İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in bir numaralı sanık olduğu, 147'si tutuklu 280 kişinin yargılandığı davanın görülmesine devam edildi.
20.01.2018 18:38 İzmir'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in bir numaralı sanık olduğu, 147'si tutuklu 280 kişinin yargılandığı davanın görülmesine devam edildi.
17.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesince, Aliağa Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları katıldı.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayda alınan duruşmada, meslekten ihraç edilen cumhuriyet savcısı Engin Keskin, tanık olarak verdiği ifadede, bu davanın tutuklu sanıkları eski askeri savcılar Mesut Kayuntu ile Mustafa Şahin hakkında Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı ve Tokat Emniyet Müdürlüğünde verdiği beyanlarının doğru olduğunu belirterek, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrası gözaltına alınmasının ardından etkin pişmanlık hükümlerinden yararlandığını söyledi.
Üniversite sınavlarına hazırlandığı sırada FETÖ'yle bağlantılı dershaneye gittiğini anlatan Keskin, 2007'de Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandığında örgütle bağlantılı bir evde Kayuntu'yla bir dönem kaldığını, 2008'de Kayuntu ile örgütten ayrılmaya karar verdiklerini ancak FETÖ'de 'abi' olarak tabir edilen kişilerce ikna edildiklerini, örgütten kopamadıklarını dile getirdi.
Keskin, Kayuntu'nun üniversiteyi bitirmesinin ardından hakim ve savcı sınavlarına hazırlanmak için Ankara'ya gittiğini, askeri savcı olarak göreve başladığını sonradan öğrendiğini belirterek, Kayuntu'yla cep telefonu aracılığıyla irtibat kurmaya devam ettiğini aktardı.
Ankara'da hakim ve savcılık stajı yaptığı sırada bir örgüt evinde murakıp olarak görev yaptığını, alt dönemdeki örgüt mensuplarından sorumlu olduğunu beyan eden Keskin, askeri savcı olduğunu 15 Temmuz 2016'dan sonra öğrendiği Mustafa Şahin'in de o dönemde aynı evde kaldığını ileri sürdü.
Mahkeme başkanının, 'Ankara'da hakim ve savcılık sınavlarına hazırlanan örgüt evlerinden detaylı bir şekilde bahsedebilir misin?' şeklindeki sorusu üzerine Keskin, şu bilgileri verdi:
'Bu evler genel olarak Keçiören ilçesindeydi. Bu evlere gelecekler iki ya da üç mülakatın ardından çağrılırdı. Benim de üstümde 'sermurakıp' diye tabir edilen sorumlular vardı. Murakıplar, bu evleri haftada bir, sermurakıplar ise 15 günde bir denetlerdi. Örgüt, tedbir amacıyla, etraftakiler bilmesin diye, bu evlerde hakim ve savcı olmak için ders çalışanlara kendilerini 'stajyer avukat' olarak tanıtması yönünde talimat verirdi. Buraya gelenlerin, SIM kartları ve bataryaları çıkartılarak cep telefonlarına el konulurdu.'
'Sınav sorularının verildiğini kimseye söylemeyeceksiniz'
Keskin, mahkeme başkanının, 'Hakim ve savcılık sınavlarına hazırlananlara, örgüt sorumlularınca bir yemin ettirilir miydi?' sorusu üzerine ise eve ilk gelenlerden yemin istendiğine şahit olmadığını ancak sınav sorularıyla ilgili Kur'an-ı Kerim'in de kullanıldığı yeminlerin ettirildiğine dikkati çekti.
Tanık Keskin, ifadesini şöyle sürdürdü:
'Bir sermurakıp (FETÖ'nün sözde sorumlularından) bir gün 2011'deki askeri hakimlik ve savcılık sınavlarında çıkacak soruları getirip abdestli bir şekilde Kur'an-ı Kerim'e el bastırılarak yemin ettirdi. Sermurakıp, 'Sınav sorularının verildiğini kimseye, ailenize bile söylemeyeceksiniz. Söylerseniz perişan olursunuz. Allah sizi çarpar.' dedi. 'Kul hakkına girerim' düşüncesiyle sınav sorularını almadım. Sonrasında yazılı sınavı da kazanamamıştım zaten. Böyle bir yemine şahitlik ettim. Ama diğer örgüt mensuplarına bu soruların verilip verilmediğini bilmiyorum.'
'Hazırlıksız yakalandım'
Savcının, tutuklu sanık Kayuntu'ya Keskin'in ifadelerine ilişkin soru sorması üzerine söz alan Kayuntu, 'Keskin ile aynı üniversitede okuduğum doğrudur ancak aynı evde kalmadım. Keskin'in ifadeleri karşısında hazırlıksız yakalandım. Adil yargılanmanın ihlal edildiğini düşünüyorum. Elimde Keskin'in bu söylediklerine ilişkin beyanları bulunmamaktadır. Tanığın mesnetsiz ve soyuta dayalı ifadelerini kabul etmiyorum. Üniversite yıllarında nerelerde kaldığıma ilişkin bilgileri, savunmam sırasında vermiştim.' dedi.
Eski Tuğgeneral Ünlü'nün telefon görüşmeleri
Duruşmada, tutuklu sanıklardan eski Edremit 19. Motorlu Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Nihayet Ünlü'nün talebi doğrultusunda tanık olarak dinlenilen U.B. ise darbe girişiminin yaşandığı dönemde er olarak görev yaptığını belirterek, Ünlü'nün o gece sürekli Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep ve emir subayıyla cep telefonuyla konuşarak bilgilendirme yaptığını anlattı.
Ünlü'nün FETÖ'nün darbe teşebbüsünü destek verecek bir sözünü duymadığını öne süren U.B, sanığın o dönem Bergama'da görev yapan Garnizon Komutanı Tankçı Albay Ahmet Ömercikli'yi telefonla arayarak, tankların akülerinin sökülmesi, emri olmadan hiçbir tankın hareket etmeyeceğine ilişkin bir emrinin olduğunu duyduğunu aktardı.
Duruşmaya öğle arası verildi.
18.01.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İzmir 2'nci Ağır Ceza Mahkemesince, Aliağa Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki salonda görülen duruşmaya, bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile taraf avukatları katıldı.
Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayda alınan duruşmada, daha önce savunma yapan tutuksuz yargılanan sanık eski teğmen A.O, ek ifade vermek istediğini, geçmişte FETÖ ile bağlantısına ilişkin bazı bilgiler vereceğini söyledi.
A.O, 2004'te ortaokul 7'nci sınıftayken örgütle tanıştığını, 'Bilal' kod adlı örgüt mensubunun birkaç hafta kendisiyle ilgilenmesinin ardından 'Selim' kod adını kullanan ve aslen Erzurumlu olan Yavuz Aydın isimli kişinin kendisinden sorumlu olduğunu belirterek, gittiği örgüt evinde sürekli ders çalıştıkları ve ibadet ettiklerinden, bunların kendilerine zarar vermeyeceğini düşündüklerini aktardı.
FETÖ mensubu Aydın'ın 7'nci sınıfın yaz tatilinde kendisine askeri liselere gidip gitmeyeceğini sorduğunda, çocukluğundan beri asker olmayı hayal ettiğinden teklife sıcak baktığını anlatan A.O, o zaman örgüt mensuplarının 'Askeriyede dini bütün insanları sevmiyorlar, 28 Şubat sürecinde dindar insanlar mağdur edildi' şeklinde sürekli Türk Silahlı Kuvvetlerini (TSK) kötülediklerini ve İslam dinini sömürdüklerini ifade etti.
İkiz kardeşi olan M.O'nun da pilot olmak istemesi üzerine örgüte katıldığını anlatan A.O, 'FETÖ üyeleri, askeri lise sınavlarına hazırlık sürecinde hepimize birer kod isim verdi. Türkiye'de İslam'ı yaşamayanların ordu içerisinde olduğunu söylediler. 8'inci sınıftayken bana 'Talha', kardeşime 'Ömer', diğer 2 arkadaşa ise 'Ali' ve 'Musab' kod adını verdiler. Bu süreçte ders çalışmak için kamplara katılıyorduk. İddianameden öğrendiğim kadarıyla, örgüt üyesi bazı askerlere sınav soruları veriliyormuş ancak bana askeri lise sınavlarına girerken kimse sınav sorusu vermedi.' dedi.
Yazılı sınavda başarılı olmasının ardından 'Hamza', 'Süleyman' ve 'Kenan' kod adlı FETÖ üyelerinin kendilerini mülakata hazırladığını beyan eden A.O, mülakatta da başarılı olmasının ardından İstanbul'daki Deniz Lisesini kazandığını dile getirdi.
Lisedeyken sorumluluğunu üstlenen örgüt mensubu Aydın'ın 'Dinden uzaklaşıyorsun' diye örgüt evine çağırdığını, ilk başta 3-5 saat olan görüşmeleri zamanla azalttığını ileri süren A.O, sürekli tedbir uygulayan ve yönlendiren örgütten kopma noktasına geldiğini, lisenin yelken takımında olduğu için 'Hafta sonu spor müsabakalarım var' bahanesiyle Aydın'la görüşmek istemediğini öne sürerek, 'Yavuz Aydın'la yüz yüze görüşmeyi azaltmıştık ama telefonla görüşüyorduk. Aydın'ı, artık kontörlü telefonların olduğu yerlerden arıyordum. Bana sürekli aynı yerlerden aranmaması için uyarılarda bulunuyorlardı. Benim de çevremde kontörlü telefonla görüşeceğim 3 yer dışında seçeneğim yoktu. Aydın, ankesörlü telefondan aramamı kesinlikle istemiyordu. Çünkü ankesörlü telefonları kullanmak yasaktı.' şeklinde beyanda bulundu.
Örgütle çocuk yaşta tanıştığından bazı şeyleri sorgulayamadığını ancak yaşı ilerledikçe birçok durumun farkına vardığını, FETÖ'nün sürekli tedbir uygulamasından rahatsız olduğu için örgütten soğuduğunu kaydeden A.O, 'Bir gün Yavuz Aydın bana, örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in 2186 yılında kıyametin kopacağını söylediğini dile getirdi. Ben de 'Gülen bunu nasıl bilebiliyor' diye sorduğumda, Aydın buna cevaben, 'Fetullah Gülen, Allah'ın sevgili bir kulu olduğundan bunu bilir' dedi. Bu cevaptan sonra kandırılmış olabileceğimi düşündüm. Aydın, örgütten kopanlar için de 'Bunlar hizmeti sattılar' tarzında cümle kurduğunu duydum.' ifadesini kullandı.
FETÖ ile bağının 2010'dan sonra iyice kopmasının ardından Aydın'ın kendisiyle sık görüşmek istediğini, hatta zaman zaman ailesinin kaldığı eve giderek bilgi aldığını ileri süren A.O, 2014'te teğmen olmasının ardından Aydın'ın irtibat kurmaması için cep telefonu numarasını değiştirdiğini ve yurt dışı görevine gönüllü gittiğini söyledi.
Etkin pişmanlık hükümlerini A.O'ya hatırlatan mahkeme başkanının, 'Etkin pişmanlık hükümleri kapsamında daha önce herhangi bir yerde ifade verdin mi' sorusu üzerine A.O, 'İlk defa burada ifade verdim. Bu ifadeyi daha önce de vermek istedim ancak asker olan kardeşim FETÖ'den tutuklu olduğundan, annem, 'Bir oğlum gitti, sen de gitme' dediği için bu şekilde ifade vermeye korktum. Artık bu yapının çözülmesini istiyorum. Bunun için savunmama ekleme yapmak istedim. Suç işlemediğimi düşünüyorum.' diye konuştu.
A.O, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimine ilişkin daha önce verdiği ifadenin arkasında olduğunu belirterek, o gece vatan ve milletine bağlı bir Türk askeri gibi görevini yerine getirdiğini de sözlerine ekledi.
İddia makamı ise mütalaasında, tahliye talebinde bulunan sanıkların tutukluluk halinin devamı yönünde karar verilmesini talep etti.
Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tahliye taleplerini reddederek, duruşmaya cuma günü devam edilmesini kararlaştırdı.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'İzmir 280 sanık (ilk 270 sanık) Darbe Yapılanması' davası
(20 Ocak 2018, 18:38)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: