Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda Hsyk eski Üyesi Şaban Işık, Yargıtay eski Daire Başkanı Ekrem Ertuğrul, Yargıtay eski üyeleri Mine Kaya, Mehmet Ali Demirezici, Mehmet Vehip Ekinci, Ahmet Cengiz ve Mustafa Sarıçam, Danıştay eski Üyeleri Kasım Davas ve Mustafa Dinç ile Eski Adalet Akademisi Başkanı ve Yargıtay Üyesi Hüseyin Yıldırım hakim karşısına çıkarıldı.
01.04.2018 09:45 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda Hsyk eski Üyesi Şaban Işık, Yargıtay eski Daire Başkanı Ekrem Ertuğrul, Yargıtay eski üyeleri Mine Kaya, Mehmet Ali Demirezici, Mehmet Vehip Ekinci, Ahmet Cengiz ve Mustafa Sarıçam, Danıştay eski Üyeleri Kasım Davas ve Mustafa Dinç ile Eski Adalet Akademisi Başkanı ve Yargıtay Üyesi Hüseyin Yıldırım hakim karşısına çıkarıldı.
HSYK ESKİ ÜYESİ ŞABAN IŞIK
26 Mart'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski HSYK üyesi sanık Şaban Işık, ikinci kez hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Işık ile avukatı ve yakınları katıldı.
FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla 2011'de Danıştay, 2014'te de HSYK üyeliğine seçildiği, örgütün talimatlarının iletildiği ve himmet alındığı gizli toplantılarına katıldığı, örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı iddiasıyla Işık'ın yargılandığı davanın ikinci duruşmasında, tanıklar dinlendi.
Duruşmada, aynı suçtan yargılanan ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak tahliye edilen eski HSYK Üyesi Kerim Tosun tanık olarak ifade verdi.
Tosun, sanık Işık ile aynı dönemde, 2014 yılında HSYK'da çalıştığını, bu dönemde özellikle paralel yapıyla hareket ettiği belirtilen hakim ve savcılar hakkındaki kararlara birlikte muhalefet yazdıklarını söyledi.
Tanık Tosun, HSYK üyesi seçildikten sonra o dönemdeki örgüt mensubu HSYK üyeleri Ahmet Berberoğlu, Mustafa Kemal Özçelik, Mahmut Şen, kendisi ve Şaban Işık'ın zaman zaman, örgütün "HSYK abisi" olduğu belirtilen eski Yargıtay üyesi Nazmi Dere'nin katıldığı toplantılarda bir araya geldiklerini, bu toplantılarda maaşlarının bir bölümünü Dere'ye "himmet" adı altında verdiklerini anlattı.
Savcılık ifadesinde, "Burada abilik görevini Nazmi Dere yürütürdü. Dere'nin talimatları doğrultusunda oy kullandık." dediği hatırlatılan Kerim Tosun, böyle bir ifadesinin olmadığını iddia etti.
Savcılık ifadesinde bazı cümlelerin fazladan eklendiğini, farklı yansıtıldığını öne süren Tosun, "HSYK üyeliğimiz sırasında Nazmi Dere ile toplantılar yaptık. Dini sohbetler yapılırdı, Nazmi Dere bir şeyler okurdu. Ama açık bir talimatı olmadı, açıkça 'şu dosyada şunu yazalım' demiyordu, 'şöyle yapalım, böyle yapalım' derdi. Özellikle Balyoz, Ergenekon gibi davalarda görev yapan cemaat mensubu hakim ve savcıların HSYK'daki soruşturmalarıyla ilgili 'Arkadaşları küstürmeyelim' demişti." diye konuştu.
Kerim Tosun, Mahkeme Başkanının, "Yani 'Gelinim sana söylüyorum, kızım sen anla.' şeklinde mi söylüyordu?" sorusuna "Evet" yanıtını verdi.
Aynı suçtan yargılanan ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak tahliye edilen eski HSYK Üyesi Mustafa Kemal Özçelik de HSYK üyesi seçildikten sonra Nazmi Dere'nin kendilerine toplantılara çağırdığını, Şaban Işık'ın da bu toplantılara katıldığını belirtti.
Şaban Işık'ın evinde de iki toplantı yapıldığını anlatan Özçelik, toplantılarda himmet adı altında para da verildiğini, yardım amacıyla verilen paralar olduğu için kimin ne verdiği gösterilmeden Dere'ye paraların verildiğini ifade etti. Özçelik, toplantılarda Dere'nin tabletten 10-15 dakikalık terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen sohbetini de izlettiğini anlattı.
Tanık Mustafa Kemal Özçelik, bu toplantılarda "talimat alma, dosya alma" gibi durumların söz konusu olmadığını ileri sürerek, normal sohbet toplantısı olarak bir araya geldiklerini savundu.
Özçelik de "Nazmi Dere'nin talimatı doğrultusunda karar verirdik" şeklinde bir beyanı bulunmadığını iddia ederek, "Talimat nedir, 'şu kararı ver' şeklinde gelir. Bana böyle bir şey söylenmedi. Benden hukuka aykırı bir talepte bulunulmadı. Benim yazdığım muhalefetlere bakarsanız esasa girilmeden, usul hatalarıyla ilgilidir." dedi.
"Öncesinden de kanaatim vardı"
Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem de sanık Danıştayda görev yaparken kendisinin Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünde olduğunu, Danıştay üyeliğine seçilmeden önce de cemaatçi olduğu yönünde kanaatinin bulunduğunu söyledi.
Erdem, idari yargıda görev yaptığını ve burada görev yapan herkesin birbirini bildiğini belirtti.
Birol Erdem, eski HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya'nın evinde Yargıtay ve Danıştay üyeliği seçimi için yapılan toplantıda, sanığın isminin cemaat mensubu kurul üyelerince gündeme getirildiğini de anlattı.
Eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici ise Danıştaya 2008'de atandığını, sanığı da 11. Dairede tetkik hakimliği yaptığı dönemden tanıdığını söyledi.
Hamsici, sanığın cemaat mensubu kurul üyelerince Danıştaya seçilmesi istenen isimler arasında bulunduğunu bildirdi.
Eski Danıştay üyesi Vahit Bektaş da sanık ile öğrencilik yıllarından tanıştığını ancak samimiyetinin bulunmadığını ifade etti.
Sanık Işık'ın Danıştaya seçilmesinden sonra yeniden görüşmeye başladıklarını belirten Bektaş, İdari Dava Daireleri Kurulunda birlikte çalışmaya başladıklarında daha samimi olduklarını dile getirdi.
Bektaş, "Önceden sosyal çevresinin de farklı olduğunu düşünüyordum. Ancak İdari Dava Daireleri Kurulunda birlikte çalışmaya başlayınca bu yapıya sempatisinin olduğunu gördüm. Bu yapı Anayasa Mahkemesi üyeliği için Şaban Bey'in ismini öne çıkardı ancak tepkiler nedeniyle desteklemedi. Sonrasında HSYK adaylığı gündeme gelince yapı Şaban Bey'i ciddi şekilde destekledi. Bu süreçte yaşananlar Şaban Bey hakkındaki kanaatimi pekiştirdi." ifadesini kullandı.
Mahkeme heyeti aranın ardından sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ MİNE KAYA
26 Mart'ta Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen davada, eski Yargıtay üyesi sanık Mine Kaya ikinci kez hakim karşısına çıktı.
Duruşmaya, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde, 2013'te Yargıtay üyeliğine seçildiği, örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı iddiasıyla yargılanan ve ilk duruşmada tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine karar verilen Kaya ile avukatı ve çocukları katıldı.
Duruşmada, eski HSYK üyesi İbrahim Okur ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ile eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici tanık olarak dinlendi.
Okur, tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla duruşmaya katılırken, Erdem ve Hamsici salonda hazır bulundu.
Tanık olarak dinlenen İbrahim Okur, 2010'da oluşan HSYK tarafından Yargıtay'a yeni seçilecek 160 üye arasında Mine Kaya'nın isminin bulunmadığını, Kaya'nın daha sonra seçildiğini belirtti.
İlk seçimde eşi yüksek yargıç veya HSYK üyesi olanların üye seçilmemesi konusunda karar aldıklarını aktaran Okur, bu nedenle eşi eski HSYK Üyesi Ahmet Kaya olması nedeniyle Mine Kaya'nın isminin ilk seçimde gündeme gelmediğini kaydetti.
Eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici de Mine Kaya'yı dairesinde başarılı bir tetkik hakimi olarak bildiğini, 2011'deki ilk üyelik seçiminde aldıkları "eşlerin üye seçilmemesi" kararı gereği Mine Kaya'nın isminin o seçimde gündeme gelmediğini anlattı.
Yargıtay üyeliği için yapılan 16 kişilik üçüncü seçimde Mine Kaya'nın üye seçilmesinin eşi Ahmet Kaya tarafından teklif edildiğini belirten Hamsici, "Bu sırada cemaatçi grup yine 16 kişilik listeden kontenjan istiyordu. 'Mine Kaya'yı seçecekseniz o bizden değil, bizim kontenjanımıza yazmayın' diyerek benimle pazarlık ettiler." diye konuştu.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi Üyesi Fevzi Yıldırım, "Ahmet Kaya bana geldi, bu son seçimde eşinin seçilmesini istedi" diyen tanık Hamsici'ye, Ahmet Kaya'yı o dönemdeki cemaatçi grup içine dahil edip etmediğini sordu. Hamsici, Ahmet Kaya'yı cemaatçi gruba dahil ettiğini ancak eşi Mine Kaya'nın cemaate yakın bir insan olmadığı kanaatini taşıdığını söyledi.
Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ise Mine Kaya'nın Yargıtaydaki faaliyetlerine ilişkin bilgisinin olmadığını söyledi.
Daha önce sanık Kaya ile aynı lojmanda oturduklarını belirten Erdem, o döneme ilişkin de yapıyla ilgili faaliyetine rastlamadığını ifade etti.
Erdem, sanığın isminin Yargıtaya 2011'de yapılan seçimde gündeme geldiğini hatırladığını ancak ilke kararı gereğince HSYK üyelerinin eşlerini seçmedikleri için üzerinde durulmadan elendiğini kaydetti.
Ancak aralık ayında yapılacak son seçimde, örgüt mensuplarının Mine Kaya'nın seçilmesini istediklerini söyleyen Erdem, "Eşi dolayısıyla seçilemediğini, mağdur edildiğini söylediler. Mine Hanım'ı Ahmet Bey'in eşi olması nedeniyle seçtirdiler. Çünkü son seçimde üye seçilmek için 20 yıl hakimlik şartı getirmiştik. Cemaatçilerin ellerinde bu kriteri taşıyan mensupları kalmamıştı." diye konuştu.
ByLock tespitini kabul etmedi
Tanıkların dinlenilmesinin ardından gelen bilgi ve belgeler okundu. Sanığa, ByLock'a 35 kez bağlandığı şeklinde gelen belgelere ve tanık beyanlarına karşı söz verildi.
Mine Kaya, tanık ifadelerinde aleyhinde bir durumun söz konusu olmadığını, ByLock tespit kaydınının da aslında programı kullanmadığının kanıtı olduğunu ileri sürdü.
Gelen belgede 5 günde 35 kez ByLock'a bağlandığı tespitinin yapıldığını aktaran Kaya, HTS analiz raporu ile ByLock'a giriş tarih ve saatleri karşılaştırıldığında, aynı anda farklı yerlerde olduğunun görüleceğini iddia etti.
ByLock'a girdiği belirtilen tarih ve saat aralığında aynı anda evinde cep telefonuyla konuştuğu ve mesaj aldığı bilgisinin analiz raporlarında görüleceğini savunan Mine Kaya, "Aynı cep telefonuyla Yargıtaydan gece yarısından sabaha kadar ByLock'a giriyorum. Ama aynı gün evimdeki bazdan telefonla konuşuyorum, mesaj atıyorum, alıyorum. Bir insan aynı anda iki yerde olabilir mi? Mesai bittikten sonra bütün gece Yargıtayda kalarak internete girmem hayatın olağan akışına aykırı" diyerek kendisini savundu.
Mahkeme heyeti, verilen aranın ardından tutuksuz yargılanan sanık Mine Kaya hakkındaki adli kontrol hükümlerinin devamına, duruşmanın 11 Eylül'e bırakılmasına karar verdi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ MEHMET ALİ DEMİREZİCİ
26 Mart'ta Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen davada, "FETÖ kumpas mağduru" olarak bilinen eski İstanbul İl Jandarma Alay Komutanı kurmay albay Hüseyin Kurtoğlu ile 5 subay ve bir tutuklunun hürriyetini kısıtladıkları iddiasıyla mahkum edilmesine ilişkin yerel mahkeme kararını onayan Yargıtay üyeleri arasında bulunan Mehmet Ali Demirezici, ikinci kez hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Demirezici ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK üyeleri İbrahim Okur ve Mustafa Kemal Özçelik ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem tanık olarak dinlendi.
Okur, tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla duruşmaya katılırken, diğer tanıklar salonda hazır bulundu.
Sanık hakkında ilk olarak Birol Erdem, ifade verdi.
Sanığı personelcilik döneminden tanıdığını ve o dönemde de cemaatçi olduğu yönünde kanaatinin bulunduğunu belirten Erdem, sanığın 2011'de cemaat mensubu HSYK üyelerince Yargıtaya seçilmesi istenenler arasında yer aldığını ve bu kapsamda belirlenen ilk 80 isim arasında bulunduğunu söyledi.
Erdem, Kurtoğlu davasını onayan Yargıtay üyeleri arasında yer alan sanığı bu yapıdan olmayan Yargıtay üyelerini bir araya getirdikleri toplantılara çağırmadıklarını da anlattı.
Ahmet Hamsici de Yargıtaya 2011'de yapılacak üye seçimi için hazırlanan çalışmayı görüşmek üzere eski HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya'nın evine gittiğini, burada diğer cemaat mensubu kurul üyelerinin de bulunduğunu, sanığın toplantıda bu kişilerce seçilmesi istenenler arasında yer aldığını kaydetti.
İbrahim Okur ise sanığı Van, Elazığ ve Mersin'de ağır ceza mahkemesi başkanlığı yaptığı dönemlerden tanıdığını, Yargıtay üyeliği seçiminde cemaat mensubu kurul üyelerince önerilen isimlerden olduğunu söyledi.
Hüseyin Kurtoğlu dosyasıyla ilgili sanık Demirezici ile bir görüşme yaptığını anlatan Okur, karar Yargıtayda onandıktan sonra Kurtoğlu'nun dosyayı kendisine getirdiğini, dosyayı incelediğinde çok vahim hatalar yapıldığını gördüğünü ifade etti.
Bunu dile getirdiğinde eski HSYK Genel Sekreteri Muzaffer Bayram'ın karşı çıktığını ve kararı savunduğunu belirten Okur, Bayram'ın önerisiyle Demirezici ve bir tetkik hakiminin dosyayı anlatmak için yanına geldiğini kaydetti.
Okur, "Dosyada suç yok, varsa bile izin şartı yerine getirilmemiş. Bunları dile getirdiğimde kendince gerekçelerini anlattı. Hepsini kabul etsek bile imzasının dahi olmadığını belirterek nasıl bu kişinin sorumlu tutulabileceğini sordum. İkrar olduğunu söyledi. Ancak Kurtoğlu'nun ifadeleri ikrar değildi, ironi yapmıştı. Bunu söyleyince tetkik hakimine dönüp sordu. Benim gördüğüm eksikleri bu kadar deneyimli bir hakimin görmemesi mümkün değil. Bu nedenle Kurtoğlu kararının sanığın örgüt üyeliğine karine oluşturduğunu düşünüyorum." diye konuştu.
Mustafa Kemal Özçelik de sanığı komisyon başkanlığı yaptığı dönemden tanıdığını söyledi.
HSYK'ye üye seçildikten sonra Hüseyin Kurtoğlu davasına bakan hakimlerle ilgili şikayet dosyasının kurula geldiğini anlatan Özçelik, bu dosyanın görüşülmesi sırasında kararı veren ilk derece mahkemesi hakimleri ile onayan Yargıtay üyelerinin cemaatçi olduğunun konuşulduğunu aktardı.
Özçelik, bu durumu eski Yargıtay Üyesi Nazmi Dere'ye sorduğunu ve Dere'nin de bu kişilerin cemaatçi olduğunu söylediğini iletti.
Tanık ifadelerinin ardından söz verilen Demirezici, gelen bilgi, belge ve tanık beyanlarına karşı süre istedi.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına, duruşmanın 11 Temmuz'a bırakılmasına karar verdi.
Hüseyin Kurtoğlu davası
Babası öldüğü için Silivri Cezaevi'nde kendisine izin verilen tutukluya iznini kullandırmadıkları gerekçesiyle jandarma görevlileri hakkında 2011 yılında dava açıldı.
Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada, Kurmay Albay Hüseyin Kurtoğlu ile görevi sırasında birlikte çalıştığı 5 personel, "kamu görevinin sağladığı nüfuzu kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan mahkum edildi. Temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 14. Ceza Dairesi, kararı onadı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının karar düzeltme istemi üzerine dosyayı yeniden görüşen ve farklı heyetle toplanan Yargıtay 14. Ceza Dairesi, bu kez kararı bozdu.
Yargılama sürecinin ardından, kararın onanması yönünde alınan kararda imzası bulunan Yargıtay 14. Ceza Dairesi'nin üyeleri Necati Meran, Kenan Karabeyeser, Mehmet Ali Demirezici ve Esabil Saylak hakkında suç duyurusunda bulunulmuş, üyelerle ilgili iddialar, 2016 yılının Nisan ayında Yargıtay Başkanlık Kurulunda incelemeye alınmıştı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından eski yüksek yargı mensupları hakkında hazırlanan fezlekelerde, FETÖ'nün kumpas davalarından sayılan Hüseyin Kurtoğlu davasında, örgüt mensuplarının, Kurtoğlu'nun terfisine engel olarak örgüt mensubu olan eski tuğgeneral Hamza Celepoğlu'nun generalliğe terfi etmesi için suç uydurup, Kurtoğlu hakkında mahkumiyet kararı verilmesini sağladıkları tespiti yapılmıştı.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ KASIM DAVAS
26 Mart'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Danıştay üyesi sanık Kasım Davas, ikinci kez hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Davas ile avukatı ve çocukları katıldı.
Duruşmada eski Anayasa Mahkemesi raportörü Recep Ünal, eski HSYK üyesi İbrahim Okur, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ve eski Danıştay üyesi Vahit Bektaş tanık olarak dinlendi.
Ünal ve Okur, duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla katılırken, diğer tanıklar salonda hazır bulundu.
Recep Ünal verdiği ifadede, Anayasa Mahkemesinde görev yaparken 2013'te FETÖ'nün yargı yapılanması içinde örgüt mensubu yüksek yargı üyelerinin çocuklarıyla ilgilenen eğitim birimi olduğunu öğrendiğini söyledi.
Bu birim içinde faaliyetlerde bulunmasının istendiğini anlatan Ünal, bu kapsamda o dönem Danıştay tetkik hakimi Harun Samsa ile irtibat kurduğunu ve örgüt mensubu yüksek yargı üyelerinin çocuklarının "ışık evleri" denen örgüt evlerine geliş gidişini takip ettiğini, velilerle görüştüğünü belirtti.
Adresini ve çocuğunun ismini söyledi
Sanık Davas ile bu kapsamda tanıştığını ifade eden Ünal, Davas'ın çocuğuyla ilgilendiğini, 2014'e kadar ayda bir veya iki kez evine gittiğini kaydetti. Ünal, Davas'ın adresini ve ilgilendiği çocuğunun ismini de söyledi.
Sanık Davas ise ayda bir, iki kez görüştüğü birini hatırlamamasının mümkün olmadığını, tanığı ilk kez gördüğünü ileri sürdü.
İbrahim Okur da sanığın Ankara İdare Mahkemesi Başkanıyken Kırıkkale'ye tayin edildiğini, ardından Başbakanlıkta Müsteşar Yardımcısı olduğunu, 2011'den sonraki 3. veya 4. seçimde Danıştay üyeliğine seçildiğini anlattı.
Davas'ın kayınpederi dolayısıyla cemaatle irtibatlı olduğunu duyduklarını belirten Okur, sanığın, Zerrin Güngör'ün göreve geldiği Danıştay Başkanlığı seçiminin uzaması nedeniyle cemaatçilere yönelik eleştirilerde bulunduğunu söyledi.
Eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici de Davas'ın, 2011'de Yargıtay ve Danıştay'a yapılan üye seçimi için eski HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya'nın evinde yapılan toplantıda gündeme getirilen isimlerden olmadığını belirtti.
Hamsici, bu seçimden sonra Danıştaya yapılan 3. veya 4. seçimde cemaatçi kurul üyelerinin seçebileceği kıdemli üye kalmadığından Davas'ın isminin gündeme geldiğini, seçilmesini kendilerinin de desteklediklerini kaydetti.
Ahmet Hamsici, Davas'ın yaptıkları görüşmelerde, cemaate yönelik eleştirilerde bulunduğunu anlattı.
Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem de sanığın muhafazakar kimliğiyle tanındığını, cemaatçi olarak bilindiğini söyledi.
Sanığın, kendilerinden önceki HSYK döneminde Ankara İdare Mahkemesi Başkanıyken Kırıkkale'ye atandığını ve bunun bir haksızlık olarak görüldüğünü ifade eden Erdem, daha sonra Başbakanlıkta Müsteşar Yardımcısı olarak görevlendirildiğini ve 2012'ye kadar bu görevde kaldığını belirtti.
Erdem, sanığın isminin Danıştay üyeliği için 2011'deki seçimde gündeme gelmediğini, sonraki dönemde seçildiğini aktardı.
Eski Danıştay üyesi Vahit Bektaş ise sanığı öğrencilik döneminden tanıdığını, o yıllarda da sohbet toplantılarının yapıldığını belirtti. Sonraki yıllarda sanığın Gülen cemaatiyle bağının koptuğunu düşündüğünü anlatan Bektaş, Danıştay üyesiyken de Başbakanlıkta çalışırken de cemaate yönelik eleştirilerde bulunduğunu ifade etti.
Bektaş, soru üzerine, sanığın yapıyla irtibatı nedeniyle kapatılan bir hastanede iftar yemekleri verdiğini duyduğunu da dile getirdi.
Tanık ifadelerine karşı söz verilen Davas, bu yapıyla daha önce irtibatlı olduğunu ancak sonraki dönemde bağını kopardığını, bahsi geçen hastanede verilen iftarlara katıldığını, kendisinin burada yemek vermediğini savunarak tahliyesini istedi.
Duruşma Savcısı Müslüm Canpolat ise ifadeler ve dosyaya gelen belgeler doğrultusunda sanığın örgütte üst düzeyde olmasa da bağının devam ettiğinin anlaşıldığını kaydetti.
HTS kayıtlarına göre sanığın yakın zamana kadar örgütün kilit isimlerile görüşmeler yaptığını dile getiren Canpolat, örgüt mensupları arasındaki ByLock yazışmalarında da sanığın örgütle bağını koparmadığının görüldüğünü ifade etti.
Mahkeme heyeti, aranın ardından sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ MEHMET VEHİP EKİNCİ
27 Mart'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, "futbolda şike davası"nda onama kararı veren Yargıtay 5. Dairesinin eski üyelerinden Mehmet Vehip Ekinci savunma yaptı.
Duruşmada, Yargıtay Savcısı Müslüm Canpolat tarafından sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu.
İddianamede, sanığın örgüt toplantılarına katıldığı, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde talimatla Yargıtay üyeliğine seçildiği, Yargıtay yapılanması içinde örgütle haraket ettiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Ekinci, 1985-2016 yılları arasında yürüttüğü hakimlik mesleğinde, hak, hukuk ve adaletten ayrılmadığını savundu.
Meslek hayatının 16 yılında ağır ceza başkanlığı yaptığını söyleyen Ekinci, örgüt talimatıyla Yargıtaya üye seçildiği iddialarını reddetti. Ekinci, "Bu özverili çalışmalarıma meslektaşlarım şahittir. Mesleğinin 16 yılını başkanlık yaparak geçiren bir hakimin Yargıtay üyesi seçilmesinde bir anormallik yoktur." dedi.
Sivil imam olarak belirtilen bazı kişilerle ortak baz hareketliliği bulunduğu, böylelikle bu kişilerle görüştüğü iddiasını da reddeden Ekinci, sivil imam denilen kişileri tanımadığını, yüzlerce kişinin aynı baz istasyonundan hizmet alabileceğini, bunun bu kişilerle görüştüğü anlamına gelmeyeceğini ileri sürdü.
Aleyhinde verilen tanık ifadelerini de kabul etmeyen Ekinci, eski HSYK Üyesi Kerim Tosun'un, yalnızca "Örgüt mensubiyetini biliyorum." dediğini, beyanlarının somut bir bilgiye dayanmadığını iddia etti.
Sanık Ekinci, eski Yargıtay Üyesi İlhami Dal'ın ise ilk ifadesinde kendisinden bahsetmediğini, sonraki ifadesinde, "Yargıtay üyeliğine seçilmeden birkaç gün önce örgüt mensupları Gaziantep'te benim evimde toplandık. Evde Mehmet Vehip Ekinci de vardı." dediğini aktardı.
Dal'ın sonraki ifadesinde ise "Vehip Ekinci'nin katıldığını tam hatırlamıyorum." beyanında bulunduğunu iddia eden Ekinci, "Yaşadıklarının etkisiyle bazı şeyleri karıştırdığını düşünüyorum. Söylediği tarihlerdeki baz hareketlerine bakılırsa benim İstanbul'dan çıkmadığım, Gaziantep'e gitmediğim görülecektir. Baz kayıtlarıma bakılsın, o tarihlerde eğer İstanbul'dan çıkmışsam suçlamaları kabul edeceğim." diyerek kendisini savundu.
Meslek hayatındaki çalışma tarzı, verdiği kararlar, yaptığı işlere bakıldığında, üye seçilmesinin gecikmeli de olsa hak teslimi olduğunun görüleceğini ileri süren Ekinci, "Hep doğrunun, adilin yanında oldum. Yanlışı, haksızlığı kim yaparsa karşı çıktım. Kimseden emir, talimat almadım. 2011'de bazı kişilerin yaptıklarına karşı çıktım. Kimse bana emir vermeye cesaret bile edemedi. Hakkımdaki suçlama çok onur kırıcı." diye konuştu.
Sanık Mehmet Vehip Ekinci, 20 aydır ağır cezaevi koşullarında bulunduğunu belirterek, mide, bağırsak ve bel fıtığı rahatsızlıkları nedeniyle tahliyesine karar verilmesini istedi.
Savunmanın ardından görüşü sorulan duruşma Savcısı Müslüm Canpolat, tanık İlhami Dal'ın ifadesinin netleştirilmesi için HTS kayıtlarına ilişkin bilirkişi raporu istenilmesine, bu nedenle suç vasfının değişmesi ihtimali ve tutuklu kaldığı süre göz önüne alınarak sanığın adli kontrol şartıyla serbest bırakılmasına karar verilmesini talep etti.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, 3'e 2 oy çokluğuyla sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Sanık hakkında ifade veren eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur ve eski Yargıtay Üyesi İlhami Dal'ın tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 28 Haziran'a bırakılması kararlaştırıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ AHMET CENGİZ
27 Mart'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, darbe girişiminin ardından hakkında yakalama kararı çıkarıldıktan yaklaşık 3 ay sonra Bursa'da gözaltına alınan ve tutuklanan eski Yargıtay üyesi Ahmet Cengiz, hakim karşısına çıkarıldı.
Duruşmada Cengiz hakkındaki iddianamenin özeti okundu. İddianamede, sanığın örgüt liderinin talimatıyla Yargıtaya seçilmesine karar verilen isimler arasında yer aldığı, talimatların verildiği ve himmetlerin toplandığı örgüt toplantılarına katıldığı, örgüt hiyerarşisine dahil olduğu, örgütün stratejisi ve amaçları doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Cengiz, suçlamaları reddederek, hakkındaki tanık ifadelerinin iddianamede delil olarak yer aldığını aktardı.
İfadelerde somut olgu ve olaylardan bahsedilmediğini öne süren Cengiz, ifade verenlerin tanık olma vasfının bulunmadığını iddia etti. Sanık Cengiz, "Hakkımda ifade verenlerin hepsi örgüt üyeliğinden yargılanan, üzerindeki çamuru başkalarına sıçratmaya çalışan, itirafçı sıfatı alarak cezadan kurtulmak isteyen kişilerdir." şeklinde savunma yaptı.
Cengiz, bu ifadelerin delil değeri taşımadığını, sağlıklı ve güvenilir olmadığını ileri sürdü.
Örgütün himmet verilerin ve talimatlarının iletildiği toplantılarına katılmadığını savunan Cengiz, "Bu yapı cemaat de olsa örgüt de olsa asla irtibatım yoktur. Asla hukuktan ayrılmadım. Cemaatin imkanlarından yararlananların himmet verdiği belirtilmektedir. Ben hayatımın hiçbir döneminde cemaatin imkanlarından yararlanmadım. Kimseye para vermedim, kimseden para almadım." iddiasında bulundu.
Örgütün sivil imamlarıyla bir araya geldiği yönündeki suçlamayı da reddeden Cengiz, baz sinyali kayıtlarının iki kişinin aynı yerde olduğunu göstermeyeceğini öne sürdü.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK üyesi İbrahim Okur, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ile eski Yargıtay üyeleri İlhami Dal ve Günal Akyol'un tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 26 Haziran'a bırakılması kararlaştırıldı.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ MUSTAFA DİNÇ
28 Mart'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Danıştay üyesi Mustafa Dinç, hakim karşısına çıktı. Duruşmaya sanık Dinç, avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşma Savcısı Mutahhar Keleşoğlu, sanık Dinç hakkındaki iddianamenin özetini okudu. İddianamede, sanığın örgüt liderinin talimatıyla Danıştaya üye seçildiği, himmetlerin toplandığı, talimatların verildiği örgüt toplantılarına katıldığı, böylelikle örgüt hiyerarşisine dahil olduğu, örgütün stratejisi ve amaçları doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Savunmasında, 15 Temmuz darbe girişimini ülkenin en karanlık günü olarak niteleyen Dinç, darbe girişimini evinde televizyondan izlediğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sokağa çıkılmasına yönelik açıklamasının ardından Bağlıca'daki lojmandan eşiyle çıktığını ancak yolun kapalı olması nedeniyle geri döndüklerini ileri sürdü.
Ertesi gün hakkında gözaltı kararı çıkarıldığını, evinde olmadığı sırada oğlundan polislerin geldiğini öğrendiği için eve döndüğünü ve gözaltına alındığını anlatan Mustafa Dinç, hakkında suçüstü hükümlerinin uygulanamayacağını iddia etti.
Aleyhine verilen tanık ifadelerini reddeden Dinç, FETÖ'nün yargı yapılanmasında görev yapan sivil imamlarından olduğu iddia edilen Nesip Yılmaz'ın, kendisinin gizli örgüt toplantılarına katıldığı yönündeki beyanını kabul etmedi. Dinç, Yılmaz'ın kendisini tek bir fotoğraftan teşhis ettiğini, bu kişiyi tanımadığını ileri sürdü.
Sanık Dinç, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in, "Örgüt listesinden seçildi" dediğini ancak kendisinin FETÖ mensubu olduğuna dair beyanda bulunmadığını iddia etti.
Örgüt talimatıyla Danıştay üyesi seçildiği iddiasını da reddeden Dinç, Edirne İdare Mahkemesi Üyesi iken, Trakya Üniversitesi Rektörünün başörtülü öğrencilerin okula alınmaması konusundaki idari yazısıyla ilgili açılan davada, yürütmeyi durdurma kararı verdiğini aktardı. Bu kararın ardından çok kez soruşturma geçirdiğini anlatan Dinç, "Bu dönemde mağduriyetler yaşadık. Bakanlık bürokrasisinin de dikkatini çekmiştik. Üye seçilince, 'bu nedenle ödüllendirildik' diye düşündüm. Hiç bir zaman FETÖ ile irtibatım, yakınlığım olmadı." savunmasını yaptı.
Edirne'de aynı dönemde görev yaptığı Birol Erdem ile üç ay aynı lojmanda kaldığını söyleyen Mustafa Dinç, Erdem'in ifadesinde, "Aynı evde kaldığım üç aylık süre boyunca cemaat irtibatını görmedim" dediğini de savundu.
Bank Asya'da hesabı bulunmadığını, ByLock kullanmadığını, çocuklarını örgütün okul veya dershanelerine göndermediğini savunan Dinç, bunlara ilişkin bir suçlamanın da iddianamede yer almadığını kaydetti.
Sanık Mustafa Dinç, meslek hayatında talimata göre karar vermediğini, örgütün lehine çıkarılmış tek bir kararda imzasının bulunmadığını iddia ederek tahliyesine karar verilmesini istedi.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi. Sanığa yurt dışına çıkış yasağı ve en yakın kolluk birimine haftada bir imza verme şartı getirildi.
Sanık hakkında ifade veren eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem, eski Danıştay Üyesi Vahit Bektaş ve Nesip Yılmaz'ın tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 14 Eylül'e bırakılması kararlaştırıldı.
ESKİ ADALET AKADEMİSİ BAŞKANI VE YARGITAY ÜYESİ HÜSEYİN YILDIRIM
28 Mart'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Adalet Akademisi Başkanı ve Yargıtay üyesi Hüseyin Yıldırım, hakim karşısına çıktı. Duruşmaya sanık Yıldırım ile avukatı katıldı.
Özeti okunan iddianamede, sanığın öğrencilik yıllarından beri dahil olduğu terör örgütü üyeliği faaliyetlerini hakimlik mesleğinde de sürdürdüğü, örgüt toplantılarına katılıp himmet topladığı, bu toplantılarda örgüt üyelerinin faaliyetlerini gizlilik içinde sürdürmeleri yönünde talimat verdiği belirtildi.
Yıldırım'ın ayrıca, TBMM'de özellikle terörle ilgili yasa tasarılarının kanunlaşmaması için kulis faaliyeti yürüttüğü, Adalet Akademisi Başkanıyken terör örgütü lideri Fetullah Gülen ile Pensilvanya'da görüştüğü, 2010 HSYK seçiminde aday belirlenmesinde aktif rol oynadığı ifade edildi.
Yargıtay üyesi seçildikten sonra divan üyelerinin ve daire başkanlarının seçilmesinde belirleyici olduğu, örgütün yargı yapılanması üst konseyinde görev yaptığı belirtilen Yıldırım'ın, yargıda alınacak kararların belirlendiği ve heyet şeklinde çalışan örgüt biriminin "taktiksel beyin takımı"nda yer aldığı, örgütün yargıya sızmasında etkin olduğu, Adalet Bakanlığı, Adalet Akademisi ve Yargıtayda örgütün özel görevli yöneticisi konumunda bulunduğu kaydedildi.
Savunma için söz verilen Yıldırım, iddianame ve tensip zaptı dışındaki bilgi ve belgelerin kendilerine gönderilmediği gerekçesiyle savunmaya hazırlanamadığını öne sürdü ve süre istedi.
Mahkeme Başkanı Burhan Karaloğlu ise sanığa ve avukatına bu belgeleri mahkemeden talep edip etmediklerini sordu.
Sanık avukatı, belgeleri talep etmediklerini, UYAP'ta yaşanan sıkıntı nedeniyle de bunları göremediklerini söyledi.
Başkan Karaloğlu, yasaya göre sanığa iddianame ve tensip zaptının gönderildiğini, diğer dosyalarla ilgili de kısıtlama bulunmadığını, talep eden tüm sanıklara bunların iletildiğini, talep etmeleri halinde kendilerine de verileceğini bildirdi.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Ayrıca sanığa talep ettiği belgelerin gönderilmesi, savunmasını hazırlaması için süre verilmesi kararlaştırıldı. Duruşma 24 Temmuz'a bırakıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ MUSTAFA SARIÇAM
29 Mart'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi Mustafa Sarıçam, hakim karşısına çıktı.
Duruşmada Sarıçam hakkındaki iddianamenin özeti okundu. İddianamede, sanığın üniversite öğrencilik yıllarından itibaren örgüt içinde yer aldığı, toplantılarına katıldığı, örgüt talimatıyla Yargıtay üyesi seçildiği, böylelikle örgüt hiyerarşisine dahil olduğu, örgütün stratejisi ve amaçları doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Avukatının mazeret bildirerek katılmadığı duruşmada, sanık Sarıçam, avukatı bulunmadan savunma yapacağını söyledi.
Sanık Sarıçam savunmasına, 15 Temmuz darbe girişimini kınayarak başladı. "Ülkemize bu alçaklığı yapanları Allah yerin dibine batırsın" diyen Sarıçam, bu eli kanlı terör örgütü FETÖ/PDY içinde yer alanların, örgüte destek verenlerin hepsinin ortaya çıkarılacağına inandığını dile getirdi.
Terör örgütü üyeliği suçlamasını reddeden Sarıçam, bir kişinin örgüt üyesi olması için bu yapının silahlı bir terör örgütü olduğunu bilmesi gerektiğini savundu.
Önceden cemaat olarak bilenen bu yapının, masum insanların dini duygularıyla oynadığını söyleyen Sarıçam, cemaat ya da hizmet adı altında bir sivil toplum kuruluşu olarak kabul edilen bu yapıya sempati duyduğunu ve sohbet toplantılarına katıldığını itiraf etti.
İmam hatip mezunu olduğunu, dini duygularını daha iyi yaşamak amacıyla katıldığı cemaatin sohbet toplantıları dışında başka herhangi bir etkinlikte yer almadığını ileri süren Sarıçam, "Bunun dışında hiçbir çalışmada yer almadım. Hiçbir göreve talip olmadım, getirilmedim. Hukuk dışı hiçbir işe karışmadım. Bu yapıyı canavarlaştıranlar, devletten gizleyenler bellidir." savunmasını yaptı.
Devlet okulunda okuyan çocuklarını, Anadolu lisesi ve üniversiteye hazırlık sınavları için cemaate ait dershanelere gönderdiğini de kabul eden sanık Sarıçam, ancak o dönemde yasal olan bu kuruluşlarla ilgili herhangi bir soruşturma bulunmadığını, çevresindeki yargı mensubu ve bürokratların büyük çoğunluğunun da çocuklarını buralara gönderdiğini söyledi.
Sanık Mustafa Sarıçam, Yargıtay üyesi seçildikten sonra örgüt mensuplarının tavırları ve özellikle 17/25 Aralık süreci üzerine sohbet toplantılarına daha az katılmaya başladığını öne sürerek, örgütten uzaklaşmaya çalışanların, "Ahiretinizi karartmayın, şefkat tokadı yersiniz" denilerek manevi baskı ve tehditlere maruz kaldıklarını anlattı.
Örgüt üyelerine ilişkin bilgi verdi
Örgütün yargıdaki yapılanması ve örgüt üyelerine ilişkin bilgi veren Sarıçam, meslek hayatı boyunca aynı ilde ve Yargıtayda görev yaptığı cemaat mensubu yargı üyelerini de saydı.
Yargıtayda örgütün ileri gelen isimlerinin Kerim Tosun, Mehmet Kaya ve Osman Yurdakul olduğunu belirten Sarıçam, hemen hemen tüm yargı organizasyonlarını, planlama, tayin ve terfileri bu kişilerin yaptığını anlattı.
Bu isimlerin düzenlediği pikniklere katıldığını dile getiren Sarıçam, Ali Akın ve Mehmet Aydoğdu'nun sorumlu olduğu gruplarla sohbet toplantılarında bulunduğunu da söyledi.
Toplantılara telefon getirilmemesinin istendiğini ifade eden Sarıçam, örgütte gizliliğin son dönemde akıl, mantık dışı bir hal aldığını, grup sorumlularının örgüt notlarını yazılı kağıttan okuyup, bunları hemen imha ettiklerini, sonraları yazılı kağıt da kullanılmadığını, notların tabletten okunup silindiğini bildirdi.
"Koskoca Yargıtay üyelerini robot haline getirdiler"
Yapının 2013 sonlarına kadar gönüllüler hareketi olarak görüldüğünü ancak sonradan "güç zehirlenmesine girdiğinin" anlaşıldığını belirten Sarıçam, "17/25 Aralık sürecinden sonra rahatsızlıklarımı anlattım. Devlete başkaldırdıklarını o zaman gördüm. Eleştirilerimi hep ilettim, insanların mesleki birikimleriyle baş başa bırakılmasını istedim. Koskoca Yargıtay üyelerini robot haline getirdiler. Seçimlerde talimatlarına uymadım. Bu tavır hepimizin tasfiyesini hızlandırır dedim, haklı çıktım." diye konuştu.
Örgüt mensuplarına "Gidilen yol, yol değil, yanlış yapıyorsunuz" diyerek karşı çıktığını savunan Sarıçam, şunları söyledi:
"2014 başından itibaren vicdanıma göre hareket ettim. 'Şuna oy verin, buna oy verin' talimatlarına uymadım. Bu yapının işi bu noktaya getireceğini öngöremedim, pişmanım. Birkaç sohbetine katılma dışında yasa dışı bir iş yapmadım. Kaçanlara da buradan sesleniyorum, kaçmayın, kepazeliklerinizin hesabını verin. İnsanları zan altında bırakmayın. Yapıya samimi duygularla katılmıştım. Nihai amacını bilemezdim. Gerçekten pişmanım. Ülkemize yaşattıklarında zerre kadar benim hatam varsa Rabb'im beni affetsin. Milletin manevi duyguları için başlayan bu hareketi bu hale getirenleri Allah'a havale ediyorum."
Sanık Sarıçam, savunmasının sonunda etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini belirtti ve tahliyesini talep etti.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, dosya ve savunmanın kapsamı ile tutuklu bulunduğu süre göz önünde bulundurularak sanığın tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi.
Sanığa yurt dışına çıkış yasağı ve en yakın kolluk birimine haftada bir imza şartı getirildi.
Sarıçam hakkında ifade veren eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem, eski HSYK üyeleri Kerim Tosun ve İbrahim Okur ile eski Yargıtay üyesi İlhami Dal'ın tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 11 Eylül'e bırakılması kararlaştırıldı.
YARGITAY ESKİ DAİRE BAŞKANI EKREM ERTUĞRUL
29 Mart'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, kamuoyunda "kumpas davaları" olarak bilinen Balyoz, Devrimci Karargah gibi davaları onayan eski Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Ekrem Ertuğrul, hakim karşısına çıktı.
Sanık Ertuğrul, yakınları ve avukatının katıldığı duruşmada, Ertuğrul hakkındaki iddianamenin özeti okundu.
İddianamede, sanığın örgüt mensuplarınca örgüt adına çalışması için takip edildiği, örgüt mensubu eski yargı mensupları ile aynı dairede 2015'e kadar çalıştığı, terör dosyalarının görüşüldüğü dairede örgütün istediği yönde karar çıkarılması için özel müzakere heyeti oluşturduğu, bu kapsamda örgüte mensup tetkik hakimlerini belirli dosyalar için görevlendirdiği belirtildi.
Sanığın, kritik öneme haiz dosyaların görüşülmesi sırasında dairede o güne kadar görülmeyen şekilde bazı üyelerin daireden uzaklaştırılmasını sağladığı aktarılan iddianamede, örgüt yöneticisi olmakla yargılanan eski tetkik hakimi ve eski Yargıtay üyesi Ahmet Toker ile 2001, örgüt mensubu eski tetkik hakimi ve daire üyesi Fikriye Şentürk ile 2003'ten bu yana birlikte çalıştığı, bu kişilerin üye seçilmeleri konusunda girişimde bulunduğu, Toker'in organizesinde örgüte sadakat içinde sorunsuz faaliyet yürüttüğünün anlaşıldığı kaydedildi.
İddianamede, sanığın, "2011'den itibaren Dairede yaşanan olağan dışı olaylardan haberinin bulunmadığı, sadece işini yaptığı" yönündeki savunmasının, meslek deneyimi göz önüne alındığında hayatın olağan akışına aykırı olduğu da belirtildi.
Ertuğrul'un ayrıca kamuoyunda geniş yer tutan Balyoz davasında oy birliğiyle onama kararı verilen heyette başkan olarak yer aldığı, eski emniyet müdürü Hanefi Avcı'nın yargılandığı Devrimci Karargah örgütü davasını da FETÖ yapılanmasının rahatsızlığı nedeniyle Dairedeki iş bölümünün değişeceğinin konuşulmasına rağmen apar topar gündeme alarak onanmasını sağladığı ifade edildi.
Dairede dizayn edilen yapı içinde birçok örgütsel taktiğin uygulandığı süreçlere tanık olan sanığın, buna rağmen örgüt mensubu üyelerle çalışmaya devam ettiği, özel heyetler oluşturarak örgütün talepleri doğrultusunda karar çıkması için sevk ve idare sağladığı belirtilen iddianamede, Ertuğrul'un başta örgüt içinde yer almamakla birlikte örgüt üyeleriyle fikir ve eylem birliği içinde yapıya dahil olarak örgütün istediği kararların çıkmasını sağladığı, böylelikle örgüt üyeliğinden cezalandırılması gerektiği aktarıldı.
Ertuğrul'un savunması
Savunma için söz verilen Ertuğrul, 30 yıllık meslek hayatının 20 yılını terör suçlarına bakan dairede tetkik hakimliği, üyelik ve başkanlık yaparak geçirdiğini, son 20 yılda verdiği kararlar nedeniyle birçok terör örgütünün açık hedefi haline geldiğini anlattı.
Duruşmalarda üstü kapalı ikazlar dışında çok sayıda tehdit mektubu aldığını ifade eden Ertuğrul, "Meslek hayatımın büyük bölümünde terör örgütlerinin açık hedefi olmama rağmen şu an terör örgütü üyeliğinden yargılanıyor olmam beni gerçekten incitiyor." dedi.
Öğrencilik yılları dahil hiçbir dernek, cemaat, parti oluşumu içinde yer almadığını, tarafsızlığını korumak adına sosyal çevreden bile uzak durarak yaşadığını öne süren Ertuğrul, şunları söyledi:
"Yargısal faaliyetlerim sırasında kimseden emir, talimat ve tavsiye almadım. Her zaman dosyadaki bilgi, belge ve kanuna uygun vicdani kanaatime göre karar verdim. Masumiyet karinesini gözden uzak tutmadım. Hep hukuka uygun davrandım. Bu uğurda gece gündüz çalıştım. Bu yapıyla ne cemaat olarak adlandırıldığı dönemde ne hizmet hareketi denildiği dönemde ne de terör örgütü denildiği dönemde ilgim alakam oldu. Bu yapıya ve elemanlarına ne sempati duydum ne sempati gösterdim. Yargı içinde mensupları olduğunu bilerek kimseyle hareket etmedim. Hiçbir ilgim olmayan bu terör örgütü ile irtibatlandırılarak tek kişilik hücrede 622 gündür tutukluyum, hakkımdaki tüm iddiaları reddediyorum. Savunmam bundan ibarettir."
Ekrem Ertuğrul'un avukatı da itirafçıların beyanlarında müvekkili aleyhine suçlamada bulunmadığını, müvekkilinde Bank Asya, ByLock gibi örgüt mensubiyetini gösteren kayıtlara rastlanmadığını, gözaltı kararından sonra Yargıtay Birinci Başkanı'nın odasına giderek, burada emniyete kendisinin teslim olduğunu savunarak, müvekkilinin tahliyesini istedi.
Duruşmada daha sonra Mahkeme Başkanı Burhan Karaloğlu, Ertuğrul'un adına kayıtlı hat üzerinden 2010 Temmuz ayında firari örgüt yöneticileri Osman Karakuş ve Şerif Ali Tekalan ile görüşme yapıldığına ilişkin kayıtları okudu.
Ertuğrul, "Kayıtlar yalan söylemez ama bu kişileri tanımıyorum, görüşmeyi hatırlamıyorum." savunmasını yaptı.
Müdahillik talepleri
Devrimci Karargah Örgütü davasında aldığı mahkumiyet kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesince onanan eski emniyet müdürü Hanefi Avcı'nın davaya katılma talebine ilişkin dilekçe gönderdiği belirtildi.
Duruşmada hazır bulunan ve davaya katılma talebinde bulunan Balyoz davasında aldıkları hapis cezaları Yargıtay 9. Ceza Dairesince onanan eski Kurmay Albay Ali Yasin Türker, annesi Kadriye Türker ile eski Tümamiral Erdem Caner Bener'e söz verildi.
Ali Yasin Türker, Balyoz davasında aldığı 16 yıl hapis cezasının sanığın başkanlığını yaptığı 9. Ceza Dairesince onandığını, Anayasa Mahkemesi ihlal kararı verene kadar bin 8 gün tutuklu kaldığını söyledi.
Ertuğrul'un yalnızca sahte olduğu bilirkişi raporlarıyla kanıtlanan dijital raporlara dayanarak cezasını onadığını ifade eden Türker, şikayetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini belirtti.
Türker'in annesi Kadriye Türker de oğluna verilen hapis cezası onandığında Yargıtay önünde yerlerde yuvarlandığını ifade ederek, "Ben ilkokul mezunu bir anneyim. Kendi alamadığım eğitimi çocuklarıma vermek için yıllarca çalıştım ama benim oğlumun cezasını onadılar. Hiç vicdan azabı duymadın mı?" dedi.
Caner Bener ise Balyoz davasında yargılandığında Tümamiral olduğunu, bin 84 gün hapis yattığını anlatarak, "Özel yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesinin yaptığı yargılamanın adaletsiz olduğunu dünyaya ispatladık. 9. Ceza Dairesine de gerekli argümanları verdik. Buna rağmen kasıt içinde cezamızı onadılar. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı sonucu tekrar yargılanıp beraat ettik. Tasfiye edilmemiz sonrasında örgüt mensubu subaylar bizim yerimize getirildi, Türkiye'yi 15 Temmuz'a sürükleyen süreç yaşandı. Biz görevde olsaydık bunlar yaşanmazdı. Sanık darbecilerin değirmenine su taşımıştır." diye konuştu.
"Yargıtayın rutin işleyişi"
Ardından sanık Ertuğrul'a Devrimci Karargah davası kararını Dairenin görevinin değişeceği bilinmesine rağmen neden verdiği soruldu.
Ertuğrul, daire kayıtlarının incelenebileceğini, dosyanın kesinlikle öne alınmadığını, diğer tutuklu dosyalarla aynı kategoride incelendiğini ileri sürdü.
9. Ceza Dairesinin görevinin değişeceği tartışmaları başlamadan 6 ay önce dosyayla ilgili duruşma tarihinin verildiğini savunan Ertuğrul, "Ne bir tavsiye ne bir talimat ne bir öne alma olmuştur. Hiçbir dosyada ayrım yapmadım." dedi.
Bir başka soru üzerine Ertuğrul, heyetlerin oluşumu için özel çaba harcamadığını, herkesin her türlü dosyaya baktığını, nitelikli dosyaların kıdemli tetkik hakimlerine verilmesinin Yargıtayın rutin işleyişi olduğunu, bu kapsamda kaleme bir müdahalesinin bulunmadığını öne sürdü.
Evinde FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'e ait kitap ve CD ele geçtiğinin hatırlatılması üzerine Ertuğrul, Gülen'in terör örgütü üyeliğine ilişkin dosyasının daha önce Yargıtay 9. Ceza Dairesine geldiğini anımsattı. Ertuğrul, şu savunmayı yaptı:
"Evimde dosyalarla ilgili arşiv var. Kararlarla birlikte evimde arşiv olarak bulunduruyorum. Tetkik hakimi olarak Abdullah Öcalan dosyasını da ben okumuştum. Bu nedenle Öcalan'ın kitapları da var. Bunların içinde dosya içeriğine ilişkin kitaplar, yayınlar da mevcut. O kitapları okudum. O dönemki başkanın da iznini alıp dosyaya koymuştum. PKK, KCK ile ilgili de yasak yayınlar var ama bunları okumam gerekiyordu. Arama sırasında Balyoz kararını ve PKK/Öcalan kararını aldılar, Gülen ile ilgili kararı bırakıp, yalnızca kitaplara el koydular."
Yargıtaydaki seçimlerde oy konusunda talimat alıp almadığı sorulan Ertuğrul, "Buna cesaret edecek adam olmamıştır." dedi.
Ertuğrul, Yargıtay başkanlığına adaylığının gündeme gelip gelmediği yönündeki soruyu, "Hayır, aklıma dahi gelmedi." diye yanıtladı.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, katılma taleplerini reddetti ve sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Devrimci Karargah davasına ilişkin incelemenin yapıldığı dönemde diğer tutuklu dosyaların ne kadar sürede karara bağlandığının sorulması, sanık hakkında ifade veren eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK üyesi Kerim Tosun ile eski 9. Ceza Dairesi katibi Özmen Polat'ın tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 25 Temmuz'a bırakılması kararlaştırıldı.
Paralel yapı-Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK üyelerine açılan davalar
Paralel yapı-08 Ekim (2017) 'Ankara 77 sanık Yüksek Yargı Yapılanması' soruşturması/fezlekesi (Yargıtay)
(01 Nisan 2018, 09:45)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: