayanların görev süresinin 4 yıl olduğunu ancak 2 yıl olarak uygulandığını söyledi. Bek, kendisinin AYİM'in kapatılacak olması ve arada kalan kısa sürede yeni gelecek üyelerden verim alınamayacağı gerekçesiyle 3 yıl görev yapmasının istendiğini ileri sürdü.
Hakkında ifade veren gizli tanığın beyanlarının hayal ürünü olduğunu ve somut bilgi içermediğini savunan Bek, ifadelerinin çelişkili olduğunu iddia etti.
ByLock kullanmadığını, telefonuna yüklemediğini öne süren Bek, tahliyesini istedi.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, tahliye talebini reddettiği sanığın tutukluluk halinin devamına hükmetti.
Duruşma 4 Aralık'a bırakıldı.
Paralel yapı-Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK üyelerine açılan davalar
Paralel yapı-08 Ekim (2017) 'Ankara 77 sanık Yüksek Yargı Yapılanması' soruşturması/fezlekesi (Yargıtay)
(14 Ekim 2018, 12:38)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: