Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayındaki eylemlere ilişkin, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski başyaveri albay Ali Yazıcı ile eski alay komutanı albay Muhsin Kutsi Barış'ın da yer aldığı 534 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
10.02.2018 12:39 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayındaki eylemlere ilişkin, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski başyaveri albay Ali Yazıcı ile eski alay komutanı albay Muhsin Kutsi Barış'ın da yer aldığı 534 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
05.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde yapılan duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayındaki eylemlere ilişkin 534 kişi hakkında açılan davanın bugünkü celsesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski başyaveri albay Ali Yazıcı'nın savunmasının alınmasıyla başladı.
Yazıcı, FETÖ'nün darbe teşebbüsü sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin Muğla Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada 18 yıl hapse mahkum olduğunu belirtti.
'Genelkurmay çatı davası' olarak bilinen dava kapsamında Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde detaylı savunmasını yaptığını dile getiren Yazıcı, orada verdiği ifadelerin dosyaya eklenmesini talep etti.
Darbe girişiminin yaşandığı tarihten kısa süre önce İstanbul'dan Ankara'ya döndüğünü ardından Tokat Erbaa'daki ailesinin yanına gittiğini, orada 2 gün kaldıktan sonra 14 Temmuz Perşembe günü Ankara'ya tekrar geldiğini ifade eden Yazıcı, aynı gün Cumhurbaşkanlığında görevli yaverlerle toplantı yaptıklarını, Erdoğan'ın havacı yaverini Antalya, denizci yaverini İstanbul, karacı yaverini de Ankara'da görevlendirdiğini söyledi.
Bu toplantının rutin görüşme olduğunu öne süren Yazıcı, iddia edildiği gibi bu görevlendirmelerin darbe girişimiyle alakalı olmadığını savundu. Dönemin muhafız alay komutanı albay Muhsin Kutsi Barış'la muhafız alayında karşılaştıklarını ve öğle yemeği yediklerini anlatan Yazıcı, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Muhsin Kutsi Barış benim devremdir. Ben Muhafız Alayına sık sık giderdim. O gün birlikte yemek yerken bana 'Ne işin var burada? Cumhurbaşkanıyla birlikte değil misin? diye sordu. Ben de Sayın Cumhurbaşkanı'nın nerede olduğunu bilmediğimi söyledim. O da bana 'İnternette haberlerde yazıyor. Cumhurbaşkanı Marmaris'te tatilde' deyince, ben de karacı yaverini aradım, 'Bak bakalım Cumhurbaşkanı nerede?' diye sordum. Daha sonra Kutsi Barış bana bir koruma tatbikatı olacağını söyledi. 'Sizden de personel katılırsa iyi olur 'dedi. Ben de Atahan Tatar ve Selami Darca astsubayı tatbikatta görevlendirebileceklerini söyledim.'
Darbe girişiminin yaşandığı gün Muhafız Alayında Barış'la kahvaltıda görüştüğünü kabul eden Yazıcı, o sırada yanlarına Bilal Akyüz, Fırat Alakuş, Tanju Posor ve birkaç kişinin daha geldiğini ancak bu görüşmelerin darbe girişimiyle ilgisi olmadığını savundu.
Ardından Barış'la birlikte Genelkurmay'a gittiklerini anlatan Yazıcı,' Saat 16.00 gibi Alay Komutanı 'Ben bir Genelkurmay'a geçiyorum. Sen de gelir misin?' diye sordu. Birlikte Genelkurmay'a gittik. Kutsi Barış benden ayrıldı. Orada kimlerle görüştüğünü bilmiyorum. Ben de orada Orhan Yıkılkan'ın yanına uğrayıp çay içtim. Sonra Kutsi Barış ile birlikte Muhafız Alayı'na döndük.' diye konuştu.
'Ankara'da uçaklar uçuyor, bilginiz var mı?'
Cumhurbaşkanı'nın Antalya'daki programına katılmak üzere Muhafız Alayından sivil plakalı araçla çıkarken eski yarbay Emin Güven'in yanına geldiğini, 'Antalya'ya gidiyormuşsunuz komutanım. Orada işim var. Beni de bırakır mısınız?' dediğini ve birlikte yola çıktıklarını ifade eden sanık Yazıcı, Afyonkarahisar'da mola verdiklerini, daha sonra yola devam ettiklerini, kendisini telefonla arayan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın 'Albayım, Ankara'da havada uçaklar uçuyor bilginiz var mı?' sorusu üzerine olağan dışı bir şeyler olduğunun farkına vardığını söyledi.
Genel Sekreter ile görüşmesinin ardından eski kara yaveri yarbay Mete Semercioğlu'nu aradığını, Semercioğlu'nun kendisine tatbikat yapıldığını söylediğini iddia eden sanık Yazıcı,'Daha sonra Cumhurbaşkanlığı personelinin olduğu WhatsApp grubuna 'Geniş çaplı bir tatbikat oluyor.' yazdım. Ardından Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan beni WhatsApp grubundan çıkardı.' ifadelerini kullandı.
Yazıcı, Antalya'da bulunan Cumhurbaşkanlığı protokol şube müdürünün aradığını ve ertesi gün yapılacak etkinliğin iptal edildiği söylediğini, bunun üzerine de Marmaris'e doğru yolunu değiştirdiğini kaydetti.
İzmir yolundan Marmaris'e doğru döndükten sonra Emin Yarbay'ın 'İzmir Çiğli tarafına geçelim komutanım' dediğini ileri süren Yazıcı, daha sonra Çiğli 2. Ana Jet Üs Komutanlığına gittiklerini, harekat komutanının odasında televizyon seyrederken darbe bildirisi okunduğunu gördüğünü, bulunduğu yeri terk etmek istediğini ancak buna izin verilmediğini iddia etti.
Savunmasının ardından Mahkeme Başkanı Murat İlhan'ın sorularını yanıtlayan sanık Yazıcı, FETÖ'cü olmadığını, bulunduğu göreve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bizzat kendisinin seçtiğini söyledi.
Başkan İlhan'ın, 'Sanık Levent Türkkan'ın 'Ali Yazıcı da FETÖ'cüdür' ifadesi hakkında ne diyeceksin?' sorusuna Yazıcı, 'Türkkan o ifadelerinden döndüğünü Genelkurmay çatı davasında açıkladı. Ben de zaten kabul etmiyorum.' diye cevap verdi.
Bir avukatın 'Neden Marmaris yerine Çiğli'ye gitmeye karar verdiniz?' sorusunu Yazıcı, 'Yol üzerinde başka askeri birlik yoktu. En yakın olan orasıydı.' diye yanıtladı.
Sanığın çapraz sorgusunun ardından duruşmaya öğle arası verildi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski kara yaveri yarbay Mete Semercioğlu'nun savunmasıyla başladı.
Sanık Semercioğlu, 14 Temmuz'da rutin mesaisini sürdürürken saat 10.00'da başyaver Ali Yazıcı'nın diğer yaverlerle kendisini odasına çağırdığını, görevlendirme çizelgesi oluşturarak deniz yaver Şafak Deliacı'yı Tuzla Tersanesi'ndeki faaliyette, hava yaver Erkan Kıvrak'ı Antalya'daki EXPO etkinliğinde, kendisini de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkentteki müteakip faaliyetlerine hazırlık için görevlendirdiğini anlattı.
Toplantı yaptıkları odanın kapısının açık olduğunu belirten Semercioğlu, iddia edildiği gibi odada suikast görevlendirmesi yapılmadığını savundu.
İlerleyen saatlerde Muhafız Alayı'nın kuruluş yıl dönümü programıyla ilgili hazırlıklara başladığını anlatan sanık Semercioğlu, eski başyaver Yazıcı'nın yanına gelerek, kulağı rahatsız olduğu için uçağa binemediğinden 15 Temmuz günü öğleden sonra makam aracıyla Marmaris'e yola çıkabileceğini söylediğini belirtti.
Darbe girişiminin olduğu gün tatbikat yapılacağını ve kendisine sadece yaverlik makamını açık bulundurması görevinin verildiğini iddia eden Semercioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
'15 Temmuz günü Ali Yazıcı, beni çağırdı. 'Öğleden sonra Marmaris'e gideceğim. Orada 3 tane Grand Yazıcı oteli varmış. Gece gece bir de otel aramayayım. Hangisi bir öğren.' dedi. Ben de bunun üzerine odama gidip, telefonu alıp, geri dönüp kapısında beklediğim sırada Ali Yazıcı'nın telefonda Antalya'daki yavere aynı soruyu sorduğuna şahit oldum. Ben odaya girince kendisi bu sefer de İstanbul'daki deniz yaveri Şafak Deliacı'ya Başbakan'ın Tuzla'daki geminin hizmete açılış törenine nereden gelip katılacağını sorduğunu gördüm fakat Deliacı, bilmediğini söyleyince benden öğrenmemi istedi.
Ben de Başbakanlıkta çalışan bir kişiye telefonda aynı soruyu sorduğumda 'Büyük ihtimalle Tuzla'daki konuttan katılır.' dedi. Ali Yazıcı'ya bu şekilde bilgi verdim.'
Akşam mesai bitiminden sonra ailesiyle lojmanında oturduğu sırada uçakların alçak uçuş yapması üzerine harekat merkezini arayıp bilgi almaya çalıştığını öne süren Semercioğlu, merkezdeki Ersin Albay'a durumu sorduğunu, 'Ciddi bir terör saldırı tehlikesi var. Genelkurmay Başkanı'nın emri ile hazırlık seviyesini en üst seviyeye çıkardık.' cevabını aldığını, Yazıcı'ya da bu bilgiyi ilettiğini iddia etti.
Sanık Semercioğlu, 15 Temmuz günü darbe girişimine katılmadığını, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a ihanet etmediğini öne sürerek, savunmasını tamamladı.
'Darbeyi Pensilvanya'daki şarlatana tapanlar yapmıştır'
Sanık eski yarbay Şafak Deliacı da olay tarihinde Cumhurbaşkanlığı Başyaverliğine bağlı olarak Cumhurbaşkanı'nın deniz yaverliğini yaptığını anlattı.
Deliacı, darbe girişiminin yaşandığı gün başyaver Ali Yazıcı'nın görevlendirmesi üzerine İstanbul'da olduğunu ve bulunma amacının Cumhurbaşkanı'nın İstanbul'a gelip bir törene katılması durumunda oradaki törenleri ayarlamak olduğunu söyledi.
Başyaver Ali Yazıcı'nın olaydan önce diğer yaverler ve kendisine Cumhurbaşkanı'nın kaldığı otel konusunda çok sayıda soru sorduğunu ve bu durumu garipsediğini ifade eden Deliacı, şu beyanlarda bulundu:
'Darbe girişiminin gerçekleştiği saatlerde Cumhurbaşkanı'nın İstanbul'a geleceğini televizyondan öğrendim. Ali Yazıcı'yı arayarak, 'Karşılamaya gitmeli miyim? Ortam biraz güvensiz.' diye sordum. Yazıcı da bulunduğum ortam güvenliyse gitmeme gerek olmadığını söyledi. Bunun üzerine ben de Cumhurbaşkanlığından gelecek emirleri bekledim.'
Deliacı, FETÖ ile herhangi bir bağının olmadığını, geçmişte bu örgütün kumpaslarının mağduru olduğunu iddia ederek, 'Bana soracak olursanız bu darbeyi Pensilvanya'daki şarlatana tapanlar yapmıştır. Benim bunlarla herhangi bağım olması mümkün değil.' diye konuştu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
06.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde görülen duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
Duruşmada savunma yapan eski kurmay albay Hüseyin Gözebe, olay tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığının görevlendirmesiyle Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Devlet Bilgi Koordinasyon Merkezi Müdürlüğünde görev yaptığını söyledi. Gözebe, olay günü ailesiyle zaman geçirdiği esnada bağlı olduğu WhatsApp grubuna mesaj gelmesi üzerine Cumhurbaşkanlığı Külliyesine gittiğini belirtti.
Görev yerine gittikten sonra Cumhurbaşkanlığı personeliyle ortak hareket ettiğini öne süren Gözebe, iddianamede geçen Uluslararası Cari Harekat Merkezi Amiri eski kurmay albay Osman Kardal'a attığı elektronik postanın darbe girişimine iştirak bağlamında değerlendirilmemesi gerektiğini savundu.
Darbe girişiminin yaşandığı gece 'Abi ben ve Göksel astsubay CB'deyiz, emriniz nedir?' şeklinde attığı elektronik posta yüzünden 13 aydır tutuklu olduğunu öne süren Gözebe, şöyle devam etti:
'O gece Osman albaya mesaj atma amacım, neler olup bittiğini anlama çabamdır. İş amaçlı ara sıra telefonla yada elektronik posta üzerinden daha önce de görüşmelerim vardır. O gece o şahıs darbecilerle mücadele halinde midir ya da darbeci midir bilemem ki. Şahıs benim sürekli çalıştığım kişidir. Kaldı ki benim attığım elektronik postaya gece boyunca hiçbir cevap gelmedi. Darbeci olsam mail mi atarım?'
Tanklar Külliye kapısına gelince harekat merkezinin sivil amiri olan Abdüllaziz Bey ve diğer sivil personele dönüp 'Askerler içeri girip ateş etmeye kalkarsa herkes benim arkama geçsin.' dediğini iddia eden Gözebe, bunun o gün oradaki sivil personelin tanık ifadeleriyle de sabit olduğunu ileri sürdü.
FETÖ'cü olmadığını ve darbe girişimine katılmadığını ileri süren Gözebe, tahliyesi istedi.
Eski astsubay Yaşar Demir de olay tarihinde Cumhurbaşkanlığı Muafız Alayı Köşk Muafız Birliğinde takım astsubayı olarak 14 Ekim 2016'ya kadar görev yaptığını, daha sonra ByLock kullandığı iddiasıyla açığa alınıp tutuklandığını anlattı.
Son dönemde yapılan araştırmalar sonucu 'Mor Beyin' mağduru olduğunun ortaya çıktığını iddia eden Demir, ilgili belgeyi mahkeme heyetine verdi.
Demir, 13 Temmuz 2016'da birlik komutanı binbaşı Osman Koltarla'nın birlikte alarm verileceğini ve bunun amacının Külliyede olabilecek bir tehditte birliğin reaksiyon süresini ölçmek olduğunu söylediğini iddia etti.
Darbe girişiminin yaşandığı gün rutin mesaisinin bitiminde evinde dinlendiği esnada birlik komutanı Koltarla'nın 'alarm' mesajı göndermesi üzerine birliğine gittiğini ileri süren Demir, saat 21.30'da içtimaya çıktığında binbaşı Koltarla'nın kendisine askerlerin başında nöbetçi olarak kalmasını emrettiğini savundu.
Kısa süre sonra yakınlarda patlama atış ve uçak geçiş sesleri duyduğunu ve askerleri daha emniyetli olacağını düşünerek sığınaklara indirdiğini söyleyen Demir, yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
'Sığınakta bulunduğumdan Alay içinde olanlardan habersizdim. Saatini tam hatırlamamakla birlikte birliğimizin dışarı çıktığını ve bir müddet sonra geri döndüğünü duydum. Saat 04.30'a kadar askerlerin başında bekledim. Saat 04.45 civarında binbaşı Murat Şahin beni çağırdı. Bana 'Osman Koltarlı'nın emriyle Muhafız Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış ve yanındakileri tutuklayacağız.' dedi. Ben de uzmanlar Murat Dursun, Erkan Coşkun ve binbaşı Murat Şahin ile karargaha gittik. Odadan çıkan nöbetçi amir binbaşı Haydar Aktaş'ı yere yatırıp derdest ettim. Osman Koltarla binbaşı yanımıza geldi. 'Eğer Kutsi Barış kaçarsa vur.' dedi bana.'
Gece boyunca darbeye yönelik emir almadığı ve vermediğini, darbeden sonra gelen arama ekiplerine kendisinin nezaret ettiğini öne süren Demir, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan eski binbaşı Anıl Aktaş, olay tarihinde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komando Taburunda eğitim subayı olarak görev yaptığını, olay gününden birkaç gün önce dönemin Muhafız Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış'ın tabur komutanları ve alay komutan yardımcılarını odasına çağırarak, 15 Temmuz gecesi 'eğitim tatbikatı' yapılacağını emrettiğini anlattı.
Aktaş, Barış'ın emri doğrultusunda hazırlanan tatbikata katılacak personelin listelerini birleştirdiğini, daha sonra bu listeleri tatbikata katılacak komutanlara gönderdiğini belirtti. Darbe girişiminin yaşandığı gün rutin mesaisini tamamladıktan sonra evine gittiğini, istirahat halindeyken saat 20.30 sıralarında tabur komutanı eski binbaşı Fedakar Akça'nın aradığını ifade eden Aktaş, tatbikatın erkene alındığını ve acil kışlaya gelmesini emrettiğini, bunun üzerine 20.45'de kışlada olduğunu aktardı.
Kışlaya girdikten sonra tatbikat alanına başında eski yarbay Ekrem Işık'ın bulunduğu bölük ile araçların bulunduğu kapalı garajlar bölgesine gittiğini vurgulayan Aktaş, Işık'ın eski yüzbaşı Recep Karabayır ve kendisine çöp poşeti vererek tatbikatta görev alan personelin cep telefonlarını bu poşetlere koymalarını emrettiğini ileri sürdü.
Aktaş, telefonları topladıktan sonra, saat 23.00 sıralarında 3 No'lu nizamiyeden alay dışına çıktıklarını, konvoyun Yıldız kavşağına döndüğünü gördüğünü, ilk önce askeri lojmanların bulunduğu Oran Sitesine gidildiğini düşündüğünü ancak TRT binasının önüne gelindiğinde araçların durduğunu beyan etti.
TRT binasının ana girişinde eski yarbay Ümit Gencer'in orada bulunan güvenlik görevlisine 'İŞİD saldırısı var. Tatbikat yapmaya geldik.' diyerek kelepçe taktığını gördüğünü anlatan Aktaş, şöyle devam etti:
'Yarbay Ümit Gencer'in, nizamiyede bulunan özel güvenlik görevlilerine kelepçe taktığını gördüm. Ne olduğuna bir anlam veremedim. Tatbikatın bir parçası diye düşündüm. Bana nizamiye bölgesinin nöbetçiliğini verdi. Sonra Tanju Poshor geldi. Alay komutan yardımcı Ekrem Işık bana ve yanımda duran askerlere nizamiyeden sivil araç giriş çıkışı olmaması yönünde emir verdi. O anda gelen TRT personeli ve sivil araçları içeri almadık.
Buraya Çevik Kuvvet polisleri geldi. Duvar dibine dizildi biz de bunların tatbikat için geldiğini düşündük. Daha sonra vatandaşlar toplanmaya başladı. Vatandaşlarla Tanju Poshor arasında tartışma çıktı. Uzman çavuş Fatih Gazel de vatandaşlarla tartıştı. Poshor yanındaki askerlere emir vererek tam dolduruş yaptırdı. Askerlere havaya ateş açtırdı. Vatandaşlar kısa süreliğine dağıldı. Sonra tekrar geldiler.'
Daha sonra TRT binasının üzerine gelen helikopterden ateş açıldığını kaydeden Aktaş, bu helikopterden açılan ateş sonrası yaralandığını, ilk önce Muhafız Alayı'nın revirine daha sonra da GATA'ya sevk edildiğini belirtti.
O saatten sonra TRT'de yaşanan olaylar hakkında bir bilgisi olmadığını savunan sanık Aktaş, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
07.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Yerleşkesi'ndeki duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
Savunma yapan sanık Coşkun Kapucu, darbe girişiminden önce Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Muhafız Komando Taburunda takım komutanı olarak üsteğmen rütbesinde görev yaptığını beyan etti.
Darbe girişimi haftası amirleri tarafından emniyet maksatlı bir tatbikat yapılabileceğinin söylendiğini aktaran Kapucu, 14 Temmuz 2016'da tabur komutanı Fedakar Akça tarafından bir toplantı düzenlendiğini ve Akça'nın 15 veya 16 Temmuz'da tatbikat için alarm verilebileceğini belirttiğini anlattı.
Kapucu, olay günü sabah saatlerinde rutin mesaiye başladığını, bir süre sonra yanına gelen Akça'nın kendisine plastik kelepçe verdiğini, bunları nizamiyelere dağıtmasını istediğini kaydetti.
Aynı gün öğleden sonra Akça'nın da bulunduğu rütbeli askerlerle toplantı yapıldığını dile getiren Kapucu, bunun gizli bir toplantı olmadığını, gerçekleştirilmesi planlanan tatbikata yönelik konuların konuşulduğunu ileri sürdü.
Kapucu, toplantıda, eski tabur komutanı Akça'nın planlanan tatbikatın adının 'Pars' olduğunu söylediğini anlatarak, akşam saatlerinde mesainin ardından alaydan ayrıldığını ifade etti.
İlerleyen saatlerde Akça tarafından, WhatsApp grubuna, 'Pars gerçek' mesajının atıldığını, bunun üzerine tatbikatın başladığını düşünerek kışlaya geldiğini ifade eden Kapucu, personele, 'IŞİD saldırısına karşı tatbikat yapılacağı'nın söylendiğini iddia etti.
Sanık Kapucu, bir süre sonra araçlara binilmesi emri verildiğini, hareket etmesinden sonra da TRT'ye gittiklerini, buraya neden geldiklerini bilmediğini ve yolda kendilerine bu konuda bir şey söylenmediğini ileri sürdü.
TRT'de nizamiye emniyeti aldıkları sırada alay komutan yardımcısı Ekrem Işık'ın kendisine diğer nizamiyenin güvenliğini sağlaması emri verdiğini kaydeden sanık Kapucu, yanına aldığı askerlerle gittiği nizamiyedeki güvenlik görevlisine kelepçe taktıklarını söyledi.
Bu esnada bulunduğu nizamiyeden içeriye minibüs ile özel harekat polislerinin geldiğini belirten Kapucu, polislere zorluk çıkarmadan içeri alınmasını sağladığını ve darbe girişimini polislerden öğrendiğini savundu.
Polislerle arasında geçen konuşmanın ardından onlara yönelik, 'Ben darbe yapmıyorum. Eğer yapılan darbeyse buranın emir komutası sizde.' dediğini ileri süren Kapucu, telsizden yüzbaşı Recep Karabayır'ı yanına çağırdığını aktardı.
Karabayır'ın yanına gelmesinden sonra yaşadıklarını ona da ilettiğini belirten Kapucu, Karabayır'ın kendisine hukuksuz bir işe karışmaması talimatını vererek bölgeden ayrıldığını ifade etti.
'Halka ateş edin, polise ateş edin'
Kapucu, darbe girişiminden haberi olmadığını ve darbe girişiminde bulunmadığını savunarak, gecenin ilerleyen saatlerinde telsizden, 'Halka ateş edin, polise ateş edin.' emirlerine de uymadığını kaydetti.
Söz konusu emri kimin verdiğini bilmediğini ileri süren Kapucu, 'Kimse ateş etmeyecek.' diyerek askerlerin kanunsuz bir iş yapmamaları için telsiz anonsu yaptığını savundu.
TRT'deki darbecileri engellemeye gelen polislerin de kendisinin darbeci olmadığına kanaat getirdiğini iddia eden Kapucu, 'İçerisinde kaldığım olayların mahiyetini anladıktan sonra darbenin bastırılması için polislerle hareket ettim. Benim bulunduğum yerdeki polis ve halkın bir zarar görmemiş olması benim darbe karşıtı olduğumun göstergesidir.' dedi ve beraat talebinde bulundu.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
08.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde görülen duruşmaya sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
Sanıklardan Abdülgani Gürbüz, darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ'yü ve mensuplarını lanetlediğini söyleyerek savunmasına başladı.
Darbe girişiminden önce Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nda astsubay rütbesinde görev yaptığını belirten Gürbüz, darbeye yönelik faaliyetinin bulunmadığını iddia etti.
Sanık Gürbüz, 'Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı, ast-üst ilişkisinin en katı ve sert bir şekilde uygulandığı birliklerden birisidir. Alayımız, kanunsuz emirlerin ise asla yerine getirilemeyeceği bir yerdir. Bunu kendilerine engel olarak gören darbeciler, bu engeli 15 Temmuz gecesi 'tatbikat' ve 'IŞİD saldırısı' adı altında baypas etmiştir.' diye konuştu.
Alay personelinin çoğunluğunun darbe girişiminden haberi olmadığını ve darbeden haberdar komutanlarının kendilerini bu hususta uyarmadığını öne süren sanık Gürbüz, 'Alay komutanı Muhsin Kutsi Barış, sütten çıkmış ak kaşık olmadığını söyledi. Hata yapmak insanlara mahsustur ama alay komutanı Barış, o gece hata yaptığını anladıktan sonra hiçbir girişimde bulunmamıştır.' ifadelerini kullandı.
Sözde tatbikatın adı 'Pars'
Gürbüz, darbe girişiminden iki gün önce tabur komutanı Fedakar Akça'nın kısa zaman içinde bir tatbikat planlandığını, alay komutanı Barış'ın emriyle yapılacak tatbikata 'Pars' adının verildiğini söylediğini anlattı.
Olay günü saat 20.58'de daha önce oluşturulan WhatsApp grubuna Akça tarafından 'Pars' mesajı atıldığını ifade eden Gürbüz, bu mesajın tatbikatın başladığı anlamına geldiğini kaydetti.
Bunun üzerine görev yerine giderek, silah ve mühimmat aldığını ve garajlar bölgesine geçtiğini dile getiren Gürbüz, alay komutan yardımcısı Ekrem Işık ve tabur komutanı Fedakar Akça'nın da bu bölgede bulunduğunu beyan etti.
Bir süre sonra tatbikat için gelen askerlerin cep telefonlarının toplanarak, araçlara binmeleri emrinin verildiğini belirten sanık Gürbüz, 'Telefonlarımızın alınması, internet erişimi ve yakınlarımızla görüşmemizin önüne geçerek hain darbe girişimini öğrenmemizi engellemek içindir.' dedi.
TRT'ye gittiğini bilmiyormuş
Olay günü, TRT'ye gideceklerinden haberi olmadığını iddia eden sanık Gürbüz, TRT yerleşkesine geldikten sonra binbaşı Anıl Aktaş'ın beraberindeki askerleri 3 numaralı nizamiyeye gönderdiğini ve silahlara şarjör takılması emrini verdiğini anlattı.
Bir süre sonra darbe girişimine karşı durmak için TRT'ye gelen özel harekatçı polisler ile konuştuklarını ifade eden sanık Gürbüz, darbe girişimini polislerden öğrendiğini ileri sürdü.
Polislere, tatbikat için TRT'ye geldiklerini söylediklerinde polislerin kendilerine, 'Kandırılmışsınız.' dediğini iddia eden Gürbüz, yarbay Işık'ın bulunduğu bölgeye geldiğini ve polisleri dışarı çıkarmaya çalıştığını ancak başaramadığını belirtti.
Bir süre sonra bölgeye Muhafız Alayı'nın eski komutanı Albay Muhammet Tanju Poshor ile Uzman Çavuş Fatih Gazel'in de geldiğini, Poshor'un polisleri dışarı çıkarmaya çalıştığını öne süren Poshor, 'Darbe girişimi gecesi Uzman Çavuş Gazel, erlerin yanına giderek, 'Polise ateş et.' diye emir verdi.' beyanında bulundu.
İlerleyen saatlerde helikopterle bölgeye ateş edildiğini, uçakların da ses hızını aşarak patlama seslerini uzaktan duyduğunu belirten Gürbüz, darbe girişimine destek vermeyen askerlerle bölgeden ayrılarak, sabaha karşı Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na döndüklerini öne sürdü.
Darbe girişiminde bulunmadığını ve FETÖ üyesi olmadığını savunan sanık Gürbüz, mahkeme heyetinden tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Savunma yapan eski astsubay Süleyman Zoral, 15 Temmuz 2016'dan önce Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komando Tabur Komutanlığında Poligon Kısım Komutanı olarak görev yaptığını beyan etti.
Darbe girişiminden yaklaşık 1 ay önce yurt dışı görevinden döndüğünü anlatan Zoral, olayın yaşandığı hafta başından itibaren alayın 18 Temmuz'daki kuruluş yıl dönümü etkinlikleri ve planlanan tatbikata yönelik hazırlıklar yapıldığını bildirdi.
Bu kapsamda, 13 Temmuz'da taburdaki subay ve astsubayların çoğunun katıldığı bir toplantı gerçekleştirildiğini ifade eden Süleyman Zoral, tatbikata katılacak personele mühimmat dağıtımı yapılacağının konuşulduğunu kaydetti.
Zoral, bazı askerlerin buna itirazına karşın eski tabur komutanı Fedakar Akça'nın personele mühimmat dağıtımı yapılması emrinde ısrarcı olduğunu, 14 Temmuz'da da taburdaki personele yeterli mühimmatın sağlanması için faaliyet yürütüldüğünü dile getirdi.
15 Temmuz akşamı, tatbikatın başladığı haberinin gelmesinden sonra Muhafız Alayına giderek içtimaya katıldığını beyan eden Süleyman Zoral, tatbikat planında olmamasına rağmen tatbikat alanında alay komutan yardımcısı yarbay Ekrem Işık'ın da bulunduğunu ve kendilerine, 'Çok ciddi bir tatbikat olacak. IŞİD saldırısı olabilir, kamu kurumları içine IŞİD militanları sızmış.' dediğini aktardı.
Sanık Zoral, bir süre sonra araçlarla nizamiyeden çıkarak TRT yerleşkesine gittiklerini, burada sanıklardan eski binbaşı Anıl Aktaş'ın silahlara şarjör takmaları emrini verdiğini bildirdi.
İlerleyen saatlerde helikopterden bölgeye ateş edildiğini, bunu anlamlandıramadığını kaydeden Zoral, bir astsubayın telefon görüşmesi yaptıktan sonra kendisine, 'Darbe yapılıyor' dediğini söyledi.
Bu gelişme üzerine kendisinin de telefondan haberlere baktığını ve 'komutanlar kaçırıldı', 'askeri kalkışma' gibi haberleri gördüğünü aktaran Süleyman Zoral, 'Bundan sonra bizi tatbikat yalanıyla kandırarak darbe için getirdiklerini anladım.' ifadelerini kullandı.
Zoral, darbe girişiminden haberdar olduktan sonra bölgedeki askerleri kreş bölgesine topladığını ve silah kullanmamaları emrini verdiğini, darbe bildirisinin TRT'de okunması hususundan da daha sonra haberi olduğunu savundu.
Üzerine atılı 'FETÖ üyeliği' suçlamasını kabul etmediğini söyleyen Süleyman Zoral, mahkeme heyetinden tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
09.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde görülen duruşmaya, sanıklar ve taraf avukatları katıldı.
Davanın bugünkü oturumunda mütalaasını veren duruşma savcısı, TRT önünde bulunduğu sırada açılan ateş sonucu yaralanan müştekilerin katılma taleplerinin kabulünü istedi.
Sanıklar Ali Yazıcı, Muhsin Kutsi Barış, Fatih Yanıkkaya, Mahmut Tuncer, Mustafa Kocaaslan ve Muhammet Yılmaz hakkındaki dosyanın ayrılmasına karar verilmesini isteyen savcı, elde edilen yeni delil ve bilgiler ışığında tüm sanıkların eski ve son ikamet, görev yerleri dahil yapılacak sosyal çevre araştırmasıyla diğer FETÖ bağlantılarını gösterir tüm delil ve bilgilerin toplanması için Ankara Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılmasını talep etti.
ByLock kullandığı tespit edilen sanıkların HTS kayıtlarıyla ByLock içeriklerinin getirilmesine mütalaasında yer veren iddia makamı, şahsi ve kurum telefonlarından HTS kaydı ve analiz raporu alınmayan tüm sanıkların bu kayıtlarının alınmasını da istedi.
Savcı, tutuklu sanıkların üzerlerine atılı suçları işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesinin mevcut olması, atılı suçların cezasının üst sınırı da dikkate alınarak tutukluluk halinin devamına karar verilmesini mütalaa verdi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanık avukatlarının taleplerini dinleyen mahkeme, verilen aranın ardından ara kararını açıkladı.
Mahkeme, firari sanıkların yakalama infazının beklenmesine, örgütün şifreli haberleşme programı ByLock'u kullandığı tespit edilen sanıkların ByLock kullanım içeriklerinin ilgili makamlardan istenmesine karar verdi.
Mahkeme heyeti, sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyesi olduğu gerekçesiyle Ankara 17'nci Ağır Ceza Mahkemesinde de yargılanan eski başyaver albay Ali Yazıcı'nın dosyası ile eski alay komutanı albay Muhsin Kutsi Barış'ın darbe teşebbüsünde bulunmakla ilgili suçlardan dolayı dosyalarının ayrılmasına hükmetti.
Sanık Muhsin Kutsi Barış'ın mevcut dava kapsamında, 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, mala zarar verme, kasten öldürmeye teşebbüs ve kasten yaralama' suçlarından açılan kamu davalarının yargılamasının devamına karar veren mahkeme, ayrıca sanıklar Fatih Yanıkkaya, Mahmut Tuncer, Mustafa Kocaaslan, Muhammet Yılmaz ve Eray Çekerek'in dosyasını da Ankara 17'nci Ağır Ceza Mahkemesinin talebi doğrultusunda ayırdı.
Mahkeme heyeti, sanıklar Kürşat Kayhan, Orhan Çiçek, Bilal Çiçek, Recep Durmazdır, Abdulsamed Baysal, Yunus Baş, Feyyaz Soysal ve Enes Yesir'in üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, suç vasfının değişme ihtimali ve tutuklu kaldıkları süre dikkate alınarak tahliyelerine, diğer sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmetti.
Duruşma, 19 Şubat'a ertelendi.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-08 Mayıs (2017) 'Ankara 534 sanık Cumhurb. Muhafız Alayı Darbe Yap.' davası
(10 Şubat 2018, 12:39)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: