İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) yayın organı olduğu gerekçesiyle kayyuma devredildikten sonra kapatılan Zaman gazetesinin eski yönetici ve yazarlarına yönelik yürütülen soruşturma sonucunda haklarında dava açılan, Mümtaz'er Türköne, Ali Bulaç ve Şahin Alpay'ın da aralarında bulunduğu 21'i tutuklu 31 sanığın yargılandığı davada, tutuklu sanıklar Hüseyin Belli, İsmail Küçük ve Onur Kutlu'nun tahliyesine karar verildi. Duruşmada tutuklu sanık Ahmet Turan Alkan diğer sanıkların pişmanlık belirtmesine 'Buradakiler, 'ben aslında yazmayacaktım ama önünden geçerken yazar gibi göründüm' manasında ifadeler veriyor' diyerek tepki gösterdi. Alkan, davanın siyasi olduğunu iddia etti ve 'Dengeler değiştiği anda biz serbest kalacağız' dedi.
09.12.2017 15:13 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) yayın organı olduğu gerekçesiyle kayyuma devredildikten sonra kapatılan Zaman gazetesinin eski yönetici ve yazarlarına yönelik yürütülen soruşturma sonucunda Mümtaz'er Türköne, Ali Bulaç ve Şahin Alpay'ın da aralarında bulunduğu 21'i tutuklu 31 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
8 Aralık'ta İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmaya, 22'si tutuklu 28 sanık ile taraf avukatları ve izleyiciler katıldı. Tutuksuz sanıklar Lalezer Sarıibrahimoğlu ile İhsan Dağı da Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı.
Tutuksuz sanıkların savunmalarının ardından avukatlarının talepleri alındı. Mahkeme heyeti, tutuklu sanıklara söz hakkı verdi.
ALİ BULAÇ
Tutuklu sanıklardan Ali Bulaç, iddianamede yazdığı altı köşe yazısının sadece başlıklarının zikredilerek atıfta bulunulduğunu ileri sürdü.
Yazılar okunduğu takdirde herhangi bir suç unsuruna rastlanılmayacağını öne süren Bulaç, 'Darbelere yazar hayatım boyunca hep karşı durdum. Darbe zorbalıktır. İslam zorbalığa karşı yegane dindir. Darbeden üç ay önce 'darbeye davetiye çıkarmak alçaklıktır' diye yazdım.' ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı, AK Parti'yi ve herhangi bir şahsı yolsuzluk yapmakla suçlamadığını, Erdoğan'ın yolsuzluğa karışabileceğini aklının ucundan geçmeyeceğine yönelik yazılar yazdığını kaydeden Bulaç, 'Halkbank'a yapılan operasyonu yanlış ve haksız buldum. 'İran'la ambargoya rağmen ticaret yapabilir' dedim.' diye konuştu.
Gülen'in kendisi hakkında, 'sabetayist' ve 'örgüt içerisine sızmış ajan' suçlamasında bulunduğunu iddia eden Bulaç, Gülen'in kendisi hakkında bu ifadeleri kullanan birini örgütüne üye yapmasının mantığa aykırı olduğunu öne sürdü.
Bulaç şunları söyledi:
'Örgütün lideri bana 'Sebateyist' dedi. Bana 'Bulaç mıdır bulamaç mıdır' diyen örgüt lideri beni örgütüne üye yapar mı? Benim Zaman gazetesinde yazı yazmam iddianamede suç olarak gösteriliyor, başka kanıt yok. İddianamede atıfta bulunulan yazıların tümünün üzerinden yıllar geçmiş durumda. Kanuna göre yazılarda hukukî zaman aşımı 4 ay. 17 aylık tutukluyum, yarın 500. güne gireceğim. Kaçmadım, bundan sonra da kaçmaya niyetim yok. Beraatimi, tahliyemi talep derim.'
AHMET TURAN ALKAN: DENGELER DEĞİŞTİĞİ AN BİZ SERBEST KALACAĞIZ
Tutuklu sanık Ahmet Turan Alkan da davanın kendisine göre siyasi bir dava olduğunu ileri sürdü.
Alkan, 500 gündür cezaevinde olduğunu belirterek, '20 yıl Zaman gazetesine yazılar yazdım. Buradakiler, 'ben aslında yazmayacaktım ama önünden geçerken yazar gibi göründüm' manasında ifadeler veriyor. Ben bu gazetede, 20 sene yazı yazdım. Zaman gazetesi yazarıyım. Kayyum gelene kadar yazdım. Kimseye angajmanım yoktur, ne Erdoğan'a ne Gülen'e.' ifadelerini kullandı.
Alkan şunları söyledi:
'Bir insanın ömründen cebren gaspedilen 500 gün asla hafife alınamaz. Bu dava bir intikam hırsının, bir siyasi hıncın eseri. Biz bu hırs ve hıncın saikiyle sanık olarak ifade veriyoruz. Bu kadar hafif ve ciddiye alınamayacak ithamlarla sıradan bir insanın hayatından 500 gün çalmak bu kadar kolay mı? Cevap veriyorum; evet, hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nde bu iş bu kadar kolay. Benim hayatımla, şerefimle, meslekî onurumla oynamak bu kadar ucuz mu? Evet, burada öyle.
Her çıkan 'Ben aslında gazeteye yazı yazmayacaktım, önünden geçerken herhalde yazar gibi göründüm' gibi ifadeler veriyor. Ben 20 yıldır yazdım. Zaman gazetesinin yazarıyım. Kayyum gelinceye kadar da yazdım. İnandığım şeyleri yazdım. Ne Erdoğan'a ne Gülen'e angajmanım yoktur. Bununla onur duyuyorum.
Bu tavrım benim evlatlarıma torunlarıma bırakacağım en manidar mirastır çünkü hapisten sağ çıkıp çıkmayacağımı bilmiyorum. Belki malumatınız yok, bize 500 gündür ağır tecrit uygulanıyor. Bize vatan haini muamelesi yapılıyor, bu resmî bir tutum. Şunu yapmamı istiyor; içerde akıl sağlığımı kaybedeyim. Benim kafayı oynatmamı bekleyen devletime dargınım, küskünüm.
En iyi örnek biziz, Zaman gazetesi yazarları sahipsiz. Kimse bize sahip çıkamıyor, öyle bir damga yedik ki FETÖ'cü diye. Diyorlar ki AİHM bilmem ne kadar tazminat verecekmiş. Ne yapayım ben tazminatı? Bir hafta öncesine kadar uğruna nota verilecek derecede makbul olan Reza kadar hukukum yokmuş devletin nazarında.
Bu zorlama dosyanın ömrü bizi buraya tıkan iradenin ikbaline bağlı. Dengeler değiştiği anda biz serbest kalacağız. Çünkü zaten suçlu değiliz. Biz şu anda konu mankeniyiz. Bunu kimse doğru dürüst ifade etmiyor, arkadaşlarıma biraz da bu yüzden öfkeliyim. Sizden merhamet beklemiyorum. Sadece somut kanunları hayata geçirebilirseniz başka ihsan istemem. Sanki bu salonun üstünde büyük ağabeyin tehditkar bakışları geziniyor. Bir gazeteci büyüğümüzün sözleriyle bitirmek istiyorum: 'Öyle mahkemeler vardır ki orada sanık mahallinde oturmak yargıç sırasında oturmaktan daha evladır.'
ŞAHİN ALPAY
Tutuklu sanıklardan Şahin Alpay da darbelere karşı olduğunu, çözümleri her zaman meclisten beklediğini ve Türkiye Cumhuriyeti'nin sadık bir yurttaşı olduğunu savundu. Alpay, sağlık sorunları yaşadığını öne sürerek beraatini talep etti.
Alpay şunları söyledi:
'Fetullah Gülen hareketinin suç örgütü olduğuna dair bir yargı kararı olsaydı bir gün bile Zaman'da yazmayı sürdürmezdim. 15 Temmuz darbe girişimini lanetliyorum. Bu nedenle de Zaman'da yazmış olmaktan pişmanlık duyuyorum. Gülen hareketinin karanlık ve gizli bir yüzü olduğunu göremediğim için yanılgıya düştüm, bunu itiraf ediyorum. Ben terörist değilim. Hayatım boyunca şiddetin ve terörizmin karşısında durdum. Birçok kronik hastalığım var. Bunların bir kısmı kanser riski taşıyor. Kardiyoloji uzmanınca anjiyo olmam gerektiği söylendi. İşitme kaybımın yüzde 30'dan yüzde 50'ye çıktığı tespit edildi. Birçok kronik hastalığım olduğu gibi kalp sağlığımın da kötüye gittiği anlaşılıyor. 16 aydır özgürlüğümden yoksunum. Tutukluluğum cezaya dönüştü. Bu haksızlığa son vererek giderek azalmakta olan yıllarımı eşim, torunlarım ve çocuklarımla geçirmemi mümkün kılmanızı diliyorum.'
NURİYE URAL (AKMAN)
Duruşmada savunmasını yapan tutuksuz sanık Nuriye Ural, yıllarca Nuriye Akman olarak çeşitli gazetelerde röportajlar yaptığını belirterek, 'Terör örgütü üyeliği ve darbecilik suçlamasını kesinlikle reddediyorum' dedi.
2002 yılında Dinç Bilgin'in tutuklanması ile Sabah Gazetesi'nde maaşların düzenli ödenmemeye başladığını, bu nedenle tazminatını sonradan mahkeme kararı ile alarak Sabah'tan ayrıldığını söyleyen Nuriye Ural, 'Bekar ve bir evlat anası olarak hayatımı sürdürebilmek için iş ararken Zaman'dan gelen teklifi kabul ettim. Mesleki değerlerimle bağdaşmayan hiçbir işe imza atmadım' ifadesini kullandı.
5 yıl sonra merkez medyaya dönüş kararı aldığını ancak nitelikleri bilinmesine rağmen teklif almadığını söyleyen Nuriye Ural, 'Zaman'da kalmaktan başka çarem yoktu. Kayyım atandıktan sonra yazmaya devam etmek istedim. İki yazımdan sonra kayyım devam etmemi istemedi ve tazminatsız kapı önüne konuldum. Hiçbir yayın kuruluşu bana sahip çıkmadı. Darbe girişiminin ardından tamamen işsiz kaldım. Mal varlıklarıma el konuldu. Bu karar mahkemeniz tarafından iptal edilmesine rağmen el koyma fiilen halen sürmektedir' dedi.
24 Aralık 2013 tarihinde yazdığı, 'Yolsuzluklar nasıl ödenir' başlıklı yazısı nedeni ile burada olduğunu söyleyen Nuriye Ural, 'Bu yazı 17 Aralık'tan sonra, 25 Aralık'tan önce yazıldı. Adres göstermeden, itham etmeden, sadece ahlaki değerleri ortaya koyarım. Kim üzerine alınacaksa alınsın. Hiçbir zaman algı numaraları çekmeye ihtiyacım olmadı, çizgim çalıştığım mecraya göre değişmedi. Bu yazımın altına herkesin imzasını atacağına inanıyorum, yeter ki Zaman Gazetesi dışında başka bir gazetede yayınlanmış olsaydı. Fikirlerin doğruluğu ülkemizde ne yazık ki okurla buluştuğu mecraya göre değerlendiriliyor. Bu korkunç bir hata. Ben hiçbir çobanın koyunu, hiçbir kralın soytarısı, hiçbir komutanın askeri olmadım' dedi.
'Fetullah Gülen'i hiçbir zaman hayatıma yön verebilecek bir lider olarak gibi görmedim' diyen Nuriye Ural, 'Evet, 20 yıl önce kendisi ile ilk röportajı yapan gazeteci benim. O zaman Sabah Gazetesi'nde çalışıyordum. Gülen ile ikinci röportajım Zaman Gazetesi için oldu. Daha sonra Zaman Gazetesi bu röportajı kendi yayınlarından çıkan bir kitap haline getirdi. Sabah için yaptığım eski röportaj bu kitaba konmadı. Röportajın kitap formatına dönüştürülmesinde benim hiçbir tasarrufum olmadığı gibi, ekstradan bir çalışma da yapmadım. Bırakınız terör örgütü üyesi olmayı, mesleki örgütlere bile kayıt yaptırmamış bir insan var karşınızda. Telefonumda ByLock yok. Cemaatin okullarında okumadım. Gazetenin dışında FETÖ'nün hiçbir kurumunda çalışmadım. Himmet almadım, vermedim. Hiçbir kuruma bağış yapmadım. Editörlerimin ve bir kaç yazarın dışında kimseyi tanımam. Bu davanın hakkaniyetle sonuçlanacağına inanıyor, beraatimi talep ediyorum' şeklinde konuştu.
LALE SARIİBRAHİMOĞLU
Tutuksuz sanıklar Lale Sarıibrahimoğlu ve İhsan Dağı Ankara'dan SEGBİS sistemi ile katılarak savunma yaptılar.
Savcının tek bir delil sunmadan toptancı bir bakış açısıyla kendisine yüklediği suçlara yanıt vereceğini söyleyen Lale Sarıibrahimoğlu, 'İddianame ve eklerinde tek bir delil olmadan bana ceza davası açılmasını dikkatinize sunuyorum. Bu ağır suçlamaları içeren iddianamenin somut delillere yer sunması gerekir. Beni darbe ile ilişkilendirmiş, silahlı terör örgütü ile ilişkilendirmiştir. Bu şok edici suçlamalara tek bir somut delil sunamamıştır'
'Neyle suçlandığımı bilmediğim için nasıl bir savunma hazırlayacağımı düşünüp durdum' diyerek savunmasını sürdüren Sarıibrahimoğlu, 'Çalışmadığım zamana ait bir cümleyi iddianameye koymuş, ben o tarihte Zaman Gazetesi'nde çalışmıyordum. Bana darbe çağrısı suçu da yöneltiliyor. Toptancı bir bakışla sanıkların darbe çağrısı yapmaktan çekinmediği belirtiliyor. Beni tanıyan herkes bilir ki; darbe karşıtı, demokrat, liberal bir gazeteciyim. Darbe karşıtı faaliyetlere bulundum, raporlar hazırladım. Bugün huzurunuzda oluşumun nedeni, kariyerim boyunca darbeci kişilerle ters düşmemdir. Silahlı kuvvetlerin demokratik denetimini savunurken bazı askerlerin düşmanlığını kazandım, askerin sürekli baskısı altında kaldım, asker tarafından andıçlandım ama yine de doğru bildiğim yoldan şaşmadım' dedi.
FETÖ/ PDY'nin hiyerarşik yapısından yer almam, demokratik çizgisi nedeniyle mümkün olmadığını söyleyen Sarıibrahimoğlu, 'Bu hiyerarşik yapıya dahil olup talimat aldığıma yönelik tek bir delil yok. Bu sonuca nasıl varıldığını bilmiyorum. Sayın savcının bu iddiasını ispatlamasını bekliyorum. Hiyerarşik yapıda yer aldığım iddiası mantık dışı bir iddiadır. Ben Twetter'da darbeyi övmedim. Sayın savcı bunu kanıtlayacak tek bir tweet örneği göstermemiş. Seçimle işbaşına gelenlerin seçimle gitmesini savunan bir kişiyim. Basın kartımın iadesini ve beraatimi istiyorum' dedi.
İHSAN DAĞI
Zaman Gazetesi'nde köşe yazıları yazdığı için suçlandığını söyleyen tutuksuz sanık İhsan Dağı, 17/25 Aralık'tan sonra yazmayı bıraktığını belirterek, 'FETÖ'nün propaganda makinesine dönüştüğünü gördükten sonra bıraktım. Ben ayrıldıktan 2 yıl sonra Zaman'a kayyım atandı' dedi.
Hakkında somut bir suçlama bulunmadığını söyleyen Dağı, beraatini ve iddianame nedeniyle zedelenen itibarının iadesini istedi.
ORHAN KEMAL CENGİZ
Savunması alınan Orhan Kemal Cengiz, Ankara Barosu'na kayıtlı Avukat olduğunu belirterek, 'İddianamenin kendisi benim neden burada olduğumu anlatmıyor. Anladığım kadarıyla anlatmaya çalışacağım. Londra'ya giderken havalimanında gözaltına alındım. Zaman Gazetesi'ne kayyım atanmıştı, buna ilişkin Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruyu avukat olarak ben yapmıştım. Ben avukatlık mesleğimi icra ettiğim için burada bulunduğumu düşünüyorum' dedi.
LALE KEMAL
Lale Kemal savunmasını SEGBİS'le Ankara'dan yaptı. Kemal şunları söyledi:
'İddianamede hakkımda tek bir delil olmamasına rağmen 3 müebbetle yargılanmam talep ediliyor. Bugün huzurunuzda oluşumun nedeni kariyerim boyunca darbecilik hevesi olanlara ters düşmemdir. Herhangi bir hiyerarşik yapıda yer aldığım iddiası inanılmaz bir suçlamadır, anlaşılması mümkün değildir. Zaman'ın bir terör örgütü oluşumu içinde olduğunu bilseydim zaten çalışmazdım. Ama bu illegal oluşumu devlet görememiş, ben nasıl görebilirdim?'
MUSTAFA ÜNAL
Duruşmada savunma yapan Mustafa Ünal ise şunları dile getirdi:
'Sorgusuz sualsiz hapse atıldım. 500 gündür tutukluyum. Neden tutukluyum bilmiyorum. Ben terörist değilim. Hayatta şiddetle işim olmadı. Ben darbeci değilim. Binlerce yazı yazdım. Darbenin lehinde bir kelime etmedim. Ben örgüt üyesi değilim. Aksini iddia ediyorsanız kanıtlamalısınız.'
Duruşma, avukatların talepleri ile devam etti.
Ardından ara karar açıklandı.
Mahkeme heyeti, suç vasfının değişme ihtimali, tutuksuz yargılanmanın ana kaide oluşu, tutukluluktan beklenen faydanın sağlanmış olmasını dikkate alarak tutuklu sanıklar Hüseyin Belli, İsmail Küçük ve Onur Kutlu'nun yurt dışına çıkış yasağı konularak tahliyesine karar verdi. Diğer tutuklu sanıkların ise bu hallerinin devamına hükmedildi.
Duruşma, eksiklerin giderilmesi için 5 Nisan'a ertelendi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından İsmet Bozkurt tarafından hazırlanan iddianamede, Mümtazer Türköne, Şahin Alpay, Ali Bulaç, Ahmet Metin Sekizkardeş, Ahmet Turan Alkan, Alaattin Güner, Cuma Kaya, Faruk Akkan, Hakan Taşdelen, Hüseyin Belli, Hüseyin Turan, İbrahim Karayeğen, İsmail Küçük, Mehmet Özdemir, Murat Avcıoğlu, Mustafa Ünal, Onur Kutlu, Sedat Yetişkin, Şeref Yılmaz, Yüksel Durgut ve Zafer Özsoy tutuklu sanık, Ahmet İrem, Ali Hüseyinçelebi, Süleyman Sargın, Osman Nuri Arslan, Osman Nuri Öztürk, Lalezer Sarıibrahimoğlu, Nuriye Ural ve Orhan Kemal Cengiz ise tutuksuz sanık olarak yer alıyor.
İddianamede, hakkında yakalama kararı bulunan İhsan Duran Dağı ise 'firari' olarak belirtiliyor.
Kapatılan Zaman gazetesinin eski yöneticilerinden Adil Gülçek ise yakalandıktan sonra sevk edildiği hakimlikçe tutuklanmış, Gülçek hakkındaki dosya bu davayla birleştirilmişti.
İddianamede, sanıklar hakkında 'anayasal düzeni, TBMM ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etme' suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet, 'silahlı terör örgütüne üye olma' suçundan da ayrı ayrı 7,5 yıldan onbeşer yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
17-25 Aralık darbe teşebbüsünde Zaman gazetesi
İddianamede, 2013 yılı Nisan ortalarından itibaren FETÖ/PDY'nin medyada görevli üyelerinin bilinçli ve sistemli şekilde 17-25 Aralık 2013'te sözde 'yolsuzluk' adı altında gündeme getirilecek iddiaların bir kısmını sosyal medyada şifreli ve imalı bir biçimde işlemeye başladığı, Mehmet Baransu, Emre Uslu, 'Şefkat Tepe' adlı dizi, Abdülhamit Bilici, Bülent Korucu, Zaman Gazetesi Washington Temsilcisi Ali Aslan'dan verilen örneklerle anlatılıyor.
Zaman gazetesinde köşe ve haber yazarlarının da 17-25 Aralık sürecinde olaya müdahil olarak algı mühendisliğine katkıda bulunduğu da iddianamede yer alıyor.
FETÖ, görüşlerine karşı olduğu gazetelerle dirsek temasında bulundu
Örgüt medyasının, yıllardır sözde yayın politikalarına, ideoloji ve görüşlerine karşı olduğu Cumhuriyet, Radikal ve Aydınlık gazeteleri dahil olmak üzere diğer medya kuruluşlarıyla dirsek temasına geçtiğinin anlaşıldığı belirtilen iddianamede, 7 Aralık 2013'te gerçekleştirilecek kumpas ve komplolarla başlatılacak operasyonlara dair sinyallerin Can Dündar'ın 3 Aralık 2013'te Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde sarf ettiği sözlerin dirsek temasını tartışmaya yer bırakmayacak şekilde kanıtladığı vurgulanıyor.
İddianamede, 'FETÖ/PDY'nin bundan sonra gerçekleştireceği yasa dışı operasyonlar dikkate alındığında, bu ifadelerin tahmin ya da öngörü şeklinde kabul edilmesinin imkansız olduğunu normal zekaya sahip bir insan rahatlıkla değerlendirebilir.' değerlendirmesine yer veriliyor.
FETÖ/PDY üyelerinin, sözde Selam Tevhid-Kudüs Ordusu soruşturmaları kapsamında yaptığı usulsüzlüklerin basın tarafından gündeme getirilmesi üzerine Zaman gazetesinin harekete geçtiği belirtilen iddianamede, 25 Şubat 2014'te 'Bu andıcın hesabı sorulsun', 'Hoca Efendinin Avukatı Albayrak: Bunlar kara propaganda metodu', 'Suçlanan Savcı Çimen, bu şerefsizliktir' başlıklı haberlerin içeriklerinde, örgüt liderinin söylemlerini sütunlarına taşıdığı, kamuoyunda Gülen ve örgütü aleyhine ortaya çıkan tepkileri hafifletmeyi amaçladığı ve iddiaları savunan bir müdafi rolü oynadığı anlatılıyor.
Paralel yapı-11 Nisan (2017) 'İstanbul 31 sanık Medya yapılanması/Zaman yazarları/Darbeye destek' davası
(09 Aralık 2017, 15:13)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: