Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin Etimesgut'taki Özel Hava Alay Komutanlığı personeli hakkında açılan 27 sanıklı dava sona erdi. Sanıkların bir kaç gün süren duruşmalarda esas hakkındaki mütalaaya karşı son savunmalarının alınmasının ardından mahkeme heyeti kararını açıkladı. Sanıklardan 14'üne ağırlaştırılmış müebbet hapis, 7'sine ise müebbet hapis cezası veren mahkeme heyeti, ayrıca 11 sanığı 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçundan 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Savcılık mütalaasında beraat talep edilen 5 tutuksuz sanığın, el konulan dijital materyal incelemeleri sürdüğü gerekçesiyle dosyaları ayrıldı. Bu sanıkların yargılanmalarına devam edilecek.
04.02.2018 12:04 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin Etimesgut'taki Özel Hava Alay Komutanlığı personeli hakkında açılan 27 sanıklı dava sona erdi. Sanıkların bir kaç gün süren duruşmalarda esas hakkındaki mütalaaya karşı son savunmaları alındı.
29.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Sincan Ceza ve İnfaz Kurumu yerleşkesinde gördüğü davaya, sanık ve avukatları ile müşteki TBMM, Başbakanlık ve Milli Savunma Bakanlığının avukatları katıldı. AK Parti Kayseri Milletvekili Taner Yıldız da duruşmanın bir bölümünü takip etti.
Sanıklardan eski pilot yüzbaşı Özalp Yeşil, ikinci pilot olarak Silopi'den Etimesgut Havaalanı'na inen Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin bir kısmını görev yerleri olan Gölbaşı'ndaki Oğulbey Kışlası'na götürdüğünü, ardından Oğulbey'de yaralanan darbeci general Semih Terzi'yi GATA'ya sevk ettiğini söyledi.
Darbe girişiminden haberdar olmadığını öne süren Yeşil, 'Eşimle dışarıdaydım, alkol almıştım. Emir üzerine eşim beni kışlaya bıraktı. Uçuş yasağına ilişkin bana herhangi bir bilgi verilmedi. Her zaman yaptığımız mutat bir uçuşu gerçekleştirdik. Benim yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı. Dursun Varlı ile uçtuk, uçuşta sorumluluk birinci pilottadır. ByLock kullanmadım, FETÖ'nün okullarına gitmedim, bankalarına para yatırmadım, hücre evlerinde bulunmadım, abim, ablam olmadı, ben bu örgüte mensup değilim.' dedi.
Terzi'yi Diyarbakır'a, oradan da Ankara'ya getiren pilotlar hakkında herhangi bir işlem yapılmadığını vurgulayan Yeşil, tahliye ve beraat istedi.
'Helikoptere zorla bindirildim'
Suç tarihinde Özel Hava Alayı Helikopter Tabur Komutanlığında silahçı astsubay başçavuş rütbesinde görev yapan ve derdest edilen alay komutanı Albay Ümit Tatan'ı Akıncı'ya götüren helikopterde bulunan sanık Fatih Ceylan da görevli veya nöbetçi olmadığı halde birliğe geldiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, komutanı sanık eski yarbay Halit Kabil'in emri üzerine acil uçuş için birliğe geldiğini söyledi.
Ceylan, uçuş için hazırlık yaptığı sırada gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde kullandığı 'bizden değil' ifadesi ile 'birlikte kendisinden başka silahçı olmadığını, diğer silahçıların kendi birliklerinin dışından olduğunu' kastettiğini öne sürdü.
Uçuş yasağı bulunduğu halde derdest edilen alay komutanı Tatan'ı Akıncı'ya taşıyan helikopteri uçuşa hazırladığı iddiasını da kabul etmeyen Ceylan, helikopterin acil uçuş için hazırlandığını, kendisinin helikoptere teknisyen zannedilerek zorla bindirildiğini, kaçmak istediğini fakat buna imkan bulamadığını savundu.
Tatan'ın helikoptere zorla bindirildiğini gördüğünü belirten Ceylan, 'Elim ayağım boşaldı. Ne olduğunu anlamadım. Şoka girdim. Oradan uzaklaşmaya çalıştım ama başaramadım. Müşteki Ümit Tatan ile hiçbir temasım olmadı. Darbeci, hain, FETÖ'cü değilim.' diye konuştu.
Fatih Ceylan, saat 01.00'den sonra kendisini odaya kilitlediğini, bu saatten sonra hiçbir eyleme katılmadığını öne sürerek, beraat talebinde bulundu.
'Komutanın derdest edildiğini gördüm'
Eski Kıdemli Başçavuş Veli Tüven de o gece nöbetinin olmadığını, bir arkadaşının ricasıyla nöbeti devraldığını, nöbetçi subayın telefonuyla kışlaya gelip nizamiyede mesaiye başladığını söyledi.
Alay komutanının gece makam aracıyla alaya gelip nizamiye önünde durduğunu anlatan Tüven, bir grup komutanın alay komutanını karşıladığını, gruptakilerin koluna girdiği komutanı helikopter pistine doğru götürdüğünü gördüğünü söyledi. Tüven, 'Onun, 'Bırakın beni. Yardım edin.' tarzında sesleri geliyordu. Ama ne yapacağımı bilemedim.' ifadesini kullandı.
Tüven, gece Alay Komutanı Tatan'ın eşinin telefonla nizamiyeyi arayarak, komutanın nerede olduğunu sorduğunu anlatarak, 'Üzülmemesi için 'Toplantıdadır.' dedim. Ancak gündüz Akıncı Üssü'nden döndükten sonra durumu komutana bildirdim. Hatta nizamiyeyi aradığı numaradan geri arayıp komutanı eşiyle görüştürdüm.' diye konuştu.
Darbe girişimi sırasında alayda helikopterlerden sorumlu hangar nöbetçi astsubayı olarak görev yapan Umut Taşçı da nöbetçi ve görevli olmadığı halde kışlaya geldiği iddiasını reddederek, kışlaya emir üzerine acil durum için geldiğini söyledi.
Yine emir üzerine helikopteri hangardan çıkardıklarını ifade eden Taşçı, acil durum uçuşlarının özel hava alayı için rutin bir durum olduğunu dile getirdi. Her helikoptere uçuş bittikten sonra yakıt ikmali yapıldığını, bu faaliyetinin iddianamede darbe kapsamındaki suç olarak değerlendirilmesinin doğru olmadığını savunan Taşçı, nöbetçi olduğu için yaşadığı olayların kendini darbeci yapmayacağını belirtip beraat istedi.
'Komutanın Akıncı'ya kendi isteğiyle gittiğini düşündüm'
Derdest edilen alay komutanını Akıncı'ya götüren helikopterin ikinci pilotu sanık İzzet Henek, Özel Hava Alayında yüzbaşı rütbesiyle bölük komutanı olarak görev yaptığını ve suç tarihinde sanık eski yarbay Halit Kabil tarafından göreve çağrıldığını belirtti.
Kimlik kartını okutarak birliğe giriş yaptığını ifade eden Henek, kışlada sicil amiri Kabil'i gördüğünü, bu kişinin emri üzerine uçuş için hazırlık yaptığını ancak uçuş hakkında kendisine bilgi verilmediğini öne sürdü.
Kabil'in uçuştan kısa süre önce Genelkurmay'da alarm verildiğini belirtip alay komutanının Akıncı'ya götürüleceğini söylediğini iddia eden Henek, bu görevi yerine getirmek istemediğini ancak Kabil'in 'Çatlak ses duymak istemiyorum.' diye bağırması üzerine uçuş emrini sorgulayamadığını söyledi. Henek, 'O ruh haliyle helikoptere ikinci pilot olarak bindim. Bu uçuşu yapmak istemiyordum ama komutanın bağırması üzerine şu uçuşu yapıp bir an önce evime gideyim diye düşündüm.' şeklinde konuştu.
Alay Komutanı Ümit Tatan'ın derdest edildiğini görmediğini, helikopterin başına geldiğinde Tatan'ın helikopterde bulunduğunu anlatan Henek, helikopterde birinci pilot olarak sanık eski yarbay Ümit Arif Bağ'ın bulunduğunu, kalkış için temasa geçtiği Etimesgut kulede görevli operatörlerin kendilerine izin vermediğini ancak Genelkurmay'ın uçuş yasağını da bildirmediklerini ileri sürdü.
Yerde 40 dakika beklediklerini ifade eden Henek, helikopterde kendisini şüphelendirecek hiçbir gelişme yaşanmadığını iddia etti. Henek, Etimesgut kule ile yaptığı telsiz görüşmelerinin ise rutin olduğunu savundu. Kule operatörüne helikopterdeki personelin ismini aktardıktan sonra kalkış için izin aldıklarını belirten Henek, Etimesgut kulenin Genelkurmay'ın yasağına rağmen kendilerine kalkış izni vermesinin normal olmadığını belirtti.
Akıncı Üssü'ne kulenin yönlendirmesiyle indiklerini dile getiren İzzet Henek, indiği yerde komutanların normal bir şekilde bir minibüse bindiğini söyledi. Alay komutanının Akıncı'ya kendi isteğiyle gittiğini düşündüğünü savunan Henek, suçsuz olduğunu öne sürüp tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Savunmaların ardından mahkeme heyeti, yarın devam etmek üzere duruşmayı tamamladı.
30.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Sincan Ceza ve İnfaz Kurumu yerleşkesinde gördüğü davaya, sanıklar ve avukatları ile müşteki TBMM, Başbakanlık ve Milli Savunma Bakanlığının avukatları katıldı.
Darbe girişimi sırasında Özel Hava Alay Komutanlığı Helikopter Bakım Taburunda görevli teknisyen Fikret Girgin, savunmasında, 1153 numaralı helikopteri çalıştırarak uçuşa hazırladığı iddiasını kabul etmedi, teknisyen olarak bu helikopteri çalıştıracak bilgi ve yetkiye sahip olmadığını söyledi.
Özel Kuvvetler Hava Alayı Komutanı Albay Ümit Tatan'ın derdest edilmesiyle ilgisinin bulunmadığını savunan Girgin, eşinin doğum gününü kutladıkları saatlerde komutanı tarafından mesaiye çağrıldığını, spor kıyafetiyle gittiği alaya girişlerin yasak olduğuna ilişkin nizamiyede kendisine bilgi verilmediğini, herhangi bir engelle karşılaşmadan girdiğini anlattı.
Girgin, sanık Fatih Ceylan ile gerçekleştirdikleri telefon görüşmesinde kullanılan 'Tek kişi benim. Öteki bizden değil, çağırsam gelmez' ifadesinin nöbetçi silahçıyla ilgili olduğunu, 'Öteki bizden değil' tabiriyle diğer silahçıların birlik dışında görevli olmalarının kastedildiğini söyledi.
Suçsuz olduğunu, hakkında somut bir delil bulunmadığını iddia eden Girgin, tahliyesini ve beraatini talep etti.
'Yanlış zamanda yanlış yerde bulunuyordum'
Darbeci general Semih Terzi'yi Etimesgut'tan Özel Kuvvetler Komutanlığının (ÖKK) Oğulbey'deki kışlasına götüren helikopterin ikinci pilotu eski yüzbaşı Soner Erol da darbe girişimi sırasında sicil amiri sanık eski pilot binbaşı Türkay Bilge'nin kendisini arayarak kışlaya çağırması üzerine geç saatlerde alaya gittiğini söyledi.
Kışlaya sivil kıyafetlerle ve silahsız girdiğini, Alay Komutan Yardımcısı sanık Ahmet Balaban'ın emriyle resmi kıyafet giydiğini anlatan Erol, 'Benim uçuşa dahil edilmem şanssızlığımın sonucudur. O alana 2 dakika geç gitsem o ekip dağılacak ve ben ekibe dahil olmayacaktım. Tecrübeli olduğum için o ekibe dahil edildim. Sadece yanlış zamanda, yanlış yerde bulunuyordum. Darbeci olsam bunlar çok daha erken planlanırdı.' dedi.
Diyarbakır'dan gelen Semih Terzi'nin Oğulbey'e götürüleceği emrini alay komutan yardımcısından aldıklarını öne süren Erol, bu görevi sorguladığını fakat uçmakta bir sakınca görmediğini belirterek, şunları söyledi:
'Eğer Semih Terzi bizim birliğin dışında başka bir yere götürülecek olsaydı bu emri yerine getirmezdim. Terzi uçaktan inince alandaki ilk helikoptere binmiş. Bu da benim helikopterim. Onları Oğulbey'e bıraktıktan sonra havada telsizi açtım, şoke oldum. Helikopterlerden mavi ışıklı araçları vurmaları isteniyordu. Polisle asker çatışıyordu. Havadayken Türkay Bilge, 'Semih Terzi vuruldu, alın GATA'ya götürün' mesajı atmış. Birliğimle ilgili ilk olağan dışı ve kanunsuz durum budur. Yakıtım yeterli olduğu halde yetersiz diyerek motoru susturdum. Gazinoda televizyon izlerken Zekai Aksakallı'nın konuşmasını duydum ve Semih Terzi'nin darbeci olduğunu öğrendim. Bana kimse uçuş yasağından bahsetmedi. Terzi ve ekibiyle Silopi'den Diyarbakır'a gelen pilotla görüştüm, uçmuştu, birliğimize ait uçak havadaydı. Uçuş yasağını bilmem mümkün değil.'
Darbeyle ilgili herhangi bir faaliyete katılmadığını, FETÖ ile ilgisinin bulunmadığını savunan Erol, tahliye ve beraat talep etti.
'Yasa dışı uçuş yapılmadı'
Özel Hava Alayı komutan yardımcısı sanık eski albay Ahmet Balaban, savcılık mütalaasında maddi hatalar bulunduğunu, kripto odasını açtırdığı ve 15 Temmuz'da mesaiye kaldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını öne sürdü.
Darbe girişimi sırasında terör endişesiyle verilen acil durum alarmı üzerine kışlaya geldiğini ve Alay Komutanı Albay Tatan ile aynı anda birliğe ulaştığını belirten Balaban, Tatan'ın derdest edilip Akıncı'ya götürülmesinde bir dahlinin bulunmadığını savundu.
Tatan'ın geçici alıkonulması emrinin Genelkurmay Başkanlığından yazılı geldiğini ve amiri konumundaki Ümit Bak tarafından resmi hat üzerinden kendisine iletildiğini iddia eden Balaban, emrin askeri prensiplere uygun olduğunu öne sürdü.
Semih Terzi'nin durumunu bilmediklerini savunan Balaban, Terzi'nin emir komuta zinciri dışında hareket ettiğini Zekai Aksakallı'dan öğrendiklerini, bu aşamadan sonra Aksakallı'nın emirleri doğrultusunda hareket ettiklerini söyledi.
Diyarbakır'dan CASA uçağıyla gelen personelin Oğulbey kışlasına götürülmesinin rutin bir uygulama olduğunu öne süren Balaban, 'Uçuşların yasal sınırlar içinde, acil durum kapsamındadır. Yasa dışı uçuş yapılmamıştır.' dedi.
Darbe mesajlarının hiçbirinin Özel Hava Alayına gelmediğini savunan Balaban, Semih Terzi'ye olan güvenin de girişimi algılamalarını güçleştirdiğini öne sürdü. Emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini öne sürdü. Alayın komutasını almak maksadıyla faaliyet yürüttüğü iddiasını kabul etmeyen Balaban, bu maksatla kimseye emir vermediğini, kimseden de emir almadığını söyledi.
'İtidalle hareket ettim'
ÖKK'da yaralanan Semih Terzi'yi helikopterle GATA'ya götüren eski pilot binbaşı Dursun Varlı, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Darbe girişimini sabaha karşı uçuşunun ardından öğrenebildiğini savunan Varlı, 'Kendimi tam ortasında bulduğum vahim durum karşısında bir asker olarak rütbemi ve bölük komutanı sıfatımı dikkate alarak itidalle hareket ettim. Sorumluluk sahibi bir bölük komutanı olarak başıma buyruk davranmadım. O zamana kadar nasıl davrandıysam o gün de öyle davrandım.' dedi.
Helikopterini sadece personel ve yaralı taşımada kullandığını kaydeden Varlı, o gece uçuş çizelgesinde isminin bulunduğunu, dolayısıyla uçmasının normal karşılanması gerektiğini öne sürdü.
Varlı, Terzi ve beraberindekileri Diyarbakır'dan Ankara'ya getiren CASA uçağının personeli ile o gece alaya gelmesine rağmen hakkında işlem yapılmayan bazı subayları suçladı.
Sanık eski astsubay Hüseyin Çakıroğlu da o günkü nöbetinin önceden planlandığını, nöbetçi amir olmasından dolayı gerçekleştirdiği faaliyetler dışında suç kabul edilebilecek hiçbir iş yapmadığını öne sürdü.
Tutuksuz sanık Üsteğmen Emre Demir de 15 Temmuzda Özel Hava Alayında geçirdiği 3 saat boyunca kanunlara aykırı hiçbir faaliyetinin olmadığını öne sürdü. Alaya girdikten sonra komutanı sanık eski binbaşı Varlı'nın yanına çıkıp geldiğini bildirdiğini anlatan Demir, Varlı'nın bu sırada alay komutanının derdest edileceğine ilişkin kendisine herhangi bir şey söylemediğini iddia etti. Varlı'nın emriyle alay komutanını karşılamaya gittiğini belirten Demir, alay komutanını karşılamanın suç olmadığını, bu nedenle suçlanmış olmayı kabul etmediğini ifade etti.
'Nizamiyeden kimse girip çıkmayacak' talimatı verdiği yönündeki iddiayı reddeden sanık, rütbesinin buna uygun olmadığını belirtti.
Beyanların ardından mahkeme heyeti, yarın devam etmek üzere duruşmayı tamamladı.
31.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Sincan Ceza ve İnfaz Kurumu yerleşkesinde gördüğü dava, tutuklu sanık eski helikopter pilotu yarbay Ümit Arif Bağ'ın savunmasıyla başladı.
FETÖ üyesi olmadığını, iddianamede bu durumun aksini ortaya koyacak bir delil bulunmadığını iddia eden Bağ, emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini, kanunsuz bir eylemde yer almadığını söyledi.
Alarm üzerine birliğe geldiğini, birlik komutanın bilgisi dahilinde uçuş için hazırlıklara başladığını belirten Bağ, yaptıklarının anayasal suç teşkil etmediğini savundu.
Dönemin alay komutanı Albay Ümit Tatan'ı derdest ederek darbenin komuta merkezi Akıncı Üssü'ne götürmekle suçlandığını anımsatan Bağ, bu konuya ilişkin açıklama yapmak istediğini ifade etti.
Bağ, olay gecesi karargahta uçuş için hazırlık yaptığı sırada Albay Tatan ve bir grup askerin helikopterine doğru geldiğini kaydederek, kısa bir süre sonra Tatan ve yanındaki askerlerle Akıncı Üssü'ne gittiklerini anlattı.
Bu eylemin darbe girişimi kapsamında yapıldığını anlayamadığını öne süren Bağ, Tatan'ın derdest edilme eylemine katılmadığını, sadece helikopteri kullandığını iddia etti.
Bağ, uçuş sırasında pilotun, helikopterin içindeki gelişmelerden bilgisinin olamayacağını savunarak, 'Ben uçuş kabininde helikopteri kullanıyordum. Bu sırada helikopterdeki gurubun konuşmasını, yaptıklarını görmem mümkün değildir. Bunlardan sorumlu tutulmayı kabul etmiyorum.' dedi.
İlerleyen saatlerde televizyonda hükümet yetkililerin açıklamaları üzerine darbe girişiminden haberdar olduğunu söyleyen Bağ, soruşturma aşamasındaki ifadelerini bilinçli bir şekilde vermediğini, bu nedenle söz konusu beyanların içeriklerini hatırlayamadığını ileri sürdü.
Suçsuz olduğunu, bu durumun yargılama aşamasında ortaya çıktığını iddia eden Bağ, beraatini istedi.
Tutuklu sanık eski helikopter pilotu Halit Kabil de Cumhuriyet Savcısının esasa ilişkin mütalaasına katılmadığını belirterek, darbe suçlamasını kabul etmediğini dile getirdi.
Komutanlarının bilgisi dahilinde karargahta olduğu ifadesini kullanan Kabil, darbe girişimine katkı sağlayacak bir eylemde bulunmadığını savundu.
Hazırlık aşamasında ve mahkemedeki ilk savunmasında detaylı beyanda bulunduğunu aktaran Kabil, beraatini istedi.
'Çıkışımıza izin verilmedi'
Tutuklu sanık Harun Yıldız ise 16 Temmuz'dan itibaren izne ayrılmak için hazırlık yaptığını ancak şube müdürünün, birliklerin göreve gideceğini belirterek bunun için iznini ertelemesini istediğini söyledi.
Doğu'dan gelecek askerleri almak üzere Etimesgut Havaalanı'na gitmesi için görevlendirildiğini anlatan Yıldız, söz konusu yere gittiklerinde karargaha alınmadıklarını kaydetti.
Bunun üzerine Özel Kuvvetler Komutanlığındaki nöbetçi subayı arayarak durumu bildirdiğini, onun yönlendirmesiyle Özel Hava Alay Karargahına gittiklerini savunan Yıldız, burada da bir zaman bekletildikten sonra karargaha alındıklarını ifade etti.
Daha sonra karargahtan silah seslerinin geldiğini, kargaşa çıktığını aktaran Yıldız, Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli bir grup asker tarafından birlikten çıkışlarına izin verilmediğini söyledi.
Daha sonra söz konusu askerler tarafından tutuklandığını anlatan Yıldız, suçsuz olduğunu savunarak beraatini istedi.
Duruşmaya ara verildi.
Davanın öğleden sonraki bölümünde tutuklu sanık eski astsubay Murat Yeşilyurt hakim karşısına çıktı.
Olay akşamı evinde bulunduğu sırada alarm verilmesi üzerine alay karargahına gittiğini anlatan Yeşilyurt, karşılaştığı tutuklu sanık eski yarbay Halit Kamil'in ivedi şekilde bir helikopterin hangar dışına çıkartılmasını istediğini söyledi.
Bunun üzerine hazırlıklara başladığını belirten Yeşilyurt, bir helikopter teknisyeni olarak alarm kapsamında kendisine verilen emri yerine getirdiğini ifade etti.
Hangar dışına çıkarılan helikopterin kısa bir uçuştan sonra geri geldiğini, söz konusu hava aracına yakıt ikmali yaptığını anlatan Yeşilyurt, bu eyleminden dolayı suçlandığını iddia etti.
Bir zaman sonra darbeci tuğgeneral Semih Terzi ve yanındaki timin bulunduğu CASA tipi uçağın iniş yaptığını anlatan Yeşilyurt, 12 kişilik timin Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) karargahına nakli için bir helikopter hazırlandığını anlattı.
ÖKK karargahına tim personeli taşıyan helikopterlerden birinde yer aldığını belirten Yeşilyurt, darbeci olduğunu sonradan öğrendiği Terzi ve 12 kişilik timin diğer helikopterde bulunduğunu ifade etti.
İki helikopterle Oğulbey'deki ÖKK karargahına gittiklerini anlatan Yeşilyurt, timleri tahliye ettikten sonra Özel Hava Alayı karargahına dönecekleri sırada 'sıhhi tahliye emri' aldıklarını, bunun üzerine yeniden ÖKK'ya geçtiklerini kaydetti.
Karargah pistine iniş yaptıklarında Terzi'nin yaralı bir şekilde helikoptere bindirildiğini gördüğünü söyleyen Yeşilyurt, darbeci generali GATA'ya götürdükten sonra alaya hareket ettiklerini söyledi.
Terzi ile Diyarbakır'dan gelen ekipte bulunan Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ın, dönemin ÖKK komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı ile temasa geçip emir komutanın kendisinde olduğunu söylediğini aktaran Yeşilyurt, bu aşamadan sonra hiçbir faaliyete katılmadığını savundu. Suçsuz olduğunu, emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini, darbeden haberinin olmadığını iddia eden Yeşilyurt, beraatini talep etti.
Düğünden çıkıp birliğine gitmiş
Tutuklu sanık eski astsubay Mustafa Güngör de 15 Temmuz darbe girişiminde bulunanların hain olduklarını, onları lanetlediğini belirterek savunmasına başladı.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz akşamı bir akrabasının düğününde olduğu sırada internetteki haberleri görmesi üzerine olağanüstü bir gelişme olduğunu düşündüğünü belirten Güngör, bunun üzerine birliğe gitmek için yola çıktığını söyledi.
Karargah nizamiyesine geldiğinde kimliğini ibraz etmesine rağmen ilk başta içeri alınmadığını belirten Güngör, daha sonra görüştüğü bir komutanın vasıtasıyla görev yerine gidebildiğini aktardı.
Çağrılmamasına rağmen birliğine gittiğini hatırlatan Güngör, olayın darbe girişimi olduğuna dair bilgisinin bulunmadığını, askeri hareketliliği büyük bir terör saldırısına karşı önlem almak için yapıldığını değerlendirdiğini savundu.
Başbakan Binali Yıldırım ile hükümet yetkililerinin darbe karşıtı açıklamalarını izledikten sonra darbe girişiminden haberdar olduğunu iddia eden Güngör, 'O andan sonra odama çıkıp beklemeye başladım. Mesleğine bağlı bir asker olarak hiçbir terör örgütüyle bağlantım yoktur. Terör saldırısı olduğunu düşündüğüm için o anda birliğe katılmam gerektiğini düşündüm. Suçsuzum.' savunmasını yaptı.
Darbe girişiminde yer almadığını, kanunsuz bir emri yerine getirmediğini iddia eden Güngör beraatini talep etti.
Sanık eski astsubay Süleyman Aktaş da esasa ilişkin savunmasını yaptı.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
01.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Davanın bugünkü karar duruşması, sanık avukatlarının duruşmaya katılmaması nedeniyle görülemedi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Sincan Ceza ve İnfaz Kurumu yerleşkesinde görülen ve tutuklu sanıklar Türkay Bilge, Murat Güler, Mehmet Sağlam ile Ramazan Gürkan'ın, cumhuriyet savcısının esasa ilişkin mütalaasına karşı savunma yapacağı davada, sanıklar duruşma salonuna alındı. Sanık avukatları ise duruşmaya gelmedi.
Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ, bunun üzerine savunma yapacak sanık avukatlarına günler öncesinde bilgilendirme yapıldığını belirterek, yarınki duruşmada da aynı durumun yaşanması halinde avukatlar hakkında işlem yapılacağını söyledi.
Özbağ, yarın son duruşmanın görülmesi için gerekirse sanıklara barodan avukat tayin edileceğini ifade etti.
'Avukatların tutumu davayı uzatmaya yönelik'
Davaya TBMM adına katılan avukat Fatih Ünal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sanık avukatlarının duruşmaya gelmemesinin davayı uzatmaya yönelik bir girişim olduğuna dikkat çekerek, 'Savunmaları alınmış olsaydı bugün karar çıkabilirdi. Sanık avukatlarına günler öncesinde davanın işleyişi tebliğ edilmesine rağmen duruşmaya gelmemelerinin davayı uzatmaya yönelik bir girişim olduğu açıktır.' dedi.
Esasa ilişkin savunma yapılacak bir davada, avukatların katılmamasının düşündürücü olduğunu ifade eden Ünal, 'Yaklaşık üç ay önce savcının mütalaasını sunduğu dosyada avukatların 'hazırlık yapamadığı' mazeretiyle duruşmaya gelmemelerinin hiçbir açıklayıcı nedeni olamaz.' değerlendirmesinde bulundu.
02.02.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Sanıklardan 14'üne ağırlaştırılmış müebbet hapis, 7'sine ise müebbet hapis cezası veren mahkeme heyeti, ayrıca 11 sanığı 'kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçundan 12 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki mahkeme salonunda görülen karar duruşmasına, sanıklar, avukatları ve yakınları katıldı.
Mahkeme Başkanı Zikrullah Özbağ, sanık ve avukatlarının, cumhuriyet savcısının esasa ilişkin mütalaasına karşı savunmalarını yaptıklarını belirterek, karar öncesi sanıkların son sözünü sordu.
14'Ü AĞIR 21 MÜEBBET
Duruşmaya verilen aradan sonra kararını açıklayan mahkeme, tutuklu sanıklar Ahmet Balaban, Halit Kabil, Ümüt Arif Bağ, Dursun Varlı, Mehmet Sağlam, Murat Güler, Hüseyin Çakıroğlu, Burak Erhan, İzzet Henek, Fatih Ceylan, Harun Yıldız, Ramazan Gürkaynak, Fikret Girgin ve Özalp Yeşil'in 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçundan ayrı ayrı 'ağırlaştırılmış müebbet' hapisle cezalandırılmasına karar verdi.
Türkay Bilge, Soner Erol, Umut Taşçı, Süleyman Ektaş, Veli Tüven, Murat Yeşilyurt ve Emre Demir'e de aynı suçtan önce 'ağırlaştırılmış müebbet' hapis cezası veren mahkeme, takdir hakkını kullanarak sanıkların cezalarını 'müebbet hapse' çevirdi.
Sanıklar Ahmet Balaban, Halit Kabil, Ümüt Arif Bağ, Dursun Varlı, Mehmet Sağlam, Murat Güler, Hüseyin Çakıroğlu, Burak Erhan, İzzet Henek, Fatih Ceylan ve Ramazan Gürkaynak'ı 'kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma' suçundan 12 yıl hapis cezasına çarptıran mahkeme, aynı suçtan Emre Demir'e ise 10 yıl hapis cezası verilmesine hükmetti.
Mustafa Güngör'e ise 'anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçundan ilk önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası veren heyet, Türk Ceza Kanunu'nun 39. maddesinin 1. ve 2. fıkraları gereği takdir indirimine giderek sanığın cezasını 12 yıl 6 aya indirdi.
BERAAT ETMESİ İSTENEN 5 SANIĞIN DAVASI SÜRECEK
Mahkeme, dijital materyallerin çözümlerinin gelmemiş olmasından dolayı sanıklar Temel İlter Pala, Emre Kahraman, Eray Hazır, Mustafa Çokangın ve Yücel Fındık'ın dosyasının ayrılmasını kararlaştırdı. Söz konusu 5 sanığın yargılanmalarına devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-20 Aralık (2016) 'Ankara 27 sanık ÖKK Etimesgut Hava Alayı Darbe Yap.' davası (bitti)
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
(04 Şubat 2018, 12:04)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: