İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Atatürk Havalimanı'nın işgal girişiminde bulunulması ve burada çıkan olaylarda 2 kişinin şehit edilmesine ilişkin 77'si tutuklu 159 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
05.08.2018 12:01 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Atatürk Havalimanı'nın işgal girişiminde bulunulması ve burada çıkan olaylarda 2 kişinin şehit edilmesine ilişkin 77'si tutuklu 159 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
30.07.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'nda yapılan duruşmaya, 77'si tutuklu 137 sanık ve avukatları katıldı.
TBMM ve Milli Savunma Bakanlığı müdafileri ile şehit yakınları ve müştekiler de salonda hazır bulundu.
Mahkeme Başkanı Abdullah Özer'in Yargıtay'a üyesi olmasının ardından oturuma Oktay Güney başkanlık etti.
Duruşma, müşteki ve tanık ifadelerinin alınmasıyla sürdü.
Duruşmada, darbe girişimi gecesi Atatürk Havalimanı'nda tankın önüne yatarak akıllara kazınan Metin Doğan, 'müşteki' sıfatıyla ifade verdi
Müşteki Doğan, evindeki televizyonda olayları gördüğünü ve kendisine en yakın yer olan havalimanına gittiğini anlattı.
Havalimanına gitme nedenini 'insanları sokağa dökmek' şeklinde açıklayan Doğan, şöyle devam etti:
'Fitili ateşleyeyim, dedim. Oraya gittiğimde de eylemim yaklaşık 5-10 dakika sürdü. Kendimi ezdirmek için bayağı çaba harcadım. Tank durunca da kalktım. Kalktığımda da tankın üzerinde 3 asker vardı. En üstteki, uçaksavarla bana nişan almış, bağırıyordu, 'Ateş edeceğim.' diye. Ben de askerde uçaksavar kullanıyordum. Anladığım en iyi silah oydu. O kadar yakın mesafede savurdukları zaman, kan dolu balon gibi patlıyorsunuz. Ne kadar vahşi ölürsem o kadar çok etki gösterir düşüncesiyle o 'Askerim ateş edeceğim.' dedikçe 'Ateş etmezsen senin ta...' diye küfürler ettim. Tank ikinci kez hızlı bir şekilde hareket edince sol paletin altına yattım. Ama ikinci yatışım çok daha korkunçtu. Tank hızlı şekilde bir geldi ben durduğunu anlamadım. Palet omzuma, kulağıma değdi, sonra bir baktım beşik gibi sallanmaya başladı. Orada da ölmeyince tekrar kalktım ve bir baktım 10-12 kişi tankın etrafını sarmıştı. Artık insanlar eyleme tepkisini göstermeye geçmişti, böylece amacıma ulaşmıştım. Bir tek tankı kullanan askerden şikayetçi değilim. Davaya katılmak istiyorum.'
Duruşma arasında, vatandaşlar ile emniyet ve jandarma görevlilerinden yoğun ilgi gören Doğan, AA muhabirinin, 'Sanıklarla 2 yıl sonra karşı karşıyasınız. Neler hissettiniz?' sorusuna şu karşılığı verdi:
'Yüzlerine bakıyorum. Mesele ben 15 yıl önce bir yanlış anlamadan dolayı nezarethaneye konuldum. Suçsuz yere konulduğum için çıldırmıştım, delirmiştim, duvarları yumruklamıştım, her yerimi parçalamıştım. Benim suçum basit bir suçtu, bunlar vatan hainliği ile suçlanıyorlar. İki yılı aşkındır cezaevindeler. Eğer suçsuzlarsa, yemek yememeleri, kendilerine bakmamaları, hayatlarının kaymış olması lazım. Hepsinin çok mutlu olduğunu, gülerek konuştuklarını görüyorum. Çok güzel saç tıraşı olmuşlar, çok bakımlılar. Suçsuz bir insanın psikolojisinin böyle olmaz zaten. Bana uçaksavarla nişan alan kişiden ve tank komutanı varmış, onlardan şikayetçi oldum. Tankı kullanan askerden şikayetçi olmadım. Görmediği, kör bir noktaya yatmıştım. Görmemiş olduğu bir noktada durmuş olduğu için şikayetçi olmadım.'
'3 yaşındaki çocuk bile darbe girişimi olduğunu anlayabildi'
Duruşmada daha sonra darbe girişiminde havalimanında şehit düşen 16 yaşındaki Mahir Ayabak'ın babası müşteki Zahir Ayabak'ın ifadesine geçildi.
Baba Ayabak, bütün sanıklardan davacı olduğunu söyledi. Ayabak, 3 yaşındaki çocuğun bile 15 Temmuz'da darbe girişimi olduğunu anlayabildiğini belirterek, 'Benim 16 yaşındaki oğlum şehit oldu. Bu sanıklar ülkeyi lekelemek için uğraşıyorlar. En ağır cezayı alsınlar. O gece 01.30-02.00'ye kadar oğlumla telefonda konuşuyordum. Arkada ateş sesi vardı. 'Oğlum havaya mı ateş ediyorlar?' diye sordum. 'Yok baba üstümüze ateş ediyorlar.' dedi. Şu anda bu sanıklar tertemiz giyiniyor, yemeklerini yiyerek su içiyorlar. Niye ülkemize böyle hainlik yapıyorlar? Benim oğlum toprak altında.' ifadelerini kullandı.
Duruşma, müşteki ve tanık ifadelerinin alınmasıyla sürdü.
Duruşmaya, diğer müşteki ve tanık ifadeleriyle devam edilmek üzere yarına kadar ara verildi.
31.07.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'nda yapılan duruşmada, havalimanı çalışanları ve polisler tanık olarak dinlenildi.
Duruşmaya SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) yöntemiyle bağlanan Türk Hava Yolları (THY) uçak teknisyeni tanık Sezai Sarı, daha önce Türk Silahlı Kuvvetleri'nde subay olarak görev yaparken FETÖ'cülerin baskısıyla ordudan atıldığını söyledi.
Daha sonra THY'de işe başladığını anlatan Sarı, 'O gece vardiyaya gittiğimde kartımı giriş kapısına bastım. Bir hareketlilik olduğunu anladım. Ordudan atıldığımdan beri bu grubun yaptıklarını takip ediyordum.' dedi.
Sarı, havalimanındaki hangarın karşı tarafında uçak park yerleri olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Başbakanlık uçağını hazırlamam gerekiyordu. Bunun için uçakların olduğu yere gitmiştim. Sol taraftan birkaç insanın bize doğru geldiğini gördüm. Bu sırada havaya doğru atış sesi duydum ama sıkanları görmedim. Daha kalabalık insan grubu gelmeye başladı. İnsanlar birilerini kovalıyorlardı. Tekrar atış sesi geldi. Bu kez insanların üzerine ateş edilmişti. İnsanlara doğru koşmaya başladım. İnsanlara, askerlere doğru gitmemelerini söyleyecektim. Çünkü askerlerde G3 silahı vardı, bu silahın etkilerini bilirim ama insanların üzerinde ne atışlardan koruyucu bir şey ne de karşılık verebilecek silahları vardı. Ben koştuğum sırada bir kez daha atış yapıldı. Yerde iki vatandaşın vurulduğunu gördüm. Bagaj araçlarına yaralıları yükleyip acil bir şekilde revire gönderdik. Sonrasında insanları ikna etmeye çalıştım. Amacım insanları silahlardan uzaklaştırmaktı. Onlar Cumhurbaşkanını korumak için gelmişlerdi ama Cumhurbaşkanı, Devlet Konukevi'ne geçecekti. Bu yüzden onları konukevinin o tarafa götürmeye çalıştım.'
İkna etmeye çalıştığı insanların bazılarının kendisine tepki gösterdiğini ifade eden Sarı, 'Bana 'Sen FETÖ'cü müsün? Niye bizi buradan götürmeye çalışıyorsun?' diye bağıranlar vardı. Onlara FETÖ mağduru olduğumu da anlatmaya çalıştım.' diye konuştu.
'Askerleri teslim olmaya ikna etmeye çalıştım'
Tanık komiser yardımcısı Ali Yıldırım da olay gecesi eşiyle alışverişte olduğunu, haber alınca da hemen görev yeri olan havalimanına gittiğini aktardı.
Havalimanına gittiğinde, askerlerin ana yol tarafında olduğu bilgisini aldığını belirten Yıldırım, şöyle devam etti:
'Sivil gitmiştim. Karşıma 15 tane asker ve bir ZPT aracı çıktı. Binaya girince sivil olduğum için kimliğimi sorguladılar. İçeride, rütbelinin kim olduğunu sordum. Bir albaya yönlendirdiler. Ona, kışlalarına dönmelerini söyledim. Başta beni kale almadı. Bir anons üzerine şubenin önüne gittim. Bu sırada ateş edildiğini duydum. Tekrar o albayın yanına gittim. 'Bir daha ateş ederseniz, biz de size karşılık vereceğiz.' dedim. Vatandaşları etrafta halka yaptım. Oradan çıktılar. Cumhurbaşkanının uçağının geleceği şeklinde bir anons geldi. Vatandaşları alıp kulenin önüne gittim. Kapı kapalıydı, kırıp binaya girdim. Sistemin olduğu odaya yöneldim. Kapı kapalıydı ama içeride askerlerin olduğunu biliyordum. Onları teslim olmaları yönünde ikna etmeye çalıştım. Kalkışmayı başlatanların ve bu yönde emir verenlerin tutuklandığını anlattım. Benim sivil biri olduğumu düşünüyorlardı. Kapının altından polis kimliğimi gösterdim.'
Sistem odasındaki askerlerin çıkmadığını dile getiren tanık Yıldırım, 'Özel harekat polisleri de kapıya geldi. Operasyon yapmaya karar verdik. O esnada içeriden bir ateş sesi geldi. Bir süre sonra bir uzman çavuş teslim oldu. Onu ele geçirince, diğer arkadaşlarını da ikna etmesini söyledim. Sonrasında üst kata çıktım. Bir binbaşı ve 2 askeri öğrencinin de aralarında olduğu 4 kişilik bir grupla karşılaştım. O binbaşı bana silah doğrulttu. Sonrasında onları da teslim aldık. O binbaşı silah doğrultmasaydı daha çabuk çözebilirdik. Teslim aldıktan sonra, halk bunlara saldırmasın diye tişört ayarlayıp giydirdik. En sonda da Şenlikköy karakoluna teslim ettik.' ifadelerini kullandı.
Yıldırım, gördüğü rütbelileri hatırlayıp hatırlamadığının sorulması üzerine, rütbeli askerlerden sanıklar Yusuf Yenihayat, Mustafa Kol ve Ömer Korkut ile bazı askerleri teşhis etti.
Duruşma, tanık beyanlarına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
01.08.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'ndaki duruşmada, tanık ifadeleri alındı.
Olay tarihinde havalimanında yolcu hizmetlerinde çalışan tanık Abdullah Yavuz, Trabzon'dan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşma salonuna bağlanarak ifade verdi.
Tanık Yavuz, 15 Temmuz gecesi 21.30 sıralarında havalimanındaki vardiyasına gittiğini, yarım saat sonra da apron kapısına askerlerin geldiğini anlattı. Askerlerin yanında 2 polis memuru olduğunu, bu polisleri tanımadığını belirten Yavuz, 'Askerler, polislere kuleye gitmek istediklerini söylediler. Bir kısmı bizim olduğumuz bölümde kaldı, bir kısmı ise kuleye gitti. Kuleye gidenlerin içinde bir de albay vardı. Askerler yolcuları belli bir bölümde toplamamı istediler. Birkaç saat sonra özel harekat polisleri ile halk geldi. Onları kuleye yönlendirdik. Benim olduğum yerde bir uzman çavuş vardı. Ona neler olduğunu sorduğumda, bir bilgileri olmadığını söyledi. Salondaki televizyon açıktı, TRT'deki spiker darbe bildirisini okuyordu. Askerler bunu görmüş olabilir ama bir şey söylemediler. Zaten fazla konuşmuyorlardı. Benim olduğum yere gelenlerin içinde er göremedim, hemen hemen hepsi uzmandı.' diye konuştu.
'İkna etmek için askerlerle görüştük'
SEGBİS yöntemiyle beyanda bulunan tanık Mehmet Aziz Gökçe de o dönemde havalimanında emniyet amiri olarak çalıştığını aktardı.
Haber merkezinden bilgilendirilmesi üzerine evinden çıkarak limana gittiğini söyleyen Gökçe, 'Aracımla yola çıktım. Basın Ekspres Yolu'nda 2 tane tank türü araç gördüm. Halkalı lojmanlarından, birlikte görev yaptığım komiseri de alarak limana gittim. Havalimanının normalde giriş yaptığım kapısının kapalı olduğunu gördüm. Aracı VIP yolundaki otoparka koyduk. Limandaki emniyet şube müdürlüğüne gittik. Oradaki arkadaşlarla bir değerlendirme yaptık. Şube müdür yardımcısıyla birlikte yaya olarak nizamiye denilen yere gittik. Askeri araçların orada olduğunu gördük. Bir araç girişten 100 metre kadar içerideyken, diğer araçlar dış taraftaydı. İkna etmek için askerlerle görüştük. O sırada halk geldi. Halkı nizamiyeye yığmaya çalıştık. Orada beklerken, kulenin işgal edildiği bilgisi geldi.' ifadelerini kullandı.
Bilgiyi aldıktan sonra kuleye gittiklerini belirten tanık Gökçe, şöyle devam etti:
'Kule binasının kapısı kapalıydı. Kapıyı açmaları için içeri seslendik. Sanırım bir er vardı, kapının arkasında. Bize, kapının açılması için komutanının gelmesi gerektiğini söyledi. O esnada pasaport şubenin de 50-60 kadar askerle işgal edildiği bilgisi geldi. Bu kez oraya gittim. Kapıda askerleri gördüm. Bir askere, komutanlarının kim olduğunu sordum. Söylediği kişinin yanına gittim. Kendisine durumu anlatarak, askerlerini toplayıp gitmesini, yaptıklarının yanlış olduğunu anlattım. Bu kişinin yarbay rütbesinde biri olduğunu zannediyorum. Kendilerine talimat geldiğini, görevini yapacağını, gitmeyeceğini söyledi. Aramızda sert bir münakaşa geçti. Beni dinlemediler. Koridora doğru ilerledikleri sırada kapıyı açtırıp halkı içeri aldırdım. Halkın baskısıyla askerler içeride sıkıştılar. Sonrasında askerleri dar bir koridora aldık. İkna çalışmaları sonucu çözülmeler başladı. Büyük çoğunluğunun silahlarını aldık. En son rütbeli olduklarını düşündüğüm iki kişi kaldı. Bunlar, talimat gelmeden silahlarını vermeyeceklerini söylediler. Cumhurbaşkanının uçağı geleceği için Devlet Konukevi'ne geçtim. Oradayken, 2 rütbelinin silahlarını hala vermedikleri bilgisi geldi. Özel harekat polislerine durumu bildirdim. Ben konukevinde kaldım, özel harekat polisleri o 2 rütbelinin durumunu halletti. Bizim görevimiz havalimanını askerlerden temizlemekti.'
'Herkesin bir kod adı vardı'
Tanık Murat Ayan da SEGBİS yöntemiyle duruşmaya bağlanıp tanık olarak verdiği ifadede tutuklu sanıklardan Mehmet Duman'ı tanıdığını dile getirdi.
Bolu'da okurken, Mehmet Duman ile 2005-2010 yılları arasında birkaç kez 'cemaat' olarak bilinen örgüt evlerinde düzenlenen yemek organizasyonunda bir araya geldiklerini söyleyen Ayan, 'Bolu'dan sonra İzmir'de sözleşmeli subaylık eğitimi alıyordum. Mahrem imam telefon aracılığıyla bana ulaştı. Karşıyaka'da bir eve gitmemi söyledi. Bu eve gittiğimde de Mehmet Duman ve Enes adlı kişiyle karşılaştım. Yemek yendikten sonra 1 saat kadar sohbet oldu ve ayrıldık. Bu evlerde namaz kılınır, yemek yenirdi. Okul döneminde himmet ya da kurban bağışı gibi şeyler istenmezdi ama işe başlayınca birkaç kez verdim.' diye konuştu.
Ayan, Mehmet Duman'ın avukatının 'Daha önce müvekkil hakkında ifade verdiniz mi?' sorusu üzerine, geçen ay ifade verdiğini söyledi. Ayan, avukatın 'Soruşturma ve dava sürecinden 2 yıl geçti. Bu zamana kadar neden ifade vermediniz?' sorusuna ise 'Korktum' diye yanıt verdi. Sanık Mehmet Duman da söz alarak, çok şaşırdığını ve ömrü boyunca Karşıyaka'ya gitmediğini iddia ederek, tanık hakkında suç duyurusunda bulunacağını belirtti.
Tanık eski üsteğmen Hüseyin Alfidan ise tutuklu sanık Harun Oduncu'nun devresi olduğunu anlattı. Ankara'da eğitim görürken, hafta sonraları Oduncu ile FETÖ tarafından tutulan bir eve gidip geldiklerini ifade eden Alfidan, 'Normalde kursiyerlerin eğitim gördüğü yerde kaldığımız bir yer vardı. İnancımız gereği yapmamız gereken şeyleri yapmak, namaz kılmak ve kitap okumak için o eve gidiyorduk. Aslında Harun ve bir arkadaşlarıyla birlikte ev tutacaktık ama benim maddi durumum el vermiyordu. Ev kimin üstüne tutulmuştu bilmiyorum. Eve gittiğimizde 'abi' diye hitap ettiğimiz kişiler de gelirdi. Bu evde hafta sonları kalırdık, risaleler okur, namaz kılardık. Fetullah Gülen'in de kitapları vardı ama ben onun kitaplarının bir tanesini bile bitirmemişimdir.' dedi.
Tanık Alfidan, sanık avukatlarının 'Kod adınız var mıydı?' sorusuna, 'Kod adım Hasan'dı. Herkesin bir kod adı vardı.' diye yanıt verdi. Alfidan, 'Harun Oduncu'nun kod adı var mıydı?' şeklindeki soruyu ise 'Bilmiyorum' diye cevapladı.
Gelmeyen tanıklar hakkında zorla getirme talebi
Tanık beyanlarının ardından, mahkeme başkanı, 15 Temmuz gecesi Atatürk Havalimanı'ndaki görüntülerin incelenmesi işleminin henüz bitmediğini, beklenen bazı raporların dönüşünün yapılmadığını ve bazı sanıklarda ele geçirilen dijital materyallere ilgili raporun mahkemeye ulaştığını belirtti.
Tanık anlatımları ve gelen raporlara karşı görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, duruşmaya katılmayan tanıklar hakkında zorla getirme kararı çıkarılmasına ve tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar verilmesini istedi.
Duruşmada söz verilen tutuklu sanıklar, aleyhlerine olan tanık beyanlarını kabul etmediklerini söyleyerek, tahliye talebinde bulundu.
Mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi.
02.08.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'nda yapılan duruşmaya, 77'si tutuklu 147 sanık ve avukatları katıldı.
TBMM, Cumhurbaşkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı müdafileri ile şehit yakınları ve müştekiler de salonda hazır bulundu.
Duruşma, dinlenen müşteki ve tanıkların ifadelerine karşı, sanıkların savunmalarının alınmasıyla sürdü.
Sanıklar, aleyhlerine olan beyanları kabul etmediklerini söyleyerek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmada söz alan sanık avukatları da müvekkilleri hakkındaki adli kontrol ile mal varlıkları üzerindeki tedbirlerin kaldırılmasını, dijital incelemesi tamamlanan cihazların iadesini ve tutuklu sanıkların tahliyesini talep etti.
Duruşma yarın, avukatların beyanlarının alınmasıyla sürecek.
03.08.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'ndaki duruşmaya, 77'si tutuklu 151 sanık ve avukatları katıldı.
TBMM, Cumhurbaşkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı müdafileri ile şehit yakınları ve müştekiler de salonda hazır bulundu.
Duruşma, taraf avukatlarının tanık ifadelerine karşı beyanda bulunmasıyla sürdü.
Daha sonra ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, bir kısım sanık savunmalarının beyanlarının birbiriyle çeliştiğini, birinin diğerinin 'darbeye teşebbüsten' haberi olduğu şeklinde ifadeler kullandığını belirtti.
Müşteki ve tanık beyanlarının da sanık savunmalarıyla çeliştiğini ifade eden mahkeme heyeti, havalimanındaki eylemlere ilişkin görüntülerin bilirkişi raporunun henüz tamamlanmadığını kaydetti.
Mahkeme, bu gerekçelerle beraber dosyadaki kamera görüntüleri, dijital materyal incelemeleri, mevcut delil durumu ile istenilen cezaların alt ve üst sınırını dikkate alarak tüm tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar verdi.
Darbe girişiminde Atatürk Havalimanı'ndaki eylemlere ilişkin ham görüntülerin haber ajanslarından ve havalimanı yönetiminden temin edilerek dosyaya gönderilmesi için İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne yazılan müzekkerenin akıbetinin sorulmasına hükmeden heyet, bu görüntülerin bilirkişiye gönderilerek görüntülü rapor düzenlenmesini karara bağladı.
Mahkeme heyeti, duruşmaya gelmeyen bir kısım tanıklar hakkında zorla getirme kararı çıkarılmasına, bir kısım tanıkların ise ifadesinin alınması için yazılan talimat dönüşlerinin beklenmesin karar vererek, duruşmayı 8 Ekim'e erteledi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca hazırlanan 708 sayfalık iddianamede, şehitler Mahir Ayabak ve Zekeriya Bitmez 'maktul', 46 kişi 'mağdur' ve 129 kişi 'müşteki' sıfatıyla yer alırken, suçtan zarar görenler arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 65. Hükümet ve TBMM bulunuyor.
Tüm sanıkların 'Anayasa'yı ihlal', 'TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs', 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 'örgüte üye olma' suçundan da 15'er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, bazı sanıklar hakkında 'kasten öldürme', 'öldürmeye teşebbüs etme', 'kamu kurumu faaliyetini cebir veya tehdit kullanarak engellemek', 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma', 'hava ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma', 'konut dokunulmazlığı ihlali', 'silahla tehdit', 'kasten yaralama', 'mala zarar verme' suçlarından 15 yıl ila 1 kez ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezaları talep ediliyor.
'Hava sahasının kontrol altına alınması istendi'
İddianamede, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında darbeci askerler tarafından İstanbul'da uluslararası uçuşlara açık bulunan Sabiha Gökçen ve Atatürk havalimanlarının işgal edilmek istendiği anımsatılarak, Avrupa yakasındaki Atatürk Havalimanı'nın işgal girişiminde 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'na bağlı birlikler ve Hava Harp Okulu'na bağlı bir grup askerin görev aldığı belirtiliyor.
Darbe girişimini planlayan askerler tarafından uluslararası hava alanları uçuşlara kapatılarak, hem Türk vatandaşlarının yurt dışına çıkışlarını engellemek hem de ülke giriş çıkışlarını kontrol altına almak istendiği kaydedilen iddianamede, ayrıca uçuşların kontrol edildiği 'Smart Kule' diye tabir edilen kontrol kulesinin de darbeci askerler tarafından zapt edilerek, hava sahasının kontrol altına alınmasının istendiği vurgulanıyor.
İddianamede, işgal eylemini gerçekleştirmeye çalışan sanıkların 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'ndan çıkış yaptıkları anlatılarak, söz konusu tugayda yapılan darbe girişiminin planlandığı toplantılara katılan sanık eski Yarbay Serbülent Eken ve sanık eski Albay Ömer Korkut'un, Atatürk Havalimanı'nın işgalinden sorumlu olarak görevlendirildikleri kaydediliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-22 Aralık (2017) 'İstanbul 159 sanık Darbe/Atatürk Havaalanının İşgali' davası
(05 Ağustos 2018, 12:01)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: