Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda Yargıtay eski üyeleri Yahya Memiş, İsmail Ergün, Ali Yağcı, Mustafa Simavlı, İbrahim Tufan Ataman ve Mehmet Sait Demiröz ile Danıştay eski üyesi Ertuğrul Arslanoğlu ilk duruşma için hakim karşısına çıkarıldı. Bir diğer davada ise sanık Yargıtay eski üyesi Ahmet Toker 1 ay sonra ikinci duruşmaya çıktı.
01.01.2018 13:43 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ AHMET TOKER'İN 2. DURUŞMASI
27 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, "balyoz", "askeri casusluk", Hrant Dink, "devrimci karargah" davalarına bakan mahkemelerin kararlarını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin eski üyesi Ahmet Toker ikinci kez hakim karşısına çıkarıldı. Daha önceki duruşma 27 Kasım'da yapılmıştı.
Sanık Toker, savunmasında, usule yönelik itirazlarını dile getirdi.
Hakkında soruşturma yapmakla yetkili mercinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı değil, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu olduğunu savunan Toker, suçüstü uygulamasının da dosya kapsamına ve gerçeğe uygun olmadığını ileri sürdü.
Soruşturmanın örgüt üyeliği değil, "anayasal düzeni cebren değiştirmek ve silahlı isyan" suçlarından açıldığını öne süren Toker, gözaltı işleminin de "darbeye iştirak"ten yapıldığını söyledi. Sanık Toker, bu kapsamda evinde gözaltına alındığını, suçüstü halinin bulunmadığının açıkça ortada olduğunu savundu.
Soruşturma sürecinin aldatıcı yöntemlerle yürütüldüğü iddiasında bulunan Toker, soruşturmanın bu nedenle hukuki değerden yoksun olduğunu öne sürdü.
Doğal yargı yerinin Yargıtay Ceza Genel Kurulu olduğunu da savunan Toker, kimsenin kanunen tabi olduğu merciden başka bir yerde yargılanamayacağını söyledi. Toker, bu durumun tabii hakim ilkesinden kaynaklanan güvenceleri tehlikeye düşüreceğini öne sürdü.
Yargıtay 9. Ceza Dairesini bu davalara bakmakla görevlendiren kanun hükmünde kararnamenin, gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığını söyleye Toker, bu düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasını istedi.
Toker, daha sonra, aleyhine ifade veren eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in beyanlarının bir bölümünü okudu.
Erdem'in, cemaatten olmayan ve yürütmeyle uyumlu çalışacak hakimlere kendisinin de bulunduğu, cemaat mensubu üyelerin tanıtıldığı bir toplantı düzenlendiğini söylediğini aktaran Toker, Ankara Hakimevi'nde düzenlenen toplantıya 2011-2012 ve 2013'te Yargıtay üyesi seçilenlerin tümünün katıldığını beyan ettiğini aktardı. Toker, buna göre toplantıya Mahkeme Başkanı Burhan Karaloğlu'nun da katıldığının anlaşıldığını ileri sürdü.
Söz konusu toplantının davadan önce yapıldığını ve tam da dava konusuyla ilgili olduğunu savunan Toker, yasaya göre hakimin davadan önce kimse tarafından bilgilendirilemeyeceğini, aksi durumda tarafsızlığına şüphe düşeceğini kaydetti.
Toker, bu nedenle davadan çekilme konusunu Başkan ve üyelerin takdirine sunduğunu söyledi.
Verilen aranın ardından heyet ara kararını açıkladı ve hukuki bağlamda tarafsızlığı şüpheye düşürecek bir durum bulunmaması nedeniyle çekilme talebinin reddine karar verdi.
Yetkisizlik ve görevsizlik yönünden yapılan taleplerle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına ilişkin talepler de kabul edilmedi.
Bunun üzerine Toker, 18 yıl Yargıtayda görev yaptığını, kuruma büyük saygı duyduğunu belirterek, duyduğu bu büyük saygı nedeniyle çekilme konusunu heyetin tercihine sunduğunu ancak reddedilmesi nedeniyle bu kez talepte bulunması gerektiğini söyledi ve hakimin reddi talebinde bulundu.
Yeniden ara veren heyet, talebin reddine hükmetti.
Tekrar söz alan Toker, savcılık makamının soruşturma sürecinde lehe ve aleyhe delilleri toplayıp, iddianameyi ona göre hazırlaması gerektiğini, iddianamenin kabul edilmesiyle de soruşturma sürecinin biteceğini anlattı.
Mahkemenin yargılama sürecinde kovuşturmanın genişletilmesi talepleri doğrultusunda sanığın istediği delilleri toplayabileceğini belirten Toker, buna karşın, hesap hareketleri, örgütle irtibatlı kurumlara para transferi yapılıp yapılmadığı, ByLock, TV abonelikleri gibi pek çok konuda mahkeme tarafından yeniden ilgili kurumlara yazılar yazıldığını söyledi.
Bu durumdan gocunmadığını, gelen yazı cevaplarının kendisini doğruladığını savunan Toker, "Ancak bunların tümü soruşturma aşamasında yapılsa lehte ve aleyhte deliller dosyaya konulmuş olsa ben bunların tümünü görüp ona göre savunmamı hazırlayabilirdim. Bu nedenle süre talep ediyorum." dedi.
Dosyaya gelen yazı cevaplarının okunmaya başlanması üzerine Toker söz alarak savunmasını bitirmediğini, süre talebinin değerlendirilmediğini söyledi.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Karaloğlu, "Mahkeme iyi niyetli, savunma hakkına saygılıyız, savunmaları kesmeden dinliyoruz. Birinci oturumda bizden süre istediniz ve biz de bunu uygun gördük. Bu duruşmada savunma yapıp yapmayacağınızı sorduk, yapacağınızı söylediniz. Mahkeme sizi savunma kapsamında dinliyor. Sizden beklediğimiz savunmanızı yapmanız." dedi.
Toker ise daha sonra yazılı ve sözlü savunma yapma hakkını saklı tutarak, bu aşamada suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Sanığa, "yargının sivil imamı" oldukları suçlamasıyla haklarında soruşturma yürütülen Selçuk Ayhan, Hakan Ceylan, Erkan Yılmaz gibi isimlerle aynı yerlerde baz sinyali verdiği hatırlatıldı. Toker, bu kişileri tanımadığını, adreslerin lojman, servis güzergahı ya da alışveriş merkezleri gibi kalabalık yerlere ait olduğunu savundu.
Darbe girişiminden bir gün sonra 16 Temmuz saat 21.00'de eski Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Ekrem Ertuğrul ile 400 saniye süren bir görüşme yaptığına ilişkin tespit bulunduğunun belirtilmesine karşılık Toker, raporun sağlıklı olmadığını, bu rapor üzerinde konuşmanın doğru olmayacağını ileri sürdü.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Kerim Tosun, Mustafa Kemal Özçelik, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem, eski Yargıtay Üyesi İlhami Dal ile eski savcı Bayram Bozkurt'un tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 14 Mart 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
Paralel yapı-27 Kasım (2017) 'Ankara 1 sanık Yargıtay eski üyesi Ahmet Toker' davası
YARGITAY ESKİ ÜYESİ YAHYA MEMİŞ
25 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi tutuklu sanık Yahya Memiş hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Memiş'in avukatı ve yakınları da katıldı.
Duruşmada, Yargıtay savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Memiş'in, FETÖ'nün Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda (HSYK) etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu, örgütün gizli haberleşme programı "ByLock" üzerinden yapılan yazışmalarda isminin geçtiği, örgütten gelen talimatları yerine getirdiği belirtildi.
Sanık Memiş, örgüt listesinden Yargıtaya üye seçildiği suçlamasını reddederek, mesleki çalışmaları, terfileri ve bazı HSYK üyelerini şahsen tanıması nedeniyle Yargıtay üyesi seçildiğini düşündüğünü savundu. Memiş, "Beni destekleyen bazı HSYK üyelerinin cemaatçi olması beni de cemaatçi yapmaz." görüşünü savundu.
İsminin geçtiği "ByLock" yazışmalarında, yalnızca "Memiş" yazıldığını, FETÖ soruşturması geçiren "Memiş" soyadlı başka Yargıtay üyeleri de bulunduğunu savunan Yahya Memiş, yazışmalarda geçen kişinin kendisi olduğuna dair somut bir delil bulunmadığını öne sürdü.
Memiş, örgütün yemek, piknik gibi toplantılarına katıldığı iddiasını yanıtlarken, imam hatip lisesi mezunu olduğunu, ailesinin ve kendisinin milliyetçi-muhafazakar yapıya mensup bulunduğunu söyledi. Çevresinin de milliyetçi-muhafazakar arkadaşlardan oluştuğunu anlatan Memiş, bu kişilerin düzenlediği bazı organizasyonlara katıldığını, bunların bazılarının o tarihlerde cemaat olarak bilinen grubun organizasyonları olabileceğini, o zamanlar bu etkinliklere siyasiler, sanatçılar, aydınların da katıldığını savundu.
17-25 Aralık sürecinden sonra bu yapının düzenlediğini bildiği hiçbir etkinliğe katılmadığını ileri süren Memiş, "Milliyetçi-muhafazakar olmam nedeniyle bu insanlar beni kendi gruplarına yakın olarak görmüş olabilirler. Benim ne FETÖ ne de başka bir örgüte üyeliğim asla yok. Suçlamaları kabul etmiyorum." savunmasını yaptı.
Memiş, HSYK seçimlerinde örgüt mensuplarının seçilmesi için çalışma yapmadığını ileri sürerek, sadece aday olan bazı yakın arkadaşları için birkaç kişiden oy istemiş olabileceğini iddia etti.
Duruşma Savcısı Müslüm Canpolat, sanığa HTS analiz raporuna göre, 2014 yılının eylül ve ekim aylarında, yargının sivil imamı oldukları iddiasıyla haklarında soruşturma yürütülen İbrahim Tökü, İsmail Çevirici, eski Yargıtay üyeleri Resul Çakır ve Kerim Tosun ile Sivrihisar ve Afyon'da baz sinyali verdiğini hatırlatarak, bu kişileri sordu.
Sivil imam oldukları belirtilen Çevirici ve Tökü'yü tanımadığını iddia eden Memiş, Tosun ve Çakır'ı yargıç olmaları nedeniyle tanıdığını söyledi.
Memiş, bayram tatili nedeniyle memleketi Manisa'ya giderken veya gelirken geçtiği Sivrihisar ve Afyonkarahisar'da bu kişilerle baz sinyali çakışması olabileceğini öne sürerek, bu insanlarla ortak bir seyahati veya çalışması olmadığını söyledi.
Yahya Memiş, hakkında tüm delillerin toplandığını ve kaçma şüphesi bulunmadığını savunarak, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talebi reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK Üyeleri Mustafa Kemal Özçelik, Kerim Tosun ve eski Yargıtay Üyesi İlhami Dal'ın tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 13 Mart 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ İSMAİL ERGÜN
25 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık İsmail Ergün hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Ergün ile avukat ve yakınları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Ergün'ün örgüt toplantılarına katıldığı, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, örgüt stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Ergün, ilk olarak usul itirazlarını dile getirdi.
Hakkında açılan davaya bakma yetkisinin Yargıtay Ceza Genel Kurulunda olduğunu savunan Ergün, konuya ilişkin düzenlemeyi içeren Kanun Hükmünde Kararnamenin suç tarihinden sonra çıkarıldığını, suç tarihindeki düzenlemenin geçerli olması gerektiğini savundu. Ergün, bu kapsamda Yargıtay 9. Ceza Dairesinin görevsizlik kararı vererek dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna göndermesini istedi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, kendisi hakkında soruşturma yapma yetkisi bulunmadığını da ileri süren Ergün, bu nedenle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan tüm işlemlerin hukuka aykırı olduğu iddiasında bulundu.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yüksek yargı üyeleri hakkındaki gözaltı kararını da eleştiren Ergün, evinde gözaltına alındığını, bu nedenle suçüstü hükümlerinin kendisi için uygulanamayacağını savundu.
Yargıtay üyeliğine seçilmesinin suç delili olamayacağını öne süren Ergün, seçilmek için gerekli kriterleri taşıdığını, seçilmeden önceki 10 yıl boyunca Yargıtay savcılığı yaptığını ve HSYK'da 18 üyenin oyunu alarak seçildiğini aktardı.
Aleyhine verilen ifadelere de değinen Ergün, eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Kerim Tosun ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ile gizli tanıkların ifadelerinin duyumlardan oluştuğunu, soyut beyanlara dayandığını, bu nedenle delil olarak değerlendirilemeyeceğini savundu. Ergün, tahliyesini ve beraatini istedi.
Sanık Avukatı Kubilay Çetinkal da müvekkilinin örgütün gizli haberleşme programı ByLock'u kullanmadığını, himmet verip almadığını savunarak, örgüt lehine karar verdiğine dair bir iddiada bulunmadığını söyledi. Avukat Çetinkal, tahliye talebinde bulundu.
Mahkeme Başkanı Burhan Karaloğlu, sanığa, eski Yargıtay üyeleri Süleyman Kul ve Mustafa Dinç ile 30 Temmuz 2014'te Afyon'da ortak baz hareketliliği tespit edildiğini hatırlattı.
Bunun üzerine Ergün, bayram tatili nedeniyle Kütahya Simav'a giderken baz çakışması olabileceğini, ancak HTS kayıtlarından inceleyebildiği kadarıyla kendisinin Afyon'da saat 10.00'da, diğerlerinin saat 14.00'te baz sinyali verdiğini kaydetti.
Ergün, Ocak-Ağustos 2014 arasında Bank Asya'da adına 32 farklı hesap açıldığının belirtilmesi üzerine de "Oğlum, Kıbrıs'ta özel üniversitede okuyordu. Özel döviz hesabı açtırıp her ay 200-300 avro gibi miktarlar gönderiyordum." iddiasında bulundu.
HTS analiz raporuna göre cep telefonuyla yabancı ülkelerle konuştuğu iddiası da hatırlatılan Ergün, eşinin kardeşinin Almanya'da, erkek kardeşinin de 15 yıldır Kanada'da yaşadığını, görüşmelerin bu nedenle yapılmış olabileceğini söyledi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Kerim Tosun ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in tanık olarak dinlenmesi kararlaştırılarak duruşma ertelendi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ ALİ YAĞCI
26 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık Ali Yağcı hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Yağcı'nın avukatı ve yakınları katıldı. Duruşmada, Yargıtay Savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Yağcı'nın örgüt toplantılarına katıldığı, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu, örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı belirtildi.
Diğer örgüt üyelerince yapılan ByLock yazışmalarında kendisinden ve çocuğundan söz edildiği, örgütün eğitim biriminin sanığın çocuğuyla ilgilendiği aktarılan iddianamede, sanığın örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, örgüt stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Yağcı, suç tarihinde Yargıtay üyesi olması nedeniyle kovuşturma yapma yetkisinin Yargıtay Ceza Genel Kurulunda olduğunu savundu. Anayasaya göre kimsenin kanunen tabi olduğu mahkeme dışında bir merci önünde yargılanamayacağını ifade eden Yağcı, bu mahkemede yargılanmasının tabii hakimlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürdü. Sanık Yağcı, dosyanın durma kararı verilerek Yargıtay Başkanlığına gönderilmesini istedi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hakkında soruşturma yürütme konusunda yetkisinin bulunmadığını savunan Yağcı, evinde yakalandığını ve suçüstü halinin bulunmadığını söyledi. İddianamedeki suçlamaların soyut olduğunu, bunları destekleyecek somut olgulara yer verilmediğini öne süren Yağcı, "Silahlı terör örgütü üyeleri suç işlemek amacıyla bir araya gelmelidir. İnsanlar arasındaki sosyal ilişkiler suç ilişkisi, örgütsel bir irtibat olarak değerlendirilemez." savunmasını yaptı.
Ortada bir silah yoksa silahlı terör örgütü üyeliğinin de olmayacağını ileri süren Yağcı, "Silahlı terör örgütü üyeliğiyle suçlanabilmem için somut bir olayla irtibatlandırılmam gerekir. Darbecilerle irtibatım olduğu da iddia edilmemiştir." ifadelerini kullandı.
Örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullanmanın silahlı terör örgütü üyeliğinin ispatı noktasında bir anlam ifade etmeyeceği iddiasında bulunan Yağcı, haberleşmenin zaten gizliliğinin esas olduğunu, bu nedenle suç unsuru için içeriğe bakılması gerektiğini savundu.
Bir delilin ceza yargılamasında kullanılabilmesi için hukuka uygun yollarla elde edilmiş olması gerektiğini anlatan Yağcı, hakkındaki delillere hukuka aykırı yollarla ulaşıldığını öne sürdü. Aleyhine verilen sanık ve tanık ifadelerinin yasak yöntemlerle elde edildiğini savunan Yağcı, bu kişilerin kendilerini kurtarmak amacıyla ifade verdiklerini, beyanlarının hükme esas alınamayacağını iddia etti.
Yağcı, eski HSYK Üyesi İbrahim Okur'un, Yargıtay üyeliğine cemaat listesinden seçildiği yönündeki beyanlarını reddetti. Yargıtay üyeliğine seçilmek için aday olma usulü bulunmadığını, şartları taşıyan herkesin doğal aday olduğunu anlatan Yağcı, "Üye seçilmek benim eylemim değildir. 22 HSYK üyesinin 19'unun oyunu alarak seçilmemin, terör örgütü üyeliği için delil olarak gösterilmesi kabul edilemez." görüşünü savundu.
Yağcı, eski HSYK üyesi Kerim Tosun'un kendisi için kullandığı "40 bin sicillere kadar olan herkesin sorumlusudur." yönündeki beyanını da kabul etmedi. Sanık Yağcı, Tosun'un kendisini kurtarmak amacıyla bu beyanı vermiş olabileceğini ileri sürdü.
Sanığa, kendisinin yaptığı belirtilen ve dairesine gelen bir dosyanın uzatılmasının talep edildiği ByLock yazışması okundu. Yağcı, bahsedilen yazışmanın kendisiyle ilgisinin bulunmadığını kaydetti.
ByLock yazışmalarına değinen Yağcı, bu yazışmalarda bahsedilen kişinin kendisi olduğuna ilişkin bir kanıt bulunmadığını, aynı isim ve soyismi taşıyan birçok kişi olabileceğini savundu.
Hakkındaki ByLock tespit tutanağının ise çelişkili olduğu savunan yapan Yağcı, tutanakta kimlik numarasının farklı yazıldığını öne sürdü.
Sanık Yağcı, ByLock listelerinin sürekli güncellenmesinin şüphe uyandırdığını, ayrıca usule uygun yöntemlerle elde edilmediğinde delil olarak değerlendirilemeyeceğini iddia etti. Yağcı, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK üyeleri İbrahim Okur ve Kerim Tosun ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in tanık olarak dinlenmesinin kararlaştırılmasının ardından duruşma ertelendi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ MUSTAFA SİMAVLI
26 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık Mustafa Simavlı, hakim karşısına çıktı. Sanık Simavlı, duruşmaya tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevinden SEGBİS aracılığıyla katıldı. Sanığın avukatı ise duruşmayı Yargıtaydan takip etti.
Duruşmada, Yargıtay Savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Simavlı'nın örgüt toplantılarına katıldığı, FETÖ'nün HSYK'de etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu, örgütün gizli haberleşme programı ByLock'u kullandığı belirtildi.
Sanığın isminin diğer örgüt üyelerince yapılan ByLock yazışmalarında da geçtiği aktarılan iddianamede, sanığın grup sorumlusu olarak örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, örgüt stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Simavlı, usule yönelik itirazlarını dile getirdi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisi olmadığı halde yüksek yargı üyeleri hakkında tutuklama talimatı verdiğini ileri süren Simavlı, hakkındaki delillerin dosyaya sonradan girdiğini, tutuklandığında herhangi bir delil olmadığını iddia etti.
Yetkisiz makam tarafından soruşturma yürütülmesinin açıkça hukuka aykırılık teşkil ettiğini ileri süren Simavlı, kovuşturma konusunda görevli ve yetkili makamın Yargıtay Ceza Genel Kurulu olduğunu savundu.
Simavlı, hakkında suçüstü hali hükümlerinin uygulandığını ancak bunun hukuki olmadığını da öne sürerek, "Örgüt üyeliği temadi eden suçtur ancak bu örgüt üyesinin aralıksız suç işlediği anlamına gelmez. Hain darbeyi yapanların eylemi suçüstü halinin tipik örneğidir. Darbeyle bağlantısı olmayanların suçüstü halinden söz edilemez." iddiasında bulundu.
Suçlamaları reddeden Simavlı, "Ben örgüt üyesi değilim, olmadım, hiçbir zaman da olmayacağım. Benim gibi vatanını seven birinin terör örgütü üyesi olması, şelalenin ters akması, güneşin buz tutması gibidir." savunmasını yaptı.
Örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı yönündeki suçlamayı da kabul etmeyen Simavlı, buna ilişkin delillerin yasal olmayan yollarla elde edildiğini, bu nedenle hükme esas alınamayacağını savundu. Simavlı, arama ve el koyma işlemlerinin de usule uygun yapılmadığını ileri sürdü.
Hakkındaki tespit tutanağında mesaj ve mail içeriği bulunmadığını savunan Simavlı, isminin abone listesinde bulunmasının programı kullandığı anlamına gelmeyeceğini iddia etti. Simavlı, "Programı yüklediğim kabul edilse dahi, bunu örgüt talimatıyla yaptığıma ilişkin delil yoktur." ifadelerini kullandı.
Aleyhine verilen ifadelere de değinen Simavlı, eski Yargıtay Üyesi İlhami Dal'ın "Grup sorumlusu" olduğu yönündeki beyanı ile eski HSYK Üyesi İbrahim Okur'un, "Cemaat listesinden Yargıtaya seçildi" ifadesini reddetti.
Diğer ifadelerin de soyut beyanlar içerdiğini öne süren Simavlı, tanıkların aynı suçtan dolayı haklarında soruşturma açılan kişiler olduğunu, tahliye umuduyla bu beyanları vermiş olabileceklerini, bu nedenle söz konusu ifadelerin delil sayılamayacağını savundu.
Daha sonra sanığa, HTS kayıtlarına göre, FETÖ'nün sivil imamı olduğu suçlamasıyla hakkında soruşturma yürütülen Şükrü Aktaş, Erkan Yılmaz gibi isimlerle belirli aralıklarla aynı noktalardan baz sinyali verdiği hatırlatıldı. Sanık Simavlı, kayıtlardaki telefonu 5 yıldır oğlunun kullandığını, bu kişileri tanımadığını öne sürdü.
Simavlı, bir başka soru üzerine, eski Yargıtay üyeleri Ali Yağcı, Mesut Kundakçı ve Ali Akın'ı tanıdığını bildirdi.
Bu kişilerin aralarında yaptıkları ByLock yazışmalarında, evinde toplanılması ve toplantıda seçimin konuşulmasından söz ettiklerinin belirtilmesine karşılık Simavlı, "Yok öyle bir şey, kabul etmiyorum." dedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK üyesi İbrahim Okur, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ve eski Yargıtay Üyesi İlhami Dal'ın tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 15 Mart 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
DANIŞTAY ESKİ ÜYESİ ERTUĞRUL ARSLANOĞLU
27 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Danıştay üyesi sanık Ertuğrul Arslanoğlu, hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanığın avukat ve yakınları da katıldı.
Duruşmada, Yargıtay Savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Arslanoğlu'nun hakim adaylığından itibaren örgüt üyesi olduğu, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Danıştay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu, 2013'te bir villada düzenlenen örgüt toplantısına katıldığı, Danıştay 6. Dairesinin örgüt sorumlusu olduğu, ayrıca sanığın isminin diğer örgüt üyelerince yapılan ByLock yazışmalarında geçtiği aktarıldı.
Bu yazışmalara göre sanığın, Danıştay 15. Dairesinde görev yaparken, kapatılan Fatih Üniversitesinin SGK ile olan sözleşmesinin feshedilmesi ve MEDULA sisteminden çıkarılmasına ilişkin davada diğer örgüt üyeleriyle birlikte örgüt talimatı doğrultusunda üniversite lehine olacak şekilde yürütmeyi durdurma kararı verdiği ifade edildi.
Savunma için söz verilen Arslanoğlu, örgüt üyeliği suçlamasını reddederek, bir örgüte üye olma suçunun oluşması için kişinin örgütle nerede, nasıl, ne zaman ilişki kurduğunun belirtilmesi gerektiğini anlattı. Arslanoğlu, suçun manevi unsurunun ise suç işleme kastı olduğunu belirtti.
Gözaltına alındığında evinde istirahat ettiğini ileri süren Arslanoğlu, suçüstü halinin bulunmadığını söyledi.
Görev itirazında da bulunan Arslanoğlu, atılı suç tarihinde Danıştay üyesi olması nedeniyle yargılama makamının Yargıtay Ceza Genel Kurulu olduğunu öne sürdü.
Danıştay üyeliğine 18 oyla ve neredeyse üyelerin ittifakıyla seçildiğini savunan Arslanoğlu, idari yargı camiasında verdiği kararlarla tanındığı için seçildiği söyledi.
Dosyada aleyhine delil olarak sunulan tanık beyanlarının doğruluğunun test edilmesi, buna göre hükme esas alınıp alınmayacağına karar verilmesi gerektiğini ifade eden Arslanoğlu, beyanların itiraf çerçevesinde verildiğini anımsattı. Arslanoğlu, bu beyanların, o dönemde sadece itirafçıların tahliye olacağı ya da mesleğine döneceği yönündeki açıklamalar doğrultusunda verildiğinin gözardı edilmemesi gerektiğini savundu.
Hakkındaki ifadelerin dedikodulardan oluştuğunu, hayali anlatımlar ve çelişkilerle dolu olduğunu ileri süren Arslanoğlu, bunların hükme esas alınamayacağını bildirdi.
Örgüt talimatıyla yürütmeyi durdurma kararı verdiği belirtilen karara da değinen Arslanoğlu, söz konusu kararın iki ayrı dosyadan oluştuğunu, birinde oy birliğiyle, diğerinde oy çokluğuyla karar verildiğini anlattı.
Kararı hasta ve yakınlarını koruma saikiyle verdiklerini öne süren Arslanoğlu, "Karar hukuki ve vicdani değerlendirmeye dayanıyor, asla talimat ya da telkinle verilmedi." dedi.
Arslanoğlu, soru üzerine, hakkında yargının sivil imamı olduğu iddiasıyla soruşturma yürütülen Ömer İnan'ı tanımadığını, eski Danıştay üyeleri Ömer Dinç ve Yunus Şahin'i tanıdığını belirtti.
Sanığa, bu kişilerin kendi aralarında yaptıkları ByLock yazışmalarında Fatih Üniversitesine ilişkin kararı konuştukları hatırlatıldı. Sanık Arslanoğlu, böyle bir görüşmeden haberinin olmadığını, üniversitenin o tarihte FETÖ ile iltisakının bilinmediğini ileri sürdü.
Sahte kimlikle yakalandığı ve kaldığı evde yapılan aramada 1 dolar bulunduğu belirtilen Arslanoğlu, sahte kimliği ev kiralamak için çıkardığını, sağlık sorunları bulunduğunu iddia etti. Arslanoğlu, 1 doları ise reddederek, bunun tutanağa sonradan eklendiği iddiasında bulundu. Sanık Arslanoğlu, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski Danıştay üyeleri Vahit Bektaş, Hamza Eyidemir ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 15 Mart 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ İBRAHİM TUFAN ATAMAN
28 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık İbrahim Tufan Ataman hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Ataman ile avukatı katıldı.
Duruşmada, Yargıtay Savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Ataman'ın FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu, örgütün düzenlediği toplantılara, pikniklere katıldığı, diğer örgüt üyelerince yapılan ByLock yazışmalarında kendisinden söz edildiği, sanığın örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, örgüt stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Ataman, usul itirazlarını dile getirerek, özel hükümlerin bulunduğu yerlerde genel hükümlerin uygulanmasının istisna olduğunu söyledi.
Hakkındaki soruşturmanın Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu tarafından yapılması gerektiğini ileri süren Ataman, yargılama yerinin de Yargıtay Ceza Genel Kurulu olduğunu savundu.
Anayasaya göre kimsenin tabi olduğu merciden başka makam önünde yargılanamayacağını ifade eden Ataman, aksinin tabii hakimlik ilkesine aykırı olacağını kaydetti. Sanık Ataman, yargılama yerini belirleyen Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasa Mahkemesine götürülmesi talebinde bulundu.
Hakkındaki tanık ifadelerine değinen Ataman, yasak yöntemlerle elde edilen verilerin delil olamayacağını, bu şekilde alınan ifadeler rızayla verilse dahi hükme esas alınamayacağını öne sürdü.
İfadeleri veren kişilerin içinde bulundukları durumdan kurtulmak için bu şekilde beyanda bulunmuş olabileceklerini savunan Ataman, ifadelerin bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini savundu. Sanık Ataman, ifadelerin, muğlak, soyut beyanlara dayalı şahsi kanaatlerden oluştuğunu iddia etti.
Yargıtay üyeliğine gerekli koşulları taşıyan biri olarak 14 HSYK üyesinin oyuyla seçildiğini anlatan Ataman, hiçbir grupla bağının bulunmadığını, örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullanmadığını ileri sürdü.
Eşinin kanser tedavisi gördüğünü, bu süreçte ailesinin yanında olmak istediğini belirten Ataman, tahliye talebinde bulundu.
Sanığa, telefonunda ByLock bulunduğu belirtilen eniştesinin, "Hat İbrahim Ataman'a ait" dediği hatırlatıldı.
Ataman, eniştesinin söz konusu hattı kapatmak istediğini, hat numarasının son iki hanesi memleketinin plakasıyla aynı olduğu için kendisinin aldığını ancak kızının kullandığını söyledi.
Eşinin telefonunda da ByLock tespit edildiğinin belirtilmesine karşılık Ataman, içerik tespit edilmediği sürece bu tespitin delil olarak değerlendirilmemesi gerektiğini savundu. Ataman, kızının kullandığı hatta bu yönde tespit olmasına karşın, ByLock'a ilişkin raporların elde ediliş yöntemleri nedeniyle delil olarak kullanılamayacağı iddiasında bulundu.
Diğer örgüt üyelerince yapılan ByLock yazışmasında bir konuyla ilgili kendisine ulaşılmasının istendiği hatırlatılan Ataman, "Yazışmada 'iletişimin var mı?' diye soruyor. Ben örgüt üyesi olsam bu şekilde ulaşmaya çalışmazlar herhalde." savunmasını yaptı.
2014 HSYK seçimleri için memleketinde çalışma yaptığının iddia edildiği ve söz konusu tarihlerdeki HTS kayıtlarının da bahsedilen yerlerde olduğunu gösterdiği belirtilen Ataman, memleketine her gittiğinde mutlaka adliyeyi ziyaret ettiğini, bunların rutin ziyaretler olduğunu öne sürdü.
Ataman, ortak baz hareketliliği görülen ve yargının sivil imamları oldukları gerekçesiyle haklarında soruşturma yürütülen kişileri ise tanımadığını savundu.
Firari eski savcı Zekeriya Öz ile mesaj alışverişi de sorulan Ataman, Öz'ün bir Ramazan Bayramında mesaj attığını, kendisinin de 3 gün sonra karşılık verdiğini anlattı. Ataman, numaranın kendisinde kayıtlı olmadığını, Öz'e ait olduğunu bilmediğini, nezaketen karşılık verdiğini ileri sürdü.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK üyeleri İbrahim Okur ve Kerim Tosun ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in tanık olarak dinlenmesine karar verilerek duruşma ertelendi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ MEHMET SAİT DEMİRÖZ
28 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık Mehmet Sait Demiröz hakim karşısına çıktı. Duruşmaya Demiröz ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Demiröz'ün FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu, örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, örgüt stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Savunma için söz verilen Demiröz, ilk olarak usul itirazlarını dile getirdi.
Gözaltına alındığında Yargıtay üyesi olduğunu belirten Demiröz, bu nedenle hakkındaki soruşturmanın Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu tarafından yapılması, kurul tarafından kişisel suç olduğuna karar verilirse dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna, görev suçu olduğuna karar verilirse de Anayasa Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini savundu.
Hakkındaki soruşturmanın soyut gerekçelerle üretildiğini, suçüstü hali bulunmadığını iddia eden Demiröz, soruşturmayı başlatan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının görevsiz ve yetkisiz olduğunu ileri sürdü.
Demiröz, diğer yüksek yargı üyelerinin de aynı suç kapsamında yargılandığını ifade ederek bu dosyaların birleştirilmesi talebinde bulundu.
Meslek hayatıyla ilgili atamalarının, terfilerinin ve çalışmalarının ortada olduğunu, hiçbir şeyi saklamaya ihtiyaç duymadığını ifade eden Demiröz, 2004'te kendi isteği dışında Erzurum'a özel yetkili savcı olarak atandığını, daha sonra İzmir'de görev yaptığını söyledi.
Silahlı terör örgütü üyeliği suçlamasını reddeden Demiröz, iddianamede örgütle ilgili tespitler bulunduğunu ancak bunlarla kendisi arasında bağlantı kurulmadığını öne sürdü.
Demiröz, "Hayatımın hiçbir döneminde silahlı ya da silahsız hiçbir örgütü desteklemedim. Kimseye himmet vermedim, almadım. Başkalarının eylemleri gerekçe yapılarak benim suçlanmam hukuki değil." savunmasını yaptı.
Aleyhine verilen ifadelere değinen Demiröz, bu kişilerin söz konusu beyanları aynı suçlardan tutuklandıktan sonra verdiklerini, bunlar rızayla verilmişse bile delil olarak değerlendirilemeyeceğini iddia etti.
ByLock kullandığını da kabul etmeyen Demiröz, MİT'in ByLock'a ilişkin verileri elde etme yönteminin hukuka uygun olmadığını, bu nedenle elde edilen verilerin delil olarak kabul edilemeyeceğini, hükme esas alınamayacağını savundu.
Sanık Demiröz, aynı nedenlerle ByLock'a ilişkin verilerin dosyasından çıkarılmasını istedi.
Daha sonra sanığa, isim ve soy isminin baş harfleri ile memleketi İzmir'in plakasından oluşan "MSD35" kullanıcı adıyla ByLock'a girdiği, ikinci telefonunda da ByLock bulunduğu yönündeki tespitler okundu. Ayrıca, ByLock üzerinden yaptığı yazışmada oğullarından söz ettiği aktarıldı.
Sanık Demiröz, ByLock kullanmadığını savundu ve buna ilişkin tespitlerin hukuki olmadığı iddiasını yineledi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK üyesi Mustafa Kemal Özçelik, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ve eski Yargıtay Üyesi İlhami Dal'ın tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 14 Mart 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
Paralel yapı-Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK üyelerine açılan davalar
Paralel yapı-27 Kasım (2017) 'Ankara 1 sanık Yargıtay eski üyesi Ahmet Toker' davası
Paralel yapı-08 Ekim (2017) 'Ankara 77 sanık Yüksek Yargı Yapılanması' soruşturması/fezlekesi (Yargıtay)
(01 Ocak 2018, 13:43)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: