Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin 50'si tutuklu, 15'i firari 90 sanığın yargılandığı davaya sanıkların esasa ilişkin savunmalarıyla devam edildi.
15.09.2018 16:54 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığı'ndaki eylemlere ilişkin 50'si tutuklu, 15'i firari 90 sanığın yargılandığı davaya sanıkların esasa ilişkin savunmalarıyla devam edildi.
11.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Kocaeli 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Kocaeli Kapalı Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda yapılan duruşmaya, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatlar ve sanık yakınları katıldı. Davaya müdahil olan Cumhurbaşkanlığı adına avukat Ömer Furkan Yayla da duruşmada hazır bulundu.
Duruşmada, darbe girişimi sırasında darbeci amiral Hayrettin İmren'le hareket ettiği, İmren'in kurallara aykırı tüm talimatlarını sorgulamadan uyguladığı, darbenin başarılı olması yönünde gayret ve çaba içerisinde olduğu, İmren'in talimatlarıyla Donanma Komutanlığı'nda gözaltına alınarak etkisiz hale getirilen amiraller Ahmet İskender Yıldırım ve Yalçın Payal'ın konulduğu cezaevi nakil aracının şoförlüğünü yaptığı, mağdur amiraller Gebze'de kurtarılana kadar kendisini takip eden emniyet aracından yapılan ikazlara rağmen durmadığı iddia edilen tutuksuz sanık M.D, esasa ilişkin savunmasını yaptı.
Olay akşamı uyuduğu sırada saat 23.00 gibi telefonunun çaldığını ve arayan astsubay Akın A'nın hemen merkeze gelmesini emrettiğini belirten M.D, bunun üzerine hızlıca evden çıkıp iş yerine gittiğini, bu esnada dışarıda herhangi bir hareketlilik görmediğini savundu.
Merkez Komutanlığı'na gittiğinde komutanları tarafından mühürlenip imzalanmış yazılı araç görev emrinin hazır olduğunu gördüğünü anlatan M.D, İmren'in emriyle araca bindiğini ve "Öndeki eskortu takip et" emrini uyguladığını kaydetti.
M.D, araçta amirallerin olduğunu bilmediğini ileri sürerek, "Amiralleri görmedim, seslerini duymadım. Komutanlarımın hiçbiri beni arayıp aracı durdurmam için emir vermedi. Hayrettin İmren'in emirlerini dinlemedim. Olay günü sivil giyimliydim, üzerimde silahım yoktu." diye konuştu.
Darbeden haberi olmadığını ve darbecilerle hareket etmediğini savunan M.D, beraatını talep etti.
Darbe girişimini sırasında Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen "Sıkıyönetim Darbe Planı"nın kendisine getirildiğinde, sıkıyönetim mesajındaki görevlendirme doğrultusunda "Bu emre göre şu andan itibaren Donanma Komutanı Sinan Azmi Tosun, Kurmay Başkanı Ayhan Bay'dır. Ben onlardan emir alacağım." şeklinde söylemlerde bulunduğu, kendisini arayanlara mesajı teyit ettiğini beyan ettiği, darbeci amiraller Hayrettin İmren ve Ayhan Bay'ın talimatlarına uyduğu, sıkıyönetim darbe planının uygulanması için gayret sarf ettiği iddia edilen tutuklu sanık eski Donanma Komutanlığı Harekat Başkanı Kurmay Albay Mustafa B. de esasa ilişkin savunmasına, daha önce reddedilen mevki jurnal kayıtlarının incelenmesi talebini tekrar ederek başladı.
Olay gecesi yaşananlara ilişkin hakkında 4 kişinin ifadesinin bulunduğunu ve bu ifadelerin iftiradan ibaret olduğunu iddia eden Mustafa B, o gece darbe yanlısı bir fiili olmadığı için bu kişilerin kendisini ancak söylemediği bir sözle suçladıklarını ileri sürdü.
Mustafa B, sıkıyönetim mesajı gelince önce Yalçın Payal'ı ardından da 23.30'da Donanma Komutanı Veysel Kösele'yi aradığını öne sürerek, "00.16'da Veysel Kösele beni arıyor. Yaptığımız görüşme sonucu onun talimatı doğrultusunda verilecek emirleri beklemeye başlıyoruz ta ki, 02.30 civarı Yalçın Payal beni arayana kadar. Dolayısıyla mesajın ne olduğunu anlamaya çalışıyorum ve amirlerime bilgi veriyorum." diye konuştu.
İtirafçı olarak öğrenci olduğu dönemde örgütün sohbetlerine katıldığı yönünde ifade veren Hasan P'nin adını ilk defa iddianameyi eline aldığında gördüğünü söyleyen Mustafa B, bu kişiyi tanımadığını, hiçbir zaman FETÖ'yle bir ilişkisinin olmadığını ileri sürdü.
Mahkeme heyeti, saatin ilerlemesi nedeniyle sanık Mustafa B'nin açıklamalarına gelecek celse devam etmesine karar vererek, duruşmayı yarına erteledi.
Duruşmada, darbe girişimi sırasında darbeci amiral Hayrettin İmren'le hareket ettiği, İmren'in kurallara aykırı tüm talimatlarını sorgulamadan uyguladığı, darbenin başarılı olması yönünde gayret ve çaba içerisinde olduğu, İmren'in talimatlarıyla Donanma Komutanlığı'nda gözaltına alınarak etkisiz hale getirilen amiraller Ahmet İskender Yıldırım ve Yalçın Payal'ın cezaevi aracına konularak İstanbul'a gönderilmesi olayında önce cezaevi aracında daha sonra eskortluk yapan araçta yer aldığı iddia edilen tutuklu sanık Murat G, saatin ilerlemesi nedeniyle geçen celse yarım kalan esasa ilişkin savunmasına devam etti.
Sanık Murat G, İskender Yıldırım ve Yalçın Payal'ın içerisinde olduğu tutuklu sevk aracına darbeci amiral Hayrettin İmren tarafından zorla ve sonradan bindirildiğini, araca bindiğinde Yıldırım ve Payal'ın araçta olduğundan haberi olmadığını savunarak, henüz halk nizamiyenin önünde toplanmadığı sırada saat 00.50'de hareket ettiklerini ve bundan dolayı nizamiye önünde yaşanan olaylara şahit olmadıklarını söyledi.
Murat G, aracın amirallerin bulunduğu kabin bölümüne değil, ön taraftaki yolcu bölümüne oturduğunu ve arada kilitli paravan olduğu için amiralleri görmediğini iddia ederek, intikal boyunca ne öndeki eskort aracında ne de tutuklu sevk aracında aktif olarak bulunmadığını, birinci sicil amiri Merkez Komutanı Albay Uğur Çelikten'den emir beklediğini ifade etti.
Donanma Komutanlığı tarafından hazırlanan idari tahkikat raporundan da her iki araçta aktif olarak bulunmadığının anlaşıldığını söyleyen Murat G, araçta amirallerin olduğunu yola çıktıktan sonra araç şoförü Mustafa D'nin yanında oturan erden öğrendiğini belirtti.
Sanık Murat G, şoför Mustafa D'ye nereye gittiklerini sorduğunu, onun da "nereye gittiklerini bilmediğini, öndeki eskort aracı takip etmesinin emredildiğini" söylediğini anlatarak, "Aracın kabin bölümünde 2 amiralin olduğunu öğrendikten sonra Merkez Komutanlığı'nda görevli Astsubay Yaşar Tuzcu'yu aradım ve 'Ne maksatla bu amiralleri götürüyoruz.' diye sordum. O da bilmediğini, Merkez Komutanı Uğur Çelikten'e sorup döneceğini söyledi fakat bir daha dönüş yapmadı. Yaşar Tuzcu, huzurdaki ifadesinde de bana dönüş yapmadığını doğruladı." diye konuştu.
Olayları sürekli sorguladığını, araç hareket ettikten sonra kimsenin kendisini aramasını beklemeden ilk aramayı yaptığını savunan Murat G, o gece Uğur Çelikten'i 10 kez aradığını sadece 3'ünde görüşebildiğini kaydetti.
Murat G, intikal esnasında Çelikten ve onun vasıtasıyla Donanma Komutanı Veysel Kösele'ye çok önemli bilgiler ilettiğini ileri sürerek, "Ben komutanım Uğur Çelikten'i arayıp 'Komutanım bana emir verin, kim hainse aracı durdurup kafasına sıkayım' dediğim halde, komutanlarım bana 'müdahale edin' demek yerine beklemede kalmamı emrettiler. Gerek Uğur Çelikten gerek intikal sırasında yanımda bulunan şoför Mustafa D. de mahkeme huzurunda verdikleri ifadelerinde benim bu söylediklerimi teyit etmişlerdir. Emir verilmediği halde astsubay rütbemle ne yapabilirdim." ifadelerini kullandı.
Olay gecesi amiraller İskender Yıldırım ve Yalçın Payal'ı hiç görmediğini ileri süren Murat G, şöyle devam etti:
"Kendileri de aracın kabin bölümünde benim olmadığımı ve beni hiç görmediklerini ve temas kurmadıklarını, yanlarındaki Yüzbaşı Harun İ'yi ikaz edip, aracın ön tarafında oturan şahsıma ve şoför Mustafa D'ye emir vermediklerini mahkemede söylemişlerdir. Kabin bölümünde bulunan Yüzbaşı Harun İ'nin amirallere kendisini astsubay olarak tanıtması sonucu oluşan bir yanlışlığın mağduriyetini yaşıyorum. O geceki intikal sırasında kimsenin emir vermemesi, sürekli beklemede kalmamın söylenmesi, hürriyeti tahdit suçunu işlemediğimin kanıtıdır."
Sanık Murat G, dönemin Donanma Komutanı Veysel Kösele'nin ve amirallerin sevkine ilişkin mahkemede "Merkez Komutanı Uğur Çelikten'den amirallerin tutuklu sevk aracıyla İstanbul'a sevk edildiklerini öğrendim. Bunun üzerine Vali Hasan Basri Güzeloğlu'nu arayarak araca müdahale edilmesini istedim." ifadelerini kullandığını anlatarak, "Mahkeme başkanının 'Müdahale edilmesi için neden Uğur Çelikten'e emir vermediniz de valiyi aradınız?' şeklindeki sorusu üzerine de 'Araç ayrıldıktan sonra Merkez Komutanına emir vermenin bir gereği yoktu.' dedi. Veysel Kösele'nin, intikal sırasında verdiğim bilgileri kendisine ileten birinci sicil amirim Uğur Çelikten vasıtasıyla müdahale edilmesi için şahsıma emir vermediği ortadadır." diye konuştu.
Murat G, amirallerin bulunduğu tutuklu nakil aracının kabin bölümünde yer alan Harun İ'nin kendisini astsubay olarak tanıtmasından kaynaklanan bir yanlış anlaşılma nedeniyle 20 aydır tutuklu olduğunu, bu süreçte ailesinin maddi ve manevi olarak büyük zararlar gördüğünü savunarak, beraatini talep etti.
Mahkeme başkanı, Murat G'nin savunmasının ardından duruşmaya bir saat ara verdi.
Duruşmada, darbe girişimi sırasında darbeci amiral Hayrettin İmren'le hareket ettiği, İmren'in kurallara aykırı tüm talimatlarını sorgulamadan uyguladığı, darbenin başarılı olması yönünde gayret ve çaba içerisinde olduğu, İmren'in talimatlarıyla Donanma Komutanlığı'nda gözaltına alınarak etkisiz hale getirilen amiraller Ahmet İskender Yıldırım ve Yalçın Payal'ın konulduğu cezaevi nakil aracının şoförlüğünü yaptığı, mağdur amiraller Gebze'de kurtarılana kadar kendisini takip eden emniyet aracından yapılan ikazlara rağmen durmadığı iddia edilen tutuksuz sanık M.D, esasa ilişkin savunmasını yaptı.
Olay akşamı uyuduğu sırada saat 23.00 gibi telefonunun çaldığını ve arayan astsubay Akın A'nın hemen merkeze gelmesini emrettiğini belirten M.D, bunun üzerine hızlıca evden çıkıp iş yerine gittiğini, bu esnada dışarıda herhangi bir hareketlilik görmediğini savundu.
Merkez Komutanlığı'na gittiğinde komutanları tarafından mühürlenip imzalanmış yazılı araç görev emrinin hazır olduğunu gördüğünü anlatan M.D, İmren'in emriyle araca bindiğini ve "Öndeki eskortu takip et" emrini uyguladığını kaydetti.
M.D, araçta amirallerin olduğunu bilmediğini ileri sürerek, "Amiralleri görmedim, seslerini duymadım. Komutanlarımın hiçbiri beni arayıp aracı durdurmam için emir vermedi. Hayrettin İmren'in emirlerini dinlemedim. Olay günü sivil giyimliydim, üzerimde silahım yoktu." diye konuştu.
Darbeden haberi olmadığını ve darbecilerle hareket etmediğini savunan M.D, beraatını talep etti.
Darbe girişimini sırasında Genelkurmay Başkanlığı’ndan gelen "Sıkıyönetim Darbe Planı"nın kendisine getirildiğinde, sıkıyönetim mesajındaki görevlendirme doğrultusunda "Bu emre göre şu andan itibaren Donanma Komutanı Sinan Azmi Tosun, Kurmay Başkanı Ayhan Bay'dır. Ben onlardan emir alacağım." şeklinde söylemlerde bulunduğu, kendisini arayanlara mesajı teyit ettiğini beyan ettiği, darbeci amiraller Hayrettin İmren ve Ayhan Bay'ın talimatlarına uyduğu, sıkıyönetim darbe planının uygulanması için gayret sarf ettiği iddia edilen tutuklu sanık eski Donanma Komutanlığı Harekat Başkanı Kurmay Albay Mustafa B. de esasa ilişkin savunmasına, daha önce reddedilen mevki jurnal kayıtlarının incelenmesi talebini tekrar ederek başladı.
Olay gecesi yaşananlara ilişkin hakkında 4 kişinin ifadesinin bulunduğunu ve bu ifadelerin iftiradan ibaret olduğunu iddia eden Mustafa B, o gece darbe yanlısı bir fiili olmadığı için bu kişilerin kendisini ancak söylemediği bir sözle suçladıklarını ileri sürdü.
Mustafa B, sıkıyönetim mesajı gelince önce Yalçın Payal'ı ardından da 23.30'da Donanma Komutanı Veysel Kösele'yi aradığını öne sürerek, "00.16'da Veysel Kösele beni arıyor. Yaptığımız görüşme sonucu onun talimatı doğrultusunda verilecek emirleri beklemeye başlıyoruz ta ki, 02.30 civarı Yalçın Payal beni arayana kadar. Dolayısıyla mesajın ne olduğunu anlamaya çalışıyorum ve amirlerime bilgi veriyorum." diye konuştu.
İtirafçı olarak öğrenci olduğu dönemde örgütün sohbetlerine katıldığı yönünde ifade veren Hasan P'nin adını ilk defa iddianameyi eline aldığında gördüğünü söyleyen Mustafa B, bu kişiyi tanımadığını, hiçbir zaman FETÖ'yle bir ilişkisinin olmadığını ileri sürdü.
Mahkeme heyeti, saatin ilerlemesi nedeniyle sanık Mustafa B'nin açıklamalarına gelecek celse devam etmesine karar vererek, duruşmayı yarına erteledi.
13.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Kocaeli 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Kocaeli Kapalı Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülen duruşmaya, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatlar ve sanık yakınları katıldı. Davaya müdahil olan Cumhurbaşkanlığı adına avukat Ömer Furkan Yayla da duruşmada hazır bulundu.
Duruşmada, darbeci Amiral Ayhan Bay'ın direktifleri ile Donanma Komutanlığı'nda bulunan savaş gemilerinin seyre çıkması talimatını verdiği, darbe girişimi gecesi darbeci Bay'ın emir ve talimatlarını uyguladığı, Marmara Denizi'nde bulunan TCG Oruç Reis Komutanı'na top atışı yapılması emrini verdiği ancak komutanın personel yetersizliğinden atış yapılamayacağını rapor etmesi üzerine TCG Kemalreis Komutanı Arif Çırtlık'a darbeye destek amacıyla atış emri verilerek top atışı yapılmasını sağladığı, darbecilerle hareket ettiği, cep telefonunda örgütün şifreli haberleşme programı "ByLock kalıntıları"na rastlanıldığı iddia edilen tutuklu sanık eski 5. Muhrip Filotillası Komodoru Önder Ö. esasa ilişkin savunma yaptı.
Sanık Önder Ö, olay günü Marmara Salonu'nda düzenlenen programa katıldığını ve saat 21.00 gibi birinci amiri olan firari sanık Kuzey Görev Grup Komutanı Tuğamiral Ayhan Bay'ın arayarak sabotaj ve terör saldırısı tehdidi gerekçesiyle gemileri Marmara Denizi'nde seyre çıkarma emri verdiğini söyledi.
Amiri konumundaki Ayhan Bay'ın emrinin hukuksuz olmadığını savunan Önder Ö, "Afet, sabotaj ve terör tehdidi gibi acil durumlarda görev grup komutanının gemileri seyre kaldırma yetkisi vardır. Acil durum gerekçesiyle gemileri seyre kaldırmamı emreden amirimin emrini teyit mi edecektim? Ayhan Bay'a, 'Komutanım emri nereden aldınız?' diye soramam." diye konuştu.
Önder Ö, emri aldıktan sonra hızlıca Poyraz Rıhtımı'na gittiğini ve o sırada darbe girişimi olduğuna ilişkin hiçbir bilginin olmadığını ileri sürerek, rıhtıma vardıktan sonra sabotaj ve terör saldırısı tehdidi gerekçesiyle gemileri kısa sürede seyre kaldırdığını ve gerekli yerlere haber verdiğini kaydetti.
Seyre kalkan gemilerde televizyon sisteminin kapatılması ve telefonların toplatılması emrinin iddianamede darbe yanlısı faaliyet kapsamına alındığına dikkati çeken Önder Ö, "Ayhan Bay'dan aldığım talimat doğrultusunda verdiğim bu emirler SABKOR (sabotaja karşı koruma) kapsamında alınmış tedbirlerdir. Teröristlerin televizyon kanalları yoluyla haberleştikleri bilinmektedir. Terörist bir er televizyonda geçen bir alt yazı veya istek bir şarkıyla harekete geçebilir. Bunun örnekleri vardır. Niyetim tamamen sabotaj nedeniyle içeride olan birinin dışarıya haber vermesini önlemektir." ifadelerini kullandı.
Darbeci amiral Ayhan Bay'ın FETÖ'cü olduğuna dair hiçbir bilgisinin olmadığını iddia eden Önder Ö, şöyle devam etti:
"Askeri kurallara göre Ayhan Bay'ın emirlerini yerine getirmemem suçtur. Gemilerin sabotaj tehdidiyle seyre kaldırılması, telefonların toplatılması, caydırıcılık amacıyla eğitim mermisi ile top atışı yaptırılması emirleri, suç içermeyen, hizmete müteallik emirlerdir. O gün ne bir kanunsuz emir aldım ne de kanunsuz bir emir verdim. Sahte emirden emri veren sorumludur, emri uygulayan değil. Ayhan Bay'ın gemileri seyre kaldırma emrini, terör saldırısı gerekçesiyle verdiği için sorgulamadım. Zaten son aylarda terör saldırısı tehdidinin arttığı, bu nedenle teyakkuzda olmamız konusunda mesajlar geliyordu."
Duruşma, sanık Önder Ö'nün savunmasıyla devam etti.
Sanık Önder Öngör, hakkındaki üst makamlarla irtibata geçmediği iddiasının gerçeği yansıtmadığını savunarak, Donanma Komutanı Veysel Kösele ile iletişim kurmaya çalıştığını ve fakat Kösele'nin kendisiyle konuşmadığını, bu konuda HTS kayıtlarının lehine olduğunu öne sürdü. Genel olarak bakıldığında HTS raporunun güvenilir olmadığını, bundan dolayı rapordaki arama kayıtlarından bir anlamlandırma yapılamayacağını ileri süren Öngör, olay gecesi birden fazla telefon görüşmesi yaptığı eski Kuzey Deniz Saha Komutanı Kurmay Başkanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık'ın darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü'nde bulunduğunu ve sözde Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğunu bilmediğini iddia etti.
Öngör, darbeye destek vermek için TRT'de okunan sıkıyönetim bildirisinin izlenmesi için gemi personelini zorlamadığını ve bildirideki emirlere harfiyen uyulması yönünde emirler vermediğini öne sürerek, şöyle devam etti: "Darbe bildirisinin gemi personeli tarafından televizyondan izlenmesi için anons yapılması yönünde bir emir verdim ama kimseyi zorlamadım. İddia edildiği gibi, 'Bildirideki sıkıyönetim emirlere harfiyen uyulacak.' diye bir şey söylemedim. Personelin neler olduğunu öğrenmesi için iyi niyetle televizyonların izlenmesini anons ettirdim. TRT'de okunan bildiriyi tamamen tesadüfen gördüm. Yapılan anons bilgilendirme anonsudur. Emrimdeki diğer gemilere anons yapılması emri vermedim, hiçbir geminin telsiz işletme jurnalinde böyle bir anons yapıldığına yönelik bir ifade yoktur."
Mahkeme başkanının, Donanma Komutanının TCG Yavuz'a bineceği sırada Ömer Faruk Harmancık, Ayhan Bay, Nazmi Ekici, Sezai Özgür Öztürk ve Önder Öngör. arasındaki telefon trafiğinin nedenini sorması üzerine, sanık Öngör, kendi telefon görüşmelerinin bilgi almak için olduğunu, diğer görüşmelerin içeriği konusunda bir bilgi sahibi olmadığını kaydetti.
Öngör, saat 02.35'te sözde Yurt Sulh Konseyi'nde ismi yer alan darbeci amiral Ömer Faruk Harmancık ile telefonda ne konuştuğu sorusuna, "Böyle bir görüşme hatırlamıyorum ama muhtemelen aramışımdır o da cevap vermemiştir. Ben onu İstanbul'da sandım için onun üzerinden Deniz Kuvvetleri Komutanına ulaşmaya çalıştım. Ankara'da olduğunu ve Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğunu bilmiyordum." cevabını verdi.
"Bitaraf olduğumuz için ortada çerez olduk"
Mahkeme başkanının, "Zeki olduğunuzu söylüyorsunuz, Ömer Faruk Harmancık'ın da darbeci olduğunu anlayabilirdin." demesi üzerine sanık Öngör, şöyle konuştu: "Nereden anlayabilirdim başkanım, 'Komutanım siz darbeci misiniz?' diye mi sorsaydım, bu mümkün mü? Balyoz'da, Askeri Casusluk davasında yargılanan arkadaşlarımız 'İlk saatlerinden darbe girişiminin FETÖ tarafından yapıldığını anladık.' diyor. Ya nasıl anladınız, biz niye anlamadık? O akşam Donanma Komutanı Veysel Kösele benimle konuşmadı, onun talimatıyla Levent Kerim Uça da 23.37'den sonra telefonlarıma bakmadı. Balyoz'da, Askeri Casusluk davasında yargılananlar o akşam bir çevrim oluşturdular ve kendilerinden olmayanları yalnızlaştırdılar. Bu çevrime dahil olmamamızın nedeni Balyoz ve Askeri Casusluk davasında soruşturma geçirmemiş olmak. Biz bitaraf olduğumuz için ortada çerez olduk."
Öngör, mahkeme başkanının "Arif Çırtlık ve Ali Kocamanoğlu ile yaptığın görüşmelerin Ömer Faruk Harmancık ile yaptığın görüşmeden hemen sonra olması tesadüf mü?" sorusuna, tesadüf olduğu yanıtını verdi.
TCG Yavuz Komutanı Sezai Özgür Öztürk ile yaptığı görüşmede, Donanma Komutanı'nın gemiye geleceğini öğrendikten sonra Ayhan Bay'la görüştüğünü anlatan Öngör, "Ayhan Bay bana Donanma Komutanı'nın darbeci olduğunu ve Marmara Denizi'nde adalar tarafında botlu adamların olduğunu, gemilere terör saldırısı düzenleyeceklerini, caydırıcı top atışı yapmamı emretti. Donanma Komutanının darbeci olduğuna inandım çünkü benimle konuşmuyor, telefonlarıma bakmıyor, talimat vermiyordu." ifadelerini kullandı.
Darbecilerin kararlılığını göstermek için Marmara Denizi'nde 3 atım top atışı yaptırdığı iddiasına ilişkin Öngör, sözlerini şöyle sürdürdü: "Atış, terör saldırısı yapacağı ihbar edilen botları caydırmak amacıyla gürültü çıkarmak için yapılmıştır. Atış yapılırken kullanılan mühimmat yüksek gürültülü eğitim mermisidir. Kullanılan mühimmatın çeşidi bile faaliyeti ne amaçla yaptığımızı kanıtlamaktadır. Atış, botlar görülemediğinden daha fazla gürültü çıkaracak bir topla botları korkutmak için emniyetli bir bölgede yapılmıştır."
İtirafçı olarak öğrenci olduğu dönemde örgütün sohbetlerine katıldığı yönünde ifade veren Hasan P'yi tanımadığını savunan Öngör, hiçbir zaman FETÖ'yle bir ilişkisinin olmadığını ve ByLock kullanmadığını ileri sürdü.
- Deniz Harp Okulu'nun 1993 mezunlarına FETÖ desteği iddianamede
Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in yaşadığı Amerika'da, örgütün sözde "Colorado eyalet imamı" olan ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan itirafçı-tanık Hasan P'nin, sanık Önder Öngör hakkında iddianamede şu ifadeleri yer alıyor: "Ayrıca benim bu talebeler ile olan diyalogum Harp Okulunu bitirinceye kadar devam etmiştir. Sonra murakıp sistemi dediğimiz askeri personeli takip eden cemaat içi yapıya devir edilmiş ve 1993' ten sonra bir daha da görüşmemiz yasaklanmıştır. Çünkü mezuniyet sonrası Harp Okulu öğrencileri ile irtibatı devam ettirmek örgüt içerisinde ihanet sayılmaktadır. Benim FETÖ içerisinde bu isimlerden hatırlayabildiklerim şahıslardan Deniz Harp Okullarından 1993 yılında mezun olan Önder Öngör isimli şahıstır. Bu şahsın rütbeleri tahminime göre şu an Albay statüsündedir. Ancak nerede hangi görevde oldukları konusunda bir fikre sahip değilim.... Tahminim o ki 1993 mezunlarının ilk 10 derecesinin tamamı cemaat mensuplarından oluşmakta idi. Bu öğrencilerle olan irtibatım 1994 yılına kadar devam etti. Az önce de söylediğim gibi öğrenciler Harp Okulundan mezun olduktan sonra özel murakıplara devir edilip sonrasında başkası ile muhatap olmaları ihanet sayılırdı."
Duruşmada daha sonra, darbe girişimi sırasında darbeci amiral Hayrettin İmren'le hareket ettiği, İmren'in kurallara aykırı tüm talimatlarını sorgulamadan uyguladığı, darbenin başarılı olması yönünde gayret ve çaba içerisinde olduğu, İmren'in talimatlarıyla Donanma Komutanlığı'nda gözaltına alınarak etkisiz hale getirilen amiraller Ahmet İskender Yıldırım ve Yalçın Payal'ın konulduğu cezaevi nakil aracının şoförlüğünü yaptığı, mağdur amiraller Gebze'de kurtarılana kadar kendisini takip eden emniyet aracından yapılan ikazlara rağmen durmadığı iddia edilen tutuksuz sanık M.D, esasa ilişkin savunmasını yaptı.
Olay akşamı uyuduğu sırada saat 23.00 gibi telefonunun çaldığını ve arayan astsubay Akın A'nın hemen merkeze gelmesini emrettiğini belirten M.D, bunun üzerine hızlıca evden çıkıp iş yerine gittiğini, bu esnada dışarıda herhangi bir hareketlilik görmediğini savundu.
Merkez Komutanlığı'na gittiğinde komutanları tarafından mühürlenip imzalanmış yazılı araç görev emrinin hazır olduğunu gördüğünü anlatan M.D, İmren'in emriyle araca bindiğini ve "Öndeki eskortu takip et" emrini uyguladığını kaydetti.
M.D, araçta amirallerin olduğunu bilmediğini ileri sürerek, "Amiralleri görmedim, seslerini duymadım. Komutanlarımın hiçbiri beni arayıp aracı durdurmam için emir vermedi. Hayrettin İmren'in emirlerini dinlemedim. Olay günü sivil giyimliydim, üzerimde silahım yoktu." diye konuştu.
Darbeden haberi olmadığını ve darbecilerle hareket etmediğini savunan M.D, beraatını talep etti.
Darbe girişimini sırasında Genelkurmay Başkanlığı'ndan gelen "Sıkıyönetim Darbe Planı"nın kendisine getirildiğinde, sıkıyönetim mesajındaki görevlendirme doğrultusunda "Bu emre göre şu andan itibaren Donanma Komutanı Sinan Azmi Tosun, Kurmay Başkanı Ayhan Bay'dır. Ben onlardan emir alacağım." şeklinde söylemlerde bulunduğu, kendisini arayanlara mesajı teyit ettiğini beyan ettiği, darbeci amiraller Hayrettin İmren ve Ayhan Bay'ın talimatlarına uyduğu, sıkıyönetim darbe planının uygulanması için gayret sarf ettiği iddia edilen tutuklu sanık eski Donanma Komutanlığı Harekat Başkanı Kurmay Albay Mustafa B. de esasa ilişkin savunmasına, daha önce reddedilen mevki jurnal kayıtlarının incelenmesi talebini tekrar ederek başladı.
Olay gecesi yaşananlara ilişkin hakkında 4 kişinin ifadesinin bulunduğunu ve bu ifadelerin iftiradan ibaret olduğunu iddia eden Mustafa B, o gece darbe yanlısı bir fiili olmadığı için bu kişilerin kendisini ancak söylemediği bir sözle suçladıklarını ileri sürdü.
Mustafa B, sıkıyönetim mesajı gelince önce Yalçın Payal'ı ardından da 23.30'da Donanma Komutanı Veysel Kösele'yi aradığını öne sürerek, "00.16'da Veysel Kösele beni arıyor. Yaptığımız görüşme sonucu onun talimatı doğrultusunda verilecek emirleri beklemeye başlıyoruz ta ki, 02.30 civarı Yalçın Payal beni arayana kadar. Dolayısıyla mesajın ne olduğunu anlamaya çalışıyorum ve amirlerime bilgi veriyorum." diye konuştu.
İtirafçı olarak öğrenci olduğu dönemde örgütün sohbetlerine katıldığı yönünde ifade veren Hasan P'nin adını ilk defa iddianameyi eline aldığında gördüğünü söyleyen Mustafa B, bu kişiyi tanımadığını, hiçbir zaman FETÖ'yle bir ilişkisinin olmadığını ileri sürdü.
Mahkeme heyeti, saatin ilerlemesi nedeniyle sanık Mustafa B'nin açıklamalarına gelecek celse devam etmesine karar vererek, duruşmayı yarına erteledi.
Deniz Harp Okulu'nun 1993 mezunlarına FETÖ desteği iddianamede
Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in yaşadığı Amerika'da, örgütün sözde "Colorado eyalet imamı" olan ve etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan itirafçı-tanık Hasan P'nin, sanık Mustafa B. hakkında iddianamede şu ifadeleri yer alıyor:
"1993'te Deniz Harp Okulu'na sınava girecek öğrencilere, abiler tarafından sınav soruları dağıtıldı. O dönem sınava girenlerin hepsi kazandı. Benim bu talebeler ile olan diyaloğum Harp Okulu'nu bitirinceye kadar devam etmiştir. Sonra murakıp sistemi dediğimiz askeri personeli takip eden cemaat içi yapıya devredilmiş ve 1993'ten sonra bir daha da görüşmemiz yasaklanmıştır çünkü mezuniyet sonrası Harp Okulu öğrencileri ile irtibatı devam ettirmek örgüt içerisinde ihanet sayılmaktadır. Benim FETÖ içerisinde bu isimlerden hatırlayabildiklerim şahıslardan Deniz Harp Okulları'ndan 1993 yılında mezun olan Mustafa B. isimli şahıstır. Bu şahsın rütbeleri tahminime göre şu an albay statüsündedir ancak nerede hangi görevde oldukları konusunda bir fikre sahip değilim. Tahminim o ki, 1993 mezunlarının ilk 10 derecesinin tamamı cemaat mensuplarından oluşmaktaydı. Bu öğrencilerle olan irtibatım 1994 yılına kadar devam etti. Mustafa B. ve diğer öğrencilerle 1993 yılında sürekli görüşmelerimiz olmuş ve pek çok defa Işık evlerinde sohbetler yapılmıştır. Adı geçen şahısların tamamı birbirlerini tanımaktadırlar."
14.09.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Kocaeli 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Kocaeli Kapalı Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda yapılan duruşmaya, bazı tutuklu sanıklar ile avukatlar ve sanık yakınları katıldı. Davaya müdahil olan Cumhurbaşkanlığı adına avukat Ömer Furkan Yayla da duruşmada hazır bulundu.
Duruşmada, itirafçı olarak harp okulunda öğrenci olduğu dönemde örgütün sohbetlerine katıldığı yönünde ifade veren M.T, darbe girişimi sırasında TCG Yavuz Gemisi'nde teğmen rütbesinde savaş harekat merkezi subayı olarak görev yapan tutuklu sanık Erdinç Ö. hakkında tanık olarak ifade verdi.
Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı SEGBİS odasından duruşmaya bağlanan tanık M.T, FETÖ ile bir dönem irtibatının olduğunu ve kendisine "Gökhan" kod adının verildiğini fakat o zamanlarda yapının terör örgütü olduğunu bilmediğini söyledi. Sanık Erdinç Ö'yü ilk defa harp okulunda gördüğünü fakat 2013'te ikinci sınıfın başlarında bir örgüt evindeki sohbet toplantısında tanıştıklarını anlatan M.T, "Burada tanıştıktan sonra arkadaş olduk ve mezun olana kadar görüştük. Toplantılara da beraber gittik. İlk gittiğim dönemde Erdinç yoktu, o sonradan dahil oldu." diye konuştu.
Tanık M.T, yapının terör örgütü olduğunu 17/25 Aralık sürecinden sonra fark etmeye başladıklarını dile getirerek, "Hiçbirimiz can atarak gitmiyorduk ama bizi tehdit ediyorlardı. O dönem okulda çoğu arkadaşımızın zorlandığını görüyorduk. Toplantılarda bize 'Zorlanan arkadaşlarını görüyorsun, toplantıları bırakırsan sen de onlar gibi zorlanabilirsin' diye tehdit ediyorlardı. Hem okuldaki arkadaşlarım gibi zorlanacağım hem de okuldan atılacağım korkusuyla mezun olana kadar toplantılara gitmeye devam ettim. Eve gittiğimizde, namaz kılıyorduk, gelen kişi bir şeyler okuyup, açıklıyordu." ifadelerini kullandı.
Mahkeme başkanının, "Toplantılar için çeşitli gizlilik tedbirleri alınıyor muydu?" sorusu üzerine M.T, "Binaya tek tek girmemizi söylüyorlardı. Bir de toplantı için ankesörlü telefondan arıyorlardı. Gizli bir iletişim programı kullanmadık." dedi.
M.T, Ağustos 2015'teki son toplantıdan sonra örgütle irtibatını bitirdiğini iddia ederek, "Son toplantıda bizimle ilgilenen Ömer kod adlı kişi kurban için parası istedi. Ben de 'vereyim de kurtulayım' düşüncesiyle 100 lira verdim. Ömer'e vermesi için Erdinç'e de 100 lira vermiştim." diye konuştu.
Sanık Erdinç Ö, tanık M.T'yi tanımadığını ve hakkındaki beyanlarının doğru olmadığını öne sürdü. Mahkeme heyeti, duruşmayı 18 Eylül'e erteledi.
MÜTALAA
Mütalaada, eski Gölcük Deniz Ana Üs Komutanı Tuğamiral Hayrettin İmren ve eski Güney Grup Görevi Komutanı Tuğamiral Nazmi Ekici ile kurmay albayların da aralarında bulunduğu 51 sanık hakkında, "Anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs" suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
Eski Donanma Komutanı emekli Oramiral Veysel Kösele ile Komodor Levent Kerim Uça'nın derdest edildiği TCG Yavuz Gemisi Komutanı eski Kurmay Yarbay Sezai Özgür Öztürk ve 15 personeli ile İstanbul Moda açıklarında top atışı yapılan TCG Kemalreis Gemisi Komutanı Yarbay Arif Çıtlık, TCG Turgutreis Gemisi 2. Komutanı Kurmay Yarbay Ali Kocamanoğlu, TCG Salihreis Gemisi 2. Komutanı Sami Tulgar, TCG Oruçreis Gemisi 2. Komutanı Özgür Gencer, bu suçtan cezalandırılmaları istenen sanıklar arasında yer alıyor.
İDDİANAME
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in 1 numaralı şüpheli olduğu iddianamede, eski Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Hakan Üstem, eski Gölcük Deniz Ana Üs Komutanı Tuğamiral Hayrettin İmren, eski Kuzey Deniz Saha Komutanı Kurmay Başkanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık, eski Güney Grup Görevi Komutanı Tuğamiral Nazmi Ekici, eski Sahil Güvenlik Komutanlığı Harekat Başkanı Süleyman Yarayan, eski Kuzey Görev Grup Komutanı Tuğamiral Ayhan Bay, eski Deniz Hava Komutanı Tuğamiral Tezcan Kızılelma, eski Genelkurmay Konsept Teşkilat ve Harbe Hazırlık Daire Başkanı Gürel Kaynak, eski Gölcük Deniz Ana Üs Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü Muharrem Aslan, eski Harp Filosu Komutanlığı Kurmay Başkanı Murat Erdem ile Donanma Komutanlığı'nda görevli askerlerin "mahrem abileri" konumundaki 18 sivil ve 1 asker öğretmenin de aralarında yer aldığı 90 sanık bulunuyor.
İddianamede, terör örgütü elebaşı Gülen hakkında, "cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs", "silahlı örgüt kurmak veya yönetmek" ve "silahla birden fazla kişiyle birlikte yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ile 19 yıldan 36 yıl 6 aya kadar hapis cezası isteniyor.
Şüpheli askerlerle irtibatlı olan, onları darbe toplantılarına götüren ve kaçtıkları dönemde saklayan, Donanma Komutanlığı'nda görevli askerlerin "mahrem abileri" konumundaki 18'i sivil, 1'i asker öğretmen ile Donanma Komutanlığı'nda darbe girişimini yönettiği belirtilen tutuklu sanıklar Hakan Üstem, Hayrettin İmren, Ömer Faruk Harmancık, Nazmi Ekici, Süleyman Yarayan, Tezcan Kızılelma, Gürel Kaynak, Muharrem Aslan ve Murat Erdem ile firari sanık Ayhan Bay hakkında ağırlaştırılmış müebbet ile 19 yıldan 36 yıl altışar aya kadar hapis cezası istenen iddianamede, diğer sanıkların ise ağırlaştırılmış müebbet ile 7 yıl 6 aydan 29'ar yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor.
Paralel yapı-23 Haziran (2017) 'Kocaeli 90 sanık (ilk 92) Darbe Yap./Donanma Komutanlığı' davası
(15 Eylül 2018, 16:54)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: