Ankara'da, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında derdest edilen komutanların tutulduğu Akıncı Üssü Karargah binasının koridor görüntüleri ilk kez ortaya çıktı. Darbe ile ilgili ana dava olan Akıncı Üssü davası dosyasına giren, Akıncı Üssü koridorlarındaki kameralar tarafından kaydedilen görüntülerde, Orgeneral Akar ile Orgeneral Yaşar Güler'in darbeci askerler tarafından üsse getirilişleri yer alıyor.
21.10.2017 21:14 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve dönemin Genelkurmay 2'inci Başkanı Yaşar Güler'in darbeci askerler tarafından üsse getirilme anları ilk kez yayınlandı.
16 Ekim'deki gelişmeyle ilgili alınan bilgiye göre, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında başta Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, dönemin Genelkurmay 2'inci Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Güler, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın da bulunduğu birçok üst rütbeli komutan darbeci askerler tarafından derdest edilerek, darbenin yönetildiği Akıncı Üssü'ne götürüldü. Komutanlardan Hulusi Akar, darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü Komutanı olan eski Tuğgeneral Hakan Evrim'in, Yaşar Güler ise dönemin Akıncı Üssü Harekat Komutanı eski Kurmay Albay Ahmet Özçetin'in odasında tutuldu.
MEHMET DİŞLİ UZUN UZUN TELEFONLA KONUŞUYOR
Hulusi Akar, getirilişi sırasında görüntülere yaklaşık 2 saniye yansıyor. Bu sırada kamera saati 22.35.50. saniyeyi gösteriyor, ancak mahkeme tarafından yapılan tespitlerde, saatin yaklaşık 45 dakika geri olduğu belirlendi. Yani Akar'ın Akıncı Üssü'ne getirilişi saat 23.20 sıralarına denk geliyor. Akar'ın yanında olduğu belirtilen, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ak Partili Şaban Dişli'nin kardeşi dönemin Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dairesi başkanı eski Tümgeneral Mehmet Dişli, Akar'ın getirilişinden yaklaşık 30 dakika sonra kamera saatine göre 23.01 sıralarında odadan çıkıyor. Görüntülere uzun uzun yansıyan Dişli, koridorda yürüyerek telefonla konuşuyor. Akıncı Üssü ve Genelkurmay Çatı davasının sanıklarından Dişli, Akar'ı odasında derdest eden ekibin içinde yer almakla ve kendisine darbe girişimini tebliğ etmekle suçlanıyor. Dişli'nin Akar'a, "Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız. Taburlar, tugaylar yola çıktı. Biraz sonra göreceksiniz" dediği öne sürülmüştü. Dişli, mahkemedeki savunmasında "Komutan beni yanlış anlamış olabilir" demişti.
YAŞAR GÜLER GÖZÜ BAĞLI KORİDORDA YÜRÜTÜLÜYOR
Darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığı'ndaki odasında emir subayı Mehmet Akkurt ve beraberindeki cuntacı ekip tarafından derdest edilen ve Akıncı'ya götürülürken çıkan çatışmada darbeci emir subayı öldürülen dönemin Genelkurmay 2'inci Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Güler'in elleri ve gözleri bağlanarak Akıncı Üssü'ne götürülmüştü. Genelkurmaydaki görüntüleri daha önce ortaya çıkın Güler'in, Akıncı Üssü'ndeki görüntüleri ilk kez ortaya çıktı. Görüntülerde Güler, 3 darbeci asker tarafından gözleri ve kolları bağlı bir şekilde Akıncı Üssü Karargah binasındaki darbeci Ahmet Özçetin'in odasına sokuluyor. Kamera saatine göre, 23.18 sıralarında görüntülere giren Güler'in hayli bitkin olduğu görülüyor. Yaklaşık 40 saniye görüntüsü olan Güler'in, kamera saati 45 dakika geri olduğu için, 16 Temmuz'un ilk dakikalarında saat 00.03 sıralarında üsse getiriliyor.
DARBECİ ASKERLER ODAYA İP GÖTÜRÜYOR
Yaşar Güler'in odaya sokulmasının ardından, yaklaşık üç dakika sonra kamera saatine göre 23.21.07 sıralarında darbeci askerlerden biri elinde iple odaya giriyor.
DAKİKA DAKİKA YAŞANANLAR
Akar'ın üsse getirilişi kamera saatine göre 22.35.50'de yer alıyor. Yanında da Mehmet Dişli ve darbeci askerler var.
Mehmet Dişli'nin koridorda telefonla konuşması kamera saatine göre 23.01. Konuşma 2-3 dakika sürüyor.
Yaşar Güler'in getirilişi 23.18.01'te ve yaklaşık 40 saniye sürüyor.
Darbeci Dişli'nin "Esrarengiz" Telefon Görüşmesi
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin yönetildiği Akıncı Üssü'ndeki koridorda kameralara telefonla görüşürken yansıyan FETÖ sanığı eski tümgeneral Mehmet Dişli'nin, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler derdest edilerek Akıncı Üssü'ne getirilmeden dakikalar önce, Güler'in özel kalem müdürü kurmay yarbay Bünyamin Tuner ile görüştüğü ortaya çıktı.
Akıncı Üssü davasında, üsteki kamera kayıtlarından bir bölümü basına yansıdı.
Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Güler, darbe girişimi gecesi Genelkurmay Karargahı'ndaki makam odasından eğitim kıyafetli ve silahlı yaklaşık 10 asker tarafından derdest edilerek, helikopterle Akıncı Üssü'ne götürülmüştü.
Akıncı Üssü kamera kayıtlarında Güler, silahlı ve tam teçhizatlı askerler tarafından gözleri bağlı, elleri arkadan plastik kelepçeli şekilde 15 Temmuz gecesi Akıncı 4. Ana Jet Üssü Harekat Komutanı olarak görev yapan eski kurmay albay Ahmet Özçetin'in odasına sokuluyor.
Yaşar Güler, Akıncı'ya getirilmeden önce ise eski Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Dairesi Başkanı tümgeneral Mehmet Dişli'nin, Ahmet Özçetin'in odasının bulunduğu koridorda ileri geri yürüyerek, kamera saatine göre 23.00 civarında telefon görüşmesi yaptığı görülüyor.
Mahkeme, kamera saatinin 45 dakika geri olduğu tespitini yaptı. Buna göre, koridordaki görüntüler saat 23.45'te kaydedildi.
Akıncı Üssü iddianamesindeki HTS kayıtlarına göre, Dişli'nin tam bu saatte Bünyamin Tuner ile görüştüğü belirlendi.
Dişli'nin telefon hattıyla 15-16 Temmuz 2016'da diğer darbeci sanıklarla, saat 20.35'de Orhan Yıkılkan, saat 20.38'de Doğan Öztürk, saat 23.33'te Ramazan Gözel, saat 23.45'de Bünyamin Tuncer ve saat 23.49'da Tahsin Kaya ile görüştüğü HTS analiz raporunda yer alıyor.
Dişli'nin, 16 Temmuz 2017'de saat 00.12'de ve 00.16'da yine Bünyamin Tuner ile saat 03.31'de Levent Türkkan, saat 06.06'da Doğan Öztürk ile telefon görüşmesi yaptığı tespit edildi.
Eski özel kalem müdürü Tuner
Genelkurmay Çatı Davası'nın sanıklarından Bünyamin Tuner, Yaşar Güler'i, Özel Kuvvet personeli ile gözleri bantla, elleri arkadan plastik kelepçeyle bağlanmış ve kafasına da siyah başlık giydirilmiş halde derdest edenler arasında yer alıyor.
Tuner'in, diğer sanıklar, eski Binbaşı Ahmet İlhan Ayşan, eski binbaşı Recep Özkan, eski binbaşı İsmail Aydın ve eski üsteğmen Mahmut Onur Uçar ile Genelkurmay Karargahı'ndaki kamera kayıtlarının depolandığı hard diskleri tankların altında ezerek imha ettiği belirtiliyor.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, ifadesinde, saat 21.00 sıralarında makamında çalışmalarına devam ederken eski tümgeneral Mehmet Dişli'nin odasına gelerek, "Komutanım operasyon başlıyor, herkesi alacağız, taburlar, tugaylar yola çıktı, biraz sonra göreceksin." dediğini, kendisine "Ne operasyonu?" şeklinde tepki vererek ikna etmeye çalıştığını ancak Dişli'nin, "Komutanım bu iş bitti ve herkes yola çıktı." dediğini aktarmıştı. Akar, Akıncılar Üssü'ne gittikleri helikopterde Mehmet Dişli'nin de bulunduğunu söylemişti.
Genelkurmay Çatı ve Akıncı Üssü davalarının sanığı Mehmet Dişli ise iddiaları reddedip, derdest edilerek Akıncı'ya götürüldüğünü savunmuş ve "Genelkurmay Başkanı beni yanlış anlamış, gayretlerimi yanlış değerlendirmiş olabilir." demişti.
DAVAYA DEVAM EDİLDİ
16.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Öte yandan dava duruşmalarına da devam edildi. Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı belirlenen Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda yapılan duruşmaya sanıklar, avukatları, müştekiler ile gaziler ve şehit yakınları katıldı.
Duruşmaya, Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığında görevli pilotların savunmasıyla devam edildi.
Sanık eski üsteğmen Halil İbrahim Yurdusev, 15 Temmuz'da Akıncı Hava Üssü'nde bulunmadığını, gece yapılan hiçbir faaliyetten haberi olmadığını öne sürdü. 15 Temmuz'dan 13 gün sonra 28 Temmuz'da hakkında verilen ifadeler nedeniyle tutuklandığını ifade eden Yurdusev, iddianamede 15 Temmuz'da akşam saatlerinde çok fazla telefon görüşmesi yaptığının yazdığını, bunun nedeninin de o geceki halı saha maçının organizasyonu için yaptığı telefon görüşmeleri olduğunu öne sürdü.
Halı saha ayakkabılarının filodaki dolabında olması nedeniyle akşam saatlerinde filo nöbetçi çavuşunu arayarak, ayakkabılarını dışarıdaki kamelyalara bırakmasını istediğini, maç yapacak kişi bulamadıkları için de filoda görevli birçok kişiyi arayarak maça adam aradığını savunan Yurdusev, "TAİ'nin halı sahasında maçımızı yaptık, 22.00-23.30 saatleri arasında halı sahada olduğuma şahit olarak 13 kişi gösterebilirim. Hakkımda ifade veren kişiler neden benim ismimi vermiş bilmiyorum, filodaki kadrolu öğretmen pilotların isimlerini sayarlarken benim de adımı saymışlar. Bu kişilere neden benim ismimi verdiklerinin sorulmasını istiyorum." dedi.
Sanık Yurdusev, iddianamedeki kamera görüntülerinin hiçbirinde kendi görüntüsünün olmadığını belirterek, "Bu darbeyi FETÖ yaptı. Benim de FETÖ'cü olduğum iddia ediliyor. FETÖ'cü olsam darbede kullanılırdım, oysa ben halı sahada maçtaydım. 600 saat uçuşum var, gerçek mühimmat atmışlığım var, bir sürü terörle mücadele harekatına katıldım, FETÖ'cü olsam beni kullanırlardı, o gece uçururlardı." ifadesini kullandı.
Sanık eski astsubay Mustafa Can Mengül de Konya'da jandarma astsubay olarak çalıştığını, 14 Temmuz'da Ankara'dan malzeme alınacağı belirtilerek, muhabere cihazlarının hassas olması nedeniyle cihazların sarsılmaması için saat 18.00'de Konya Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Timurcan Ermiş'in ikinci makam aracıyla yola çıktıklarını, Yüzbaşı Münir Işık'ın yolda malzeme alımının iptal edildiğini, aracı Ermiş'e teslim etmelerinin istendiğini söylediğini kaydetti.
Sanık Mengül, saat 21.00 sıralarında Ankara'ya geldiklerini, aracı eski tuğgeneral Ermiş'in emir astsubayına teslim ettiklerini ve daha sonra Yüzbaşı Işık'tan izin alarak akrabalarıyla buluştuğunu, Eryaman'da akrabalarının evine geçtiklerini anlatarak, televizyondan darbe teşebbüsünü öğrendiğini, saat 00.00 sıralarında Konya'daki birliğinden aranarak, acilen birliğe çağrıldıklarını, yüzbaşı Münir Işık ile görüşme yaptığını ve sabah erkenden otobüsle Konya'ya dönerek, birliklerine katıldıklarını söyledi. Mengül, 15 Temmuz'da Eryaman'da akrabalarının evinden dışarı çıkmadığını, hiçbir darbe faaliyetine katılmadığını savundu.
İddianamede yer alan "15 Temmuz'da Akıncı Hava Üssü'nde bulunduğu" iddiasının gerçek dışı olduğunu kaydeden Mengül, Akıncı Üssü'nde olduğuna dair hiçbir kamera kaydı ve delil bulunmadığını öne sürdü.
Sanık Mengül'ün savunmasının ardından Mahkeme Başkanı Selfet Giray, malzeme almaya her zaman komutan araçlarıyla mı gidildiğini sordu. Sanık Mengül, muhabere cihazlarının hassas olması nedeniyle bazen konforlu araçlarla taşındığını, bu göreve de komutanın ikinci makam aracıyla gitmelerini yadırgamadığını söyledi.
Mahkeme Başkanı'ndan avukata uyarı
Duruşmada sanık eski pilot üsteğmen Ahmet Pala da savunma yaptı. Pala'nın savunmasının ardından söz alan avukatı, müvekkilinin FETÖ mensubu olmadığını, öğretmen pilot olarak vatanına üstün hizmetlerde bulunduğunu belirterek, "15 Temmuz'dan sonra nitelikli pilotlar asılsız iddialarla cezaevine konuldu. Türkiye, Pakistan'dan öğretmen pilot dilenir hale gelmiştir." diye konuştu.
Bu sözler üzerine Mahkeme Başkanı Giray, savunma esnasında kelimelerin düzgün ve düşünülerek kullanılması konusunda avukatı uyardı. Uyarı üzerine avukat tekrar söz alarak, "Özür diliyorum, yanlış bir ifade kullandım. Türk milleti kimseden bir şey dilenmez." dedi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümü, sanık eski jandarma yüzbaşı Münir Işık'ın savunmasıyla başladı.
Darbe girişiminden iki gün önce Konya Jandarma Bölge Komutanlığına atandığını söyleyen Işık, emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini, suç olabilecek bir emri yerine getirmediğini öne sürdü.
Dönemin Kurmay Başkanı Albay Mustafa Sakaoğlu'nun emriyle Ankara'da muhabere malzemesi almak için görevlendirildiğini, buna ilişkin görev yazısı hazırlandığını kaydeden Işık, "Fakat Sakaoğlu, akşam saatlerinde görevin iptal olduğunu söyledi. Bunun yerine Ankara'ya giden sanık eski Konya Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Timurcan Ermiş'in makam aracını götüreceğimi söyledi." dedi.
Bunun üzerine sanık eski astsubay Mustafa Can Mengül ile aracı 15 Temmuz akşam saatlerinde Ankara'ya getirdiklerini anlatan Işık, aracı Ermiş'e götürmesi için Astsubay Tuncay Nergiz'e teslim ettiğini kaydetti.
Işık, daha sonra Keçiören'deki kız kardeşinin evine giderek sabah saatlerine kadar burada kaldığını söyledi.
Darbe girişimine ilişkin gelişmeleri televizyondan izlediğini belirten Işık, darbeye katkı sağlayacak hiçbir eylemin içinde bulunmadığını iddia etti.
16 Temmuz sabahı teslim ettiği aracın akıbetini öğrenmek için Mengül ile Jandarma Genel Komutanlığına gittiğini ancak aracı burada bulamadığını anlatan Işık, daha sonra aracın darbenin merkezi Akıncı Üssü'nde bulunduğunu öğrendiğini aktardı.
Bu gelişmeden sonra Konya'daki görev yerine gittiğini söyleyen Işık, hakkında isnat edilen suçlamaları kabul etmeyerek, FETÖ ile bağlantısının olmadığını iddia etti.
Çapraz sorgu sırasında Mahkeme Başkanı Selfet Giray, sanığa araçta ele geçirilen iki MP5 yarı otomatik tabancanın kime ait olduğunu sordu.
Söz konusu tabancaların komutanın korumalarına ait olduğunu ifade eden Işık, bunların her araçta bulunabilecek türden silahlar olduğunu belirtti.
Araç teslim edilirken resmi bir evrak alıp almadığına ilişkin soru üzerine, herhangi bir evrak tanzim edilmediğini söyleyen Işık, bir başka soru üzerine yüzbaşı olmasına rağmen Sakaoğlu'nun araç teslimi için ısrarla kendisini görevlendirdiğini sözlerine ekledi.
Sanıklar gelmeyince duruşma ertelendi
Sanık Işık'ın savunmasından sonra Mahkeme Başkanı Giray, tensip tutanağında yer alan sanıkların isimlerini okuyarak, savunma yapmaları için kürsüye gelmelerini istedi.
Sanıklardan bazıları duruşma salonunda bulunmazken, ismi okunan diğer sanıklar ise avukatlarının hazır olmadığı gerekçesiyle bir sonraki celse savunma yapacaklarını bildirdi.
Bunun üzerine Başkan Giray, sanık ve avukatlarının hazır olmamalarına tepki göstererek, "Kimi zaman bir an önce savunma yapmak istediğini söyleyenlerden bir sürü laf duyuyoruz. Ancak bugün ise savunma yapacak kimse yok. İsmi geçenler hazır olsunlar, avukatlarıyla ilgili bir problem varsa halletsinler. Aksi durumda sırası geldiği halde savunma yapmayanların, bütün sanıklar dinlendikten sonra savunmaları alınacak." diye konuştu.
Giray, duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edileceğini söyleyerek, bugünkü celseyi tamamladı.
17.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda yapılan duruşmaya, sanıklar, avukatları, müştekiler ile gaziler ve şehit yakınları katıldı.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasını yapan sanık Metin Çerkezoğlu, olay tarihinde eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ın emir astsubayı olduğunu, komutanın hayatından endişelendiği için gece Akıncı Üssü'ne gittiğini öne sürdü.
Akıncı Üssü'ne gittiğinde içeri giremediğini ve nizamiye bölgesinde beklediğini aktaran Çerkezoğlu, içeriye girdiği sırada nizamiye tarafından yüzünü görmediği birisinin "ateş" diye bağırdığını anlattı.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray, Akıncı Üssü'ne girdikten bir süre sonra neden kıyafetlerini değiştirdiğini sorması üzerine sanık Çerkezoğlu, "16 Temmuz sabahı 09.00 civarında karnım acıktı, lojman kantinine gittim. Yiyecek bir şeyler aldım. Kıyafetlerim gece boyunca bankta ve yerde oturduğumdan kirlenmişti. Komutanın karşısına kirli gömlekle çıkmak yerine, kantinden giyecek bir şey almayı düşündüm. Beyaz ya da lacivert bir şey yoktu, ben de kırmızı, üzerinde 'Solo Türk' yazan tişört aldım, onu giydim." dedi.
"Sela ile darbeyi ben hiç bağdaştıramıyorum"
Sanık Çerkezoğlu, bir avukatın, "Selaları duydunuz mu? Duyduysanız ne hissettiniz?" sorusuna, "Sela ölenin arkasından okunur, o yüzden o gece bir anlam veremedim. Açıkçası, sela sesinden darbe bastırılma işini bir yerden duymadım. Sela ile darbeyi ben hiç bağdaştıramıyorum." yanıtını verdi.
Duruşmada daha sonra sanık eski orgeneral Akın Öztürk'ün emir astsubayı Can Kaya savunmasını yaptı.
"Tanık olarak bulunmam gereken bir mahkemede, sanık olarak bulunmaktayım." diyerek savunmasına başlayan Kaya, Akın Öztürk'ün yanına gitmesi konusunda bizzat Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı tarafından görevlendirildiğini söyledi. Temmuz döneminde diğer personelin izin kullandığını, eşinin avukat olması nedeniyle adli tatilde izin kullanmak için izne çıkmadığını anlatan Kaya, izne çıkmış olsaydı 15 Temmuz'da başka bir kişinin Öztürk'ün yanında olacağını savundu.
15 Temmuz'da Akın Öztürk'ü İzmir'den gelişinde karşıladıklarını, Akıncı Hava Üssü'ndeki kızının evine bıraktıklarını, bir süre bekledikten sonra Öztürk'ün emriyle sabah tekrar orada olmak üzere ayrıldıklarını, ancak yolda gelişmelerden haberdar olmaları üzerine saat 23.00 civarında tekrar Akıncı Üssü'ne döndüklerini anlatan sanık Kaya, saat 00.00 sıralarında Akın Öztürk'ün lojmandan çıkarak Akıncı Üssü karargahına geçtiğini, bina etrafında silahlı kişileri gördüklerini, ancak Öztürk'ün doğrudan komutan odasına geçtiğini söyledi.
Karargahta kendilerinin de emir astsubayının odasına geçtiklerini, orada Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın korumasını gördüklerini ve Akar'ın da orada olduğunu anladıklarını belirten Kaya, televizyon ve bilgisayar kablolarının kesik olduğunu fark ettiklerini, Orgeneral Akar'ın da tedbir amaçlı olarak Akıncı Üssü'ne getirilmiş olabileceğini düşündüğünü öne sürdü.
Sanık Kaya, komutan odasına çay ve yiyecek ikramında bulunduklarında odadaki televizyonun da kablolarının kesik olduğunu gördüğünü, ilerleyen saatlerde astsubay odasındaki televizyonu çalıştırarak onu komutan odasına taşıdıklarını ifade ederek, "Genelkurmay Başkanımız misafir koltuğunda oturuyordu, odada sadece Akın Öztürk vardı. Sabaha kadar makam odasına üs komutanı Hakan Evrim, Mehmet Dişli, Kubilay Selçuk ve Ömer Faruk Harmancık giriş, çıkış yaptılar. İlerleyen saatlerde bu kişilerin 143. Filo'da bulunduklarını anladım. Genelkurmay Başkanı'nın 'bu işten vazgeçin, rezil olduk, itibarımız zedelendi. Sabaha karşı bu işin bitmesinde fayda var' gibi cümleler kullandığını duydum. Televizyonu izledikten sonra Genelkurmay Başkanımızın sesi daha yüksek çıkmaya başladı. Bir ara Akar'ın, 'Akın, konuş ikna et şunları' dediğini duydum." diye konuştu.
Akın Öztürk ile birlikte gece boyu birkaç kez 143. Filo'ya gittiklerini, Öztürk'ün oradaki komutanlarla görüşmeler yaptığını belirten sanık Kaya, sabah saatlerinde Hulusi Akar ve Akın Öztürk'ün birlikte odadan çıktıklarını ve Akar'ın piste giderek helikopterle Akıncı Üssü'nden ayrıldığını söyledi. Akar'ın ayrılırken "Akın sen burada kal, birkaç saat sonra seni aldıracağım." dediğini vurgulayan sanık Kaya, Akın Öztürk'ün daha sonra karargah binasında ve 143. Filo'da tutulan orgeneraller Yaşar Güler ve Abidin Ünal'ı kurtardığını, 2 kez helikopter ile Akıncı Üssü'nden ayrılmaya çalıştığını, ancak akşam saatlerine doğru araçlarla üsten ayrılarak Hava Kuvvetleri Komutanlığına geçtiklerini anlattı.
"Abidin Ünal, polise kimliğini gösterdi"
Sanık Kaya, akşam saatlerinde Abidin Ünal, Akın Öztürk ve Yaşar Güler'in makam aracıyla Akıncı Üssü'nden ayrıldıklarını, nizamiye çıkışında polisin kimlik kontrolü yaptığını ifade ederek, "Hatta Abidin Ünal bile kimliğini gösterdi. Polislere 'kimliğimiz olmasa ne olacaktı?' diyerek tepki de gösterdi." dedi.
Akın Öztürk ve Abidin Ünal'ın Hava Kuvvetleri Komutanlığına geçtiklerini bir süre makamda oturduklarını ve saat 22.30-23.00 sıralarında konutlarına gitmek için çıkış yaptıklarını dile getiren sanık Kaya, bu sırada Öztürk'ün Milli Savunma Bakanı ile görüşme yaptığını bir de basın bildirisi hazırladığını öğrendiklerini kaydetti.
Kaya, 21 Temmuz'a kadar görevinin başında olduğunu, Özel Kuvvetler Komutanlığındaki birliğine yoklama verdiğini ancak 21 Temmuz'da gözaltına alındıklarını, 26 Temmuz'da da tutuklandığını anlattı.
İddianamede görevli olmadığı halde Akın Öztürk'ün korumalığını yapmakla suçlandığını hatırlatan sanık Kaya, "Bulunmam, görev gereğidir. O gece Zekai Aksakallı'nın korumaları onun yanına nasıl intikal etmişse, biz de Akın Öztürk'ün yanına döndük. Ayrıca Öztürk'ün koruması olduğum bilindiği halde o gece ve ertesi gün ne ÖKK'den ne de Genelkurmay'dan beni arayan oldu." ifadesini kullandı.
Kaya, savunmasının ardından Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın sorularını yanıtladı. Hakim Giray'ın, "Akıncı'da silahlı kişileri gördün, televizyondan olayları izledin ama kimseye neler olduğunu sormadın mı?" sorusuna sanık Kaya, "Sormadım, komutanlar orada olunca gerek duymadım." yanıtını verdi. Bunun üzerine Giray, "Kimse bir şeyi merak etmiyor. Herkes ne olduğunu biliyor ya da sormaya gerek duymuyor, meraksız." dedi.
Duruşmaya, yarın sanık Kaya'nın çapraz sorgusuyla devam edilecek.
18.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda yapılan duruşmaya, sanıklar, avukatları, müştekiler ile gaziler ve şehit yakınları katıldı.
Duruşmada dün savunma yapan eski orgeneral Akın Öztürk'ün emir astsubayı Can Kaya'nın çapraz sorgusu yapıldı.
Müşteki avukatlarının, "Akın Öztürk'ün şoförü tanık, siz sanıksınız. 15 Temmuz gecesi erken saatlerde darbeden haberdar olduğunuz iddia ediliyor. Olay yerini terk etmek aklınıza gelmedi mi?" sorusu üzerine sanık Kaya, koruma görevi aldıklarında olay yerini terk edemeyeceklerini, yanında bulunduğu personeli korumakla görevli olduğunu ileri sürdü.
Kaya, "Yanınızdaki personelin darbeci veya örgüt üyesi olduğunu bilmiyorsunuz o anda. Hiçbir koruma koruduğu personeli bırakıp bir yere gidemez. Bana verilen görev Akın Öztürk generali korumak, başka birisi verilse onu da koruyacaktım. Biz Hava Kuvvetlerine koruma olarak gidiyoruz, kimi koruyacağımız belli olmadan. Saat 23.00'te kalkışma hareketini duydum, bastırılmış bir harekat olarak geçiyordu. Kimse bana Akın Öztürk'ün darbeci olduğuna dair bir bilgi vermedi." savunmasını yaptı.
Akın Öztürk'ün avukatı Hicabi Durmuş, sanık Kaya'ya, "Akın Öztürk'ün, 'Bitirin oğlum bu işi, yaptığınız suç, uzlaşalım, ben Başbakanlığa gideceğim' şeklinde bir beyanı var. Bu sözü duydun mu?" sorusu üzerine Can Kaya, "(Bitsin, bitirin) kelimesi geçti, 'Başbakanlığa gideceğim' de dedi. 'Uzlaşalım' sözcüğünü söylemiş olabilir, silahların bırakılması konusunda konuşuldu, karşısında kalabalık bir grup vardı." diye konuştu.
Darbecilere telsiz dağıtan yüzbaşı
Duruşmada daha sonra darbe faaliyeti sırasında görev ve yetkisi olmadığı halde Akıncı Üssü'ne gelerek, darbe sırasında kullanılacak "JEMUS" telsizlerini programlayarak Akıncı Üssü'nde dağıtmakla suçlanan eski yüzbaşı sanık Kamil Çetin savunma yaptı.
Hakkındaki iddiaları reddeden Çetin, hiçbir suçu olmadığını, herhangi bir terör örgütü ile bağının bulunmadığını ileri sürdü.
Meslek hayatını anlatan Çetin, 2007'den bu yana Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde Jandarma Entegre Muhabere ve Bilgi Sistemi (JEMUS) Projesi'nde çalıştığını belirtti.
Sanık Çetin'in savunmasında, gözaltına alındıktan sonra işkence gördüğü, cezaevi koşullarının insan hayatına uygun olmadığı yönündeki iddialarını içeren uzun anlatımlarına, şehit ve gazi yakınları sık sık tepki gösterdi.
Kamil Çetin, darbe girişiminden önce, Kastamonu Jandarma Bölge Komutanlığında kullanılmak üzere 190 adet JEMUS telsizinin terörle mücadele harekatı (TMH) operasyonunda kullanılacağı gerekçesiyle hazır edilmesinin istendiğini, bu nedenle telsizleri programlayarak hazır hale getirdiğini iddia etti.
Darbe girişimi gecesi Akıncı Üssü'nde 190 telsiz dağıttığı iddiasını reddeden Çetin, "Akıncı Üssü'ne hiç gitmedim, hiç bulunmadım. Akıncı Üssü'nde bulunduğuma dair fotoğraf bana benzememektedir. Fotoğrafta netlik yoktur. Ben olduğu iddia edilen kişinin benimle alakası yoktur. 190 telsizi taşımış ve dağıtmış olsam muhakkak bu anların da görülüyor olması gerekirdi. Hakkımda bana dahi benzemeyen bir resim dışında delil bulunmamaktadır. Korkunç darbe girişimi gecesi Akıncı Üssü'nde hiç bulunmadım." iddiasında bulundu.
Beyanlarını "hatırlamadı"
Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın soruları üzerine sanık Çetin, "Akıncı Üssü'ne gidip telsizleri dağıttığı" şeklindeki hakimlik ifadesini işkence ve tehdit altında verdiğini ileri sürerek, önceki ifadelerini kabul etmedi.
İfadesinde anlattığı, 190 telsizi hangi araçla götürdüğü, aracı kimin kullandığı, Akıncı Üssü'nde ne şekilde dağıttığına ilişkin bölümler hatırlatılan Çetin, bu beyanlarını da reddetti.
Bir başka soru üzerine sanık Çetin, söz konusu telsizlerin 12 Temmuz 2016'da, Kastamonu bölgede TMH operasyonu için hazırlanmasının istendiğini, resmi yazının bulunduğunu, aynı gün 190 telsizi tertip ettiklerini anlattı.
Eski yüzbaşı Çetin, 13 Temmuz'da telsizlerin Kastamonu'ya götürüleceğinin belirtildiğini, kontrol işlemleri bitmediği için gönderilemediğini, 190 telsizi programladıktan sonra Beştepe'deki çalışma odasına bıraktığını öne sürdü.
Kamera tespit tutanaklarındaki görüntülerini de reddetti
Kamera tespit tutanaklarında kendisi olduğu belirtilen, 143. Filo koridorundaki kamera kaydından çekilen fotoğrafı gösterilen sanık Kamil Çetin, güvenlik kamera kayıtlarındaki kişinin kendisi olmadığını öne sürdü. Bunun üzerine 143. Filo istihbarat koridorundaki kamera görüntüleri de izlettirilen Çetin, koridordan geçen kişinin kendisi olmadığını savundu.
Öğle arası verilen duruşmaya, sanık Çetin'in sorgusuyla devam edilecek.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümü, sanık eski Hava Kuvvetleri Komutanlığı Tatbikat Şube Müdürü pilot kurmay albay Nihat Çırakoğlu'nun savunmasıyla başladı.
Çırakoğlu'nun savunmasına "Bu davayı alma cesaretini gösterdiğiniz için sizi ve heyetinizi tebrik ediyorum, bu görev ateşten gömlektir." sözleriyle başlaması üzerine, Mahkeme Başkanı Selfet Giray, "Hakimler dava seçmez, bizim mahkemeye gelen her dosyaya bakma sorumluluğumuz vardır. Bu dava da onlardan biridir." karşılığını verdi.
Çırakoğlu, daha sonra savunmasına, vatan haini olmadığını yıllarca terörle mücadele operasyonlarında üst düzey görevler aldığını anlatarak devam etti.
Dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ı uzun yıllardır tanıdığını ve birçok terör operasyonunu birlikte koordine ettiğini ileri süren Çırakoğlu, darbe girişiminin yaşandığı güne ilişkin şunları söyledi:
"O gün saat 16.00 sularında tatbikat şubeydim, oradaki mesai arkadaşlarımla vedalaşıyordum. Çünkü İspanya'da NATO'nun savaş komuta merkezi olan üste görevlendirilmiştim. Eve geldim götüreceğim eşyaları paketledim. Daha sonra kayınpederimle vedalaşmak için Akyurt'taki evine gittim. Oradayken Ayhan Çatıkkaya beni aradı. Telefonda 'Hava Kuvvetleri Komutanının emrini iletiyorum. Çok acil, direkt 143. Filo'ya git, beni gör.' dedi. Bunun üzerine Oran'daki askeri lojmanlardan Akıncı Üssü'ne gittim."
Çırakoğlu, Akıncı Üssü'ne gittiğinde kapıda silahlı kişiler gördüğünü, kimliğini gösterip nizamiyeden içeriye girdiği esnada herhangi bir parola veya şifre sorulmadığını ileri sürdü.
Akıncı Üssü'ne girdikten sonra terörle mücadele harekatı ya da Suriye'ye savaş harekatı yapıldığını düşündüğünü belirten Çırakoğlu, "Olaydan kısa süre önce çevremizdeki ülkelerin savaş hazırlığı yaptığını gözlemliyorduk. Harekatçıyım ben çevremizdeki gelişmeleri sürekli takip ederim. Örneğin 15 Temmuz'dan bir hafta önce Fransa, Türkiye'de yaklaşan terör tehlikesi yüzünden tüm diplomatlarına ikinci bir emre kadar ülkeyi terk etmesi yönünde çağrı yapmıştı. Tüm bunları düşündüğümde gelen telefonla birlikte oraya gittim." ifadelerini kullandı.
143. Filo'ya gidip Ünal'ın orada olmadığını öğrenince 141. Filo'ya geçtiğini anlatan Çırakoğlu, ilerleyen saatlerde Ünal'ın filoya getirildiğini ancak ellerinin bağlı olmadığını ve zorla tutulduğunu gözlemlemediğini iddia etti.
Mahkeme Başkanı Giray'ın "Sen harekatçısın ya o gece orada yapılanları çözemedin mi? Herkesin girdiği çıktığı yer var ya komuta merkezi, sende oranın yakınındasın, ne olup bittiğini anlamadın mı?" sorusunu sanık Çırakoğlu, "Bana verilen görev dışında bir şey yapmadım. Emir almadan kimseye yardım etmem. Şunu gözlemledim, siviller var silahlı silahsız, herkes cep telefonuyla oynuyor bir kargaşa vardı orada." şeklinde yanıtladı.
Başkan Giray'ın "Darbe girişiminden ne zaman haberin oldu? O gece orada gördüklerini tek tek anlatır mısın?" sorusuna Çırakoğlu, "Gazinoda, Hakan Evrim ve Ahmet Özçetin vardı. Arka tarafa çay içmeye giderken gördüm Hakan Evrim iki silahlı adamla konuşuyordu. Gecenin ilerleyen saatlerinde Cumhurbaşkanı'nın açıklamasını gördüm. 141. Filo'da Abidin Ünal'ın olduğu odanın önüne gittim, kapıda duran nöbetçiye kendisiyle görüşmem gerektiğini söyledim. Bana odanın müsait olmadığını söyledi. Ben de sabaha kadar hiçbir iş yapmadan oturdum." cevabını verdi.
Çırakoğlu, FETÖ ile herhangi bir bağı olmadığını, darbe girişiminden sonra 1 ay daha görevine devam ettiğini, kaçma şüphesi olmadığını belirterek tahliyesini talep etti.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
19.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları Kampüsü'ndeki salonda yapılan duruşma, önceki gün savunmasına başlanan sanık eski Hava Kuvvetleri Komutanlığı Tatbikat Şube Müdürü pilot kurmay albay Nihat Çırakoğlu'nun çapraz sorgusuyla başladı.
Görev yeri olmadığı halde darbenin yönetildiği Akıncı Üssünde olduğu belirlenen Çırakoğlu, 141. Filoya emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ın emriyle gittiğini öne sürdü.
Kendisinin son derece özel bir asker olduğunu, göz teması kurması halinde karşısındakinin ileteceği mesajı konuşmadan anlayabilecek kapasitesinin bulunduğunu iddia eden Çırakoğlu, albay olmasına rağmen aralarında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bulunduğu sadece üç kişinin kendisine emir vermeye yetkili olduğunu ileri sürdü.
Çırakoğlu, duruşma sırasındaki tutumu ve üslubu nedeniyle mahkeme başkanı tarafından sık sık uyarıldı.
"Özel görev verilecekti"
NATO'ya ataması yapıldığı için Akıncı Üssü ile ilişiğinin kesildiğini, ancak darbe girişiminin yaşandığı gece Ayhan Çatıkkaya'nın kendisini Ünal'ın emriyle arayarak 143. Filoya gelmesini istediğini iddia eden Çırakoğlu, emri teyit etmek için karargahtan görüştüğü bir teğmenin Abidin Ünal'ın da filoya geleceğini söylemesi üzerine evden çıktığını söyledi.
Son 4 yılını karargahta geçirdiği için bu süre zarfında hiç uçuş yapmadığını belirten Çırakoğlu, buna rağmen üsse geldiğinde uçuş tulumlarını giydiğini anlattı.
Soruların büyük bir kısmına Ünal'ın emri ile Akıncı'ya gittiğini tekrarlayarak cevap veren Çırakoğlu, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın sorusu üzerine filoda Ünal ile görüşmediğini ancak 3,75 metre mesafeden göz göze geldiklerini iddia etti.
Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Abidin Ünal'ın size özel bir görev vereceğini iddia ediyorsunuz ama böyle bir durum söz konusu olmamış. Darbe girişiminin olduğunu öğrendiğiniz halde neden filoda kalmaya devam ettiniz?" sorusuna Çırakoğlu, kurmay bir albay olarak Akıncı'ya vatan savunması için ölmeye gittiğini söyleyerek, "Biz orada ölümle dans ediyoruz başkanım." cevabını verdi.
Bunun üzerine Başkan Giray da "İlginç. Biz öyle bir şey göremiyoruz ama." karşılığını verdi.
"Gizemli oda"
Darbe girişimi gecesi, FETÖ'nün sivil imamlarının da bulunduğu tespit edilen 141. Filodaki harekat merkezindeki toplantı odası için "gizemli oda" diyen Çırakoğlu, fotoğrafları gösterilen bazı sivilleri olay günü gördüğünü ancak bunların kimler olduğunu bilmediği iddiasında bulundu.
Sanık Çırakoğlu, 15 Temmuz akşamı, senaryosunu daha önce kendisini hazırladığı ve sınırlı sayıda kişinin bildiği bir harp oyununun tatbik edildiğini zannettiğini, bu harp oyunun sessiz bir şekilde oynandığını, tarafların bakışlarla anlaşabildiklerini ileri sürdü.
Çırakoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları üzerine darbe girişimini öğrendiğini, o saate kadar söz konusu harp oyunun bir parçası olarak filoda görevli olduğunu zannettiğini iddia etmesi üzerine Mahkeme Başkanı Giray, "Bu olay, (darbe girişimi) neredeyse bize kalacak herhalde. Gidişat öyle görünüyor." diyerek tepki gösterdi.
Başkan Giray, "Kaş, göz işaretiyle anlaşıyorsunuz, getireni götüreni belli olmayan mesajlarla irtibat sağlıyorsunuz ama Ünal ile bir türlü temas sağlayamıyorsunuz? 'Abidin Ünal, beni niye aramıyor, beni çağırdı, görev de vermiyor. Beni aratan o değil mi? Burada bir terslik var' diye düşünmedin mi?" sorusunu yönelttiği Çırakoğlu, "Ağaçların altında oturup 3 saat boyunca bu konuyu düşündüm." demekle yetindi.
"TSK hakkında yorum yaparken özenli ol"
Kursiyer teğmenlere ilişkin bir soruya Çırakoğlu, "Teğmenin birini çaya gönderdiğim zaman başka bir teğmeni de onun peşinde gönderirim. Çünkü unutur. Teğmeni pazara götürmem, kaybolur, başıma bela olur" cevabını verdi.
Bu açıklamaya tepki gösteren Başkan Giray, şunları kaydetti:
"Türkiye savaşa girecekse Hava Kuvvetlerinde pilot mu bitmiş seni çağırıyorlar? Seni çağırdıklarına göre durum çok vahim o zaman. Bu adamlar (teğmenler) iki yıl sonra o savaş uçaklarını kullanacak ama şimdi de kursiyerlere 'çay getir götür' diye laf ediyorsun. Sen çok mu farklısın? Hani özel birisin ya bu memlekette senden başka kimse kalmadı mı özel görevi yerine getirecek? NATO'da da görevlisin, bütün işleri sana mı yaptırıyorlar? TSK'nın bütününü kapsayacak şekilde yorum yaparken daha özenli olman gerekiyor."
Müşteki avukatın "Darbeden 34 gün sonra tutuklanmışsınız. Sorgu hakimliğinde burada bahsettiğiniz o gizemli ve şifre çözen ifadeleriniz yok. Neden orada da burada söylediklerinizi ifade etmediniz." sorusuna Çırakoğlu, "Cevabını verirsem tutuklanırsın. İlaçların yanındaysa açıklayayım." karşılığını verdi.
Başkan Giray, araya girerek, sorulara yorum yapmadan cevap vermesini istediği Çırakoğlu, aynı tutumunu devam ettirdi. Bunun üzerine Başkan Giray, Çakıroğlu'nu tekrar uyardı.
Çırakoğlu, bir başka avukatın "Ölmek için Akıncıya gittiğinizi söylediniz. Neden ölmekten vazgeçtiniz?" sorusuna ise cevap vermedi.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümü, sanık eski Deniz Kurmay Yarbay Aydın Nevzat Özkan'ın savunmasıyla başladı. Yanlış zamanda, yanlış bir ortamda bulunmasının bedelini ödediğini savunan Özkan, tutuklandığı günden beri bu durumu anlatmaya çalıştığını söyledi.
Sanık eski Yarbay Özer Zeren'in kendisine, sanık eski Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık'ın telefonla arayıp, İstanbul'dan Ankara'ya geleceğini, hafta sonu arabaya ihtiyacının olduğunu söylediğini aktaran Özkan, bunun üzerine Harmancık için bir araç kiraladığını ifade etti.
Harmancık ile emir komuta dışından bir tanışıklığının olmadığını savunan Özkan, Zeren'in ise yakın mesai arkadaşı olduğunu kaydetti.
Darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz'da Harmancık'ın tarif ettiği Ankara Çukurambar'daki evine Zeren ile gittiklerini anlatan Özkan, "Ömer Faruk Harmancık, Zeren'e arabayı hafta sonu kullanmaktan vazgeçtiğini söylemiş. Akıncı'daki toplantıya gittikten sonra arabaya ihtiyacının kalmayacağını söyledi. Kendisini de Akıncı'ya bırakmamı istedi." dedi.
Zeren'in, Harmancık ile yaklaşık bir yıl birlikte çalıştığı için bu teklifi geri çeviremediğini iddia eden Özkan, kendisinin de eve gitmek için hazır olan araca bindiğini söyledi.
Zeren ve Harmancık'ın araçta samimi bir şekilde konuştuklarını bildiren Özkan, "Birbirlerine hal hatır sordular, işle ilgili devam eden projelerden konuştular. Ben de arka koltukta telefonla uğraşıyordum." diye konuştu.
Saat 20.00'de Akıncı Üssü'ne geldiklerini, nizamiyeden giriş yaptıkları sırada olağanüstü bir gelişmeye şahit olmadığını iddia eden Özkan, Harmancık'ı bıraktıktan sonra dönmek istediklerini ancak üsse giriş çıkışlar yasaklandığı için içeride kaldıklarını öne sürdü.
Zeren ile Harmancık'ın gösterdiği bir odaya geçtiklerini belirten Özkan, sonra Akıncı Üssü'nde hareketliliğin başladığını, bunun nedeni hakkında o an için bilgilerinin bulunmadığını savundu.
Harmancık'ın, ordunun yönetime el koyduğuna ilişkin bir açıklamada bulunup bulunmadığına ilişkin soruya, böyle bir beyanı hatırlamadığını öne süren Özkan, "Ben ve Özer Zeren, bize gösterilen odada sabaha kadar bekledik. Sabah henüz hava aydınlanmamışken üste büyük bir kargaşa yaşandı. Bu kargaşadan istifade ederek tel örgülerin bulunduğu kısımdan kaçtık. Bir süre yürüdükten sonra yolda gördüğümüz polis ekiplerine durumu anlatarak teslim olduk." savunmasını yaptı.
Özkan, birlikte hareket ettiği sanık Zeren'de örgütün kriptolu haberleşme programı ByLock'un bulunduğuna ilişkin tespiti iddianamede okuduğunu, bunun karşısında büyük bir şaşkınlık yaşadığını sözlerine ekledi.
Duruşmada, bazı sanık ve müdafileri, dosyaya yeni eklenen delilleri inceleme fırsatı bulamadıklarını belirterek, daha sonra savunma yapacaklarını söyledi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray, "Bazı sanıkların, üzerine atılı suçlar nedeniyle zorunlu müdafiliği söz konusu, mazeretli olan avukat yerine birini bulsun. Duruşmaya katılmadıkları takdirde zorunlu müdafi yoluyla sanık savunmalarını almaya devam edeceğiz. Önceki duruşmalarda 'CD inceleyeceğiz' dediler vareste tutulmak istediler, izin verdik. Bu hakkı kötüye kullananlar var, biz de ona göre karar vereceğiz." diye konuştu.
Verilen kısa aranın ardından daha önceki celselerde bulunmayan, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast girişimi davasından hüküm giyen eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş'in bulunduğu sanıklar için Mahkeme Başkanı Giray iddianamenin özetini okudu.
Daha sonra sanık eski Pilot Kurmay Yarbay Hüseyin Yılmaz savunma yaptı.
Yılmaz, olay tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı Harekat Şube Müdürlüğünde proje subayı olarak görev yaptığını, yıllarca terör operasyonlarının kayıtlarını tutuğunu, o gece de terörle mücadele harekatı kapsamında çağırıldığını düşündüğünü söyledi.
15 Temmuz günü rutin hayatına devam ettiğini öne süren Yılmaz, şunları kaydetti:
"O gün oğlumun doğum günüydü. Evimin bahçesinde misafirlerle sohbet ederken, telefonum çaldı. Arayan Ayhan Çattıkkaya'ydı en kısa zamanda 143. Filo Komutanlığına uçuş tulumuyla beklendiğimi söyledi. Ben de ona yurt dışında olduğumdan bir buçuk yıl uçuş görevi yapmadığımı söyledim. Ancak gitmem gerektiğini söyledi."
Bunun üzerine uzun yıllardır kullanmadığı uçuş tulumunu alarak, Akıncı Üssü'ne gittiğini ifade eden Yılmaz, nizamiye girişinde eli silahlı askerler gördüğünü, komutan emriyle geldiğini onlara anlattıktan sonra zor da olsa içeri girdiğini ileri sürdü.
Darbe girişimini ne zaman öğrendiği yönündeki soruya Yılmaz, şöyle yanıt verdi:
"Genelkurmaydan sıralı sicil amirlerimden biri tarafından aranıyorum, terörle mücadele olduğu söyleniyor. Bu durumda oraya gidene kadar hiç şüphelenmedim ancak telefonda yakınlarım arayınca bir sorun olduğunu düşündüm ama hiç ihtimal veremedim. Eskiden askerlerin beyanatları olurdu. 'Genç subaylar rahatsız' diye. Hükümet ile asker arasında bir gerginlik yok. Hiç kafamda oturtamadım, nasıl olur? Akıncı Üssü bu işin neresinde bunu anlamaya çalışıyordum. Orada olduğum süre boyunca kimse benden bir şey talep etmedi, etseydi de yapmazdım, kendi insanına silah çeken bir yapının ya da konseyin bir parçası olmayı kabul edemezdim."
Cumhurbaşkanı'na suikast davasında da yargılandığını ve o davadan beraat ettiğini belirten Yılmaz, darbe girişimini kınadığını, lanetlediğini ve tutuklu kaldığı sürenin de göz önünde bulundurularak tahliyesini talep etti.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
20.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda yapılan duruşmaya sanıklar, avukatları, müştekiler ile gaziler ve şehit yakınları katıldı.
Duruşmaya, Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığında görevli olmamasına rağmen üste yakalanan sanık eski Yüzbaşı Ömer Faruk Alp'in savunmasıyla başlandı. Alp, savunmasında, olay tarihinde İstanbul Harp Akademileri Komutanlığı'nda görev yaptığını, 14 Temmuz günü amiri olan Albay Ahmet Zeki Güran tarafından 15 Temmuz'da Akıncı Üssüne gitmesi yönünde emir verildiğini iddia etti.
Daha önce Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı görev yaptığı için verilen emrin Suriye'ye yapılması planlanan olası bir harekat olabileceğini, kendisinin de harekatta görev alacağını düşündüğünü ileri süren Alp, bu nedenle üstlerine güvendiğinden emri sorgulamadığını söyledi.
Sanık Alp, 15 Temmuz günü yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
"Sabah saat 06.30 sıralarında İstanbul'dan otobüse binerek Ankara'ya doğru hareket ettim. Yolda cep telefonumu yanıma almadığımı fark ettim. Daha sonra Kızılay'da birkaç saat dolaşıp sonra bana tebliğ edilen görev yerim olan Akıncı Üssü'ne gitmek için Ankara Adliyesi'nin önünden otobüse binip Akıncı'ya gittim. Nizamiye indim, kimliğimi gösterdim, bir araç geldi beni bir binaya götürdü."
"Görmedim, duymadım, bilmiyorum"
Sivil kıyafetiyle içeriye girdiğini binada kendisine yer gösterdiklerini ve daha sonra kamuflajını giydiğini anlatan Alp, sabaha kadar hiçbir eyleme karışmadığını, kendisine gösterilen odada uyuduğunu ve sabah da patlama sesiyle uyandığını öne sürdü.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın "Bu kadar şey yaşamışsın, anlatsaydın savcılıkta ve mahkemede neden susma hakkını kullandın?" sorusuna Alp "Ruhsal çöküntü içindeydim. Açlık, susuzluk vardı. 'Daha sonra savunma yapacağım' dedim ancak tutuklandım." yanıtı verdi.
Bir avukatın "Sabaha kadar seni arayan soran, 'hava üssünde ne işin var burada' diyen olmadı mı?" sorusu üzerine sanık Alp, "Benim bulunduğum bölgeye kimse gelmedi. Telefonum yoktu, bu tür özel görevlerde telefonla aranmaz." diye cevap verdi.
Başkan Giray'ın "Genelkurmay Başkanını kuvvet komutanlarını oraya getiriyorlar. Akın Öztürk'ün korumaları geliyor, sen orada kimseyi görmedin mi?" sorusuna, Alp, "Ben kimseyi görmedim. İnanın başka bir girişi vardır oranın yoksa görürdüm. Sabaha karşı karacı kıyafetli birinin yanına gittim, medyadan öğrendiğine göre darbe yapıldığını söyledi." diye yanıt verdi.
İddianamede görevli olmadığı halde Akıncı Üssü'ne gittiği ve özel eğitimli bir askerin orada yaşanan olaylar karşısında duyarsız kalıp uyumasının garip olduğu hatırlatılan sanık Alp, "Orada olmam görev gereğidir. Görevi komutan verir ve bu tür görevler kişiye özel verilir. Bazen mühürlü sarı zarfla getirilir, getiren dahi o zarfın içinde ne olacağını bilmez. Ben bundan önce aldığım emirleri, mutlak itaat içinde aldım ve sorgulamadım. Bana ulaşmalarını bekledim." ifadesini kullandı.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Giray, "Suriye'de görev verildiğini düşünüyorsun, ondan sonra da bir köşe de yatıyorsun nasıl olacak? Eğer görev senin için önemliyse gözünü kırpmaman lazımdı." diye konuştu.
Alp, meslek hayatı boyunca uzun yıllar terör operasyonlarına katıldığını ve üç yıl da Özel Kuvvetler Komutanlığında görev yaptığını, ByLock ve benzeri haberleşme programları kullanmadığını örgütle herhangi irtibatı olmadığını ileri sürerek, tahliye talebinde bulundu.
Öğle arası verilen duruşmaya, sanık eski Albay Harun Olgun'un sorgusuyla devam edilecek.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümü, TÜRKSAT ve Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığındaki eylemlere ilişkin darbe davalarının da sanığı eski Albay Harun Olgun'un savunmasıyla başladı.
Olay tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığı Yurtdışı Harekatı Hazırlık Daire Başkanlığında görevli olduğunu belirten Olgun, 34 yıllık askerlik hayatının 20 yılını Özel Kuvvetler mensubu olarak geçirdiğini söyledi.
Darbe girişiminden 4 gün önce Genelkurmay Harekat Merkezinden arandığını savunan Olgun, kendisine 15 Temmuz'da Muhafız Alay Komutanlığında yapılması planlanan tatbikatta yer alacağı bilgisinin verildiğini iddia etti.
Kendisini arayan kişinin kim olduğu konusunda fikri bulunmadığını savunan Olgun, birçok kez telefonla emir aldığını, görevlendirmenin bu şekilde yapılmasının ÖKK'da rutin faaliyet olduğunu öne sürdü.
Olgun, bu nedenle icra edileceği belirtilen tatbikatı olağandışı bulmadığını dile getirerek, buna ilişkin yazılı emir almadığını, ayrıca ÖKK'daki üstlerine de gereken bilgilendirmeyi yapmadığını söyledi.
Muhafız alayından Akıncı Üssü'ne
Darbe girişiminin yaşandığı gece emir üzerine tatbikata katılmak için Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığı Karargahı'na gittiğini anlatan Olgun, helikopter pistinde Özel Kuvvetler mensubu yaklaşık 15 kişiden oluşan grupla beklemeye başladıklarını kaydetti.
Bu sırada alayda görevli yarbayın yanına gelerek kendisiyle tartıştığını belirten Olgun, "Muhafız alayında bazı askerler gelip 'Yaptıklarınız yanlış.' falan dediler ama bu konu muhafız alayı davasıyla ilgili, istiyorsanız anlatayım. Bir yarbay, alay komutanı olduğunu söyledi, ben de yarbaydan alay komutanı olamayacağını ifade ettim. Kısa süreli bir elektriklenmeden sonra helikoptere bindik." ifadelerini kullandı.
Sanık Olgun, helikopterdeki grubun en rütbelisi olduğunu dile getirerek, ÖKK karargahına gideceklerini zannettiğini ancak helikopterin iniş yaptığı yerin Akıncı Üssü olduğunu sonradan fark ettiğini savundu.
Daha sonra 143. Filo'ya gittiğini, burada kimseyle irtibat kurmadığını öne süren Olgun, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın, o saate kadar darbe girişiminden bilgisinin olup olmadığına ilişkin sorusuna, gelişmelerden kısmen haberdar olduğu yanıtını verdi.
Bir başka soru üzerine Olgun, davanın bir numaralı sanığı Akın Öztürk'ün 143. Filo'daki konuşmasına şahit olmadığını öne sürdü.
"Bir telefonla mı bu işler oluyor?"
ABD'deki bir telefon numarasını aradığına ilişkin iddianamede yer alan tespiti kabul etmeyen Olgun, "ABD'de bir yeri aramak suç mu? Ben böyle bir yeri aramadım. Daha önce bir avukat, akıllı telefonların kendiliğinden arama yapabileceklerini açıklamıştı. 20 yıldır aynı telefonu kullanıyorum." şeklinde savunma yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, "20 yıldır ÖKK'da görevli olduğunuzu söylediniz. Daha önce muhafız alayında böyle bir tatbikat oldu mu?" sorusuna Olgun, "Evet, birçok kez oldu. Muhafız alayındaki tatbikatları ÖKK yapmıştır. Uzmanlarını ÖKK yetiştirmiştir." cevabını verdi.
Aydın'ın, "Sadece bir telefonla mı oluyor bu işler? Bu şekilde en son, ne zaman böyle bir tatbikat oldu?" sorusuna Olgun, "Bilmiyorum, ona da siz bakın ama şahsım olarak bizzat beni arayıp da böyle bir şey var denilmedi." karşılığını verdi.
Bunun üzerine avukat Aydın, "Daha önce hiç olmamış bir yöntemle tatbikata gidiyorsunuz, ÖKK'dan kimseyi arayıp durumu teyit etmiyorsunuz, 20 yıldır başınıza gelmemiş bir çağrı unsuruyla çağırılıyorsunuz. 4 gün önce 'Şurada olacaksın.' diye çağrılıyorsunuz ama bunu kimseyle paylaşmıyorsunuz. Yazılı bir emir gelmedi mi?" diye sordu.
"Bilmiyorum geldiğini, bize telefon gelir, 'Komutanın emri.' denildiğinde komutan bellidir." diyen Olgun, başka soru üzerine de kimi durumlarda tatbikatlara ilişkin önceden hazırlık yapılmayabileceğini savundu.
Sanık Olgun, mahkeme heyeti ile müşteki avukatlarının yönelttiği birçok soruyu, Muhafız Alayı davasıyla alakalı olduğu, söz konusu davada cevap vereceğini söyleyerek yanıtsız bıraktı.
Öte yandan, ÖKK karargahını ele geçirmek istediği sırada şehit Astsubay Ömer Halisdemir tarafından öldürülen Semih Terzi'ye savunmasında birkaç kez "Semih Paşa" diyen Olgun'a, müşteki sıralarında oturan izleyiciler tepki gösterdi.
"Rehberimde olmayan biri aradı"
Sanık eski Pilot Yarbay Mustafa Bağatur da 15 Temmuz'da rehberinde kayıtlı olmayan numaradan arandığını, karşı taraftaki kişinin kendisine, "Uçuş tulumunu giyerek, Akıncı'ya gel." dediğini iddia etti.
Bu kişinin kurmay başkanı ya da Hava Kuvvetleri Komutanı adına aradığını düşündüğünü savunan Bağatur, gizlilik içermesi nedeniyle telefondaki kişiye neden çağrıldığının detaylarını soramadığını öne sürdü.
Saat 22.30'da 143. Filo'ya ulaştığını belirten Bağatur, gazinolar bölümüne geçtiği sırada asker ve sivil kıyafetli çok sayıda kişinin olduğunu, bunların aralarında tam teçhizatlı askerlerin de bulunduğunu söyledi.
Uçuş kıyafetlerini giyip filo brifing odasına gittiğini ancak burada kimsenin olmadığını, lambaların sönük olduğunu ifade eden sanık Bağatur, geç kalmış olabileceğini düşünerek yeniden gazinolar bölgesine gittiğini anlattı.
Bir askere neler olduğunu sorduğunda terör saldırısına karşı emniyet aldıklarını söylediğini aktaran Bağatur, daha sonra sanık eski üs komutanı Hakan Evrim ile karşılaştığını dile getirdi.
Bağatur, "Hakan Evrim, 'Bağatur sen ne yapıyorsun burada?' dedi. Ben de 'Bilmiyorum komutanım, çağırdılar, geldim.' dedim, Bana 'Murat Bicil'e ulaşamıyoruz, sen nizamiyesine git, girenlerin hepsini Kurmay Albay Ahmet Özçetin'e telefonla bildir.' dedi. Ben de nizamiyeye gittim, orada bir süre dolaştım, Murat Bicil'i göremedim, o da bir süre sonra geldi. Ben oradayken kimseyi aramadım. Ben de Evrim'in söylediklerini Bicil'e söyledim. O da bana 'Ben zaten Özçetin'e söylüyorum dedi." beyanında bulundu.
"Gizlenmedim, sadece dinledim"
Daha sonra filodaki televizyondan sözde darbe bildirisinin okunduğuna şahit olduğunu anlatan Bağatur, Evrim'i sabah saatlerinde elinde silahlı kişilerle tartışırken gördüğünü iddia etti.
Kendisini yorgun ve uykusuz hissetmesi üzerine misafirhaneye giderek dinlediğini savunan sanık Bağatur, "Akıncı'da bulunmak suçmuş gibi, iddianame bunun üzerine kurulmuş. Hiçbir planlama faaliyetine iştirak etmedim, toplantılara katılmadım. Benim ve akrabalarımın ne FETÖ ne de başka bir örgütle uzaktan yakından ilgisi yoktur." iddiasında bulundu.
Çapraz sorgu sırasında hazırlık aşamasındaki ifadeleri okunan Bağatur, beyanların kendisine ait olmadığını, polislerin müdahale etmiş olabileceğini öne sürdü.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Giray'ın, "Polisler bu kadar olayı ve isimleri nasıl kurgulamış olabilirler?" sorusu üzerine Bağatur, "Ben hangi koşullarda savunma yaptığımı anlattım." demekle yetindi.
Bir müşteki avukatının, "İlk ifadelerinizle mahkeme huzurunda verdiğiniz ifadelerin büyük çoğunluğu uyuşuyor. Neden ifadelerinizin hepsine müdahale edilmemiş?" sorusuna Bağatur, "Tabii bir kısmı doğru olacak, hepsi hayal mahsülü olacak değil ya." karşılığını verdi.
143. Filo'da sanık Hakan Evrim ile görüştüğü ana ait görüntüleri izlettirilen Bağatur, ne konuştuklarına ilişkin sorulara, söz konusu görüntüleri şimdi izleyebildiğini, bu nedenle ne konuştuklarını hatırlayamadığını iddia etti.
Duruşmaya 23 Ekim Pazartesi sanık savunmalarıyla devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Mart (2017) 'Ankara 486 sanık Akıncı Hava Üssü Darbe Yap.' davası
(21 Ekim 2017, 21:14)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: