Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında 4. Kolordu ve 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığındaki eylemlerle ilgili 268 kişinin yargılandığı davaya devam edildi.
29.09.2018 14:08 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında 4. Kolordu ve 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığındaki eylemlerle ilgili 268 kişinin yargılandığı davaya devam edildi.
17.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada sanıklar ve müşteki avukatları hazır bulundu.
Duruşmada savunma yapan sanık eski binbaşı Fikret Yağmur Yavuz, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreterliğinde görevli olduğunu belirterek, senelik izinde olmasına rağmen amiri Genel Sekreter Albay Uğur Karaca'nın arayıp acil işi bulunduğunu söyledikten sonra dönmesini emrettiğini öne sürdü.
Yavuz, 15 Temmuz'da 11.00 gibi mesaiye geldiğini ifade ederek, Karaca'ya da döndüğünü söylediğini anlattı.
Karaca'nın, ilerleyen saatlerde çağırıp idari tahkikatla görevlendirildiğini ve tahkikat heyetinin başkanı seçilen tuğgeneral Ali Kalyoncu ile hareket etmesi gerektiğini söylediğini belirten Yavuz, henüz hiçbir olayın meydana gelmediği saatte yapılan görevlendirmeyi yadırgamadığını savundu.
Yavuz, odasında beklediği sırada Karaca'nın tekrar çağırıp Genelkurmay'dan silah sesleri geldiğini, terör saldırısından bahsettiğini öne sürerek, Kalyoncu'nun terör saldırısına karşı tedbir amaçlı 28. Mekanize Tugayı'na gideceğini, kendisinin de gitmesini emrettiğini iddia etti.
İddia edildiği üzere Ali Kalyoncu'nun yakın çalışma arkadaşı olmadığını ileri süren Yavuz, ilk amirinin verdiği emir doğrultusunda tugaya gittiğini savundu.
Olayların iç yüzünü bilmediğini, terör saldırısı ve ona karşı önlemler alınmaya çalışıldığını düşündüğünü iddia eden Yavuz, darbe girişimi olduğunu 01.00 civarında öğrendiğini öne sürdü.
Yavuz, tugay karargaha geldiğinde Ali Kalyoncu'nun tümgeneral Osman Ünlü ile tugay komutanının odasına çıktığını söyledi.
"Başlangıçtaki olayları terör saldırısı zannetmiştim. Bizim 28. Tugay'a gelme sebebimizin ise darbeye engel olmak olduğunu düşündüm çünkü birliğe geldiğimizde daha yeni askeri araçlar çıkıyordu. Darbe için çıkmış olsalar aceleyle, yarım yamalak değil, birlik bütünlüğü içinde çıkmış olmaları gerekirdi." diyen Yavuz, Ali Kalyoncu'nun da darbe yanlısı olduğunu düşünemediğini savundu.
Yavuz, 02.00'ye kadar darbe girişiminin bastırılmaya çalışıldığını sandığını ancak böyle bir girişim için mekanize tugayından bahsedilmediğini fark ettiğini ileri sürdü.
Tugay kurmay başkanının odasına, Kalyoncu'nun yanına çıktığını anlatan Yavuz, içeridekilerin Ankara haritasına bakıp yorumlar yaptıklarını söyledi.
Sanık Yavuz, Kalyoncu'nun, kendisi ile bina önünde bekleyenlere zırhlı araca binip dışarı çıkmalarını emrettiğini savunarak, hiçbir şeyden habersiz insanların darbe girişiminin içine çekilmeye çalışıldığını öne sürdü. Emri kimseye iletmediğini ileri süren Yavuz, Kalyoncu'nun sabah saatlerinde birliklere mühimmat göndermek istediğini ancak buna kendisinin de karşı çıktığını savundu.
Yavuz, bir süre sonra da inzibatların girdiğini ve gözaltıların yapıldığını kaydetti.
Herhangi bir örgüte üye olmadığını savunan Yavuz, suçlamaları kabul etmedi.
- Zırhlı araca tesadüfen binmiş
Sanık eski albay Hacı Ahmet Aslıhan da kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti.
"Devletimi, milletimi seviyorum. Asla suçlu değilim. İddia makamının yönelttiği suçlamaları kabul etmiyorum." diyen Aslıhan, hiçbir terör örgütüyle bağının olmadığını ileri sürdü.
Aslıhan, albay Fahri Akbal ile mekanize tugayına ait zırhlı araca "tesadüfen" bindiklerini savunarak, "Kışla içindeki alarm toplanma merkezine gitmek için araca binmemiz tamamen doğaldır, olağandır." iddiasında bulundu.
Darbe girişimine karşı mücadele veren Hasan Altın'ın şehit edilmesi, Ertan Tokmak'ın yaralanmasıyla ilgili ise Aslıhan, Altın ve Tokmak'a ateş açan kişinin kendisi olmadığını savundu.
Aslıhan, tutuklu kalmasının tek sebebinin, rütbesinin albay olmasından kaynaklandığını iddia etti.
Sanıklar Fikret Başgül ve Gökhan Şahin de savunmalarında suçlamaları reddetti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde eski albay Hacı Ahmet Aslıhan'ın savunmasını tamamlamasının ardından sanık eski üsteğmen Hakan Yaşar savunma yaptı.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı MEBS Başkanlığı'nda görevli Yaşar, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini belirterek, beraatini istedi.
Hiçbir terör örgütüyle ilişkisi olmadığını savunan Yaşar, eve dönüş güzergahında bulunan 28. Mekanize Tugayı'na güzergahtaki yoğunluktan dolayı, anlık gelişen bir olay neticesinde girdiğini iddia etti.
Yaşar, sonrasında da tugaydan çıkmasına izin verilmediğini iddia ederek, 3-4 kişi haricinde kimseyle iletişim kurmadığını, sabaha kadar hiçbir eylemde bulunmadan beklediğini öne sürdü.
ZPT ile Ankara Emniyet Müdürlüğüne gitmiş
Sanık eski asteğmen Hamza Berk ise 28. Mekanize Piyade Tugayı'nda görevli olduğunu, 15 Temmuz'da da nöbet tuttuğunu söyledi.
Günlük faaliyetlerin ardından yeni gelen askerlerle ilgili evrakları düzenlerken üsteğmen Mustafa Fidan'ın postasının gelip acilen çağırdığını söylemesi üzerine yanına gittiğini anlatan Berk, Fidan'ın "Alarm emri geldi." dediğini aktardı.
Berk, Fidan'ın neden alarm verildiğini bilmediğini ancak askerleri içtimaya çıkarmasını istediğini dile getirerek, alarm sebebini rütbeli diğer askerlerden de öğrenemediğini öne sürdü.
Garaj bölgesinde tabur komutanı yarbay Ejder Yıldırım ile binbaşı Mustafa Çınaruygan'ı gördüğünü bildiren Berk, üsteğmen Ümit Acar'ın, "araç bin" emri vermesi üzerine astsubay Eray Demir'in de bulunduğu ZPT'ye bindiğini kaydetti.
Berk, nereye gittiklerini görmediğini ve bilmediğini ancak Acar'ın içinde bulunduğu aracı takip ettiklerini öğrendiğini ifade ederek, bu gelişmelerin terör saldırısı sebebiyle olduğunu sandığını iddia etti.
Yarım saat kadar ilerledikten sonra TOMA'ların yolu kapatması üzerine araçların durduğunu, yarbay Ejder Yıldırım'ın kendi aracından inip bir ZPT'ye geçtiğini gördüğünü anlatan Berk, Ejder Yıldırım'ın ve üsteğmen Ali Görmez'in havaya ateş ettiğini söyledi.
Berk, ZPT'lerin TOMA'ları ittirdiğini, ayrıca Ejder Yıldırım'ın yere doğru da ateş ettiğini, polis yelekli birinin yaralandığını da belirterek, anormal bir durum olduğunu anladığını ileri sürdü.
ZPT'nin içine girerek polise ya da vatandaşlara ateş edilmemesini ve sürücüye kendilerini buradan uzaklaştırmasını emrettiğini savunan Berk, ancak arka tarafın dolu olması sebebiyle geri gidemediklerini anlattı.
Berk, bir patlama olduğunu, bir helikopterin etrafı taradığını ifade ederek, öndeki araçlar hareket ettikten sonra bulunduğu ZPT'nin de ilerlemeye başladığını kaydetti.
"Ben de kışlaya dönüyoruz sandım." diyen Berk, bir süre sonra dışarı baktığında Ankara Emniyet Müdürlüğü bahçesine girmiş olduklarını gördüğünü bildirdi.
Berk, araç sürücüsüne buradan çıkmasını söylediğini, arkadaki araca da geri gitmesini el işareti yaparak anlatmaya çalıştığını ancak çıkamadıklarını iddia ederek, aracın kapaklarını kapattırdığını söyledi.
Sadece silah kulesinin kapağının kapatılamadığını bildiren Berk, bir süre sonra ateş edilmeye başlandığını, durumun terör saldırısına müdahale olmadığını ama ne yaşandığını hala anlamadığını ileri sürdü.
Berk, kendilerini teslim almaya gelen polislerin darbe girişimi olduğunu söylediğini belirterek, kimseye ateş etmediğini, ateş etme emri de vermediğini savundu.
Vatani görevini yerine getirdiği sırada, bölük nöbetçisi olarak hukuka uygun emirleri yerine getirdiğini aktaran Berk, suçlamaları kabul etmedi.
Duruşmada savunma yapan sanık eski binbaşı İbrahim Köymen de beraat talebinde bulundu.
Duruşma yarına ertelendi.
18.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada sanıklar ve taraf avukatları hazır bulundu.
Sanık eski teknisyen astsubay İdris Başkaya, savcının esasa ilişkin mütalaasına karşı yaptığı savunmasında suçlamaları kabul etmedi.
15 Temmuz'da mesai sonrası eve gittiğini belirten Başkaya, o gün büyük oğlunun doğum günü olduğunu ve bunu kutladıkları sırada 22.05 gibi bölük nöbetçisi Gökhan Şahin'in arayıp, alarm verildiğini, tabur nöbetçisi Mustafa Fidan'ın emriyle birliğe katılmasını aktardığını bildirdi. Fidan'ı arayıp emri sorduğunu ayrıca "En seri vasıtayla birliğinize katılın" mesajı geldiğini, bu nedenlerle kışlaya gittiğini anlatan Başkaya, garajlar bölgesinde zırhlı araçları çalışır vaziyette gördüğünü dile getirdi.
Başkaya, tabur komutanı Ejder Yıldırım ve tabur komutanı vekili Mustafa Çınaruygan’ı burada gördüğünü belirterek, sonrasında emniyet ve Genelkurmay'a terör saldırısı olduğunun söylendiğini, ardından da zırhlı araçlarla kışla dışına çıktıklarını kaydetti.
Ankamall civarındayken zırhlı aracın TOMA'yı ittiğini görmediğini ancak sarsıntısını hissettiğini öne süren Başkaya, köprü üzerinde vatandaşların "Burada ne yapıyorsunuz. Kışlanıza geri dönün." söylemleri üzerine kanunsuz bir durum olduğunu anladığını savundu.
Başkaya, araçtaki üsteğmenin şoka girdiğini, bunun üzerine kışlaya dönmelerini söylediğini, vatandaş kalabalığından dolayı 02.00 civarında 2 No'lu nizamiyeden birliğe giremediklerini ifade etti. Başkaya, birliğe, yaklaşık yarım saat yol katettikten sonra 5 No'lu nizamiyeden giriş yapabildiklerini öne sürdü.
Herhangi bir eyleme katılmadan kışlaya döndüklerini iddia eden Başkaya, 18 Temmuz Pazartesi günü Merkez Komutanlığına götürüldüğünü, sonrasında da gözaltına alındığını söyledi.
"Ben hain değilim, masumum." diyen Başkaya, hiçbir terör örgütüne üye olmadığını savundu.
Başkaya, beraatini istedi.
- Telefon emriyle tugaya gitmiş
Sanıklardan İsmail Bozkuş da 15 Temmuz'da Kara Harp Okulu öğrenci alımlarında görevli olduğunu, o gün akşam okuldan aranarak 28. Mekanize Piyade Tugayı'na katılmasına yönelik emir verildiğini öne sürdü.
Sivil ve silahsız olarak tugaya gittiğini, gittikten kısa bir süre sonra da darbe girişimi olduğunu öğrendiğini anlatan Bozkuş, tugayda kimseyi tanımadığını ve kimseden bilgi alamadığını belirtti.
Bozkuş, birliği terk etmeye çalıştığını ancak nizamiyede bulunan personelin giriş çıkışların yasak olduğunu söylemesi üzerine tugay bahçesine döndüğünü ve sabaha kadar bir eylemde bulunmadan beklediğini savundu.
Telefonla verilen emir üzerine, mutlak itaat anlayışıyla tugaya gittiğini ve başka suçu olmadığını iddia eden Bozkuş da beraat talebinde bulundu.
Sanık eski astsubay İsmail Ercan da savunmasında herhangi bir eylemde bulunmadığını, 28. Mekanize Tugayı'nda otoparktaki aracında sabaha kadar beklediğini söyledi.
Sanık eski astsubay Mehmet Soykenar'ın da savunma yaptığı duruşmaya öğle arası verildi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savcının esasa ilişkin mütalaasına karşı savunma yapan sanık eski uzman çavuş Kürşat Aydoğu, suçlamaları kabul etmedi.
Aydoğdu, uzman çavuşların "icracı" olduğunu, emirleri yerine getirdiğini belirterek, "Bize 'öl' derler ölürüz. O kadar güveniriz komutanlarımıza, daha doğrusu güvenirdik." diye konuştu.
15 Temmuz'da tabur komutanın çağırması üzerine emre uyduğunu ve kışlaya gittiğini anlatan Aydoğdu, Kolluk Kuvvetlerini Toplumsal Olaylarda Destekleme (KOKTOD) tatbikatı kapsamında emir aldığı zannıyla hareket ettiğini öne sürdü.
Aydoğdu, komutanlarına ne için geldiklerini ya da tatbikat için izin olup olmadığını soramadıklarını, sadece emirlere uyduklarını tekrarlayarak, üzerinde silah ya da mühimmat olmayan bir cipe bindiğini söyledi. Bindiği aracın Ankamall karşısındaki köprü üstünde durduğunu, bu sırada çevrede polis ya da vatandaş olmadığını öne süren Aydoğdu, daha sonra ilerleyerek emniyet nizamiyesini 30-40 metre geçtiklerini kaydetti.
"Bize 'araç bin' emri verildi. Bulunduğumuz yerde çatışma olmadı." diyen Aydoğdu, ardından 400 metre ileride, emniyet yerleşkesinin bittiği köprü sapağında durduklarını ve gelen araçları güvenlik gerekçesiyle başka istikamete yönlendirdiklerini belirtti.
Aydoğdu, bu sırada çatışma başladığını ifade ederek, mala veya cana zarar vermediğini iddia etti.
Burada beklerken yanlarına gelen ZPT'de bulunan Ali Görmez'in "araç bin" emri verdiğini dile getiren Aydoğdu, ZPT'ye bindiğini ve nereye gittiklerini bilmediğini ileri sürdü. Aydoğdu, şöyle konuştu:
"Araçtan indikten sonra bir ATM'nin yanına çöktüm. Yanımda birkaç asker vardı. Birkaç asker de TEM Şube'ye ilerliyordu. Ejder Yıldırım bizi görüp TEM Şube'ye ilerleyen gruba dahil etti. Emniyet yerleşkesinin içine iradem dışında sokuldum. Hiçbir şeye zarar vermedim. TEM Şube'de terörist falan yoktu. Ejder Yıldırım, 'Siz burada kalın, ben çıkıyorum' dedi. O gittikten sonra neler olup bittiğini anlamaya çalıştık. Daha sonra ZPT yanındaki polisleri gördük. Yanımıza çağırdık. Polisler geldi ve silahlarımızı istedi. Gerçeği polislerden öğrendikten sonra silahımı teslim ettim. Üst rütbeli komutanlar tarafından iradem fesada uğratıldı."
Polislere direnmediğini, ateş etmediğini, herhangi bir canlıya ya da kamu malına zarar vermediğini, suç teşkil edecek bir davranışta bulunmadığını iddia eden Aydoğdu, polislerle karşılaşana kadar darbe ya da sıkıyönetim ifadesini de duymadığını öne sürdü.
Aydoğdu, suçsuz olduğunu savunarak beraatini istedi.
Otobüse binip Antalya'ya gitmiş
Sanık Mehmet Günhan Baysan da tayini Kars'a çıktığı için yıllık izne ayrıldığını ve ailesini Antalya'ya yerleştirmek için 10 Haziran'da bu ile gittiğini, ardından da tayin dolayısıyla iznini kullanmaya başladığını söyledi.
Darbe girişiminden 35 gün önce Ankara'dan ayrıldığını belirten Baysan, 14 Temmuz'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı santralinden 17.00 civarı arandığını ve yaklaşık 2 yıl çalıştığı şube müdürü Mehmet Aydın'ın 15 Temmuz'da seferberlik tatbikatı yapılacağını, bu yüzden 28. Mekanize Piyade Tugayı'na katılmasını söylediğini aktardı.
Baysan, izinde olduğunu, Antalya'da bulunduğu için de gidemeyeceğini söylemesine rağmen, Aydın'ın personel başkanı tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk'ün çağırdığını bildirdiğini iddia etti.
15 Temmuz sabahı eşinin karşı çıkmalarına rağmen, akşam için dönüş bileti de alarak uçakla Ankara'ya gittiğini ifade eden Baysan, Ankara'dayken kimsenin aramadığını, kendisinin de aradığı kişilere ulaşamadığını öne sürdü.
Baysan, 22.00 gibi arkadaşı Hakan Ergin'i aradığını, telefonu açan eşinin onun da çağrıldığını ve evde olmadığını belirtmesi sonrası, kendisine ulaşılamadığını ve uçak seslerinden tatbikatın başladığını düşünerek, 28. Mekanize Tugayı'na gittiğini iddia etti.
Tugayda bir kargaşa olduğunu, personelin araçlara bindiğini, kendisine de silah ve yelek uzatılmasına rağmen tatbikat toplantısına katılacağını belirterek, onları almadığını ileri süren Baysan, ancak toplantı olmadığını söyledi.
Garajlar bölgesinde araçlar çıktıktan sonra bir astsubayın yanına gittiğini ve neler olup bittiğini konuştuklarını, sonra da darbe girişimi olduğunu öğrendiğini ifade eden Baysan, bir eylemde bulunmadan sabah kışladan ayrıldığını ve otobüse binerek Antalya'ya gittiğini kaydetti.
Aleyhindeki sanık beyanlarını da reddeden Baysan, beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
19.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, yakınları, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Duruşmada tutuklu sanıklar Mehmet Günhan Baysan, Mehmet Kılıç, Muhammed Özdemir ve Muharrem Erdinç, cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı savunma yaptı.
Suçsuz olduklarını savunan sanıklar, yargılama sonunda beraatlerini talep etti.
Cumhuriyet savcısı, 27 Nisan'da açıkladığı esas hakkındaki mütalaasında, söz konusu sanıklar hakkında "anayasal düzeni ihlal" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etmişti.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
20.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada sanık ve taraf avukatları hazır bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savcının esasa ilişkin mütalaasına karşı savunma yapan sanık eski uzman çavuş Kürşat Aydoğu, suçlamaları kabul etmedi.
Aydoğdu, uzman çavuşların "icracı" olduğunu, emirleri yerine getirdiğini belirterek, "Bize 'öl' derler ölürüz. O kadar güveniriz komutanlarımıza, daha doğrusu güvenirdik." diye konuştu.
15 Temmuz'da tabur komutanın çağırması üzerine emre uyduğunu ve kışlaya gittiğini anlatan Aydoğdu, Kolluk Kuvvetlerini Toplumsal Olaylarda Destekleme (KOKTOD) tatbikatı kapsamında emir aldığı zannıyla hareket ettiğini öne sürdü.
Aydoğdu, komutanlarına ne için geldiklerini ya da tatbikat için izin olup olmadığını soramadıklarını, sadece emirlere uyduklarını tekrarlayarak, üzerinde silah ya da mühimmat olmayan bir cipe bindiğini söyledi. Bindiği aracın Ankamall karşısındaki köprü üstünde durduğunu, bu sırada çevrede polis ya da vatandaş olmadığını öne süren Aydoğdu, daha sonra ilerleyerek emniyet nizamiyesini 30-40 metre geçtiklerini kaydetti.
"Bize 'araç bin' emri verildi. Bulunduğumuz yerde çatışma olmadı." diyen Aydoğdu, ardından 400 metre ileride, emniyet yerleşkesinin bittiği köprü sapağında durduklarını ve gelen araçları güvenlik gerekçesiyle başka istikamete yönlendirdiklerini belirtti.
Aydoğdu, bu sırada çatışma başladığını ifade ederek, mala veya cana zarar vermediğini iddia etti.
Burada beklerken yanlarına gelen ZPT'de bulunan Ali Görmez'in "araç bin" emri verdiğini dile getiren Aydoğdu, ZPT'ye bindiğini ve nereye gittiklerini bilmediğini ileri sürdü. Aydoğdu, şöyle konuştu:
"Araçtan indikten sonra bir ATM'nin yanına çöktüm. Yanımda birkaç asker vardı. Birkaç asker de TEM Şube'ye ilerliyordu. Ejder Yıldırım bizi görüp TEM Şube'ye ilerleyen gruba dahil etti. Emniyet yerleşkesinin içine iradem dışında sokuldum. Hiçbir şeye zarar vermedim. TEM Şube'de terörist falan yoktu. Ejder Yıldırım, 'Siz burada kalın, ben çıkıyorum' dedi. O gittikten sonra neler olup bittiğini anlamaya çalıştık. Daha sonra ZPT yanındaki polisleri gördük. Yanımıza çağırdık. Polisler geldi ve silahlarımızı istedi.
Gerçeği polislerden öğrendikten sonra silahımı teslim ettim. Üst rütbeli komutanlar tarafından iradem fesada uğratıldı."
Polislere direnmediğini, ateş etmediğini, herhangi bir canlıya ya da kamu malına zarar vermediğini, suç teşkil edecek bir davranışta bulunmadığını iddia eden Aydoğdu, polislerle karşılaşana kadar darbe ya da sıkıyönetim ifadesini de duymadığını öne sürdü.
Aydoğdu, suçsuz olduğunu savunarak beraatini istedi.
Otobüse binip Antalya'ya gitmiş
Sanık Mehmet Günhan Baysan da tayini Kars'a çıktığı için yıllık izne ayrıldığını ve ailesini Antalya'ya yerleştirmek için 10 Haziran'da bu ile gittiğini, ardından da tayin dolayısıyla iznini kullanmaya başladığını söyledi.
Darbe girişiminden 35 gün önce Ankara'dan ayrıldığını belirten Baysan, 14 Temmuz'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı santralinden 17.00 civarı arandığını ve yaklaşık 2 yıl çalıştığı şube müdürü Mehmet Aydın'ın 15 Temmuz'da seferberlik tatbikatı yapılacağını, bu yüzden 28. Mekanize Piyade Tugayı'na katılmasını söylediğini aktardı.
Baysan, izinde olduğunu, Antalya'da bulunduğu için de gidemeyeceğini söylemesine rağmen, Aydın'ın personel başkanı tümgeneral Ömer Şevki Gençtürk'ün çağırdığını bildirdiğini iddia etti.
15 Temmuz sabahı eşinin karşı çıkmalarına rağmen, akşam için dönüş bileti de alarak uçakla Ankara'ya gittiğini ifade eden Baysan, Ankara'dayken kimsenin aramadığını, kendisinin de aradığı kişilere ulaşamadığını öne sürdü.
Baysan, 22.00 gibi arkadaşı Hakan Ergin'i aradığını, telefonu açan eşinin onun da çağrıldığını ve evde olmadığını belirtmesi sonrası, kendisine ulaşılamadığını ve uçak seslerinden tatbikatın başladığını düşünerek, 28. Mekanize Tugayı'na gittiğini iddia etti.
Tugayda bir kargaşa olduğunu, personelin araçlara bindiğini, kendisine de silah ve yelek uzatılmasına rağmen tatbikat toplantısına katılacağını belirterek, onları almadığını ileri süren Baysan, ancak toplantı olmadığını söyledi.
Garajlar bölgesinde araçlar çıktıktan sonra bir astsubayın yanına gittiğini ve neler olup bittiğini konuştuklarını, sonra da darbe girişimi olduğunu öğrendiğini ifade eden Baysan, bir eylemde bulunmadan sabah kışladan ayrıldığını ve otobüse binerek Antalya'ya gittiğini kaydetti.
Aleyhindeki sanık beyanlarını da reddeden Baysan, beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
25.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, yakınları, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.
Savcının esas hakkındaki mütalaasına karşı savunma yapan sanıklardan eski uzman çavuş Şefran Kızılçay, olay günü birliğinden aranması üzerine kışlaya gittiğini, askeri araçlara bindirilerek kışladan ayrıldıklarını söyledi.
Neden kışla dışına çıkıldığını bilmediğini ileri süren Kızılçay, "Ben Ankara'ya geleli yaklaşık bir yıl olmuştu. Ankara'dan önce Hakkari Dağlıca'da çok zor şartlarda 4 yıl 3 ay görev yaptım. Dağlıca'da görev yaparken hiç pusuya düşürülmedim ama Ankara'da komutanım bildiğim insanlar tarafından iradem fesada uğratılarak pusuya düşürüldüm." dedi.
Darbe girişimini polislerce teslim alınmasından sonra öğrendiğini iddia eden Kızılçay, "Kendini bir meczuba teslim etmiş, darbe yapma derdine düşmüş hainlerle bunlar tarafından kandırılmış olan beni ayırmanızı talep ediyorum." diye konuştu.
Darbe girişiminde bulunmadığını ve FETÖ mensubu olmadığını öne süren Kızılçay, "Sanık Ejder Yıldırım'dan ve bu işte parmağı olan herkesten şikayetçiyim." ifadesini kullandı.
"Hain komutanlar halka ateş ediyordu"
Sanık Tamer Özer de darbe girişiminden önce uzman çavuş rütbesiyle görev yaptığını, tabur komutanının ise sözde yurtta sulh konseyi üyelerinden Ertuğrul Terzi olduğunu dile getirdi.
Darbe girişiminin yaşandığı gün daha önceden oluşturulmuş WhatsApp grubundan "alarm" verildiğini belirten Özer, görev süresi boyunca çok defa bu şekilde alarm verilerek tatbikat yapıldığı için kışlaya gittiğini söyledi.
Bölük komutanı Serhat Savcı'nın emriyle Zırhlı Personel Taşıyıcı (ZPT) araca bindiğini ve verilen talimatla araca uçaksavar mühimmatı aldığını anlatan Özer, tatbikat yapılacağını düşündüğünden mühimmatın silaha takılmaması emrini verdiğini ileri sürdü.
Bir ara araç başından ayrıldığını, döndüğünde uçaksavar mühimmatının silahlara yüklenmiş olduğunu gördüğünü kaydeden Özer, durumu garipseyerek telefonundan haberlere baktığını ancak net bir bilgi edinemediğini savundu.
Telefonuna gelen bir mesaj üzerine yanına gittiği bir komutana yaşananların darbe girişimi olup olmadığını sorduğunda, Genelkurmay'a saldırı yapıldığı, komutanları kurtarmak için göreve gidecekleri yönünde cevap aldığını iddia eden Özer, komutanının yalan söylediğini düşünmediğini söyledi.
Bundan kısa süre sonra askeri araçlarla tugaydan çıktıklarını belirten Özer, "Genelkurmay'a terör saldırısı olduğu gerçek değilmiş. Gerçek teröristler bizi kandırarak kışladan çıkaranlarmış. Bulunduğumuz yerdeki hain komutanlar halka ateş ediyordu, tanklarla arabaları ezerek gidiyordu." diye konuştu.
Yaşananların darbe girişimi olduğunu öğrendikten sonra kendisine verilen Jandarma Genel Komutanlığı'na desteğe gelmesi emrine uymadığını ve kışlaya dönmeye çalıştığını anlatan Özer, bu davranışının kendisinin darbeci olmadığının kanıtı olduğunu savundu.
Üzerine atılı FETÖ üyeliği suçlamasını da kabul etmeyen Özer, mahkeme heyetinden beraatini istedi.
Diğer sanıkların da savunmalarının alınmasının ardından duruşma yarına ertelendi.
26.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, darbecilerin sözde atama listesinde Çankırı Sıkıyönetim Komutanı olarak adı geçen sanık eski kurmay albay Yusuf Beyazıt, savcının esas hakkındaki mütalaasına karşı savunma yaptı.
Olay tarihinde 28. Mekanize Piyade Tugay Komutan Yardımcısı ve Çankırı Garnizon Komutanı olarak görev yaptığını belirten Beyazıt, önceki savunmasını tekrarladığını söyledi.
Suçlamaları kabul etmeyen Beyazıt, askerlik yeminine sadık kaldığını, hiçbir terör örgütüyle bağlantısının olmadığını savundu.
Beyazıt, 15 Temmuz'da sözde "yurtta sulh konseyi"nin talimatları doğrultusunda hareket etmediğini, personeline de darbe girişimine katkı sağlayacak bir emir vermediğini öne sürdü.
Olay tarihinde verdiği emirlerin kanunlara uygun olduğunu savunan Beyazıt, "Personelim açısından yargılamaya konu olan olayların emirlerini ben verdim. 15 Temmuz'da suç işlenmişse eğer burada yargılanması gereken uzman erbaşlar değil, emirleri veren benim yargılanmam gerekiyor. Onlar suçsuzdur." dedi.
Sözde sıkıyönetim atama listesinde isminin yer almasının iradesi dışında geliştiğini dile getiren Beyazıt, bunun suçlama konusu olamayacağını ileri sürdü.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde ise sanıklar Turgay Cinek, Tahsin Aslan Yakuli, Ümit Acar ve Yahya Aksoy da cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı savunma yaptı.
Suçsuz olduklarını savunan sanıklar, yargılama sonunda beraatlerini talep etti.
Cumhuriyet savcısı, 27 Nisan'da açıkladığı esas hakkındaki mütalaasında, söz konusu sanıklar hakkında "anayasal düzeni ihlal" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etmişti.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-19 Nisan (2017) 'Ankara 268 sanık Darbe/Mamak 28. Mek.Tug.' davası
(29 Eylül 2018, 14:08)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: