İstanbul'da, Fetö'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Harp Akademileri Komutanlığındaki faaliyetler ve eylemlerle akademi komutanı Korgeneral Tahir Bekiroğlu'nun kaçırılarak cezaevine konulmasına ilişkin aralarında 3 generalin de bulunduğu 1'i başka suçtan olmak üzere 121'i tutuklu 1'i firari 126 sanığın yargılanmasına devam edildi.
14.04.2018 17:06 İstanbul'da, Fetö'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Harp Akademileri Komutanlığındaki faaliyetler ve eylemlerle akademi komutanı Korgeneral Tahir Bekiroğlu'nun kaçırılarak cezaevine konulmasına ilişkin aralarında 3 generalin de bulunduğu 1'i başka suçtan olmak üzere 121'i tutuklu 1'i firari 126 sanığın yargılanmasına devam edildi.
10.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'nda yapılan duruşmada, 12 tanık dinlendi. Olay tarihinde protokol şubede protokol subayı olarak görev yaptığını kaydeden tanık Asutay Akıncı, 15 Temmuz akşamı tayini çıkan ve emekli olan albaylara veda yemeği için Kalender Orduevi Boğaztepe'de yapılan organizasyona gittiğini söyledi.
Yemekte sivil memurlardan Kadriye Atar'ın eşinin kendisini aradığını, Boğaz Köprüsü'nde askerlerin olduğunu, sosyal medyada da paylaşımlar bulunduğunu söylemesi üzerine yemeğe katılanlarla birlikte cep telefonlarına yöneldiklerini anlatan Akıncı, şunları kaydetti:
'Saat 22.30 sıralarında Kurmay Albay İsmail Şanlı'nın, Kurmay Başkanı Nevzat Taşdeler tarafından arandığını, birliğe çağrıldığını öğrendik. Şanlı, Levent Gürcan'ı arayarak acele etmememizi, kadınları evlere gönderdikten sonra birliğe gelmemizi istedi. Saat 23.30 gibi akademiye gittim. İçeride herkes birbirine neler olduğunu soruyordu. Açık olan televizyondan Cumhurbaşkanının açıklamasını gördük. Albay Altan Yalçın ile başçavuş Halis Balcıoğlu, lojmanlar bölgesinde nöbet tutacağımızı söyledi. Levent albayı da çağırdık. Hep beraber müzenin önüne kadar gittik. Altan albaya neler olduğunu anlatmasını istedim. Bana Tuğamiral Tayyar Ertem'in esir alınmaya çalışıldığını, bu nedenle nöbet tutacağımızı söyledi. Gürler apartmanının önündeki kamelyaların orada bekledik. Sabaha kadar oradaydık. Sabah, olaylara karıştığı iddia edilen nöbetçi amirin tutuklandığını ancak Tayyar Ertem'i esir almak isteyenlerin kayıp olduğu bilgisi geldi. Sabah Tayyar Ertem ve emir subayı evine gelince oradan ayrıldık.'
'Köprünün kapatılmasına 'Güzel, kapatsınlar' diye tepki verdi'
Olay tarihinde muharebe merkezinde nöbetçi astsubay olduğunu aktaran tanık Berkan Kocaman, saat 21.20 sıralarında MEDAS üzerinden Genelkurmay Personel Prensipler Daire Başkanlığı'ndan harekat yıldırım mesajı geldiğini, bunun üzerine hemen harekat merkezini aradığını belirtti.
Saat 21.45'de gelen mesajın ise karargah sorumlulukları belirlenmesiyle ilgili olduğuna dile getiren Kocaman, 'Mesajların çıktısını alıp sisteme kaydını yaptım. İsmini bilmediğim harekat merkezi amiri geldi. Mesajlara baktı, gitmek için hareket ettiğinde, mesajlara paraf atmasını istedim. İmzalamayacağını, nöbetçi amirin imzalaması gerektiğini söyledi. Daha sonra nöbetçi amir olduğunu söyleyen adının sonradan Mustafa Özcan Çay olduğunu öğrendiğim kişi geldi. Mesajlara bakarken, köprünün kapatıldığı haberleri vardı televizyonda. 'Güzel, kapatsınlar' dedi. Mesajları Kurmay Başkan Nevzat Taşdeler'e göstereceğini söyledi ama zimmet kağıdını imzalamadı. Beni dinlemeden gitti. Peşinden gittim, yine dinlemedi. Ben de önce santrale bir süre sonra muharebedeki odama gittim.' şeklinde konuştu.
'Mesajlara paraf atmadı, emirlere açığız mesajı çektirdi'
Saat 22.25'de gelen sıkıyönetim direktifi mesajında Tuğgeneral Mehmet Göç'ün imzasının olduğunu belirten Kocaman, şöyle devam etti:
'Mesajın çıktısını aldım, nöbetçi amire ulaşmaya çalıştım. Ulaşamadım. Saat 22.30'da nöbetçi amir geldi. Benden MEDAS bilgisayarından 'Birlikler mesaiye çağrılmıştı, emirlere açığız' mesajı çekmemi istedi. Bu mesajı çekmeyeceğimi söyleyince tepki gösterdi. Kurmay başkanına sormadan böyle bir mesaj çekmeyeceğimi belirttim. Kolumdan tutup beni Kurmay Başkanı Nevzat Taşdeler'in odasına götürdü. Kendisi içeri girdi ben dışarıda bekledim. Odanın kapısı açıktı. İçeride Kurmay Albay Alptekin Tartıcı'nın da olduğunu öğrendim. Taşdeler'in 'Herkesi mesaiye çağır' dediğini duydum. Tartıcı da çabuk olmasını söyledi. Nöbetçi amiri odadan çıkıp 'Duydun herhalde emri' dedi. Beraber muhabereye indik. Mesajı çektik. Mesaj gidene kadar bekledi. Çıktısını alıp imzalamasını istedim. O ise imzalamadan ayrıldı. Sabaha kadar muharebe merkezinde bekledim. Sabah merdivenlerde nöbetçi amiri gördüm. Bitkin görünüyordu, ağzında kan vardı, üstü başı dağılmıştı. Kurmay başkanın odasına çıktım. Gece nöbetçi amirin benden çekmemi söylediği mesajla ilgili bilgisi olup olmadığını sordum. İsteği üzerine mesajı ona götürdüm. Okuduktan sonra mesajın iptalini çekmemi emretti. Sabah 07.15 sularında iptal mesajı çektim. Akşama kadar muharebe merkezinde durdum.'
'Nizamiyeye gelen 4 havacı arka duvardan atlayıp içeri girmiş'
Tanık Ferhat Kızılateş, olay tarihinde nöbetçi astsubay olduğunu, nizamiye girişinde görev yaptığını, normal şartlarda saat 24.00'ten sonra giriş olmadığını anlattı.
Gece saat 01.20 sıralarında nizamiyeye gelen cipten inen havacı 4 askerin içeri girmek istediğini belirten Kızılateş, 'Girmelerinin mümkün olmadığını söyleyince amiri aramamı istediler. Kendisine ulaşamadım. Bu durum bende şüphe uyandırdı. Oktay Çetin albayı arayarak durumu bildirdim. Çetin'in yanında Taşdeler varmış. Taşdeler Selim Mert'ten izin alınması gerektiğini söyledi. O sırada askeri hat çaldı. Açtığımda, nöbetçi amir yardımcısı olduğunu söyleyen biri kapıyı açmamı emretti. Bir yandan da Selim Mert'in kendisinin izni olmadan kimsenin içeri alınmayacağını emrettiğini öğrendim. O yüzden nöbetçi amirin telefonunu kapadım ve bekleyenleri içeri almadım. Bir süre sonra bekleyen 4 havacının arka tarafın duvarından atlayarak içeri girdiklerini güvenlik kameralarından sorumlu arkadaşı aramamla öğrendim.' şeklinde konuştu.
'Kışla nöbetçi amirinin elinde ve belinde silah vardı'
Tanıklardan albay Mevlüt Karagöz ise olay tarihinde Harp Akademileri Lojistik Şube Müdürü olarak görev yaptığını dile getirerek, 'Akşam 22.45 sıralarında evimdeyken askeri hattan aranarak Nevzat Taşdeler'in mesaiye gelmemiz konusundaki emrini aldım. Günlük çalışma kıyafetiyle karargaha gittim. Haberlerden de öğrendiğimiz üzere, darbeye karşı tavır göstereceğimizi personelime bildirdim. Alptekin Tartıcı albaydan karargahın arka tarafında toplanma emri aldık. Kışla Nöbetçi Amiri Mustafa Özcan Çay ile Kışla Nöbetçi Amir Yardımcısı Kurmay Binbaşı Mustafa Bayram'ın kışlada kalkışmayı yönettiği ayrıca yanlarındaki 4-5 kişilik silahlı grupla Tuğamiral Tayyar Erten'i tutuklamaya çalıştıkları bilgisini aldım. İlk hedefimiz Çay ve Bayram'a engel olmaktı. 1 numaralı nizamiye ve hava harp akademisi civarında aradık.' şeklinde konuştu.
Daha sonra nöbetçi amirin bulunduğu 1 numaralı nizamiyeye gittiklerini belirten tanık Karagöz, 'Elinde ve belinde silah vardı. Silahı bırakıp teslim olması hususunda ikna etmeye çalıştık. Kurmay başkanının emriyle teslim olabileceğini söyledi. Kurmay Başkanı Taşdeler'i aradık. 15-20 dakika sonra gelen Taşdeler, nöbetçi amire bu görevinin sona erdiğini sözlü olarak tebliğ etti. Böylece nöbetçi amiri aldık. Daha sonra kurmay başkanımız bana ve Önder albaya nöbetçi amiri yanımızdan ayırmamamızı emretti. Nöbetçi amiri sabah 06.30-07.00 sıralarında destek kıtaları komutanlığından teşkil edilen heyete teslim edene kadarda yanımızdan ayırmadık.' ifadelerini kullandı.
Sanık avukatının sözleri tutanak altına alındı
Öte yandan duruşmaya öğle arası verildiği sırada izleyiciler salondan çıkarıldıktan sonra sanık avukatı Barbaros Gökhan Çetin ile jandarma görevlileri arasından gerginlik yaşandığı öğrenildi.
Jandarma görevlisi tarafından olaya ilişkin yazılan tutanakta, 'Duruşmaya öğle arası verildiği sırada, avukat Çetin oturduğu yerden kalkıp tutuklu müvekkiline bir kağıt vermeye çalışmış, Jandarma Tabur Komutanlığı'nda görevli üsteğmen tarafından mahkeme başkanının izni olmadan tutukluya evrak veremeyeceği hususunda uyarılmıştır. Bunun üzerine Çetin, üsteğmenin kolunu itmiş, üsteğmen, 'Ben kolluğum, beni itemezsiniz' siye sözlü uyarıda bulunmuştur. Avukat Çetin de 'Ben de avukatım ne olacak?' deyip ve 120 kişilik tutuklu sanık topluluğunu göstererek ve üsteğmene bakarak, 'Sen asker değilsin, asıl onlar asker' diyerek görevini yapan kamu görevlisine hakaret etmiş ve görevini yapmasına engel olmuştur.' denildi.
Üsteğmenle birlikte 7 kolluk görevlisi şahit tarafından imzalanan tutanağın ilgili birimlere gönderileceği öğrenildi.
Duruşmaya yarın tanık ifadeleriyle devam edilecek.
11.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'nda yapılan duruşmada, dün 12 tanığın ifadesinin alınmasının ardından, bugünkü oturumda 8 tanık daha dinlendi.
Tanıklardan, olay tarihinde Güvenlik ve Eğitim Şubeden sorumlu piyade albay olduğunu belirten Mehmet Gökeş, 15 Temmuz'da 22.55 sıralarında evine çıkmak üzereyken Harp Akademileri Kurmay Başkanı Tümgeneral Hasan Nevzat Taşdeler tarafında aranarak akademiye çağrıldığını söyledi.
Akademiye giderek Taşdeler'in odasına girdiğini ve Taşdeler'den, 'Nizamiyelerden giriş çıkış kapatılacak nizamiyeler takviye edilerek emniyet tedbirleri arttırılacak' şeklinde emir aldığını aktaran tanık Gökeş, şöyle devam etti:
'Kamuflajımı giyip eşimi aradım. Silahımı hazırlamasını söyledim. Lojmana gidip silahımı aldım. Geri dönüp geldiğimde, karargahta subaylar kendi aralarında konuşuyor, bir kalkışma çıktığını, nöbetçi amiri ve yardımcısının da bu işin içinde olduğunu, dışarıda da silahlı akademi öğrencilerinin yürüdüğünü konuşuyorlardı. Böylece nöbetçi amiri ve yanındakileri aramaya koyulduk.' dedi.
Bu esnada Hava Harp Akademisinin önünden geçerken kapının önünde 10-15 civarında personel gördüklerini, başlarında nöbetçi amir ile yardımcısının bulunduğunu öğrendikleri bu personelin ellerinde silah olduğunu belirten tanık Gökeş, 'Bu askerleri gizlice takip ettik. İkiye ayrıldılar. 4 kişilik olan küçük grubun peşine düştük. Bunlardan bir tanesi pilot kıyafetliydi. Deniz Harp akademisinin önündeki otoparka geçip bir araca bindiler. Etraflarını sarıp müdahale ederek araçtan indirdik.
Sonradan öğrendiğim kadarıyla bunlardan biri Hava Pilot Binbaşı Cenk Erdoğan'mış. Yere yatırıldılar, silahları alındı. Bir süre sonra kurmay başkanı Taşdeler yanımıza geldi. Bir süre Cenk Erdoğan'ı kenara çekip konuştu ve daha sonra orada bulunan askerlere yakaladığımız kişilerin ellerini çözmelerini emretti ve ellerini çözdürdü ve onları gönderdi. Sonrasında ise kamera odasına giderek şüpheli olayları ve kişileri not almam istendi. O gece personeldeki mühimmat sayısı olağandan fazlaydı.' diye konuştu.
Olay tarihinde Harp Akademileri Genel Sekreteri Kurmay Albay İsmail Şanlı, şu anda Milli Savunma Bakanlığı'nda çalıştığını belirttiği tanık ifadesinde, Kurmay Başkanı Nevzat Taşdeler'in çağırması üzerine 3 arkadaşıyla akademiye gittiğini söyledi.
Tanık Şanlı, ifadesinde şunları söyledi:
'Kurmay Başkanı Taşdeler'in odasına çıktım. Neler olduğunu sordum. Cevap vermeden, önüme kalınca bir evrak koydu. Sıkı yönetim direktifiydi. Evrakın içeriğini okumadan imzalara baktım. İmzalardaki isimleri görünce bunun normal bir evrak olmadığını anladım. Evraka baktıkça bunun FETÖ'cü bir darbe olduğunu anladım. Taşdeler'e de imzası olan kişilerin yetkili kimseler olmadığını söyledim. Bunun üzerine Taşdeler evrakı inceledi. 'Ne yapacağız?' diye sordum. Personele verdiği emirleri anlattı. Toplanmakta fayda olduğunu söyledi.'
Halen Suriye El Bab bölgesinde bölüğüyle birlikte görev yaptığını vurgulayan tanık Gürkan Karaca, olay tarihinde akademide muhafız bölük komutanı piyade yüzbaşı olduğunu söyledi. Mesaiye çağrılması üzerine akademiye gittiğini kaydeden tanık Karaca, akademide personelini toplayıp yoklama aldığını, verilen emir üzerine şantiyedeki personeli bir servis aracıyla tahliye ettiklerini, sabaha kadar da akademi içindeki şüpheli silahlı personeli kontrol altında tuttuklarını aktardı.
Diğer tanıklar da 15 Temmuz'da yaşadıklarını mahkeme huzurunda tekrarladı.
Mahkeme başkanı, tanık ifadelerinin ardından dava dosyasına giren evrakları salonda okudu.
Başkan, gelen evraklara göre, FETÖ'nün sözde TSK yapılanması ve mahrem imamlarına yönelik yürütülen soruşturmalar ve düzenlenen iddianamelerde, görülmekte olan davanın sanıklarının bir kısmının da adının geçtiği belirtti.
Aralarında olay gecesi helikopterle darbeci askerleri işgal bölgelerine hava yolu ile taşıdığı iddia edilen kadın pilot üsteğmen tutuklu sanık Kerime Kumaş Yıldırım'ın da bulunduğu bir kısım sanıkların, HTS kayıtlarına göre, sivil imamlar tarafından büyük çoğunlukla Gürcan Büfe'deki sabit hattan arandıklarının tespit edildiğini açıklayan başkan, bazı sanıkların farklı zamanlarda birkaç kez, birkaç sanığın ise aynı gün içinde aynı numaradan ardışık olarak arandıklarını belirtti.
Haklarında ankesörlü telefon soruşturması yürütülen ve iddianame düzenlenen sanıklar, bir diyecekleri olup olmadığı sorulması üzerine, gelen evrakları inceleyerek savunma yapmak istediklerini dile getirdiler.
Tutuklu sanık Kerime Kumaş Yıldırım ise 'Anladığım kadarıyla sabit bir hattan bir kez aranmışım ve 7 saniyelik bir görüşmem olmuş. Bir insan bir insanla 7 saniyede ne konuşabilir bilmiyorum.' dedi. Mahkeme başkanı bunun üzerine, 'Biz gerekçeli kararımızda anlatırız, o zaman anlarsın.' cevabını verdi.
Duruşmaya, yarın müdahiller, sanıklar ve avukatlarının taleplerinin alınmasıyla devam edilecek.
12.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri'deki Alibey Spor Salonunda yapılan duruşmada, sanıklar ve avukatlarının talepleri alındı. Tutuklu sanıklar tahliyelerini talep ederken, sanık avukatları müvekkillerinin mal varlıkları üzerindeki tedbirlerin kaldırılmasını, el konulan kişisel eşyalar ile incelemesi biten dijital materyallerin iadesini ve tahliyelerini talep etti.
Duruşmaya öğle arası verildiği sırada izleyiciler salondan çıkarılırken, bir tutuklu sanık ile Jandarma görevlisi arasında bilinmeyen bir nedenden sözlü tartışma çıktı. Tutuklu sanık, yürümekte direnirken, bir sanık avukatının salondan çıkarılan tutuklu sanıkları cep telefonuyla kayıt altına aldığı iddiası gerginliği tırmandırdı.
Jandarma görevlileri ve emniyet güçleri olaya müdahale ederken avukat bir süre cep telefonunu kolluğa göstermedi. Bazı sanık avukatları da meslektaşlarına müdahale edilemeyeceğini söyleyerek tepki gösterdi. Tartışma kısa sürede son buldu.
Öğle arasının ardından yeniden başlayan duruşmada, bir kısım sanıkların da talepleri alınırken, mahkeme başkanı sitemde bir sorun olduğu gerekçesiyle duruşmaya yarın devam edileceğini açıkladı.
Duruşmaya yarın talep alınmasıyla devam edilecek.
13.04.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'deki Alibey Spor Salonu'nda yapılan 35. duruşmaya, 92 tutuklu ile 4 tutuksuz sanık ve avukatları katıldı.
Duruşma, sanıklar ve avukatları ile müdahil vekillerinin taleplerinin alınmasıyla sürdü.
Taleplere ilişkin görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar verilmesini, dosyanın tutuksuz sanığı Erkan Abunaz'ın tutuklanmasını istedi. Savcı, mütalaasını hazırlaması için dosyanın kendisine gönderilmesini talep etti.
Mahkeme heyeti, talepleri değerlendirmek için verdiği 5 saatlik aranın ardından, kararları açıkladı.
Buna göre, atılı suçlamaların vasıf ve mahiyeti, dava dosyasındaki görüntüler, tanık ve müşteki ifadeleri, kuvvetli suç şüphesini gösterir delil durumu ve öngörülen cezaların alt ve üst sınırını dikkate alan mahkeme, tutuklu 120 sanığın tahliye talebini reddetti.
Heyet, dosya kapsamında tutuksuz yargılanan ve İstanbul 28'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki mahrem imamlarla ilgili davadaki HTS kayıtları bu dosyaya da giren sanık Erkan Abunaz'ın, değişen delil durumunu göz önüne alarak tutuklanmasına hükmetti.
Firari sanık Zafer Özleblebici hakkındaki yakalama kararının infazının beklenmesini kararlaştıran heyet, sanık Feyzullah Yenitepe'nin cezaevinde kalmasının uygun olup olmadığı hususunun tespiti için sevk edildiği tam teşekküllü devlet hastanesinden akıbetinin sorulmasına, rapor dosyaya ulaştığında sanığın durumunun resen değerlendirilmesine hükmetti.
Gelinen aşama ve savcının talebini de dikkate alan heyet, dosyanın mütalaasını hazırlaması için cumhuriyet savcılığına gönderilmesine karar verdi.
Mahkeme heyeti, sanıkların sorgusunun tamamlanmasını, dosyanın mütalaa için savcılığa gönderilmesini göz önüne alarak dosya üzerindeki tüm kısıtlılıkların kaldırılmasına hükmederek, bir sonraki duruşmanın Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki 2 No'lu salonda 23 Temmuz'da yapılmasını karara bağladı. Dava, 17 Ağustos 2018'e kadar kesintisiz devam edecek.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Can Tuncay tarafından hazırlanan iddianamede, dönemin Harp Akademileri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümgeneral Hasan Nevzat Taşdeler, Kara Harp Akademisi Komutanı Tümgeneral Selim Mert ve Hava Harp Akademisi Komutanı Tümgeneral Recep Yüksel'in de aralarında olduğu 1'i başka suçtan olmak üzere 121'i tutuklu, 1'i firari 126 sanık asker bulunuyor.
İddianamede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM ve 65. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 'suçtan zarar gören', aralarında dönemin Harp Akademileri Komutanı Korgeneral Tahir Bekiroğlu ile dönemin Deniz Harp Akademisi Komutanı Tuğamiral Tayyar Ertem'in bulunduğu 12 kişi ise 'müşteki' sıfatıyla yer alıyor.
Bütün sanıklar hakkında, 'TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek', 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek' ve 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek' suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan da ayrı ayrı 15 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-22 Mart (2017) 'İstanbul 126 sanık (ilk: 116) Darbe/Harp Akademileri' davası
(14 Nisan 2018, 17:06)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: