Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davada, sanıkların esasa ilişkin savunmaları alındı.
13.10.2018 17:36 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin, sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de aralarında yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davada, sanıkların esasa ilişkin savunmaları alındı.
01.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Savunma yapan eski kurmay binbaşı Mustafa Duygulu, olay günü, 15 Temmuz 2016'dan kısa süre sonra yapılması planlanan Yüksek Askeri Şura'ya (YAŞ) ilişkin gerçekleştirilen toplantıya katıldığını aktardı.
İddianamede, söz konusu toplantının darbe planlaması amaçlı yapıldığı ve yurtta sulh konseyi üyelerinden eski kurmay albay Cemil Turhan'ın toplantı salonuna gelerek harekatın başladığını söylemesi üzerine toplantının bitirildiğinin iddia edildiğini söyleyen Duygulu, toplantının YAŞ'a hazırlık amaçlı yapıldığını öne sürdü.
YAŞ toplantılarından önce buna benzer toplantıların gerçekleştirildiğini öne süren Duygulu, toplantının bitmesinden sonra görev yerine geçtiğini anlattı.
Darbe mesajlarının, bağlı birliklere çekilmesini sağlamakla suçlandığını beyan eden Duygulu, 15 Temmuz akşamı sanık Turhan'ın kendisine içeriğini bilmediği mesajları bağlı birliklere çekilmesi için verdiğini, mesajları göndermek için gittiği muharebe merkezinin kapalı olması üzerine mesajları çekemediğini iddia etti.
Söz konusu mesajların başka bir kanal ile çekildiğini ve mesajların çekildiği saatlerde muharebe merkezinde olduğunun kamera kayıtları bulunduğunu açıklayan Duygulu, üzerine atılı suçlamaları işlemediğini savundu.
15 Temmuz'da ateş eden kimseyi görmemiş
Sanık eski Astsubay Fatih Yanıkkaya, darbe girişiminden önce Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli olduğunu, 15 Temmuz akşamı amiri olan Murat Korkmaz'ın tatbikatın başladığını söyleyerek, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na çağırdığını anlattı.
Yanıkkaya, alaya gittiğinde Korkmaz'ın tatbikat olmadığını, Genelkurmay'a terör saldırısı olabileceğini belirterek, buraya takviyeye gideceklerini söylediğini iddia etti.
Kendisine verilen emrin konusunun suç teşkil etmediğini, darbeye yönelik bir emir almadığını vurgulayan Yanıkkaya, suç işleme kastının bulunmadığını savundu.
Yanıkkaya, Muhafız Alayı'ndan sonra Genelkurmay Başkanlığı yerleşkesine doğru yola çıktıklarını aktararak, burada kendilerini bir subayın karşıladığını, çevre emniyeti almaları emri üzerine beklemeye başladığını dile getirdi.
Yaşanan olayların darbe girişimi olduğunu sabah saatlerinde öğrendiğini öne süren Yanıkkaya, gece boyunca kimseye ateş etmediğini, başka birine ateş eden kimseyi de görmediğini iddia etti.
FETÖ üyesi de olmadığını beyan eden Yanıkkaya, beraat talebinde bulundu.
Olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli olan eski astsubay Fevzi Sönmez, amiri tarafından aranması üzerine Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na gittiğini, buradan da emirle Genelkurmay Başkanlığına geçtiklerini anlattı.
Amirlerinin emirleri doğrultusunda hareket ettiğini, darbeye yönelik bir faaliyetinin bulunmadığını savunan Sönmez, olay tarihinde komutanı olan kişilerin bu durumu savunmalarında beyan ettiklerini ifade ederek, suç işleme kastı bulunmadığını savundu.
Darbe girişiminin yaşandığı zaman diliminde güvenlik kameralarına yansıyan görüntüsünün dahi olmadığını belirten sanık Sönmez, Genelkurmay yerleşkesinde meydana gelen "kasten adam öldürme" ve "kasten adam öldürmeye teşebbüs" suçlarından da suçlanamayacağını öne sürdü.
FETÖ sanığından reddi hakim talebi
Sanık Sönmez, yargılama aşamasında mahkeme heyetinin adil davranmadığını iddia ederek, reddi hakim talebinde bulundu.
Sönmez'in talebi üzerine görüşü sorulan iddia makamı, talebin reddi yönünde karar verilmesini istedi.
Müzakerenin ardından kararı açıklayan mahkeme heyeti, sanık Sönmez'in reddi hakim talebinin "yargılamayı uzatmaya yönelik olduğu" gerekçesiyle reddine karar verdi.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
02.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu sanıklar, müşteki ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasına devam eden eski üsteğmen İsmail Yolaçıcı, FETÖ üyesi olduğuna dair mütalaayı kabul etmedi.
Genelkurmay İdari Tahkikat raporunda yer alan darbeye iştirak ettiğine dair tespiti de reddettiğini söyleyen Yolaçıcı, tahliyesini istedi.
Duruşmada söz alan eski Jandarma İstihbarat Okul Komutanı Kurmay Albay Murat Koçyiğit, dava dosyasına gelen evrak hakkında savunma yapmak istediğini ifade etti.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, sanığı gelen evraka ilişkin savunma yapması için huzura aldı.
Koçyiğit, FETÖ şüphelisi sanıklarla görüştüğü ve örgüt yöneticileriyle aynı baz istasyonundan aynı dönemde telefonunun sinyal verdiğini iddialarını reddetti.
Jandarma Genel Komutanlığına ait olan ve kendisine tahsis edilen resmi hatta "ByLock" yüklendiği tespitini de kabul etmediğini söyleyen Koçyiğit, şöyle devam etti:
"Gelen evrakta benim 'ByLock' kullanıcısı olduğum yazılmış. Bu iddiayı kabul etmiyorum. Ben operasyonel hiçbir hat kullanmadım. Kullanmadığım bir hatta ByLock yüklemem mümkün değildir. Ayrıca MİT istihbarat raporları delil olarak kabul edilemez. 2014 yılına ait telefon ve baz istasyonu kayıtlarının tarafıma iletilmesini talep ediyorum."
Koçyiğit'in savunmasının ardından duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
03.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17'nci Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada, esasa ilişkin savunma yapan eski astsubay Mete Kılıçarslan, olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yaptığını söyledi.
Darbe girişiminin yaşandığı gün mesaisine devam ederken eski albay Murat Korkmaz'ın kendisini odasına çağırdığını ve akşam tatbikat olacağını söylediğini öne süren Kılıçarslan, Korkmaz'ın Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına üniformasıyla gelmesini ve içeri girerken tatbikat için geldiğini söylemesini istediğini aktardı.
Akşam saat 21.00 sularında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına gittiğini belirten Mete Kılıçarslan, daha sonra nizamiyeden kimlik kartını gösterip, tatbikat için geldiğini söyleyerek girdiğini anlattı.
Alaya girdikten sonra sivil kıyafetlerini çıkartıp üniformalarını giydikten sonra 7 sivil araçla Genelkurmay Başkanlığına doğru yola çıktıklarını ifade eden Kılıçarslan, Genelkurmay Kavşağı'na geldiklerinde polislerin geçişlerine izin vermediğini ve geri döndüklerini beyan etti.
Mete Kılıçarslan, sabah saatlerine kadar Muhafız Alayı'nda beklediğini, hiçbir olaya karışmadığını ileri sürerek, sabah 09.00 sularında 2 helikopterin Alaya geldiğini ve oradaki askerleri Akıncı Üssü'ne götürdüğünü kaydetti.
Uçakların Akıncı Üssü'nü bombalamasının ardından tel örgülerden atlayarak oradan çıktığını anlatan Kılıçarslan, yolda ilk gördüğü kamyonu durdurup bindiğini, az ilerdeki polis noktasında gözaltına alındığını söyledi.
Özel Kuvvetlerde bir çok personel olmasına rağmen tatbikat için neden kendisinin seçildiğini bilmediğini iddia eden Mete Kılıçarslan, emirleri sözlü olarak almasının ve o gece başka bir askeri birliğin emrine girmesinin özel bir nedeni olmadığını savundu.
Savunmanın ardından mahkeme heyeti duruşmaya öğle arası verdi.
Olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığında astsubay olarak görev yapan İbrahim Çölkesen, mütalaada yer alan kendisi hakkındaki isnatları kabul etmediğini söyledi.
Darbe girişiminin yaşandığı gün komutanının tatbikat olacağını söylemesi üzerine, akşam Muhafız Alayına gittiğini savunan Çölkesen, orada dağıtılan silah ve teçhizatı aldıktan sonra albay Murat Korkmaz'ın Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı olabileceğini söylediğini ve oraya hareket ettiklerini bildirdi.
Burada bir karışıklık olduğunu anladığını ifade eden Çölkesen, verilen emir doğrultusunda Genelkurmay'ın emniyetini aldıklarını, kimseye karşı silah kullanmadığını ve ateş emri vermediğini iddia etti.
İlerleyen saatlerde Kormaz'ın talimatıyla karargah binasının önünde toplandıklarını, buradaki konuşmalardan kandırıldıklarını anladığını öne süren Çölkesen, bunun üzerine silahını bıraktığını, polise teslim olduğunu anlattı.
Sanık Lütfullah Taşyumruk da Stratejik Değişim ve Dönüşüm Daire Başkanlığında proje subayı olarak görev yaptığını, olay günü daire başkanın mesaiyi geç terk etmesi üzerine saat 21.00 sularına kadar mesaide kaldığını ifade etti.
Taşyumruk, 15 Temmuz akşamı şube müdürü kaldığı için kendisinin de mesaiden ayrılamadığını, ilerleyen saatlerde Albay Doğan Öztürk'ün Genelkurmaya saldırı olacağını söyleyerek, nizamiye emniyeti takviye etmesini istediğini savundu.
Bunun üzerine destek kıtasından aldığı silahla nizamiye bölgesine hareket ettiğini belirten Taşyumruk, amacının emniyetle ilgili önlem almak olduğunu, burada gördüğü Genelkurmay Muhafız Alayından takım komutanlarından da herhangi bir olumsuz tepki görmediğini söyledi.
Burada gerekli emniyet tedbirlerinin alındığını görünce nizamiyenin dışındaki kantin binasının olduğu bölgedeki kulübeye yöneldiğini anlatan Taşyumruk, nizamiyedeki araçların giriş ve çıkışlarına ve nizamiyede görevli personele herhangi bir müdahale etmediğini savundu.
Sanık Taşyumruk, gece boyunca burada beklediğini, kendi amirinden takviye emrinden başka bir emir almadığını ve kimseye yasa dışı emir vermediğini iddia etti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
05.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar ile müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Savunma yapan eski astsubay İbrahim Karadağ, darbe girişiminden önce Özel Kuvvetler Komutanlığında (ÖKK) görev yaptığını ve yıllık izinde olduğunu beyan etti. Hafta sonu yapılacak açıköğretim sınavlarına girmek için Ankara'ya geldiğini iddia eden Karadağ, kendisini arayan tim komutanının göreve çağırması üzerine Akıncı Üssü'ne gittiğini dile getirdi.
Akıncı Üssü'nde bir süre bekledikten sonra sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinden eski albay Fırat Alakuş'un emriyle Genelkurmay Başkanlığı yerleşkesine gittiklerini anlatan Karadağ, darbe girişimine yönelik bir faaliyetinin bulunmadığını ve darbe girişimini sabah saatlerinde televizyondan öğrendiğini iddia etti.
Olay günü silahını kullanmadığını ve Genelkurmayın emniyetini sağladığını ileri süren Sanık Karadağ, kamera kayıtlarının bir kısmının kendisine ait olmadığını savunarak görüntülerde "montaj" olduğunu öne sürdü.
"Hakkımda somut bir delil yok." ifadelerini kullanan sanık Karadağ, üzerine atılı FETÖ üyeliği suçlamasını da kabul etmediğini dile getirdi.
Savunma yapan eski kurmay yüzbaşı Murat Engin de suçlamaları kabul etmediğini söyleyerek mahkeme heyetinden beraat talebinde bulundu.
Davanın görülmesine 8 Ekim 2018 Pazartesi devam edilecek.
08.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığında Politik Askeri Durum Değerlendirme subayı olarak görev yapan sanık eski binbaşı Necati Güneş hakim karşısına çıktı.
Önceki savunmalarını yinelendiğini belirten Güneş, esasa ilişkin mütalaanın toptancı bir anlayışla hazırladığını iddia etti ve suçsuz olduğunu savundu.
Güneş, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da brifing çalışması yaptıklarını, bu nedenle karargahta kaldıklarını ve çalışmalarına devam ettiği sırada kendilerine terör saldırısı olacağı bilgisinin verildiğini aktardı.
Bunun üzerine karargahtaki herkesin bahçeye çıktığını anlatan Güneş, daha sonra Milli Savunma Bakanlığı (MSB) nizamiyesine gittiğini söyledi.
"İlk başta yaşananlara anlam veremedim"
Burada can güvenliğini sağlaması için kendisine silah verildiğini ifade eden Güneş, bu esnada karargahın çevre emniyetinin alındığını, ilk başta yaşananlara anlam veremediğini dile getirdi.
Güneş, nizamiyeden silah sesleri gelmesi üzerine beklenen terör saldırısının gerçekleştiğini düşündüğünü, bu sırada tam teçhizatlı bir grup Özel Kuvvetler Komutanlığı personelini karargaha girerken gördüğünü anlattı.
Bu gelişmeden sonra Genelkurmay Başkanlığı karargahında kargaşanın hakim olduğunu anlatan Güneş, şöyle devam etti:
"Genelkurmay karargahına tanklar gelmeye başladı. Ben sadece olayları izlemekle yetindim, nelerin yaşandığını anlamaya çalıştım. Kanunsuz bir eylemde yer alamamak için mücadele ettim. Sadece bekledim, başka türlü hareket etmek askerlik görevimle bağdaşmazdı. Helikopterler kışlaya gelip gitti, ne maksatla Genelkurmaya gittiğini bilmiyordum. Kara Harp Okulundaki öğrencilerin karargahın güvenliğine destek vermek için geldiklerini düşündüm. Bu kaotik ortamdan kurtulmak için odama gidip kendimi emniyete almayı düşündüm ancak karargah binasına girmemize izin verilmiyordu. Sabaha kadar karargahta beklemem, aldığım emrin gereğidir. Sabah saatlerinde silahları toplayan bir astsubaya bana verilen silahı teslim ettim."
Çalışma odasına giderek sivil kıyafetlerini giydiğini, ortalık sakinleşene kadar burada beklediğini anlatan Güneş, daha sonra güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındığını söyledi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde eski binbaşı Necati Güneş, sabah başladığı savunmasını tamamladı.
Güneş, dava dosyasındaki bilirkişi raporunun tarafsız bir şekilde hazırlanmadığı için hukuki bir değerinin bulunmadığını iddia etti.
Cep telefonunu nizamiye girişinde bıraktığı için olaylara ilişkin medyadaki haberleri takip edemediğini anlatan Güneş, yaşanılanların bir darbe girişimi olduğunu anlayamadığını savundu.
Can güvenliğini sağlamak için kendisine verilen silahı sivil ya da emniyet güçlerine karşı kullanmadığını iddia eden Güneş, bu durumun raporlarla kanıtlanabileceğini belirtti.
Darbeye katkı sağlayacak bir eylemde bulunmadığını, kanunlara uygun emirleri yerine getirdiğini iddia eden Güneş, "Darbe girişimine yönelik bir kastım olmadığı gibi olay günü gerçekleştirdiğim eylemlerin hepsi yasal mevzuatlara uygundur." dedi.
Genelkurmay Başkanlığı Karargahının güvenlik kameralarına yansıyan, olay gününe ait görüntülerin dava dosyasında yer aldığını hatırlatan Güneş, söz konusu görüntülerden elde edilen fotoğrafların bir kısmının kendisine ait olduğunu kabul etti.
Gelinen aşamada suçsuz olduğunun ortaya çıktığını iddia eden Güneş, yargılama sonunda beraatini istedi.
Öte yandan cumhuriyet savcısının 9 Mayıs'ta açıkladığı esasa ilişkin mütalaasında sanık Güneş hakkında "anayasal düzeni ihlal" suçundan bir kez, olay gecesi Genelkurmay Başkanlığı karargahında darbecilere direnen 11 sivil ile Astsubay Bülent Aydın'ın şehit edilmesinin faillerinden olduğu gerekçesiyle şehit sayısı kadar "ağırlaştırılmış müebbet hapisle" cezalandırılmasını talep etmişti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
09.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, tutuklu sanık Furkan Çetiner hakim karşısına çıktı.
Önceki savunmalarını yineleyen Çetiner, olay tarihinde teğmen rütbesiyle Özel Kuvvetler Komutanlığında (ÖKK) görev yaptığını söyledi. Çetiner, yıllık izindeyken teğmen Hasan Sevimli ve üsteğmen Selçuk Topal'ın taşınacak ev eşyası için kendisinden yardım talep etmesi üzerine, 15 Temmuz'da tatilini yarıda keserek uçakla Ankara'ya döndüğünü anlattı.
Evine gittiği söz konusu arkadaşlarının, akşam saatlerinde tatbikat olabileceğini, kendisine de bu kapsamda görev verildiğini söylediklerini aktaran Çetiner, ilk başta bu duruma anlam veremediğini, aradığı diğer arkadaşlarının da benzer açıklamalar yaptıklarını iddia etti.
Sevimli ile taksiyle Akıncı Üssü'ne gittiklerini belirten Çetiner, burada kendilerine kamuflaj ve silah verildiğini bildirdi.
Cep telefonlarının tatbikat bölgesine götürülmeyeceğine dair emir verildiğini öne süren Çetiner, bu nedenle sonrasında yaşanan gelişmelerden haberdar olamadığını savundu.
Tim halinde saat 21.00'de otobüse bindiklerini, bir süre sonra Genelkurmay Başkanlığına vardıklarını söyleyen Çetiner, karargaha girdikleri esnada bağrış sesleri duyduğunu dile getirdi.
Gelişmeler hakkında bilgi almak için karşılaştığı bazı askerlere neler olduğunu sorduğunu ancak cevap alamadığını öne süren Çetiner, daha sonra kuzey nizamiyeye yönlendirildiğini ifade etti.
Uçak ve helikopterlerin karargah üzerinde uçtuklarını, nizamiyeye tankların geldiğini anlatan Çetiner, bir kısım askerin ise duvar diplerinde emniyet aldığını belirtti.
Nizamiyenin önünde toplanan vatandaşların, askerlere, "Hainler, darbeciler." demesi üzerine yaşanılanların tatbikat olmayabileceğini düşündüğünü kaydeden Çetiner, sabah saatlerinde polise teslim olduğunu söyledi.
Darbe girişimine katkı sağlayacak bir eylemde bulunmadığını, komutanlarının emirlerini yerine getirdiğini iddia eden Çetiner, suçsuz olduğunu savundu.
Savunmasının sonunda Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'e bir siteminin olduğunu belirten Çetiner, "Başkanım, bir duruşma sırasında vareste talebi için elimi kaldırmıştım. Siz de benim kim olduğumu sormuştunuz. Yaklaşık 2 yıldır beni yargılıyorsunuz ama benim kim olduğumu bilmiyorsunuz. O gün moralim bozuk bir şekilde duruşma salonundan ayrıldım ve size çok kırıldım." diye konuştu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, sanık eski kurmay binbaşı Okan Ataoğlu savunma yaptı.
Olay tarihinde Genelkurmay Personel Başkanlığında görev yaptığını hatırlatan Ataoğlu, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz akşamı Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısı hazırlıklarını yaptıklarını söyledi.
Ataoğlu, çalışmanın ardından bahçeye çıktığını, bu esnada silah seslerinin geldiğini, bunun üzerine güney nizamiyeye yöneldiğini ifade etti.
Daha sonra odasına gitmek istediğini, ancak buna izin verilmediğini iddia eden Ataoğlu, Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin bölgeyi terk etmesini istemesi üzerine, itfaiye binasına gittiğini anlattı.
Ataoğlu, sabah saatlerine kadar bu binada beklediğini, darbe girişimine destek verecek bir eylemde bulunmadığını, gelinen aşamada suçsuz olduğunun ortaya çıktığını savundu.
Yargılanmasına sebep olanlardan şikayetçi olduğunu belirten Ataoğlu, beraatini talep etti.
Sanık avukatlarının savunmasının ardından duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.
10.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, Genelkurmay Başkanlığı karargahını basan 33 kişilik Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli arasında yer alan sanık eski astsubay Hasan Demirci savunma yaptı.
Demirci, 14 Temmuz'da, sanıklardan Şevket Samet Okyay'ın kendisini arayarak, tim komutanı Burak Keklik'in, kendisinin cuma günü mesaiye gelmesini emrettiğini söylediğini aktardı.
Bunun üzerine görev yerine geçtiğini anlatan Demirci, daha sonra yapılması planlanan güvenlik tatbikatı için Akıncı Üssü'ne gittiklerini ifade etti.
Burada kamuflaj giyip, silah kuşandıklarını, ardından otobüsle Genelkurmay Başkanlığına geldiklerini söyleyen Demirci, karargahın giriş katında beklemesi için emir aldığını kaydetti.
Bir süre sonra lavaboya gitmek için bu bölgeden ayrıldığını anlatan Demirci, bu nedenle Ayyıldız olarak bilinen bu bölgede yaşanan olaylara şahit olmadığını öne sürdü.
Astsubay Bülent Aydın'ın şehit edildiği Ayyıldız bölgesindeki askerlerin, güvenlik kameralarına yansıyan görüntülerinden elde edilen fotoğraflara iddianamede yer verildiğini hatırlatan Demirci, bu karelerden kendisine ait olduğu tespit edilenleri kabul etmediğini ifade etti.
Aydın'ın şehit edilmesine ilişkin bilgisinin olmadığını savunan Demirci, şehidin vurulduğu yer ile bulunduğu alan arasında yaklaşık 300 metre olduğunu, olayı bu mesafede görmesinin imkansız olduğunu öne sürdü.
Bu esnada müşteki sıralarında bulunan Aydın'ın eşi Şehnaz Aydın, "Şehidimin adını ağzına alma, neden ona dört el ateş ettin, onu anlat." diyerek tepki gösterdi.
Cep telefonu yanında olmadığı için gelişmeleri takip edemediğini ileri süren Demirci, "Sabah cep telefonuma ulaşınca darbe olduğunu öğrendim. Genelkurmay'a görev ya da tatbikat için gitmem kadar doğal bir şey olamaz. Kimseye ateş etmedim ve zarar vermedim. Prensibim gereği terörist dışında kimseye ateş etmem." iddiasında bulundu.
FETÖ üyesi olmadığını, darbe girişimine katkı sağlayacak bir eylemde bulunmadığını savunan Demirci, beraatini istedi.
Demirci'nin evinde yapılan aramada FETÖ/PDY elebaşı Fetullah Gülen'in "Kırık Mızrap" kitabı ile darbe girişiminin ardından kapatılan örgütün yayın organı Zaman gazetesinin nüshaları bulunmuştu.
Cumhuriyet savcısının, 9 Mayıs 2018'de açıkladığı esasa ilişkin görüşünde, Demirci hakkında, "anayasal düzeni ihlal" suçundan 1, Genelkurmay Başkanlığında darbecilere direnen 11 sivil ile Astsubay Bülent Aydın'ın şehit edilmesine ilişkin de 12 kez "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezası talep edilmişti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, sanık eski yarbay Oktay Felekoğlu hakim karşısına çıktı.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da görev yeri Genelkurmay Başkanlığı karargahından ayrılmak için hazırlık yaptığını, bu sırada koridordan sesler geldiğini belirten Felekoğlu, ardından kamuflajlı ve silahlı bir grup askerin komuta katına çıktığını söyledi.
Neler olduğunu sormak için odasından ayrıldığını anlatan Felekoğlu, karşılaştığı Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin içeri girmesi için kendisini uyardığını kaydetti.
Bir süre sonra ikinci kez odasından çıktığını, bu esnada karargah binası giriş kapısından silah sesi geldiğini ifade eden Felekoğlu, buraya gittiğinde yerde yatan takım elbiseli bir kişiyi gördüğünü anlattı.
Söz konusu kişinin, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ın koruma subayı Burak Akın olduğunu öğrendiğini dile getiren Felekoğlu, sağlık ekibi gelene kadar Akın'a turnike yaptığını söyledi.
Emekli Orgeneral Çolak'ın ÖKK personeli tarafından yere yatırılarak derdest edildiği ana şahit olduğunu belirten Felekoğlu, "Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın emniyet tedbiri kapsamında hedef küçültmek için askerler tarafından yere yatırıldığını düşündüm. Onu, dışarıdan gelebilecek bir tehlike ve şarapnel parçalarından korumak için böyle yaptıklarını zannettim. Durumu hemen bir çırpıda anlayacak fırsatım olmadı. Bu olay için geçen toplam süre 93 saniyedir." diye konuştu.
Karargahta yaşanılanları ilk başta tatbikat zannettiğini öne süren Felekoğlu, ilerleyen saatlerde nizamiye önünde toplanan vatandaşlarla konuşmaya çalıştığını, bu esnada
"darbe" kelimesini ilk kez burada duyduğunu öne sürdü.
Felekoğlu, karargahtaki 2 yaralıyı araca taşıdığını söyleyerek, Genelkurmay Başkanlığı karargahında bir cepheleşme tespit edemediğini, bu nedenle kimin darbeci olup olmadığına karar veremediğini savundu.
Darbeciler tarafından şehit edilen Astsubay Bülent Aydın'ın vurulma anını görmediğini belirten Felekoğlu, bu olaydan sorumlu tutulamayacağını ileri sürdü.
Dava dosyasının delileri arasında yer alan Genelkurmay Başkanlığı güvenlik kamera kayıtlarının delil olarak sayılamayacağını savunan Felekoğlu, kendisine ait görüntü ve bunlardan elden edilen bazı fotoğrafları da kabul etmedi.
Emrinin altındaki askerlerin sorumluluğunu aldığını dile getiren Felekoğlu, "Şov yapmıyorum. Benden düşük rütbelilerin sorumluluğunu alıyorum. Onları bırakın, gitsinler." dedi.
Felekoğlu'nun 7 saat süren savunmasının ardından avukatına söz verildi.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
Hainlerin katliam görüntüleri ortaya çıktı! Tanktan çıplak bir şekilde attılar
Darbecilerin zırhlı araç içinde sivil bir vatandaşı şehit ettikleri anlar yer aldı. Genelkurmay Başkanlığı karargahının güvenlik kameralarınca kaydedilen katliamın görüntüleri, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince görülen Genelkurmay Başkanlığı'ndaki eylemlere ilişkin "Çatı" davası dosyasına girdi.
Görüntülerde, darbeciler, tank, zırhlı personel taşıyıcı, zırhlı muharebe aracı ve kobra gibi araçlarla Genelkurmay Başkanlığı karargahını içeriden sardıkları görüldü. Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin karargahın kontrolünü sağladıktan sonra söz konusu zırhlı araçlardan bazılarının kuzey ve güney nizamiyelere yöneldikleri kameralara yansıdı. Ayyıldız olarak bilinen bölgede tankların yolun her iki tarafına konuşlanmasından sonra kamera açısına "kobra" olarak bilinen zırhlı araç girdi.
Saat 01.31'i gösterdiği sırada dur kalk yaparak biraz ilerledikten sonra tekrar duran zırhlı aracın arka kapısı açıldı. Kameralara net bir şekilde yansıyan bundan sonraki görüntülerde, zırhlı araç içindeki askerler bir sivile yoğun bir şekilde şiddet uyguladı. Yaklaşık bir dakika sonra hayatını kaybettiği anlaşılan sivil, askerler tarafından tekmelenerek araçtan çıplak vaziyette yola atıldı. Cansız bedeni dakikalarca yolun ortasında duran vatandaşı gören diğer darbecilerin umursamaz tavırları da dikkati çekti.
KATİLLER OLAY YERİNE YENİDEN GELDİ: Darbecilerin şehit edip yola attığı vatandaşın cenazesi, saat 02.00'de tankçı sınıfından bir rütbelinin talimatıyla askerlerce sürüklenerek ağaçlık alana taşındı. Bu gelişmeden yaklaşık 3,5 saat sonra yeniden olay yerine gelen kobra aracındaki askerlerin, şehit ettikleri vatandaşın bedenini telaşlı bir şekilde aramaları da kameralar tarafından kaydedildi. Görüntülere göre, çevredeki diğer askerlerin yönlendirmesiyle şehit vatandaşın cansız bedenine ulaşan darbeciler, cenazeyi kontrol ettikten sonra olay yerinden uzaklaştı.
12.10.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Kampüsündeki duruşma salonunda görülen davaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ile müştekiler katıldı.
Davanın bugünkü celsesinde sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmaları alındı. Savcı mütalaasında beraatı istenen davanın tutuksuz sanığı Barış E., suçsuz olduğunu, darbe ile ilgili bir faaliyetinin bulunmadığını belirterek, savcının talebi doğrultusunda karar verilmesini istedi.
Daha önce esasa ilişkin mütalaaya karşı yaptığı savunması yarım kalan sanık eski Kurmay Binbaşı Suat Kürşat Gün ise mahkemeden söz alarak savunmasını tamamlayabileceğini söyledi. Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, talep üzerine Gün'e söz hakkı verdi. Suçsuz olduğunu, ne FETÖ ile ne den darbe girişimi ile bir bağının bulunmadığını iddia eden Gün, darbe girişimi sonrası odasında yapılan aramada ele geçirilen MP-5 makineli tüfek ile hücum yeleğinin kendisine ait olmadığı öne sürdü. Gün, söz konusu tüfek ile yeleğin başkaları tarafından odasına konulmuş olabileceğini savunarak, beraat talebinde bulundu.
Gün'ün savunmasının ardından duruşma savcısı mütalaasını verdi. Tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verilmesin talep eden savcı, haklarında yakalama kararı bulunan sanıkların yakalama infazının beklenilmesini istedi.
Mahkemeden tahliyesini değil altınlarını istedi
Daha sonra sanık ve avukatlarının beyanları alındı. Tahliyesini isteyen tutuklu sanık eski Kurmay Binbaşı Ahmet Yıldız, darbe girişimi sonrası odasında yapılan aramada ele geçirilen ve adli emanete alınan 32 bin 500 doların kendisine geri verilmesini talep etti.
Tutuklu sanık eski Tuğamiral Sinan Sürer ise tahliye talebinin olmadığını, yalnızca eşinin ziynet eşyaları üzerine konulan tedbir kararının kaldırılmasını istedi. Ziynet eşyalarının peşine düşen Sürer'in, darbe girişimi sırasında Genelkurmay'a giren sivil vatandaşlara ateş ettiği görüntüler ortaya çıkmıştı. Sürer'in, silahlı görüntülendiği fotoğrafa önce "elimde silah yok, cep telefonu var" cevabını vermesi, ardından ise elindekinin silah olduğunu kabul etmesi dikkat çekmişti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde avukatlarının talepleri ile duruşma savcısının değerlendirmesini alan mahkeme, ara kararını açıkladı.
Mahkeme, tutuklu sanıklar eski kurmay binbaşı Yalçın Toker, eski binbaşı Kenan Yıldırım ve eski astsubay Lütfi Karaca'nın adli kontrol şartıyla tahliyesine hükmetti.
Duruşma 6 Kasım'a ertelendi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 224 sanık (ilk 221) Darbe Ana (Çatı) Yapılanması' davası
(13 Ekim 2018, 17:36)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: