Genelkurmay 'çatı' davasının görüldüğü Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince darbe sanığı Mustafa Özsoy'un beyanlarında ismi geçen ve KHK ile rütbeleri alınan eski tümgeneral Ceylan hakkında 'darbeye teşebbüsten' suç duyurusunda bulunuldu. Suç duyurusu dilekçesinde, Ceylan'ın 'Anayasal düzeni ihlal' ettiğine ilişkin somut olguların bulunduğuna yer verildi. Dava duruşmalarının görülmesine de devam edildi.
03.03.2018 15:00 Genelkurmay 'çatı' davasının görüldüğü Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince darbe sanığı Mustafa Özsoy'un beyanlarında ismi geçen ve KHK ile rütbeleri alınan eski tümgeneral Ceylan hakkında 'darbeye teşebbüsten' suç duyurusunda bulunuldu. Suç duyurusu dilekçesinde, Ceylan'ın 'Anayasal düzeni ihlal' ettiğine ilişkin somut olguların bulunduğuna yer verildi. Dava duruşmalarının görülmesine de devam edildi.
1 Mart'ta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen suç duyurusu dilekçesinde, darbe sanığı eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Mustafa Özsoy'un Ceylan hakkındaki beyanlarına yer verildi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili sözde 'yurtta sulh konseyi' üyelerinin de aralarında yer aldığı Genelkurmay 'çatı' davasında savunması alınan sanıkların kayıtları yeniden incelendi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 17 Kasım 2017'de görülen duruşmada savunma yapan sanık eski Korgeneral Mustafa Özsoy'un eski tümgeneral Ceylan hakkındaki beyanlarını da ele aldı.
Mahkeme heyeti, söz konusu ifadeler doğrultusunda Ceylan hakkında 'darbeye teşebbüs' suçunu işlediğine dair somut olguların olduğunu tespit ederek gereken adli işlemlerin yapılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
General rütbesinde 2012'de Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Daire Başkanlığına atanan Ceylan, 2014'te Tuzla Piyade Okul Komutanlığı yaptıktan sonra 2015'te emekliye ayrıldı. Ceylan'ın, OHAL kapsamında kanun hükmünde kararname (KHK) rütbeleri geri alınmıştı.
Sanık eski Korgeneral Özsoy, savunmasında İzmir Foça'daki kampta bulunduğu sırada Tuğgeneral Ahmet Bican Kırker ve eski tümgeneral İshak Ceylan'ın kendisini arayarak Ankara'ya gelmesini istediklerini kaydetmişti.
Özsoy, şahsi telefonundan bilinmeyen bir numaradan arayan ve kendisini 'İshak' diye tanıtan kişinin eski tümgeneral İshak Ceylan olduğunu değerlendirdiğini söylemişti.
Çapraz sorgusunda 'Niye tatilden döndün?' sorusuna 'Allah şahittir, ben kuşkum üzerine döndüm' cevabını veren Özsoy, İshak Ceylan ve Ahmet Bican Kırker'in kendisini tuzağa düşmesine sebep olduklarını iddia etmişti.
DURUŞMALARA DEVAM EDİLDİ
Öte yandan, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili sözde 'yurtta sulh konseyi' üyelerinin de aralarında yer aldığı 224 sanığın yargılandığı Genelkurmay 'çatı' davasına devam edildi.
26.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Silahlı Kuvvetler Komuta Merkezi (SKKHM) vardiya amiri olan emekli Albay Armağan Ustael, tanık olarak dinlendi.
Akşam saatlerinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın kendisini arayarak, 1'inci, 2'nci ve 3'üncü ordu komutanlıklarına ulaşıp eğitim uçuşlarını durdurmaları için emir verdiğini aktaran Ustael, bunun üzerine ilgili yerleri arayarak söz konusu emri ilettiğini ifade etti.
Daha sonra hava aracı bulunan Kara Havacılık Komutanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı harekat merkezlerini de arayarak bilgilendirme yaptığını anlatan Ustael, toplantı nedeniyle karargah dışında bulunan dönemin SKKHM Daire Başkanı Tuğgeneral İlhan Kırtıl'ın da kendisine uçuşların durdurulması için emir verdiğini bildirdi.
Bunun üzerine kara, hava ve deniz kuvvet komutanlıkları ile Özel Kuvvetler Komutanlığını arayarak bütün hava unsurların iniş yapması için emir ilettiklerini kaydeden Ustael, Suriye sınırındaki uçuşlar dışındaki hava trafiğinin bu şekilde iptal edildiğini aktardı.
Emirlere ilişkin geri bildirimleri rapor ettikten sonra çalışma yerine geçtiğini anlatan Ustael, bu sırada sanık eski kurmay albay Osman Kardal'ın, daire başkanının yerine geçerek terör tehdidi nedeniyle güvenlik tedbirlerini arttırıldığını, giriş çıkışların yasaklandığını söylediğini aktardı.
Bir süre sonra Başbakanlık Güvenlik İşleri Müdürünün kendisini arayarak Genelkurmay Başkanlığı karargahında silah sesleri geldiğini, gelişmeler hakkında bilgi istediğini bildiren Ustael, 'Yerin üç kat altında olduğumuz için dışarıdaki sesleri duymuyorduk. Bunun üzerine nöbetçi amirliğini aradım. Bir yarbay çıktı, terör tehdit olduğunu ancak endişe edilecek bir durumun olmadığını söyledi. Bu bilgiyi Başbakanlığa ilettim. Bir müddet sonra Ankara'nın üzerinde yapılan alçak uçuşlara ilişkin de aradılar. Ben de Hava Kuvvetleri Komutanlığını aradım ancak cevap veren olmadı. Bu durumu Daire Başkanı Kırtıl ile de görüştük.' diye konuştu.
- 'Daire Başkanı olarak atandığını söyledi'
İlerleyen saatlerde sözde atama emriyle sıkıyönetim direktiflerini içeren mesajların geldiğini belirten Ustael, Kardal'ın Daire Başkanı Kırtıl ile telefonda yaptığı görüşmede, sıkıyönetim ilan edildiğini, yeni daire başkanı olarak atandığını, kendisinin ise Kara Kuvvetleri Komutanlığı emrine verildiğini söyledikten sonra telefonu kapattığını belirtti.
Daha sonra Kardal'ın harekat merkezindeki herkesin duyacağı şekilde yeni daire başkanı olarak atandığını söylediğini bildiren Ustael, şöyle devam etti:
'Albay Osman Kardal, mevcut daire başkanıyla (İlhan Kırtıl) telefon görüşmesinden sonra bizlere, yeni daire başkanı olarak atandığını söyledi. Telefonlara bakılmamasını, bilgisayarlardan uzak durulmasını ve orta alanda toplanmasını istedi. O zaman durumun farkına vardık. Biz o saate kadar terörle mücadele kapsamında bir şeyler yapılıyor diye uğraştık. Terör bahanesiyle tuzağın içine çekilmiştik. Giriş çıkış turnikeleri kapatılmıştı. 'Ne yapıyorsun Osman' diye sorduğumda göz ucuyla bana baktı, muhatap almadı. Kararlı bir şekilde karşıya bakıyordu. Harekat merkezinde hapsolmuştuk.'
Sabah saatlerine kadar harekat merkezinde tutulduklarını belirten Ustael, dost unsurların Genelkurmay Başkanlığı karargahına operasyon yapmasından sonra kurtulduklarını kaydetti.
Soruşturma kapsamında bugüne kadar 4 kez ifade verdiğini anlatan Ustael, sözlerini tamamladı.
Duruşmaya ara verildi.
Tanık Ahmet Sertaç Eroğlu, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığında görevli olduğunu, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da harekat merkezinde nöbet tuttuğunu söyledi.
Mesai bitimine kadar rutin faaliyetlerine devam ettiklerini belirten Eroğlu, akşam saatlerinde tanımadığı bir yarbayın nöbet yerine gelerek nöbetçi heyetlerin, Genelkurmay Başkanlığı Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezinde (SKKHM) toplandığını söylediğini aktardı.
Söz konusu yarbayın kendilerinin de buraya gelmelerini istediğini söyleyen Eroğlu, şöyle devam etti:
'Biz de söylenileni yaptık ve harekat merkezine indik. Burada gelişmeler hakkında bilgi edinmek için televizyon izlemek istedik ancak izin verilmedi. Daha sonra albay Osman Kardal, harekat merkezindekilere emir komutanın kendisinde olduğunu, talimatı dışında hareket edenler hakkında yasal işlem yapacağını söyledi.'
- 'Darbeciler tarafından alıkonulduk'
Tanık Serdar Analı da Genelkurmay Basın ve Halkla İlişkiler Dairesinde görev yaptığını, bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) hakkında yazılı ve görsel medyada yayınlanan haberleri takip ettiğini belirtti.
Olay gecesi takip merkezinde nöbetçi olduğunu anlatan Analı, saat 21.00 sıralarında koridorlardan gelen gürültü üzerine odadan çıktığını ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın korumalarını gördüğünü aktardı.
Analı, teçhizatlı askerlerin komuta katından bulundukları yere silah doğrultarak geldiklerini ifade ederek, 'Neler olduğunu sorduğumda karargaha yabancıların girdiğini söylediler. Bu görüşmemizin akabinde çatışma sesleri gelmeye başladı.' dedi.
Daha önce görmediği bir sivil ile iki silahlı askerin kendilerini derdest edip dönemin Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı emekli Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü'nün odasına götürdüklerini dile getiren Analı, odada yaklaşık 10 kişinin elleri kelepçeli şekilde alıkonulduğunu gördüğünü dile getirdi.
Sabah saatlerine kadar darbeciler tarafından özgürlüğünden edildiğini dile getiren Analı, darbenin püskürtülmesinin ardından serbest kaldığını sözlerine ekledi.
Tanıklar Ali Çiçek, Haşim Almadı, Eser Bayram, Serkan Akgül, Sadık Mansur ve Hüseyin Er de olay tarihinde yaşadıklarını anlattı.
Duruşmaya, yarın tanık beyanlarıyla devam edilecek.
27.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, Astsubay Hasan Yağız tanık olarak dinlendi.
Genelkurmay Başkanlığı karargahında görevli olduğunu belirten Yağız, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da harekat merkezinde nöbet tuttuğunu söyledi.
Mesai bitimine kadar rutin faaliyetlerine devam ettiklerini belirten Yağız, akşam saatlerinde sanık eski kurmay yarbay Recep Yıldız'ın nöbet yerine gelerek nöbetçi heyetlerin, Genelkurmay Başkanlığı Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezinde (SKKHM) toplandığını söylediğini bildirdi.
Söz konusu yarbayın kendilerinin de buraya gelmelerini istediğini belirten Yağız, bunun üzerine harekat merkezine indiklerini ifade etti.
Burada gelişmeler hakkında bilgi almak için televizyon izlemek istediklerini ancak buna izin verilmediğini kaydeden Yağız, bir süre sonra harekat merkezine atama listelerinin geldiğini anlattı.
Yağız, sanık eski kurmay albay Osman Kardal'ın harekat merkezindekilere emir komutanın kendisinde olduğunu, talimatı dışında hareket edenler hakkında yasal işlem yapacağını söylediğini aktardı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde harekat merkezinde ayrıldıklarını ifade eden Yağız, sabah saatlerinde karargahın darbecilerden arındırıldığını belirtti.
'Darbeciler halka ateş etti'
Tanık Astsubay Özcan Çetinkaya da olay gecesi Genelkurmay Başkanlığı Foto Film Merkezi Komutanlığında nöbetçi olduğunu söyledi.
Akşam saatlerinde Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) mensubu tam teçhizatlı iki askerin bulundukları yere gelerek 'tatbikat' diye bağırdıklarını anlatan Çetinkaya, bu askerlerin nöbetçi amir yardımcısı binbaşı Okan Kurt ve uzman erbaş Ahmet Haşim Uyar'ı yere yatırarak plastik kelepçe taktıklarını ifade etti.
Yaşanılanlara anlam veremediğini dile getiren Çetinkaya, 'Bu iki asker koşarak üst kata çıktı. Kurt ile Uyar plastik kelepçeleri kendileri söktü. İlk başta tatbikat olduğunu düşündük ancak Okan Kurt neler olduğunu öğrenmek için bahçeye çıktıktan sonra koşarak geldi, ateş edildiğini söyledi.' diye konuştu.
Can güvenliğini sağlamak için nöbetçi amirin odasına gittiklerini belirten Çetinkaya, ilerleyen saatlerde çelik kapısı olması nedeniyle görüntü izleme merkezine geçtiklerini kaydetti.
Burada karargah güvenlik kameralarından elde edilen görüntüleri anlık izleme imkanı bulduklarını ifade eden Çetinkaya, darbecileri protesto etmek için karargahın önünde toplanan vatandaşların nizamiye kapısını kırarak içeri girdiklerini gördüğünü aktardı.
Çetinkaya, 'Güvenlik kamera görüntülerinin yansıdığı ekranda, halkın içeri girmeye çalıştığını görüyorduk. Kalabalık grup bir zaman sonra kapıyı kırarak içeri girdi. Darbeciler de halka ateş etmeye başladı. Vurulup düşenler oldu. Bunun üzerine halk dışarı çıkmaya başladı. Halka ateş edenlerin yüzünde maske vardı.' diye konuştu.
Tanıklar Engin Demir ve Erkan Bozdağ da olay tarihinde yaşadıklarını anlattı.
Duruşmaya ara verildi.
28.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, olay tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler'in koruma ekibinde yer alan Astsubay Ali Taş tanık olarak dinlendi.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da, Genelkurmay Başkanlığı 2 nolu kapasında Güler'in çıkışını beklediklerini belirten Taş, bu sırada silah seslerinin gelmesi üzerine koruma ekibi olarak komuta katına çıktıklarını ifade etti.
Burada kendilerini karşılayan bazı görevlilerin tatbikat olduğunu söylediklerini aktaran Taş, bu durumu bir kez daha sorguladıklarında hiçbir işe karışmamaları için uyarıldıklarını söyledi.
Korumalardan Uğur Kent'in yeniden komuta katına çıkmaları için öneride bulunduğunu belirten Taş, bu sırada panik halde dışarı çıkan Fatih Ekici'nin kendilerine, 'Yukarıda kötü şeyler oluyor, Abdurrahim Aksoy ve emir subayı yukarıda. İkinci Başkanı götürdüler, siz de bir şey yapamazsınız, yukarısı çok kalabalık, toplanın siz de gidin.' dediğini aktardı.
Bunun üzerine aradıkları komuta katındaki kişinin, 'Korumaların yapabileceği bir şey yok' şeklinde cevap verdiğini bildiren Taş, bu sırada koruma odasına gelen Vahit Güllü'nün kendilerine silah doğrultarak tatbikat yapıldığını söylediğini iddia etti.
Güllü ile tartışmaya başladıklarını, Yusuf Yalçın'ın araya girerek kavgayı önlendiğini belirten Taş, daha sonra silahını vermek zorunda kaldığını ifade etti.
Bu gelişme üzerine Korgeneral Zekai Aksakallı'nın emir astsubayı Makbul Uluğ'u arayarak gelişmeleri aktardığını, daha sonra görüştüğü Aksakallı'ya da yaşadıklarını anlattığını ifade eden Taş, 'Zekai Paşa kimler olduğunu sordu, sonra da karargahı darbecilerden kurtarmamızı istedi. Bu emri yerine getirmek için yedek silahlarımızı aldık. Nizamiyedekileri derdest edip özel harekat polisini içeri aldık.' diye konuştu.
Telefonla görüştüğü Aksakallı'nın kendisine darbe girişiminde yer alan askerlerin yanı sıra sözde 'yurtta sulh konseyi' üyesi sanık eski tuğgeneral Mehmet Partigöç'ü vurmasını emrettiğini öne süren Taş, 'Aksakallı Paşa, karargahtaki darbecilerin kimlerin olduğunu sordu. Sonra Vahit ile Abdurrahim'i vurmamızı istedi. Sabaha doğru bir kez daha görüştüğümüzde aynı şekilde Mehmet Partigöç de vurmamızı emretti.' ifadelerini kullandı.
- 'Partigöç ÖKK'lıların geleceğini söyledi'
Tanık Ercihan Özden de olay tarihinde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın koruma ekibinde yer aldığını belirtti.
Mesai bitiminde komutanın çıkışı için hazırlık yaptıklarını ancak bir süre sonra hazırlıkların iptal edilmesi için emir geldiğini anlatan Özden, dışarıda gördüğü Partigöç'ün, bir tehlike olduğunu Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin birazdan karargahta güvenlik önlemi alacaklarını söylediğini aktardı.
Bir müddet sonra çok sayıda tam teçhizatlı ÖKK personelinin karargaha gelerek komuta katına çıktığını belirten Özden, 'Bir zaman sonra yukarı kata acilen gelmemiz için telsiz anonsu geçildi. Komuta katına çıktığımızda karşılaştığımız Özel Kalem Müdürü Albay Ramazan Gözel ve emir astsubayı Serhat Pasha aşağı inmemizi, tatbikat olduğunu söyledi. Silah sesi gelmeye başlayınca çıkıp baktığımızda Burak Akın yerdeydi, sağlık personeli ona müdahale etti. Çok geçmeden silahlı darbeciler bizi derdest etti. Silah ve telsizlerimizi aldılar.' ifadelerini kullandı.
Duruşmada, olay tarihinde Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığında görev yapan Yarbay Erdal Yetim, tanık olarak dinlendi.
Türkiye'nin en büyük silah gücüne sahip taburuna komutanlık yaptığını belirten Yetim, darbe girişimi sırasında zırhlı birliklerde yaşanan eylemler nedeniyle yargılaması devam eden davanın tutuksuz sanığı olduğunu söyledi.
Soruşturma kapsamında ilk önce müşteki olarak beyanının alındığını anlatan Yetim, daha sonra bazı astsubayların ifadeleri nedeniyle dosyanın sanığı olduğunu ancak görevine devam ettiğini kaydetti.
15 Temmuz akşamı zırhlı birliklerde tümen nöbetçi amiri olduğunu anlatan Yetim, akşam saatlerine kadar rutin mesaisine devam ettiğini kaydetti.
İlerleyen saatlerde dönemin 4. Kolordu Komutanı Korgeneral Metin Gürak'ın karargaha geldiğini, bu sırada sanık eski binbaşı Semih İlhan'ın kendisini arayarak telaşlı bir şekilde, 'Genelkurmay Başkanlığı karargahı yıkılıyor, bir sürü şehit var' dediğini aktaran Yetim, bunun üzerine karargah harekat merkezine gittiğini ifade etti.
Burada Ali Küpeli, Sıddık Çoban ve Aziz Çiçek ile görevli personelin bulunduğunu bildiren Yetim, Faaliyet İzlem Merkezindeki astsubayın garip bir atama emri geldiğini söyleyerek kendisine sözde atamaların yer aldığı belgeyi uzattığını belirtti.
Belgeye göre mevcut tümen komutanı Tümgeneral Erdoğan Akyol'un yerine darbe sanığı eski Tuğgeneral Ahmet Bican Kırker'in atandığını belirten Yetim, bunun üzerine Akyol'u arayarak görevden alındığına ilişkin bir atama kararının geldiğini söylediğini aktardı.
Kısa bir süre sonra Kırker'in, albaylar Faruk Yaman, İsa Sancaklı ve Fatih Çubukçu ile birlikte tümen karargahına gelerek emir komutayı almak istediğini belirten Yetim, 'Faruk Yaman yeni tümen komutanını getirdiğini, kendisinin de yeni kurmay başkanı olduğunu söyledi. Genelkurmay'a saldırı olduğunu söyleyerek nöbetçi heyetin toplanmasını istedi.' dedi.
O esnada televizyonlarda İstanbul'daki köprülerin askerler tarafından kapatıldığına ilişkin haberi gördükleri için ülke genelinde bir terör saldırısı olabileceğini düşündüklerini dile getiren Yetim, darbeci heyetin tankların hazırlanması için talimat verdiğini kaydetti.
Genelkurmay Başkanlığı karargahına gönderilmek üzere iki tankın karargahtan ayrıldığını anlatan Yetim, daha sonra zırhlı araçların darbenin aktif merkezlerinden Jandarma Genel Komutanlığı karargahına yönlendirildiğini söyledi.
- 'Vatadaşı dağıtmak için tank topu kullanın'
Vatandaşların engellemesi üzerine söz konusu tankların birliğe geri geldiğini, o andan sonra darbe girişimi olduğunu anladıklarını ifade eden Yetim, darbecilerin ısrar ve tehditlerine rağmen çıkmaya hazırlanan onlarca tankı engellediklerini öne sürdü.
Albay Sancaklı ve Kırker'in, darbecilere karşı nizamiye kapısının önünde bekleyen halkın dağıtılması için gerekirse tank topu ve uçaksavar kullanılmasını istediğin bildiren Yetim, şöyle devam etti:
'Nizamiye önünde toplanan halkı dağıtmak için tank topunun atılmasını, uçaksavarların kullanılmasını emredecek kadar gözleri dönmüştü bunların ama bu emirlerin hiçbirine uyulmadı. Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanacağımızı, ağır cezalar alacağımızı söylediler. Bir ara Albay İsa Sancaklı, üzerinde halkın da olduğu 'Beştepe Köprüsünü F 16'lara vurduralım' teklifinde bulundu. Faruk albay da köprünün vurulması halinde tankların çıkamayacağını söyleyerek bunu kabul etmedi.'
Çapraz sorgu sırasında Ahmet Bican Kırker'in, 'Biz o gün karargahta sadece üç kişiydik. Madem darbe olduğunu anladınız, neden bize müdahale etmediniz?' sorusuna Yetim, 'Teröristler, asker elbisesi giymiş karşımızda duruyordu. Nereden bilebilirdik ki? Orduda kurmay bir albaya, bir tuğgenerale güvenmeyip de ne yapacaktık? Ancak helal süt emenler bu darbeyi engelledi.' cevabını verdi.
Kırker'in tanık hakkında devam eden bir dava olduğunu, bu nedenle şaibeli bir konumda bulunduğunu söylemesi üzerine Yetim, 'Bu şaibeli halinize rağmen bana şaibeli diyebiliyorsunuz.' karşılığını verdi.
Tanığın ifadelerinin gerçekleri yansıtmadığını savunan Kırker de karşı beyanda bulundu.
Tanıklar Ahmet Demir, Mevlüt Avşar ve Teoman Yıldırır da olay günü yaşadıklarını mahkemede anlattı.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
01.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmada, Genelkurmay Başkanlığı koruma ekibinde yer alan Astsubay Mert Çınar, tanık olarak dinlendi.
Çınar, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da komutanların çıkışı için hazırlık yaptıkları sırada iki tabur tam teçhizatlı Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin karargaha geldiklerini söyledi.
Bu duruma ilk başta anlam veremediklerini belirten Çınar, bir süre sonra bütün korumaların komutan katına çıkması için telsizden anons geçildiğini ifade etti.
Komuta katında kendilerini karşılayan özel kalem müdürlüğü çalışanlarının, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın korumaları burada görmek istemediğini söylediğini aktardı.
Bunun üzerine koruma odasına geçtiklerini, karargahta tatbikat olduğuna ilişkin bilgilendirme yapıldığını ifade eden Çınar, 'Daha sonra yukarıdaki korumalardan biri Akar'ın yere yatırıldığını, başına silah tutulduğunu söyledi. Sonra Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak'ın da giriş yaptığı sırada derdest edildiğini öğrendik. Burak yüzbaşı vurulmuştu. Sağlık ekibinde yer aldığımız için müdahalede bulunduk. Sonra ÖKK mensupları bizi derdest etti, ellerimizi kelepçeleyip yere yatırdılar.' dedi.
'Akın-1 vuruldu'
Tanık Uzman Çavuş Ersin Yıldız da olay tarihinde Orgeneral Çolak'ın koruma aracının şoförü olduğunu söyledi.
15 Temmuz akşamı saat 21.00 sıralarında Çolak ile Kara Havacılık Komutanlığından Genelkurmay Başkanlığına hareket ettiklerini belirten Yıldız, karargaha yaklaştıkları sırada öncü koruma ekibinin telsizden ana nizamiyeden giriş yapılmasının uygun olmadığına dair anons yaptığını ifade etti.
Bunun üzerine Milli Savunma Bakanlığı (MSB) kapısından giriş yaparak, Genelkurmay Karargahına ulaşmaya çalıştıklarını anlatan Yıldız, 1A kapısına yöneldiklerinde silah seslerinin geldiğini bildirdi.
Yıldız, 'Telsizden 'Akın-1 vuruldu' anonsu geçildi. Başçavuş Bülent Aydın vurulmuştu, koruma ekibi gelip kalp masajına başladı. Daha sonra ambulansla revire götürüldü. Özel kuvvetçiler bizi yere yatırıp arama yaptıktan sonra fırın bölgesine götürdüler. İlerleyen saatlerde ise hizmet tabur binasına götürüldük. Sabah saatlerinde polisler tarafından tahliye edildik.' diye konuştu.
'Komutanı yere yatırıp derdest ettiler'
Tanık Astsubay Başaran Karabıçak ise olay tarihinde Çolak'ın makam koruma şoförü olduğunu, araçta sadece kendisinin telsiz dinlediğini anlattı.
Öncü koruma ekiplerinin telsizden Genelkurmay Başkanlığı Karargahında yerde yatanların olduğu ve silah seslerinin geldiğini anons ettiklerini bildiren Karabıçak, koruma müdürünün, bu durumu emir subayı ve Çolak'a söylediğini kaydetti.
Bunun üzerine MSB nizamiyesinden Genelkurmay Başkanlığına gitmeye karar verdiklerini aktaran Karabıçak, şöyle devam etti:
'1A kapısına çıkan rampada devam ederken, eli ve gözü bağlı biri, iki asker tarafından götürülüyordu. Benim gördüklerimi, komutan ve emir subayı da görüyordu. Nizamiyedeki kargaşa nedeniyle gözaltına alınan biri olduğunu düşündük. İçeriden ise silah sesleri geliyordu. Komutan inmekte tereddüt etti. Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel albay ellerini kollarını sallayıp merdivenlerden aşağı gelerek, 'Acele edin, içeri gelin.' diye bağırması üzerine komutan araçtan indi. Binaya girince komutanı yere yatırıp derdest ettiler. Bu esnada araca doğru da ateş edilmesi nedeniyle zırhlı olan araca binip kapıyı kapattım.'
Darbeciler tarafından alıkonulduğunu belirten Karabıçak, sabah saatlerinde darbenin püskürtülmesiyle tutuldukları yerden kurtarıldıklarını söyledi.
Tanık Uzman Çavuş Mahmut Demir, olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Karargahında, Basın Halkla İlişkiler Merkezinde görev yaptığını söyledi.
Demir, nöbette olduğu sırada tatbikat olacağı, sanık eski emir subayı yarbay Levent Türkkan'ın emriyle 1A kapısında nöbet tutulmayacağına dair telsizden anons geçildiğini belirtti.
Bir süre sonra görüntü izleme merkezine gelen sanık eski yarbay Gökhan Eski'nin tatbikat yapıldığını söylediğini aktaran Demir, bu sırada silah seslerinin gelmeye başladığını kaydetti.
Endişelenmeleri üzerine yarbay Eski'nin eğitimlerde kullanılan manevra mermilerinin atıldığını iddia ettiğini anlatan Demir, sanık eski tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün, Albay Cengiz Aydın'a 'Tatbikat bu' dediğini duyduğunu ifade etti.
İlerleyen saatlerde darbecileri protesto için toplanan vatandaşların karargaha girdiklerini gördüğünü belirten Demir, 'Bunun üzerine komutanlarımız bize silah alıp olay yerine gitmemizi emretti. Silah alıp komuta katına çıkınca tuğamiral Sinan Sürer ve binbaşı Abdürrahim Aksoy sivil halka ateş ediyordu.' dedi.
Demir, sabah darbenin püskürtülmesinden sonra darbeci askerlerin polis tarafından alındığını sözlerine ekledi.
- 'Bu hain FETÖ'nün darbesidir'
Tanık Kurmay Albay Rafet Kılıç da olay tarihinde Genelkurmay İstihbarat Karşı Koyma (İKK) Şube Müdürü olduğunu ancak İrtibat Ofisi Başkanı olarak geçici görevle Somali'de bulunduğunu ifade etti.
Yurt dışı görevi yapmasına rağmen temayüllere aykırı şekilde Somali'ye gönderildiğini belirten Kılıç, yurt dışına gitmesi halinde 'paralel yapı'ya karşı mücadelenin akamete uğrayacağını dilekçeyle bildirmesine rağmen cevap alamadığını kaydetti.
MİT ve emniyet istihbaratla kurduğu iyi ilişkiler nedeniyle 'paralel yapı'nın hedefi olduğunu, kendisini karargah dışında tutmaya çalıştıklarını ifade eden Kılıç, 'Çünkü paralel yapıya ilişkin yoğun bilgi akışı benim görev yaptığım zamanda başladı. Bu durum da FETÖ'yü rahatsız ettiğini düşünüyorum.' dedi.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz akşamı, olağan dışı gelişmelerden haberdar olmasından hemen sonra ulaşabildiği personele, 'Bu yapılan paralel yapının darbe girişimidir. Buna karşı duracağız.' şeklinde mesaj gönderdiğini ifade etti.
Amiri Tuğgeneral Atilla Gökesaoğlu'na ulaşamayınca sanık yüzbaşı Metin Demir'i aradığını söyleyen Kılıç, 'Metin'e bunun hain FETÖ darbesi olduğunu söyledim. Ona, 'Başarılı olurlarsa ilk talan edecekleri yer orasıdır. Sakın orayı bırakma. Canın pahasına oraya FETÖ'cü sokma' dedim. O da elinde geleni yapacağını söyledi ancak olay sonrası Somali'den çağrılıp aynı göreve döndüğümde yapılan idari tahkikat sonucu Metin yüzbaşının olay gecesi bana söylediğinin aksine tel örgüden atlayarak kaçtığı ortaya çıktı. Bana 'Silahım var.' dediği halde video kayıtlarında silahı olmadığını gördük.' ifadesini kullandı.
Duruşmaya, yarın tanık beyanlarının alınmasıyla devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 224 sanık (ilk 221) Darbe Ana (Çatı) Yapılanması' davası
(03 Mart 2018, 15:00)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: