Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda Yargıtay Eski Üyeleri Reşat Taşdelen, Yusuf Memiş ve Ali Karagülmez ile Danıştay Eski Üyeleri Bekir Sözen, Mahmut Ersert, Mustafa Genç, Hasan Demir ve Mehmet Çelik hakim karşısına çıkarıldı.
04.03.2018 18:04 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda Yargıtay Eski Üyeleri Reşat Taşdelen, Yusuf Memiş ve Ali Karagülmez ile Danıştay Eski Üyeleri Bekir Sözen, Mahmut Ersert, Mustafa Genç, Hasan Demir ve Mehmet Çelik hakim karşısına çıkarıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ REŞAT TAŞDELEN
26 Şubat'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi Reşat Taşdelen savunma yaptı.
Duruşmada, sanık hakkındaki iddianamenin özeti okundu. İddianamede, sanığın örgütün hücre sorumlusu olduğu, toplantılarına katıldığı, örgüt talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçildiği, himmet topladığı, üye seçildikten sonra da faaliyetlerini sürdürdüğü belirtildi.
Savunma için söz verilen sanık Reşat Taşdelen, 1993'te başladığı hakimlik mesleğini, 1998'den itibaren Yargıtay 9. Hukuk Dairesinde sürdürdüğünü, ardından da 2011'de üye seçildiğini anlattı.
Örgüt talimatıyla Yargıtay üyesi seçildiği iddiasını kabul etmeyen Taşdelen, iş hukuku alanında uzun yıllar yaptığı hizmetler ve verdiği emek sonucu Yargıtay üyeliğine seçildiğini düşündüğünü savundu.
Taşdelen, aleyhinde ifade veren tanıkların ifadelerini ve hakkındaki suçlamaları reddetti. Hakkında ifade verenlerden eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur ile tanışıklığının bulunmadığını anlatan Taşdelen, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'i üye seçildikten sonra aynı lojmanda bulunmaları nedeniyle tanıdığını belirtti.
Eski Hakim Mustafa Göçer ile uzun yıllar aynı odada tetkik hakimliği yaptığını aktaran sanık Taşdelen, Göçer'in kendini tutukluluktan kurtarmak için iftira atmış olabileceğini ileri sürdü.
Sanık Reşat Taşdelen, hakkında aynı suçtan soruşturma yürütülen Recep Ünal'ın örgütün eğitim birimi adına çocuğuyla ilgilendiği iddiasını da reddetti. Taşdelen, bu kişiyi tanımadığını, çocuklarının eğitimiyle kimsenin ilgilenmediğini öne sürdü.
Usule ilişkin itirazlarını da dile getiren Taşdelen, hakkında suçüstü hükümlerinin uygulanamayacağını, Yargıtay Kanununa aykırı şekilde hakkında yürütülen soruşturmanın geçersiz ve hukuksuz sayıldığını iddia etti. Taşdelen, soruşturma sürerken çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile yargı yerinin değiştirilmesinin de "doğal hakimlik" ilkesinin ihlali anlamına geldiğini savundu.
ByLock kullanmadığını, yazışmalarda dahi adının geçmediğinin tespit edildiğini ve Bank Asya'da hesabı bulunmadığı belirten Taşdelen, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Savunmasının ardından sanığa, iş yeri aramasında ele geçirilen, "daire ve para miktarlarının yazılı olduğu not" şeklindeki el yazısı liste soruldu.
Notun kendisiyle alakasının bulunmadığını ileri süren Taşdelen, "Çaycının notudur. Benim el yazım değil." dedi.
Evinde yapılan aramada ise üzerinde "imam" ve "aksiyon" yazılı, içinde terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'e ait vaazların yer aldığı iki CD bulunduğu hatırlatılan sanık Taşdelen, CD'leri kabul etti ancak ne zaman, nasıl aldığını ve eve getirdiğini bilmediğini söyledi.
Daha sonra sanıkla ilgili dosyaya gelen bilgi ve belgeler okundu. Sanığın ByLock kullandığına dair bir tespite rastlanmadığı, ByLock yazışmalarında adının geçmediği, Bank Asya hesabının bulunmadığı belirtildi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talebi reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem, eski hakimler Recep Ünal ve Mustafa Göçer'in tanık olarak dinlenmesine karar verilerek duruşma ertelendi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ YUSUF MEMİŞ
26 Şubat'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi Yusuf Memiş savunma yaptı.
Duruşmaya sanık Memiş, yakınları ve avukatları katıldı.
Sanık hakkındaki iddianamede, sanığın örgütün içinde yer aldığı, toplantılarına katıldığı, örgüt talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçildiği, ByLock kullandığı belirtildi.
Savunma için söz verilen sanık Memiş, 15 Temmuz darbe girişimini yapan ve yaptıranları kınadı.
Gözaltına 17 Temmuz 2016'da alındığını, haksız ve hukuk dışı bazı muamelelere maruz kaldığını ileri süren Memiş, "18 aydır tek başıma hücredeyim. Vatan hainliği, vatana ihanet, terör örgütü üyeliğiyle suçlanıyorum. Bu ithamları asla kabul etmiyorum. FETÖ'yü de FETÖ'cüleri de darbecileri de Allah yerin dibine batırsın, Allah belasını versin." ifadesini kullandı.
"Hayatımın hiçbir döneminde yolum FETÖ'cülerle hiç kesişmedi." diyen Memiş, örgüt talimatıyla Yargıtay üyesi seçildiği iddiasını kabul etmedi. Sanık Memiş, mesleki bilgi ve birikimi nedeniyle üye seçildiğini düşündüğünü, 10 yıllık müfettişlik görevinin ardından Yargıtay üyesi olduğunu savundu.
Memiş, bilimsel makaleler yazdığını, 3. Hukuk Dairesinde yaptığı 3 yıllık görevi süresince iki bin dosyayı bizzat okuyarak heyete sunduğunu, Hacettepe, Bahçeşehir, Kadir Has üniversitelerinde tüketici hukuku alanında sunumlar yaptığını, Türkiye Barolar Birliğinde iki yıl ders verdiğini anlattı.
Hakimliği döneminde veya teftişte görevliyken FETÖ'nün hiçbir faaliyetine katılmadığını iddia eden Memiş, şu savunmayı yaptı:
"Teftişte onlar yurt dışına giderken, Londra'da gezerken ben Cizre'de, Şırnak'ta denetim yapıyordum. Teftiş görevim sırasında kimsenin lehine veya aleyhinde karar vermedim. Örgütün önem verdiği soruşturmaların hiçbirinde görev almadım. Onların talimatıyla kimseye hakkı olmayan notu vermedim. Okul yıllarımda veya meslek hayatımda bu adamlara bulaşmadım, eşimi, çocuklarımı da bulaştırmadım. Akademide, Bakanlıkta görev almadım, yurt dışına gönderilmedim. 2014 HSYK seçiminde görev almadım. Aleyhimdeki ifadeler soyut beyanlara dayanmaktadır. Benim bunların içinde yer aldığıma dair tek bir somut delil yoktur."
Aleyhinde ifade veren tanıkların beyanlarının genellikle "Cemaatçi olduğunu düşünüyorum, zannediyorum, duydum." şeklindeki soyut ve duyumlara dayalı olduğunu ileri süren Memiş, bu kişilerin de ayrı soruşturmada yargılandıklarını, tutukluluktan kurtulmak için bu yönde ifade verdiklerini, bu nedenle ifadelerin hukuki delil sayılamayacağını iddia etti.
Sanık Yusuf Memiş, telefonunda "ByLock kullandığı" değil, "ByLock tespit edildiği" şeklinde raporun dosyaya girdiğini belirterek, yazışma içeriklerine rastlanmadığını ifade etti. Memiş, "İki yıldır yazışmalar yok. Bu programdan yazdığım bir harf tespit edilsin idam almaya razıyım." dedi.
Kullandığı cep telefonunu yurt dışından getirttiğini, 29 Ağustos 2014'te telefonunun pasaporta işlenerek aynı tarihte Bilgi Teknolojileri Kurumuna iletildiğini ve açıldığını savunan Memiş, tespit raporunda ise telefon kullanıma açılmadan 9 gün önce, 20 Ağustos 2014'te ByLock tespiti yapıldığının belirtildiğini öne sürdü.
FETÖ'nün sivil imamlarından Hasan kod adlı Hüseyin Özdemir ile telefon görüşmesinin iddianameye "örgütün sivil kanadı ile irtibatlı" şeklinde yazıldığını söyleyen Memiş, bu kişinin kendisini 2011'de bir kez aradığını kaydetti. Memiş, "Allah'ın belası bu FETÖ imamı beni herhalde yanlış aradı. Bu lanet adamla başka aramam, konuşmam yoktur. Adamı tanımam, ilgim, alakam yok." diye konuştu.
Yusuf Memiş, Bank Asya'da hesabı bulunmakla da suçlandığını belirterek, 2007'de bazı meslektaşlarıyla girecekleri bir kooperatif için Bank Asya'dan kredi çektiğini, bunu 2010'da kapattığını, bir daha da hesabı bulunmadığını savundu. Memiş, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talebi reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem, eski HSYK üyeleri Kerim Tosun, Mustafa Kemal Özçelik ve eski Yargıtay Üyesi İlhami Dal'ın tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 5 Haziran'a bırakılması kararlaştırıldı.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ BEKİR SÖZEN
27 Şubat'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Danıştay üyesi Bekir Sözen savunma yaptı. Duruşmaya, sanık Sözen, yakınları ve avukatları katıldı.
Sanık hakkındaki iddianamede, örgütün toplantılarına katılan Sözen'in talimatla Danıştay üyeliğine seçildiği, örgütün sivil imamlarıyla farklı tarihlerde birçok kez bir araya geldiği, örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı, başkalarının ByLock yazışmalarında isminin geçtiği, örgütün oğluyla da ilgilendiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Sözen, usul itirazlarını dile getirdi.
Hakkındaki soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisiz ve görevsiz olduğunu ileri süren Sözen, davayı görme konusunda da yetkili makamın Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi olduğunu savundu.
Sözen, soruşturma tarihinde kanunen tabi olduğu mahkeme dışında bir merci önünde yargılanmasının tabii hakimlik ilkesine aykırılık teşkil ettiğini öne sürdü.
Aleyhine verilen tanık beyanlarına değinen Sözen, ifadelerin somut olgulara dayanmadığını, soyut beyanlardan oluştuğunu iddia etti. ByLock kullandığı iddiasını reddeden Sözen, programı hiçbir zaman kullanmadığını ve daha önce duymadığını savundu.
Sözen, ByLock yüklü olduğu belirtilen hattın, trafik kazasında kaybeden oğluna ait olduğunu, kendisiyle ilgisinin bulunmadığını ve delil sayılamayacağını ileri sürdü.
Sanık Sözen, hattı oğlunun vefatının ardından hiç kullanmadıklarını ve kapattıklarını söyledi.
ByLock yazışmalarında ismi geçen kişinin kimliğinin belli olmadığını da savunan Sözen, yazışmada "Bekir'in oğlu Ömer" denildiğini ancak oğlunun adının Ömer Faruk olduğunu kaydetti.
Sanık Sözen, iddianamede somut herhangi bir olaya yer verilmediğini iddia ederek, tahliyesini istedi.
Verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti sanığın tahliye taleplerini reddederek, tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Sanık hakkında ifade veren eski Danıştay üyeleri Hamza Eyidemir ve Vahit Bektaş ile İdare Mahkemesi Başkanı Abdullah Şahin, eski HSYK üyesi İbrahim Okur, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in tanık olarak dinlenilmesi, duruşmanın 29 Mayıs'a bırakılması kararlaştırıldı.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ MAHMUT ERSERT
27 Şubat'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Danıştay üyesi Mahmut Ersert savunma yaptı. Duruşmaya, sanık Ersert, yakınları ve avukatları katıldı.
Sanık hakkındaki iddianamede, Ersert'in örgüt toplantılarına katıldığı, grup sorumlusu olduğu ve FETÖ talimatıyla Danıştay üyeliğine seçildiği belirtildi. Savunma için söz verilen sanık Ersert, örgüt talimatıyla Danıştaya üye seçildiği suçlamasını reddetti. Danıştay seçiminden önce bütün HSYK üyelerini ziyaret ettiğini ve oy istediğini belirten Ersert, kimin kendisine oy verdiğini bilemeyeceğini söyledi. Aleyhine verilen ifadelere değinen Ersert, bu beyanları verenlerin kendilerini kurtarmayı amaçladıklarını savundu.
İfadelerin doğru olmadığını ileri süren Ersert, eski Danıştay üyesi Hamza Eyidemir'in kendisine ilişkin grup sorumlusu olduğu yönündeki beyanının gerçeği yansıtmadığını iddia etti. Ersert, "Üyesi olmadığım bir örgütün sorulusu olmam da düşünülemez" dedi. Ersert, eski Danıştay üyesi Vahit Bektaş'ın da kendisinin başka bir cemaatten olduğuna yönelik beyanda bulunduğunu ifade etti.
Üzerine kayıtlı 3 telefon bulunduğunu, bunları kendisi, eşi ve kızının kullandığını anlatan Ersert, telefonla sık görüştüğü kişilerden kayınbiraderi hakkında FETÖ soruşturması yürütüldüğü ve takipsizlik kararı verildiğini söyledi.
İddianamede geçen ve irtibatlı olduğu değerlendirilen sivil imamları tanımadığını savunan Ersert, bu kişilerle hiçbir şekilde, hiçbir yerde bir araya gelmediğini öne sürdü. İddianamede atılı suça ilişkin somut delil bulunmadığını, iddianamenin soyut ve yoruma dayalı hazırlandığını iddia eden Ersert, şu şekilde savunma yaptı: "Hiçbir örgütün üyesi değilim, asla olmadım. Suç olacak hiçbir faaliyetim yoktur. Mesleğe başladığımda 'Babam mezardan çıkıp gelse inanmadığım karara imza atmam.' dedim. Hukukun dışına hiç çıkmadım. Kimsenin adamı olmadım. Suçsuz yere cezaevinde yatıyorum. Suçlu olarak cezaevinde yatmak yerine suçsuz olarak haksız yere cezaevinde yatmayı tercih ederim. Beraatimi ve tahliyemi istiyorum."
Sanık Ersert, bu yapıdan hiç haberdar değilmiş gibi savunma yaptığının belirtilmesi üzerine, yapıyla yolunun hiç kesişmediğini ve sosyal ilişki dışında irtibatının olmadığını ileri sürdü.
Yargıtay Savcısı Müslüm Canpolat, sanığın 2014 sonrasındaki tavrının değiştiği yönünde haricen bilgi sahibi olduklarını belirterek, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmasının yararına olacağını düşündüklerini söyledi. Sanık Ersert ise bu yapıdan olanlarla sosyal ilişki dışında irtibatının olmadığını yineledi.
Verilen molanın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi. Sanık hakkında ifade veren eski Danıştay üyeleri Hamza Eyidemir ve Vahit Bektaş ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 4 Haziran'a bırakılması kararlaştırıldı.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ MUSTAFA GENÇ
28 Şubat'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Danıştay üyesi Mustafa Genç savunma yaptı. Duruşmaya, sanık Genç ile yakınları ve avukatları katıldı.
Sanık hakkındaki iddianamede, staj döneminden bu yana örgütün içinde olduğu, meslek hayatı boyunca irtibatını sürdürdüğü, toplantılarına katıldığı, himmet verdiği, Danıştayda baktığı bazı dosyalarda örgüt talimatıyla karar verdiği, örgütün eğitim biriminin sanığın çocuğuyla ilgilendiği, başkalarının ByLock yazışmalarında isminin geçtiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Genç, silahlı terör örgütü üyeliğiyle suçlandığını anımsatarak, örgüt üyeliği için örgütle organik bağ kurulması, süreklilik, çeşitlilik gösteren eylemlerde bulunulması gerektiğini anlattı.
Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek için kurulduğunu bilerek, suç işlemek kastıyla örgüte girenlerin üye olarak değerlendirilebileceğini ifade eden Mustafa Genç, bu kriterlerin her birinin var olduğunu gösterecek delillerin bulunması gerektiğini kaydetti.
Genç, kendisine ilişkin bir tek delil bulunmadan gözaltına alındığını ve tutuklandığını savundu.
İddianameye yönelik eleştirilerde bulunan sanık Genç, iftira ve gerçek dışı sanık ve tanık beyanları, ByLock yazışmalarında geçen ve kim olduğu belli olmayan "M.Genç" ismi, cep telefonu sinyalleri ile kullanıcısı olmadığı hatlardan yapılan aramaların dosyada delil olarak gösterildiğini ileri sürdü.
Genç, "Delillerin hiçbiri müsnet suçu kanıtlamaya yetmez. Bunlarla değil terör örgütü üyeliği, bir kamu görevlisine uyarı cezası dahi verilemez. Terör insanlık suçudur. Lanet olsun teröre de teröristlere de. Eğer teröristsem bana da lanet olsun." şeklinde savunma yaptı.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talebi reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski Danıştay üyeleri Hamza Eyidemir ve Vahit Bektaş ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 6 Haziran'a bırakılması kararlaştırıldı.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ HASAN DEMİR
28 Şubat'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Danıştay üyesi Hasan Demir savunma yaptı. Duruşmaya, sanık Demir, yakınları ve avukatları katıldı.
Sanık hakkındaki iddianamede, Demir'in örgüt talimatıyla Danıştay üyeliğine seçildiği, FETÖ'nün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, amaçları ve stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Demir, usul itirazlarını mahkemeye yazılı sundu.
Suçlamaları reddeden Demir, yasa dışı hiçbir oluşumla ilgisinin olmadığını, her zaman devletin ve hukukun yanında durduğunu savundu.
Bu yapının faaliyetlerine katılmadığını iddia eden Demir, iddianamede buna ilişkin somut delil de bulunmadığını öne sürdü.
ByLock kullanmadığını, Bank Asyada hesabının bulunmadığını iddia eden Demir, "Şahsıma atfedilecek hiçbir suç isnadı yoktur. Şahsımla ilgili olmayan anlatımlar, benimle örgüt arasında bağ kurmaya yetmez." ifadelerini kullandı.
Danıştaya örgüt talimatıyla seçildiği suçlamasını da kabul etmeyen Demir, "Üye seçilmek benim eylemim değil. Ben burada etken değil edilgen konumdayım. Terfilerim ve başarılı çalışmalarımla seçildiğimi düşünüyorum." dedi.
Hakimlik ve başkanlık yaptığı dönemde hiç soruşturma geçirmediğine dikkati çeken Demir, mesleki ve şahsi hayatında hiçbir kişi, kurum, örgüt ve yapının etkisi altında kalmadığını ileri sürdü.
Cemaat listesinden Danıştaya üye seçildiğini söyleyen 2 kişi yer aldığını ancak bunların dışında kurulda 20 kişinin daha bulunduğunu bildiren Demir, diğer üyelerin bu yönde beyanının bulunmadığını kaydetti. Demir, aleyhine ifade veren kişilerin de aynı suçtan soruşturma geçirdiğini, kendilerini kurtarmak için bu şekilde beyanda bulunmuş olabileceklerini savundu.
İddianamede yer verilen sivil yargı imamlarını tanımadığını öne süren Demir, aynı bölgelerden cep telefonu sinyali vermesinin delil teşkil etmeyeceğini, sinyallerin farklı saatlere ait olduğu iddiasını paylaştı.
Sanık Demir, "Devletime, milletime, demokrasiye sıkı sıkıya bağlıyım. Terörün ve darbenin her türlüsünü lanetliyorum. 15 Temmuz darbe girişiminde evimdeydim. Şehit haberlerine ağladım. Ertesi gün açıklama için Danıştaya gittim. Açıklamanın gecikmesi nedeniyle evime döndüm. Gözaltına alınıncaya kadar evimde bekledim. Gözaltı tutanağına firar yazılmasını hayretle karşıladım." savunmasını yaptı.
Van'da idare mahkemesi başkanlığı yaptığı dönemde, özel yetkili hakim ve savcılara tahsis edildiği gerekçesiyle kendisine lojman verilmediğini anlatan Demir, soru üzerine bu kararın dönemin komisyon başkanı, eski Yargıtay üyesi Mesut Kundakçı tarafından alındığını belirtti. Demir, bu karara karşı dava açtığını da söyledi.
Verilen molanın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanık Demir, tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol şartıyla tahliye edildi. Demir'e yurt dışına çıkış yasağı ve haftada bir en yakın kolluğa imza verme şartı getirildi.
Sanık hakkında ifade veren eski Danıştay üyeleri Hamza Eyidemir ve Vahit Bektaş ile İdare Mahkemesi Başkanı Abdullah Şahin, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici ve eski HSYK üyesi İbrahim Okur'un tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 21 Haziran'a bırakılması kararlaştırıldı.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ MEHMET ÇELİK
1 Mart'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Danıştay üyesi Mehmet Çelik savunma yaptı. Duruşmaya, sanık Çelik, yakınları ve avukatı katıldı.
Sanık hakkındaki iddianamede, örgütün içinde olduğu ve toplantılarına katıldığı, dost ve menfi tespitler yaptığı, FETÖ'nün talimatıyla Danıştay üyesi seçildiği, teftişte görevliyken hakim ve savcılara baskıda bulunduğu, Danıştayda bazı kararlara muhalif kalan üyelerle tartıştığı, baktığı bazı dosyalarda örgüt talimatıyla karar verdiği, ByLock kullandığı iddia edildi.
Savunma için söz verilen Mehmet Çelik, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Sanık Çelik, 25 yıllık meslek hayatında idari yargı hakimliğinin ardından 1997'de Danıştay tetkik hakimi görevine getirildiğini, 2004'te Teftiş Kuruluna atandığını, 2011'de de Danıştay üyesi seçildiğini anlattı.
Örgüt talimatıyla üye seçildiği iddiasını kabul etmeyen Çelik, üye seçilmek için gereken şartları taşıdığını ve seçilmesinde yasal engel bulunmadığını ileri sürdü.
Kendi merakı ve isteğiyle Fransızca öğrenmeye çalıştığını, 3 yıl kendi imkanlarıyla Fransız Kültürde kurs gördüğünü savunan Çelik, 2009'da TÖMER'in yaptığı sınavla Paris'e eğitime gittiğini belirtti. Çelik, bunun dışında yurt dışına gitmediğini ve örgüt tarafından gönderilmediğini iddia etti.
Sanık Çelik, "Bu dava, siyasal iklimin yarattığı bir davadır. Bana eli kanlı silahlı örgüt üyesi derken hangi delil gösterilmektedir? Şu anda mağdurum ama bu siyasal süreçler yarın yargılamayı yapanları da mağdur eder. Eli kanlı silahlı terör örgütü üyesi olduğum iddiasını şiddetle reddediyorum. Şahsıma yönelik somut bir iddia yoktur." diye konuştu.
Çelik, "2 gün eğitime gelmediği" gerekçesiyle görevine son verilen hakim adayı Gülay Tezcan'ın açtığı davanın örgütün talimatıyla Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca reddedildiği iddiasını da yanıtladı. Kimseden emir ve talimat almadığını öne süren Çelik, "Kimsenin bana talimat vermesine gerek yok. Bir hakim adayı 2 gün göreve gelmemişse, sonradan gidip sahte rapor almaya kalktıysa ben buna bugün de aynı yönde karar verirdim. Bunu yapandan hakim olmaz. Bugün de aynı kanıdayım." savunmasını yaptı.
Hakkındaki ifadelere değinen Çelik, ifade verenlerin kendilerini kurtarma gayesinde olduklarını savundu. Çelik, "İnsanlar cezaevinden çıkamayacakları söylenerek itirafçı yapıldı. Bu teklif bana da geldi." iddiasında bulundu.
ByLock kullandığı tespitini de reddeden Çelik, "Devletin bir yüksek yargıcı terör örgütü üyesi olamaz. ByLock yüklemedim, kullanmadım. İçerik yok, mesaj yok, bilgi yok. Bu koşullarda tahliye de talep etmiyorum." dedi.
Sanık Çelik'in avukatı ise müvekkili tahliye istememesine karşın tutuklu bulunduğu süre göz önüne alınarak tahliyesini talep etti.
Verilen molanın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, tahliye talebi reddedilerek sanığın tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski Danıştay üyeleri Vahit Bektaş ve Hamza Eyidemir'in tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın da 6 Haziran'a bırakılması kararlaştırıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ ALİ KARAGÜLMEZ
1 Mart'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi Ali Karagülmez savunma yaptı. Duruşmaya, sanık Karagülmez, yakınları ve avukatları katıldı.
Savunma için söz verilen Karagülmez, atılı suç tarihinde emekli olduğunu ifade ederek soruşturmaya yönelik usul itirazlarında bulundu.
Meslek hayatına ilişkin bilgi veren Karagülmez, mesleğine saygılı, kimsenin etkisinde kalmayan bir kişiliğe sahip olduğunu söyledi.
Yargıtaya 2011'de yapılan üye seçimine değinen Karagülmez, yapıya mensup HSYK üyelerince hazırlanan listeden ve bu listelere yönelik toplantıdan haberdar olmadığını savundu. Karagülmez, "Yargıtaya seçilmek için örgütün yardımına da muhtaç değildim. Sonradan seçilmemde raportör olarak çalıştığım Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın etkin olduğunu öğrendim. Yargıtaya o dönem seçilenler içinde tek doçent bendim." dedi.
İddianamede atılı suçla ilgili hiçbir somut bağlantı kurulmadığını ileri süren Karagülmez, soyut iddialarla örgütle ilişkilendirilmesinin isabetli olmadığını kaydetti.
Ceza hukukçusu olmasına karşın Yargıtay 19. Hukuk Dairesinde görevlendirildiğini ve bu duruma çok şaşırdığını savunan Karagülmez, bu durumun kendisinin örgüt için önemsenmeyen biri olduğunu gösterdiğini iddia etti.
Eski Yargıtay üyesi Günal Akyol'un kendisine yönelik beyanlarını değerlendiren Karagülmez, söz konusu ifadenin husumete dayalı olduğu iddiasında bulundu.
Karagülmez, "Akyol, bir dosyayla ilgili benden talepte bulunmuştu. Bir kağıt verdi. Yırtıp attım. Sanıyorum dosya istediği gibi çıkmamış. Odama geldi, 'Talepte bulundum neden böyle oldu?' diye sordu. Tartıştık. Bu husumet yıllar sonra bu şekilde karşıma çıktı." savunmasını yaptı.
Sanık Karagülmez, 2011'de yazdığı bir kitapta 2010 KPSS'de yapılan hukuksuzluktan söz ettiğini ileri sürerek "Örgüt üyesi olsam, örgütün en güçlü olduğu dönemde böyle bir şey yapabilir miyim?" ifadelerini kullandı.
Bir kişinin telefonla hakkında ihbarda bulunduğunu ve bunun üzerine gözaltına alınıp tutuklandığını anlatan Karagülmez, ihbarcının kendisiyle ilgili, "Adalet Bakanlığında çalışmaktadır" dediğini, yani nerede çalıştığını dahi bilmediğini savundu. Karagülmez, bu kişi hakkında iftiraya yönelik suç duyurusunda bulunduğunu bildirdi.
Yargıtaydaki seçimlerde de kendi iradesiyle oy kullandığını, kimseden telkin, tavsiye almadığını öne süren Karagülmez, "En büyük şanssızlığım, 160 kişiyle birlikte seçilmek oldu. İddianamede somut eylem yok. 28 yıllık meslek hayatım boyunca Türk milleti adına, hukuka uygun çalıştım. Vatan, millet, bayrak benim için önemli manevi değerler. Bu lanet yapıyı esefle kınıyorum. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmadım, Türk yargısına güveniyorum." dedi.
Tanık dinlenmesi talebinde bulunan Karagülmez, sağlık sorunları bulunduğunu belirterek hakkında uygulanan imza şartına ilişkin adli kontrolün esnetilmesini ve beraatini istedi.
Daha sonra Karagülmez'in tanık olarak gösterdiği Abdullah Şengönül dinlendi.
Şengönül, Karagülmez ile Yozgat Yerköy Adalet Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü yaptığı dönemde 2010'da tanıştığını söyledi.
Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın okulun açılması için öncü olduğunu, bu nedenle Kılıç'tan personel göndermesi için yardım istediklerini anlatan Şengönül, Kılıç'ın da o dönem Anayasa Mahkemesi raportörlüğü yapan Ali Karagülmez ve Kadir Özkaya'nın ders vermesini sağladığını kaydetti.
Şengönül, Karagülmez ile tanıştığı andan itibaren samimiyet kurduğunu, üye seçildikten sonra da Ankara'ya her gelişinde görüştüğünü bildirdi.
Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü döneminde okula Zaman gazetesinin gönderildiğini, bunu engellemek için yaptığı çalışmalarda Karagülmez'den hukuki destek aldığını savunan Şengönül, kendisi hakkında cemaat mensuplarınca "ateist" denilerek başlatılan soruşturma sırasında da Karagülmez'in desteğini gördüğünü, bu nedenle FETÖ mensubu olmadığını bildiğini iddia etti.
İfadenin ardından dosyaya gelen bilgi ve belgeler okundu. Bu kapsamda, Karagülmez'in ByLock kullanmadığı ancak örgüt üyelerinin ByLock yazışmalarında Karagülmez'den örgüt mensubu olarak söz edildiğine ilişkin tespit aktarıldı.
Karagülmez, örgüt mensubu olmadığını, yazışmayla ilgili herhangi bir bilgisinin bulunmadığını savundu.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, tutuksuz yargılanan sanık hakkında haftada iki gün imza verme şeklinde uygulanan adli kontrol tedbirinin bir güne indirilmesine karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem, eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur ile eski Yargıtay üyesi Günal Akyol'un tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 27 Haziran'a bırakılması kararlaştırıldı.
Paralel yapı-Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK üyelerine açılan davalar
Paralel yapı-08 Ekim (2017) 'Ankara 77 sanık Yüksek Yargı Yapılanması' soruşturması/fezlekesi (Yargıtay)
(04 Mart 2018, 18:04)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: