Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Kara Harp Okulu nda (KHO) yaşanan eylemlere ilişkin 75'i tutuklu 239 sanığın yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
19.11.2017 16:18 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Kara Harp Okulu'nda (KHO) yaşanan eylemlere ilişkin 75'i tutuklu 239 sanığın yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
13.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, dönemin KHO Komutanı Tümgeneral İzzet Çetingöz'ü derdest eden eski 2'nci Tabur Komutanı eski kurmay binbaşı Hasan Hüseyin Eçik hakim karşısına çıktı.
HASAN HÜSEYİN EÇİK
Darbe girişiminden 4 gün önce birliğine katıldığını ve taburu hariç diğer personeli tanıma fırsatı bulamadığını savunan Eçik, 15 Temmuz günü rutin mesaisini yaptığını, akşam yemeğini Merkez Orduevi'nde yedikten sonra tekrar okula döndüğünü, bu sırada firari sanık eski kurmay başkanı Albay İlhami Polat'ın kendisini arayarak, "Çok acil bir durum var. 20 harbiyeliyle birlikte buraya gel. Rütbelileri de çağır." talimatı verdiğini öne sürdü.
Emir üzerine nöbetçi subayı bulup harbiyelileri içtimaya çıkarma talimatı verdiğini dile getiren Eçik, silah ve teçhizat alıp İlhami Polat'ın bulunduğu yere geçtiklerini belirtti.
Harbiyelileri bırakıp Polat'ın yanına gittiğini belirten Eçik, savunmasını şöyle sürdürdü:
"İlhami Polat'a, 'Komutanım acil durum ne?' diye sordum. Okul Komutanı Tümgeneral Çetingöz'ün darbeci olduğunu, Meclis'i ele geçirme planı yaptığını söyledi ve 'Bu adamı tutuklamamız lazım. Emir subayını tutukladık. Bu işi beceremezsek Meclis'e gireriz.' dedi. Zaten İzzet Çetingöz hakkında ön yargım vardı. FETÖ'ye yakın olduğu, okuldan atılacak personelle ilgili herhangi bir işlem yapmadığı söyleniyordu. 15 Temmuz'dan sonra alelacele atılmış bunlar. Darbe girişiminden sonra da emekli edildi.
Polat bize 'Peşimden gelirsiniz.' dedi ve Çetingöz'ün yanına gitti. Bunlar yanımızdan geçip içeri girdiler. Peşlerinden biz de içeri girdik. Çetingöz ile Polat yerde boğuşuyorlardı. İlhami Polat, Çetingöz'ün boynundan tutmuştu, onu darbeci olmakla suçluyordu. İzzet Çetingöz ise 'Engel olamazsınız. Kimsiniz siz?' diye bir şeyler söylüyordu. Çetingöz, 'Nefes alamıyorum.' diye bağırmaya başladı. Ben Çetingöz'ün elini bağlamak istedim. Bir tekme attım. 'Elinizi bağlayalım, boynunuzu bıraksın.' dedim. Çetingöz'ü sabah askeri kolluğa teslim etmek üzere gözaltına aldık. Bence kendi aralarında bir tezgah kurdular. İlhami Polat o gece bizden her şeyi gizledi. Sabah açığa çıkınca da kaçtı. İzzet Çetingöz ise Polat'ın kaçmasını engellemedi. Bizi de bu tezgahın içine çektiler. Kanaatime göre, Çetingöz darbeyi yönetecekti. Başarısız olacağını anlayınca bu tezgahı kurdular. Baki Kavun, Adem Huduti gibi kendini gözaltına aldırttı. Birçok yerde kamera vardı, bizi kameraların olmadığı bir odaya çağırdılar."
"Yerinde ve doğru bir emir"
Çetingöz'ün odasından çıktıktan sonra Polat'a "Komutanım şimdi ne yapacağız?" diye sorduğunu öne süren Eçik, Polat'ın kendisine, "Darbeciler İzzet'e ulaşmaya çalışacaklar. Ulaşamayınca gelip kurtarmak isteyecekler. Buna engel olmak için nizamiyeleri takviye etmemiz lazım." dedi. Ben de tabur ve bölük komutanlarının yanına gidip nizamiyeleri takviye etmeleri, içeri girmek isteyenleri kurmay başkanına bildirmeleri talimatını verdim." diye konuştu.
Saat 22.30 sularında tüm personeli nizamiyelere dağıttığını anlatan Eçik, bu saatten itibaren kendisinin de nizamiye bölgesinde bulunduğunu, polis ve vatandaşlara yardımcı olduklarını, zırhlı araç girmemesi için nizamiye bölgesine okula ait araçları çektiklerini söyledi.
Nizamiye bölgesinde "Toplu gösteri ve taşkınlıklarda havaya ateş edin." emrini vatandaşların güvenliği için verdiğini öne süren Eçik, "Çok sayıda silah sesi var. Provokatörler olabilir. Halkı galeyana getirebilirler. Vatandaşlara ateş edilebilir. Vatandaş kılığında gelen terörist olabilir. Bunları nasıl ayıracağız? Bu, Türkiye'nin her yerinde verilen, yerinde ve doğru emirlerdir. Vatandaşların güvenliği için, milletin üzerine ateş açılmasın diye havaya ateş açın diyorum. Hem kendimi, hem personelimi güvence altına alıyorum." diye konuştu.
İlhami Polat'ın kaçtığını sabah saatlerinde Sait Tosun'dan öğrendiğini öne süren Eçik, "Meğer gece sağa sola adam göndermiş. O anda İlhami Polat'ın da darbeci olduğunu anladım. Okul komutanını gözaltına almışız, kurmay başkanıyla kolluğa teslim edeceğiz, ama o firar etmiş. Komutanı bıraksak, doğrudan beni suçlayacak. Ben de Merkez Komutanlığına gidip hem İzzet Çetingöz hem de İlhami Polat hakkında suç duyurusunda bulundum. Çetingöz benden önce gitmiş." dedi.
Hasan Hüseyin Eçik, Merkez Komutanlığına girerken üzerinde yapılan aramada 1 dolar bulunduğu iddiasını da reddetti. Kendisine imzalatılan tutanakta 1 doların yer almadığını öne süren Eçik, bunun tutanağa sonradan eklendiğini iddia etti.
Aleyhindeki beyanları reddedip Polat ve Çetingöz'ün oyununa geldiğini öne süren Eçik, tahliye istedi.
Eçik, "Yeni atanan birisin. İlhami Polat'ın her işte seni arayıp talimat vermesi normal mi?" sorusuna, "Okulda 2 tabur komutanı var. Birine ulaşamamış, diğeri de benim. Yeni olmamdan dolayı beni kullanabileceğini düşünmüş olmalı." karşılığını verdi.
RAMAZAN NAZAR
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde eski Dekan Yardımcısı Albay Ramazan Nazar hakim karşısına çıktı.
Darbe girişiminin gerçekleştiği dönemde Kayıt Kabul Genel Kurulunda görevli olduğunu ve öğrenci alımları nedeniyle sık sık mesai yaptıklarını belirten Nazar, 15 Temmuz'da saat 20.00 sularında mesaiden çıkıp, İskitler'e tansiyon hastası annesini ziyarete gittiğini söyledi.
Ziyaretin ardından evine dönerken Milli Kütüphane civarında yoğun trafikle karşılaştığını anlatan Nazar, trafik sıkışıklığından kurtulabilmek için okulun Kirazlıdere tarafındaki 3 no'lu nizamiyesinden girip 4 no'lu nizamiyeden çıkarak evine geçmeyi düşündüğünü anlattı.
Nazar, 3 no'lu nizamiyede görevlilerce durdurulduğunu, kimlik göstermesine rağmen içeri alınmadığını, komutanları arayarak içeri girebildiğini belirterek, "İçerideki hareketliliği de görünce özel durum olduğunu değerlendirerek evime geçmek için girdiğim okuldan çıkmayıp dekanlığa geçtim." diye konuştu.
Bu sırada eski Kurmay Başkanı Albay İlhami Polat'ın kendisine dekan Kerim Acar ve dekanlık personelinin de okulda bulunduğunu söylediğini anlatan Nazar, doğrudan Acar'ın odasına geçtiğini ancak dekanı odasında bulamadığını öne sürdü.
"Telefonumu oraya yazmış olabilirler"
Acar'ı Bozpark bölgesinde gördüğünü dile getiren Nazar, "Bize, 'Alarm durumu var. Herkes giyinsin, gelsin.' dedi. Emir üzerine odama geçtim. Saat 23.30'da tekrar Bozpark'a geldim. Saat 23.42'de kısa süre dekanlık önü ve kafeteryada bekledim. Buradan odama geçtim. Odam dekan odasının yanında. Burada televizyondan gelişmeleri takip ettim. O gece yaşananlardan haberi olmayan pek çok kişi bilgi almak için odama geldi. Çıkmak için izin isteyenler de odama uğradı. Saat 08.00'de herkesin eve gideceğinin söylenmesi üzerine dekandan izin alarak evime geçtim." diye konuştu.
Nazar, eski Kurmay Başkanı Polat'ın talimatıyla okula geldiği yönündeki iddiayı kabul etmeyerek, okula trafikten kurtulmak için girdiği savunmasını tekrarladı. Sanık, darbe faaliyeti kapsamında okula gelen dekanlık personelini kafeteryada topladığı ve sivil halka karşı dekanlık personeline silah alma talimatı verdiği iddiasını da reddetti.
Eski 2'nci Tabur Komutanı kurmay binbaşı Hasan Hüseyin Eçik'in WhatsApp mesajında telefon numarasını yazarak, "Mesaiye gelen kişilerin içeri alınıp alınmayacağını Ramazan Nazar'a sorun" dediği iddiasının sorulması üzerine Nazar, "Ben bu yönde bir faaliyette bulunmadım. Beni tanıyor olabilirler. Okuldaki en eski personelden biriyim. Çıkanlara müsaade ettim ama girişlere müdahil olmadım. Dekanın emrini sordum. 'Mağdur olanları gönderin.' dedi. Mazeretli olanları gönderdim. Girişlerle ilgili konu bana sorulmadı. Numaramı bulabilirler. Uzun süredir dekanlıkta çalışıyorum. Telefonumu oraya yazmış olabilirler." dedi.
VEDAT TECER
"Gelsen iyi olur"
Eski Albay Vedat Tecer de savunmasında, 11 Temmuz'da Kara Harp Okuluna tayin edildiğini, yeni görev yerini tanımaya çalışırken 15 Temmuz'da komando eğitimi gören Eğirdir'deki okula bağlı bir taburu komuta etmesinin istendiğini söyledi.
16 Temmuz Cumartesi günü Eğirdir'e gitmeyi planladığını anlatan Tecer, gece saat 23.00 sularında bir konu için Albay Rafettin Öztürk'ü telefonla aradığını belirterek, "Öztürk, yolda olduğunu, bir hareketlilikten dolayı okula gittiğini söyledi. Yardımcı olabilirim düşüncesiyle komutana okula gelebileceğimi söyledim. Onun 'Gelsen iyi olur.' demesi üzerine aynı yerde görev yapan eniştemle okula geçtim." diye konuştu.
Alay karargahına geçerken yolda kalabalık bir grup gördüğünü anlatan Tecer, Albay Öztürk'ün odasına geçip hareketliliğin nedenini sorduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Kurmay Başkanının okula emir geldiğini, TSK'nın yönetime el koyduğunu söylediği bilgisi iletildi. Emri görmek için okul nöbetçi amirliğine geçtim. Fakat burada kimse yoktu. Tekrar Albay Öztürk'ün odasına geçtim. Televizyondan TSK içindeki küçük bir grubun kalkışması olduğunu duydum. Daha misafir olarak bulunduğum bu ortamda daha fazla bulunmak istemedim ama dışarıdaki çatışmalar nedeniyle okuldan çıkamadım. Sabaha kadar alay karargahından ayrılmadım. Kaos ortamında kimin ne yaptığını anlamakta zorlandım. Suç teşkil edecek kanunsuz hiçbir şey yapmadım. Ne kimseye emir verdim ne de kimseden emir aldım. Zaten resmen göreve başlamadım. Darbeci olduğu iddia edilen kişilerle emir komuta zinciri içine girmedim. Sabah saatlerinde eniştemle buluştuk, beraberce eve döndük."
Silah aldığı iddiasını yalanlayan Tecer, yurt dışı çıkışlarının ise Türkiye ile Yunanistan arasındaki geri kabul anlaşmasına askeri temsilci olarak katılmasından kaynaklandığını söyledi.
ZAFER ALKURT
"Tesadüfen karşılaştım"
Sanıklardan eski KHO dekanı Kerim Acar ile dekanlık binasında bulundukları, birlikte nizamiyelere geçip burada tedbir aldıkları öne sürülen sanık Zafer Alkurt da darbe girişiminin ardından 30 Ağustos 2016'da albay rütbesiyle emekli olduğunu, daha sonra gözaltına alınıp tutuklandığını, rütbesinin de geri alındığını anlattı.
Alkurt, 2010'dan itibaren Kara Harp Okulu komutanlığı Beden Eğitimi ve Spor Grup Başkanlığında görevlendirildiğini belirterek, "Ben muharip birlik komutanı değilim. Yaptığım tek şey spor tesislerinin işletilmesi için emrime verilen askerlerin emniyetini almak maksadıyla Kara Harp Okuluna gelmekti. Tek maksadım, hizmet erlerinin ve tesislerin emniyetini sağlamaktı." dedi.
Askeri hareketliliği öğrenince komutan refleksiyle hareket edip birliğine geldiğini öne süren Alkurt, darbe girişimi kapsamında herhangi bir eylemi olmadığını, kimseye hukuksuz ve kanunsuz bir emir vermediğini, kimseden emir de almadığını iddia etti.
Alkurt, neler olduğunu öğrenmek için geçtiği dekanlık binasında eski dekan Acar ile tesadüfen karşılaştıklarını, nizamiye bölgesine geçen dekanı yalnız bırakmak istemediği için eşlik ettiğini ve birlikte nizamiyeye geçtiklerini savundu.
Zafer Alkurt'un savunmasının ardından mahkeme heyeti, yarın devam etmek üzere duruşmayı tamamladı.
14.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, dönemin KHO alay komutan yardımcısı eski albay Rafettin Öztürk savunma yaptı.
RAFETTİN ÖZTÜRK
Alay komutan yardımcılarının idari görevleri yerine getirdiğini belirten Öztürk, 15 Temmuz'da bir hareketlilik olduğu bilgisi üzerine saat 22.00 sıralarında okula geldiğini ve 23.00'te 1 No'lu nizamiyeden kışlaya girdiğini kaydetti.
Bozpark bölgesinde aracını park ettiği sırada KHO kurmay başkanı eski albay İlhami Polat ile karşılaştığını dile getiren Öztürk, neler olduğunu sorduğu Polat'ın, Genelkurmay'dan mesaj geldiğini ve ordunun yönetime el koyduğunu söylediğini öne sürdü.
Öztürk, bunu duyunca şok olduğunu ve Polat'a "Benimle dalga mı geçiyorsunuz? Bu devirde böyle bir şey olur mu?" dediğini savundu. Öztürk, Polat'ın ise kendisine, "Biz de gereğini yapıyoruz." dediği yönündeki önceki ifadesini kabul etmedi.
Odasına geçerken eşinin telefonla arayıp lojmanlar bölgesine bomba atıldığını söylediğini aktaran Öztürk, panik haldeki eşini sakinleştirmeye çalışırken yanına yaklaşıp ne olduğunu soran Polat'a eşinin durumunu anlattığını, Polat'ın da kendisine, "Sen niye geldin ki, seni kim çağırdı ki?" dediğini ileri sürdü.
Öztürk, kışlada, başka bir birliğe tayini çıkan Erdoğan Kurt'u okulda gördüğünü ve "Burada ne arıyorsunuz?" diye sorduğunda, "Ne yani taburumu ziyaret edemez miyim?" karşılığını aldığını iddia etti.
Odasında bulunduğu saatlerde kurs tabur komutanı yarbay Dilaver Uysal'ın arayarak içeriye girişine izin verilmediğini ve yardım istediğini söyleyen Öztürk, bunun üzerine girişlerden sorumlu İlhami Polat'ı aradığını ancak tüm ısrarına rağmen Uysal'ın içeri alınmasını sağlayamadığını anlattı.
Gece Uysal'ın telefonla arayarak 27 kişilik bir öğrenci grubunun Ulus'taki Türk Telekom binası, başka bir grubun da Genelkurmay'a götürüldüğünü söylediğini aktaran Öztürk, sevkler konusunda bilgisinin olmadığını Uysal'a ilettiğini öne sürdü. Öztürk, sabah saatlerinde Polat'ın emriyle oluşturulmak istenen 20 kişilik gruba da mani olduğunu savundu.
Öztürk, kursiyerlerin Türk Telekom ve Genelkurmay'a nakli sırasında orada bulunduğu iddiasını da reddetti. Subay Temel Askerlik ve Subaylık Anlayışı Kazandırma (SUTASAK) eğitim gören kursiyerlerinin Genelkurmay'a sevkine mani olmadığı iddiasını da kabul etmeyen Öztürk, okul komutanı haricinde hiç kimsenin kışla dışına asker sevk edemeyeceğini vurguladı.
Öztürk, çapraz sorgu sırasında, "Darbe girişimini kışlaya geldiğinde öğrendiğini söylüyorsun. Bir albayın görevi sadece oturmak mıdır? Mani olmaya çalışmadın mı?" sorusuna karşılık, "Harp okulunun bu iş için kullanıldığını 03.30 sularında öğrendim." dedi.
Sanık, tayin edilmesine rağmen kışlaya gelmesinin nedeninin sorulması üzerine, "Tayinim çıkmış ama daha ilişik kesmemiştim." yanıtını verdi.
SEZGİN ERDEM
"Muharip görevim yok"
Öğretmen Yüzbaşı Sezgin Erdem de savunmasında psikolog olduğunu, okulda öğretmen yüzbaşı pozisyonunda görev yaptığını ve muharip bir görevi bulunmadığını söyledi.
Darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz'da emir üzerine mesaiye geldiğini savunan Erdem, teşebbüse fiili olarak katılmadığını öne sürdü. Erdem, saat 03.00 sularında silah alma emri verildiğini, bunu amirlerine sorduğunda darbenin karşısında oldukları cevabını aldıklarını iddia etti.
FETÖ ile hiçbir bağlantısının bulunmadığını, MASAK raporlarındaki para transferinin alacak verecek ve gün parasından kaynaklandığını savunan Erdem, tahliyesini istedi.
EMRAH AKDENİZ
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, sanıklardan eski Tabur Nöbetçi Subayı Üsteğmen Emrah Akdeniz, hakim karşısına çıktı.
FETÖ üyesi olmadığını, örgütle hiçbir ilgisinin bulunmadığını savunan Akdeniz, 15 Temmuz'da emir üzerine okula geldiğini söyledi. Silah sesi ve alçak uçuşları kapsamlı bir terör saldırısı olarak değerlendirdiğini öne süren Akdeniz, o andan itibaren sorumluluğundaki harbiyelilerin emniyeti için gayret gösterdiğini, darbe girişimini desteklemeye yönelik hiçbir eylemin içinde bulunmadığını savundu.
Saat 00.30 sularında darbe teşebbüsünü öğrendiğini aktaran Akdeniz, harbiyelilerle koğuşlar bölgesinde pasif şekilde beklediklerini, sabaha kadar buradan ayrılmadıklarını söyledi.
Bölük deposundan uzun namlulu silah aldığı iddiasını yanıtlayan Akdeniz, o anda darbe teşebbüsünden haberdar olmadığını, güvenlik maksadıyla silah aldığını ileri sürdü.
Akdeniz, Batman Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında avukatıyla verdiği ifadede, FETÖ mensubu olduğu, örgüt içinde "Halit" kod adını kullandığı, örgüt abisinin Yunus isimli bir kişi olduğu ve maaşının belli bölümünü örgüte verdiği yönündeki itiraflarını, yönlendirmeyle alındığı gerekçesiyle reddetti.
Sanık Akdeniz, "Beni bırakacaklarını düşünerek, serbest kalma karşılığında söylediklerini kabul ettim. Tutuklanmasaydım da ben ifadelerimi kabul etmeyecektim." dedi.
Akdeniz, FETÖ'nün sivil yapılanmasına mensup olduğunu teşhis ettiği kişilere ilişkin önceki beyanlarını da kabul etmedi.
Aynı soruşturma kapsamında ifadesi alınan devre arkadaşı Emre Şahin'in, benzer ifadelerinin hatırlatılması üzerine Akdeniz, "Şahin'in ifadelerini kabul etmiyorum. Bu kişinin etkin pişmanlıktan yararlanmak için bana iftira attığını düşünüyorum. Bu kişinin ifadelerine itibar edilmesin." dedi.
DEVRİM ÇAMUR
Kalkışmayı televizyondan öğrenmiş
Daha sonra savunmasına başvurulan Devrim Çamur da suç tarihinde öğretmen binbaşı rütbesiyle idari şube müdürlüğü görevini yürüttüğünü, FETÖ üyesi olmadığını öne sürerek, üzerine atılı suçları reddetti.
Darbe girişimi sırasında emir üzerine okula geldiğini savunan Çamur, okul komutanına ait olduğu belirtilen bu emri dekanlık WhatsApp grubundan "Tüm personel en seri şekilde mesaiye gelsin" şeklinde paylaştığını söyledi.
Okula gelir gelmez dekan Kerim Acar'ı bulduğunu ve tüm personelin okula çağrıldığı bilgisini ilettiğini belirten Çamur, dekanın emriyle dekanlık binasında beklemeye başladıklarını, bu sırada televizyondan kalkışmayı öğrendiğini dile getirdi.
Gece boyunca güvenlik ve emniyet tedbirleri gereği kışlada bulunduklarını, darbe girişimiyle ilgilerinin olmadığını savunan Çamur, gece 02.00 sularında okulun eski Kurmay Başkanı İlhami Polat'ın emriyle Anafartalar Taburu deposundan teçhizat kuşandıklarını öne sürdü.
Devrim Çamur, teçhizat alındıktan sonra odalarına çıktıklarını, bir süre sonra güvenlik tedbirine gerek kalmadığının bildirildiği, sabah saatlerinde de kışladan ayrıldıklarını iddia etti.
Çamur, "Darbe girişiminden haberdar değildim. O gece okulda darbeye ilişkin olduğunu değerlendirdiğim bir hareketliliğe rastlamadım. Görevim gereği kışlanın ve diğer personelin emniyetinin sağlanmasına yönelik gayret gösterdim." dedi.
Sanık Çamur, darbe girişiminin ardından idari tahkikat kapsamında doldurdukları 10 soruluk tutanağa ilişkin "Fazla detaya girmeyin, genel yazın" dediği yönündeki beyanını da kabul etmedi.
Çamur, ifadelerden İlhami Polat'ın ismini çıkardığı iddiasını da reddetti.
"İdari şube müdürü olduğum için hukuka uygun emirleri personele ilettim. Hukuka aykırı hiçbir emri yerine getirmedim. Dekanlık personeline zarar gelmemesi için gayret gösterdim. Kesinlikle FETÖ üyesi ve darbeci değilim." diyen Çamur, tahliye ve beraatini istedi.
Çamur, çapraz sorgu sırasında mahkeme başkanının, "Aynı WhatsApp grubuna Kerim Acar da üye. O da bunu yazabilir. Personeli direkt emirle mesaiye çağırabilir. Sen neden bunu yazdın?" sorusuna karşılık, "Emrin ivedi olması durumu söz konusu. Tüm personele iletilmesi için ben yazdım." dedi.
15.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşma, sanıklardan Adnan Mumcu'nun savunmasıyla başladı.
ADNAN MUMCU
Askeri okulda öğrenciyken FETÖ'ye yakın üstlerinin psikolojik baskısına maruz kaldığını ve okuldan atılma aşamasına geldiğini savunan Mumcu, Kara Harp Okulundan mezun olduktan sonra gönüllü olarak iç güvenlik harekat bölgelerinde görev yaptığını, bu dönemde de Genelkurmay Adli Müşavirliğince Ergenekon terör örgütü üyeliği suçundan hakkında soruşturma başlatıldığını anlattı.
Mumcu, 17-25 Aralık sürecinden sonra hakkında "soruşturmaya gerek olmadığı" kararı verildiğini belirterek, "Ben bu örgütün üyesi değil, tasfiye etmeye çalıştığı, sözde örgüt üyeliği adı altında hakkımda soruşturma başlattığı bir subayım." dedi.
Darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz günü saat 23.30 sularında sicil amiri tarafından mesaiye çağrılması üzerine okula gittiğini öne süren Mumcu, şöyle devam etti:
"Tabur komutanı Hasan Hüseyin Ençik, bizi çağırarak, Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koyduğunu, kendilerinin bir görevi olmadığını, okulun güvenliğini alacaklarını söyledi ve bizi nizamiyelere dağıttı. Silah ve mühimmat alarak sekiz kursiyerle minibüse bindirildik, 1 No'lu nizamiyeye geçtik.
Saat 02.00 sularında nizamiyeye beyaz bir minibüs geldi. Kursiyerlerin Celal Dora alanına çağrıldığı söylendi. Kursiyerlerle birlikte bu araca bindim. Celal Dora alanında tabur komutanını gördüm. Beni tekrar 1 No'lu nizamiyeye gönderdi. Bu saatten sonra emrimde kimse olmadan 1 No'lu nizamiyede nöbet tuttum. Nizamiyenin kayıt bölümünde gelişmeleri radyodan takip ettim. Birliğimin darbenin dışında olduğunu düşündüm."
Mumcu, darbe girişiminin ardından bir süre daha görev yaptığını ifade ederek, hakkında yakalama kararı olduğunu öğrenince izinli bulunduğu Eskişehir'de polise teslim olduğunu söyledi.
İhraç edilmediğini belirten Adnan Mumcu, tahliye ve beraat istedi.
Mumcu, daha önceki ifadesinde "Hasan Hüseyin Ençik bize 'TSK, emir komuta içinde yönetime el koydu.' dedi." şeklindeki beyanını değiştirip, emir komuta ifadesini kullanmadığını iddia etti. Mahkeme başkanının daha önce neden böyle bir ifade verdiğini sorduğu Mumcu, buna cevap vermek istemediğini belirtti.
CÜNEYT SEVİM
"Emrin dekandan geldiğini düşündüm"
Sanıklardan öğretmen yarbay Cüneyt Sevim de emir üzerine kışlaya geldiğini, "Tüm personel en seri vasıtayla mesaiye gelecektir." şeklindeki emir mesajını kopyalayarak, kendi şubesinin WhatsApp grubuna da gönderdiğini söyledi.
Dekanlıkta beklerken televizyonda darbe bildirisinin okunduğunu gördüğünde darbeden haberdar olduğunu, o ana kadar darbeyi bilmediğini öne süren Sevim, emniyet gereği silah dağıtılacağının söylenmesi üzerine birinci tabura gittiklerini saat 04.00 sularında silah dağıtıldığını, mühimmatsız bir piyade tüfeğini adı ve silahın seri numarasını kaydettirerek aldığını bildirdi.
Dekanın, saat 05.00 sularında Celal Dora alanında toplanılmasını istediğini ifade eden Sevim, daha sonra yine dekanın talimatıyla dekanlık binasına geçip burada beklediğini, sabah da evine geçtiğini anlattı.
Cüneyt Sevim, dekanlık WhatsApp grubuna gönderilen "Tüm personel en seri vasıtayla mesaiye gelecektir." emri üzerine askerlik mesleğinin gereği olarak okula geldiğini, mesaiye geliş amacının darbe girişimiyle ilgisinin bulunmadığını, girişimi okula geldikten sonra dekanlıkta televizyondan öğrendiğini savundu.
Sevim, "Öğretmen yarbay rütbenizle kışla güvenliği için silah almanız normal mi?" sorusuna, "Emrin dekandan geldiğini düşündüm, bu nedenle yadırgamadım." karşılığını verdi.
Halen görevine devam ettiğini belirten sanık, tahliye ve beraat istedi.
ALİ EKER
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan sanık eski üsteğmen Ali Eker, darbe girişimiyle ilgisinin bulunmadığını, emir üzerine okula gelip nizamiyede görevlendirildiğini söyledi.
Darbeye karşı okulu koruduklarını düşündüğünü belirten Eker, tahliye ve beraat talebinde bulundu.
AHMET BAŞ
Sanıklardan eski mühendis teğmen Ahmet Baş ise Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümü mezunu olduğunu, askeri sınavları kazanıp Kara Harp Okuluna tayin edildiğini belirtti.
Darbe girişiminin gerçekleştiği 15 Temmuz'da arkadaşlarıyla yemekte bulunduğunu belirten Baş, saat 22.00 sularında uçakların alçak uçuşunu gördüğünü, daha sonra eve geçip gelişmeleri televizyondan takip ettiğini anlattı.
İlerleyen saatlerde emir üzerine okula geldiğini savunan Baş, kafeteryadaki dekanlık personelinin yanına geçtiğini, bir süre sonra dekanın emri üzerine odasına çıkıp burada beklediğini ifade etti.
Birliğin emniyeti için silah dağıtılacağının açıklanması üzerine Anafartalar Taburuna geçtiklerini, mühimmatsız bir silahı seri numarasını kaydettirerek aldığını anlatan Baş, saat 05.00'e kadar bekledikten sonra Devrim Çamur'un talimatıyla odasına gittiğini, sabah kahvaltısının ardından silahını teslim ederek evine geçtiğini öne sürdü.
Tokat'ta yürütülen soruşturma kapsamında beyanı alınan Yavuz Bekmezci'nin, "Polis akademisindeyken Ahmet Baş, Eşref kod adı ile bize ev abiliği yapıyordu. Zonguldak Karaelmas Üniversitesinde öğrenci olduğunu hatırlıyorum. Daha sonra beni Tokat'ta başka bir abi ile tanıştırdı." şeklindeki beyanını reddetti.
Yavuz Bekmezci adlı şahsı tanımadığını öne süren Baş, mahkeme başkanının, "Tanımadığın biri senin hakkında neden bunları söylesin?" sorusuna, "Zonguldak küçük yer. Belki, kendini kurtarmak için adımı verdi, bilemiyorum." karşılığını verdi.
"Tanımadığım birinin iftirası üzerine terör örgütü üyeliğinden yargılanıyorum. Şahıs hakkında iftiradan dolayı suç duyurusunda bulundum." diyen Baş, tahliye ve beraat istedi.
AHMET KURTAY
Sanıklardan Ahmet Kurtay da geçici görevlendirmeyle Kara Harp Okulunda bulunduğunu, bölük komutanının emriyle mesaiye geldiğini söyledi.
Bir yarbayın kursiyerlerin başında bulunmasını istemesi üzerine bölük komutanının yanına gidip bu durumu ilettiğini, onun da onay vermesiyle kursiyerleri tabur bölgesine götürdüğünü belirten Kurtay, sabaha kadar burada beklediklerini anlattı.
Saat 08.00'de yoklama işlemlerinin ardından mesaiden ayrıldığını ifade eden Kurtay, tahliye ve beraat istedi.
Kurtay'dan sonra savunma sırası gelen sanık Yunus Emre Yavuz'un avukatı Tuğba Kabaçam Öçal'ın mahkeme salonunda bulunmadığının anlaşılması üzerine mahkeme heyeti, duruşmaya ara verdi.
Yaklaşık 1,5 saat süren aranın ardından celseyi açan mahkeme başkanı, sanık avukatı Öçal'ın defalarca aranmasına rağmen telefonlarına cevap vermediğini, mazeret bildirmeden salondan ayrıldığını, bu durumun da Ankara Barosu'na bildirilmesi için müzakere yazılacağını duruşma kaydına geçirdi.
Duruşmaya, yarın devam edilecek.
16.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmada, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatlar hazır bulundu.
HARUN ÇEVİKGİL
Savunma yapan tutuklu eski teğmen Harun Çevikgil, 15 Temmuz'da mesai bitiminin ardından evine gittiğini, televizyonlardan askeri kalkışmaya yönelik haberleri görmesinden sonra telefonla aradığı albay Halil Işık'ın kışlaya çağırdığını anlattı.
Okulda kamuflajlarını giyerek beklemeye başladığını dile getiren sanık Çevikgil, kışlada helikopter seslerini duyduğunu, saat 03.00'te binbaşı Devrim Çamur'un emriyle de Anafartalar taburuna gittiğini, silah alarak beklemeye başladığını beyan etti.
Çevikgil, sabaha kadar kışla içinde beklediğini, daha sonra ayrıldığını, darbeye yönelik faaliyette bulunmadığını iddia etti.
İddianamede yer alan "ByLock kullanıcısı olduğu" tespitini kabul etmediğini söyleyen Çevikgil, kaçma şüphesinin olmadığını savunarak tahliye talebinde bulundu.
Whatsapp görünümlü ByLock
Savunmanın ardından Mahkeme Başkanı, sanık Çevikgil'e ait ByLock verilerini okudu, programa ilk giriş tarihinin 2014'ün son aylarında olduğunu ve program şifresinin "engineer" (mühendis) olarak belirlendiğini ifade etti.
Başkan, sanık Çevikgil'e olay tarihinden önce mühendis teğmen olduğunu hatırlatarak, ByLock listesindeki bazı kişilerin de kendisini "Harun Çevikgil Kara Harp Okulu" diye kaydettiğini dile getirdi.
Mahkeme Başkanı, "Kanka" adıyla oluşturulan sohbet grubunda da A.D. isimli şahısla yapılan bir yazışmada sohbet grubu abilerinden, başka bir konuşmada ise Whatsapp görünümlü ByLock sürümünün güncellemesinden bahsedildiğini kaydetti.
Sanık Çevikgil, buna rağmen ByLock kullanmadığına ilişkin beyanlarını yineledi.
İddianamede sanık Çevikgil'in ByLock kullanımına ilişkin, "ByLock programının kurulmasına, bu program üzerinden yazışma yapılmasına ve bir araya gelinmesine yönelik olarak görüşmeler yapıldığı" ifadeleri yer alıyor.
HASAN AKTAŞ
Suçlamaları reddettiler
Darbe girişiminden önce kursiyer teğmen olduğunu ifade eden Hasan Aktaş da 15 Temmuz akşamı yaşanan askeri hareketlilik üzerine evine gittiğini, Kara Harp Okulundan çağırılması üzerine taksiye binerek okulun dekanlık bölümüne geldiğini dile getirdi.
Binbaşı Çamur'un emriyle kafeteryada beklemeye başladıklarını anlatan Aktaş, burada FETÖ'nün darbe girişiminde bulunduğunu haberlerden öğrendiğini, kanunsuz bir emre uymamak için odasında beklemeye başladığını öne sürdü.
Aktaş, sabah saatlerinde darbe girişiminin bastırılmasının ardından amirlerinin kışladan çıkışa izin vermeleriyle evine gittiğini, darbe girişiminde yer almadığını savundu.
İtirafçı olan H.H.A'nın, FETÖ yurdunda kaldığına dair beyanlarının doğru olduğunu ancak kısa bir süre kaldığı yurdun FETÖ'ye ait olduğunu bilmediğini öne süren Aktaş, FETÖ üyeliği suçlamasını kabul etmediğini beyan etti.
YAVUZ SELİM ÖZZENGİN
Eski üsteğmen Yavuz Selim Özzengin ise olay günü nöbetçi olduğunu, akşam saatlerinde okul komutanı emekli Tümgeneral İzzet Çetingöz'ün kendisini arayarak, "Silah sesleri geliyor, nizamiyeleri ara." dediğini aktardı.
Bunun üzerine nöbetçi amirini yarbay Ali Tolga Sıçrar'ı aradığını ancak ulaşamadığını dile getiren Özzengin, ilerleyen dakikalarda Sıçrar'ın odasına geldiğini ifade etti.
Sıçrar'ın, hiçbir şey söylemeden odadan ayrıldığını ileri süren Özzengin, gece boyunca nöbetine devam ettiğini, kanunsuz bir işe karışmadığı iddiasında bulundu.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-12 Temmuz (2017) 'Ankara 239 sanık Darbe Yap./Kara Harp Okulu' davası
(19 Kasım 2017, 16:18)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: