Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde 'yurtta sulh konseyi' üyelerinin de yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davaya devam edildi.
14.07.2018 13:58 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde 'yurtta sulh konseyi' üyelerinin de yer aldığı 224 kişinin yargılandığı davaya devam edildi.
09.07.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, yakınları, müştekiler ve avukatları katıldı.
Duruşmada, esasa ilişkin savunma yapan sanıklardan Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli eski yüzbaşı Fazlı Özşahin, 14 Temmuz'da yarbay Halit Kazancı'nın kendisini arayıp tatbikat yapılacağını bildirdiğini, ardından Mehmet Aytaç ile görüştüklerini, son dönemde alınan istihbarata binaen koruma ve güvenlik tatbikatı icra edeceklerini öğrendiğini öne sürdü.
Özşahin, tatbikat için Akıncı Üssü'nde olacaklarını da Aytaç'dan öğrendiğini iddia ederek, Akıncı'ya gidip yarbay Kazancı'dan detayları öğrenmek istediklerini, onun da kendilerine Genelkurmay'a saldırı olacağını, burada koruma görevi yapacaklarını söylediğini ileri sürdü.
Saat 21.20'de Genelkurmay Başkanlığına geldiklerini anlatan Özşahin, burada faaliyet alanlarına dağıtıldıklarını söyledi.
Özşahin, yeni gelmişken güney nizamiye bölgesinden silah sesleri duyduğunu ancak görev yerini bırakıp oraya bakmaya gidemediğini ifade ederek, bir süre sonra yakınlardan da silah atışları yapıldığını belirtti.
Mehmet Aytaç'ın güney nizamiyeyi takviye etmesini istemesi üzerine buraya geçtiğini dile getiren Özşahin, bu bölgedeyken Genelkurmay Başkanı'nın tahliye edildiğini gördüğünü ancak şüphe duyacak bir tablo olmadığını savundu.
Karargahın güneybatı köşesinde, Eskişehir yolu kenarında sivil hareketliliği gördüğünü ve sivillerin karargaha girdiği haberi geldiğini anlatan Özşahin, neler olduğunu görmek için yaklaştığında başına taşlar geldiğini öne sürdü.
Özşahin, bir ağaç altına çöktüğünü belirterek, bu sırada park halindeki bir aracın önüne ateş edilmeye başlandığını söyledi.
Bir askerin omzundan yaralandığını ifade eden Özşahin, yanına gelen arkadaşlarından Mehmet Emin Tüzel ile bir odaya girip kapıyı kapattıktan sonra burada beklediklerini iddia etti.
Özşahin, odada ne kadar kaldıklarını hatırlamadığını iddia ederek, öğlen saatlerinde de polislerce teslim alındıklarını bildirdi.
Mutlak itaat anlayışı içinde hareket ettiğini, hiç kimseye emir vermediğini, verilen emirleri yerine getirdiğini savunan Özşahin, suçlamaları reddetti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde esasa ilişkin savunmasına devam eden Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli eski yüzbaşı Fazlı Özşahin, suçlamaları kabul etmeyerek beraat talebinde bulundu.
Özşahin'den sonra, mahkemece verilen sıraya göre savunma yapmaları için huzura çağrılan sanıklar, henüz hazır olmadıklarını belirterek ek süre talep etti.
Duruşmaya, yarına devam edilmek üzere ara verildi.
10.07.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, yakınları, müştekiler ve avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan sanık eski binbaşı Güven Keskin, daha önceki beyanlarını kabul etti.
Darbe girişiminin yaşandığı dönemde Kara Kuvvetleri Komutanlığında görev yaptığını belirten Keskin, mesai sonrası eve gittiğini, saat 22.30 sıralarında amiri yarbay Mehmet Aydın'ın arayıp çağırdığını söyledi.
Başika'da görevli tankçı subay ve astsubayların değişimiyle ilgili bir iş olduğunu düşündüğünü ve durumu garipsemediğini savunan Keskin, 23.30 civarında kuvvet karargahına giriş yaptığını bildirdi.
Keskin, amiri Aydın'ın terör saldırısı olacağını söylediğini ve onun emriyle kamuflajını giydiğini dile getirerek, daha sonra 2 No'lu nizamiyeye geçtiğini, burada da 1-2 saat bekledikten sonra odasına çıktığını anlattı.
Nizamiyede Genelkurmay'a saldırı olduğuna yönelik duyumları öğrendiğini ileri süren Keskin, ilerleyen saatlerde bir albayın emri doğrultusunda takviye amacıyla helikopterle Genelkurmay'a götürüldüklerini kaydetti.
Keskin, 03.06'dan önce Genelkurmay Başkanlığında yaşanan ölüm olaylarından da sorumlu tutulduğunu ve bu nedenle hakkında 53 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istendiğini anımsatarak, ancak o sıralarda hala kuvvette olduğunu, Genelkurmay Başkanlığına ise 04.00'te gittiğini, bu yüzden suçu işlemiş olma ihtimali bulunmadığını öne sürdü.
Genelkurmay'a gittiğinde tankçıların yanına gidip ne olduğunu sorduğunu, onların da birlikten çıkıp buranın emniyetini almak için geldiklerini söylediğini iddia eden Keskin, daha sonra Ayyıldız bahçesi denilen alanda 09.00'a kadar beklediğini bildirdi.
Keskin, hiçbir kapalı mekana girmediğini de ileri sürerek, sabah saatlerinde yanına gelen, sonradan Genelkurmay 2. Başkanı'nın koruma ekibinden olduğunu öğrendiği sivil kıyafetli kişilerin, komutanların rehin tutulduğunu, birazdan da özel kuvvetlerin operasyon yapacağını bildirdiğini anlattı.
Bahçedeki diğer kişilerle konuştuklarını ve bu bilgiyi nereden aldıklarını sivil kıyafetli askerlere sorduklarında, Korgeneral Zekai Aksakallı ile irtibat halinde olduklarını söylediklerini savunan Keskin, daha sonra Aksakallı'nın telefonla arandığını belirtti.
Aksakallı'nın da bazı bilgiler aktardıktan sonra tüm tankların boşaltılıp emrinin beklenmesini söylediğini öne süren Keskin, bu sayede gerçeği öğrendiğini iddia etti.
Keskin, Aksakallı Paşa'nın emri doğrultusunda hareket ettiklerini ve bir süre sonra polis noktasına gittiklerini söyledi.
Kimseden darbeye yönelik emir alıp, kimseye bu yönde talimat vermediğini, başka birliğin emrine girmediğini, asker ya da sivil bir kimseye veya araca ateş açmadığını savunan Keskin, FETÖ ile bağının da bulunmadığını ileri sürdü.
Keskin, beraat talebinde bulundu.
Sanık eski binbaşı Asım Şanöz de savunmasında suçlamaları kabul etmedi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde eski binbaşı Asım Şanöz, esasa ilişkin savunmasına devam etti.
Darbe girişiminin yaşandığı dönemde Genelkurmay Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğünde yurt dışı plan subayı olan Şanöz, 15 Temmuz'da evine gittiğini, otururken yaşanan gelişmelerden haberdar olduğunu söyledi.
Şanöz, birlikte çalıştığı bir arkadaşının 00.41'de mesaiye çağrıldıklarını bildirmesi üzerine, Genelkurmay Başkanı'nın karargahta olduğunu ve ihtiyaç nedeniyle çağrıldığını düşündüğünü savunarak, 02.00'de beylik tabancası da olmaksızın sivil şekilde kışlaya gittiğini belirtti.
Kışlaya giriş yaptığı sırada bunun başarısız bir darbe girişimi olduğunu bildiğini iddia eden Şanöz, 'Bu bile karargaha darbe amaçlı gitmediğimin açık emaresidir.' ifadesini kullandı.
Şanöz, Genelkurmay Başkanı'nın kışlada, görevinin başında olduğu ve o çağırdığı gerekçesiyle kışlaya gittiğini öne sürerek, darbeye katılmak istese erkenden birliğine gitmiş olacağını savundu.
Genelkurmay'a gittikten sonra odasına geçtiğini, ardından neler olduğunu öğrenmeye çalıştığını ifade eden Şanöz, 'Karargaha saldırı ihtimali olduğunu, herkesin emniyet için silah aldığını öğrendim. Silah seslerini duyunca ben de silah aldım. Odaya geçmek üzereyken Genel Sekreterlik katından gelen silah sesleri ve bağrışmalar üzerine komuta katından çıktım. Sonrasında tekrar odama gittim. 04.30'dan 10.00'a kadar odamda bekledim. 10.00'da da kışlayı terk ettim.' diye konuştu.
Genelkurmay'da bulunduğu sırada yaptığı şeylerin darbe faaliyeti olmadığını ileri süren Şanöz, yasal olmayan emir ve talimat almadığını da savundu.
Şanöz'ün beraat talep ettiği duruşma yarına ertelendi.
11.07.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, yakınları, müştekiler ve avukatları katıldı.
Duruşmada esasa ilişkin savunma yapan sanık eski öğretmen yarbay Halis Ahmet Özer, 15 Temmuz öncesinde 5 yıl Genelkurmay Başkanı'na danışmanlık ve metin yazarlığı yaptığını anlattı.
Özer, 14 Temmuz'da oğlunun apandisit ameliyatı olduğunu ve GATA Hastanesi'nde tedavi gördüğünü, 15 Temmuz akşamı da eşinin oğlunun yanında refakatçi kaldığını bildirdi.
Küçük oğlu ile evde bulunduğu sırada eşinin saat 22.27'de arayıp Genelkurmay nizamiyesinde çatışma yaşandığını ve çok sayıda yaralının hastaneye getirildiğini söylediğini aktaran Özer, bunun üzerine televizyonu açtığını ve haberleri izlediğini kaydetti.
Özer, Başbakanın kalkışma açıklamasını dinlediğini, bu açıklamayı küçük bir grubun başarısız bir girişimi olarak değerlendirdiğini iddia etti.
Yine de karargahı aradığını ancak kimsenin telefonlara cevap vermediğini öne süren Özer, böyle bir ortamda telefonların açılmamasını da normal karşıladığını savundu.
Özer, eşinin, hasta yakını olan personelin de görev yerlerine çağrıldığını ileri sürerek, kendisinin de çağrıldığını değerlendirdiğini bildirdi.
15 Temmuz'da protestolara destek vermiş
Oğluyla ilgilenirken uyuya kaldığını ve saat 01.00 civarı karargahtan çağrıldığını, bunun üzerine aynı birimde çalıştığı binbaşı Asım Şanöz'ü de alarak yola çıktığını anlatan Özer, yolda protestocuları gördüğünde aracın klaksonunu çalarak protestolara katıldığını söyledi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın da görevi başında olduğunu düşündüğünü, yolda giderken bu durumla alakalı nasıl bir metin yazacağını hesap ettiğini iddia eden Özer, karargaha saat 02.01'de girdiğini ileri sürdü.
Özer, karargaha gitmenin askeri sorumluluğu olduğunu, gitmekte bir sakınca görmediğini savundu.
'Genelkurmay Başkanımız ve amirlerimin emirleri doğrultusunda yasal görevimi yerine getirmek için karargaha gitmem son derece doğaldır.' diyen Özer, iddia edildiği üzere karargaha darbe girişimine katılmak maksadıyla gitmediğini öne sürdü.
Herhangi kanunsuz bir eylemde bulunmadığını belirten Özer, amirleri ya da başka bir asker şahıstan yasal olmayan bir emir de almadığını ifade etti.
Özer, ilk fırsatta kışlayı terk etmeye çalıştığını da iddia ederek, 16 Temmuz'da değil 2 Ağustos'ta mesaiye gittiğinde gözaltına alınıp tutuklandığını söyledi.
FETÖ ile bir bağı bulunmadığını ileri süren Özer, tahliye ve beraatini talep etti.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, darbe girişiminin yaşandığı dönemde Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli sanık eski teğmen Hasan Sevimli, esasa ilişkin savunmasını yaptı.
Sevimli, 15 Temmuz'da aynı taburda görev yaptığı Turgay Er'in arayıp 'Tatbikat var, gel.' demesi üzerine kışlaya gittiğini söyledi.
Öğlen Turgay Er ile görüştüğünü, tatbikatın Akıncı Üssü'nde yapılacağını söylediğini, akşam da gelmesini emretmesi üzerine emri yerine getirdiğini öne süren Sevimli, üste kıyafetlerini giydikten sonra otobüsle ayrıldıklarını anlattı.
Albay Fırat Alakuş'un araçtayken Genelkurmay Başkanlığına terör saldırısı olabileceğini, bu yüzden Genelkurmay Başkanı ve karargahın emniyetini alacaklarını söylediğini iddia eden Sevimli, güney nizamiyeden giriş yapıp sonra kuzey nizamiyeye geçtiğini kaydetti.
Sevimli, nizamiye çevresinde beklediğini, bu sırada Kara Kuvvetleri Komutanı'nın giriş yaptığını, ilerleyen saatlerde de Muhafız Alayından bir tabur askerin geldiğini bildirdi.
Hakan Sevimli, 01.00-02.00 saatleri arasında sivillerin geldiğini gördüğünü, küfür ve hakaret edildiğini, ancak nereden geldiğini bilmediği silah sesi sonrası dağıldıklarını söyledi.
Bir ara güney nizamiyeye gittiğini, burada yanına gelen sivillerin su istediğini ve darbe ifadesini orada onlardan ilk kez duyduğunu öne süren Sevimli, tekrar kuzey nizamiyeye geçtiğini, beklemeye devam ettiğini öne sürdü.
Birkaç saat sonra grup komutanın emriyle çağrıldıklarını belirten Sevimli, kandırılıp tuzağa düşürüldüklerini söylediğini, birazdan gelecek savcıya teslim olacaklarını ilettiğini kaydetti.
Sonrasında da polislere teslim olduklarını anlatan Sevimli, tatbikat maksadıyla Turgay Er'in emri üzerine Akıncı Üssü'ne gittiğini iddia etti.
Darbe girişimiyle alakalı bir fiilde bulunmadığını, kimseye ateş etmediğini öne süren Sevimli, 'Olay günü emniyet maksatlı kuzey nizamiye bölgesinde bekledim. Onun dışında kanunsuz hiçbir faaliyette bulunmadım.' diye konuştu.
Sevimli, beraatini istedi.
Duruşma yarına ertelendi.
12.07.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, yakınları, müştekiler ve avukatları katıldı.
Sanıklar, duruşmada esasa ilişkin savunma yapmaya devam etti.
Genelkurmay Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğünde oryantasyon eğitiminde bulunan sanık eski yarbay Hüseyin Hakan Öcal, savunmasında, FETÖ üyesi olduğuna yönelik iddiaları reddetti.
Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı albay Orhan Yıkılkan tarafından darbe girişiminde bulunulacağı yönünde erken saatte bilgilendirildiği ve Genelkurmay Başkanını konutundan kaçırma görevi verildiği iddiasını reddeden Öcal, 'Bu bir zan, iftiradır.' dedi.
Öcal, 'Bana Orhan Yıkılkan tarafından bir bilgilendirme yapılmamıştır. İddia edilen konuttan kaçırma olayı da gerçekleşmemiştir.' ifadelerini kullandı.
Genelkurmay Karargahına giren Özel Kuvvetler Komutanlığı personeline yol gösterdiğine yönelik iddiayı da kabul etmeyen Öcal, kışla içi, karargah ve komuta katında kimseye yol göstermediğini savundu.
Darbe girişiminde Genelkurmay Karargahı'nda bulunma sebebinin fazla mesai olduğunu, önceki günlerde de geç saatlere kadar çalıştığını iddia eden Öcal, daha sonra olayların içinde kaldığını öne sürdü.
Öcal, darbe girişiminin yaşandığı gece karargah binası dışına çıkmadığını, bulunduğu yerde de herhangi bir ölüm olayı yaşanmadığını söyledi.
'Darbe teşebbüsü esnasında hiçbir yere, bilerek veya bilmeyerek yanlış bir yönlendirme ya da muhakemeyle dahi gitmedim.' diyen Öcal, o gece silahının bulunmadığını da kaydetti.
Duruşmaya, öğle arası verildi.
Duruşmada sanık eski yarbay Hüseyin Hakan Öcal'ın esasa ilişkin savunmasını tamamlamasının ardından tutuksuz sanık E.E. savunma yaptı.
E.E, 21.30 sıralarında Uluslararası Cari Harekat Merkezi amiri kurmay albay Osman Kardal, kurmay yarbay Recep Yıldız, kurmay binbaşı Erhan Metin ve yüzbaşı Sedat Taşkın'ın Silahlı Kuvvetler Harekat Merkezine geldiğini söyledi.
Kardal'ın Genelkurmay Karargahı'na terör saldırısı ihbarı alındığını, kimsenin harekat merkezini terk etmemesini, tuvalete dahi çıkılmamasını söylediğini belirten E.E, televizyon ve bilgisayarları kapattırıldığını ifade etti.
Kardal'ın telefonlara bakılmamasını ve kimsenin aramamasını da emrettiğini anlatan E.E, Metin ve Taşkın'ın da masalarının arasında gezerek kendilerini kontrol ettiğini bildirdi.
'Emirlere uymayanı yakarım'
E.E, Osman Kardal'ın ilerleyen saatlerde TSK'nın yönetime el koyduğunu, kendisinin de daire başkanı olarak atandığını belirterek, 'Emirlere uymayanı yakarım.' dediğini söyledi.
Herkesin şaşkın olduğunu ve masalarında oturmaya devam ettiklerini dile getiren E.E, Kardal'ın TSK'nın başka bir yerden yönetildiğini, bu yüzden burada oturup bekleyeceklerini bildirdiğini de anlattı.
E.E, 00.30 civarında evrak bilgi güvenliği kısmına gittiğini, burada görevli astsubay S.K'nin yanında bulunan Erhan Metin'in mesaj çekmeye çalıştığını iddia etti. S.K'nin, bu mesajın buradan çekilemeyeceğini söylediğini, kendisinin de bunu teyit ettiğini belirten E.E, Erhan Metin'in, kendisinin muhabereci olduğunu bildiği için mesajın muhabere merkezinden çekilmesini emrettiğini bildirdi.
Osman Kardal'ın 'Emirlere uymayanı yakarım.' ifadesinden de çekindiği için muhabere merkezine yöneldiğini anlatan E.E, yanındaki Mustafa Duygulu ile astsubay Hüseyin Ömür'e, 5 yıldır muhabere merkezinde çalışmadığını, sistemi unuttuğuna dair şeyler söylediğini savunarak, buna rağmen muhabere merkezine girilmeye çalışıldığını kaydetti.
Merkezin kapılarının kapalı olması ve zorlamalarına rağmen açılmaması üzerine mesajı göndermeden tekrar harekat merkezine gönderildiğini belirten E.E, görev yerine geçtiğini dile getirdi.
E.E, harekat merkezine 07.20 civarı nefes almalarını zorlaştıran bir gaz yayıldığını, bunun üzerine üst kata, koridora çıktıklarını ifade ederek havanın temizlenmesinin ardından çalışma yerlerine döndüklerini kaydetti.
Bu sırada havacı bir binbaşının harekat merkezine geldiğini ve Erhan Metin ile konuştuktan sonra elindeki MP5 silahı dolaba kilitlediğini belirten E.E, sonrasında da darbecilerin teslim olduklarına yönelik haberlerinin gelmeye başladığını belirtti.
E.E, Osman Kardal'ın görünürden kaybolduğunu, vardiya amiri Armağan Ustael'in de savcıların numarasını bulmasını emrettiğini ve bu emri yerine getirdiğini dile getirdi.
Armağan Ustael'in 17.30 civarında harekat merkezini boşaltacaklarını, polislerin geldiğini ve nizamiyeye gideceklerini söylemesi üzerine tek sıra halinde çıktıklarını belirten E.E, gözaltına alındığını ancak 19 Temmuz'da serbest bırakıldığını kaydetti.
E.E, 2 Kasım'da tekrar gözaltına alındığını ve 10 Kasım'da adli kontrol şartıyla yine serbest bırakıldığını, hala askeriyedeki bir birimde astsubay rütbesiyle görev yaptığını söyledi.
Herhangi bir suç işlemediğini savunan E.E, beraatini istedi.
Darbe girişimine ilişkin mesajları kendisinin göndermediğini savundu
Sanık eski astsubay Hüseyin Ömür de daha önce yaptığı savunmasını kabul ettiğini kaydetti.
Ömür, darbe girişiminin yaşandığı dönemde General Amiral Şube Müdürlüğünde işlem astsubayı olarak görev yaptığını belirterek, 15 Temmuz'da akşam geç çıkacak servis planlamasını yaptığı için mesaide bulunduğunu öne sürdü.
İşlerine devam ederken binbaşı Mustafa Duygulu'nun yanına gelip gün içerisinde bir mesaj göndermeye çalıştığını ancak problem olduğunu belirterek yardım istediğini iddia eden Ömür, astsubay E.E. ve Duygulu ile muhabere merkezine indiklerini ancak merkezin kapısının kapalı olduğunu anlattı.
Ömür, muhabere merkezinin kapılarını zorladığı iddiasını reddederek bir işlem yapmadan şubeye döndüğünü, 115 numaralı odaya geçtiğinde ise dışarıdan gelen sesleri duyduğunu belirtti. Bu sırada bir merminin bir karış yanından geçtiğini öne süren Ömür, koridora çıktığını ifade etti.
Ömür, 06.30-07.00 civarı güney nizamiyeden çıkmaya çalıştıklarını ancak güvenli olmadığı gerekçesiyle izin verilmediğini, öğlen ise kuzey nizamiyeden çıkmaya çalıştıklarını kaydetti. Kuzey nizamiyeden çıkmalarına da izin verilmediğini, bunun üzerine kapıdan atladığını belirten Ömür, sonra da polis kolejinin olduğu tarafa geçtiğini iddia etti.
'Darbeyle alakalı bir emir göndermedim. Emir de almadım. Mesajların gönderildiği odaya da hiç gitmedim.' diyen Ömür, tüm suçlamaları reddederek beraatini istedi.
Tutuksuz sanık H.Y'nin de esasa ilişkin savunma yaptığı duruşma, yarına ertelendi.
13.07.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, sanıklar, yakınları, müştekiler ve avukatları katıldı.
Sanıklar, duruşmada esasa ilişkin savunma yapmaya devam etti.
Eski korgeneral İlhan Talu'nun emir astsubayı sanık Bayram Aydemir, 'Korgeneralin emir astsubayı olduğum için oradan ayrılamayacağımdan, darbe gecesi oradaydım. Bu yüzden hakkımda ağırlaştırılmış müebbet istenmiştir.' diye konuştu.
FETÖ ile bir bağı olmadığını ileri süren Aydemir, kısa savunması sonrası beraatini istedi.
Barış İçin Ortaklık Eğitim Merkez Komutanı sanık eski kurmay albay İlyas Bilgiş ise iddianame ve savcının esasa ilişkin mütalaasında maddi hatalar bulunduğunu iddia etti.
İsmi sözde atama listesinde olduğu için şüpheye dayalı tutuklandığını öne süren Bilgiş, bu listeye göre MEBS'te aynı rütbeyle görevlendirildiğini ancak iddianamede Gümrük ve Dış Ticaret Müsteşarlığında görevlendirildiğinin yazıldığını söyledi.
Genelkurmay karargahında meydana gelen darbe faaliyetleriyle alakalı herhangi bir girişiminin olmadığını, Genelkurmay'da dahi bulunmadığını savunan Bilgiç, 'Benim kışlam Genelkurmay'a 3 kilometre uzaktadır. Bütün faaliyetleri Genelkurmay'dan ayrıdır. Ben ve hiçbir personel Genelkurmay'a gitmemiştir. Hiçbir personel de Genelkurmay'a gelmemiştir. Darbe gecesi hiçbir araç gereç de dışarı çıkarılmamıştır.' ifadelerini kullandı.
Bilgiş, 20 Ekim 2016'da darbeci olduğu için değil, tutuklu olduğu için TSK'dan ihraç edildiğini belirtti.
FETÖ ile bir bağı bulunmadığını da iddia eden Bilgiş, tahliyesini talep etti.
Eski ÖKK personeli Akyar'ın savunması
Sanık eski Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli İlyas Akyar da 15 Temmuz'da mesai bitiminde albay Murat Korkmaz'ın yanına çağırıp üs komutanın emri ve amirlerinin bilgisi doğrultusunda bir görev icra edileceğini, yeri ve saatini daha sonra bildireceğini söylediğini anlattı.
Murat Korkmaz'ın emri doğrultusunda akşam saatlerinde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na gittiklerini kaydeden Akyar, üstlerini giyindikten sonra buldukları Korkmaz'ın koruma ve güvenlik tatbikatı için Genelkurmay'a gideceklerini söylediğini öne sürdü.
Akyar, araç tahsis edilmediği için kendi aracının da bulunduğu bir konvoyla yola çıktıklarını, Meclis civarında polislerin ikazıyla durdurulduklarını savunarak, Korkmaz'ın onlarla görüştüğünü bildirdi.
Bu görüşmesinin ardından yolun açıldığını ancak kendilerinin geride kaldığını ve yolun tekrar kapatıldığını dile getiren Akyar, telefonla görüştükleri, durumun karışık olduğunu belirten Korkmaz'ın alaya dönmelerini söylediğini aktardı.
Akyar, Muhafız Alayı'na döndüğünü, iddianame ve mütalaada belirtildiğinin aksine o gece hiç Genelkurmay'a giriş yapmadığını savundu.
Darbe girişimi olduğunu sonradan öğrendiğini ve Korgeneral Zekai Aksakallı'nın emirleri doğrultusunda darbecilere karşı koyduklarını düşündüğünü ileri süren Akyar, 02.30 civarı darbe girişimine katılanlara karşı Konya yolundaki bir akaryakıt istasyonunda toplanan gruba dahil olduğunu söyledi.
Akyar, Genelkurmay'a hiç girmediğini tekrarlayarak, sabaha kadar darbeye karşı koyan grupla birlikte olduğunu iddia etti.
Suçlamaları kabul etmeyen Akyar, beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya, sanık eski binbaşı İsmail Aydın'ın yaptığı savunmanın ardından öğle arası verildi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın korumalarından sanık eski astsubay İsa Akın savunma yaptı.
Akın, Genelkurmay Başkanının koruması olarak darbe girişimiyle hiçbir alakası olmadığını ve savcının mütalaasındaki suç isnatlarını kabul etmediğini söyledi.
Koruma müdürü binbaşı Yakup Ata, izinde olduğu için yerine Astsubay Muharrem Uzun'un baktığını anlatan Akın, o gün Genelkurmay Başkanının 20'den fazla koruma personelinin görev yaptığını bildirdi.
15 Temmuz'da olağan mesaisine devam ettiğini, 20.25'te çıkış yapılacağının söylendiğini ancak çıkışın iptal olduğunu ifade eden Akın, bunun üzerine karargaha döndüğünü belirtti.
Akın, 20.58'de koruma odasından makam katına çıktığını ve diğer korumalardan astsubay Mahir Eser'i değiştirdiğini ifade ederek, bazı korumaların güney nizamiye bölgesinde beklediğini, 21.15'te ise anormal durumların yaşanmaya başladığını öne sürdü.
'Çekiç' alarm durumuna geçildiğini dile getiren Akın, bu sırada olanlardan habersiz makam katında bulunduğunu söyledi.
Akın, Genelkurmay Başkanı emir astsubayı Şener Doğrugören'in, emir subayı Levent Türkkan'ın ortalıkta kimsenin bulunmaması ve odalarına girmesi emrini ilettiğini kaydetti.
Bunun üzerine alt kattaki odaya indiğini bildiren Akın, 21.20'de tekrar makam katına çıktığını, burada ismini sonradan öğrendiği albay Doğan Öztürk ve Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin komuta katına geldiğini gördüğünü bildirdi.
'ÖKK personeline nezaret etmedim'
Akın, Levent Türkkan'ın tatbikat olduğunu söylediğini belirterek, ÖKK personeline nezaret ettiği yönündeki suçlamayı kabul etmedi.
İsa Akın, 21.25'te korumaların da makam katına çıktığını ifade ederek, korumaların ne olduğunu anlamaya çalıştığını, herkesin koruma müdürlüğü yapan Muharrem Uzun'dan emir beklediğini ileri sürdü.
Uzun'un, albay Ramazan Gözel'in tatbikat olduğunu söylediğini ve korumaların aşağıda beklemesini istediğini iddia eden Akın, bu ifade sonrası korumaların da ÖKK personeli makam katındayken alt kattaki odaya geçtiğini dile getirdi.
Akın, kendisi, Mahir Eser ve Uzun'un makam katında kaldığını, bu sırada Eser'in yanına gelip emir subayı Levent Türkkan'ın Hulusi Akar'a silah doğrulttuğunu gördüğünü söylediğini ve 'Ne yapacağız?' diye sorduğunu aktardı.
Bunu Muharrem Uzun'a ilettiklerini, onun da 'Kendi adamlarımıza mı sıkacağız?' dediğini öne süren Akın, Eser'in bunu diğer korumalara iletmek için alt kata indiğini bildirdi.
Akın, Ramazan Gözel'in 'Silah sesleri geliyor nizamiyeden. Ne oluyor bak.' demesi üzerine bir ara dışarı çıktığında nizamiyede bulunan ÖKK personelince yakınına doğru ateş açıldığını, bunun üzerine de karargah binasına döndüğünü kaydetti.
Bu sırada Kara Kuvvetleri Komutanının geldiğini görmediğini, koruma Bülent Aydın'ın şehit edilmesi olayına da şahit olmadığını iddia eden Akın, içeride de koruma Burak Akın'ın vurulmuş olduğunu, geldiğinde ona yardım ettiğini ileri sürdü.
İsa Akın, kendisi de dahil korumaların derdest edildiğini ve sonra da serbest bırakıldığını öne sürdü.
'Oradaki korumalardan sadece ben olanları sorguladım.' şeklinde iddiada bulunan Akın, 22.40 gibi Mahir Eser'in yanına gitmek için karargahtan çıkmak istediğini ancak darbecilerce bacağından vurulduğunu söyledi.
Akın, vurulduktan sonra 23.40 civarı Burak Akın ile GATA'ya götürüldüğünü bildirdi.
O gün Genelkurmay Başkanını ne olursa olsun koruma endişesi taşıdığını ve bunun için hareket ettiğini öne süren Akın, 'Demek ki diğer korumalar gibi bir şeyler yapmamamız gerekiyormuş.' diye konuştu.
18 Temmuz'da gözaltına alındığını ve sonrasında tutuklandığını bildiren Akın, beraat talebinde bulundu.
Duruşma, pazartesi gününe ertelendi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 224 sanık (ilk 221) Darbe Ana (Çatı) Yapılanması' davası
(14 Temmuz 2018, 13:58)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: