Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda Yargıtay Eski Üyeleri Nuri Güleç, Sami Sezai Ural, Cumhur Özer, Hüseyin Kulaç, Süleyman Köksal, Muharrem Karayol, Turgut Emiroğlu, Hacı Osman Kaya ve Abdurrahman Kavun hakim karşısına çıkarıldı.
11.03.2018 14:40 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda Yargıtay Eski Üyeleri Nuri Güleç, Sami Sezai Ural, Cumhur Özer, Hüseyin Kulaç, Süleyman Köksal, Muharrem Karayol, Turgut Emiroğlu, Hacı Osman Kaya ve Abdurrahman Kavun hakim karşısına çıkarıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ NURİ GÜLEÇ
5 Mart'ta Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, önceki celse suçlamaları reddeden eski Yargıtay üyesi sanık Nuri Güleç yeniden hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Güleç'in yakınları ve avukatı da katıldı.
Duruşmada, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, Ankara İdare Mahkemesi Başkanı Abdullah Şahin ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem tanık olarak dinlendi.
Sanık hakkında ilk olarak Şahin ifade verdi. Şahin, 2011'e kadar bu yapı içinde yer aldığını, sonradan ters düşerek ayrıldığını anlattı.
Sanık ile aynı sohbet grubunda bulunduğunu belirten Şahin, sohbet toplantılarında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in kitaplarının okunduğunu, videolarının izlendiğini söyledi.
Grup sorumlusunun o dönem Yargıtayda tetkik hakimi olarak görev yapan Aytekin Özanlı olduğunu dile getiren Şahin, grubun teftiş kurulunda çalışanlardan oluştuğunu bildirdi.
Şahin, 2004-2011 yılları arasında Teftiş Kurulu Başkanlığında görev yaptığını, o dönem başkanlığın yüzde 70'inin bu yapıya mensup olduğunu kaydetti.
Abdullah Şahin, "Sanıkla katıldığım toplantılara cemaat dışından kimse gelemezdi. Buna en büyük şahit Allah'tır. Allah'ın üzerine yemin ederim." dedi.
Tanık olarak ifade veren eski Yargıtay üyesi Necmi Özer de FETÖ mensubu olmadığını, bu nedenle kimin FETÖ'cü olup olmadığını bilemeyeceğini söyledi.
Nuri Güleç ile aynı dairede görev yaptığını anlatan Özer, 17-25 Aralık sürecinden sonra bir internet sitesinde "Yargıtaydaki FETÖ'cüler" diye bir liste yayımlandığını, bu listede sanığın da ismini gördüğünü bildirdi.
Bu listede yer alanlar hakkında cemaatçi oldukları yönünde bir ön kabul oluştuğunu ifade eden Özer, "Bunun üzerine kendisine sorduğumda 'Cemaatçi değilim' demişti. Ben de 41 yaşında Yargıtaya seçildiğini hatırlattım. O ise dönemin müsteşarı Ahmet Kahraman'ın kızıyla İngiltere'de ilgilendiğini, bu nedenle Kahraman'ın yardımıyla seçildiğini söyledi. İnternet sitesinde yayımlanan listeye karşı neden dava açmadığını sorduğumda ise küçük bir sitede yayımlandığını, dava açsa bile sonuç alınamayacağını ifade etmişti. Somut bir olayına şahit olmadım." ifadelerini kullandı.
Birol Erdem ise sanık hakkındaki bilgisinin 2013 öncesine ait olduğunu, aynı lojmanda oturmalarına rağmen özel bir tanışıklığının bulunmadığını savundu.
Adalet Bakanlığında personelde çalıştığı için birçok kişiyi tanıdığını, sanık hakkında da cemaatçi olduğu yönünde kendisinde bir algı oluştuğunu dile getiren Erdem, sanığın Yargıtay üyeliği seçiminde cemaat mensubu HSYK üyelerince önerilen isimler arasında bulunduğunu kaydetti.
Erdem, cemaatçi olmayan Yargıtay üyeleriyle yaptıkları toplantılara, cemaatçilerle birlikte hareket ettiğinin belirtilmesi nedeniyle sanık Güleç'i çağırmadıklarını bildirdi.
Ahmet Hamsici de teftiş kurulundan tanıdığı sanığın, halasının oğlunun kayınbiraderi olduğunu söyledi.
Yargıtaya yapılacak üye seçimi için eski HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya'nın evinde yapılan toplantıda sanığın ismini kendisinin gündeme getirdiğini belirten Hamsici, buna karşı çıkılmadığını ve sanığın ilk belirlenen 80 kişi arasında yer aldığını ifade etti.
Güleç'in isminin cemaat mensubu kurul üyelerinin getirdiği listede de bulunduğunu aktaran Hamsici, "Nuri'nin cemaatçi olduğunu kimseden duymadım. Ama Birol Erdem'in hazırladığı listede ismi vardı. Erdem'e emin olup olmadığını sorduğumda, kendisine bu yönde duyumlar geldiğini söylemişti." diye konuştu.
Verilen aranın ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanığın tahliye talepleri reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma, 7 Haziran'a bırakıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ SAMİ SEZAİ URAL
5 Mart'ta Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, önceki celsede suçlamaları reddeden eski Yargıtay üyesi sanık Sami Sezai Ural yeniden hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Ural'ın yakınları ve avukatı Erol Aras da katıldı.
Duruşmada, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Kerim Tosun, Mustafa Kemal Özçelik, eski savcı Bayram Bozkurt ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem tanık olarak dinlendi.
Okur ve Bozkurt, tutuklu bulundukları cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile duruşmaya katılırken, diğer tanıklar salonda hazır bulundu.
Sanık hakkında ilk olarak eski savcı Bozkurt ifade verdi. Bozkurt, sanığı 2003'te hakim ve savcı eğitim merkezinde staj yaparken tanıdığını söyledi. O dönem eski HSYK üyelerinden Ahmet Kaya'nın eğitim merkezinin müdürü olduğunu anlatan Bozkurt, sanık Ural'ın da müdür yardımcısı olarak görev yaptığını ifade etti.
Ahmet Kaya ile daha samimi olduğunu belirten Bozkurt, sanık Ural'ın cemaat mensubu olduğunu Kaya'dan öğrendiğini kaydetti. Bozkurt, aynı şeyi eski HSYK Genel Sekreteri Muzaffer Bayram'dan da duyduğunu söyledi.
Staj yaptığı dönemde eşinin Sivas'ta olduğunu ve yanına gidip gelmesi gerektiğini dile getiren Bozkurt, "Ahmet Kaya ve Sezai Ural, cemaat mensubu olduğum için beni idare ettiler. İmza kartonuna sonradan Ahmet Kaya'nın önünde imza atıyordum." dedi.
İbrahim Okur da sanık ile Adalet Bakanlığında bir dönem birlikte çalıştıklarını ifade etti.
Okur, 2010 Anayasa değişikliği sonrasında yeni HSYK'nın oluştuğunu ve Yargıtay ile Danıştay'a üye seçiminin gündeme geldiğini hatırlatarak, eski HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya ve diğer cemaat mensubu kurul üyelerinin getirdiği 350 isim arasından 80 kişi belirlediklerini, bu kişiler arasında sanığın da bulunduğunu aktardı.
Cemaat mensubu olmayan Yargıtay üyelerini bir araya getirerek bilgilendirdiklerini anlatan Okur, cemaatle birlikte hareket ettiği belirtildiği için Ural'ı bu toplantılara çağırmadıklarını kaydetti.
Sanık Ural'ın cemaat mensubiyeti konusunda doğrudan somut bir bilgisinin olmadığını ifade eden Okur, Ural'ı milliyetçi, muhafazakar olarak tanıdığını kaydetti.
Ahmet Hamsici ise sanığı Bakanlıktan ve Adalet Akademisinden tanıdığını bildirdi.
Birlikte görev yaptığı dönemde Ural'dan cemaate ilişkin hiçbir şey duymadığını kaydeden Hamsici, Ural'ın cemaat mensuplarıyla yakın arkadaşlık içinde olduğunu söyledi.
Hamsici, eski HSYK Genel Sekreter Yardımcısı Engin Durnagöl'ün sanık için "Bizden değil ama bize yakın" dediğini savundu.
Yargıtaya üye seçimi için Mehmet Kaya'nın evinde yapılan toplantıda sanığın ismini kendisinin gündeme getirdiğini belirten Hamsici, cemaat mensuplarının listesinde olup olmadığını hatırlamadığını anlattı.
Mustafa Kemal Özçelik ise sanıkla cemaat birlikteliğinin olmadığını, sanığı milliyetçi, ülkücü olarak tanıdığını ifade etti.
Sanık Ural'ın Yargıtaya seçilmesinden sonra cemaatçi olduğunun söylendiğini dile getiren Özçelik, internette yayınlanan cemaat mensuplarına ilişkin listede de ismini gördüğünü belirtti.
Kerim Tosun da sanığın cemaate yakın olduğunu duyduğunu, başka bir bilgisinin bulunmadığını söyledi.
Birol Erdem ise sanığın cemaat mensuplarıyla yakın arkadaşlığının bulunduğunu, Mehmet Kaya'nın evindeki toplantıda ismini Ahmet Hamsici'nin gündeme getirmiş olabileceğini kaydetti.
Erdem, bu yapıdan olmayanları bir araya getirdikleri toplantılara, cemaatle birlikte hareket ettiğinin söylenmesi nedeniyle sanık Ural'ı çağırmadıklarını anlattı.
Duruşmada örgütte "sohbetçi" olarak görev yaptığını belirten Nesip Yılmaz da dinlendi. Yılmaz, fotoğrafından teşhis ettiği sanığı duruşmada tanıyamadığını savundu.
Nesip Yılmaz, yargı mensuplarının bulunduğu 3 ya da 5'erli gruplarla 5 kez bir araya geldiğini söyledi.
Duruşma savcısı Müslüm Canpolat, tanığa savcılıkta 46 yargı mensubunu teşhis ettiğini hatırlatarak, "3 ya da 5'erli gruplarla 5 toplantı yaptığınızı söylüyorsunuz, 3'er kişi katılsa 15, 5'er kişi katılsa 25 kişi yapar. Siz 46 kişiyi teşhis etmişsiniz. Fotoğrafından teşhis ettiğiniz sanığı şimdi tanımadığınızı söylüyorsunuz. Yalan tanıklık mı yapıyorsunuz?" sorusunu yöneltti.
Tanık Yılmaz, yalan tanıklık yapmadığını, o zaman da "yüzde yüz budur" demediğini savundu.
Savcı Canpolat, "Ya o zaman yalan söylediniz ya şimdi yalan söylüyorsunuz. Etkin pişmanlıktan yararlanmak için tanığın beyanlarının tutarlı ve birbirini destekler nitelikte olması gerekir. Bu durum tanığın sanık olarak yargılandığı dosyaya bildirilsin." dedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Sanığın tahliye taleplerini reddeden heyet, tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ CUMHUR ÖZER
5 Mart'ta Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, önceki celse suçlamaları reddeden eski Yargıtay üyesi sanık Cumhur Özer yeniden hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Özer ve yakınları ile avukatı katıldı.
Duruşmada, eski HSYK üyeleri İbrahim Okur ve Mustafa Kemal Özçelik ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem tanık olarak dinlendi.
Okur, tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile duruşmaya katılırken, diğer tanıklar duruşma salonunda hazır bulundu.
İbrahim Okur, ifadesinde 2010 Anayasa değişikliği sonrasında yeni oluşan HSYK tarafından Yargıtay ve Danıştay'a yeni üye seçiminin gündeme geldiğini anlattı.
Üye seçimi için eski HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya ve beraberindeki cemaat mensubu kurul üyelerince getirilen liste üzerinde Kaya'nın evinde çalışma yaptıklarını belirten Okur, 350 kişilik listeden ilk olarak 80 kişi belirlediklerini söyledi.
Okur, sanık Özer'in, cemaat mensubu kurul üyelerince seçilmesi istenen isimler arasında yer aldığını bildirdi.
Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem de sanığı Yargıtaya seçilinceye kadar tanımadığını belirtti.
Erdem, Yargıtaya üye seçimi için Mehmet Kaya'nın evinde yapılan toplantıda cemaat mensubu kurul üyelerinin Özer'in seçilmesi için ısrarcı olduklarını anlattı.
Cemaat mensubu Yargıtay üyelerinin aşırı etkinliğini kırmak amacıyla toplantılar düzenlediklerini ve cemaatçi olmayan üyeleri bir araya getirdiklerini ifade eden Erdem, Özer'in cemaat mensuplarıyla birlikte hareket ettiği gerekçesiyle bu toplantılara çağrılmadığını kaydetti.
Eski HSYK üyesi Mustafa Kemal Özçelik ise sanık ile aynı dönem staj yaptıklarını ancak o dönem samimi olmadıklarını söyledi.
Cemaat mensubu yargı üyelerinin devre toplantıları yaptıklarını dile getiren Özçelik, "Bizim staj dönemimizde cemaat mensubu olduğu söylenen çok kişi yoktu. O grup içinde Cumhur Özer, Halit Kıvrıl, Ahmet Kiriş ve ben vardık." dedi.
Özçelik, 2011'den sonra bu kişilerle birkaç kez devre toplantısı yaptıklarını, bunların himmet verilen sohbet toplantısı olmadığını, bir restoranda yemek yediklerini kaydetti.
Sanık Özer söz alarak, böyle bir devre toplantısına katılmadığını, bu kişilerle yemeğe gitmediğini savundu. Özer, yemek için ne zaman, nerede bir araya gelindiğini sordu.
Tanık Özçelik ise Balgat'ta bir restoranda yemek yediklerini, 2011'den sonra yılda bir kez olacak şekilde toplandıklarını söyledi.
Tanıkların dinlenmesinin ardından mahkemeye gelen bilgi ve belgeler okundu.
Bu kapsamda, sanık Özer'in, 2014 yılında "CDBU0748" kullanıcı adıyla ByLock kullandığının tespit edildiği belirtildi.
Tanık ifadelerine ve gelen belgelere karşı söz verilen sanık Özer, tanıkların görgüye dayalı bilgi sahibi olmadığını, ifadelerin soyut beyanlardan oluştuğunu savunarak tahliyesini istedi.
Sanık avukatı Handan Can ise ByLock'a ilişkin yazıda kullanıcı adının "CDBU" olarak belirtildiğini, bunun sanığın ve çocuklarının isimlerinin baş harflerinden oluştuğunun öne sürüldüğünü anlattı.
Avukat Can, sanığın "CDBU" içindeki "U"yu temsil ettiği belirtilen Uğur isimli oğlunun 2015 doğumlu olduğunu, programın kullanıldığı iddia edilen tarihte henüz dünyaya gelmediğini ifade ederek, bu durumun gelen bilginin yanlış olduğunu ortaya koyduğunu savundu.
Duruşma savcısı Müslüm Canpolat ise sanığın ByLock şifresinin oğlunun ismi ve doğum yılından oluşan "Berker2004" olduğunun tespit edildiğini söyledi.
Canpolat ayrıca, diğer örgüt üyelerinin, sanığın örgüt üyesi olduğunu belirten görüşmeleri ile sanığın bilgisayarına ByLock yüklenmesine ilişkin yazışmalarını okudu.
Savcı Canpolat, sanık hakkındaki delillerin açık olduğunu ifade ederek, tutukluluk halinin devamı yönünde görüş bildirdi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı.
Buna göre sanığın, tahliye talebi reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi. Duruşma, 21 Haziran'a bırakıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ HÜSEYİN KULAÇ
5 Mart'ta Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, önceki celse suçlamaları reddeden eski Yargıtay üyesi sanık Hüseyin Kulaç yeniden hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Kulaç ve yakınları ile avukatı katıldı.
Duruşmada, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Kerim Tosun, Mustafa Kemal Özçelik ve Ömer Köroğlu ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem tanık olarak dinlendi.
Okur, tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ile duruşmaya katılırken diğer tanıklar duruşma salonunda hazır bulundu.
Sanık hakkında ilk olarak Okur ifade verdi.
Okur, sanığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığı dönemden tanıdığını, cemaat bağlantısına ilişkin somut bilgisinin bulunmadığını söyledi.
2010 Anayasa değişikliğinin ardından Yargıtaya yeni üye seçiminin gündeme geldiğini belirten Okur, eski HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya'nın evinde yapılan toplantıda belirlenen ilk 80 kişi arasında sanığın da yer aldığını, Kulaç'ın seçilmek istenmesine kendilerinin de karşı çıkmadıklarını belirtti.
Okur, ilerleyen süreçte dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman hakkında cemaatin bir internet sitesinde gerçek dışı habere yer verildiğini, Kahraman'ın bu habere karşı açtığı davayı kazandığını ancak kararın Yargıtayda Kulaç'ın da bulunduğu daire tarafından bozulduğunu anlattı.
İbrahim Okur, cemaatin Yargıtaydaki aşırı etkinliğini kırmak için cemaat mensubu olmayan Yargıtay üyeleriyle yaptıkları toplantıya cemaatle birlikte hareket ettiği gerekçesiyle Kulaç'ı çağırmadıklarını kaydetti.
Ömer Köroğlu ise sanığın cemaatle alakalı eylemine şahit olmadığını, Ahmet Kahraman'ın etkisiyle üye seçildiğini düşündüğünü ancak sonradan cemaatçi olduğunu duyduğunu ifade etti.
Köroğlu, sanığın Yargıtay üyeliği seçiminde üzerinde tartışılmayan isimlerden olduğunu söyledi.
Ahmet Hamsici de sanığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünde çalıştığı dönemden tanıdığını anlattı.
Sanığın Yargıtaya üye seçiminde hem bakanlığın hem de cemaatçilerin listesinde bulunduğunu dile getiren Hamsici, tartışılmadan seçildiğini kaydetti.
Daha sonra cemaate ait bir sitede Ahmet Kahraman'ın özel hayatına ilişkin gayriahlaki haber yapıldığını belirten Hamsici, Kahraman'ın buna ilişkin "Osman Şanal'ı koymadık diye iftira atıyorlar." dediğini aktardı.
Kahraman'ın haberle ilgili açtığı davayı kazandığını ancak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nde bu kararın bozulduğunu ifade eden Hamsici, Kahraman'ın "Bu nasıl iş? Kararda bizim seçtiğimiz isimlerin imzası var. Üstelik haklı olduğumuz dava. Senin hemşehrin Hüseyin Bey'in de imzası var. Bunu cemaat zoruyla yaptı bu gençler." dediğini anlattı.
Sanık Hüseyin Kulaç söz alarak, kararın oy birliğiyle çıktığını dile getirerek, "Adaletin gözü kapalı. Bir tarafta Ahmet var, bir tarafta bilmem kim var diye karar vermedim. Yargıtayın ilkeleri var." dedi.
Eski HSYK üyeleri Kerim Tosun ve Mustafa Kemal Özçelik de sanığın cemaat mensubiyetine ilişkin somut görgüleri olmadığını, cemaat mensubu olduğunu duyduklarını söyledi.
Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ise Bakanlıkta personelde çalıştığı dönemlerde edindiği bilgiler kapsamında sanığın cemaate yakın isimlerden olduğu kanısına vardığını belirtti.
Sanığın Yargıtay üyeliğine bakanlık listesinden seçildiğini bildiğini ifade eden Erdem, "Siyaset kanadından da bir referansı olduğunu hatırlıyorum, ancak kim olduğunu unuttum." diye konuştu.
Tanıkların dinlenmesinin ardından mahkemeye gelen bilgi ve belgeler okundu. Sanığın ByLock kaydının olmadığı, örgüt mensuplarının yazışmalarında isminin geçmediği, Bankasya hesabının bulunmadığı belirtildi.
Tanık ifadelerine karşı söz verilen sanık Kulaç, tanık ifadelerinin zan üzerine kurulu olduğunu, somut bir veri ortaya konulamadığını savundu.
Kulaç, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman'a ilişkin kararın dairenin ilke kararlarına uygun olduğunu ileri sürdü.
Sanık Kulaç, "Tüm tanık ifadeleri lehimedir. Bakanlık listesinden üye seçildim. Birol Bey'in hatırlayamadığı siyasi referansım o dönemin sayın Bakanıydı." ifadesini kullandı.
İmamhatip mezunu olduğunu, İslami camiada pek çok yere gittiğini, hiçbir yerden emir almadığını, kimseye emir vermediğini, hiçbir örgüte mensup olmadığını iddia eden Kulaç, iki çocuğunu bebek yaşta kaybettiğini, hayattaki çocuğunun da bir yıldır otizm hastalığı nedeniyle tedavi gördüğünü yeni öğrendiğini söyledi. Kulaç, tahliyesini istedi.
Duruşma savcısı Müslüm Canpolat, örgüt mensubu Mehmet Uslu'nun ByLock üzerinden gönderdiği elektronik postada "Hüseyin Kulaç'ın anneannesi ölmüş, İstanbul'a hareket edecek." yazdığını, bunun da sanığın özel durumunun örgüt tarafından yakından takip edildiğini gösterdiğini ileri sürerek, tahliye talebinin reddi yönünde görüş bildirdi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre sanığın, tahliye talepleri reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi. Duruşma, 7 Haziran'a bırakıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ SÜLEYMAN KÖKSAL
6 Mart'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi Süleyman Köksal savunma yaptı. Duruşmaya, sanık Köksal ve avukatı katıldı.
İddianamede, sanığın örgütün içinde yer aldığı, örgüt toplantılarına katıldığı ve örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçildiği belirtildi.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Köksal, Türkiye'nin olağanüstü bir dönemden geçtiğini, olağanüstü şartlar nedeniyle at izinin it izine karışmasının da kaçınılmaz olduğunu öne sürerek, Yargıtay 9. Ceza heyetine bu konuda büyük sorumluluk düştüğünü söyledi.
Darbe girişiminin ardından 17 Temmuz'da evinde gözaltına alındığını, 20 aylık tutukluluğunun son 16 ayını tek kişilik koğuşta geçirdiğini belirten Köksal, "Adaletin tecelli edeceğine inanıyorum. Hiçbir endişem yok. Her zaman hukuka uygun davranan, terörün insanlığa kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyeceğine inanan bir hukukçu olarak, terör örgütü suçlamasıyla ilgili bir şey bile söylemeyeceğim." dedi.
Köksal, 30 yıllık meslek hayatında hukuktan hiç ayrılmadığını, kimseden emir ve talimat almadığını savunarak, örgüt talimatıyla üye seçildiği iddiasını kabul etmedi.
Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman'ın memleketi Menemen'de hakimlik yaptığını, Kahraman ile bu süreçte tanıştığını ve yıllar içinde de görüşmeye devam ettiklerini anlatan Köksal, Kahraman'ın referansıyla Yargıtay'a üye seçildiğini düşündüğünü söyledi.
Köksal, iddianamede belirtilen olaylarla hiçbir ilgisinin bulunmadığını, hayatının hiçbir döneminde hukuk dışı eylemleri tasvip etmediğini iddia etti.
Devletin imkanlarıyla yurt dışına gönderilmediğini, unvanlı bir göreve getirilmediğini ileri süren Köksal, 30 yıllık kamu hizmeti hayatı boyunca hukuk içinde, milletin ve devletin menfaatini her zaman en üst düzeyde tuttuğunu, hukuka aykırı bir eylemi bulunmadığını öne sürdü. Süleyman Köksal, "Bu delillerle 30 yıl kamu hizmeti vermiş benim gibi bir insanla ilgili böyle bir dava açılamaz. Sehven dava açıldığını düşünüyorum." diyerek, tahliyesine ve beraatına karar verilmesini istedi.
Sanık Köksal'ın avukatı Ali Aydın Akpınar da müvekkilinin telefonunun bir sivil imam ile Kızılay ve lojmanının bulunduğu bölgede birer kez baz verdiğinin belirtildiğini, böylelikle müvekkilinin sivil imamla bir araya gelerek, örgüt faaliyeti yürüttüğünün iddia edildiğini söyledi.
Adı geçen sivil imam ile baz çakışması dışında müvekkilinin görüştüğüne dair bir telefon kaydı, mesaj, mail tespitine rastlanmadığını savunan Akpınar, Kızılay ve lojman bölgesinde aynı gün içinde yüzlerce hatta binlerce kişinin baz çakışmasına rastlanacağını, bunun örgüt üyeliği için delil sayılamayacağını kaydetti.
Tanık beyanlarının da zanna dayalı olduğunu, somut veri içermediğini öne süren Akpınar, müvekkilinin tahliyesine karar verilmesini istedi.
Savunmaların ardından sanıkla ilgili gelen bilgi ve belgeler okundu. Buna göre, sanığın ByLock kaydının bulunmadığı, ByLock mail ve mesaj içeriklerinde adına rastlanmadığı, Bank Asya'da hesabının olmadığı belirtildi.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi heyeti, verilen aranın ardından ara kararını açıkladı. Buna göre, oy çokluğuyla sanığın tahliye talebi reddedildi.
Sanık hakkında ifade veren eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur ile eski Yargıtay Üyeleri Necmi Özer ve Günal Akyol'un tanık olarak dinlenmesine karar verildi.
Duruşma 25 Haziran'a bırakıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ MUHARREM KARAYOL
7 Mart'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi Muharrem Karayol savunma yaptı. Duruşmaya, sanık Karayol, yakınları ve avukatı Hüseyin Aygün katıldı.
İddianamede, Karayol'un, örgüt talimatıyla Yargıtay üyesi seçildiği, FETÖ'nün yargı yapılanmasında üst düzey yönetici konumunda bulunduğu, ByLock kullandığı, eğitim biriminden ve Yargıtayın ceza dairelerinden sorumlu olduğu, böylelikle FETÖ'nün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, amaçları ve stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtilerek, "terör örgütü yöneticiliği" suçundan cezalandırılması istendi.
Savunma için söz verilen Karayol, hakkındaki iddiaları reddederek usule ilişkin itirazlarını dile getirdi.
Karayol, hakkında soruşturma yürütülürken, Anayasa ve kanunların yüksek yargı üyelerine tanıdığı teminatların görmezden gelindiğini, hakkında suçüstü hükümlerinin uygulanamayacağını savundu.
"Hakkında suçüstü hali varmış gibi kanunun arkasından dolanılarak soruşturma açıldığını", iddialarla ilgili kesin bir delil bulunmadan kamuoyunda "hain" ilan edildiğini öne süren Karayol, tutukluluğa sevk edildiğinde dosyada hakkında tek bir delil bile bulunmadığını iddia etti.
Aleyhinde ifade veren tanıkların beyanlarını da kabul etmeyen Karayol, örgütün sorumlusu olduğu yönündeki ifadelerin somut tespitlerden uzak olduğunu ileri sürdü.
Karayol, "İtirafçı beyanlarının gerçeği yansıtmadığı kendi içinde ufak bir araştırmayla ortaya çıkabilirdi." dedi.
Usul itirazlarını sürdüren Karayol, mükerrer dava nedeniyle şu anda görülen davanın reddini talep etti.
Yasalara göre, bir kimsenin aynı fiil nedeniyle iki kez yargılanamayacağını dile getiren Karayol, önceden verilen hüküm varsa açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürdü.
"İmamın kim olduğu konusunda bahisler oynanıyordu"
Karayol, "Daha önce Yargıtay imamı olduğum iddiasıyla soruşturma geçirdim. Bu konuda muhakkik olarak görevlendirilen bir Ceza Dairesi Başkanı, beni çağırdı ve Yargıtay imamı olmakla suçlandığımı söyledi. Bunu duyunca şok oldum. İddiaya göre iş adamı Mehmet Emin Karamehmet'in dosyasını alıp Pensilvanya'ya gitmişim, örgütün liderine sormuşum, aldığım talimatla karar vermişim. Ben ABD'ye hiç gitmedim, gitmek için vize başvurusunda dahi bulunmadım." dedi.
Bu iddianın basında çok fazla işlendiğini, Yargıtayda da çok konuşulduğunu ancak isminin hiç yazılmadığını belirten Karayol, "Yargıtay imamının kim olduğu konusunda bahisler oynanıyordu. Serviste imamın kim olduğunu konuşurlarken, 'Ben biliyorum' dedim. Espri olsun diye Yargıtayın cami imamını söyledim." diye konuştu.
Karayol, usulüne uygun şekilde hakkında soruşturma yürütüldüğünü, ikinci aşamaya geçildiğini ve Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına karar verdiğini söyledi.
Bugün yargılandığı iddianamede isnat edilen eylemlerin o dönemde soruşturulduğunu ileri süren Karayol, "İddialar aynı suçlamalara ilişkindir. Bu isnatlarla hakkımda dava açılamaz." savunmasını yaptı.
Esas hakkındaki savunması için süre isteyen sanık Karayol, ilgili dosyanın Yargıtay Başkanlığından istenmesini, tahliyesine ve beraatine karar verilmesini talep etti.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, tahliye talebi reddedilen Karayol'a savunmasını yapmak için süre verildi ve duruşma 20 Haziran'a bırakıldı.
Yargıtay imamı soruşturması
Eski TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, 29 Aralık 2013'te AK Parti Genel Başkan Yardımcılığı yaptığı dönemde "Yargıtayda 'cemaatin imamı' diye nitelendirilen kişi, ismi bende saklı, kendisini tanıyorum. Bir holdingin başında bulunan kişinin dosyasıyla ilgili ne karar verilmesi gerektiği hususunu, dosyanın kısa özetiyle Pensilvanya'ya göndermiştir." açıklamasını yapmıştı.
Bunun üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığınca iddiayı soruşturmak üzere muhakkik (soruşturmacı) görevlendirilmişti.
Yargıtay Birinci Başkanlığı, 23 Temmuz 2014'te "Muhakkik raporu, başvurucu ile diğer kişilerin beyanlarının birlikte incelenmesi sonucunda, dosyaya sunulan hiçbir delilin, soruşturmanın bir sonraki aşamasına geçmeye imkan verecek nitelikte olmadığı değerlendirilerek, iddiayla ilgili herhangi bir işlem yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir." açıklamasıyla dosyanın kapandığını bildirmişti.
Süreç boyunca "Yargıtay imamı" olduğu iddiasıyla soruşturulan üyenin kimliği çok tartışılmış, buna karşın bu ismin kim olduğu kamuoyuna yansımamıştı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ TURGUT EMİROĞLU
7 Mart'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi Turgut Emiroğlu savunma yaptı.
Savunma için söz verilen Emiroğlu, usul itirazlarını dile getirdi.
Soruşturmanın usulüne uygun yürütülmediğini savunan Emiroğlu, hakkında suçüstü hükümlerine göre işlem yapılamayacağını, gözaltı kararından sonra Yargıtay'a gelip kendisinin teslim olduğunu ileri sürdü.
Atılı suç tarihinde yüksek yargı mensuplarının özel hükümlere göre yargılanması gerektiğini savunan Emiroğlu, gözaltı, arama ve el koyma ile tutuklama kararlarının usule aykırı olduğunu, yok hükmünde sayılması gerektiğini iddia etti.
Gözaltı sürecinde usulsüz ve hukuka aykırı işlemlere maruz kaldığını, hakkında hiçbir somut delil olmadan tutuklandığını savunan Emiroğlu, soruşturma sürecinde ve cezaevinde ne kadar hak ihlali varsa hepsini yaşadıklarını öne sürdü.
Sanık Emiroğlu, "Görevdeyken kabul ettiğimiz özel soruşturma usulleri nedeniyle biz bunları hak ettik. Bu yarın bütün Yargıtay üyelerinin başına gelebilir. Ben hayatımı, mesleğimi bu millete verdim. Hainlik yapmadım, hain değilim." savunmasını yaptı.
Esasa ilişkin savunması için süre isteyen Emiroğlu, tahliye talebinde bulundu.
Mahkeme heyeti, verilen aranın ardından ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talebi reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi. Sanığa esasa ilişkin savunması için süre verilmesi, duruşmanın 25 Haziran'a bırakılması kararlaştırıldı.
Kerim Tosun itiraf etmişti
FETÖ soruşturması kapsamında gözaltına alınan ancak etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak tutuksuz yargılanmasına karar verilen eski HSYK üyesi Kerim Tosun, ifadesinde Turgut Emiroğlu'nun kendi bulunduğu grubun "abi"si olduğunu söylemişti.
O dönem Yargıtay üyesiyken HSYK'ya seçilen Tosun, "Bu kişinin üstünde Muharrem Karayol vardır. Karayol'un üstünde ise İlyas Şahin vardır. Turgut Emiroğlu'nun bize ilettiği talimatların Muharrem Karayol'dan geldiğini biliriz. Ancak İlyas Şahin'in direkt olarak Turgut Emiroğlu'na talimat gönderdiğini de biliyorum." ifadelerini kullanmıştı.
Tosun, ifadesinde iş adamı Mehmet Emin Karamehmet hakkındaki yurt dışı yasağının, Yargıtay 7. Ceza Dairesince nasıl kaldırıldığını da şöyle anlatmıştı:
"Mehmet Emin Karamehmet'in yurt dışı yasağının olduğu Bankacılık Kanununa Muhalefet suçuyla ilgili dosya bizim daireye gelince Turgut Emiroğlu bana dairede 'Kartal Abi'nin selamı var. Bu dosyada Karamehmet'in yurt dışı kararını kaldıralım' dedi ve bu talimatın bizzat Amerika'dan geldiğini söyledi. Ben Emiroğlu'na, 'Kartal kimdir' diye sordum. O da 'Kartal, 11. Ceza Dairesi üyemiz olan Yargıtay sorumlusu İlyas Şahin'dir' dedi. Bu talimattan sonra bizim dairede dosya görüldü."
Pensilvanya'nın oyunu 5 ay sonra bozuldu
İş adamı Mehmet Emin Karamehmet hakkında, Pamukbank'tan kullandırılan bazı kredilere ilişkin "Bankacılık Kanunu'na muhalefet" suçundan dava açılmış, İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan Karamehmet, 11 yıl 8 ay hapis ve 471 milyon 950 bin 66 lira adli para cezasına çarptırılmıştı. Mehmet Emin Karamehmet'e, yurt dışına çıkış yasağı da konmuştu.
Temyiz üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 7. Ceza Dairesi, Haziran 2011'de, Karamehmet hakkındaki hapis cezasını bozarak yurt dışına çıkış yasağını kaldırmıştı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine dosyayı görüşen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise 1 Kasım 2011'de 7. Ceza Dairesinin kararını kaldırarak, Karamehmet hakkında tekrar yurt dışına çıkış yasağı koymuş ve Karamehmet'in, 6 yıldan 12 yıla kadar hapis istemiyle yeniden yargılanmasının yolu açılmıştı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ HACI OSMAN KAYA
8 Mart'ta Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen davada, eski Yargıtay Üyesi Hacı Osman Kaya yeniden hakim karşısına çıktı.
Duruşmada, Kaya hakkında ifade veren eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ve HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici tanık olarak dinlendi.
Okur, tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS aracılığıyla ifade verirken, diğer tanıklar duruşma salonunda hazır bulundu.
İbrahim Okur, 2010 Anayasa referandumundan sonra yüksek yargıya üye seçimi için yapılan toplantılarda Kaya'nın isminin gündeme geldiğini ancak o dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman'ın itirazı nedeniyle listeden çıkarıldığını söyledi. Okur, sanık Kaya'nın, eski HSYK üyesi Bülent Çiçekli'nin talebiyle 2012'de Yargıtaya üye seçildiğini anlattı.
Bir soru üzerine Okur, Kaya'nın, teftişte görevliyken Ankara'nın bir ilçesindeki noter hakkında verdiği olumsuz teftiş raporu nedeniyle Kahraman'ın seçilmesine karşı çıktığını bildiğini belirtti.
Eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici de Kaya ile ilgili, "Yargıtaya üye seçiminde ismi Bülent Çiçekli tarafından gündeme geldi. Diğer cemaat mensupları tarafından da benimsendi. Ancak Müsteşar Ahmet Kahraman itiraz etti. Çiçekli, Müsteşarla konuştu, ikna etti. İkinci seçimde 2012'de seçildi. Yakından tanımıyorum. Örgüt çalışmaları içinde yer alıp almadığı konusunda somut bilgim yok." şeklinde bilgi verdi.
Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ise sanığın Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulunda, ardından Bursa ve Konya'da çalıştığını bildiğini, o dönemlerde Kaya hakkında, "cemaate mensuptur" şeklinde değil, "cemaate yakındır, arkadaş çevresi onlardan oluşur" şeklinde kanaat bulunduğunu dile getirdi.
Kaya'nın ilk seçimde değil, 2012'de, cemaat mensubu HSYK üyelerinin önerisiyle Yargıtaya üye seçildiğini ifade eden Erdem, örgüt mensuplarının Yargıtaydaki etkinliklerini kırmak amacıyla, FETÖ üyesi olmayan kurul üyelerini bir araya getirdikleri toplantılara, "cemaatçilerle hareket ediyor" denildiği için Kaya'yı çağırmadıklarını bildirdi.
Tanık beyanları ve gelen bilgilere karşı söz verilen sanık Hacı Osman Kaya, tanık beyanlarında aleyhine bir ifadenin bulunmadığını, eski HSYK Üyesi Bülent Çiçekli'nin hemşehrisi olması ve aralarındaki kişisel dostluk nedeniyle üye seçilmesini sağladığını, örgüt mensubu olduğuna dair somut bir bilginin bulunmadığını savundu.
ByLock kullandığı tespitini kabul etmeyen Kaya, dosyaya gelen bilgi ve belgelerde, ByLock kullanıcı adı, şifresi veya yazışmaların bulunamadığının belirtildiğini kaydetti.
ByLock'a bağlandığı iddia edilen cep telefonu hattının HTS kayıtlarında, memleketi Kayseri'deyken bir kişiyle mesajlaştığı tarih ve saatle aynı anda Ankara Bağlıca'da lojmanların bulunduğu bölgede ByLock'a bağlandığı verisinin yer aldığını iddia eden Kaya, bu tespitin de kullanıcı olmadığını ispatlayacağını ileri sürdü.
Hacı Osman Kaya, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Verilen aranın ardından heyet, ara kararını açıkladı. Heyet, sanığın tahliye talebinin reddi ve tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Duruşma, 28 Haziran'a bırakıldı. Gelecek duruşmada, dinlenmesine karar verilen ancak bu duruşmada hazır bulunmayan tanıklar dinlenecek.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ ABDURRAHMAN KAVUN
8 Mart'ta Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen davada, Balyoz, Askeri Casusluk, Hrant Dink, Devrimci Karargah davalarına bakan mahkemelerin kararlarını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin eski üyesi Abdurrahman Kavun yeniden hakim karşısına çıktı.
İlk duruşmada tahliye edildikten sonra itiraz üzerine yeniden tutuklanan Kavun, duruşmaya Osmaniye'de tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.
Duruşmada, Kavun hakkında ifade veren eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Ömer Köroğlu ve Kerim Tosun ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem tanık olarak dinlendi.
Okur, tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS aracılığıyla ifade verirken, diğer tanıklar duruşma salonunda hazır bulundu.
İbrahim Okur, 2010 anayasa referandumundan sonra Yargıtay ve Danıştay'a üye seçiminin gündeme geldiğini, eski HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya ve diğer cemaat mensubu kurul üyelerinin seçim için hazırladığı liste üzerinden belirlenen isimler arasında sanığın da yer aldığını söyledi.
Sanığı bu listede gördüğünde şaşırdığını ifade eden Okur, o dönem Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olan sanığın sadece kıdeminin tartışıldığını, Diyarbakır'da daha kıdemli isimler bulunduğunu ancak toplantıdaki herkesin onayıyla seçildiğini kaydetti.
Okur, sanığın ismi cemaat mensuplarınca gündeme getirilmeseydi yine de seçilebileceğini savundu.
İbrahim Okur, cemaat mensuplarının Yargıtaydaki etkinliklerini kırmak amacıyla, cemaat mensubu olmayan kurul üyelerini bir araya getirdikleri toplantılara Kavun'u çağırmadıklarını bildirdi.
Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ise sanığı Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı yaptığı dönemden tanıdığını, personelde çalıştığı için o dönemden itibaren sanığın cemaat mensubu ya da cemaate yakın olduğu yönünde kanaatinin bulunduğunu kaydetti.
Kavun'un isminin, Yargıtay üyeliği seçimi için Mehmet Kaya'nın evinde yapılan toplantıda cemaat mensubu kurul üyelerince gündeme getirildiğini ve bu kişilerin seçilmesini istediği kişiler arasında yer aldığını belirten Erdem, "Balyoz davasında imzası var mı bilmiyorum, incelemedim. Faaliyetlerine ilişkin somut bilgim yok." dedi.
Eski HSYK üyesi Ömer Köroğlu da sanığı Diyarbakır'da görev yaptığı dönemden tanıdığını, bir kez de ziyaret ettiğini söyledi.
Sanığın, cemaat mensubu HSYK üyeleriyle yapılan toplantıda bu kişilerin talebiyle belirlenen 80 kişi arasında yer aldığını dile getiren Köroğlu, taşradan seçilmesine karar verilen ilk isimlerden olduğunu ifade etti.
Köroğlu, sanığın himmet verdiğine ya da cemaat toplantılarına katıldığına ilişkin somut bilgisinin bulunmadığını anlattı.
Eski HSYK üyesi Kerim Tosun da sanığı Yargıtay üyesi olana kadar tanımadığını, cemaat mensubiyetine ilişkin somut bilgisinin olmadığını ancak o dönem Yargıtay 4. Hukuk Dairesi ile 9. Ceza Dairesi üyelerinin hemen hemen tamamının cemaatçi olduğunun söylendiğini kaydetti.
Sanığın Balyoz davasına imza atan heyette de bulunduğunu aktaran Tosun, bu nedenle cemaatçi olduğu yönünde kanaate sahip olduğunu söyledi.
Tanık ifadelerine karşı söz verilen Kavun, aleyhe hususları kabul etmediğini bildirdi.
İlk tutuklama kararında kendisinin teslim olduğunu belirten Kavun, "Bana 8 gün nefes alma imkanı verdiniz. İnfazı bilmediğim için verdiğim adreste olmam gerektiğini düşündüm ve sadece 1 buçuk saat çocuklarımla görüşebildim. Osmaniye'de annemin parkinson olduğunu görünce hiç evden çıkamadım. Yalnız bir kez çarşıya çıkabildim." diye konuştu.
İtiraz üzerine Ceza Muhakemesi Kanunu'nda olmayan bir müessese ile hakkında tutuklanmak üzere yakalama kararı çıkarıldığını savunan Kavun, "Bunun üzerine yine kendim teslim oldum. Bana sunduğunuz lütfu kötü kullanmadım, kaçmaya çalışmadım. Bir kez daha böyle bir lütufta bulunursanız minnettar kalırım." ifadesini kullandı.
Kavun'un avukatı Farah Diba Kartal ise tanık beyanlarının somut bilgi içermediğini, zanna, yoruma dayalı olduğunu öne sürerek, "Müvekkilimin cinayet işlemesini tercih ederdim. En azından delil arama yoluna gidilirdi. Şimdi 'zannediyorum, düşünüyorum' beyanları var." diye konuştu.
Verilen aranın ardından heyet, ara kararını açıkladı. Heyet, 2'ye karşı 3 üyenin oyuyla sanığın tahliye talebinin reddine, tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma, 28 Haziran'a bırakıldı.
Paralel yapı-Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK üyelerine açılan davalar
Paralel yapı-08 Ekim (2017) 'Ankara 77 sanık Yüksek Yargı Yapılanması' soruşturması/fezlekesi (Yargıtay)
(11 Mart 2018, 14:40)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: