Malatya'da, FETÖ/PDY'nin darbe girişiminin önlenmesinin ardından başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan, aralarında dönemin 2'nci Ordu Komutanı Adem Huduti, 2'nci Ordu Kurmay Başkanı Avni Angun ve 7'nci Ana Jet Üssü Komutanı Tuğgeneral Emin Ayık'ın bulunduğu 6'sı general 24'ü tutuklu 76 sanıklı davaya devam edildi.
21.04.2018 19:18 Malatya'da, FETÖ/PDY'nin darbe girişiminin önlenmesinin ardından başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan, aralarında dönemin 2'nci Ordu Komutanı Adem Huduti, 2'nci Ordu Kurmay Başkanı Avni Angun ve 7'nci Ana Jet Üssü Komutanı Tuğgeneral Emin Ayık'ın bulunduğu 6'sı general 24'ü tutuklu 76 sanıklı davaya devam edildi.
16.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince, Yakınca Spor Salonu'nda görülen davanın, onuncu duruşmasının altıncı oturumunda tutuklu sanıklardan dönemin 2. Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti, esas hakkındaki savunmasını yaptı.
Huduti, tutuklu bulunduğu Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla yaptığı savunmada, dosya kapsamındaki bütün öngörülerinin doğru çıktığını öne sürdü.
Darbe girişimini ilk başta oğlundan öğrendiğini iddia eden Huduti, bu süreçte köprünün kapatıldığı ve Ankara'da uçakların alçak uçuş yapıldığını duyduğunu anlattı.
Bunun ardından Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'in evini bilgi amaçlı aradığını ve telefona çıkan eşinin Güler'e ulaşamadığını bilgisini kendisine verdiğini kaydeden Huduti, 'Bunun üzerine ordu harekat merkezini aradım. Yaşananlara ilişkin bilgi olup olmadığını ve 2. Ordu'da benzer olaylar olup olmadığını sordum. Benim bildiklerim dışında başka bir bilginin bulunmadığı söylendi. Benim harekat merkezini aradığım saat itibarıyla sıkıyönetim mesaj emirleri geldiği halde tarafıma hiçbir bilgi verilmemiştir.' şeklinde savunma yaptı.
Yaşananlar sonrası kendisinin 2. Ordu Karargahına gitme kararı aldığını ve bu sırada konutunun kapısının art arda çalındığını belirten Huduti, savunmasını şöyle sürdürdü:
'Kapıya çıktığımda tuğgeneraller Mustafa Serdar Sevgili, Zeki Karataş ve Albay Bahadır Erdemli'yle karşılaştım. Konuta gelen diğerlerini görmedim. Bana mesajı Bahadır Erdemli uzattı, iki dosya halindeydi içerisinde sözde sıkıyönetim ve atama emirleri vardı. İmzalara baktım ve bir tuğgeneral ve albaya ait olduğunu gördüm. Emirlere kabaca gözattım.'
'Emrin kanunsuz olduğunu ve uygulanamayacağını söyledim'
Daha sonra makam aracına binerek karargaha gitmek üzere yola çıktığını aktaran Huduti, amacının karargaha gidip birliklerin durumunu öğrenip kontrolü ele almak olduğunu öne sürdü.
Yanında bulunanlara 'İmzaların bu kişilerce atılamayacağını, emrin kanunsuz olduğunu ve uygulanamayacağını söyledim.' ifadelerini savunan Huduti, şunları kaydetti:
'Aracıma bindim ve emir subayı Sedat Kaya'ya sıralı amirlerim, ana as birlik komutanları ve valiye ulaşmasını emrettim. Sedat Kaya, sıralı amirlere ulaşamadığını söyledi. Ana as birlikleri komutanlarıyla beni görüştürmesini istedim. Bundaki amacım neler olduğunu öğrenmek ve onlara hiyerarşi düzen içerisinde kalmaları ve anayasal düzene bağlı kalmalarını söylemekti. Bu esnada araçta Mustafa Serdar Sevgili'nin yanımda olduğunu hatırlamıyorum. Bunun sebebi bilgi almak için yoğunluğumdu.'
Karargaha geldiğini ve kamera kayıtlarına göre makam odasına girerken saat 23.29'da dönemin 2. Ordu Kurmay Başkanı tümgeneral Avni Angun ile telefonda görüştüğünü dile getiren Huduti, savunmasını şöyle sürdürdü:
'Angun, bana kendisine silah çeken bir binbaşı olduğunu ve konutundan çıkmadığını iletti. Malatya'da kalkışmaya dahil olanlar olduğunu ilk o anda anladım. Sevgili'ye duruma müdahale etmesi ve Angun'un karargaha gelmesini emrettim. Kamera kayıtlarına göre saat 23.32'de Serdar Sevgili makam odamdan çıkıp Bahadır Erdemli ve Zeki Karataş ile kısa bir toplantı gerçekleştirmiş. Ben de televizyondan gelişmeleri izlerken detaylı olarak emirleri inceledim. Daha sonra Serdar Sevgili ile Zeki Karataş odama geldiler. Kimlerin Avni Angun'u evinde tuttuğunu sordum. Emrin kanunsuz olduğunu ve 2. Ordu birliklerinin buna uymayacağını emrettim.'
'Başımıza geçerseniz mutlu oluruz'
Dönemin Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı şimdi ise 2. Ordu Komutanı Korgenaral İsmail Metin Temel'i aradığını ve darbe karşıtı emirler verdiğini ileri süren Huduti, daha sonra ise karargahta yaşanan sorunları gidermeye çalıştığını dile getirdi.
Temel'in kendisini geri aradığını ve Çakısöğüt Komando Tugayına ulaşamadığını bildirmesi üzerine bu durumun takip edilmesi talimatını verdiğini anlatan Huduti, şöyle konuştu:
'Sınır komutanını aradım ve bilgi almaya çalıştım. Oda tugay komutanına ulaşamadığını ve birliğin çıkmış olabileceğini söyledi. Bende derhal birliklerin kışlaya dönmesini ve çıkanlar hakkında yasal süreç başlatılacağını söyledim. Ardından tuğgeneraller Zeki Karataş ve Mustafa Serdar Sevgili makamdan çıktılar. Bende kimin bu işin içinde olduğunu sordum cevap vermediler.'
'Albay Bahadır Erdemli odama girdi ve 'komutanım bu işe başladık, başımıza geçerseniz mutlu oluruz.' dedi.' ifadelerini kullanan Huduti, savunmasına şöyle devam etti:
'Bende kendisini reddettim. 'Ordu komutanı olarak zaten başınızdayım' dedim. Kimlerden emir aldıklarını sordum ama 'vazgeçmeyeceklerini ve bu kalkışmaya devam edeceklerini' söyledi. Bende bunun doğru olmadığını ve emir komuta içine girmeleri gerektiğini söyledim. Kararlıydı bende onun direncini kırmaya çalıştım. Bahadır Erdemli'nin darbeciler ile hareket ettiğini başımıza geç dediğinde anladım.'
Angun'un makama ulaştığını ve sözde sıkı yönetim listesinde adı olduğu için kendisine hangi tarafta olduğunu sorduğunu öne süren Huduti, kurmay başkanının da kendisiyle hareket ettiğini öğrendikten sonra kışladaki durumu kontrol altına almaya çalıştıklarını belirtti.
Yaşanılan süreçte tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili'nin bir köşeye sinerek oturduğunu anlatan Huduti, tuğgeneral Zeki Karataş'ın ise darbe karşıtı bir söyleminin olmadığını dile getirdi.
Huduti, bu esnada emir subayı Sedat Kaya'nın yanına gelerek 'Komutanım sizi kaçırmayı planlıyorlar' ifadelerini kullandığını ve kendisini daha güvenli bir yere götürmeyi teklif ettiğini de aktardı.
Kendisinin de 'Hiçbir komutan karargahı terk etmez, gerekirse burada ölürüz.' cevabını verdiğini savunan Huduti, 'Sonra Metin Temel'i aradım, kendisine öncelikle konvoyun tugaya geri gönderilmesi dışarıda askeri personel kalmamasını emrettim. Konvoyun dönmeyi reddetmesi durumunda ise tank taburu tarafından uygun bir yerde vurmasını emrettim. Bu sırada Sedat Kaya makama gelerek valinin aradığını söyledi. Bu durum benim Temel ile telefonla konuştuğum ana denk geliyor. Daha sonra Kaya'nın telefonuyla valiyi aradım.' ifadesini kullandı.
Anlattığı sürecin uyandıktan ve darbe girişimini öğrendikten sonra geçen 1 saat 50 dakikalık süreç olduğunu anlatan Huduti, 'Malatya'da darbe girişimine katılan unsurların olduğunu anlamam an karargaha girdiğimde Avni Angun'un aradığı andır. Bu süreçte kışlanın kontrolü fiilen darbecilerin elindeydi. Darbeciler bana darbeyi bildirip başa geçmemi istediler, reddedince Ankara'ya kaçırmaya çalıştılar.' diye savunma yaptı.
Ömrünün hiçbir döneminde devletine karşı olmadığını savunan Huduti, sahte belge ve tanık beyanlarıyla hakkında hiçbir maddi delile dayandırılmadan iddialarda bulunulduğunu buna anlam veremediğini kaydetti.
Huduti, iddianamede gerçek olmayan çok sayıda iddianın yer aldığını savunarak, darbe girişiminin bastırılmasına yönelik birlikte hareket ettiğim komutanlarla görüşülmeden iddianamenin hazırlandığını dile getirdi.
'Devlet terbiyem nedeniyle aradım'
Dönemin Malatya Valisi Mustafa Toprak'ı kınayarak 'Malatya'da bir olay olmamasına rağmen çok büyük bir olay olduğu algısını oluşturulmuş ve Türkiye geneline yayılmıştır. Kişi karşısındaki kendisi gibi bilirmiş, başka da bir şey söylemiyorum.' şeklinde savunma yaptı.
Huduti, valinin telefonuna çıkmadığı iddiasına ilişkin ise şunları söyledi:
'Görevim olmamasına rağmen onu bilgilendirmek için devlet terbiyem nedeniyle aradım. Vali ise HTS kayıtlarından 38 kez karşılıklı birbirimizi aramışız. Ben kendisini aradığımda vali 17 kez aramama cevap verememiştir. 19 görüşmenin 12'si benim, 7'si valinin aramasından olmuştur. Valinin sadece 2 aramasına cevap vermediğim ortadadır. Gece yazdığım darbe karşıtı olduğum mesajını alıp Anadolu Ajansı'na göndermiştir. Bana kışla kapısına geldiğini bile söylememiştir. Bu durum daha sonra ortaya çıkmış, valinin samimi davranmadığını göstermiştir. Bu gelişin arkasında gizli bir plan olup olmadığı ise meçhuldür.'
Huduti, darbe girişimi sırasında verdiği ilk emrin 'çatışma olmayacak, ilk mermiyi biz atmayacağız, darbecilerin ikna edilerek adalete teslim edileceği' yönünde olduğunu iddia ederek, şunları kaydetti:
'Kararım baştan itibaren silahlı çatışmaya önlemek adınadır. Kışla içerisinde çatışma çıkmasını engelledim. Suçlu olarak gördüğüm kişileri adalete teslim ettim. Bu suç olabilir mi? Müdahale etseydiler en az 40-50 ölü olacaktı. Bir kısmı Mehmetçik, bir kısmı güvenlik güçleri, bir kısmı ise masum sivil vatandaşlar olacaktı. Malatya'da bir darbeci öldürüldü. Az sayıda Mehmetçiğimiz yaralandı ve olay sonuçlandı. Mehmetçikler suçsuzdur. Onlara emir verenler bellidir. Mehmetçikler verilen emri yapar, komutanlarını sorgulamaz, sorgulayamaz. Benim en büyük mutluluğum sorumlu olduğum 17 ilde hiçbir şehit verilmemesidir. Bu da kararlarımın ve uygulamaların doğru olduğunu ortaya koymaktadır.'
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasını sürdüren Huduti, darbe girişimin ardından kışlaya gelen güvenlik güçlerine darbecileri kelepçeli olarak teslim ettiğini savundu.
Darbe girişiminde vazifelerini gerçekleştirmeyenlerin kendisini suçladığını öne süren Huduti, 'Darbeyi anladığım andan itibaren sonuna kadar aynı tavrı sürdürdüm. Önce darbeden, sonra devletten yana olduğum iddiaları çirkindir. Nasıl darbeciysem yanımda silahım bile yoktu. 2. Ordu Karargahı, sınırlı personele rağmen darbeye ve darbecilere karşı aktif bir şekilde direnerek, menfur olayların gelişmesini engellemiştir.' şeklinde savunma yaptı.
Dava dosyasına giren ve harddiskinde, örgüt üyelerinin kendi aralarında mesajlaşmak için kullandığı 'Kakao Talk' uygulamasına ait kalıntılar bulunduğu iddiasını anımsatan Huduti, savunmasını şöyle tamamladı:
'Adını ilk defa duyduğum bu uygulamaları duruşmadan 1-2 gün önce gazetelerde gördüm. Bu raporlar ile kaç masumun canı yanmıştır. Bu bilginin basına sızdırılma biçimi de ayrı bir sorundur. Mahkeme öncesi yer alması mahkemeyi ve kamuoyunu yanıltmaya yöneliktir.'
Diğer sanıklar
Tutuklu sanıklardan dönemin 2. Ordu Komutanlığı İcra Subayı Kurmay tutuklu sanık eski binbaşı Eyüp Kök ise savunmasında darbe gecesi gelen mesajları silmediğini ve bu yöndeki iddiaların asılsız olduğunu savundu.
Tutuklu sanık eski albay Bahadır Erdemli ile darbe girişiminde HTS kayıtlarına yanısyan telefon görüşmesinin sadece hava karacılıkla ilgili bilgi almak için olduğunu iddia eden Kök, bu görüşmelerin çok kısa olduğunu ve gece saatlerinden sonra tekrarlanmadığını söyledi.
Tutuksuz sanık piyade binbaşı B.K. ile uçak bakım subayı üsteğmen R.S. ise darbe girişiminde yaşadıklarını anlattı. Haklarındaki iddiaları reddeden B.K. ve R.S, beraatlerini istedi.
Sanık avukatlarını da dinleyen mahkeme heyeti, duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verdi.
17.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Malatya'da, darbe girişiminin önlenmesinin ardından başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan, aralarında dönemin 2'nci Ordu Komutanı Huduti, 2'nci Ordu Kurmay Başkanı Angun ve 7'nci Ana Jet Üssü Komutanı Tuğgeneral Ayık'ın bulunduğu; 6'sı general, 24'ü tutuklu, 76 sanıklı davanın 10'uncu duruşmasına devam edildi. Davanın 7'nci oturumu için tutuklu sanıklar, elleri kelepçeli olarak mahkemeye getirildi.
Duruşmada, karacı sanıkların ardından havacı sanıkların dinlenmesine geçildi. Bugünkü celsede ilk olarak dönemim 7. Ana Jet Üs Komutanı olarak görev yapan eski Tuğgeneral Emin Ayık esas hakkındaki son savunmasını gerçekleştirdi.
Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'ndan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmada savunmasını yapan Ayık, görev yaptığı süre zarfında terörle mücadele başta olmak üzere önemli görevler gerçekleştirdiklerini ifade etti. 15 Temmuz günü yaşanan darbe girişimiyle ilgili üslerinde saat 04.00'e kadar bir hareketliliğin yaşanmadığını ileri süren Ayık, sonrasında Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi ile koordineli olarak Kayseri'den havalanan 7 kargo uçağının Malatya'ya indirildiğini ifade etti.
Kargo uçaklarının tamamen hiyerarşi içerisinde gerçekleşen emirle indirildiğini ileri süren Ayık, sonrasında İl Emniyet Müdür Yardımcısı Mustafa Kamalak ile birlikte uçaktaki personelleri gözaltına aldırarak emniyet ekiplerine teslim edildiğini iddia etti. Yurtta Sulh Konseyi tarafından darbe gecesi açıklanan sıkı yönetim komutanlığı ibareli listede kendisinin 7. Ana Jet Üssü Komutanı olarak devam edeceğinin yazılmasının kendi iradesi dışında geliştiğini ileri süren Ayık, 'İznim ve onayım olmadan, haberim olmadan gerçekleşmiştir. Kendileriyle temasım olmayan bir görevle suçlanmam hukuki dayanaktan yoksundur' iddiasında bulundu.
'F4 uçakları kullanılacak olsaydı, ilgili yerlerle mutabakat sağlanması gerekirdi'
Darbecilerle birlikte hareket etmediğini savunan Emin Ayık, darbe girişiminden önce terfi beklediğini söyledi. Darbe kalkışmasından önceden haberdar olduğu yönündeki suçlamayı kabul etmeyen Ayık, savunmasını şöyle sürdürdü:
'15 Temmuz darbe girişiminde bahse konu F4 uçakları kullanılacak olsaydı, ilgili yerlerle mutabakat sağlanması gerekirdi. Uçakların silah yüklü olarak koordinesi, uçuş ekibinin koordine edilmesi uçakların sorunsuz kaldırılıp indirilmesi için uçak kulesiyle koordine sağlanması gerekirdi. Bununla ilgili bir hazırlık yapılmamıştır. Ben dahil bütün personel 15 Temmuz'da normal olarak mesaiye gelmiştir. Mesai sonunda tüm personelin katılımıyla bayrak merasimi yapılarak tamamlanmıştır. Rutin faaliyetlerin dışında farklı bir durum olmamıştır.'
'İnen kargo uçaklarının kontrolünü tek tek yaptım'
Darbe girişimi gecesi üsse gitme sebebini 'Olayların başlamasının ardından personeli kontrol altına tutmak için' diyerek açıklayan Emin Ayık, dört adet F-4 uçağının kalkışına izin vermediğini ileri sürerek, 'Kargo uçaklarının indirilip, içindekilerin gözaltına alınması için kuzey pist başı bölgesine gittim. Uçakların sorunsuz bir şekilde indirilip, içindekilerin gözaltına alınmasıyla uğraşıyordum. Dört F-4 uçağının hazır hale getirilmesinden haberim olmadı. Telsizden iki F-4 uçağının ruleye çıktığı bildirildi. O sırada bulunduğum noktada telsizle temas kurulamıyordu. İnen kargo uçaklarının kontrolünü tek tek yaptım. 4. uçaktan 5. uçağa (piste inen kargo uçakları) geçerken uçakları gördüm. F-4'lerin park yerlerine dönmelerini ikaz ettim. O esnada pist açıktı. F-4 uçaklarının rulede olduğu esnada, kargo uçakları iniş halindeydi. F4 uçakları ana piste gelerek kalkış yapma imkanı vardı' diye konuştu.
Ayık, iddianamedeki suçlamaları kabul etmeyerek, mahkemeden beraatini talep etti.
Duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılan tutuklu sanık dönemin 7. Ana Jet Üs Komutanlığı Harekat Komutanı Hava Pilot Kurmay Albay Tayfun Tuna, yaptığı savunmada darbe girişimine destek verdiği iddialarını kabul etmedi. Kalkışma gecesi pist başı yaptırılan 4 adet savaş uçağının Birleşik Hava Hareket Merkezi talimatıyla hazırlandığını ileri süren Tuna, 'Uçakların hazırlanması ve kalkması emrini Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi (BHHM) verdi. Üs komutanının da talimatıyla ben de bunu dönemin 7. Ana Jet Üs Komutanlığı 171. Filo Komutanı tutuklu sanık eski Binbaşı Metin Çivilibal'a aktardım. BHHM sadece bize değil, bütün üslere uçak kalkması emrini vermiştir. Eskişehir'den 4 uçak kalkmıştır. İlk 2 uçak yüksüzdür, bu uçakların görevi akıncılardan alçak uçuş yaparak morallerini düşürmek. Bize de aynı kapsamda emir verildi. Görev hazırlığı yapmamız istendi. O durumda yazılı emir gitmedi, yazılı emir sonradan geldi. BHHM böyle bir emir vermediyse, o şartlar altında bizim bunu anlamamız mümkün olamazdı. Kalkma emri varken BHHM talimatını uygulamamız anormal bir durum değildir' savunmasını yaptı.
'Filo komutanına benden haber alana kadar kalkmayın dedim'
Harekat merkezinin 3 farklı numarasını 9 kez aradığını ileri süren Tuna, aramalarına cevap verilmemesine rağmen uçakların kalkış izinlerini iptal ettiğini savundu. Bu süreçte filo komutanıyla da 6 kez görüştüğünü ifade eden Tuna, savunmasına şöyle devam etti:
'BHHM telefonlarıma cevap vermeyince, filo komutanına benden haber alana kadar kalkmayın dedim. BHHM'nin bana ulaşmasını istemesem neden böyle bir şey yapayım ki? Filo komutanına BHHM'nin telefonlarıma cevap vermediğini, kalkışı iptal ederek geri dönmelerini istedim. Uçaklara kalkış yapmayın talimatını ilk kez veren benim. Kalkın emri versem, kalkabilecek durumdayken, neden BHHM'ye ulaşmaya çalıştım? Darbeci olsam böyle hareket etmem ne kadar mantıklıdır? 05.13'te BHHM beni aradı. Uçaklara geri dönün emrinden sonra.'
Kalkışmanın yaşandığı gece Şırnak'tan hareket eden 'Murat' isimli kargo uçağının Malatya semalarında kendileriyle telsiz irtibatı kurduğunu aktaran Tuna, 'Uçaktakiler, Ankara Etimesgut'ta son durumu öğretmek istediler' diyerek uçaktakilere hiçbir şekilde bilgi vermediklerini ileri sürdü.
Bahse konu uçağın içinde darbeci general Semih Terzi'nin bulunduğunu sonradan öğrendiğini öne süren Tuna, 'Darbeye destek vermiş olsaydım havadaki uçağa bilgi verirdim' diyerek kendini savundu.
Tutuklu sanık dönemin 7. Ana Jet Üs Komutanlığı 171. Filo Komutanı Binbaşı Metin Çivilibal da Bolu Cezaevi'nden SEGBİS aracılığıyla katıldığı duruşmada hakkındaki iddiaları kabul etmedi. Darbe kalkışmasının yaşandığı gece, Malatya'da uçabilecek tüm pilotları göreve çağırdığını ifade eden Çivilibal, 'Askerlikte son verilen emir geçerlidir. BHHM kalk der, kalkarız. Bekle der, bekleriz. İptal der, geri döneriz. Bunlar bizim için çok normaldir' dedi.
Kulenin ikazlarına cevap verilmediği iddiasının gerçek olmadığını savunan Çivilibal, 'Kule ile konuşma yapılmıştır. Hazırlanan raporda da bu yer almıştır. Uçak içindeyken Hareket komutanını cep telefonuyla aramak için kaskı çıkardım. Bu sırada kask çıkarıldığı için kuleden gelen çağrıları duyamamış olabilirim. Zaten sonrasında da Tayfun Tuna'nın 'geri dönün' emriyle de geri döndük' ifadelerini kullandı.
'O gün pist kalkışa müsaitti'
Çivilibal savunmasına şöyle devam etti:
'Bir diğer iddia da pistin kapalı olduğu için kalkış yapamadığımız iddiasıdır. Bu iddia da kesinlikle doğru değildir. O gün pist kalkışa müsaitti, eğer böyle bir niyetimiz olsaydı rahatlıkla kalkabilirdik. Akıncı Üssü davasında sanık olarak yargılanan Ahmet Özçelik'in de F4 savaş uçaklarının darbeye destek amaçlı kalkacağı iddiası da yalandır. Kendisini ne tanırım ne de konuşmuşluğumuz vardır. Biz kalkış yapmış olsaydık eğer ve bize havadayken darbe emri verilseydi, bu emri tüm pilotlar olarak kesinlikle yerine getirmeyecektik. Bir diğer iddia ise F4 uçaklarının büyükşehir üzerinde alçak uçuş yaptırılacağı iddiası. Bu iddia gerçeği yansıtmıyor. Çünkü F4 uçakları gece alçak uçuş yapma kabiliyetine sahip değil. Evet, akşamları yüksekten uçabilir ancak alçak uçuş kesinlikle yapamaz. Son olarak ele geçirilen 1 dolarla ilgili iddia da doğru değildir. Bu paranın asla örgütle irtibatı yoktur ve olmadığı gibi benim de bu örgütle hiçbir bağlantım bulunmamaktadır.'
Mahkemede daha sonra, o dönem 7. Ana Jet Üs Komutanlığında Destek Grup Komutanı olarak görev yapan tutuksuz sanık Yarbay Mahmut Sağır savunmasını yaptı.
FETÖ terör örgütüyle hiçbir bağlantısının olmadığını iddia eden Sağır, o gece emir komuta zinciri dışında hiç kimseden emir almadığını savundu. Evde olduğu esnada darbe kalkışmasını öğrendiğini ileri süren Sağır, sonrasında hemen üsse geldiğini ve bunun da tamamen darbe karşıtı olma adına olduğunu ileri sürdü.
Darbe kalkışmasının olduğu süre zarfında, darbeye karşı emirler verdiğini ve bu yönde davranış sergilediğini öne süren Sağır, iddianamede yer alan suçlamaların gerçeği yansıtmadığını iddia etti.
18.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince Yakınca Spor Salonu'nda görülen davanın onuncu duruşmasının sekizinci oturumunda, tutuklu sanıklardan dönemin 2. Ordu Komutanlığı Müşterek Plan Grubu Başkanlığı Plan Koordinasyon Şube Müdürü binbaşı Tuncay Öztürk, savunmasında, uçakların Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi'nin (BHHM) emriyle kalkışa hazırlandığını, uçuş iptal edince geri döndüğünü iddia etti.
Filoya çağırılması nedeniyle suçlandığını aktaran Öztürk, 'Kargo uçaklarının ve iş makinelerinin pistleri kapatması nedeniyle geri döndüğüm iddiası yanlıştır. Pistin açık olduğuna dair en önemli delil uçak ile kule arasındaki telsiz konuşmalarıdır. BHHM'den gelen emir sonrası piste çıkılmamıştır. Piste çıkış için ısrar söz konusu değildir. Pistin açık olduğu apaçık ortadadır.' şeklinde savunma yaptı.
Tutuklu sanıklardan eski pilot üsteğmen Mahmut Burak Kılıç ise Çivilibal'ın BHHM tarafından kendilerine 4 uçağın mühimmatsız olarak hazırlanması emrinin geldiğini söylediğini belirtti.
Emir üzerine mühimmatların uçaklardan indirilmesini beklediklerini ve uçak başı yaptıklarını anlatan Kılıç, her şeyin olağan akışına uygun olduğunu çünkü tek başına uçağı çalıştıramayacağını ileri sürdü.
'Silsileyi bozmadan hareket ettik'
Pistte 4. uçak olarak ruleye çıktığını kaydeden Kılıç, şöyle savunma yaptı:
'Lider uçağı takiple sorumluydum. Emir ya da talimat verme yetkim yoktur. Pist başına gitmedik. Pist başında CASA uçakları vardı. Emri biz de sorguladık. Emir komuta zinciri içerisinde silsileyi bozmadan hareket ettik. Metin Çivilibal'ın emri teyit edip bizi yönlendirmesini bekledik. Filo komutanının görev iptal talimatı sonrası 4 uçak 3 dakika gibi kısa bir sürede geri dönmüştür. Hiçbir ısrar veya uygunsuz bir davranış olmamıştır.'
'Görevin havada söyleneceği söylendi'
Tutuklu sanıklardan eski pilot üsteğmen Muhammed Yusuf Tür ise filoda mühimmatsız görevler de yapıldığını belirterek, filoda zaman zaman bu tür görevler olduğunu öne sürdü.
Darbe girişiminde filo komutanının BHHM'den 4 uçaklık görev geldiğini söylediğini ileri süren Tür, 'Görevin havada söyleneceği söylendi. Uçuşun maksadının ne olacağını bilmiyorduk ama bir kanunsuzluk yoktu. Hiçbir gelişmeden haberim yoktu, darbe bastırıldı mı, devam ediyor muydu bilgim yoktu. Bana verilen görev bir an önce uçağı havalandırmak. Ben PKK'nın bir yere saldırmış olabileceğini düşünüyordum. Yüksüz uçaklarda korkutma, caydırma olur. Darbeyi bastırma, önleme görevi olsaydı uçmasaydım ne olacaktı? Yine burada olacaktım. Nereye gideceğimi bilmiyordum, görev iptal olunca döndük.' diye kendisini savundu.
Tutuklu sanıklardan eski pilot üsteğmen Eray Bakır da BHHM'nin darbe gecesi boyunca kuleyle temas kurduğunu ancak kendilerine ulaşılmadığını iddia etti.
Malatya'daki pistlerin açık ve kalkışa müsait durumda olduğunu öne süren Bakır, kulenin BHHM emrini kendilerine iletmesi üzerine geri döndüklerini ve emrin aksine hiçbir eylemde bulunmadığını savundu.
Sanık avukatlarını da dinleyen mahkeme heyeti, duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verdi.
19.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince Yakınca Spor Salonu'nda görülen davanın onuncu duruşmasının dokuzuncu oturumunda, tutuklu sanıklardan dönemin 7. Ana Jet Üssü 171. Filo Komutanlığında görevli eski pilot üsteğmen Seçkin Gülmüş, esas hakkındaki savunmasında, görevli olduğu yerin terörle mücadelenin en aktif şekilde yürütüldüğünü belirtti.
Darbe girişiminde ailesiyle çay bahçesinde vakit geçirdiğini anlatan Gülmüş, dönemin 7. Ana Jet Üs Komutanlığı 171. Filo Komutanı tutuklu sanık eski binbaşı Metin Çivilibal tarafından göreve çağrıldığını savundu.
Emir üzerine filoya gittiğini ve o gece kule ve bakım personelinin de göreve çağrıldığını ileri süren Gülmüş, 'Darbeye teşebbüsü, televizyondan Başbakan'ın açıklamasıyla öğrendim. Benim o gün veya öncesinde herhangi asker ve sivil şahısla darbeye yönelik mesaj, telefonlaşma, toplantı yok. Darbeden haberi olan bir insan çay bahçesinde olur mu? Emir komuta zinciri içerisinde bana verilen emri yerine getirdim.' şeklinde savunma yaptı.
Uçakların mühimmatsız olacağı ve görevin havada verileceğini anlatan Gülmüş, kendilerine kanunsuz bir emir verilmediğini iddia etti.
Hazırlıklarını tamamladıktan sonra uçak başı yaptıklarını ve ruleye başladıklarını ifade eden Gülmüş, Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi'nin (BHHM) emirlerinin kendilerine ulaştırılmadığını ileri sürdü.
Tutuklu sanıklardan eski pilot üsteğmen Halil Karan ise darbe girişimi sırasında Binbaşı Metin Çivilibal'ın göreve çağırmasıyla üsse geldiğini ve filoya geçtiğini söyledi.
Daha sonra görev iptal olduğu iletilince filoya döndüklerini ve gazinoda beklemeye başladıklarını aktaran Karan, '25 Temmuz'da tatile çıkacaktım hatta tatil ücretimin ön ödemesini bile gerçekleştirmiştim. BHHM'nin emirlerinden haberim olmadı. Pistteyken haberdar oldum. Hakkımdaki iddialar asılsızdır.' şeklinde savunma yaptı.
Eski pilot üsteğmen Ülfet Kaçay ise hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek beraatini istedi.
Karar için duruşma ertelendi
Sanıkların esasa ilişkin savunmalarını tamamlamalarının ardından Mahkeme Başkanı İzzettin Duman, sanıklarla ilgili kararı açıklamak üzere duruşmayı erteledi.
65 sanığa müebbet istemi
Cumhuriyet Savcısı Muhittin Atlı, esas hakkındaki mütalaasında, Adem Huduti, Avni Angun, Emin Ayık, Mustafa Serdar Sevgili, Zeki Karataş'ın TCK'nın 309. maddesi gereğince 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmalarını, bir önceki duruşmada tahliye edilen dönemin 2. Ordu Komutanlığı Harekat Kurmay Yarbaşkanı Tuğgeneral Ersin Yıldırım'ın ise darbeye teşebbüsten beraatine, silahlı terör örgütüne üye olmaktan cezalandırılmasını istemişti.
Savcı Atlı, ayrıca aralarında eski albay, binbaşı, üsteğmen, er ve erbaşların olduğu 60 sanık için de darbe gecesi yaşanılanlar nedeniyle aynı suçlamayla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etmişti. Mütalaada, tutuksuz sanıklar Suat Özocak, Bülent Kuzucu, Murat Mutlu, Hasan Ayaz ve Seyit Aslan ile 4 er hakkında, darbeye teşebbüsten beraatine, Mustafa Sinan Soybaş için ise 'silahlı terör örgütüne üyelikten' cezalandırılması istenmişti.
Paralel yapı-17 Aralık (2016) 'Malatya 76 sanık Darbe Yapılanması' davası
(21 Nisan 2018, 19:18)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: