Ankara'da, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile eski MHP'li yöneticilerin özel hayatlarına ilişkin olduğu iddia edilen görüntülerin internet ortamında yayımlanmasıyla ilgili 'kaset komplosu davası'nda, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı firari Fetullah Gülen'in de arasında bulunduğu çoğu eski polis 171 sanığın yargılanmasına başlandı. Mahkeme, Baykal'ın dosyasının ayrılması talebini reddetti.
27.01.2018 18:29 Ankara'da, Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile eski MHP'li yöneticilerin özel hayatlarına ilişkin olduğu öne sürülen görüntülerin yayımlanmasıyla ilgili FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in de aralarında bulunduğu 171 sanığın yargılandığı dava başladı.
22.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları katıldı.
Duruşmanın ilk gününde Mahkeme Başkanı Bayram Kantık, sanıkların kimlik tespitini yaptı.
23.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki duruşma salonunda görülen davaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, taraf avukatları ve sanık yakınları katıldı.
Davanın bugünkü celsesi Cumhuriyet Savcısı Mustafa Manga'nın dün yarım kalan iddianamenin özetini okumasıyla başladı.
İddianamenin özetinin okunmasının ardından söz alan Baykal'ın avukatı Yılmaz, 2010 yılında yaşanan olayın ardından Baykal'ın kasetteki görüntülerin gerçek olmadığını düşünerek ve soruşturmanın bir an önce bitmesine yardımcı olmak için 3 gün sonra istifa ettiğini söyledi.
Eylemin yaklaşık 1,5 yıl sonra örgütlü suç kapsamında değerlendirildiğini belirten Yılmaz, 2010'un yedinci ayında Aydınlık dergisinde yayımlanan bazı haberlerin de savcılıkla paylaşıldığını ifade etti.
O.A. isimli bir şahsın ifadesinde, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in 'Diyarbakır milletvekili olan bir kişinin bunu yaptığını ve ayrıntılar verdiğini' öne sürdüğünü aktardığını belirten Yılmaz, bunun üzerine savcılık dosyasına ifadelerin konulduğunu ancak dosyanın ayrılıp Ramazan Akyürek hakkında ayrı bir soruşturma açıldığını savundu. Yılmaz, sonrasında bir kısım incelemelerin reddine ve soruşturmaya yer olmadığına karar verildiğini öne sürerek, bu karara karşı itirazda bulunduklarını ve bunların da reddedildiğini ifade etti.
Yılmaz, o zamanki iddialarda adı geçen Ramazan Akyürek'in bu dosyanın sanığı olarak yer aldığını ancak söz konusu Diyarbakır milletvekiline ilişkin bir ifadenin dahi olmadığını öne sürdü.
'Bizim açımızdan sorun'
Muzaffer Yılmaz, 'Savcılığın soruşturma dosyasında, gerek Deniz Baykal'ın gerekse bizim ısrarla bu dosyanın kapsamlı olarak araştırılmasını istememize rağmen ve bu işte sadece cemaat değil, siyasilerin de olabileceğini söylememize rağmen tüm siyasilerin dosyadan ayıklanarak sadece bir kısmının burada yer alması bizim açımızdan sorun teşkil etmektedir.' dedi.
'Siyasiler mutlaka bu işin içindedir veya değildir.' demediklerini de ifade eden Yılmaz, 'Mevcut dosyadaki somut deliller değerlendirilmeden, hatta bu kişilerin ifadesi dahi alınmadan, bu şekilde iddianame hazırlanmasını kabul etmiyoruz.' ifadelerini kullandı.
Yılmaz, bir başka konunun 30 Nisan 2010'da yapılan çekimlerin Nesrin Baytok'un evinde Deniz Baykal'a ait olduğu şeklinde bir iddia olduğunu söyledi.
Muzaffer Yılmaz, 6 Mayıs 2010'da yayımlanan kasete ilişkin iki emniyet, bir jandarma raporu bulunduğunu belirterek, 'Bu raporların hepsinde kasetlerin orijinal olmadığı, yüz detaylarının belli olmadığı ve kurgulandığı çok açık olarak yer almaktadır.' dedi.
Yılmaz, emniyet kriminal raporlarında, yayınlanan kasette, yüzlerin belirgin olmadığı net olarak söylenirken o evde çekilmiş olsa dahi, bunun Deniz Baykal'a ait olduğunu savcılığın nasıl iddia ettiğini sordu. Avukat Yılmaz, şöyle konuştu:
'Biz bu nedenlerle, bu delillerin hiç değerlendirilmemesi nedeniyle dosyamızın tefrik edilmesi talebinde bulunduk. Dosyamızın tefrik edilmesi, hatta tefrik edildikten sonra iddianamenin iade edilmesi gerekmektedir. Çünkü bir kısım üst düzey FETÖ yöneticilerini aklayacak bu iddianamede, sadece şube müdürleri ve polis nezdinde cezalandırılması, siyasilerin tamamıyla devre dışı kalması, 8 yıldır soruşturmayı bekleyen bizleri tatmin etmemektedir. Deniz Baykal yoğun bakıma alınmadan 5 gün öncesinde Meclis'te de bu konuyu konuştuk, duruşma başlamadan 15 gün öncesinde kendisini Münih'te ziyaret ederek de bu durumu konuştuk. Bizim beklediğimiz, bu olayın arkasında kim olursa olsun, cemaat, siyaset veya başka bir kişi, sonuca ulaşılması, mutlaka bu işi yapanların cezalandırılmasıdır.'
Mahkeme Başkanı Bayram Kantık, Yılmaz'ın ifadelerinin ardından duruşma savcısına söyleyeceği bir şey olup olmadığını sordu.
Duruşma savcısı da taleplerin reddi yönünde mütalaa verdi. Ardından duruşmaya ara verildi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasını yapan sanık eski polis memuru Ahmet Yılmaz Ekiz, iddianamedeki suçlamaları kabul etmedi.
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığında teknik bakım onarım işi yaptığı büroda memur olduğunu anlatan Ekiz, iddianamede ifadesine yer verilen bir tanığın, dairede gizli izleme faaliyetlerinin yürütüldüğü 'Kamuflaj büro' diye bir büroda çalıştığı yönündeki beyanların doğru olmadığını iddia etti.
Ekiz, dairede böyle bir büro bulunmadığını öne sürerek, 'Dinleme ve operasyon şubelerinde çalışmadım ve buna dair bir görev de almadım. Elektronik cihazların bakım ve montaj işlemiyle uğraştım.' dedi.
Ekiz, Deniz Baykal'ın görüntülerinin çekildiği ileri sürülen Nesrin Baytok'un evine görüntü aktarımında kullanılan cihazları yerleştirdiğine yönelik çalışmalara katıldığı suçlamasını da kabul etmeyerek, bunun Baytok'un evinin bulunduğu bölgede telefonun sinyal vermesi üzerine yapıldığını öne sürdü.
Olayın üzerinden 8 yıl geçtiğini ve o bölgede niye bulunduğunu hatırlamadığını öne süren Ekiz, zaman zaman Çukurambar'da oturan şube müdür yardımcısı Sedat Savar'ın şoförlüğünü yaptığını, ayrıca bu civardaki bir elektronik perakendecisine de gittiğini, telefonunun bu nedenlerle burada sinyal vermiş olabileceğini savundu.
Ekiz, 'HTS ve baz analizlerinden suçlanmaktayım. Bir değerlendirmeden ibaret olan bu suçlamayı kesinlikle kabul etmiyorum.' diye konuştu.
Eski MHP Genel Başkan Yardımcısı Recai Yıldırım'ın evine de görüntü ve ses aktarım cihazı yerleştirdiğine yönelik çalışmalara katıldığı iddialarının da HTS ile baz analizlerine dayanılarak yapıldığını savunan Ekiz, ancak yine baz analizlerine göre evinin bulunduğu Sincan, iş yerinin bulunduğu yer ve evine dönüş yolu olan Bilken'te, telefonundan sinyal alınmış olduğunu anlattı.
Ekiz, 'Recai Yıldırım'ı tanımıyorum. Onun adresine hiçbir şekilde gitmedim. Bir çalışmada da bulunmadım' ifadesini kullandı. Ekiz, telefonunun sinyal verdiği yerlerin müştekinin adresiyle alakasız yerler olduğunu iddia etti.
İddianamede yer verilen örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock kullandığı iddialarını da kabul etmeyen Ekiz, kimseye himmet ya da başka bir isim altında para vermediğini, FETÖ/PDY yapılanması içinde de bulunmadığını savundu.
Ekiz, tahliyesini ve beraatini istedi.
Sanık Ahmet Ümit Seçgin de İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Takip ve Operasyon Şube Müdürlüğü'nde müdür yardımcısı olarak görev yaptığını ifade ederek, iddianamede üzerine atılan suçlamaları kabul etmedi.
Seçgin de beraat ve tahliye talebinde bulundu.
Duruşma yarına ertelendi.
24.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları katıldı.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasını yapan sanık eski polis memuru Cengiz Söğüt, 1998-2010 yılları arasında İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürlüğünde görev yaptığını söyledi.
Söğüt, amirlerinin emirleri doğrultusunda bir ekiple gittiği Aydın Deliktaşlı'nın evinde televizyona takılmış cihazları sökerek buradan ayrıldığını ancak cihazları eve kendisinin yerleştirmediğini belirtti.
Televizyonlara kamera takmış
Amiri Sedat Zavar'ın bir akşam kendisini odasına çağırarak, 'Ankara İstihbarat Şubenin bir konusu olduğunu ve çantasını hazırlamasını söylediğini' dile getiren Söğüt, Gürsel Gündüz ile buluşup haber alma ekibinin güvenliği sağladığı Yenimahalle'deki Gülen Bayıllıoğlu'nun evine gittiklerini kaydetti.
Okan Aytekin'in burada 10-15 dakika uğraştıktan sonra kilidi kırarak kapıyı açtığını, ardından televizyona kamerayı taktığını anlatan Söğüt, şüpheliler Özgür Türker ve Ertan Aslan'ın yatak odasına da kamera takılmasında ısrar ettiğini belirtti. Söğüt, 'Ben orada bir resim gördüm, paşa resmi. Yine ısrar edince çantamda hazır olan bir ses dinleme cihazını pille bağlayıp komodinin altına yerleştirdim. Fotoğrafı görünce o dönem Ergenekon soruşturmaları yürüyor, ona yorduk ve çıktık.' dedi.
Saksı içerisinde kamera için İstanbul-Ankara arası gidip gelmiş
Söğüt, yine Sedat Zavar'ın emri doğrultusunda İstanbul Kadıköy'de Feridun Pehlivan'ın ikametine cihaz yerleştirmek için yola çıktığını anlatan Söğüt, şunları söyledi:
'Zavar, 'İstanbul'da Ankara İstihbarat Şube'den Tamer Özbek alacak.' dedi. Tamer, beni aradı ve kendi sivil arabasıyla geldi. Çantamı bagaja koydum. Arabada çilingir bir çocuk vardı. Eve gittiğimizde çilingir kapıyı açtı. Salondaki televizyona kamerayı taktım. Daha sonra yatak odasına geçtik. Tamer Başkomiser buraya da kamera takmamı istedi, 'Olmaz.' dedim. O ara gözüme yapma çiçeğin bulunduğu saksı takıldı. 'Fotoğrafını çekeyim Ankara'da yaptırayım. Tekrar gelip bırakırız.' dedim. Ankara'ya döndüm, tanıdığım bir çiçekçiye gidip aynısını yaptırdım. Görüntü ve ses alabilecek bir cihaz yerleştirdim. 8-10 gün içinde tekrar İstanbul'a gittim. Beni karşıladılar. Eve gittik ve oradaki çiçeği aldım, öbürünü bıraktım.'
Söğüt, MHP eski Genel Başkan Yardımcısı Recai Yıldırım'ın evine hiç girmediğini, ancak onun evi olduğunu düşündüğü Çankaya'daki adrese amiri Sedat Zavar ve İlker Usta ile gittiğini söyledi. Zavar ve Usta'nın binaya girip çıktığını, kendisinin ise araçta beklediğini anlatan Söğüt, bu adrese cihaz yerleştirilip yerleştirilmediğini bilmediğini öne sürdü.
Eski Devlet Bakanı ve eski MHP Milletvekili Bekir Aksoy'un evine de daha önce gidilerek floresan lambaya kamera koyulduğunu ancak cihazın çalışmadığını bildiğini anlatan Söğüt, 'Bana vantilatör resmi getirdiler ya da vantilatör getirdiler. Floresana taktıkları cihaz verimli çalışmamış. Ben vantilatöre taktım. Adrese Zavar ve Usta ile gittik. Kapıyı anahtarla açtılar. Oradaki vantilatörü değiştirdik. İlker Usta floresandaki cihazın arızasını giderdi.' ifadelerini kullandı.
Konusunun suç olduğunun bildiği bir emri yerine getirmediğini savunan Söğüt, '(Görevlerin hepsinde mahkeme kararları var.) denmesi üzerine, çevremde 10-15 kişilik bir polis grubuyla görevlere gittim. 'Örgüt faaliyeti yapılan evler' diyerek gidip çalıştım. Evlerin kime ait olduğunu da bilmiyordum.' diye konuştu.
Söğüt, FETÖ ile bir bağı bulunmadığını savunarak, sanık olarak yargılanmasına yol açan herkesten şikayetçi olduğunu kaydetti.
Sanık eski polisler Taner Aydın, Adem Özyılmaz, Ahmet Kalaycı, Arif Tuncal da savunma yaptığı duruşma, yarına ertelendi.
25.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatları katıldı.
Tutuklu yargılanan sanık emekli polis memuru Hakan Kırdağ, 2008'de İstihbarat Daire Başkanlığına bağlı şoför olarak çalıştığını, teknik bilgisi olmadığını anlattı.
Görevlerini yerine getirirken 'Şu saatte polisevinde ol, şu numarayı ara, aracın plakası şu, otoparktayım ya da binanın önündeyim gibi bilgiler ver' tarzında çalıştığını, başka bilgisi olmadığını savunan Kırdağ, taşımasını yaptığı ve tanımadığı kişilere soru sormadığını anlattı.
Üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen Kırdağ, örgüt mensubu olmadığını, örgütün kullandığı bir programı da kullanmadığını savundu.
Kırdağ, evinde yokken arama yapmaya gelen polislerin bıraktığı telefon numarasını arayıp teslim olduğunu, kaçmadığını bildirdi.
Mahkeme başkanının oğlu hakkında bir soruşturma bulunduğunu ifade etmesi üzerine Kırdağ, 30 yaşında olan oğlunun polis memuruyken ihraç edildiğini belirterek, ByLock kullandığının söylendiğini aktardı. Kırdağ, oğlunun şu anda arandığını söyledi.
Duruşmada savunma yapan tutuksuz sanık sivil A.B. ise iddianamedeki suçlamanın hayatında görmediği, tanımadığı bir kişiyi takip etmek olduğunu bildirdi.
Soruşturmanın gizli tanığı olan bu kişinin şikayeti üzerine sanık olarak yargılandığını anlatan A.B, takip edilme olayının Kuzey Ankara Kentsel Dönüşüm Projesi ve TOKİ bloklarının olduğu bölgede gerçekleştiğini ifade etti.
Sanık A.B, dedesinin bölgede mal sahibi olduğunu, olay yerinin ise kendi evine üç kilometre, kardeşinin evine ise 500 metre mesafede bulunduğunu belirterek, muhtemelen aynı yerde ikamet eden gizli tanığın 'paranoya' üzerine şikayeti sonrası polisin hakkında işlem yaptığını bildirdi.
Evinde yapılan aramada ise FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'e ait bir kitabın kolilerin içerisinde bulunduğunu anlatan A.B, daha önce görmediği bu kitabın eşine ait olduğunu öğrendiğini aktardı. A.B, kitapta eşinin adının yazdığını söyledi.
Sanık A.B, 'Örgütle 2003 yılına kadar dini inancımdan dolayı görüşmelerim oldu fakat dinler arası diyalog gibi konuların konuşulduğu dönemde bu benim inancıma ters düştü. O günden itibaren bir bağım yoktur.' şeklinde savunma yaptı.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, iddianamede Deniz Baykal'ın özel hayatına ilişkin görüntülerin yayılmasını sağlama suçlamasıyla yargılanan, suç tarihinde Yeni Akit gazetesinin Ankara Temsilcisi olan Yener Dönmez savunma yaptı.
Dönmez, kaset görüntülerinin yayınlandığı tarihlerde, 312 generalin Vakit gazetesine açtığı bir dava bulunduğunu ve o davayı takip ettiğini, Meclise gittiğini, vekillerle görüştüğünü, davayı nasıl değerlendirdiklerini sorduğunu anlattı.
Ayrıca bir referandum süreci olduğunu, onu da takip ettiğini belirten Dönmez, o dönem haftada üç kez Mecliste olduğunu söyledi.
Dönmez, Deniz Baykal'a ait görüntüleri, Adalet Bakanlığına, ABD Adalet Bakanlığının gönderdiği verilere göre 23.00'te Fatih Ünen'in 'metacafe.com' isimli internet sitesine 22.57'de üye olduktan sonra yayınladığını iddia etti.
'Bu adresten de 8 bin kişinin indirdiği tespit ediliyor.' diyen Dönmez, bu görüntülerin 6 dakika civarında olduğunu ve ham görüntüler olduğunun anlaşıldığını savundu.
Star gazetesinden Cevheri Güven'in 22.00 civarı kendini arayıp 'habervaktim.com' sitesinin ihbar hattına görüntü gönderileceğini söylediğini belirten Dönmez, yoğun bir gündem olduğu için ilgilenmediğini öne sürdü.
Dönmez, Cevheri Güven'in tekrar aradığını ve 'habervaktim' ihbar hattına bir haber gönderildiğini belirttiğini dile getirerek, 'Yorgundum. Ben de biraz rahatlayınca 23.00'ten sonra 'habervaktim'in sahiplerini aradım. Bu saatten sonra benim fonksiyonum bitmiştir.' dedi. Dönmez, şunları söyledi:
'Haberin yayınlanmasına dair hiçbir eylemim yoktur. Ben 'Habervaktim' yazarı değilim, 'habervaktim.com'a yazı yazmadım. Bir kez dahi haber önerim olmadı. 'metacafe.com'dan saatler sonra haber alıntılanıyor. Ben haberi dahi izlemiş değilim. 'Habervaktim'e haber girmesinde benim etkim olmaz, sadece sahiplerine bildirdim, yayınlansın demedim. Sonrası onların vereceği karar.'
ByLock indirmesini Cevheri Güven söylemiş
Örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock indirdiğini kabul eden Yener Dönmez, bunu Cevheri Güven'in WhatsApp'tan daha gelişmiş olduğunu, ayrıca buradan paslaşabileceklerini söylemesi üzerine 'Google play store'dan indirdiğini anlattı.
Dönmez, programı kullanamadığı için sildiğini iddia ederek, ByLock'u terör örgütünün kullandığını bilse bunu yükletmeyeceğini ve programla ilgili bu bilgiyi okuyucularıyla da paylaşacağını öne sürdü.
Cevheri Güven ile irtibatını, o Star gazetesinden ayrıldıktan sonra kestiğini anlatan Dönmez, FETÖ ile bir bağının da bulunmadığını savundu.
Duruşmada tutuklu sanık eski polis Şaban Albayrak, tutuksuz sanık polisler A.B, A.G. ve M.A. da savunma yaptı.
Duruşma, pazartesi gününe ertelendi.
DAVA
Davanın sanıkları arasında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, örgütün 'emniyet imamı' olan 'Kozanlı Ömer' lakaplı Osman Hilmi Özdil, eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanları Ramazan Akyürek ve Ömer Altıparmak, kapatılan Nokta dergisinin eski Genel Yayın Yönetmeni Cevheri Güven ve suç tarihlerinde Vakit gazetesi Ankara Temsilcisi olan ve 'Habervaktim' internet sitesinde yazan gazeteci Yener Dönmez de yer aldı.
Ayrıca, sanıklardan Sedat Zavar, İlker Usta, Enes Çığci ve Ali Özdoğan, kamuoyunda 'Böcek davası' olarak bilinen, o dönemde Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Keçiören'deki konutu ile Başbakanlık Resmi Konutu'nda iki adet telsiz verici cihazı ele geçirilmesi üzerine açılan davanın da sanıkları arasında bulunuyor.
118 sanık ByLock kullanıcısı
İddianamede, söz konusu eylemlere katıldıkları tespit edilen 171 sanıktan 151'inin FETÖ mensubu olduğu, 164'ünün emniyet istihbarat birimlerinde görev yaptığı belirtildi.
Sanıklardan 118'inin örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock'u kullandığı tespitine yer verilen iddianamede, örgüt mensubu olduğu belirlenen 134 eski polisin FETÖ'nün darbe girişimi sonrasında ihraç edildiği ya da rütbelerinin geri alındığı kaydedildi.
İddianamede sanıkların, 'silahlı terör örgütü kurma ve yönetme', 'silahlı terör örgütüne üye olma', 'siyasi hakların kullanılmasını engelleme', 'özel hayatın gizliliğini ihlal etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme', 'haberleşmenin gizliliğini ihlal etme', 'kamu görevlisinin sahteciliği' ve 'nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal etme' suçlarından cezalandırılmaları talep ediliyor.
Sanıklar tarafından söz konusu eylemler kapsamında 24 mağdur/müştekiye yönelik, 10 ikametgah, 2 iş yeri olmak üzere 12 ayrı adrese, ses ve görüntü alabilen cihazlar yerleştirildiği, teknik araçlarla izleme ve dinleme yapıldığı, elde edilen ses ve görüntülerin bir kısmının örgütün amaçları doğrultusunda hedefsel olarak internette yayımlandığı bildirildi.
İddianamede, 'Tüm organlarıyla devlet yönetimini ele geçirme amaç ve hedefi bulunan FETÖ'nün, bu amaç ve hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik olarak siyasi hayatı dizayn etmek için emniyet istihbarat birimlerinde bulunan örgüt mensuplarının etkin katılımı ve çalışmaları ile 'kaset kumpasları' denilen operasyonları gerçekleştirdiği, örgüt kurucusu ve yöneticisi olan şüpheli Fetullah Gülen'in örgütün emniyet istihbarat birimlerindeki mensuplarına doğrudan ve dolaylı talimatlar vererek soruşturmaya konu edilen müştekilere yönelik eylemlerin gerçekleştirildiği anlaşılmıştır.' değerlendirmesinde bulunuldu.
Mağdur ve müştekiler
İddianamede Bekir Aksoy, Ahmet Hurşit Tolon, Bülent Dinmez, Deniz Baykal, İhsan Barutçu, Mehmet Ekici, Metin Çobanoğlu, Mehmet Taytak, Osman Çakır, Recai Yıldırım, Ahmet Deniz Bölükbaşı, Aydın Deliktaşlı, Can Baytok, Cüneyt Bayrak, Emine Ülker Tarhan, Feridun Pehlevan, Gülen Bayıllıoğlu, İbrahim Erkan Bayıllıoğlu, Kadir Özbek, Mustafa Cihan Paçacı, Nihat Ali Özcan, Süleyman Biroğul, Ümit Şafak ve Yusuf Ziya Yağmur ile MHP Genel Başkanlığı, mağdur ve müşteki olarak yer alıyor.
Paralel yapı-28 Eylül (2017) 'Ankara 171 sanık Deniz Baykal ve MHP'li milletvekillerine kaset kumpası' davası
Paralel yapı-Kaset olaylarıyla bağlantısı
(27 Ocak 2018, 18:29)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: