Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahı'ndaki eylemlerle ilgili 243 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
23.06.2018 12:43 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Jandarma Genel Komutanlığının Beştepe Karargahı'ndaki eylemlerle ilgili 243 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
11.06.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada sanık eski üsteğmen hakim Hasan Abazaoğlu hakim karşısına çıktı.
Sanık Abazaoğlu, 15 Temmuz döneminde Jandarma Genel Komutanlığında Personel Yönetim Bilgi Sistemi'nde yazılım mimarlığı yaptığını ifade ederek, olay günü nöbetçi olduğunu söyledi.
Darbe girişiminin yaşandığı gece çalışmalarını tamamlayıp 22.00 gibi mesaiden ayrılmak üzere zemin kata indiğini ancak alışılmışın dışında hareketlilik olduğunu belirten sanık Abazaoğlu, ne olduğunu öğrenmek için yöneldiği harekat merkezinden bir grubun çıkış yaptığını gördüğünü anlattı.
Abazaoğlu, bu gruba ne olduğunu sorduğunu, onların da 'büyük bir terör saldırısı ihbarı dolayısıyla hareket merkezini boşalttıklarını, toplantı salonunda bilgilendirme yapılacağını ve oraya gittiklerini' söylediklerini öne sürdü.
Toplantı salonuna gitmek istediğini ancak telefonla girmek yasak olduğu için aracına bırakmak amacıyla otoparka indiğini ileri süren Abazaoğlu, eşini araması gerektiğini düşünerek tekrar telefonunu alıp iç bahçeye çıktığını kaydetti.
Sanık Abazaoğlu, iç bahçenin de kalabalık olduğunu, kamuflajlı kişiler bulunduğunu, konuşmalarda siber saldırı ve terör saldırısı ifadelerini duyduğunu iddia etti.
Uçak ve silah sesleri duyması üzerine daha güvenli olduğu gerekçesiyle otopark bölgesinde beklediğini, aracına geçtiğini öne süren Abazaoğlu, Bodrum 2'deki otoparkta telefon çekmediği için zaman zaman çıkıp telefonuna baktığını, eşi ve arkadaşlarıyla konuştuğunu anlattı.
Abazaoğlu, kalkışma haberlerini gördüğünü de belirterek, 06.00'ya kadar çoğunlukla aracında kaldığını, silah sesleri azalınca da odasına çıktığını öne sürdü.
Silah sesleri kesildiği an odasından dışarı baktığını, iç bahçedeki polislere eliyle işaret ettiğini ve zemin kata inerek teslim olduğunu söyleyen sanık Abazaoğlu, o gece eline silah almadığını, kullanmadığını, ateş etmediğini savundu.
İddiaların aksine FETÖ/PDY üyesi olduğunu da kabul etmeyen Abazaoğlu, örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock'u da kullanmadığını ileri sürdü.
Silahı montajla vermişler
Abazaoğlu, herhangi bir suç işlemediğini savunarak, 15 Temmuz'da nöbet esnasında tesadüfen bu olaylarla karşılaştığını öne sürdü.
Savunmasının ardından o gece Jandarma Genel Komutanlığındaki fotoğraf ve güvenlik kamerası görüntüleri gösterilen Abazaoğlu, fotoğraf ve görüntülerin çoğunu kabul etmedi.
Abazaoğlu, bazı görüntülere ilişkin de 'Ben olabilirim ama görüntüleri kabul etmiyorum.' dedi.
Sanık Abazaoğlu, kendisi olduğunu kabul etmediği kişinin, bazı görüntülerde silahlı, bazılarında ise silahsız olduğunu belirterek, o gece silah taşımadığını savundu.
Mahkeme başkanının, kamera görüntüleriyle ilgili, 'Fotomontajla silah tutturulabilir mi?' şeklindeki sorusu üzerine Abazaoğlu, 'Tabii çok kolay.' diyerek yanıt verdi.
Sanık Abazaoğlu, tahliye talebinde bulundu.
Sanık eski astsubay Veli Yırtık da evde otururken terör saldırısı olduğu gerekçesiyle Jandarma Genel Komutanlığına 22.45 gibi gittiğini söyledi.
Orta bahçe denilen bölümde birinin, kalabalığa bağırarak terör saldırısı nedeniyle silah alınmasını istemesi üzerine görev şuuruyla bir MP5 aldığını öne süren Yırtık, 'Vazife şuuruyla hareket ederken kendimi çatışmanın içinde buldum.' dedi.
Sonrasında polise sığındığını savunan Yırtık, o gece kimseye ateş etmediğini ileri sürdü.
Yırtık, önceki ifadelerini kötü muamele altında verdiğini, bu yüzden huzurdaki beyanlarının kabul edilmesini isteyerek tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Duruşmada eski üsteğmen Ahmet Selçuk Tezcan'ın savunması alındı.
Savunmasının büyük bölümünü, soruşturma aşamasında alınan ifadelerinin baskı altında alındığı ve kötü muamele gördüğü iddiaları üzerine kuran Tezcan, bu nedenle de önceki beyanlarını kabul etmediğini dile getirdi.
Tezcan, olay gününe ilişkin beyanlarında, Kara Harp Okulunda gördüğü kurs nedeniyle 18 Temmuz Pazartesi günü yapılması planlanan sınavla ilgili sanıklardan eski üsteğmen Mustafa Alper Ateş'i aradığını, Ateş'in kendisine karargaha terör saldırısı olabileceğini söylemesi üzerine Jandarma Genel Komutanlığı'na gittiğini belirtti.
Kışla içinde beklediği sırada silah alınması emri verildiğini, bunun üzerine silah aldığını öne süren Tezcan, iddianameye de yansıyan 'Sıkıyönetim ilan edildi.' şeklindeki açıklamayı duymadığı öne sürdü.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da kanunsuz bir işe karışmadığı ve FETÖ üyesi olmadığını beyan eden Tezcan, 'Hiçbir zaman ByLock kullanmadım. FETÖ'nün okullarına, dershanelerine gitmedim. Gazete ve dergilerine abone olmadım. Yardım kuruluşlarına hiçbir ad altında para yardımında bulunmadım.' diye konuştu.
Sanık Tezcan, 'Bu menfur olayı planlayanların, olaylardan bihaber olanları da olayların içine çektikleri açıktır. Olay günü kanunsuz bir emir almadım, vermedim. Silah kullanmadım. Hakkımda iddia edilen suçlamaların düşürülmesini istiyorum.' ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı tepki gösterdi
Tezcan'ın, olay günü yaşadıklarına ilişkin savunmasını kısa tutması ve çapraz sorgusunda kendisine yöneltilen sorulara, 'Hatırlamıyorum.' ve 'İfadelerim baskı altında alındı.' şeklinde cevaplaması Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın tepkisini çekti.
Başkan Köksal, 'Burada bir saat kendine işkence yapıldığından bahsettin, onları hatırlıyorsun. O gece yaşadıklarını kısaca anlattın. 15 Temmuz'da yaşadıkların iki dakika mı? Sence tutarlı bir savunma mı yaptın?' diyerek sanık Tezcan'a tepki gösterdi.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
12.06.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, eski üsteğmen Mehmet Akif Şeker'in savunması alındı.
Üniversiteden İngilizce bölümünü okuyarak mezun olduğunu, daha sonra Jandarma Genel Komutanlığınca açılan sınavlara girdiğini kaydeden Şeker, ihraç edilmeden önce yurt dışı kurs plan subayı olarak görev yaptığını belirtti.
Olay günü iş yoğunluğu nedeniyle mesaiye kaldığını ifade eden Şeker, 'O gece karargahta kalmış olmamın sebebi iddia edildiği gibi darbe kalkışmasına katılmak değil, işlerimin yoğunluğu sebebiyle mesaiye gitmiş olmamdır. Yanlış yerde, yanlış zamanda bulundum.' diye konuştu.
Akşam saatlerinde karargahta hareketlilik yaşanmaya başladığını ve neler olduğunu anlamak için saat 22.30'da odasından dışarı çıktığını savunan Şeker, bir yüzbaşının kışlaya terör saldırısı olabileceğini söylemesi üzerine silah aldığını kaydetti.
Şeker, iddianamede, Albay Güven Şağban ve astsubay Ali Bedir'i rehin alınması olaylarından sorumlu tutulduğunu ancak bu suçlamaları kabul etmediğini dile getirdi. Olay gecesi üzerinde bulunan silahı kimseye doğrultmadığını iddia eden Şeker, kimsenin rehin alınmasında da rolünün bulunmadığını öne sürdü.
Üzerine atılı FETÖ üyeliği suçlamasını da kabul etmeyen Şeker, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
İzletilen kamera kayıtlarını kabul etmedi
Sanık Şeker'in savunmasının ardından olay gününe ait kamera kayıtları izletileceği belirtildi.
Görüntülerin kendisine izletilmesine gerek olmadığını söyleyen Şeker, kayıtları daha izlemeden kabul etmediğini bildirdi.
Buna rağmen, duruşma salonunda gösterimi yapılan silahla ateş edildiği, müştekilerin rehin alınarak götürüldüğü görülen kamera kayıtları hakkında tekrar beyanları sorulan Şeker, kayıtlardaki kişinin kendisi olmadığını ve kendisine hiç benzemediğini iddia etti.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal, 'Bunun her tarafı sensin.' ifadesini kullandı.
Duruşmaya öğle arası verildi.
18.06.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, eski yüzbaşı Selim Baran savunma yaptı.
Baran, olay günü mesainin ardından evine gitmesine rağmen iş yoğunluğu nedeniyle karargaha döndüğünü ve çalışmaya başladığını, bir süre sonra kışla içinde bir hareketlilik yaşandığını aktardı.
Neler olduğunu sorduğu bazı askerlerin terör saldırısı olabileceğini söylediklerini iddia eden Baran, güvenlik amacıyla silah alarak beklediğini, Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarından sonra da olayların darbe girişimi olduğunu anladığını kaydetti.
Sanık Baran, 'Darbeyi önceden bilmediğimi ve gecenin ilerleyen saatlerinde başbakanın açıklamalarından öğrendiğimi savunmamda belirttim. Bu nedenle hakkımdaki darbe suçlamalarının düşürülmesini talep ediyorum.' ifadelerini kullandı.
İddianamede yer alan ByLock kullandığına ilişkin tespiti kabul etmediğini belirten eski yüzbaşı Baran, Mor Beyin yazılımı nedeniyle mağdur olanlar olduğunu, kendisinin de ByLock'u kullanmadığını savundu.
İddianamede, sanık Baran'ın '0532 738 XX XX' numaralı hat üzerinden 13 Ekim 2014 tarihinden itibaren ByLock kullandığı belirtiliyor.
'Darbe girişimini FETÖ yaptı'
Olay tarihinden önce Jandarma Genel Komutanlığında Personel Plan ve Yönetim Daire Başkanlığı Kıdem ve Sicil Şube Müdürlüğü emrinde Astsubay Kısım Amiri olan eski yüzbaşı Yahya Yangun, yaklaşık 4 yıldır karargahta görev yaptığını belirtti.
İddianamede yer alan darbe girişimini önceden bildiğine yönelik suçlamayı kabul etmediğini söyleyen Yangun, akşam evine giderken savaş uçaklarının alçaktan uçuş yaptığını gördüğünü, internetten de boğaz köprülerinin kapatıldığını öğrendiğini beyan etti.
Yangun, terör saldırısı olabileceğini düşünerek karargaha tekrar döndüğünü aktararak, internete tekrar baktığında, 'Bir grubun askeri kalkışma yaptığı' şeklindeki haberleri gördüğünü, bundan kısa bir süre sonra da kışla içinde çatışma çıktığını kaydetti.
Çatışma nedeniyle dışarı çıkamadığını öne süren Yangun, 'Darbe girişimiyle alakam yoktur.' diye konuştu.
Kışlaya girişinde sanıklardan eski kurmay yarbay Yusuf Köz'ü de gördüğünü bildiren sanık Yangun, 'Yusuf Köz'ün darbecilerden olduğunu değerlendirdim.' ifadelerini kullandı.
Yangun, sabah saatlerine kadar silah kullanmadan, kanunsuz bir işe karışmadan beklediğini savunarak, mahkeme heyetinden beraatini istedi.
Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın, 'Darbe girişimini kim yaptı?' ve 'FETÖ elebaşı karşında olsa ne yaparsın?' sorularına Yangun, 'Tabii ki darbe girişimini FETÖ yaptı. Elebaşı karşımda olsa adalete teslim ederdim.' dedi.
Savunma yapan eski üsteğmen Vasfi Dinçer de üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini belirterek, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmada, eski yüzbaşı Veli Köse savunma yaptı.
Olay tarihinde Jandarma Genel Komutanlığında istihbarat subayı olarak görevli olduğunu anlatan sanık Köse, mesleğe astsubay olarak başladığını, 2006'da girdiği subaylık sınavlarını kazanarak görevini sürdürdüğünü beyan etti.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz akşamı bir subayın kendisini aradığını ve görev olduğunu söylediğini ileri süren Köse, bunun üzerine kışlaya gittiğini belirtti.
Birliğe girişinden bir süre sonra çatışma yaşandığını ancak neler olduğunu bilmediğini savunan Köse, güvenli bir bölgeye geçerek beklemeye başladığını, sabah kışla dışından yapılan ateş sonucunda yaralandığını dile getirdi.
Köse, darbe girişiminde bulunmadığını savundu.
İddianamede, ByLock kullanımına ilişkin tespitler olduğunu belirten eski yüzbaşı Köse, programın kullanımına ilişkin delillerin MİT tarafından elde edildiğini söyleyerek, 'MİT'in böyle bir araştırma yapmaya yetkisi yoktur.' ifadesini kullandı.
Köse, telefon hattı üzerinden 12 Ekim 2014'den itibaren ByLock kullandığı, program aracılığıyla iletişim sağladığı kişilerin kimliği ve programa giriş şifresi de belirlenmesine rağmen programı kullanmadığı iddiasını sürdürdü.
Darbe girişimine ilişkin, 'Olayların içinde kaldım. Silah almadım, kimseye ateş etmedim. Olaylar esnasında yaralandım.' diye konuşan eski yüzbaşı Köse, mahkeme heyetinden tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan sanık eski albay Arif Kalkan, MİT'te görevli olduğu halde Jandarma Okullar Komutanlığına gitmesi emredildiği için emre uyduğunu savundu.
Kalkan, yargılamanın hukuksuz ve kanun dışı olduğunu iddia ederek, soruşturmayı yapanlar ve yaklaşık 2 yıldır cezaevinde bulunmasına neden olanların görevlerini kötüye kullandığını ileri sürdü. Kalkan, bu kişilerden davacı ve şikayetçi olduğunu söyledi.
Daha önce mahkeme huzurunda yaptığı savunmasını tekrarladığını ifade eden Kalkan, Jandarma Genel Komutanlığına mensup bir subay olarak karargaha bağlı bir birliğe gitmesini engelleyecek bir kanun, emir ya da talimat bulunmadığını öne sürdü.
Kalkan, o gece Jandarma Genel Komutanı adına aradığını belirten Mehmet Aydın'ın kışlalara terör saldırısı olabileceği duyumu ve emri üzerine Okullar Komutanlığına gittiğini iddia etti.
'Terör saldırısına karşı bir katkım olabilir diyerek gittim.' ifadesini kullanan Kalkan, FETÖ ile de bir irtibatı, iltisakı olmadığını savundu.
Kalkan, darbe girişimiyle de bir ilişkisi olmadığını ileri sürerek, tahliye ve beraatini istedi.
Reddi hakim talebi reddedildi
Kalkan'ın avukatı, söz alarak reddi hakim talebinde bulunduklarını söyledi. Bunu görüşen mahkeme heyeti, talebi oy birliğiyle reddetti.
Eski üsteğmen Bahri Barış Cordan da savunmasında suçlamaları kabul etmedi. Cordan, o gece internette haberleri gördükten sonra ne olduğunu anlamak için kaldığı misafirhaneden içtima alanına gittiğini, burada rastladığı tabur komutanı binbaşı Tarık Görener'e 'Komutanım, darbe olmuş, sıkıyönetim var diyorlar. Haberiniz var mı?' diye sorduğunu anlattı.
Görener'in de 'Haberim var. Biz karışmayacağız Barış.' dediğini iddia eden Cordan, Tarık Görener'in daha sonra bazı kursiyer teğmenlerin silahlarını bıraktırıp Seren Amfi'ye çıkarmasına yönelik emrini uyguladığını ileri sürdü.
Bir süre sonra da kaldığı misafirhanedeki odasına döndüğünü savunan Cordan, darbeci olmadığını iddia etti.
Cordan, iddiaların aksine FETÖ'nün kriptolu haberleşme programı ByLock'u kullanmadığını, bununla ilgili bir içerik de bulunmadığını söyledi.
Bahri Barış Cordan da tahliyesini ve beraatini talep etti.
Sanık eski yüzbaşı Cemil Çetin de üzerine atılı suçları kabul etmediği savunmasında, FETÖ ile bağı olmadığını, örgütün hiçbir programını da kullanmadığını ileri sürdü.
Çetin, darbe planının içinde yer almadığını, 15 Temmuz'da da amirlerinin verdiği yasal emirlere itaat ettiğini belirterek, beraatini istedi.
Duruşma sonunda görüşü sorulan iddia makamı, sanık Arif Kalkan'ın olay tarihinde MİT mensubu olup olmadığının tespiti için MİT Müsteşarlığına müzekkere yazılmasını talep etti.
Talebi kabul eden mahkeme, duruşmayı yarına erteledi.
19.06.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, olay tarihinde Altındağ İlçe Jandarma Komutanı olmasına rağmen karargahta yakalanan eski kurmay yüzbaşı Murat Düzenli'nin savunması alındı.
Sözde Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu gerekçesiyle Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan eski kurmay albay Muzaffer Düzenli ile akrabalık bağı olup olmadığı sorulan sanık Düzenli, akrabalık bağlarının bulunmadığını dile getirdi.
Düzenli, soruşturma aşamasında verdiği, 'Depoya gittim. Depo açıktı. Oradan bir makineli tabanca aldım. Dışarı çıktım, nizamiyeleri kontrol ettim. Diğer birliklerden de personel gelmeye başlamıştı. O arada bir albayla üç sivilin gözaltına alındığını gördüm. Sonra bize Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyduğunu, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve birçok bakanın tutuklandığını, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının toplu olarak yönetime el koyduğunu ifade ettiler.' şeklindeki beyanlarını kabul etmediğini belirterek savunmasına başladı.
Olay günü harekat merkezinden aranarak Jandarma Genel Komutanlığına çağırıldığını belirten Düzenli, telefonda görüştüğü kişinin kendisine amiri olan Ankara İl Jandarma Komutanı Ferdi Korkmaz'ın da karargahta olduğunu söylediğini, terörle mücadele operasyonu yapılacağını düşünerek karargaha gittiğini ileri sürdü.
Kışlaya giriş yaptıktan bir süre sonra çatışma çıktığını anlatan Düzenli, kanun dışı bir işe karışmadığını ve darbe girişiminde bulunmadığını savundu.
Sanık Düzenli, olay gecesi silah almadığını ve kullanmadığını, kimseye de kanun dışı emir vermediği öne sürdü.
Savunmasının ardından karargah içindeki kamera kayıtları izletilen eski kurmay yüzbaşı Düzenli, 'O gece kışlada bana benzeyen birisi vardı.' iddiasında bulunarak kamera kayıtlarının kendisine ait olmadığını savundu.
Düzenli, mahkeme heyetince okunan devre arkadaşının itiraflarındaki FETÖ üyesi olduğu, himmet verdiği ve 'Faik' kod adlı FETÖ üyesi ile belirli aralıklarla görüşme yaptıkları ifadelerinin da gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Duruşmaya ara verildi.
Duruşmada, eski yüzbaşı Yavuz Keçeci'nin savunması alındı.
Olay günü, nöbetçi istihbarat değerlendirme subayı olduğu gerekçesiyle kışlada bulunduğunu anlatan sanık Keçeci, akşam saatlerinde yemek için bir ara dışarı çıktığını, kışlaya döndükten bir süre sonra askeri hareketliliğin başladığını beyan etti.
Sanık Keçeci, yaşananların darbe girişimi olduğunu daha önceden bilmediğini, olaylar esnasında, 'Sıkıyönetim ilan edildi, Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu.' şeklinde bir açıklama yapılmadığını iddia etti.
Olay günü kanunsuz bir işe karışmadığını, silah kullanmadığını savunan Keçeci, 'FETÖ üyeliği' suçlamasını da kabul etmediğini söyledi.
İddianamede de yer alan soruşturma beyanlarının doğruyu yansıtmadığı iddiasında bulunan eski yüzbaşı Keçeci, ifadesinin baskı altında alındığı öne sürdü.
Keçeci, mahkeme heyeti ve müşteki avukatlarının, ilk ifadelerini neden değiştirdiği ve beyanlarını değiştirmesi konusunda baskı görüp görmediğine ilişkin ısrarlı sorularına ise baskı görmediği yanıtını verdi.
İddianamede yer alan beyanlarında Keçeci, 15 Temmuz akşamı kışlaya sanık eski yarbaylar Bülent Ak ve Yusuf Köz ile birlikte tanımadığı askeri personelin geldiğini ve eski yarbay Ak'ın, 'Sıkıyönetim ilan edildi, bundan sonra verilecek emirlere uymayanlar sıkıyönetim mahkemesinde yargılanacaklar.' dediğini belirtmişti.
Soruşturma aşamasında Jandarma Genel Komutanlığı bünyesindeki FETÖ şüphelilerinin de adını veren Keçeci, sanıklardan eski üsteğmen Erhan Mumcu'nun, 'Jandarma Genel Komutanlığı imamı olduğunu tahmin ediyorum.' demişti.
Keçeci'nin FETÖ şüphelisi olarak adını verdiği isimler arasında eski tuğgeneraller Timurcan Ermiş, Hamza Celepoğlu, Faruk Bal ve Mustafa Doğru ile çok sayıda subay da bulunuyor.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
20.06.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, eski kurmay yarbay Özkan Yılmaz savunma yaptı.
Darbe girişimiyle bir alakasının bulunmadığını iddia eden Yılmaz, 'Bir gece hainlik planlayan bir grup darbeye kalkışıyor, görevli olduğum yerde üzerime ateşler yağıyor ve söz konusu olaylarla hiçbir ilişkim olmadığı halde olayların ortasında kalıyorum.' ifadelerini kullandı.
İddianamede, olay tarihinde yıllık izinde olmasına rağmen karargaha gelerek darbe girişiminde bulunduğu belirtilen sanık Yılmaz, kışlaya odasındaki İngilizce kitaplarını ve elbiselerini almak için gittiği iddiasında bulundu.
Odasında bulunduğu sırada nizamiye bölgesinde bir kargaşa olduğunu fark ettiğini savunan Yılmaz, nöbetçi personeli arayıp neler olduğunu sorduğunda terör saldırısı olduğunun söylendiğini, bunun üzerine askeri elbiselerini giyip silahını aldığını ve odasından ayrıldığını öne sürdü.
Kışlaya çok sayıda askeri personel ve zırhlı araçların geldiğini kaydeden Yılmaz, internetten haberlere baktığında Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarından yaşananların darbe girişimi olduğunu anladığını dile getirdi.
Bunun üzerine kanunsuz bir işe karışmamak için kışladan ayrılmayı düşündüğünü ancak zırhlı araçlardan ateş edildiğini bildiren Yılmaz, kimin darbeci olduğunu bilmediği için beklemeye başladığını söyledi.
Gece boyunca süren çatışmalarda silah kullanmadığını, kimseye emir vermediğini savunan Yılmaz, sabah saatlerinde kışlaya giren polislerce gözaltına alındığını anlattı.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, eski kurmay yarbay Özkan Yılmaz'ın çapraz sorgusu yapıldı.
Savunmasında, darbe girişiminde bulunmadığını ve 15 Temmuz akşamı kitaplarını almak için kışlaya gittiğini savunan Yılmaz, sabaha kadar yaşanan çatışmalardan korunmak için beklediğini iddia etti.
İddianamede yer alan, kışlaya darbeye destek amaçlı gelen personeli içeri aldığı, örgütsel birliktelikleri olmayan askerleri almadığı suçlamasını kabul etmeyen Yılmaz, nizamiye nöbetçilerini darbeye destek veren personel ile değiştirdiği hususunun da doğruyu yansıtmadığını dile getirdi.
Sabah saatlerinde yoğun çatışmaların yaşandığı C nizamiyesinde silahla görüldüğüne ilişkin kamera kayıtları bulunduğu hatırlatılan sanık Yılmaz, söz kayıtları kabul etmediğini belirtti.
Yılmaz, müşteki avukatlarından gelen, nöbetçi olmadığı halde harici kıyafetlerini giydiği ve nöbetçi amiri gibi C nizamiyesindeki darbecileri yönlendirdiğine ilişkin sorunun da doğruyu yansıtmadığını savundu.
Jandarma Genel Komutanlığı avukatlarının, '11-20 Temmuz'da Side'de kampta kalmak üzere giriş yaptığınız ancak 13 Temmuz'da kamptan çıktığınız kayıtlardan anlaşılıyor. Neden 2 gün kalıp Ankara'ya geldiniz?' sorusuna Yılmaz, 'Benim programım böyleydi.' cevabını verdi.
Karargaha kitaplarını almak için geldiği iddiasını tekrar eden Yılmaz, devamında ise eşi ile Sinop'a gitmeyi planladıklarını beyan etti.
Eski kurmay yarbay Yılmaz, TBMM avukatı Bilal Temel'in, 'Sinop'a eşinizle gideceğinizi söylüyorsunuz ama eşiniz 14 Temmuz'da Sinop'ta zaten. HTS kayıtlarından böyle anlaşılıyor. Bunu nasıl açıklayacaksınız?' sorusuna ise cevap veremedi.
'Halka ateş ediliyordu'
Savunma yapan tutuksuz sanık Üzeyir B, olay tarihinde 28. Mekanize Piyade Tugayında er olarak vatani görevini yaptığını, 15 Temmuz akşamı tatbikat yapılacağını söylenerek zırhlı araçlarla Jandarma Genel Komutanlığı'na götürüldüklerini anlattı.
Yaşananların darbe girişimi olduğunu bilmediğini, olaylar esnasında silah kullanmadığını belirten Üzeyir B, Komutanlık binası önünde yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
'Bulunduğum ZPT'de (zırhlı personel taşıyıcı) astsubay ve iki uzman çavuş ile erler vardı. Jandarma Genel Komutanlığı önüne geldiğimizde vatandaş yaklaşırken Ertuğrul Terzi'nin, 'Ateş edin.' emri verdiğini arkadaşlarımdan duydum. Başka zırhlı araçlardan da ateş eden oldu ama ben olay tarihinde bir haftalık askerdim, ateş edenleri tanımıyorum. Benim silahım da yoktu. Bize tatbikat olduğunu söyleyerek araçlara binmemizi ve oraya gitmemizi söylediler. Ertuğrul Terzi'nin ateş ettiğini görmedim ancak vatandaşlara ateş ettiğini duydum. Jandarma Genel Komutanlığı'ndan halka doğru ateş ediliyordu. Halk da Komutanlığa doğru gidiyordu. Araçtaki rütbeliler de 'Yaklaşmayın, gelmeyin.' diye halka doğru ateş ettiler.'
Sanık Üzeyir B, mahkeme heyetinden beraat talebinde bulundu.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
21.06.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları katıldı.
Sanık eski yarbay Fazıl Ergün, savunmasına 'Darbeci değilim. FETÖ mensubu da değilim.' diyerek başladı.
Darbeye yönelik kimseden emir ve talimat almadığını, kimseye de emir ve talimat vermediğini iddia eden Ergün, 15 Temmuz'da Güvercinlik'teki Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığında görevli olmasına rağmen 'Meskun mahallerde muharebe harekatı' konulu eğitim vermek üzere Okullar Komutanlığına gittiğini ileri sürdü.
Ergün, Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Merkezi'nden arayan 'Zekeriya' isimli binbaşının, 15 Temmuz gecesi Okullar Komutanlığında gece eğitimi yapılacağını, bu doğrultuda kendisinin de harekat başkanı tarafından görevlendirildiğini söylediğini iddia etti.
Okula bu maksatla gittiğini ancak terör saldırısı duyumu gelince herkesin bir yere koşturduğunu gördüğünü ifade eden Ergün, bunu duyunca askeri refleksle 1 no'lu nizamiyeye takviyeye gittiğini savundu.
Nizamiyedeyken arayan amirinin de bilgisi doğrultusunda bulunduğu yerde kaldığını iddia eden sanık Ergün, kendisini arayan astları ve bölük komutanlarına da birlikleri hazırlamalarını söylediğini öne sürdü.
Ergün, gecenin ilerleyen saatlerinde darbe olduğunu anladıklarını ancak kışlada darbeye yönelik eylem gerçekleştirilmediğini iddia etti.
Sanık Ergün, 'Sonuç olarak benim darbeyle alakam yoktur. Okullar Komutanlığında da darbeye teşebbüs edilmemiştir. Dışarı birlik çıkarılmamış, içeri de birlik girmemiştir.' diye konuştu.
Kışlada terör saldırısına karşı tedbir alındığını ileri süren Ergün, bu kapsamda 1 no'lu nizamiyede sabaha kadar beklediğini savundu.
Ergün, 2 no'lu nizamiye bölgesinde bindiği zırhlı araçtan ateş açtığı suçlamasını da kabul etmeyerek beraatini istedi.
Sanık eski yarbay Hacı Akyel de savunmasında MİT'te görev yaptığını, 15 Temmuz akşamı evindeyken uçak sesleri duyması ve televizyonda köprünün kapatıldığı haberlerini görmesi üzerine önce Jandarma Genel Komutanlığına gittiğini, yaşananlardan dolayı buraya girmeden çok sayıda subayın bulunduğu Jandarma Okullar Komutanlığına geçtiğini anlattı.
İstihbaratçı olduğunu ve böyle bir zamanda dışarı çıkması gerektiğini söyleyen Akyel, 23.00 civarında nizamiyeden giriş yaptığını dile getirdi.
Akyel, Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarını duyduğunu, bu saatten sonra dışarı çıkmak yerine beklemek gerektiğini düşündüğü için orada kaldığını iddia etti.
Sanık eski kursiyer teğmen Fatih Çelik de suçlamaları kabul etmeyerek beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya öğle arası verildi.
Duruşmada, 15 Temmuz 2016'da nöbetçi olmamasına rağmen Jandarma Genel Komutanlığı'na geldiği ve müşteki Tuğgeneral Veli Turan'ı derdest eden darbecilerle birlikte hareket ettiği belirtilen eski kurmay yarbay Halil İbrahim Yıldırım savunma yaptı.
Olay tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında şube müdürü olarak görev yaptığını belirten Yıldırım, 15 Temmuz'da Genelkurmay Başkanlığında terörle mücadele konulu bir toplantı yapıldığını, kendisinin de toplantıda yer aldığını ifade etti.
İstihbaratla ilgili konuların görüşülmesinden sonra Jandarma Genel Komutanlığına döndüğünü ve amiri Tuğgeneral Nurettin Alkan'a bilgi verdiğini anlatan Yıldırım, mesai bitiminden sonra kışladan ayrıldığını söyledi.
Akşam saatlerinde basında yer alan askeri hareketlilik yaşandığına dair haberleri görmesinden sonra kışlaya geri döndüğünü belirten Yıldırım, odasına giderken konferans salonunun önünden geçtiğini, buradaki erleri gördüğünü ancak rehin tutulduklarını anlamadığını ileri sürdü.
Nizamiye bölgesinden gelen silah sesleri ve Genelkurmay'da çatışma olduğu haberleri üzerine güvenliğini sağlama amaçlı silah aldığını, televizyondan da Başbakan Binali Yıldırım'ın, 'Bir grubun askeri kalkışma yaptığı' yönündeki açıklamalarını izlediğini aktaran sanık Yıldırım, kimin darbe yaptığını bilmediğini savundu.
Müşteki Veli Turan'ı olay günü hiç görmediği iddiasında bulunan Yıldırım, Turan'ı derdest ettiği belirtilen sanıklarla birlikte hareket etmediğini dile getirdi.
Kanunsuz bir işe karışmadığını öne süren Yıldırım, sabah saatlerinde polislerce teslim alındığını söyledi.
FETÖ üyesi olmadığını iddia eden eski kurmay yarbay Yıldırım, FETÖ'nün gizli haberleşme programı ByLock'u 26 Eylül 2014'ten itibaren 0532 686 XX XX numaralı telefon hattı ile kullandığı tespitini de kabul etmedi.
Yıldırım, duruşmada izletilen olay gününe ait kamera kayıtlarını da reddetti.
- Çapraz sorgu
Yıldırım'ın savunmasının ardından çapraz sorgusu yapıldı. Mahkeme heyetinin, müşteki Tuğgeneral Turan'ı olay günü görmediği savunmasını yaptığını ancak Turan'ın ifadesinde kendisini gördüğünü söylediğini hatırlatması üzerine Yıldırım, adının Turan'ın ifadesine sonradan eklenmiş olabileceği iddiasında bulundu.
ByLock kullanmadığı savunmasına rağmen programa ilk giriş yaptığı belirlenen tarihte, ByLock listesinde ekli olan şahıslardan biriyle aynı adreste olduğunun tespit edildiği hatırlatılan Yıldırım, şahsı tanımadığını söyledi ve programı kullanmadığı savunmasını yineledi.
Yıldırım, 'Zafer diye birisi sana Asım ismini verdi mi?' sorusunu da 'Hayır' diye cevapladı.
Duruşmaya 25 Haziran 2018'de devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Haziran (2017) 'Ankara 243 sanık (ilk 244) Darbe/Jand.Gn.Komutanlığı' davası
(23 Haziran 2018, 12:43)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: