Ankara, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayındaki eylemlere ilişkin, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski başyaveri albay Ali Yazıcı ile eski alay komutanı albay Muhsin Kutsi Barış'ın da yer aldığı 534 kişinin yargılandığı davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi.
27.01.2018 21:53 Ankara, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayındaki eylemlere ilişkin, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski başyaveri albay Ali Yazıcı ile eski alay komutanı albay Muhsin Kutsi Barış'ın da yer aldığı 534 kişinin yargılandığı davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi.
22.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde yapılan duruşmada, Mahkeme Başkanı Murat İlhan sanıklardan büyük bir kısmının aynı zamanda 146 sanıklı TRT baskını davasında yer aldığını hatırlattı.
Her iki dosyanın da 19. Ağır Ceza Mahkemesinde görüleceğini belirten İlhan, mükerrer yargılamaya karşı dosyaları birleştirme kararı aldıklarını ifade etti.
Birleşen dosya sanıklarının savunma yapmaları için ek süre veren mahkeme, duruşmaya öğle arası verdi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığında tim komutanı olarak görev yapan eski üsteğmen Selçuk Morgöz savunma yaptı. Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Morgöz, darbe girişiminde yer almadığını ileri sürdü.
Morgöz, ortaokul yıllarında Çanakkale'nin Biga ilçesinde o dönem "cemaat" olarak bildiği örgütün dershanesine gittiğini ancak askeri lise sınavlarında bu yapının herhangi bir desteği olmadığını iddia etti.
Olay tarihinden birkaç gün önce Özel Kuvvetlerde görevli eski albay Harun Ongun'un tarafından gayri nizami harp kapsamında koruma tatbikatı yapılacağının kendisine iletildiğini ileri süren Morgöz, "Harun Albay 15 Temmuz günü Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına tatbikat kapsamında görevlendirildiğimi söyledi. Çanakkale'ye gitmem gerektiğini, mazeretim olduğunu öne sürdüm. Ancak ısrar edince görevi kabul ettim." diye konuştu.
Görevin tebliğ edildiği gün Ongun'un "Koruma tatbikatına geldim diyerek muhafız alayına gireceksin" dediğini aktaran Morgöz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"15 Temmuz günü 21.45'te alay nizamiyesine gittim. Koruma tatbikatı olduğunu söyleyerek içeri girdim. Daha sonra otoparka bekledim. 23.00 sıralarında Harun albay geldi. Bir süre sonra askeri araç geldi. İçinden silah, kompozit başlık ve hücum yeleği aldık. Orada bulunan herkes, M16 HK416 model Özel Kuvvetlerin kullandığı silahları aldı. Aynı yerde ağaçların altında verilecek görevleri beklemeye başladık.
Sabaha karşı Harun Albay bizi helikopter pistine götürdü. Terör saldırısı olduğunu söyledi. Helikopter pistinin yanında beklediğimiz sırada, iki yarbay yanımıza geldi. Harun Albay'a hitaben 'Ne yapıyorsunuz? Genel Sekreteri nereye götürdünüz? diye sordular. Harun Albay da bir şeyden haberi olmadığını gelen kişilere söyledi."
Mahkeme Başkanı Murat İlhan'ın "Ankara'da o gece jetler uçuyor, bombalar patlıyor. Sen alaydasın, bir terslik olduğunu anlamadın mı? sorusunu Morgöz, "Ben uçak ya da bomba sesi duymadım. Bizim durduğumuz yer tepe bir yerdi. Ben o an gayri nizami harp kapsamındaki kursa odaklanmıştım. Algıda seçici davranmış olabilirim." diye yanıtladı.
Bunun üzerine Başkan İlhan, "Ankara'da o kadar alçaktan uçak uçacak, ses hızını aşacak, sen bunu algıda seçicilik olarak duyamadım diyorsun. İletişim çağının bu kadar genişlediği bir dönemde ailenden hiç kimse seni arayıp ne oluyor diye sormadı mı? sorusuna Morgöz, "Kimseye bir şey sormadım. Kimse de beni aramadı." karşılığını verdi.
Muhafız Alayında yakalandığında üzerinde bulunan 1 ABD doların hatırlatılması üzerine Morgöz, "2011 yılında evlendiğimde düğünümde takılmış paralardır. Eşime ve babama olan saygım gereği hatıra olarak sakladım." diye konuştu.
Darbe girişiminin "oyun" olduğunu düşünüyormuş
Sanık eski üsteğmen Serdar Tanışık da tutuklanmadan önce Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yaptığını anlattı.
Olay günü öğle saatlerinde birliğindeyken eski yarbay Halit Kazancı'nın yanına gelerek saat 23.00'te Cumhurbaşkanı Muhafız Alayında olması gerektiğini söylediğini iddia etti.
Mahkeme Başkanı İlhan'ın, Halit Kazancı'nın sıralı amirlerinden biri olup olmadığını sorması üzerine Tanışık, yarbay Kazancı'nın amiri olmadığını ancak Özel Kuvvetlerde yeri geldiğinde gizli emirlerin sıralı amirler dışındaki kişilerce de verilebileceğini savundu.
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına girdikten sonra emir gereği silah ve teçhizat alarak helikopter pistine gittiğini ileri süren Tanışık, o gece yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
"Helikopter pistine yakın bir yerde oradaki personelle birlikte bekledik. İsmini ve rütbesini bilmediğim bir komutan yanımıza geldi. Ankara'da büyük çaplı terör saldırıları olabileceğini, bizim de muhtemel saldırıya karşı birlikleri koruyacağımızı söyledi. Sabaha karşı helikoptere binip adını orada öğrendiğim Akıncı Üssü'ne indik. Orada bulunanların konuşmalarından darbe girişimi olduğunu öğrendim. Tel örgülerden kaçarak polise teslim oldum."
Serdar Tanış, çapraz sorgusunda FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin "Bu bir darbe görünümlü kumpastır. Ben bunun bir oyun olduğunu düşünüyorum." demesi üzerine Başkan İlhan, "250 şehit sana göre bir oyun mu? diye sordu. Tanış, soruya "O da orduyu yıpratma, halkı birbirine düşürme çabalarından biridir." cevabını verdi.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
23.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde yapılan duruşmaya sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
Duruşmada savunma yapan eski astsubay Selçuk Ulus, 15 Temmuz günü Özel Kuvvetler Komutanlığındaki rutin mesaisini tamamladıktan sonra evine gittiğini, darbe girişimine ilişkin haberleri izledikten sonra aradığı amirinin evde beklemesini emrettiğini iddia etti.
Darbe girişiminin bastırılmasından sonra görevine bir süre devam ettiğini, görevi başındayken gözaltına alınıp tutuklandığını beyan eden Ulus, Hasan Cora adlı kişinin aleyhinde verdiği ifadelerin gerçeği yansıtmadığını savundu.
Cora'yı tanımadığını, 2015 Ağustos'ta Şırnak'ta görevde olduğunu, oradan Kuzey Irak'ın Erbil kentinde görevlendirildiğini iddia eden Ulus, "Durum böyle iken Ankara'daki örgüt evine gitmem imkansızdır. Telefon ve HTS kayıtlarına bakıldığı takdirde benim bu şahısla bir irtibatımın bulunmadığı anlaşılacaktır." diye konuştu.
Telefonunda FETÖ'nün iletişim programı ByLock bulunduğuna yönelik tespiti ve üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen Ulus, darbe girişiminde yer almadığını ileri sürerek, tahliye talebinde bulundu.
1 doları hatıra diye saklamış
Sanık eski astsubay Mehmet Gökçe de iddianamede kendisine yöneltilen tüm suçları reddettiğini beyan ederek savunmasına başladı.
Özel Kuvvetler Komutanlığı personel şubesinde idari işler astsubayı olduğunu ifade eden Gökçe, gelen giden evrakların takibi, personelin özlük hakları gibi işlerle uğraştığını, uzun yıllardır silah kullanmadığını beyan etti.
Gökçe, darbe girişiminin yaşandığı gün eski astsubay Fatih Yanıkkaya'nın kendisine albay Murat Korkmaz'ın emriyle koruma tatbikatında görevlendirildiği söylemesi üzerine saat 23.00 sıralarında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına tatbikat için gittiğini ileri sürdü.
Ankara'da alçaktan uçan jetleri görmediğini savunan Gökçe, o gece yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
"O gün kandırıldım, tatbikat var diye çağrıldım. Alayda herhangi bir çatışmaya girmedik. Sabaha kadar helikopter pistinin etrafında oturdum. FETÖ üyesi değilim. Darbe girişimini sabaha karşı öğrendim. Hemen bulunduğum yerden kaçtım. Darbecilerle birlikte hareket etmedim. Silah dağıtımında da mühimmat götürülmesinde de kimseye yardımcı olmadım."
Gözaltına alındığında cüzdanında bulunan 1 ABD dolarına ilişkin de ağabeyinin turizm işinde çalıştığını ve kendisine hatıra olsun diye verdiğini ifade eden Gökçe, paranın seri numarasının terör örgütünün kullandığı seri numaralardan olmadığını savundu.
Duruşmada eski astsubay Kürşat Kayhan da FETÖ üyesi olmadığını, örgütün okul yurt ve dershanelerine gitmediğini, darbe girişimine de katılmadığını ileri sürerek, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yapan eski astsubay Bilal Çiçek savunma yaptı. Hakkındaki suçlamaları kabul etmeyen Çiçek, darbe girişiminde yer almadığını öne sürdü.
Çiçek, darbe girişiminin yaşandığı gece tabur komutanının tüm personelini dahil ederek, bir WhatsApp grubu oluşturduğunu, 2 saatte bir teker teker mesaj yazarak, yer bildirileceğini ve kendisi hariç kimseden emir alınmayacağını söylediğini anlattı.
Olay tarihinde yıllık iznini geçirdiği Eskişehir'de düğün hazırlıklarıyla uğraştığını ileri süren Çiçek, 21 Temmuz'da düğününü yaptığını ve ardından balayına gittiğini, 26 Temmuz'da tabur komutanının emri ile tatilini yarıda keserek, Ankara'ya döndüğünü belirtti.
Çiçek, tutuklandığı gün El Bab'a göreve gitmeye hazırlandıklarını, tutuklanmaması halinde ise timindeki diğer personel gibi kendisinin de şehit olabiliceğini, timinden bir tek kendisinin hayatta kaldığını ağlayarak anlattı.
İddianamede kendisi hakkındaki tanık beyanlarını da reddeden Çiçek, sözleri şöyle sürdürdü:
"Terör örgütü üyesi değilim. Görev çizelgeme bakılırsa son 3 yıldır sadece vatanıma hizmet etmekteydim. Hasan Cora isimli kişiden benim ismimi kullanarak, iftira attığı ve beni milletimin ve devletimin gözü önünde küçük düşürdüğü için şikayetçiyim."
Sanık Orhan Çiçek de olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda astsubay rütbesinde görev yaptığını emri altında 45 personelin bulunduğunu beyan etti.
Darbe girişiminin yaşandığı gece evinde olduğunu kimseden yasadışı emir almadığını öne süren Çiçek, komutanlarının emriyle ertesi gün mesaiye gelip, 19 Ağustos 2016 tarihine kadar aynı görev yerinde çalışmaya devam ettiğini vurguladı.
İddianamede geçen "Örgüt evine gelir giderdi." şeklinde kendisini suçlayan Hasan Cora'yı hiç tanımadığını anlatan Çiçek, FETÖ üyesi olmadığını iddia ederek, tahliye talebinde bulundu.
"Bu işten dönüş yok"
Sanık eski astsubay Fatih Sincan da Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda ikmal subayı olarak görev yaptığını anlattı.
Eski albay Murat Korkmaz'ın 14 Temmuz 2016 günü öğleden sonra yanına gelerek, "Yarın gece MİT'te rehin tutulan bir devlet büyüğünü kurtarmaya gidilecek. Ekibe seni de seçtim. Duvar ve kapı kırma için gerekli patlayıcı maddeleri de depondan çıkar. 15 Temmuz 23.00'da Kara Havacılık okulunda hazır ol." dediğini aktaran Sincan, görevi kabul ettiğini, komutanın emrettiği mühimmatı hazırlama görevini de bir personele verdiğini ifade etti.
Sincan, darbe girişiminin yaşandığı gece 21.30 gibi Murat albayın kendisini aradığını, faaliyet yeri ve saatinin değiştiğini belirterek, kendisini olduğu yerden arabasıyla alarak Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na gittiklerini kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nda gittiklerinde Samet Yıldız astsubayın silah ve teçhizat dağıttığını gördüğünü, kendisini onun yanına gönderildiğini ileri süren Sincan, Murat Korkmaz albayın kendisine "Ben, 35 kişi alarak Genelkurmaya gidiyorum." deyip sivil araca binip gittiğini beyan etti.
Sincan, alayda ilk kez gördüğü albay Harun Olgun'un alayda kalan özel kuvvetler personeline "Acele edin. Tanklar çıktı. Bu işten dönüş yok artık." dediğini, ardından 8'er kişilik ekipleri helikopterlere bindirip değişik yerlere sevk ettiğini gördüğünü iddia etti.
Sincan, Muhafız Alayı'nda o gece yaşananlara ilişkin şunları anlattı:
"Helikopter ve sivil araçlarla ayrılanlardan sonra Albay Kutsi Barış arkamızdaki binadan çıkıp yanımıza geldi. Bize dönüp 'TRT binasına giden arkadaşları yanlışlıkla kobra vurmuş. Yaralılarımız var. Tahliye etmemiz gerek. Polisler ilk ateşte cevap verir fakat sonra sinerler.' dedi. Bunun üzerine Mehmet astsubay ile darbe olduğuna emin olup kaçmaya karar verdik. Daha sonra arabadan sivil kıyafetimi alıp alayı terk edip evime gittim."
Duruşmada savunma yapan eski astsubay Halit Çiftçi de üzerine atılı suçları reddedip tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
24.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde yapılan duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
Duruşmada savunma yapan sanıklardan eski astsubay Recep Durmazdır, olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığının Hatay İskenderun'daki taburunda muhabereci olarak görev yaptığını anlattı. Darbe girişiminin yaşandığı gece birliğinde darbeye destek verilmediğini savunan Durmazdır, üst rütbeli komutanlarının herhangi bir kanunsuz emrine şahit olmadığını iddia eti.
Sanık Durmazdır, 16 Ağustos 2016'da gözaltına alınıp Ankara'ya getirildiğini, 23 Ağustos'ta da tutuklandığını belirtti.
İddianamede geçen "Hasan Cora" adlı kişinin, "Örgüt evine ayda bir defa gelirdi." şeklindeki beyanını kabul etmeyen Durmazdır, şunları söyledi:
"Örgüt evine gittiğim yönündeki ifadelerin bir mantığı yok. Ağustos 2015'te Silopi'de görev yaptım. Daha sonra Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentine gittim. Cora'nın ifadesinde geçen, 'Eve her ay geliyordu...' Bu, mümkün değildir. Ayrıca, telefon kayıtlarım incelenirse darbe girişiminin yaşandığı gece Hatay İskenderun'da olduğum da anlaşılacaktır. Görev yaptığım birliğe yazı yazıldığı takdirde her şey anlaşılacaktır."
Sanık eski astsubay Abdulsamet Baysal da darbe teşebbüsünün yaşandığı gece Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde Kilis'te görevli olduğunu, hiçbir şekilde darbeye yönelik faaliyetinin bulunmadığını iddia etti.
Daha önce birçok terör operasyonunda ölümü göze alarak görev yaptığını dile getiren Baysal, "Gözaltına alınmadan önce DEAŞ ve PKK tehditlerine karşı Suriye sınırında gözetleme yapıyordum." ifadelerini kullandı.
Hakkındaki örgüt üyesi olduğuna dair "Hasan Cora" isimli kişinin beyanlarını kabul etmeyen Baysal, "Bu yaşıma kadar devlet terbiyesinin dışına çıkmadım. Daha önce tanımadığım görüşmediğim, Hasan Cora isimli şahsın beyanları nedeniyle tutuklandım. Tahliyemi talep ediyorum." diye konuştu.
Duruşmada savunma yapan eski astsubay Ahmet Kultar da tutuklanmadan önce Özel Kuvvetler Komutanlığında ilk yardım eğitmeni olarak çalıştığını söyledi.
Darbe girişiminden bir gün önce izinde olmasına rağmen üsteğmen Ergün Özyurt'un kendisini izinden çağırarak 15 Temmuz saat 21.00'de koruma tatbikatı gereği Muhafız Alayı'na gitmesini emrettiğini ileri süren Kultar, sağlık astsubay olduğu için bu tür tatbikatlara sürekli gittiğini, bunun da rutin bir tatbikat olduğunu düşündüğünü dile getirdi.
Olay günü Ergün üsteğmen ve Timur Özgen başçavuşun da olduğu araçla, askeri kimlik kartlarını gösterip rutin kontrollerini yaptırarak, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayına girdiklerini belirten Kultar, otoparkta kamuflajlarını giydikleri esnada havadaki F16'ları gördüklerini, bunun üzerine üsteğmen Özyurt'un terör saldırısı olduğunu söylediğini iddia etti.
Kultar, Muhafız Alayı'nda yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
"Timur Özgen ile alayda kaldık. İlerleyen saatlerde dışarıdan patlama sesleri geliyordu. Otopark bölgesine geri döndüğümüzde, 23.00 sıralarında Başbakan Binali Yıldırım'ın küçük bir grubun kalkışma yaptığı açıklamasını dinledim. Kaçmaya çalıştık ancak dışarı çıkamadık. Sabaha karşı timden birisinin, Özel Kuvvetlere gidileceğini söylemesi üzerine helikopter pistine gittik. 2 helikopterden birisine binerek birliğime gideceğimizi düşünerek havalandık ancak daha sonra adını öğrendiğim Akıncı Üssü'ne indik."
Kultar, Akıncı Üssü'nde darbenin parçası olmamak için Osman Kemal Küçük ile tel örgülerden atlayıp kaçtıklarını, bir hafta park ve bahçelerde yattıklarını, ardından Küçük'ün bir akrabasının tuttuğu evde Ocak 2017'ye kadar saklandığını ifade etti.
Tutuklanmadan önce lenf kanseri tedavisi gördüğünü ileri süren Kultar, tahliye talebinde bulundu.
Sanıklardan eski astsubay Mahmut Kara da üzerine atılı suçlamaları reddedip tahliye talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümüne eski üsteğmen İlhami Yıldız'ın savunmasıyla başlandı.
Yıldız, 2001- 2005 yıllarında Kuleli Askeri Lisesinde okuduğunu, o dönem derslerde detaylı bir şekilde FETÖ ve benzeri yapıların kendilerine anlatıldığını, devlet kurumlarına sızma girişimlerinde bu tip yapıların kullandıkları teknik ve taktikleri detaylıca bildiğini ifade etti.
Okulu bitirdikten sonra Doğu ve Güneydoğu'da defalarca terörle mücadele ve hudut güvenliği operasyonlarına katıldığını belirten Yıldız, vatana ihanet ve darbe suçlamalarını reddettiğini söyledi.
Yıldız, 18 Temmuz 2016'da Şili'de gerçekleştirilecek tatbikata katılmak üzere hazırlık yaptığı sırada, 15 Temmuz günü Özel Kuvvetler santralinden arandığını ve "Şili'ye gitmeyeceğinin, Albay Harun Olgun komutasında Muhafız Alayındaki tatbikata katılacağının" bildirildiğini öne sürdü.
Darbe girişiminin yaşandığı gün saat 21.30 gibi Muhafız Alayına kimlik bilgilerini paylaşarak girdiğini ileri süren Yıldız, kendi birliğinin bulunduğu tatbikat bölgesine gittiğinde ise başçavuş Timur Özgen'i gördüğünü kendisiyle kısa süreli sohbet ettiği sırada da Genelkurmay'a saldırı olduğunun söylendiğini anlattı.
Sabaha kadar Muhafız Alayının bahçesinde bulunduğunu ve herhangi bir olaya karışmadığını iddia eden Yıldız, 06.00 sularında bir helikopterle Özel Kuvvetler Komutanlığı'na götürüldüklerini düşündüğünü ancak Akıncı Üssü'ne indirildiklerini öne sürdü.
Birliğine gitmenin en doğru yol olduğunu düşünerek tel örgülerden atladığını ve Akıncı Üssü'nden çıktığını ifade eden Yıldız, daha sonra sivil polislerce gözaltına alındığını aktardı.
Sanık eski üsteğmen Eray Çekerek de askerlik hayatına 2009 yılında Kara Harp Okulunda başladığını, o dönem FETÖ'cü olduğunu değerlendirdiği komutanlarınca okuldan ayrılması yönünde baskılar gördüğünü iddia etti.
Darbe girişiminden bir gün önce, görev yeri olan Özel Kuvvetler Komutanlığına eski albay Murat Korkmaz tarafından çağrıldığını öne süren Çekerek, Korkmaz'ın 15 Temmuz günü tatbikat olacağını ve Muhafız Alayında olmasını emrettiğini ileri sürdü.
Çekerek, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığına gittiğinde albay Murat Korkmaz'ın Özel Kuvvetler personelini toplayarak silah ve çelik yelek alma emrini verdiğini, ekipmanları aldıktan sonra Korkmaz'ın sevk ve idaresinde sivil araçlarla Genelkurmay'a gittiklerini belirtti.
Eski albay Korkmaz'ın Genelkurmaya terör saldırısı olduğunu söylemesi üzerine bölgeye gittiklerini dile getiren Çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yaklaşık 4- 5 sivil araçla Muhafız Alayından çıktık. Genelkurmay kavşağına geldiğimizde öndeki araçları polis durdurdu. Ben üçüncü sıradaydım. Öndeki araçtaki Murat albay polislerle görüştü. Bu sırada silah sesleri duydum. Bir süre orada bekledikten sonra polisler bizi bıraktılar. Genelkurmayın otoparkına girdik. Araçlardan inip binanın girişine doğru yürüdük, binaya girdikten sonra Murat albay bize bir oda içerisinde beklememizi söyledi. Yaklaşık 1 saat kadar odada bekledik. Sonra bizi odadan çıkartıp nizamiyeyi korumamızı söylediler."
Nizamiyede beklediği sırada tankların kapıları kırarak içeri girdiğini dile getiren Çekerek, o bölgedeki rütbelilerin kendisine tankların karargahı koruduğunu söylediğini, bunun üzerine emredildiği gibi sabaha kadar nizamiyede nöbet tuttuğunu anlattı.
Havanın aydınlanmasına yakın bir saatte Harp Okulu öğrencilerinin nöbet tuttuğu nizamiyeye gelip "Sıkıyönetim ilan edildi." dediğini aktaran Çekerek, "O andan itibaren ne yapacağımı bilemedim. Tatbikat diye çağırdılar, sıkıyönetim dediler. Komutanlarım tarafından kandırıldığımı düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Nizamiyede kaldığı süre boyunca silah kullanmadığını, kimseye ateş etmediğini savunan Çekerek, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
25.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde yapılan duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
İddianamede "Münir" kod adını kullandığı belirtilen sivil sanıklardan Enver Aygün, soruşturma aşamasında verdiği beyanlarını kabul etmediğini söyleyerek savunmasına başladı.
Üniversite eğitimi için gittiği Bolu'da FETÖ'ye ait evde kalmaya başladığını belirten Aygün, ev arkadaşları ve okula adapte olamaması sebebiyle yıl sonunda okulu bıraktığını beyan etti.
Aygün, ertesi yıl tekrar üniversiteye hazırlanarak Kırıkkale Üniversitesi Fen Bilgisi Öğretmenliği bölümünü kazandığını, mezuniyetten sonra da Ankara'ya dönerek kapatılan FEM dershanesinde KPSS'ye hazırlandığını dile getirdi.
Dershanede tanıştığı sanıklardan Hasan Cora ile Yenimahalle'de bir evde kalmaya başladığını, kaldıkları evin ise FETÖ'ye ait olmadığını iddia eden Aygün, FETÖ'nün darbe girişimi gecesi de bu evde olduğunu ancak darbe girişimine ilişkin bir faaliyetinin olmadığını savundu.
FETÖ'nün şifreli haberleşme programı ByLock'u 4 ayrı telefon hattı üzerinden kullandığına ilişkin tespiti de kabul etmediğini söyleyen Aygün, darbe girişimi gecesinde Kakao programı üzerinden FETÖ mensubu askerleri darbeye destek amaçlı mesaj gönderdiği suçlamasını da kabul etmedi.
Savunmanın ardından, Kırıkkale'de kaldığı dönemde de FETÖ'ye ait evlerde kaldığına dair tanık beyanları hatırlatılan sanık Aygün, Kırıkkale'de örgüt ile bağlantısı olmayan kişilerle ev arkadaşlığı yaptığını, örgüt üyesi olmadığını iddia etti.
Mahkeme heyeti tarafından ev arkadaşlarının isimleri sorulması üzerine sanık Aygün, isimleri vermek istemediğini söyledi.
İddianameden
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede sanık Enver Aygün'ün, ilk olarak 2004'te FETÖ yapılanması ile temasa geçtiği, örgüte ait dershane ve evlerde kaldığı belirtiliyor.
Üniversiteyi okuduğu Kırıkkale'de de FETÖ evlerinde kaldığı ve bir dönem "ev abiliği" yaptığı aktarılan Aygün'ün, Ankara'ya geldikten sonra ağırlıkta Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli astsubaylarla örgüt adına faaliyetlerde bulunduğu ifade ediliyor.
Sanık Aygün'ün, örgüt üyesi askerlerle toplandıklarında örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in sohbet videolarını izledikleri, kendisine bağlı bulunan örgüt üyelerinin rutin dönemlerde 250-500 lira himmet ödedikleri, kendisinin de himmet paralarını toplayıp örgütte daha üst konumda olan Sami kod adlı Murat Dayı'ya verdiği ifadeleri yer alıyor.
Aygün'ün soruşturma aşamasında darbe girişimi gecesine ilişkin verdiği beyanlarda, sanıklardan Murat Dayı'nın ev arkadaşı Hasan Cora'yı Kakao isimli programdan aradığını ve kendilerine, "Tanıdığımız askeri personel arkadaşları kullandıkları numaralar üzerinden arayın ve darbe girişimine destek vermelerini söyleyin." dediğini ifade etmişti.
Davanın görülmesine yarın devam edilecek.
26.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde görülen duruşmaya sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
Darbe girişiminin yaşandığı dönemde Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yapan sanık eski albay Harun Olgun, savunmasında Akıncı ve TÜRKSAT davalarında da yargılandığını söyledi.
Olgun, "Kim ne düşünürse düşünsün müebbet de yesem, asılsam da kesilsem de mağdur, masum ve mazlum olduğumu, milletimin aleyhinde en ufak bir suç işlemediğimi düşünüyorum." dedi.
15 Temmuz öncesi bayram izninde olduğunu, mesaiye geldiği pazartesi günü ise çarşamba ve cuma günü için bazı işlerini halletmek üzere izin aldığını belirten Olgun, salı günü öğleden sonra mesai bitimine yakın harekat merkezince askeri hattan arandığını anlattı.
Olgun, "Cuma günü Muhafız Alayı'nda koruma tatbikatı var, komutanımızın emri, sizin katılmanızı istiyor, 22.00'ye kadar orada olun." diye emir aldığını iddia etti.
Bu emirde hiçbir anormallik olmadığını savunan Olgun ancak şimdi düşününce bu harekat merkezinin Genelkurmay Başkanlığı da olabileceğini öne sürdü.
Sanık Olgun, emri sorgulamadığını belirterek, çarşamba günü nereye gideceğini görmek için Muhafız Alayı'na gittiğini ve yaklaşık yarım saat kalıp kimseyle görüşmeden, sadece etrafa bakarak ayrıldığını savundu.
Olgun, şöyle konuştu:
"15 Temmuz Cuma günü 21.30-22.00 saatlerinde Muhafız Alayı'na geldim. Nizamiyede araç kuyruğu vardı. Hiç şüphelenmedim, tatbikata geldiklerini değerlendirdim. Sivil kıyafetli, silahsız gittim. Kamuflajım arabanın bagajında, şahsi arabamla Cevizlidere'deki evimden tek olarak gittim. Nizamiyede arabanın ruhsatını ve kimliğimi verdim, gösterilen yere arabamı çektim. Park ettikten sonra, park yerinin oradaki kamelyalar bölgesinde giyindim."
Tatbikatlarda rütbe fark etmeksizin hakem heyetlerinin bulunduğunu, bu kişilerin yönlendirme yaptığını dile getiren Olgun, gelenlerin bu tarz yönlendirmelerle araçlar ve helikopterlerle gittiklerini kaydetti.
Olgun, "Ben ve kalanlara da pistte beklememiz söylendi ama kim tarafından söylendiğini bilmiyorum. Muhafız Alayı'na ait araçlarla piste geldik. Pist başında bekleme esnasında iki gelişme oldu. Birincisi, muhtemelen Muhafız Alayı yarbayının, piste gelip bizimle konuşması, yine aynı şahısların benimle Zekai Paşa'nın görüşmek istediğini bağırmaları." dedi.
"Sen alay komutanıysan ben de Özel Kuvvetler komutanıyım"
Pistteyken bir yarbay ve iki-üç subayın geldiğini dile getiren Olgun, "Yarbay, 'Ben alay komutanıyım.' dedi. Ben 34 yıllık askerim, yarbay alay komutanı olmaz. Ben de dedim ki 'Sen Muhafız Alay komutanıysan ben de Özel Kuvvetler komutanıyım.' Ben tatbikat için gelmişim, kimseye bir şey yapmamışım. Kimin ne olduğu belli değil ki. Ben adamı tanımıyorum, adamı darbeci zannettim zaten." ifadelerini kullandı.
Olgun, bu yarbayın kendilerine "Teslim olun." dediğini belirterek, bir süre tartıştıklarını, kimseye bir şey yapmadıkları ve suç işlemedikleri için dinlemediğini anlattı.
Tartışmadan sonra yanındaki insanları toplu hedef olmamaları için dağıttığını ve pistte tek başına beklediğini öne süren sanık Olgun, "Uzaktan muhtemelen, bu yarbay, Zekai'nin benimle görüşmek istediğini söyledi. Bağırdı bana. Ben de ona bağırdım, 'Görüşmüyorum.' dedim. 'Görüşecek bir şey yok.' dedim." şeklinde savunma yaptı.
Olgun, tanımadıkları Zekai Aksakallı aramadığı halde "Aradı" denildiğini, darbecilerin eline geçme ihtimali olduğunu düşündüğünü, ayrıca Aksakallı'ya güvenmediğini de söyledi.
Olgun, "O gece kim ararsa arasın, açmazdım. Zekai Aksakallı da arasa açmazdım." dedi.
Duruşmaya, Olgun'un savunmasıyla devam edilmek üzere ara verildi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasına devam eden eski Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personeli albay Harun Olgun, darbe girişiminin planlanmasında yer aldığı ve Muhafız Alayındaki ÖKK personelinin darbe faaliyetlerini organize ettiği suçlamalarını kabul etmedi.
Olaydan önce ve olay tarihinde alayın eski komutanı Muhsin Kutsi Barış ile irtibatının olmadığını iddia eden Olgun, iddianamede yer alan "helikopterle Akıncı'ya gitmelerinden sonra darbe faaliyetlerine devam ettiği" değerlendirmesinin de doğruyu yansıtmadığını ileri sürdü.
Helikopterle Muhafız Alayından ayrılırken ÖKK'ye gidileceğini düşündüğünü belirten Olgun, kalkıştan sonra helikopterin havada yön değiştirerek Akıncı Üssü'ne gittiğini, bu konuda kendisinin bir talimatının olmadığını iddia etti.
Sanık Olgun, FETÖ şüphelisi Ali Salnur ile telefon irtibatının olması konusunda, Salnur'un devre arkadaşı olduğunu 15 Temmuz 2016'dan önce Şemdinli'de görev yaptığını söyleyerek, kendisiyle fikir ve eylem birliğinin olmadığını da savundu.
Gözaltına alındıktan sonra cüzdanından çıkan ABD dolarları hakkında da savunma yapan sanık Olgun, cüzdanından 1 dolar değil, toplamda 693 dolar bulunduğunu söyledi.
Olgun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben darbe girişiminden bir süre önce İncirlik'te görevliydim. İncirlik'te koalisyon karargah subayı olarak görevliydim. Orada yabancıların işlettiği işletmeler vardır ve dolar geçerlidir. Benim orada elimden çok sayıda 1 dolar geçti. Bu paraların örgütsel bir anlamı yoktur. Basından takip ettiğim kadarıyla piyasada halen Türkçe olimpiyatları için bastırılan 1 liralardan varmış. Paralardan örgütsel bir anlam çıkarılacaksa, bu 1 liraları bulundurulanlardan hesap sorulsun."
Darbe girişimi gecesi eline hiç silah almadığını ve FETÖ üyesi olmadığını savunan Olgun, mahkeme heyetinden tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Sanıktan birleştirme talebi
Savunma yapan sanık eski astsubay Ersan Kuluçlu, Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinde, TÜRKSAT baskını davasında da yargılandığını ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldığını beyan etti.
Savunmasını o davada yaptığını, bu dava için de diğer savunmasının geçerli olduğunu belirten Kuluçlu, beraatini istedi.
Sanık Onur Kahveci, Akıncı Üssü davasının da sanıkları arasında yer aldığını belirterek savunmasına başladı.
Atılı suçlamaları kabul etmediğini beyan eden Kahveci, Akıncı Üssü davasında yaptığı savunmaların geçerli olduğunu söyleyerek hakkındaki dava dosyalarının birleştirilmesini istedi.
Savunma yapan sivil sanıklardan Hasan Cora, darbe girişiminden önce sosyal bilgiler öğretmeni olarak Ankara Yenimahalle'deki Özel Nurettin Topçu Okulunda çalıştığını, kısa süre sonra askere gideceğinden 20 Haziran 2016'da istifa ederek Samsun'da bulunan ailesinin yanına gittiğini bildirdi.
Çalıştığı okulun 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kapatılan FETÖ okullarından olduğunu dile getiren sanık Cora, 15 Temmuz'da bazı eşyalarını almak için Ankara'ya gelip gittiğini, 2016 Ağustos ayının başlarında da askerlik görevi için Mamak'taki Muhabere ve Elektronik Bilgi Sistemler (MEBS) Okuluna teslim olduğunu beyan etti.
Burada bir kaç gün görev yaptıktan sonra gözaltına alındığını aktaran sanık Cora, darbeye yönelik bir faaliyetinin olmadığını, çalıştığı okulun da Milli Eğitim Bakanlığının izniyle faaliyet yürüttüğünü dile getirdi.
FETÖ'nün tepe yöneticilerinden olan firari Ziya Demirel ile telefon irtibatı olması hususunda da beyanlarda bulunan sanık Cora, Demirel'in çalıştığı okuldaki öğrencilerden birinin velisi olduğunu, örgütsel bir birlikteliklerinin olmadığını savundu.
Mahkeme Başkanı Murat İlhan'ın, iddianamede 29 Ağustos 2014'ten itibaren ByLock kullandığı, ilerleyen zamanda da Kakao programlarını kullandığı tespitini hatırlatması üzerine Cora, söz konusu programları kullanmadığını iddia etti.
Davanın sivil sanıkları arasında yer alan Enver Aygün ve Murat Dayı ile örgütsel bir faaliyetlerinin bulunmadığını ve FETÖ adına faaliyet gösteren bir "sivil imam" olmadığını öne süren sanık Cora, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini dile getirdi.
Davanın görülmesine pazartesi günü devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-08 Mayıs (2017) 'Ankara 534 sanık Cumhurb. Muhafız Alayı Darbe Yap.' davası
(27 Ocak 2018, 21:53)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: