Fetö-PKK terör örgütlerine yardım suçuyla İzmir'de yargılanan ABD'li papaz Brunson konusunda Türkiye ile ABD arasında tarihte daha önce görülmemiş düzeyde şok gelişmeler yaşanıyor. ABD Türkiye'de yürütülen bir davaya doğrudan müdahale ederek tehdit ile davanın durdurulmasını ve ABD'li sanığın serbest bırakılmasını talep etti. Aksi halde Türkiye'ye yaptırımlar uygulayacağını bildiren ABD, bu tehdidini gerçekleştirdi. Türkiye de benzer adım atarak misillemede bulundu. İki ülke arasındaki ilişkilerin her an kopabileceği ihtimali artık sürpriz olarak değerlendirilmiyor.
05.08.2018 14:37 Fetö-PKK terör örgütlerine yardım suçuyla yargılanan ABD'li papaz Andrew Brunson konusunda Türkiye ile ABD arasında son günlerde yaşanan gelişmeler, Türkiye-ABD arasındaki ilişkilerin kopmak üzere olduğunu, iki ülke arasında sıcak bir çatışmanın her an yaşanabileceğinin sürpriz olmayacağını düşündürüyor. Türkiye ile ABD arasında tarihte daha önce görülmemiş düzeyde şok gelişmeler yaşanıyor.
ABD, kendi vatandaşı papaz Andrew Brunson'un Fetö ve PKK terör örgütlerine yardım suçlamasıyla İzmir'de yargılandığı davaya doğrudan müdahale etmeye başladı. Açık tehdit yönelten ABD davanın durdurulmasını ve sanığın serbest bırakılmasını talep etti. Aksi halde Türkiye'ye yaptırımlar uygulanacağını açıkladı. Bir kaç gün geçmeden de tehdidini gerçekleştirdi. Rahip Brunson'un yargılanmasından doğrudan sorumlu oldukları gerekçesiyle Türkiye'nin İçişleri ve Adalet Bakanları hakkında ABD'deki mal varlıklarına el koymak ve bağlantılı bazı yaptırımlar uygulama kararı aldığını ilan etti.
Bu kararla ABD'nin Türkiye'ye son yıllarda uyguladığı baskı en yüksek ve somut düzeye çıkmış oldu. Bu gelişme Türkiye'de hemen her kesimde büyük tepki doğurdu. Meclis'te 4 parti ortak açıklama yaparak ABD'ye tepkilerini iletti. Çok sayıda üst düzey yetkili ve sivil toplum kuruluşu ABD'yi protesto eden açıklamalar yaptı. ABD'li yetkililer hakkında savcılıklara suç duyuruları yapıldı. ABD'li yetkililer hakkında derhal kovuşturma ve yargılamaya başlanması talep edildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin iki Türk bakan hakkında yaptırım kararına misilleme talimatı verildiğini açıkladı. Erdoğan, 'Amerika'nın Adalet ve İçişleri Bakanlarının varsa Türkiye'deki mal varlıklarını donduracağız.' dedi.
4 Ağustos'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara Spor Salonu'nda gerçekleştirilen AK Parti Kadın Kolları 5. Olağan Kongresi'nde konuştu. Erdoğan'ın gündeminde ABD ile yaşanan papaz Brunson krizi vardı. Erdoğan, Brunson krizinin ardından ABD'nin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün ABD'deki mal varlıklarını dondurma kararına karşı mütekabiliyet ilkesi çerçevesinde yanıt vereceklerini söyledi. Başkan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Stratejik ortağa yakışmayacak bir adımdır'
'6 kez Amerika'ya girip çıkan Halk Bankamızın Genel Müdür Muavinini tutuklamak suretiyle kalkıp da bizimle bir takasa girme. Amerika'nın özellikle son İzmir'deki papaz Brunson olayıyla alakalı attığı adım bir stratejik ortağa yakışmayacak bir adımdır.'
'Türkiye'deki mal varlıklarını donduracağız'
Erdoğan, 'Bugün arkadaşlarıma talimatı veriyorum, Amerika'nın Adalet ve İçişleri Bakanlarının Türkiye'deki mal varlıklarını donduracağız, varsa.' dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Benim kalkıp İçişleri Bakanımı, Adalet Bakanımı, Brunson ile ilgili olarak, 'onu yakından takip etti, ona şöyle yaptılar, böyle yaptılar' demek suretiyle Amerika'daki mal varlıklarına el koyuyoruz mantığı, mantık değildir.' şeklinde konuştu.
Bu ülkeyi de bu milleti de hiç tanımamışlar
Erdoğan, 'Tehdit diliyle ve saçma sapan yaptırım kararlarıyla Türkiye'ye geri adım attıracaklarını sananlar bu ülkeyi de bu milleti de hiç tanımamış. Türkiye Avrupa'nın olduğu gibi Amerika'nın da iç politika malzemesi yapılamaz. Avrupa'nın yaptığı hataları tekrarlamak Amerika'ya bir şey kazandırmaz. Amerikan tarafıyla aramızdaki meseleleri, müşterek çıkarlarımızın çerçevesini oluşturan müttefiklik ve stratejik ortaklık anlayışını ön plana çıkararak çözmemiz mümkündür.' ifadelerini kullandı.
SENATO: GÜLEN'İ İKTİDAR YAPALIM
Bu gelişmeler şaşırtıcı sayılmaz. Çünkü son bir kaç yıldır ABD'nin Türkiye'ye karşı tavrı belirgin şekilde değişti. Çok sayıda örnek yaşandı bunu gösteren.
Örneğin, ABD medyasında yer alan bir haber oldukça çarpıcı nitelikte. Haberde, üç ABD'li senatörün senatoya gönderdiği mektup yayınlanmıştı. Mektupta, Türkiye'de ülkeyi batıdan giderek uzaklaştıran Erdoğan'ın yerine Fetullah Gülen liderliğindeki diyalog taraflısı bir yönetimin getirilmesi için Türkiye'ye baskı yapacak yeni bir dış politika uygulanmaya başlanması çağrısı yapıldığı iddia ediliyordu.
ABD'de neoliberal hareketin savunucularından Scott Creighton'un yayınladığı ve Twitter hesabından imzacılara gerçekliğini sorduğu belgede üç senatörün talebi bulunuyor. 15 Temmuz darbesinden 5 ay önce Şubat 2016'da ABD Senatosu'na yazıldığı ortaya çıkan mektupta, ABD başkan adaylarından Rand Paul, Hillary Clinton'un yardımcılığına getirilen Tim Kaine ile Marco Rubio gibi senatörlerin imzası var.
Türkiye'deki siyasi gelişmelerden bahseden ve Erdoğan'ın yerine FETÖ'nün getirilmesini isteyen mektubun detayları şöyle:
'Amerika Birleşik Devletleri olarak Türkiye yönetimine kesin bir mesaj gönderme zamanıdır. Sadece Suriyeli Kürtlere karşı silahlanma çağrısı yapmasından dolayı değil; demokrasinin temeli olan politik meseleleri ve yerel güçleri yeniden gözden geçirmek için... Erdoğan Türkiye'yi seküler bir yapıdan, ülkenin bazı kesimleri tarafından korunan radikal İslamcıların savaştığı bir yere çeviriyor. Maalesef son yıllarda biz de Türkiye'de artan insan hakları ihlalleri ve özgürlük konusunda yaşananlara karşı gelemedik. Küresel toplumun, Türkiye'nin daha fazla dini radikalleşmesini engellemesi çok önemlidir. Küresel toplumun desteklediği ve önemli bir figür konumunda bulunan, dinlerarası diyalogun ve demokratik prensiplerin temsilcisi olan din adamı Fetullah Gülen'e verilecek yetki, bize Türkiye'nin radikal İslam'dan uzaklaşmasını sağlayacaktır. Biz şiddetle Türkiye'nin mevcut durumuna baskı yapılması konusunda ABD dış politikasının yeniden düzenlenmesine çağırıyoruz.'
DİĞER GELİŞMELER
İki ülke arasındaki şok gelişmeler sadece Papaz Brunson olayı ile sınırlı değil. Halk Bankası yöneticilerinden bazılarının tutuklu yargılandığı ABD'de açılan dava ile Büyükada'da Gezi benzeri kaos olayları toplantısı yapan ABD ve Almanya bağlantılı 11 sanık hakkında İstanbul'da açılan dava önemli.
Halen devam eden çok çarpıcı bir soruşturma daha var. 15 Temmuz Darbesine destek vermekle suçlanarak tutuklanan ABD İstanbul Konsolosluğu çalışanı Metin Topuz ve ünlü işadamı Osman Kavala, haklarında yakalama kararı çıkarılan CIA'in eski başkan yardımcısı Graham Fuller ile CIA yetkilisi Henri Barkey, Halk Bankası soruşturmasını yürüten ABD'li savcı Preet Bharara ile diğer savcılık yetkilileri, eski CHP Milletvekili Aykan Erdemir ve Osman Zeki Canıtez'in de şüpheli olarak yer aldığı bu soruşturmada 21 kişinin adı geçiyor.
Papaz Brunson davasında ABD'nin yargılamaya en üst düzeyde müdahale etmesi, tehdit ile Brunson'un serbest bırakılmasını ve yargılamanın durdurulmasını istemesi, Türk kanunlarına göre yargılamayı engelleme faaliyeti şeklinde açık bir suç. Bir görüşe göre -kirli ilişkilerinin mahkeme önüne çıkmasına neden olabileceği için davaya bu şekilde müdahale eden- ABD'li yetkililerin de savcılıklarca dava dosyasına dahil edilmesi gerekiyor.
Bu gelişmelere ek olarak, ABD'nin Türkiye'nin parasını ödediği ve üretiminde ortak olduğu F-35 savaş uçaklarını vermekten vazgeçmesi, Türk yetkililerin koruma polislerine silah satılmasını yasaklama vb. gibi diğer bazı adımlar gösterilebilir.
İki tarafın hamlelerinde dikkat çeken bir detay var. ABD'nin çok kaba, karşı tarafa hiç saygı göstermeyen, küçümseyici tavırlarına karşılık, Türkiye temkinli adımlar atıyor. İlişkileri koparmamaya çalışan yumuşak mesajlar vermeye çalışıyor. Bu çaba rahatlıkla gözlenebiliyor.
İLİŞKİLER KOPABİLİR
Türkiye'nin ABD'li iki bakana yaptırım kararı alması şeklindeki misillemesinin son adımını teşkil ettiği süreçte iki ülke arasındaki ilişkilerin her an kopabileceği ihtimali artık sürpriz olarak değerlendirilmiyor.
Suriye'de Afrin operasyonunda Türk askerlerinin ABD askerleriyle çatışma ihtimali her an yaşanabilirdi. Ancak gerçekleşmedi. Fakat 'ilişkilerin kopması ve sıcak çatışmaya girme' ihtimali yine gündemde. Ve giderek güçleniyor.
Liderini barındırdığı Fetö terör örgütü eliyle başaramadığı 'Erdoğan ve AKP yönetimini devirme' girişimi için ABD'nin bu kez doğrudan devreye girdiği dillendiriliyor.
Bir diğer değerlendirme de, Gülen'in iade etmeyen ABD'nin gerekçe olarak, bu terör örgütü ile kendisi arasındaki bağlantıya dair somut delillerin bizzat Gülen'in ağzından Türk yargı makamlarına verilmesinden korktuğu şeklinde.
TÜRKİYE Mİ GÜLEN ÖRGÜTÜ MÜ?..
Bir başka ilginç görüş daha var. Gülen örgütünün 150'den fazla ülkeye yayılmış okulları var. Bu okullar vasıtasıyla ABD'nin o ülkelere nüfuz etme imkanına sahip olduğu biliniyor. Bunun çok sayıda örneği yaşandı. Bu yönüyle örgütün Türkiye'den bile daha değerli olduğu, bu nedenle gözden çıkarılamayacağı ileri sürülüyor. Sadece iki örnek olarak, Özbekistan'daki cemaat okullarında ABD'li ajanların öğretmen adı altında çalıştırıldığının belirlenmesi ve tutuklamaların gerçekleştirilmesi ile Azerbaycan'da cemaat yetkililerinin, çok sayıda ABD'li senatör ve şirket yöneticisini enerji alanında dev işbirliği için Azerbaycan yetkilileriyle görüştürmekte aracı olması gösterilebilir.
ABD için yararlı yabancı
Gülen'in ABD'de süresiz oturum almasında ABD istihbaratının etkili olduğu, oturum başvurusu reddedilmek üzereyken mahkemeye başvuran CIA istihbarat yetkililerinin girişimi sonrası mahkemenin 'Gülen'in ABD için yararlı bir yabancı olduğu' kararına vardığı ve süresiz oturum verdiğinin bir FBI ajanı tarafından mahkeme belgeleriyle ortaya konulduğu da bu bağlamda hatırlanmalı.
ABD-Fetö bağlantılarına dair somut çok sayıda bulgu mevcut. Bu bulgular ışığında ve özellikle Gülen örgütüne ait okulların, çalıştıkları ülkelerde devlet yöneticilerinin çocuklarına kaliteli eğitim verdiği, bu yolla ülke yönetimlerine nüfuz kabiliyeti kazandığı hatırlandığında, ABD açısından bu örgütün Türkiye'den bile değerli olduğu ve vazgeçilemeyeceği görüşü ciddiyet kazanıyor. Bu görüş, Türkiye-ABD arasında yaşanan kriz gelişmelerini de açıklıyor.
Türkiye ile ABD arasında Turgut Özal döneminden beri bir gerilim söz konusu. Ortadoğu'da Batı çıkarlarına hizmet edecek ve ikinci bir İsrail olarak görev yapacak bir Kürt devleti kurma girişimleri, dönemin Genelkurmay Başkanı Eşref Bitlis'in uçağına ABD savaş uçaklarının sataşma manevrası yaptıkları düzeye kadar ulaşmıştı. Ardından Kürt devleti girişimlerine karşı bir çalışma başlatan Türk devletinin en üst düzey yetkilileri başta Cumhurbaşkanı Turgut Özal olmak üzere Devlet Bakanı Adnan Kahveci ile Org. Eşref Bitlis peşpeşe gerçekleşen şüpheli ölümlerle hayatlarını kaybettiler.
PLASTİK/METAL FIRTINA
Türkiye ile ABD arasında tırmanan kriz, yıllar önce yayınlanan 'Metal Fırtına' romanını anımsatıyor. ABD ile Türkiye arasındaki sıcak bir savaşı konu edinen 'Metal Fırtına' şu an belki plastik sertliğinde. Ancak giderek sertleştiği de bir gerçek. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
Paralel yapı-13 Mart (2018) 'İzmir 1 sanık ABD'li papaz Andrew Craig Brunson örgüte yardım ve casusluk' davası
İşte delilleriyle Fetö'nün ABD ajanlığı
Fetö = Kontrgerilla.. ABD ajanlığına yeni deliller
Paralel yapı-ABD bağlantıları
Gülen'den Kongreye şok mektup: Batı'nın hizmetindeyiz, iade etmeyin
Paralel yargıdan şok ses kaydı: Direneceğiz. ABD'yi Türkiye'ye tercih edelim
(05 Ağustos 2018, 14:37)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: