Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda Yargıtay eski üyeleri Hüseyin Sarıömeroğlu, Hacı Osman Kaya, Bilal Karadağ, İbrahim Kır, Necati Meran, Eray Gürtekin ve Esabil Saylak hakim karşısına çıkarıldı. Öte yandan bir başka dava Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Eski HSYK başmüfettişi Arif Kavasoğlu, "Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliği" iddiasıyla açılan davada tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol şartıyla tahliye edildi.
24.12.2017 16:38 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ HÜSEYİN SARIÖMEROĞLU
18 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, Malatya'daki Zirve Yayınevi katliamı davasında duruşma savcısı olarak görev yapan ardından Yargıtay üyesi seçilerek, Yargıtay'ın kritik dairelerinden terör ve örgütlü suçlara bakmakla görevli 9. Ceza Dairesinde görevlendirilen sanık Hüseyin Sarıömeroğlu, hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Sarıömeroğlu ile barodan atanan avukatı katıldı.
Duruşmada, Yargıtay Savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Sarıömeroğlu'nun, hakimlik mesleği içinde, "Davalarda örgütün talimatı doğrultusunda karar verilmesi, yüksek yargıdaki seçimlerde harekat tarzının belirlenmesi, himmet toplanması" amacıyla örgüt üyeleri tarafından düzenlenen toplantılara katıldığı belirtildi.
Sanığın, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu, örgütün gizli haberleşme sistemi ByLock kullandığı, 2014'te yapılan yapılan HSYK seçimlerinde örgütle irtibatlı adaylar için seçim çalışmaları yaptığı ve firari eski Yargıtay üyesi Ali Akın'a, Bank Asya'ya yatırılmak üzere 100 bin lira verdiği tespitleri de iddianamede yer aldı.
Savunma için söz verilen Hüseyin Sarıömeroğlu, yüksek tansiyon ve panik atak hastası olduğunu, jandarmaların yanında oturmasının üzerinde psikolojik baskı yarattığını savunarak, yanından ayrılmalarını istedi.
Bunun üzerine jandarma görevlileri, heyet başkanının talimatıyla arka sıraya oturdu.
Sarıömeroğlu, avukatının yeni atandığını, kendisini şu an duruşma salonunda gördüğünü de belirterek, avukatla görüşme yapmak için heyetten izin istedi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi heyeti, sanığın avukatıyla görüşmesi için duruşmaya 15 dakika ara verdi.
Ardından savunmasına başlayan sanık Sarıömeroğlu, usule ilişkin itirazlarını dile getirdi.
Sarıömeroğlu, kendisine isnat edilen suçların görev suçu kapsamında kaldığını, bu nedenle yargılama makamının Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi olduğunu savundu.
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin, Ergenekon Davasında yargılanan ve dosyası Anayasa Mahkemesine gönderilen, emekli Orgeneral İlker Başbuğ ile ilgili verdiği kararı hatırlatan sanık, hukuki durumunun Başbuğ ile aynı olduğunu iddia etti.
Sanık Sarıömeroğlu, bu nedenlerle Yargıtay 16. Ceza heyetinin görevsizlik kararı vererek, dosyayı Anayasa Mahkemesine göndermesini talep etti. Sarıömeroğlu, bu talebiyle ilgili karar verilmesinin ardından, savunmasına devam edeceğini belirtti.
Bunun üzerine mahkeme heyeti, sanığın görevsizlik kararı verilmesine ilişkin talebini oy birliğiyle reddetti.
Sarıömeroğlu savunmasında hakkındaki suçlamaları kabul etmedi.
"Dönemin tüm HSYK üyelerinin ifadesine başvurulsun"
Eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur'un aleyhine verdiği ifadelere değinen Sarıömeroğlu, Okur'un kendisi için söylediği "Cemaat listesinden seçildi." ifadesinin aleyhine delil olarak değerlendirildiğini anlattı. Sarıömeroğlu, buna karşın kurulun diğer üyelerinin ifadelerinin alınmadığını, bunun bir eksiklik olduğunu savunarak, dönemin tüm HSYK üyelerinin ifadelerine başvurulmasını istedi.
Eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in ifadelerinin de kanaate dayandığını öne süren Sarıömeroğlu, Erdem'in fişleme yaptığını, ifadede adı geçen diğer bakanlık personelinin de beyanlarına başvurulduktan sonra iddianamenin tanzim edilmesi gerektiğini kaydetti.
Sarıömeroğlu, eksik inceleme ve usule aykırı tanzim edildiğini öne sürdüğü iddianamenin reddedilmesi talebinde bulundu. Mahkeme heyeti ara karar vererek, Sarıömeroğlu'nun talebini reddetti.
Savunmasını sürdüren Sarıömeroğlu, örgüt üyeliğine yönelik suçlama konusunda ise Yargıtay 16. Ceza Dairesinin Ergenekon davası kararındaki tespitlerin bu dava için de geçerli olduğunu ifade etti.
Hakkında tutuklama ve devamı yönünde verilen kararlar için yaptığı reddi hakim taleplerine henüz yanıt verilmediğini savunan Sarıömeroğlu, bu taleplerin sonucunun beklenmesini istedi.
Kapatıldığı tarihe kadar Bank Asya'nın hukuk dışı eyleminin olmadığını, devlet onayıyla faaliyet yürüttüğünü söyleyen Sarıömeroğlu, idarenin denetimi ve gözetimindeki bir bankada hesabın bulunmasının suçlama konusu yapılamayacağını iddia etti. Sanık Sarıömeroğlu, beraatini ve tahliyesini istedi.
Savunmanın ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanığın tahliye talebinin redderek duruşmayı erteledi.
Zirve yayınevi saldırısı Ergenekon ile ilişkilendirilmek istenmişti
Malatya'da 18 Nisan 2007'de Zirve Yayınevi'nde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel öldürülmüştü. Zirve Yayınevi cinayeti davasını Ergenekon davası ile ilişkilendirmek amacıyla soruşturma açıldığı, açık ve gizli tanıklar üretilerek yasa dışı vaatlerle temin edilen tanıklardan alınan ifadeler ve soruşturma evraklarının, Zirve Yayınevi cinayeti dosyasına konulduğu iddia edilmişti.
Sanık Sarıömeroğlu, Zirve Yayınevi cinayeti duruşma savcısı olarak görev yapmış, ardından Yargıtay'a üye seçilmişti. Sarıömeroğlu, Yargıtay'ın kritik dairelerinden terör ve örgütlü suçlara bakmakla görevli 9. Ceza Dairesinde görevlendirilmişti.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ HACI OSMAN KAYA
19 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık Hacı Osman Kaya hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Kaya ile avukatları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay Savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, bazı tanık beyanlarına göre, sanığın hakimlik mesleği sırasında örgüt içinde yer aldığı, himmet alınan toplantılarına katıldığı, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu ve örgütün şifreli haberleşme programı ByLock'u kullandığı belirtildi.
Sanık Hacı Osman Kaya, savunmasında, terör örgütü FETÖ ile bir alakasının bulunmadığını öne sürdü. Bazı tanık beyanları nedeniyle suçlandığını savunan Kaya, beyanların somut verilere dayanmadığını iddia etti.
İddianamede tanık olarak ifadesine yer verilen Cengiz Güler'in, müfettiş kökenli kişilerin katıldığı 2000'de yapılan toplantılardan söz ettiğini ve buralarda himmet verildiğini söylediğini aktaran Kaya, "Bu toplantılara eski yüksek yargı üyeleri Çetin Şen, Sefa Mermerci, Galip Tuncay Tutar ve benim katıldığımı söylemiş. İfade 16 yıl öncesine dayanıyor. Gerçek değil, kabul etmiyorum. Çetin Şen ve Galip Tuncay Tutar ile hiç bir araya gelmedim. Sefa Mermerci ile bir kez meslek ilişkisi içinde görüştüm. Eşim çalışmıyordu, 3 çocuk okutuyordum. Kimseye ne ad adı altında olursa olsun para vermedim." şeklinde savunma yaptı.
Eski HSYK Başkanvekil Ahmet Hamsici'nin, "Cemaat listesinden seçildiğini biliyorum." dediğini, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in, yapıya mensup Yargıtay üyeleri arasında kendisinin ismini de saydığını söyleyen Kaya, bu beyanları da kabul etmedi.
Kaya, Yargıtay üyeliğine, "160'lıklar" olarak bilinen grupla 2011'de yapılan seçimle değil, 2012'de 16 kişiyle seçildiğini hatırlattı.
Eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur'un, "Adı, seçilecekler arasında listede vardı. Ahmet Kahraman seçilmesini istemedi. Sonradan Bülent Çiçekli'nin ısrarıyla listeye girmiştir. Kendisini ülkücü olduğu için seçtik." şeklinde beyanda bulunduğunu ileri süren Kaya, İbrahim Okur'un duruşmaya çağrılarak, bu beyanlarının kendisine sorulmasını istedi.
ByLock tespitini de kabul etmedi
Kaya, ByLock kullandığı yönündeki tespiti reddederek, tespit tutanağında, yalnızca programa giriş yaptığının belirtildiğini, kullanıcı adı, şifre ve mesaj içeriklerine ilişkin bir veri bulunmadığını kaydetti.
Bazı internet sitelerine girildiğinde ByLock'un sitesine anlık bağlantı yaptığını savunan Kaya, bazı cep telefonu IP'lerinin birden fazla kullanıcıya verilmesi nedeniyle de bir başkasının programa girmesi üzerine, aynı IP'yi kullanan diğer kişilerin de bağlantı kurmuş gözüktüğünü ileri sürdü.
Sanık Kaya, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK üyesi İbrahim Okur ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 8 Mart 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ BİLAL KARADAĞ
19 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık Bilal Karadağ hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Karadağ ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Karadağ'ın FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu, örgütün gizli haberleşme programı ByLock üzerinden yapılan yazışmalarda isminin geçtiği, örgütten gelen talimatları yerine getirdiği, hiyerarşik yapıya dahil olduğu ve örgütün stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Sanık Karadağ, savunmasında usul itirazlarını dile getirerek, Yargıtay üyelerinin yargılama mercinin Yargıtay Ceza Genel Kurulu olduğunu, yeni mahkeme kurulmasının tabii hakim ilkesine aykırılık teşkil ettiğini savundu.
Dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesini isteyen Karadağ, gözaltı ve tutuklama kararlarının da usule aykırı olduğu iddiasında bulundu.
Karadağ, daha sonra dosyada aleyhine delil olarak sunulan tanık ifadelerine değindi.
Eski HSYK Üyesi İbrahim Okur'un, kendisi için "Listede ismini görene kadar cemaat üyesi olmadığını biliyordum ancak cemaatçiler kendi kontenjanlarından üye seçtiler." dediğini aktaran Karadağ, eski Yargıtay Üyesi İlhami Dal'ın da "Bu yapıya müzahir olduğunu duydum." ifadesini kullandığını söyledi.
Eski HSYK Üyesi Kerim Tosun'un, "Karadağ'ın cemaat mensubu olduğunu biliyorum ancak dönem toplantılarına gelmezdi." beyanında bulunduğunu belirten Karadağ, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in ise "yapıya mensup olabilecekler" arasında ismini saydığını savundu.
Tanık beyanlarının objektif delillerle desteklenmesi gerektiğini dile getiren Karadağ, hakkındaki beyanların suçlamaya dayanak teşkil edecek tanıklıklara dayanmadığını, subjektif, soyut ve yoruma dayalı değerlendirmeler olduğunu ileri sürdü.
Örgüt üyeliği için suç işleme kararlılığıyla örgüte bilerek ve isteyerek katılmak gerektiğini anlatan Karadağ, "Örgüte sıkı bir şekilde bağlı olsam, toplantılarına katılmam gerekmez miydi?" savunmasını yaptı.
Sanık Karadağ, örgüt tarafından Yargıtaya üye seçtirildiği suçlamasını reddederek, mesleki bilgisi, başarısı ve liyakati göz önünde bulundurularak Yargıtay üyesi seçildiğini savundu.
İsminin geçtiği ByLock yazışmalarında kendisine yönelik suç unsuru bulunmadığını ileri süren Karadağ, eşinin doktor olduğunun Yargıtaydaki herkes tarafından bilindiğini, yazışmalardan birinde de bir tedavi konusunda yardımcı olup olamayacağının kendisine sorulmasının istendiğini aktardı. Kendisine bu yönde bir talep gelmediğini savunan Karadağ, gelse dahi bunun bir suç olmayacağını söyledi.
Diğer yazışmada ise Bank Asya'ya para yatırılması konusunun konuşulduğunu anlatan Karadağ, bu yazışmanın da bilgisi dışında yapıldığını, üçüncü kişilerin yaptıkları yazışmaların kendisini bağlamayacağını ifade etti.
Örgüt üyesi olması halinde yazışmalarda kod ismiyle anılması gerektiğini savunan Karadağ, dijital deliller hukuka uygun yolla elde edilmişse bile ancak diğer delillere ulaşmada bir araç olarak kullanılabileceğini, tek başına güvenilir bir delil olamayacağını öne sürdü. Sanık Karadağ, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Daha sonra sanığa, yargının sivil imamı olduğu belirtilen Mehmet Baysal ile Yargıtay Üyesi Ali Akın arasındaki ByLock yazışması okundu.
Yazışmada Bank Asya'ya para yatırılmasından bahsedildiği, ardından Baysal'ın "Bilal Bey'in ne kadar parası var?" sorusuna Akın'ın "27 bin kadar." yanıtını verdiği belirtildi. Sanığa bu kişileri tanıyıp tanımadığı ve kimseye para verip vermediği soruldu.
Sanık Bilal Karadağ, Mehmet Baysal'ı tanımadığını, Ali Akın'ı Yargıtay Üyesi olması nedeniyle tanıdığını ancak kimseye böyle bir para vermediğini savundu.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren İbrahim Okur, Birol Erdem, Kerim Tosun ve İlhami Dal'ın tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 8 Mart 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ İBRAHİM KIR
20 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık İbrahim Kır hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Kır ile avukat ve yakınları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay Savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Kır'ın örgüt toplantılarına katıldığı, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu, örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, örgütün stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
Sanık Kır, savunmasında bu yapıya mensup bir kişiyi bile tanımadığını öne sürerek, "Terör örgütü üyeliği vatan hainliğidir. Bu bünyeden bir terör örgütü üyesi çıkmaz." dedi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hakkında soruşturma yapabilmesi için suçüstü halinin olması gerektiğini anlatan Kır, bizzat suç işlerken yakalanması gerektiğini, ancak evinde otururken gözaltına alındığını savundu. Kır, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının tüm işlemlerinin hukuka aykırı ve geçersiz olduğunu iddia etti.
Aleyhine verilen ifadelere değinen Kır, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem ve eski HSYK üyesi İbrahim Okur'un tamamen soyut ifadeler kullandıklarını ya da listelerden isim sayarken kendi adını da zikrettiklerini savundu.
Yargıtaya üye seçimi için bahsi geçen listelerden, pazarlıklardan ve toplantılardan haberinin olmadığını ileri süren Kır, "Bunlardan haberim olsa o seçimde Yargıtay üyeliği istemezdim." diye konuştu.
Eski Yargıtay Üyesi Ali Akın'ın ByLock yazışmalarında davalarla ilgili görüşüne başvurulması istenenler arasında kendisinin de yer aldığını belirten Kır, "Bunu görünce çok şaşırdım. Akın ile bir samimiyetimiz yok. Böyle bir taleple gelseydi kesinlikle kendisini terslerdim. Görüştüğü kişiye çevresinin geniş olduğunu göstermek için fazladan isimler saydığını düşünüyorum." savunmasını yaptı.
FETÖ'nün TSK'ya kurduğu ilk tertip olarak kabul edilen Şemdinli iddianamesini hazırlayan dönemin Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın, kendisi hakkındaki "Gülen cemaatinden olduğunu sonradan öğrendim. Soruşturma sırasında görüştüm, bana bir şey olmayacağını söyledi." şeklindeki ifadesini hatırlatan Kır, nasıl böyle kolayca suçlanabildiğini anlamadığını ifade etti.
Kır, Sarıkaya hakkında açılan soruşturmada, teftiş için görevlendirildiğini, yanına gittiğinde çok kötü durumda olduğunu gördüğünü ve moral vermek için "Üzülme bundan bir şey çıkmaz." dediğini ileri sürdü.
Hiçbir zaman kendisini bu yapının bir parçası olarak görmediğini savunan Kır, itirafçıların kendilerini kurtarmak için soyut ifadelerle suçlamalarda bulunduğunu, dosyasında bunlardan başka delil olmadığını iddia etti.
ByLock kullandığı suçlamasında ise dosyada kullanıcı adı ve mesaj içeriğine ilişkin tespit bulunmadığını aktaran Kır, bağlantı yapıldığını gösteren listenin güvensiz olduğunu ileri sürdü. Kır, "Kullanmadığım programı neden telefonuma yükleyeyim? Kullanmasını, kurmasını, indirmesini de bilmiyorum." dedi.
Sanık İbrahim Kır, tahliyesini ve beraatını talep etti.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren Ferhat Sarıkaya, Birol Erdem ve İbrahim Okur'un tanık olarak dinlenilmesi, duruşmanın 13 Mart 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ NECATİ MERAN
20 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi ve Hüseyin Kurtoğlu Davasını Onayan Yargıçlardan sanık Necati Meran hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Meran ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, sanığın, hakimlik mesleği sırasında örgüt içinde yer aldığı, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçildiği, örgütün gizli haberleşme programı ByLock kullandığı, kurgu olduğu anlaşılan "Hüseyin Kurtoğlu davasında" onama kararı verdiği, örgütten gelen talimatla Yargıçlar ve Savcılar Birliğine (YARSAV) üye olduğu, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu ve örgütün stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği belirtildi.
"FETÖ kumpas mağduru" olarak bilinen eski İstanbul İl Jandarma Alay Komutanı kurmay albay Hüseyin Kurtoğlu ile beş subayın, bir tutuklunun hürriyetini kısıtladıkları iddiasıyla mahkum edilmesine ilişkin yerel mahkeme kararını onayan Yargıtay üyeleri arasında bulunan Meran, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Meran, çeşitli illerdeki hakimlik görevinin ardından Yargıtay'da 13 yıl tetkik hakimliği yaptığını, 20 yıllık meslek hayatında birçok terfi ve teşekkür aldığını, ceza yargılamasına ilişkin 16 kitap yazdığını, çok sayıda makalesi bulunduğunu anlattı.
Yargıtayda çalışkan bir tetkik hakimi olarak bilindiğini, üye seçilmesinin örgüt talimatıyla gerçekleştiği iddiasını kabul edemeyeceğini söyleyen Meran, üyelik talebini iletmek için HSYK üyelerini ziyaret ettiğini belirtti.
YARSAV'a örgütün talimatıyla değil, eski YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan'ın isteğiyle üye olduğunu savunan Meran, Tarhan ile aynı dairede çalıştıklarını, onun başkan seçilmesinin ardından isteğiyle üye olduğunu, kendisine uymadığını anlayarak birkaç ay sonra da üyelikten ayrıldığını savundu.
Kurtoğlu davası
Sanık Meran, eski İstanbul İl Jandarma Alay Komutanı kurmay albay Hüseyin Kurtoğlu ile ilgili davayı Yargıtay 14. Ceza Dairesindeki müzakere sırasında öğrendiğini savunarak, dosyanın üç hafta boyunca görüşüldüğünü, mahkumiyet kararının oy çokluğuyla onandığını, karara ilişkin 7-8 sayfalık gerekçe yazdıklarını söyledi.
Yargıtayda dairelerin dosya üzerinden inceleme yaptığını, konuyla ilgili ilk derece mahkemesinde karar veren hakimlerin FETÖ soruşturması geçirdiğini bilmediklerini iddia eden Meran, verdikleri onama kararını "mükemmel bir karar" olduğunu düşündüğü için yazdığı bir kitabına örnek karar olarak koyduğunu da kaydetti. Meran, "Kararın hukuka aykırı, örgüt yönlendirmesiyle alındığını düşünsem, yayına vererek, hukuk dünyasında ulaştırmaya çalışmazdım." dedi.
Dosya incelenmesi aşamasında Hüseyin Kurtoğlu'nun savunmasını okuduğunu, savunmada yalnızca "eylemin görev suçu kapsamında olması nedeniyle soruşturma izni alınması için yargılamanın durdurulması"nın talep edildiğini belirten Meran, bu nedenle onama kararında, Kurtoğlu'nun eylemiyle ilgili neden soruşturma izni alınmaması gerektiği yönünde gerekçe yazdıklarını belirtti.
Sanık Necati Meran, müzakere sırasında, Kurtoğlu'nun, cenaze izninin kullandırılmaması şeklindeki eyleminin görev suçu kapsamında kalıp kalmadığını tartıştıklarını, 4'e karşı bir üyenin oy çokluğuyla mahkumiyet kararının onandığını hatırlattı.
Yargıtay'ın, kamu görevlilerinin görev suçu kapsamında kalmayan eylemleriyle ilgili soruşturma izni alınmasına gerek bulunmadığı yönündeki kararlarından örneklere de gerekçede yer verdiklerini kaydeden Meran, tartışmalar sırasında mahkeme kararıyla tutukluya yol hariç iki gün verilen cenaze izninin, 12 saat şeklinde kullandırılmasına ilişkin eylemi ele aldıklarını ileri sürdü.
Sanık Meran, "Kurtoğlu dosyasında talimat ya da emirle, kasten, bilerek hukuka aykırı davrandığıma ilişkin en ufak bir delil yoktur. Zanna dayalı iddialarda bulunulmuştur. Karar verirken tavsiye ve telkinlere kapalı kişiliğim herkes tarafından bilinir. Suçlamayı asla kabul etmiyorum." savunmasını yaptı.
"ByLock indirdim, kullanmadım"
Sanık Necati Meran, örgütün gizli haberleşme sistemi ByLock programını, banka, mail, alışveriş siteleri için güvenli şifreleme yöntemlerini araştırırken, bilmeden indirmiş olabileceğini ileri sürdü.
ByLock tespit tutanaklarında, 2014'te sisteme giriş yaptığının belirlendiğini, ancak herhangi bir yazışma veya mail tespit edilmediğini anlatan Meran, "Böyle bir program indirdim, ancak kullanmadım. Daire içinde arkadaşlara sordum. Aynı dairede çalıştığım Nazmi Dere, yardımcı olmuştu. Onu eklemiş olabilirim. ByLock'un gizli haberleşme için kullanıldığını bilmiyordum. Arama yapmadım. Katıldığım bir grup, kimseyle de yazışmam yoktur. Bana gönderilen bir mesaj ve mail de yoktur. Telefonumda 3 ay kalmış" iddiasında bulundu.
Necati Meran, eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK Üyeleri İbrahim Okur, Kerim Tosun, Mustafa Kemal Özçelik ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in, hakkında verdikleri beyanları da kabul etmedi.
Bu kişilerin, "cemaat listesinden seçildiğini biliyorum, düşünüyorum" şeklinde, görgüye dayalı, soyut ifadeler kullandıklarını öne süren Meran, ifadelerde kendisini suçlamaya yetecek somut eylemler bulunmadığını savundu. Sanık Meran, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek, tutukluluk halinin devamına karar verildi. Sanık hakkında ifade veren Ahmet Hamsici, İbrahim Okur, Birol Erdem, Kerim Tosun ve Mustafa Kemal Özçelik'in tanık olarak dinlenmesi kararlaştırılarak duruşma ertelendi.
Hüseyin Kurtoğlu davası
Babası öldüğü için Silivri Cezaevi'nde kendisine izin verilen tutukluya iznini kullandırmadıkları gerekçesiyle jandarma görevlileri hakkında 2011 yılında dava açılmıştı.
Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada, Kurmay Albay Hüseyin Kurtoğlu ile görevi sırasında birlikte çalıştığı beş personel, "kamu görevinin sağladığı nüfuzu kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan mahkum edilmiş, temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 14. Ceza Dairesi de kararı onamıştı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından eski yüksek yargı mensupları hakkında hazırlanan fezlekelerde, FETÖ'nün kumpas davalarından sayılan Hüseyin Kurtoğlu davasında, örgüt mensuplarının, Kurtoğlu'nun terfisine engel olarak, örgüt mensubu olan eski tuğgeneral Hamza Celepoğlu'nun generalliğe terfi etmesi için suç uydurup, Kurtoğlu hakkında mahkumiyet kararı verilmesini sağladıkları tespiti yapılmıştı.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ ERAY GÜRTEKİN
21 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık Eray Gürtekin, hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, sanık Gürtekin ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay Savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, Gürtekin'in, örgütün yaptığı toplantılara katıldığı, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçilenler arasında bulunduğu belirtildi.
Örgütün eğitim biriminin, sanığın kızının eğitimiyle ilgilendiğine ilişkin "ByLock" yazışmaları tespit edildiğine yer verilen iddianamede, sanığın örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu, örgütün stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği kaydedildi.
Savunma için söz verilen Eray Gürtekin, heyetin huzuruna böyle bir suçlamayla çıktığı için ne diyeceğini bilemediğini, hakim olması nedeniyle aldığı silahı bir kez bile ateşlemeden teslim etmesine karşın bugün silahlı terör örgütü üyeliğinden yargılandığını aktardı.
Usul itirazlarını dile getiren Gürtekin, kimsenin kanunen tabi olduğu mahkeme dışında bir merci önüne çıkarılamayacağını, bu nedenle Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesinde ya da Yargıtay Ceza Genel Kurulunda yargılanması gerektiğini savundu.
Olay tarihinde yetkili mahkemenin tabii mahkeme olduğunu anlatan Gürtekin, olaydan sonra bunun değişmesinin tabii hakimlik ilkesine aykırı olacağı savunmasını yaptı.
Gürtekin "Trafik suçu dahi işlememiş birinin terör örgütü üyesi olması, aklın alacağı bir iş değil." dedi.
Yargıtay'da görev yaptığı dönemde imza attığı kararların ortada olduğunu, asla talimatla karar vermediğini savunan Gürtekin, meslek hayatında da özel hayatında da hukuka aykırı iş yapmadığını öne sürdü.
Kimseden hukuka aykırı emir ve talimat almadığını da ileri süren Gürtekin, "Asla ev toplantılarına katılmadım. HSYK seçiminde kimse için çalışmadım. Yargıtaya cemaat tarafından seçilmedim. ByLock kullanmadım. ByLock'u kim icat ettiyse ona da bir lafım var ama burada uygun düşmez." ifadelerini kullandı.
Örgütün eğitim biriminin, kızının eğitimiyle ilgilendiği yönündeki suçlamayı da reddeden Gürtekin, kızının üniversitede okuduğunu, Konya Selçuk Üniversitesi'ni kazandığında kısa süre bir başka üyenin kızının yanında kaldığını, ev bulur bulmaz onun yanından ayrıldığını savundu.
Anlattığı üyenin FETÖ ile bağlantısı olduğunu bilip bilmediği sorulan Gürtekin, bu konuda bir bilgisinin bulunmadığını öne sürdü.
İş yerinde yapılan aramada Zaman gazetesine ait kupürler ile bin liralık havale dekontu bulunduğu belirtilerek, bu havalenin ne için yapıldığı ve himmet olup olmadığı sorulan Gürtekin, Malatya'dan bir otomobil satın aldığını, üzerindeki haczin kaldırılması için ödeme yaptığını, bu dekontun o ödemeye ait olabileceğini, kimseye himmet vermediğini belirtti.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre sanığın tahliye talepleri reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi. Sanık hakkında ifade veren eski HSYK üyesi İbrahim Okur ile eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 15 Mart 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
Zirve Yayınevi saldırısı Ergenekon ile ilişkilendirilmek istenmişti
Malatya'da 18 Nisan 2007'de Zirve Yayınevi'nde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel öldürülmüştü. Zirve Yayınevi cinayeti davasını Ergenekon davası ile ilişkilendirmek amacıyla soruşturma açıldığı, açık ve gizli tanıklar üretilerek yasa dışı vaatlerle temin edilen tanıklardan alınan ifadeler ve soruşturma evrakının, Zirve Yayınevi cinayeti dosyasına konulduğu iddia edilmişti.
Sanık Gürtekin, Zirve Yayınevi cinayetlerine ilişkin davaya bakan mahkemenin başkanıyken Yargıtaya üye seçilmişti.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ ESABİL SAYLAK
21 Aralık'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski Yargıtay üyesi sanık Esabil Saylak hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Saylak ile avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, Yargıtay savcısı, sanık hakkındaki iddianamenin özetini okudu.
İddianamede, sanığın, FETÖ'nün HSYK'da etkin olduğu dönemde örgütün talimatıyla Yargıtay üyeliğine seçildiği, örgütün gizli toplantılarına katıldığı, örgütün gizli haberleşme programı ByLock yazışmalarında adının geçtiği, "Hüseyin Kurtoğlu davası"nda onama kararı verdiği, böylelikle örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu ve örgütün stratejisi doğrultusunda sıkı bir disiplinle hareket ettiği kaydedildi.
Hakkındaki suçlamaları reddeden Saylak, örgütün gizli haberleşme programı ByLock'u kullanmadığını, Bank Asya'da hesabı bulunmadığını, örgütün gizli toplantılarına katılmadığını, yapının evinde, yurtlarında kalmadığını iddia etti.
Örgütün talimatıyla Yargıtay Üyesi seçildiği iddiasını kabul etmeyen Saylak, üyelik koşullarını taşıdığı için seçildiğini, Kurul üyelerinin tamamına yakının oyunu aldığını ileri sürdü. Saylak, "Seçilmemde çalışkanlığım etkili olmuştur. Hatay'da görev yapmam nedeniyle dönemin Adalet Bakanının desteği ve etkisiyle seçildiğimi biliyorum." diye konuştu. Saylak, eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur'un ifadesinde, "Saylak'ı çalışkanlığı nedeniyle seçtik." dediğini de ileri sürdü.
Örgüt mensuplarının kullandığı ByLock yazışmalarında adından bahsedildiğini belirten Saylak, "Sırf ismi geçti diye bir kişi suçlanamaz. Zaten konuşma içeriklerinde de suç unsuru yok." savunmasını yaptı.
"FETÖ kumpas mağduru" olarak bilinen eski İstanbul İl Jandarma Alay Komutanı kurmay albay Hüseyin Kurtoğlu ile 5 subayın, bir tutuklunun hürriyetini kısıtladıkları iddiasıyla mahkum edilmesine ilişkin yerel mahkeme kararını onayan Yargıtay 14. Ceza Dairesi üyeleri arasında bulunan Saylak, "Dosyada suç unsurları oluşmuştur. Verdiğim oy, hukuka, yürürlükteki mevzuata uygundur. Yargısal takdir hakkım kapsamında verilmiş bir karardır, dava konusu yapılamaz." iddiasında bulundu.
İstanbul'da babası vefat eden bir tutukluya, mahkeme kararıyla verilen cenaze izninin kolluk tarafından kullandırılmaması üzerine verilen yerel mahkeme mahkumiyet kararının temyizini incelediklerini söyleyen Saylak, davanın sanığı Hüseyin Kurtoğlu'nu tanımadığını savundu.
Tutukluların cenazeye katılmasına ilişkin o dönem yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre karar verdiğini ileri süren Saylak, "O dönemde kamuoyunda geniş yer tutan bir tutuklu, yakınının cenazesine katılamamıştı. Toplumda bu nedenle bir duyarlılık oluşmuştu. O zaman Başbakan bu konuda yasal düzenleme talimatı vermiş böylelikle tutuklulara da ilk kez cenazeye katılma hakkı tanınmıştı." dedi.
Esabil Saylak, bu yeni düzenleme sonrasında baktıkları davaya konu olayın yaşandığını, somut olayda bu düzenlemenin geçerli olduğunu savunarak, şunları söyledi:
"Düzenlemeye göre, tutukluya tanınan hak kullandırılmamış ve suç oluşmuştu. Hakimlerin kanunları uygulamaktan başka şansı yoktur. Tutukluya tanınan bu hak, somut olayda kolluk kuvvetlerince elinden alınmıştır. Dosya temyiz üzerine önümüze gelince yürürlükte mevzuat hükümlerine göre, takdir hakkımı kullanarak oyumu verdim. Somut olayda suçun unsurları gerçekleşmişti, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu işlenmişti. Tutukluya mahkeme kararıyla verilen hakkı elinden alınmıştı. Tüm bunlar ortada iken kurgu ile hukuka aykırı karar verdiğim iddiası haksızlıktır."
"Cenaze izni kullandırılmayan tutuklunun şikayeti olmadığı halde davanın açıldığı" iddiasını da yanıtlayan Saylak, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunda kişinin şikayetinin aranmayacağını, suçun şikayete bağlı suçlardan olmadığını belirtti.
Saylak, "Kurtoğlu'nun 2012'deki terfisine engel olunduğu iddiası"nın da gerçeği yansıtmadığını öne sürerek, "Şahsı tanımam, ne zaman terfi edeceğini de bilmem. Akıl mantık dışı değerlendirmelerle suçlandım." savunmasını yaptı.
Hakkındaki tanık ifadelerinin de zanna, varsayıma dayanan, soyut beyanlardan oluştuğunu, delil olarak değerlendirilemeyeceğini ileri süren Saylak, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Buna göre, sanığın tahliye talepleri reddedilerek tutukluluk halinin devamına karar verildi.
Sanık hakkında ifade veren eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Mustafa Kemal Özçelik, eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem, eski savcı Bayram Bozkurt ve eski Yargıtay Üyesi İlhami Dal'ın tanık olarak dinlenmesi, duruşmanın 15 Mart 2018'e bırakılması kararlaştırıldı.
Hüseyin Kurtoğlu davası
Babası öldüğü için Silivri Cezaevi'nde kendisine izin verilen tutukluya iznini kullandırmadıkları gerekçesiyle jandarma görevlileri hakkında 2011 yılında dava açıldı.
Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada, Kurmay Albay Hüseyin Kurtoğlu ile görevi sırasında birlikte çalıştığı beş personel, "kamu görevinin sağladığı nüfuzu kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçundan mahkum edildi. Temyiz edilmesi üzerine dosyayı görüşen Yargıtay 14. Ceza Dairesi, kararı onadı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının karar düzeltme istemi üzerine dosyayı yeniden görüşen ve farklı heyetle toplanan Yargıtay 14. Ceza Dairesi, bu kez kararı bozdu.
Yargılama sürecinin ardından, kararın onanması yönünde alınan kararda imzası bulunan Yargıtay 14. Ceza Dairesi'nin üyeleri Necati Meran, Kenan Karabeyeser, Mehmet Ali Demirezici ve Esabil Saylak hakkında suç duyurusunda bulunulmuş, üyelerle ilgili iddialar, 2016 yılının Nisan ayında Yargıtay Başkanlık Kurulunda incelemeye alınmıştı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından eski yüksek yargı mensupları hakkında hazırlanan fezlekelerde, FETÖ'nün kumpas davalarından sayılan Hüseyin Kurtoğlu davasında, örgüt mensuplarının, Kurtoğlu'nun terfisine engel olarak, örgüt mensubu olan eski tuğgeneral Hamza Celepoğlu'nun generalliğe terfi etmesi için suç uydurup, Kurtoğlu hakkında mahkumiyet kararı verilmesini sağladıkları tespiti yapılmıştı.
ESKİ HSYK BAŞMÜFETTİŞİ ANKARA'DA MAHKEMEYE ÇIKTI
Öte yandan bir başka dava Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Eski HSYK başmüfettişi Arif Kavasoğlu, "Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliği" iddiasıyla açılan davada tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol şartıyla tahliye edildi.
22 Aralık'ta Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanık Kavasoğlu ile avukatı katıldı.
Terör örgütü üyeliği iddiasını reddeden Kavasoğlu, suç işlemediğini, bu nedenle etkin pişmanlıktan yararlanmayı istemediğini söyledi.
İstanbul'daki soruşturmada itirafçı olan Macit Gürsoy ile Turan Turunç'un aleyhindeki beyanlarını kabul etmeyen Kavasoğlu, kendisine iftira atıldığını öne sürdü.
ByLock kullanmadığını belirten Kavasoğlu, kızını kalp rahatsızlığı nedeniyle örgüte bağlı okula göndermek zorunda kaldığını savundu.
Arif Kavasoğlu, eski TRT yöneticisi Ahmet Koyuncu ile darbe girişiminin ardından yaptığı telefon görüşmelerinin sorulması üzerine, üniversiteden okul arkadaşı olan Koyuncu ile zaman zaman görüştüklerini, darbe girişiminin ardından yaptıkları görüşmelerde de suç unsuru bulunmadığını iddia etti.
Sanığın avukatı da müvekkili hakkında tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Beyanların ardından mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, sanık hakkındaki delillerin toplandığını belirterek, tutuklu kaldığı süre de göz önüne alınarak Kavasoğlu'nun adli kontrol şartıyla tahliyesini talep etti.
Müzakerenin ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanık Kavasoğlu'nu tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol şartıyla tahliye etti.
Paralel yapı-Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK üyelerine açılan davalar
Paralel yapı-08 Ekim (2017) 'Ankara 77 sanık Yüksek Yargı Yapılanması' soruşturması/fezlekesi (Yargıtay)
(24 Aralık 2017, 16:38)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: