İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) finansman sağlayıp örgüt adına himmet topladıkları ve kurdukları şirketlerde usulsüzlük yaptıkları gerekçesiyle haklarında dava açılan, Boydak Holding ve Kaynak Holding eski yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 39'u tutuklu 135 sanığın yargılandığı davaya devam edildi. Dava, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ'nün himmet ve finansman ayağına yönelik Tuna Shopping, Yumurcak TV, Metropol Lisans, Merkür Ev Aletleri, Nil Su Arıtma (water life) firmalarını barındıran Dünya Pazarlama AŞ ile ilgili hazırlanan iddianame üzerine açılmış bulunuyor.
21.10.2017 16:13 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) finansman sağlayıp örgüt adına himmet topladıkları ve kurdukları şirketlerde usulsüzlük yaptıkları gerekçesiyle haklarında dava açılan, Boydak Holding ve Kaynak Holding eski yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 39'u tutuklu 135 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
16.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısında yapılan binada görülen duruşmada savunma yapan tutuklu sanık A.K, hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek, kimya sektöründe bir şirkette üst düzey yöneticiyken 'silahlı terör örgütü üyesi' olduğu iddiasıyla tutuklandığını söyledi.
Bu durumun kendisi için ızdırap verici olduğunu belirten A.K, 'Dünya Pazarlama şirketiyle hiçbir ilişkimiz yoktur. Finansal destekten bahsedilmektedir. Şirketlerimizin ve şahsımın bu hain örgüte finansal destek iddiası yanlıştır. Ödemeler, 15 Temmuz öncesinde yapılmıştır. Bu ödemeler bir borç tasfiyesidir.' diye konuştu.
A.K, oğluyla 9 aydır tutuklu olduklarını ve şirketinin batma tehlikesinde olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
'Kimya sektörüne devam ederken, inşaat sektörüne girdik. Selim Şenocak bize Abdurrahman Uzun'u tavsiye etti. 2009 tarihinde şirkete ortak olduk. 15 Temmuz sürecinde Uzun ve Şenocak ülkeyi terkettiler ve bütün problemleriyle bizi baş başa bıraktılar. Banka kredi borçları, taşeron alacakları, kentsel dönüşüm mağdurları elimizde kaldı. Problemleri çözerek, şirketi yönetebilir hale getirdik. Bu durum, Şenocak ve Uzun'a destek değildir. Ahlaki sorumluluğumuzdu. Zaruri destekti.'
Cezaevi koşullarında zorlandığını, 70 yaşında olduğunu aktaran sanık A.K, iş adamı sorumluluğu nedeniyle kaçmasının mümkün olmadığını savunarak tahliyesini istedi.
Tutuklu sanıklardan Adem Sarıca da savunmasında, yeminli mali müşavirlik firmasında çalışmaktayken Dünya Pazarlama AŞ'de muhasebe bölümünde işe başladığını ve daha sonra şirketten istifa ettiğini söyledi.
Şirkette çalıştığı sürede para yatırıp, çekme işinin muhasebe biriminde olmadığını, imza sirkülerinde yetkisinin olmadığını iddia eden Sarıca, hakkındaki suçlamaları kabul etmeyerek tahliyesini talep etti.
'Belgeleri yok etmeyle bir ilgim yok'
Tutuklu sanıklardan Ahmet Kahveci de savunmasında, 9 aydır tutuklu olduğunu ve iddianamede Samanyolu AŞ'nin eski yetkilileri arasında olduğunun belirtildiğini anlatarak, ticari kayıtlarda ise bu şirketin ortak ve yöneticisi olmadığının görüldüğünü öne sürdü.
Dünya Pazarlama grubunun satılmasıyla birlikte 19 tapuyu alarak Samanyolu şirketine götürdüğünü, bunun haricinde bir bağlantısının olmadığını iddia eden Kahveci, şunları kaydetti:
'Bank Asya'da hiçbir hesabım yoktur. Bana gelen havaleler vardır. Temizlik malzemeleri, yakıt giderleri gibi. İddianamede, belirtilen organizasyon içinde etkin isimler arasında olduğum belirtilmiştir. Yönetim kurulu ve patronlarla ilişkim olmamıştır. Yemekhane ve araçların bakım işleriyle ilgileniyordum. Bir işçi olarak nasıl irtibatım olabilir? 17-25 Aralık'tan sonra şirket belgelerini yok ettiğim iddiaları vardır. Bakanlık belgeleri istediğinde ben araçla bu belgeleri bakanlığa teslim ettiriyordum, belgeleri yok etmeyle bir ilgim yok.'
Tutuklu sanıklardan Ahmet Karaoğlu da iddianamede kendisiyle ilgili Işık Medya ve Samanyolu AŞ'de SGK kaydının olduğunun belirtildiğini ancak hangi tarih aralığında olduğuna yer verilmediğini belirterek, 2004 yılında şirketten ayrıldığını, Samanyolu'nda 2015 yılında binada yaptığı tadilat işleri nedeniyle 3 ay mecburiyetten sigortalı göründüğünü savundu.
Samanyolu AŞ'de pay sahibi olduğu iddialarının gerçek dışı olduğunu öne süren Karaoğlu, 'Pay ve hisse almadım. Kasım ve Aralık 2015'te kısa bir sürede yönetim kurulunda imza yetkim olmadan bulundum. İzmir'e taşınmam nedeniyle istifa ettim. Parasal işlemlerle bir ilgim yoktur. Sosyal çevremi genişletmek için Kimse Yok mu Derneği'ne üye oldum. İşlerim bozulunca irtibatım kesildi. FETÖ'ye finansal destek suçlamalarını kabul etmiyorum.' diye savunma yaptı.
Mahkeme heyeti, duruşmaya öğle arası verdi.
Duruşmada, tutuklu sanık Ahmet Necati Uğur savunmasında, NT Kitap Kırtasiye Şirketi'ne ortak olduğu için suçlandığını, daha sonra hisselerini satarak ortaklıktan ayrıldığını, bu kirli örgüte üye olduğu iddiasıyla 9 aydır tutuklu olduğunu, babası vefat edince şirketten ayrılmak istediğini, 2012 yılında binde 2 oranında hissesinin kaldığını, devlete kafa tutmaya başladıklarını görünce karşı mücadele vermeye başladığını, kalan hisselerini sattığını, Emniyet ve MASAK raporlarında hiçbir zaman adının geçmediğini, hiçbir zaman yönetim kurulu üyesi olmadığını, şirketin hiçbir döneminde imzasının bulunmadığını savundu.
Örgütün hiçbir derneğine üye olmadığını, hiçbir yemeğine katılmadığını, yurt içi ve yurtdışı gezilerine katılmadığını, Bank Asya'da hiçbir zaman hesabının olmadığını aktaran sanık Uğur, örgütün gazetelerine hiçbir zaman abone olmadığını, yaptığı mücadelenin sosyal medya hesaplarında görülebileceğini, FETÖ şirketleriyle ticari faaliyetlerinin bulunmadığını, sohbet adı altında geçen hiçbir toplantıya gitmediğini, çocuklarını özel okulda okutmasına rağmen hiçbir zaman örgütün okullarına göndermediğini belirtti.
Sanıklardan Ali Arslan savunmasında, şirkette çalışmadan önce astsubay olarak görev yaptığını, emekli olduktan sonra 3 yıl iş aradığını, emekli olduktan sonra aldığı paranın bittiğini, Ankara'da yeni açılan bir depoda depocu olarak görev yaptığını, depo işini seçme lüksü olmadığı için kabul ettiğini, ne yönetici ne de personel seviyesinde tanıdığı olmadığını, kendisine teslim edilen depoyu kimseye teslim edemeyeceğinden izin bile kullanmadığını, yaptığı her işi kayıt altına aldığını, işe başlayıp ayrıldığı zamana kadar her şeyin kayıt altında olduğunu öne sürdü.
İşe başladıktan sonra şirketinin cemaate yakın olduğunu anladığını, suç olabileceğini düşünmediğini, şirket satılınca yeni ekibin cemaate yakın olmadığının konuşulduğunu söyleyen sanık Arslan, 'Şirket daha sonra başka birine satıldı. Cemaate gönül veren kişilerle daha fazla çalışamayınca istifa ettim. Ülke genelinde faaliyet gösteren bir firmada sigortalı çalışmam suç mudur? Bu halkada onlarca kişi varken bir tek benim adım vardır. İddianamede beni ilgilendiren herhangi bir iddia yoktur. Para yatırma işi olmasa benim adım da konuşulmuyor olacaktı. Bankaya bana para yatırtanlar bellidir. Legal olmayan hiçbir faaliyette bulunmadım.' dedi.
Sanıklar tahliyelerini istedi
Bir diğer tutuklu sanık Ertuğrul Mescioğlu da savunmasında, hiçbir zaman FETÖ'ye destek olmadığını, MASAK raporlarında, tutanaklarda isminin olmadığını, iddianamede üniversite ortağı olduğunu ifade ederek, 'Benimle ilgili ortak kayıtları, SGK kayıtlarında sehven geçmiştir. Üniversite yönetim kurulu üyesi olmadım. Rektörlüğe bağlı idari personel olarak çalıştım. 2016 yılında üniversiteden ayrılmak istedim. Hayatım boyunca her zaman mevzuata dikkat ettim. Kayyum heyeti görevime devam etmemi istedi.' dedi.
Üniversite kapanana kadar görevinde kaldığını anlatan sanık Mescioğlu, tahliyesini ve beraatini istedi.
Tutuklu sanık Faruk Kaynak savunmasında, babası Eyüp Kaynak'ın 17-25 Aralık'tan sonra ayrıldığı Dünya Pazarlama Şirketi'nden dolayı bu davada yargılandığını, Kaynak Yapı A.Ş'nin dedesi tarafından kurulduğunu, hiçbir firmada usulsüzlük olmadığını savcılık ifadesinde de söylediğini kaydetti.
Sanık Kaynak, yurt dışına para göndermediğini, iddianamede adı geçen firmaya bin liranın altında bir parayı Amerika'da eğitim almak için gönderdiğini söyledi.
Sanık Fatih Avvuran da savunmasında, Dünya Pazarlama'da masasının bile olmadığını, Anadolu'daki ofislere satışın nasıl yapılacağı hakkında eğitim verdiğini, 2015'e kadar devam ettiğini, 17-25 Aralık sürecinde şirketin satılacağı yönünde bir bilgisinin olduğunu ve telefonda şirketin satıldığı yönünde haber aldığını, gelen kişilerin geçmişteki kişilere göre çok farklı olduğunu, cemaatçi olmadıklarını, üst düzey yöneticiler olduğunu düşündüğünü aktardı.
Sanık Avvuran, şirketin düzgün insanlara satıldığı için kendisinin daha iyi yerlere geleceği konusunda bir görüşünün oluştuğunu, 8 ay boyunca çalışmaya devam ettiğini belirterek, 'Himmet, kurban toplama gibi organizasyonlar hiç olmadı. Bir otelde alkollü, dansözlü lansman toplantısı oldu. 2015'da bir gün şirketin aslında satılmadığını, şirketteki bütün yöneticilerin şirketten gittiğini öğrendik. Hiçbir zaman cemaat ve FETÖ yanlısı olmadım. Dünya Pazarlama'daki çalışmam sadece pazarlamacı olarak devam etti. 15 Temmuz'dan sonra şirketten ayrıldım. Cemaatçi olmadığım için yıllarca maaşım asgari ücretten yatırıldı.' dedi.
Toplam 19 sanık savunma yaptı
Tutuklu sanıklardan Fatih Köstekci ise savunmasında, ekonomik sıkıntıdan dolayı internet üzerinde bulduğu iş olan Dünya Pazarlama'da kısa bir süre Zonguldak şubesinde 2011 yılında çalışmaya başladığını, satılan elektrik ve su arıtma cihazı satışlarının senetlerin ve havalelerin takibini yaptığını, şirketin çalıştığı bankadan havale yaptığı için havalelerde isminin geçmesinin nedeninin bu olduğunu, şirkete sadece 1 defa o da istifasını vermek için gittiğini, şirkette en alt kadroda çalıştığını, üst yönetimle hiçbir bağının olmadığını, 2,5 yıl önce istifa ederek şirketten ayrıldığını ve örgüt üyesi olmadığını iddia etti.
Üst amirlerinin hepsinin tahliye olduğunu, en düşük maaşı almasına rağmen halen tutuklu bulunduğunu dile getiren sanık Köstekci, işinin gereği satılanların paralarını havale ettiğini, bu paraların himmet paraları olmadığını, şirketin terörle bağlantılı olduğunu bilmediğini öne sürerek, tahliyesini istedi.
Sanıklardan Fevzi Gürses savunmasında, teröre ve teröriste destek vermesinin mümkün olmadığını, üzerine atılı suçlamalarla ilgili hakkında somut iddiaların bulunmadığını, bu soruşturmanın sebebi olan ihbar dilekçesinde adının geçmediğini, kendisinin iddianamede geçen Dünya Pazarlama Şirketi'nde çok küçük bir hissesinin bulunduğunu, Dünya Pazarlama ve Samanyolu şirketinde hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını öne sürdü.
Diğer tutuklu sanıklar Hacı Osman Kömmeci, İbrahim Balcı, İbrahim Demirci, İhsan Topcu, İlker Coşan, İsa Kalaycıoğlu, Kadir Kuza ve Mehmet Dai de haklarındaki suçlamaları reddederek, tahliyelerini talep etti.
Duruşma yarına ertelendi.
17.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) finansman sağlayıp örgüt adına himmet topladıkları ve kurdukları şirketlerde usulsüzlük yaptıkları gerekçesiyle haklarında dava açılan, Boydak ve Kaynak Holding eski yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 39'u tutuklu 135 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşması başladı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısında yapılan binada görülen duruşmaya, 34 tutuklu sanık ile 22 tutuksuz sanık ve avukatları katıldı.
Davada, sanıkların savunmasının alınmasına devam edildi.
Tutuklu sanıklardan M.K, babasının da aynı suçlamalardan yargılandığını belirtti.
Şirketlerinin kimya ve enerji sektörüne de yatırım yaptıklarını ifade eden M.K, 'Bize gelen teklifle inşaat sektöründe yatırım yapmaya karar verdik. Babamın uzaktan akrabası olan Selim Şenocak ve tanıdığı Abdurrahman Uzun'a bu şirketi teslim ettik. Birçok projeye imza attık. Denizcilik ve inşaat sektöründeki ortaklıklarımız kar odaklıdır. Yapılan havalelerle ilgili inşaatla ilgili şirket evleri satamayınca paraya ihtiyaç duyuyordu. Biz de ortak şirketimize para yolluyorduk. Şirket rahatladıkça aldığı borçları bize geri ödüyordu. Şenocak ve Uzun'a bu sebeple havalelerle yaptık. Şirketin kimseye açıklanamayacak bir ödemesi yoktur. Sakıncalı bir kuruma ne bir havalem vardır ne de bana gelen havale vardır. Ticari ilişkilerim dışında bir havale yoktur. Adı geçen bu FETÖ terör örgütüne hiçbir yardımım yoktur.' iddialarında bulundu.
Fetullah Gülen isimli hain teröristbaşını hayatı boyunca hiç görmediğini, TUSKON'la hiçbir zaman bağı olmadığını öne süren M.K, hakkındaki suçlamaları reddederek, tahliyesini istedi.
Tutuklu sanık Metin Kaplan da savunmasında, Dünya Pazarlama AŞ. şirketinde çalışmaktan ve yaptığı havalelerden dolayı tutuklu olduğunu, bazı şirketlerde ortak olduğu iddialarının olduğunu ancak bu şirketlerin hiçbirinde çalışmadığını savunarak, 'Dünya Pazarlama şirketinde 2007 yılında insan kaynaklarında işe başladım. 2014 yılının mart ayında istifa ederek, şirketten ayrıldım. Bu şirketin bin 500 personeli vardı, çok personel sirkülasyonu vardı. Gazete ve internet ilanlarıyla personel seçilirdi. Hiçbir karar alma ve imza yetkim yoktu. Kurumsallıktan çok uzak bir şirketti. Şirketin hükümet aleyhindeki açıklamalarından sonra iş arayışına girdim.' diye konuştu.
Sanık Kaplan da hakkındaki suçlamaları reddederek, tahliyesini talep etti.
Tutuklu sanıklardan Muhammet Yağcı ise savunmasında, iddianamede Bank Asya'yla çalıştığı iddialarının olduğunu, çalıştığı şirketin maaşlarını bu bankaya yatırdığını, iki işlemde Abdullah Arı'dan 75 bin liralık havale aldığı iddialarının da bulunduğunu anlatarak, Abdullah Arı'nın patronun arkadaşı olduğunu, şirketin muhasebesinde çalıştığını, patronunun ve eşinin şahsi banka hesaplarını da işlettiğini, patronuna gelecek paranın kendi hesabına yolladığını, gelen parayı çekerek, patronuna verdiğini, havalelerin kendisine emanet ve borç olarak geldiğini ileri sürdü.
Yağcı hakkında FETÖ'nün şifreli haberleşme programı 'Bylock' kullandığı iddialarına ilişkin ise Bylock çıkan hattın çalıştığı firmanın hattı olduğunu, bu hattı başkalarının da kullandığını, şirketin kapatılacağından resmi geri dönüşlerde sıkıntı yaşanmaması için patronunun bu hattı üzerine al demesi üzerine şirket hattını üzerine geçirdiğini, kontörlü hatta çevirdiğini, halen hattın kendisinde olduğunu, bu programı telefonda görmediğini ve Bylock kullanmadığını iddia etti.
Mahkeme başkanının, 'Bylock'u orta düzeyde kullandığın bilgisi var. Bu program hatta yüklenmiyor, cihaza yükleniyor.' demesi üzerine sanık Yağcı, 'Kesinlikle bu programı telefonda görmedim. Cihaz da şirketindi. Akıllı telefondu.' şeklinde cevap verdi.
Tutuklu sanık Mustafa Güngör de savunmasında, talimatla Bank Asya'ya para yatırdığı ve FETÖ ile bağı olduğunu iddialarını reddedip sağlık sorunları olduğundan tahliyesini istedi.
Sanık Mustafa Feyyaz Doğan da televizyon reklamlarında gördüğü Samanyolu Pazarlama Şirketi ile irtibat kurarak 2003 yılında görüştüğünü, Konya'da çalışmaya başladığını, 2009'dan sonra Dünya Pazarlama olarak isim değişikliğine gidildiğini, iki ofis açtığı için bölge müdürü olarak genel merkez tarafından atandığını, maaşlardan burs ve kurban kesintisi olarak rızası olmadan kendisinden para kesildiğini, bu duruma itiraz edenlerin işten çıkartıldığını anlattı.
Sanık Doğan, şirkette çalışanların bir anda karakter olarak değiştiğini, AK Parti düşmanlığına soyunduğunu ifade ederek, 'Dershanelerin kapatılmasından sonra insanlar düşmanlığa soyundu.' dedi.
Tutuklu sanıklardan Orhan Sargın ise Dünya Pazarlama'da servis şöförü olarak sigortasız çalıştığını, daha sonra Konya'da tahsilat servisi sorumlusu olarak çalışmaya başladığını, her ay başında senetleri tahsilatçı çalışanlara zimmetlediklerini, paraları Bank Asya'da şirket adına açılmış hesaplara havale ettiğini, şirketin FETÖ ile alakası olmadığı için çalışmayı başladığını savunarak, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Savunma yapan diğer tutuklu sanıklar da haklarındaki suçlamaları reddederek, tahliyelerini talep etti.
Duruşma yarına ertelendi.
18.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısında oluşturulan binada görülen duruşmada, tutuklu sanıkların savunmalarının tamamlanmasının ardından Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlanan tutuksuz sanıkların savunmasına geçildi.
Kayseri Asliye Ceza Mahkemesi'nden SEGBİS yoluyla duruşmaya bağlanan sanıklardan Mahmut Sami Boydak, savunmasında 'Bizim Menkul Değerler AŞ'nin yüzde 1 oranında ortağıydım ancak bu şirketle hiçbir şekilde iletişimim yoktu. İşlemlerin yapıldığı dönemde 23 yaşında üniversiteyi yeni bitirmiştim, askerdeydim. Bu işlemlere ilgili hukuki bir sorumluluğunun olmadığını düşünüyorum.' ifadelerini kullandı.
Boydak, iddianamede geçen para transferinin, 'Ali Çelik' adlı kişinin yaptığı transfer olduğunu, bunun da halka açık şirketlerden yapılan bir alışveriş olduğunu belirterek, şu şekilde savunma yaptı:
'Kaynak Holding gibi şirketlerle organik bağım yoktur. Bizim Menkul Değerler AŞ. aile şirketidir. Bu şirkete kayyum atanmıştır ancak ticari faaliyetlerle ilgili değil, Boydak Holding'in iştiraki olduğu sebebiyle kayyum atanmıştır. Şirket halen Borsa İstanbul'da aracılık faaliyeti yapmaya devam etmektedir. Vatandaşlar bu şirkete banka üzerinden yönlendirilir. Müşteri adaylarının MASAK sorgulaması yapılır, devletin bir yasağı var mı diye kontrol edilir ve hesap açılması bunlardan sonra onaylanır. Ali Çelik'in işlemi de böyle olmuştur. Bizim şirketimiz hesabın açılmasına onay verir. Kişi insiyatifi dahilinde online olarak internet üzerinden işlem yapmaktadır, para transferi gibidir. Ali Çelik de bu şekilde işlem yapmıştır. İşlem 17-25 Aralık'tan önce Mayıs 2012'de yapılmıştır. Bir kişinin kendi hesabından başka bir hesabına gönderdiği paradır. 10 aydır ev hapsindeyim. Babalık vazifelerimi yerine getiremiyorum. Hakkımda verilmiş olan elektronik kelepçeyle ev hapsi tedbirinin kaldırılmasını talep ediyorum.'
'Terör örgütüne üyelik' suçlamasından utandığını söyleyen sanık Boydak, 'Vatanımı ve milletimi seviyorum, şarlatan Fetullah Gülen ve kanlı örgütünün her zaman karşısındaydım.' dedi.
19.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Davanın dördüncü duruşması başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısında oluşturulan binada görülen duruşmaya, 35 tutuklu sanık ile 12 tutuksuz sanık ve avukatları katıldı.
Görülen 3 celsede tüm tutuklu sanıklar dahil toplam 106 sanığın savunmasının tamamlanması üzerine avukatların taleplerinin alınmasına geçildi.
Avukatların tahliye ve diğer taleplerine iliştin görüşü sorulan Cumhuriyet savcısı, tutuklu sanıklardan Ali Arslan, Fatih Köstekci, Hacı Osman Kömmeci, İlker Coşan, Zarif Hanoğlu, Mustafa Feyyaz Doğan, Orhan Sayğın, Ömer Fuat Özçelik, Murat Şınoforoğlu, Şükrü Ayar, Veysel Kaynak, Faruk Kaynak'ın tahliyesini diğer tutuklu sanıkların ise bu hallerinin devamını istedi.
Taleplere ilişkin ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıklardan A.K, Ali Arslan, Ekrem Kaynak, Faruk Kaynak, Fatih Köstekci, Hacı Osman Kömmeci, İlker Coşan, Zarif Hanoğlu, Murat Şınoforoğlu, Mustafa Feyyaz Doğan, Orhan Sayğın, Ömer Fuat Özçelebi, Özkan Aktağ, Şükrü Ayar, Ülger Altunkaş'ın haklarında yurt dışı yasağı getirerek tahliyesini kararlaştırdı.
Diğer tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına hükmeden mahkeme, adli kontrol tebdirleri kapsamında imza atan tutuksuz sanıkların bu tedbirinin kaldırılmasına, yurt dışına çıkış yasağı tedbirinin ise devamına karar verdi.
Mahkeme, tutuksuz sanıklardan Mahmut Sami Boydak ve Mehmet Çetintürk'ün savunmalarının alınmış olması nedeniyle ev hapsi olan adli kontrol tedbirinin kaldırılarak, bu iki sanık hakkında diğer adli kontrol hükümlerinin uygulanmasını karara bağladı.
Mahkeme, bir sonraki duruşmanın 3, 4 ve 5 Ocak 2018'de yapılmasını kararlaştırdı.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca FETÖ'nün himmet ve finansman ayağına yönelik Tuna Shopping, Yumurcak TV, Metropol Lisans, Merkür Ev Aletleri, Nil Su Arıtma (water life) firmalarını barındıran Dünya Pazarlama AŞ ile ilgili hazırlanan iddianamede, Dünya Pazarlama AŞ'nin, hür müteşebbisler tarafından serbest piyasa ekonomisi koşulları içerisinde salt ticari kar sağlamak amacıyla kurulan bir şirket olmadığı anlatılıyor.
Bu şirketin ticaret hayatında kendi stratejisi doğrultusunda örgütlenen FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün organizasyonu neticesinde kurulduğu ve bu gizli organizasyon doğrultusunda varlığını sürdürdüğü ifade edilen iddianamede, 2011 ile 2016 yılları arasındaki yaklaşık beş yıllık periyotta, Dünya Pazarlama AŞ'nin 16 bin 537 işlem sonucu 22 milyon 637 bin 404 lira havale yaptığı belirtiliyor.
Bu yasa dışı havalelerin genellikle örgütün bankacılık ve finans alanındaki 'amiral gemisi' Bank Asya üzerinden gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, soruşturmalarda delil olarak kullanılabilecek bu işlemlerin büyük bir kısmının yok edilmek, arşivlerin silinmek suretiyle karartılması nedeniyle tüm hesap hareketlerinin tam olarak saptandığından bahsedilemeyeceğine vurgu yapılıyor.
İddianamede, sanıklar Atıf Salih Yiğit, Fatih Avvuran, Fevzi Gürses, İbrahim Balcı, İsa Kalaycıoğlu, Nihat Özdemir, Nureddin Gonca, Necat Gonca ve Nurfan Kartal'ın, 'silahlı terör örgütü yöneticisi olmak' suçundan 10 ile 15, 'terör örgütleri veya teröristlere fon sağlamak ve toplamak' suçundan da 5 ile 10 yıl olmak üzere toplam 15 yıldan 25 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
Aralarında eski Boydak Holding ve Kaynak Holding yöneticilerinin de bulunduğu 126 şüphelinin, 'silahlı terör örgütü üyesi olmak' suçundan 5 ile10, 'terör örgütleri veya teröristlere fon sağlamak ve toplamak' suçundan da 5 ile 10 yıl olmak üzere toplam 10 yıldan 20 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması öngörülen iddianamede, şüpheli Sedat Yetişkin'in ise 'terör örgütleri veya teröristlere fon sağlamak ve toplamak' suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
Paralel yapı-12 Mayıs (2017) 'İstanbul 135 sanık Dünya Pazarlama AŞ Yapılanması/Boydaklar' davası
(21 Ekim 2017, 16:13)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: