Ankara'da, Darbe girişiminden kısa süre önce açılan ve 68'i firari 75 sanıklı Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davasına devam edildi. Mütalaasını açıklayan savcı 7 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep etti.
10.02.2018 11:51 Ankara'da, Darbe girişiminden kısa süre önce açılan 75 sanıklı Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davasına devam edildi.
07.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Darbe girişiminden önce açılan ve terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in de aralarında yer aldığı 7'si tutuklu 75 sanığın yargılandığı Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davasında, firari sanıklardan kapatılan Fatih Üniversitesinin rektörü Şerif Ali Tekalan'ın avukatı, müvekkilinin emekli aylığı üzerindeki tedbirin kaldırılmasını talep etti.
Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığınca örgütün Emniyet mahrem yapılanmasına ilişkin hazırlanan ve mahkemeye de gönderilen raporda, örgüt mensuplarının, çatı davasına ilişkin soruşturma sırasında Fetullah Gülen'e bilgi vererek, 'Yapılmasını buyuracağınız emirleriniz var mıdır?' diye sordukları ortaya çıktı.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanıklar İlhan İşbilen, Alaeddin Kaya, Dilaver Azim, Kazım Avcı ve Abdülkadir Aksoy ve sanık avukatları ile Başbakanlığın da arasında bulunduğu bazı müşteki avukatları katıldı.
Sanıklardan Hidayet Karaca ile tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevinden telekonferans sistemi aracılığıyla bağlantı kuruldu.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray, bazı sanıklar hakkında 'silahlı terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak' suçlarından yürütülen soruşturmalarda sanıklar hakkında aynı suçtan daha önce dava açılmış olması nedeniyle takipsizlik kararları verildiğini, başsavcılıkların da soruşturma dosyalarını delil olarak 'çatı davası' dosyasına gönderdiğini belirtti.
Davanın öğleden sonraki bölümünde okunan belgelere karşı sanıklar ve avukatlarının görüşlerinin alınmasının ardından
Cumhuriyet Savcısı Adnan Gümüş, esas hakkındaki görüşünü açıkladı.
Tutuklu sanıklar eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen ile Dilaver Azim, Ali Çelik (1972 doğumlu), Abdülkadir Aksoy, Kazım Avcı ve Alaeddin Kaya'nın Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 314/1'inci maddesindeki 'silahlı örgüt kurmak ve yönetmek', 312/1'inci maddesindeki 'hükümeti yıkmaya teşebbüs' ve 'anayasayı ihlal' suçlarını işlediğinin sabit olduğunu ifade eden savcı, TCK'nın 44. maddesindeki, 'İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır' hükmü uyarınca sanıkların, suçların en ağırı olan TCK'nın 309/1 ve Terörle Mücadele Kanunu'nun 5/1. maddesi uyarınca 'ağırlaştırılmış müebbet' hapis ile cezalandırılmalarını istedi.
Savcı Gümüş, aynı sanıkların 'dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle zincirleme dolandırıcılık' suçundan 3'er yıl 9'ar aydan 17 yıl 6'şar aya, 'örgütlü şekilde suç gelirlerini aklamak' suçlarından da 7 yıl 6'şar aydan 24 yıl 6'şar aya kadar mahkumiyetlerini talep etti.
Tutuklu sanıklar hakkında 'siyasi ve askeri casusluk', 'resmi belgede sahtecilik', 'hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve ele geçirmek' suçlarından kamu davası açıldığını anımsatan Gümüş, Türkiye genelinde belirtilen suçları bizzat işleyen örgüt üyeleri ve yöneticileri hakkında iddianamede belirtilen eylemlerle ilgili soruşturma ve yargılamaların sürdüğüne dikkati çekti.
TCK'daki, örgüt yöneticilerinin, örgüt çerçevesinde işlenen suçlardan da sorumlu tutulacaklarına ilişkin maddesinden sanıkların sorumlu tutulabilmeleri için mahkeme kararlarının kesinleşmesi gerektiğini belirten Gümüş, bu suçlara ilişkin yargılamaların sonuçlarının beklenmesi için sanıklar hakkındaki 'siyasi ve askeri casusluk', 'resmi belgede sahtecilik', 'hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve ele geçirmek' suçlarından açılan kamu davasının ayrılmasını istedi.
Savcı Gümüş, sanıkların tutukluluklarının devamı isteminde de bulundu.
FİRARİ SANIKLARIN DOSYALARININ AYRILMASI TALEBİ
Sanıklardan, 25 Ağustos 2016'da öldüğü anlaşılan Cemal Uşak hakkındaki davanın düşürülmesini isteyen Gümüş, haklarında yakalama veya yokluğunda tutuklama kararı bulunan FETÖ/PDY elebaşı Fetullah Gülen ile Osman Hilmi Özdil, Hamdi Akın İpek, Ekrem Dumanlı, Önder Aytaç, Şerif Ali Tekalan, Adil Öksüz ve Mahmut Akpınar'ın da arasında bulunduğu sanıklara 'silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek', 'anayasayı ihlal', 'hükümeti yıkmaya teşebbüs', 'siyasi ve askeri casusluk', 'resmi belgede sahtecilik', 'nitelikli dolandırıcılık', 'nitelikli zimmet', 'suç gelirlerini aklamak' ve 'hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek ve ele geçirmek' suçlarından açılan kamu davalarının, yurt dışında ve kaçmakta olmaları ve savunmalarının ne zaman alınabileceğinin belli olmaması nedeniyle ayrılmasını talep etti.
Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasını açıklamasının ardından mahkeme heyeti, sanıklar ve avukatlarının mütalaaya karşı beyanlarını dinlemeye başladı.
Sanıklardan İlhan İşbilen'in avukatı Atilla Kart, savcının mütalaasına katılmadıklarını, mütalaanın dosyaya yeni giren ve bugün okunan deliller dahi değerlendirmeden açıklanmasını hukuki bulmadıklarını söyledi.
Kart, 'Cumhuriyet savcısı 217 sayfalık mütalaasını açıkladı. Siz sabahtan beri dosyaya giren yeni belgeleri, delilleri okuyorsunuz. Savcı, bu deliller tartışılmadan mütalaasını hazırlamış. Fetullah Gülen, Adil Öksüz, bu davanın sanıkları. Biz bunların araştırılmasını istiyoruz. Bunların araştırılmasını istemeyen bir güç var. Bizleri de bunlara alet ediyorlar. Maddi gerçeğin araştırılmasından neden kaçınıyoruz? Eksik inceleme yapmış oluyorsunuz. Bugün bir yığın belge okudunuz. Bunlar konuşulmadan, deliller tartışılmadan 217 sayfalık mütalaa ne zaman, nasıl hazırlandı? Bizler 1980, 1990 dönemi yargılamalarını arıyoruz. O yıllarda deliller, itirazlar titizlikle değerlendirilirdi. Biraz hukuki tutarlılık ve ciddiyet istiyoruz.' diye konuştu.
Sanık Kazım Avcı'nın avukatı Bülent Teoman Özkan da mütalaanın hazırlanmasında aceleci davranıldığını öne sürerek, '75 sanıklı bir dosyadan bahsediyoruz. Çoğu dışarıda. Burada yedi kişi yargılanıyor. Sanıklar arasındaki bağlantı ortaya konmadan eldeki 7 beyaz saçlı adamın cezalandırılmasıyla bu dava nasıl sonuçlanacak? Bu yedi kişinin cezalandırılmasıyla ne elde edilebilir? Savcı üç ayda bu dosyaya nasıl hakim oldu? Biz mütalaa gibi kararın da hazır olduğunu düşünüyoruz.' ifadelerini kullandı.
Abdülkadir Aksoy'un avukatı Fuat Aksoy da müvekkilinin suçsuz olduğunu, ortaya konulacak her türlü delili topladıklarını, fakat iddia makamını ikna edemediklerini dile getirdi.
Mütalaaya karşı savunma için ek süre isteyen diğer sanık avukatları da 'Usul yerine gelsin diye yargılama yapılıyor. Tiyatral bir oyun sergileniyor.' şeklinde eleştiride bulundu.
'Cemaatlerin yönettiği bir ülkede yaşamak istemem'
Avukatlardan sonra söz alan sanıklardan Alaeddin Kaya, duruşma savcısının mahkemede görevlendirilmesinin ardından üç ay gibi kısa bir sürede mütalaasını açıkladığını belirterek, 'Ne diyeyim ki. Sayın savcı üç ayda bu işi çözdü. Üç ayda bu işi çözen savcıyı tebrik etmek istiyorum. 50 yıllık bu pisliği, evet adını koymak istiyorum pislik, üç ayda çözen bu savcı önemli yerlere getirilmeli. Bu dava üç ayda bitirilecek bir şey değil. Ben buradan siyasilere bulaşmadan gitmek istiyorum. Yıllarca bana abi diyenlerin sessizliğini de anlamıyorum. Zamanında tedbir alınsa 100 bin insan tutuklanmayacak, binlerce insan işinden olmayacaktı.' şeklinde konuştu.
Sağlık sorunları bulunduğunu, psikolojik olarak yıprandığını ifade eden Kaya, cezaevinde tecrit altında tutulduğunu öne sürdü, bu şartlara daha fazla dayanamayabileceğini dile getirdi.
Üzerine atılı suçlara ilişkin eylemlerin 2000 yılından öncesine ait olduğunu savunan Kaya, yıllar önce kendi imkanlarıyla gittiği Papa ziyaretinin dahi şimdi gündeme getirildiğini ve savcının bunu aleyhinde kullandığını belirtti.
'Cemaatlerin yönettiği bir ülkede yaşamak istemem.' ifadesini kullanan Alaeddin Kaya, 'Ben kaçmadım, burada kaldım. Yargılanıp aklanmak için burada kaldım. Beraatten başka bir karar beklemiyorum. Ben yüzüne tükürülecek bir adam değilim. Savcının mütalaası beni hayal kırıklığına uğrattı.' dedi.
Kaya'nın savunmasının uzaması üzerine mahkeme heyeti, yarın devam etmek üzere duruşmayı tamamladı.
08.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki davaya, sanıklar ve avukatların, cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı beyanlarının dinlenilmesiyle devam edildi.
Davaya müdahil olan Balyoz mağdurlarının avukatı Şule Nazlıoğlu Erol, 7 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen savcılık mütalaasına kısmen katıldıklarını söyledi. Geçmişte Balyoz davası sanıklarının adil yargılanmadığını ancak kendilerinin adil bir yargılama talep ettiğini belirten Erol, sanıklar arasında suçsuz olduğunu değerlendirdikleri kişiler bulunduğunu, bunların ayrılmasını istediklerini bildirdi.
Daha sonra söz alan sanıklardan Alaeddin Kaya, 'Bazı acıları paylaşmakta geciktiğim için özür dilerim. Ali Tatar'a kavuşan Satı ana için başsağlığı diliyorum. İsmini bilemediklerim dahil tüm acılı insanlardan özür ve af diliyorum. Lütfen beni affetsinler.' dedi.
Fetullahçı Terör Örgütü'ne ilişkin bildiği bir konu olmadığını savunan Kaya, şöyle devam etti:
'Senaryoyu uygulayanlar beni ayak bağı olarak görüp hep uzak tuttular. Balyoz davasında öldürülecekler listesi arasına adımı koyup dikkat dağıtmak istediler. Bu işin esas faillerinin hiçbiri ortada yok. O miting yapar tarzda konuşmalar düzenleyen arkadaşların hiçbiri yok. Nazlı Ilıcak'ı FETÖ'cülükten yargılıyorsunuz. Böyle bir şey olmaz. O zaman siz gerçeklerin ortaya çıkmasını istemiyorsunuz anlamına gelir. 50 bin adam aldınız içeriye. 'Bu işi ben yaptım' diyen çıkmadı ortaya. Böyle bir sistem kurulmuş. Başından beri öyle. Kimse yok ortalıkta. Bu davanın kestirilip atılmasına gönlüm razı olmuyor. Fetullah Gülen olayı Türkiye'nin kimyasını bozdu. Bu dava gerçeklerin ortaya çıkarılması açısından önemli. Benim durumum, faaliyetlerim ortada. Hiçbirini 'yapmadım' demedim. Mesleki faaliyetlerimdi, buralara geldi.'
ByLock kullandığı iddiasını reddeden Kaya, bu programı kullanmadığını, program üzerinden kimseyle görüşmediğini, kimseden talimat almadığını, kimseye de talimat vermediğini öne sürdü.
Cezaevinde tek kişilik bir hücrede tutulduğunu söyleyen Kaya, tedbir adı altında kendisine tecrit uygulandığını öne sürdü.
Televizyon izlemesinin de engellendiğini öne süren Kaya, böylece gündemi takip, edip savunma hazırlamasının önüne geçildiğini iddia etti.
'50 yıllık bir gazeteci ve 68 yaşında bir insan olarak kendimi aşağılanmış ve hor görülmüş olarak görüyorum.' diyen Kaya, korku içinde yaşadığını, sağlık durumunun cezaevinde kalmaya müsait olmadığını savundu. Tahliye ve beraat talebinde bulunan Alaeddin Kaya, 'Kaçmayı hiç düşünmedim. Ben aklanmak istiyorum. Burada bulunuş sebebim bu. Yoksa hakkımdaki söylentiler torunlarıma kadar gidecekti. Ben aklanmak için buradayım.' ifadesini kullandı.
'Yargılama aceleye getiriliyor'
Sanıklardan avukat Abdülkadir Aksoy ise esas hakkındaki mütalaayı inceleme imkanı bulamadığını, 75 sanığın yargılandığı davada 7 sanığın hakim karşısına çıkarıldığını, diğer sanıkların firarda olduğunu söyledi. Gerçek bir yargılama için diğer sanıklarla yüzleşip onlara soru sormak istediğini belirten Aksoy, bu yapılmadan yargılamanın hukuki olmayacağını, örgütün mevcut yapısının bu şekilde ortaya çıkarılamayacağını savundu.
Aksoy, savcının dosyaya yeni giren delilleri incelemeden esas hakkında 217 sayfalık mütalaasını açıkladığını, yargılamanın aceleye getirildiğini öne sürdü.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray, bunun üzerine, dünkü duruşmada okunan belgelerin birçoğunun dosyaya daha önce girdiğini, dolayısıyla savcının mütalaasını hazırlamadan önce bu belgeleri inceleme imkanına sahip olduğunu söyledi.
MASAK verileri, HTS analizleri ve yurt dışı giriş çıkış bilgilerinin kolluktan talebini isteyen mahkemenin hakkındaki müzekkeresine değinen Aksoy, hiçbir talep olmadan mahkemenin aleyhinde delil toplamaya çalıştığını, bu durumun mahkemenin tarafsızlığına gölge düşürdüğünü savundu. Aksoy, söz konusu müzekkerenin geri çekilmesini, varsa müzekkere üzerine dosyaya giren belgelerin dosyadan çıkarılmasını istedi. Abdülkadir Aksoy, hakkında istenen müzekkerenin, dosyadaki mevcut delillerin yeterli olmadığını, yeni delil arandığını da ortaya koyduğunu öne sürdü.
'Özdil ve Aytaç ile aynı otelde kalmadık'
Sanıklardan Ali Çelik ise iddia edildiğinin aksine Osman Hilmi Özdil ve Önder Aytaç ile aynı otelde kalmadığının dosyaya giren belgelerle ortaya çıktığını söyledi. Kendisinin, eşi ve çocuklarıyla iddianamede adı geçen otelde kaldığını dile getiren Çelik, dosyaya giren yeni delillerin Özdil ve Aytaç ile aynı otelde kalıp örgütsel toplantılar yaptığı iddiasını çürüttüğünü savundu.
FETÖ kurucusu ve yöneticisi olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını öne süren Çelik, hakkındaki ByLock iddiasını da kabul etmedi. ByLock indirdiği görülen tarihte halasının cenazesinde bulunduğunu söyleyen Çelik, tahliye ve beraat istedi.
Çelik'in savunması devam ederken sanıklardan Alaeddin Kaya rahatsızlandı. Jandarma görevlilerince salondan çıkarılan sanığa, adliyede görevli sağlık ekibi müdahalede bulundu.
Kaya'nın sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan sanıklardan FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in akrabası Kazım Avcı, örgütle ilgisinin bulunmadığını öne sürdü. Avcı, 'İddianamede bahsedildiğinin aksine, ne müezzinim ne kayyımım ne imamım ne mürşidim ne de kod adım var. 'Kazım Avcı, falanın akrabası' deniyor. Bu gariplerin en büyük günahı Müslümanlıktır. Benim de en büyük günahım akrabalıktır.' dedi.
Hiçbir cemaatin devleti yönetmeye talip olmaması gerektiği düşüncesine sahip olduğunu aktaran Avcı, 'İlk duruşmalarda söylemiştim, hiçbir cemaatin devleti yönetmesine müsaade edilmemeli. Zaten cemaat mensubu da değilim. Ülkede devletin kurumları var, bunları devlet düşünür. Cemaatler kendi işlerine baksınlar. Siyaset mi yapılacak, parti kurarlar, aday olurlar.' şeklinde konuştu.
Avcı, terör örgütü mensubu olduğu yönündeki iddiayı kesinlikle reddettiğini belirterek, şu ana kadar kendisiyle hakkında kimsenin suç duyurusunda da bulunmadığını söyledi.
Sağlık sorunları bulunduğunu dile getiren Avcı, tahliye ve beraat talep etti.
'Ahirete yönelik mesaj verdik'
Sanıklardan eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca da tutuklu bulunduğu cezaevinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden yaptığı savunmada, 1999'dan beri Samanyolu grubunda çalıştığını bildirdi.
Uzun zamandır gazetecilik mesleğini icra ettiğini belirten Karaca, STV'deki görevinin herkes tarafından bilindiğini, kurumda mali işler ve reklam konularından da sorumlu olduğunu söyledi.
Karaca, telefon görüşmelerini içeren HTS kayıtlarına ilişkin tespitlerin doğru olduğunu dile getirerek, '17-25 Aralık sonrası da Çamlıca'da STV binasındaydım. Bunu kayıtlar da doğruluyor.' diye konuştu.
Samanyolu Grubunun televizyon programlarından bahseden Karaca, 'Sırlar Dünyası' isimli programla ahirete yönelik mesaj verdiklerini, yaptıklarının terörle alakasının olmadığını belirtti.
Sırlar Dünyası programının Türkiye'de birçok kesim tarafından izlenildiğini ve beğenildiğini anlatan Karaca, şunları kaydetti:
'Samanyolu televizyonunda birçok yapım ortaya koyduk. Bunlar yurt dışına satılıyordu. Sırlar Dünyası da Türkiye'de birçok kesimce beğeniyle izlenilmişti. Program daha sonra Endonezya'ya satılmıştı. Biz programların reklam işlerinden sorumluyduk. 30-40 civarında büyük firmayla yıllık görüşür ve reklam alırdık. Kanalın reklam bütçelerini kendim koordine ederdim. İddianame ve konuşulanlara bakıyorum ve anlamıyorum. İfadem şu ki, iddia var, mesnet yok, iftira var, gerçek yok.'
Karaca, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Beyanların ardından ara karar açıklayan mahkeme, sanıkların tutukluluk halinin devamına hükmederek davayı erteledi.
7 KATLI YÖNETİM PİRAMİDİ
Öte yandan FETÖ elebaşı Gülen'in de aralarında bulunduğu örgütün üst düzey 75 yöneticisinin yargılandığı 'çatı' davanın iddianamesinde, örgütün yapılanması tahlil edildi. İddianameye göre örgütün, Zerdüştlük dininde ve ondan ilham alan İsmaili mezhebinde olduğu gibi 7 katlı piramidal yapılanması bulunuyor. Fetullah Gülen de örgüt yapılanmasında, üyelerini 7 dereceye ayıran bu mezhebi örnek alıyor.
Katı bir hiyerarşinin olduğu kastlar arasındaki geçiş, aşağıdan yukarıya doğru açık, yukarıdan aşağıya doğru ise kapalı. Geçişlerde 4'üncü tabakadan sonrası Gülen tarafından belirleniyor. Örgütün 7 katlı piramit yapısı aşağıdan yukarıya şöyle:
BİRİNCİ KAT - HALK TABAKASI: Cemaate iman ve gönül bağıyla bağlı olanlar ile fiili ve maddi destek sağlayanlardan oluşuyor. Bunların birçoğu örgütün hiyerarşik yapısına dahil olamayan, örgüte bilinçli veya bilinçsiz hizmet ettirilen halk kesimi. Genellikle faaliyetlerden habersiz. Bu katmandakileri örgüte bağlayan ana unsur İslami duyarlılık ve din duyguları.
İKİNCİ KAT - SADIK TABAKA: Okul, dershane, yurt, banka, gazete, vakıf ve resmi kurum görevlilerinden oluşan örgüte sadık grup. Bunlar örgüt sohbetlerine katılan, düzenli aidat ödeyen ve az çok örgüt ideolojisini bilen kişilerden oluşuyor. Bu tabakaya girebilmek için örgüt üyesi olmak gerekiyor.
ÜÇÜNCÜ KAT - İDEOLOJİK ÖRGÜTLENME TABAKASI: Gayrı resmi faaliyetlerde görev alıyor. Örgütün ideolojisini benimseyen, ileri derecede bağlı ve çevresine de örgüt fikirlerini aşılayan tabakadır.
DÖRDÜNCÜ KAT - TEFTİŞ KONTROL TABAKASI: Legal ve illegal bütün hizmetleri denetliyorlar. Bağlılık ve itaatte dereceye girenler buraya yükselebiliyor. Bu tabakaya girenler örgüte çocuk yaşta kazandırılanlardan seçiliyor. Örgüte sonradan katılanlar genellikle bu katta ve daha üst düzeyde görevlendirilmiyorlar.
BEŞİNCİ KAT - ORGANİZE EDEN VE YÜRÜTEN TABAKA: Üst düzey gizlilik gerektiriyor. Birbirlerini çok az tanıyorlar. Fetullah Gülen'in atadığı, devletteki yapıyı organize edip yürüten tabaka. Örgüt içinden bir evlilik yapanlar buraya yükselebiliyor.
ALTINCI KAT - HAS TABAKA: Fetullah Gülen ile alt tabakaların irtibatını sağlıyor. Yine Gülen'in atadığı örgüt içi görev değişiklikleri yapan, azillere bakan tabaka.
YEDİNCİ KAT - KURMAY TABAKA: Fetullah Gülen'e doğrudan bağlı, kendisinin atamasını yaptığı seçkin kesim. On yedi kişilik kurmaylardan oluşuyor.
SEMPATİZAN ALT TABAKA
Bu tabakalar dışında bir de sempati besleyenlerden oluşan alt tabaka bulunuyor. Sempati besleyen kimseler örgüt hiyerarşisi içinde yer alamıyorlar. Örgüte karşı herhangi bir olumsuz düşüncesi olmayan bu kişiler, FETÖ'nün bütün faaliyetlerini illegal bile olsa destekliyor.
Örgütten talimat almayan ve rapor vermeyen sempatizanlar, örgüte zaman zaman maddi yardım yaparken devamlı olmamak şartıyla örgüt lehine bazı faaliyetlere de katılabiliyor.
Sempatizan tabakada FETÖ'nün iç yüzünü bilmeyen, görünüşteki yüzünü gerçek sanan kimseler bulunuyor. Siyasetçi, sanatçı, yazar, gazeteci, akademisyen gibi birçok alana yayılmış geniş bir sempatizan çevresi bulunan örgüt, en kritik zamanlarda bu tabandan yararlanarak FETÖ lehine durum oluşturmaya çalışıyor.
Bu yapının 7 katmanının en üstünde 'Fetullah Hoca Arşı' bulunuyor. Beşinci, altıncı ve yedinci katmanlar da örgütü yöneten katmanlar olarak hiyerarşideki yerini alıyor. Yedinci ve altıncı katmandakilerin örgütten kopmalarına kesinlikle izin verilmezken altıncı katmandakiler, Gülen'in bildiği ve takip ettiği hayati hizmetler olarak tanımlanan işleri yapıyor.
FETÖ'de çok nadir kopmaların yaşandığı beşinci katmandan ayrılanlar, mutlaka takip edilerek etkisiz hale getiriliyor. Örgütü dördüncü katmanın bir arada tuttuğu ve alt katmanlardakilerin teftiş ve kontrolünü yaptığı biliniyor. Hizmet denilen işleri ise ilk üç katmanda yer alanlar yürütüyor.
HÜCRE TİPİ YATAY ÖRGÜTLENME
Yatay Yapılanma (Hücre Tipi Zincir Yapılanma); FETÖ'nün deşifre olmamasının ve devletin örgüt yapısını çözmede zorlanmasının önemli bir nedeni de örgütün hücre tipinde yatay örgütlenme modelini seçmesi.
Hücreler, genellikle en fazla 5 kişiden oluşuyor ve bir abla/abiye bağlı birimlerden meydana geliyor. Hücredeki kişi, kurumlara göre değişkenlik gösteriyor. Örgüt, hücrelerden oluşan zincirler şeklinde üst imamlara, oradan da ülke, kıta ve üst örgüt yöneticilerine bağlanıyor.
Tanık ifadeleri ve örgütün içinde bulunan kişilerin beyanları ile örgütle ilgili elde edilen dokümanlarda FETÖ'nün hücre sistemine göre yapılandığı görülüyor. Kamu kurumları içindeki yapılanma bir hücre ile başlayıp orada kadrolaşma sağlandıkça başka hücrelerin eklenmesiyle veya büyüyen hücre bölünerek yeni bir hücre oluşturulup sohbet grubu şeklinde yapılanıyor.
Her bir hücreye sorumlu bir imam atanarak yapılanmanın genişlemesi sağlanıyor. Eğer kadrolarda örgüt mensubu çok fazlaysa hücreler binlere, on binlere kadar artabiliyor. Kuruma atanan üst sorumlu 'imam' ise hücrelerin tamamından sorumlu olarak faaliyet yürütüyor.
İtaat ve teslimiyetin katı bir kural olduğu FETÖ hiyerarşisinde, teslimiyet hem örgüte hem liderin emrine, ona atfen verilen göreve adanmışlık olarak yansıtılıyor.
Kadrolaştığı yargı, ordu, emniyet ve bakanlıkları denetimine alarak kendine bağlı kolluk gücüne dönüştürmeyi amaçlayan örgüt, sivil toplum kuruluşlarında da yapılanarak bu kuruluşları kendine hizmet eder hale getirmeyi hedefledi. Bu durumda devlette paralel şekilde, kendi içinde ise dikey şekilde örgütlenen FETÖ, kaynağını ve meşruiyetini hukuk düzeni dışında yapılandırdı.
Paralel yapı-11 Aralık (2015) 'Ankara 75 sanık (ilk 71 sanık) (Çatı) Lider Kadrosu' davası
(10 Şubat 2018, 11:51)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: