Bazı çevreler tarafından başörtüsü yasağı sebebiyle işlendiği ısrarla ileri sürülerek hükümetin ve müslümanların karalanmak istendiği, ancak daha sonra Ergenekon eylemi olduğu ortaya çıkan Danıştay saldırısında, şok edici bir ayrıntı ortaya çıktı. Danıştay sanıklarından İsmail Sağır´ın ´fuhuş için başkasına kadın tedarik etmek´ suçundan Mut Asliye Ceza Mahkemesi´nde yargılandığı ve 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldığı ortaya çıktı.
Hani türban içindi? Danıştay saldırganı pezevenk çıktı
Bazı çevreler tarafından başörtüsü yasağı sebebiyle işlendiği ısrarla ileri sürülerek hükümetin ve müslümanların karalanmak istendiği, ancak daha sonra Ergenekon eylemi olduğu ortaya çıkan Danıştay saldırısında, şok edici bir ayrıntı ortaya çıktı. Danıştay sanıklarından İsmail Sağır´ın ´fuhuş için başkasına kadın tedarik etmek´ suçundan Mut Asliye Ceza Mahkemesi´nde yargılandığı ve 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldığı ortaya çıktı.
İki davanın birleştirilmesinden sonra birinci Ergenekon davası kapsamında önümüzdeki günlerde sorgulanacak olan Sağır´la ilgili bilgiler, Silivri Cezaevi Müdürlüğü tarafından başsavcılığa gönderilen dilekçede yer aldı. Söz konusu yazıda Sağır´a 2008 yılında verilen hapis cezasının 2009´da Yargıtay tarafından onandığı ve kesinleştiği bildirildi. Cezaevinden sorumlu savcılığın, hükümlü olduğu için Sağır´a vasi atanması konusunda başvuruda bulunduğu ancak henüz atamanın gerçekleşmediği kaydedildi. İsmail Sağır hakkında cezaevi müdürlüğü tarafından Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı´na gönderilen yazının Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ne iletilmesi istendi. Müdürlüğün dilekçesi savcılık aracılığıyla mahkeme dosyasına girince Sağır´ın fuhuşla ilgili mahkumiyeti de ortaya çıkmış oldu. 17 Mayıs 2006´da Danıştay 2. Dairesi´ne yönelik silahlı eylem ve 5-10 ve 11 Mayıs 2006 tarihlerinde Cumhuriyet Gazetesi´ne yönelik bombalı eylemlerin gerekçesi başörtüsü gösterilmişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Alparslan Arslan´la birlikte 9 şüphelinin dini saikle eylemleri gerçekleştirdiğini iddia etmişti. ( Milliyet)
Umutlarını pezevenk provokatörlere bağlayan Kontrgerillacılar
Ergenekon Terör Örgütü´nün amaçlarından biri ´kaos ortamı oluşturacak eylemler yapmak´. Bu cümleyi en iyi anlatan eylem de Danıştay saldırısıdır. Cinayet gününü ve ardından cenaze töreninde yaşananları hatırlamakta fayda var. Özellikle Kocatepe´de kılınan cenaze namazında yaşananları... Cami avlusunda toplanan kalabalık, ´Türkiye laiktir laik kalacak, kahrolsun şeriat´ sloganları atıyordu. Hükümet üyeleri, sanki cinayetin failleriymiş gibi saldırıya maruz kalıyordu. Bazı bakanların korumalar eşliğinde koşmaları hala hafızalardaki yerini koruyor.
Milliyet ve Hürriyet: ´Laikliğe kurşun, türban kararı veren yargıçlar vuruldu.´
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer: ´Saldırı laik cumhuriyete. Neden olanlar tutum ve davranışlarını yeniden gözden geçirmeli. Laikliği çeşitli biçimlerde yorumlayarak, içini boşaltıp demokrasiyi, dolayısıyla devlet rejimini yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.´
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç ve rektörler komitesi: ´Bütün bu gelişmeler laik Cumhuriyet´e yönelen tehlikenin ne denli vahim boyutlara ulaştığının açık bir göstergesidir.´
Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan: ´Saldırı türban kararından ötürü. Toplumsal mutabakatı bozanlar suçludur. Onlar kendilerini biliyor.´
CHP lideri Deniz Baykal: ´Siyasete kan bulaşmıştır. Başbakan, ektikleri zehirli tohumlar kanlı zakkumlarını açınca muhalefeti suçluyor. Sorumluluktan kurtulamaz, Başbakan hezeyan içinde. Bir an önce Türkiye´yi nereye sürüklemekte olduğunu görsün, aklını başına alsın.´
Kuvvet komutanları: Törene katılmayan kuvvet komutanları Sıhhiye Orduevi´nden Danıştay´ın önüne kadar yürüyüş yaptılar. Askerler, bazı vatandaşlar tarafından alkışlarla karşılandılar. Bu sırada, Atatürk´ün ordusu, şeriatın korkusu sloganı atıldı.
Danıştay, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay başkanları ve başsavcılar: Orduya darbe çağrısı yaptılar. Anıtkabir´den sonra saldırının gerçekleştiği binaya geldiler. Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu´nun okuduğu ortak metinde, Bu saldırı dolayısıyla, yargı dışında da laik, demokratik devlet düzenini koruma görevleriyle yükümlü olanlara, bu görevlerini tekrar hatırlatıyoruz.´
Cenazeye katılan kalabalık: Cenazede hükümete protesto. Tören için Danıştay´a gelen Bakan Abdullah Gül, Hükümet istifa sloganlarıyla karşılandı. Kalabalık, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarını ise alkışladı. Türkiye laiktir, laik kalacak, Mollalar İran´a ve Hükümet istifa sloganları atıldı. Bakanlar Çiçek ve Şener darp edildi. Halkın, cenaze töreninde bakanlara gösterdiği tepki konusunda Demirel, Büyük infiale kapılmış halkın ne zaman ne yapacağı konusunda yorum yapmak mümkün değildir. dedi.
Danıştay üyesi Er davanın Ergenekon´la birleşmesine rağmen müslümanları suçlamaya devam etti
Danıştay üyesi Salih Er, saldırının somut deliller sebebiyle Ergenekon davasıyla birleştirilmesine rağmen müslümanların işi olduğunda ısrar etmişti. Danıştay saldırısında bir üyelerini kurban veren Danıştay camiasından bazılarının ya şaşkınlıkla ya da yüksek olasılıkla kasten söylediği sözler hukuk tarihine kara bir leke olarak geçti. Saldırıyı anmak için düzenlenen ve bazı yüksek yargı organlarının başkanlarının da katıldığı törende kürsüye gelen Danıştay 5. Dairesi Başkanı Salih Er, Yargıtay´ın, Ergenekon ve Danıştay dosyalarının birleştirilmesi kararını yok saymıştı. Er, saldırının rejime yönelik olduğu görüşünde ısrar ederken, ´şeriatçı´ diye nitelendirdiği basına ve hükümete ağır ithamlarda bulunmuş, Danıştay´ın ´Cumhuriyet´in niteliklerine sahip çıktığı için hedef olarak seçildiğini´ iddia etmişti: Türkiye´de türban sorunu yokken bu konuyu kaşıya kaşıya günümüze taşıyanlar, bu saldırı karşısında bugün de düşünmelidirler. Salih Er, Ergenekon ve tetikçi Alparslan Arslan arasında irtibat kurulmasından da rahatsız olmuş, şöyle diyordu: Öte yandan, katilin geçmişi, söylemleri üzerinden sonuca varmayı yeterli görenler bilgi kirliliği ve yönlendirmeler karşısında düşünce pencerelerini biraz daha aralamalıdırlar. Danıştay hakimi konuşmasına devamla gece gördüğü bir düşü dinleyicilere aktarması ve ardından Başbakan´ı ´hukukun üstünlüğünü tanımaya´ çağırması hayretle karşılanmış ve ´siyasete girip halka güvenmek yerine cüppelerine gizlenerek muhalefet yapmaya çalışanlar giderek halktan ve gerçeklerden kopuyorlar, düşlere sarılıyorlar´ yorumlarına sebep olmuştu.
Düşünde el atmadığı konu kalmadı
Salih Er, Danıştay saldırısında azmettirici olmakla suçlanan Ergenekon sanıklarını ´devlete hizmet etmiş kişiler´ olarak tanımladı: Dün bir düş gördüm. Ülkemin savcıları, insan onuruna sahip çıkıyorlar, soruşturmaların gizliliği konusunda büyük duyarlılık gösteriyorlardı. Sabahın erken saatlerinde evlerinin arandığı, devlete yıllarca hizmet etmiş kişilerin gözaltına alınma sürecinde örselenmiş ruhların bırakıldığı dönemleri kınıyorlardı. Hukukun üstünlüğüne inanan bir Türkiye gördüm. Ülkemin Başbakanı Danıştay`a sahip çıkıyor, türban kararından sonra `Bunlar bu gidişle evin içine de karışacaklar`, `Efendi bu senin işin değil, Diyanet`in işi`, `Yasamada, yürütmede bazı adımları atarız ama yargıdaki adımı bizim atmamız mümkün değil. Açık konuşuyorum, Danıştay`da bir çok engelle karşı karşıyayız` diyenleri hukukun üstünlüğünü tanımaya çağırıyordu. Ülkemin Başbakanı, yargı kararlarına saygı duymayı herkesin içine sindirmesi gerektiğini söylüyor, Can Dündar`ın dediği gibi `saldırganlığa zemin hazırlamamak için Başbakan nasıl konuşmalı`nın dersini veriyordu. Ülkemin savcıları, insan onuruna sahip çıkıyorlar, soruşturmaların gizliliği konusunda büyük duyarlılık gösteriyorlardı. Sabahın erken saatlerinde evlerinin arandığı, anlatımların yandaş basına aktarıldığı, devlete yıllarca hizmet etmiş kişilerin göz altına alınma sürecinde örselenmiş ruhların bırakıldığı, ceplerinde kalbi kırık ömürler ve tansiyon hapıyla dolaşmaların yaratıldığı dönemleri kınıyorlardı. Geleceğin Türkiyesi soruşturmasının savcısı, insan onurunu güvence altına alan bütün kuralların, insan hakları kapsamında olduğunun dersini veriyordu. Namusun yalnızca kadınlarda bulunması gereken bir değer olmadığı, kadınlarımızın, genç kızlarımızın töre cinayetlerine kurban gitmediği, Güldünya`nın, Şemse`nin, nicelerinin adının soğuk mezar taşlarına yazılmadığı, pervasız esintili sabahlarda çocukların örselenmediği, ırk, renk, etnik köken, uyruk, din, cinsiyet ya da cinsel yönelim ayrımının olmadığı, etnik ve kimlik baskının yapılmadığı, yaşı bir gecede büyütülüp idam edilen gençlerin bulunmadığı, `asmayalım da besleyelim mi` diyenlerin devlet büyüğü muamelesi görmediği, borsanın, doların, silah, ilaç sanayinin emperyal güçlerin egemen olmadığı, özelleştirme adı altında rant transferlerinin yapılmadığı, Cumhuriyet`in özellikle son yıllarda elden çıkarılan kazanımlarının gerçek sahiplerine, halka döndürüldüğü, korku tünelinden özgürlüğün aydınlığa çıkan, sorunlarını demokratik parlamenter rejim içinde çözün, hukukun üstünlüğüne inanan bir Türkiye gördüm. Bu düş Obama`nın düşü değil, bizim düşümüz. Ulaşmak uzun soluklu olsa da bu düşün gerçekleşeceğine ben inanıyorum. Biliyorum ki, sizler de inanıyorsunuz. Bu inancımızı bir kez daha paylaşmak üzere Anıtkabir`e, Mustafa Kemal`e gidelim.
Düş görenlere acı gelen gerçek: Saldırgan Allah´ın değil meğer Ergenekon´un askeriymiş
Başta dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Sayın Baykal, yine belli medyanın yayın yöneticileri, başyazarları, kendilerini Cumhuriyet´in asıl evlatları gören yazarları, o saldırının ardından neler demişlerdi, hatırlayınız... Saldırgan Allah´ın askeriydi, cinayeti başörtüsü için işlemişti. Laikliğin nasıl bir tehdit ve tehlike altında olduğu artık besbelliydi. Ehli vatan, ehli laik susacak mıydı? AK Parti iktidarı artık ayağını denk almalıydı. Falandı.. filandı.. Kırık plak yine dönüyordu... Şimdi ne oldu? Meğer saldırgan Ergenekon´un askeriymiş. Babası bile Evet, oğlumu Ergenekoncular kullandı, ilaç verdiler, hipnoz ettiler. demeye başladı.
Danıştay üyesi Çölaşan saldırganlar tekbir getirmediği halde getirtti
Danıştay daire başkanı Salih Er´in, Yargıtay´ın olayın türban işi olmayıp fiili ve hukuki irtibatlar sebebiyle Ergenekon Terör Örgütü işi olma olasılığını yüksek görüp davaların birleştirilmesini istemesini bile görmezden gelerek saldırganlara dokunmaması ve soruşturmayı yerden yere vurması şaşırtsa da aslında şaşırtmıyor. Bu konuda kafa karıştıran ilk örnek daha saldırının hemen peşinden gelmişti. Saldırıya uğrayan Danıştay heyetinde yeralan Tansel Çölaşan´ın katil Alparslan Arslan´ın saldırıyı türban için yaptığını Allah´ın askeriyim dediğini ve Allahuekber şeklinde tekbirler getirerek kurşun yağdırdığı şeklinde basına verdiği iddiasının heyette yeralan diğer Danıştay üyesi Ayfer Özdemir tarafından yalanlanması Tansel Çölaşan ne yapmak istiyor? sorusunu sordurtmuştu ister istemez. Yargı camiası içinden Sabih Kanadoğlu, Emin Ağaoğlu, Özdemir Bozok, Muammer Aydın ve daha bir çok örneği verilebilecek yargı elemanlarının Ergenekon soruşturmasına iyi niyetli olmadığı kesin olan eleştirileri ile Ergenekon Terör Örgütü´nün aslında yargı camiasına örgütsel veya en azından sempatizan düzeyinde ne kadar sızmış olduğu görülebiliyor. İtalya´daki Gladio soruşturmasına giderek daha çok benzemeye başlayan Ergenekon soruşturması, en büyük direnişi tıpkı orada olduğu gibi burada da yargı camiasından görüyor.
Çölaşan saldırının Ergenekon´la birleştirilmesine de karşı çıktı
Eski Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan´ın Danıştay saldırısı ile Ergenekon davasının birleşmemesi yönünde görüş açıkladığını hatırlatan Danıştay sanıklarından Osman Yıldırım, Bunlar hakkında davayı faili meçhule götürmeye çalışmaktan dava açılmalıdır. Ama her ne hikmetse açılmıyor. dedi.
Meyhaneden dinci örgüt üyeliğine
Danıştay saldırısı sanıklarından Osman Yıldırım, saldırının ardından arkadaşlarının bir barda içki içtikleri sırada gözaltına alındıklarını söyledi. Yıldırım, ´Bu kişileri radikal dinci ilan edip Müslümanları kötülediler´ dedi.
Hakim´den Arslan´a: Bu nasıl bir dindarlıktır ki; cinayete ve bombalamaya giderken barlardan adam topluyorsun?
İki gün önceki sorgusunda, anne ve babasına küfreden Alparslan Arslan, hakimlerin ustaca hazırlanmış soruları karşısında tıkandı kaldı. İşine gelmeyen sorularda sustu, biraz sıkışınca ´Allah, kitap, peygamber, din, iman´ demeye başladı. Bir gazetecinin ifadesiyle Alparslan Arslan, ´deli taklidini çok iyi yapabilecek kadar akıllı biri´. Arslan´ın konuşması, çelişkilerle dolu. En büyük çelişkisi dindar olduğunu göstermek için kullandığı cümlelerde ortaya çıkıyor. Bir ara mahkeme başkanı Bu nasıl bir dindarlıktır ki; cinayete ve bombalamaya giderken barlardan adam topluyorsun? diye soruyor. Duruşmanın sonunda Osman Yıldırım´ın avukatının sorduğu sorular Arslan´ı iyice kızdırıyor. Bağırarak masayı yıkarken Allah´a, peygambere ve babasına öyle küfürler ediyor ki, insanın kanı donuyor.
Ergenekon Savcıları: Danıştay saldırısının türbanla ilgisi yok
Ergenekon savcıları, iddianamede Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet´in bombalanması eylemleri ile Ergenekon arasındaki hukuki ve fiili bağlantıları sıralayıp ´Örgüt yöneticileri saldırılardan sorumlu´ kanaatini dile getirdi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay saldırısı ve Ergenekon arasında hukuki ve fiili irtibatlar bulunduğunu belirterek iki davayı birleştirdi. Birleştirmeye neden olan hukuki ve fiili bağlantılar ile savcıların ilginç tespitleri Ergenekon iddianamesinde ayrıntılarıyla yer almıştı. Ergenekon savcıları, bağlantılar arasında Danıştay saldırısının ´türban´ ile bir ilgisi olmadığını vurgulayarak ´Alparslan Arslan ve diğer şüphelilerin kişisel yaşamları, eylemlerin iddia edildiği şekli ile türban örtüsü ile ilgili ilgisi olmadığını göstermektedir´ tespitinde bulundular.
Danıştay saldırısı Ergenekon örgütünün eylemi
Danıştay sanığı Osman Yıldırım, ikinci Ergenekon davasındaki itiraflarıyla Ergenekon´u açıkça ifşa etmişti: Ergenekon, Cumhuriyet´e bomba atma işini bana verdi. Danıştay suikastı işini Alparslan Arslan´a verdi. Başbakan´a suikast işini de Atabeyler´e verdi. İkinci Ergenekon iddianamesinde de, Danıştay saldırısı ´örgüt eylemi´ olarak gösterildikten sonra Danıştay ve iddia edilen Ergenekon terör örgütü arasındaki fiili bağlantılar şöyle sıralandı:
1) Parmak izi tespiti ve Fikret Emek´in bombaların kendisine ait olduğu beyanına göre 39 adet el bombası ve bunlar ile benzer/aynı kafile numarası taşıdığı tespit edilen Cumhuriyet´e atılan bombanın Oktay Yıldırım ve Fikret Emek ile bağlantısının maddi delili bulunmuştur.
2) Oktay Yıldırım ve Fikret Emek´in Ergenekon yöneticileri Muzaffer Tekin, Veli Küçük ve örgüt üyesi bulunan diğer şüpheliler ile hiyerarşik bağlantısı tespit edilmiştir.
3) Alparslan Arslan´ın Ergenekon yöneticilerinden Muzaffer Tekin ile bağlantısı telefon görüşmeleri maddi deliller ve diğer delillerle sabittir.
4) Alparslan Arslan´ın Ergenekon Terör Örgütü´nün diğer üyeleri ve VKGB gibi sivil toplum örgütü ile bağlantısı telefon görüşmeleri, aramalarda elde edilen doküman maddi delilleri ve diğer deliller ile sabittir.
5) Alparslan Arslan ve diğer şüphelilerin kişisel yaşamları hakkındaki tespitlere göre, söz konusu eylemlerin iddia edildiği şekli ile türban ile ilgili olarak, kendi görüşlerine göre türban aleyhine karar veren kurumlara ders vermek amacını taşımadıklarını göstermektedir.
6) Alparslan Arslan´ın kendisine Ergenekon tarafından verilen görev ve görevi yerine getirmesi ile önemli yerlere geleceği, çalışmasına gerek kalmayacağı şekilde maddi rahata kavuşacağı vaadi ile eylemlere katıldığı, Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, Tekin İrşi ve İsmail Sağır´ın münhasıran maddi çıkar vaadi ve beklentisi için eylemlere katıldıkları açıkça anlaşılmaktadır.
7) Osman Yıldırım, yukarıda anlatılan nedenlerle Cumhuriyet Gazetesi saldırıları konusunda itibar edilen beyanlarında, kendisinin Veli Küçük ve Ergenekon ile bağlantısını kabul etmiş, Cumhuriyet Gazetesi saldırılarının Veli Küçük ve Muzaffer Tekin´in talimatı ve Muzaffer Tekin´in verdiği bombalar ile gerçekleştirildiğini beyan etmiştir.
Saldırıyı türbana bağlayan eski DGM hakimi Ergenekon´la bağı bir türlü kuramamış itirazları da reddetmişti
Bir üyenin hayatını kaybettiği kanlı Danıştay baskını ve Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalar ilişkin davayı, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi karara bağlamıştı. Sanık avukatlarından Mehmet Ener´in bütün itirazlarına rağmen, mahkeme Danıştay davası ile Ergenekon soruşturması arasında bağlantı bulunmadığını, işaret ederek dosyayı karara bağlamıştı. Emekli Mahkeme başkanı Orhan Karadeniz kararında ardından yaptığı açıklamalarda, Ergenekon soruşturması ile Danıştay davası arasında bağlantı kuramadıklarını, Ergenekon soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz´ün bağlantıyı gösteren herhangi bir belge göndermediğini açıklamış, Öz´ün bağlantıyı gösteren kanıtları içeren yazı yazdığı ortaya çıkınca da hatırlamadığını söylemişti.
Başbakan´a küfreden savcı da Ergenekon bağlantısını ısrarla görmezlikten gelmişti
Katil Alparslan Arslan, ısrarlı bir şekilde cinayeti cami avlusuna atmak istiyordu. Sağlık sorunları bulunan ihtiyar bir adamı ´şeyh´ yaptılar. Ama kısa sürede Alparslan Arslan´ın gerçek yüzü ortaya çıktı. Cinayeti birlikte planladığı arkadaşları öyle dindar görüntülü kimseler değildi. Kimi şarapçı, kimi silah kaçakçısıydı. Üstelik, saldırı planını birahanede yapmışlardı. Üstünde çıkan kimlikler, kayıtlara geçen telefon trafiği, iş ilişkileri, takip ettiği davalar, hepsi ulusalcı kesime işaret ediyordu. Muzaffer Tekin başta olmak üzere Ergenekoncularla yakın ilişkileri vardı. Ne yazık ki medyaya yansıyan, aylarca tartışılan bu konular mahkeme sürecine, davaya, duruşma salonuna yansımadı. Çünkü bir davada bu tür iddiaları gündeme getirecek isim savcılardır. Bu davanın savcısı ilginç bir isimdi. Başbakan Erdoğan´a ve bürokratına küfre varan sözleri sarf eden biriydi. Savcı Salim Demirci´nin Youtube´a düşen konuşmalarını duymayan kalmadı. Demirci´nin saldırıdaki Ergenekon bağlantısını görmesi mümkün olmadı tabii. Kararı veren mahkemenin başkanı değişti, savcı da farklı bir görevde.
Abdullah Harun
(16 Ocak 2010, 14:51)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Danıştay saldırısının Ergenekon davasıyla birleştirilmesi manşetlerimiz
Danıştay soruşturması sil baştan