Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı belirlenen Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
15.10.2017 10:59 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı belirlenen Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
09.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı belirlenen Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin 486 sanığın yargılandığı davanın 28'inci celsesi başladı.
Davanın görülmesine 1 Ağustos 2017'de başlanmış ve 16 Eylül'e kadar görülen 27 celse duruşmada 31 sanığın savunması alınmıştı.
Mahkeme heyeti, 27'nci celsenin sonunda açıkladığı ara kararında, bir sanığın tahliyesi, diğerlerinin tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı 9 Ekim-17 Kasım tarihlerinde görülmek üzere ertelemişti.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda yapılan duruşmaya sanıklar, avukatları, müştekiler ve gaziler ile şehit yakınları katıldı.
ERSİN ERYİĞİT
Davanın 28'inci celsesi, 15 Temmuz'da Akıncı Hava Üssü'nde Uçak Bakım Komutanı olarak görev yapan eski binbaşı Ersin Eryiğit'in savunmasıyla başladı.
Sanık Eryiğit, savunmasına "Cezaevinde aldığım her nefes darbecilere haram olsun." ifadesini kullanıp, FETÖ ve darbecilerle irtibatı olmadığını söyleyerek başladı.
Akıncı Hava Üssü komutanı eski tuğgeneral Hakan Evrim'in "terörle mücadele harekatı olacak" diyerek uçaklara mühimmat yüklenmesi emrini verdiğini, bunun üzerine uçakların son bakımlarını yaptıklarını ve mühimmat yüklediklerini ifade eden sanık Eryiğit, darbe teşebbüsünü saat 22.30 sıralarında fark ettiğini ve bu saatten sonra da hiçbir uçağa mühimmat yüklemesi yapmadıklarını öne sürdü.
Personeliyle birlikte "uçaklara mühimmat yüklenmeyecek" kararı aldıklarını, personeline "silah zoruyla da olsa mühimmatlar yüklenmeyecek" emrini verdiğini savunan Eryiğit, saat 22.30'dan sonra gelen her emrin, telefonun ceride defterine yazılması emrini verdiğini kaydetti.
Sanık Eryiğit, "Hava üssüne karacılar gelmiş, etrafımızı silahlı personel sarmış, televizyonda köprülerin kapandığı haberi var. Ben bunun darbe olduğunu saat 22.30'da anladım. Uçak yüklemesi yapılmadı, cephanelikten uçak mühimmatı çıkmadı. Daha Cumhurbaşkanı, Başbakan açıklama bile yapmamış, halk sokağa çıkmamıştı. Darbeye karşı ilk direniş eylemini biz yaptık." dedi.
Akıncı Hava Üssü'ne saat 00.00 sıralarında Diyarbakır'dan mühimmat kapasitesi artırılarak, mühimmat yüklü 6 uçağın geldiğini, bu uçaklara da yer desteği vermediklerini, personel tahsis etmediklerini öne süren sanık Eryiğit, Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargahından, o dönem kurmay albay rütbesinde olan Murat Islıoğlu'nu aradığını, yaşananları anlattığını söyledi.
Personeliyle hiçbir eyleme karışmadan Akıncı Hava Üssü'nden ayrılma kararı aldıklarını Albay Islıoğlu'na bildirdiğini, onun da Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargahından değil, Eskişehir'deki Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi'nden gelen emirlere uymaları gerektiğini söylediğini kaydeden sanık Eryiğit, Islıoğlu'nun emriyle bombalamalara karşı korunaklı savaş harekat merkezine sığındıklarını, sabah saatlerinde de buradan kurtarıldıklarını kaydetti.
Darbe teşebbüsünün yaşandığı gece sadece Hakan Evrim'in emriyle uçakların mühimmatlarını monte ettiklerini, bunun dışında saat 22.30'dan sonra üs komutanı, harekat ya da filo komutanlarıyla görüşmediğini, hiçbiriyle aynı ortamda bulunmadığını iddia eden sanık Eryiğit, "Bizim darbeye karşı olduğumuz ve savaş harekat merkezine neden gittiğimiz ceride defterinde yazmaktadır. Bu konu, Hava Kuvvetleri Komutanlığının yaptığı idari tahkikat raporunda da dile getirilmektedir." ifadesini kullandı.
Sanık Eryiğit, iddianamede yer alan "Sinan Kurt ve Ufuk Işık isimli kişilerin kendisine mahrem abilik yaptığı" iddiasını da reddederek, FETÖ ile hiçbir irtibatı bulunmadığını savundu.
İddianamede lehine olan hiçbir ifadeye yer verilmediğini öne süren Eryiğit, 15 Temmuz'dan sonra terfi ederek tuğgeneralliğe yükselen Murat Islıoğlu'nun verdiği lehte ifadelerin iddianameye girmediğini belirtti.
Eryiğit, 15 Temmuz'da Akıncı Hava Üssü'nde sivil kişiler gördüğünü de söyledi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Selfet Giray, Akıncı Hava Üssü 143. Filo Komutanlığı koridorundan elde edilen görüntülerde, FETÖ'nün sivil imamlarından sanık Harun Biniş'in görüntülerini izletti. Eryiğit, üste gördüğü kişinin uzun saçlı, gözlüklü biri olduğunu, görüntülerdeki kişiye benzediğini söyledi.
Savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçilen sanık Eryiğit, müşteki ve sanık avukatlarının sorularını yanıtladı. Bu sırada duruşma salonunun bulunduğu binanın yangın alarmı çalıştı. Mahkeme Başkanı Giray, salondan çıkarak, alarmın neden çalıştığını sordu. "Arızadan dolayı çalışmış, herhangi bir yangın durumu yok." diyen Giray, zaman önemli olduğu için ara vermek istemediğini ifade etti ancak alarmın kapanmaması ve saatin 11.55 olması nedeniyle duruşmaya öğle arası verdi.
ORHAN KAHRAMAN
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan sanık eski yüzbaşı Orhan Kahraman, 4. Ana Jet Üs Komutanlığında 9 yıldır uçak bakım teknisyeni olarak görev yaptığını, son iki yıldır Uçak Mühimmat ve Teçhizat Bakım Komutanlığı görevini yürüttüğünü belirtti.
Kahraman, darbe girişimi ve FETÖ ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, aksine haberdar olduktan sonra girişimin karşısında durduğunu ve bu yönde faaliyetlerde bulunduğunu öne sürdü.
Kendisine bağlı birimlerin, mühimmatı uçuş hattına göndermekten sorumlu olduğunu belirten Kahraman, "Mühimmat hazırlarken uçakların nereye, nasıl harekat düzenleyeceğini bilmeyiz. Sadece talepleri karşılarız. Uçuş hattına gönderdikten sonra mühimmatın sorumluluğu bizden çıkar." dedi.
15 Temmuz 2016 sabahı normal mesaisine başladığını aktaran Kahraman, cephanelik bölgesinde uçaklara mühimmat yükleme hazırlığı olduğunu gördüğünü, hazırlığın nedenini sorduğunda, davanın sanıklarından eski binbaşı Ersin Eryiğit'in 14 Temmuz 2016 günü gece saatlerinde bu emri verdiğini öğrendiğini söyledi.
Kahraman, mühimmat doldurma emrinin "terörle mücadele harekatı yapılacağı" gerekçesiyle verildiğini, Eryiğit'in de emri davanın sanıklarından eski Akıncı Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim'den aldığını öğrendiğini belirtti. İddianamede belirtilenin aksine, emir doğrultusunda uçaklara mühimmat yüklenme işlemlerini takip ettiğini öne süren Kahraman, darbe girişimini Başbakan Binali Yıldırım'ın televizyonlardaki açıklamasıyla öğrendiğini, girişimi öğrendikten sonra uçaklara cephane vermeme kararı aldıklarını savundu.
Kahraman, emrindeki askerleri aradığını, mühimmat verilmemesi doğrultusunda uyarılarda bulunduğunu ileri sürerek, "Saat 22.30 sularında gazino bölümüne gittiğimde televizyon açıktı. Darbe teşebbüsü olduğunu burada öğrendim. Hemen bakım komutanı binbaşı Ersin Eryiğit'in yanına gittim. Ne yapacağımızı konuştuk. Bundan sonra uçaklara yükleme yapılmaması, cephane verilmemesi kararı aldık. Hüseyin Ünübol başçavuşu aradım ve bundan sonra kimseye mühimmat vermemesi, çok zorlarlarsa yazılı emir istemesi, silahla tehdit ederlerse canlarını korumalarını ancak hiç olmazsa işi yavaşlatmalarını talimat olarak verdim." dedi.
"Terörle mücadele harekatı denilerek kandırıldık"
Sanıklardan eski pilot yarbay Mustafa Azimetli'nin silahlı kişilerle sorumlu olduğu birime gelip yakıt talep ettiğini, ardından Diyarbakır'dan gelen uçakları hazırlamalarının istendiğini dile getiren Kahraman, bu talepleri çeşitli gerekçelerle yerine getirmediklerini öne sürdü.
Kahraman, saat 02.00 sıralarında o dönemde albay rütbesinde olan daha sonra tuğgeneral rütbesine terfi eden Murat Islıoğlu'nun görev yaptığı birimi telefonla arayarak, "Kimden emir alıyorsunuz?" diye sorduğunu anlatan Kahraman, şöyle devam etti:
"Ben de 'Komutanım kimseden emir almıyoruz, bekliyoruz.' dedim. 'Oğlum, ben sizinle aynı taraftayım, devletin tarafındayım, dostum, düşman değilim.' deyince kendisine inandım ve can güvenliğimizin tehlikede olduğunu söyledim. Ona 'Filo'yu arayın, bu uçuşları durdursunlar.' dedim. Filo'nun numarasını bilip bilmediğimi sordu. Numarayı ona ilettim. Bir müddet sonra beni aradı ve 'Filo uçmuş, hiçbir şeyi dinlemiyorlar' dedi. Ben de buradan kurtulmak istediğimizi, eve gitmek istediğimizi söyledim. Bana, 'Tamam oğlum, dayanın oraya operasyon yapılacak.' dedi."
15 Temmuz darbe girişimi gecesi sadece sicil amirinden emir aldığını savunan Kahraman, "Kendi işimden başka da bir emir almadım, bir iş yapmadım. Terörle mücadele harekatı denilerek kandırıldık. Terörle mücadele harekatı olmadığını anladığım andan itibaren bunun karşısında oldum. FETÖ ile hiçbir ilgim, alakam yoktur. ByLock kullanmadım, kimseye himmet vermedim, kazandığım zaten anca bana yetiyor. FETÖ'cü değilim, aksine FETÖ mağduruyum. Halkımızı şehit eden FETÖ mensuplarının en ağır cezalar almalarını yürekten istiyorum. Suçsuzum, tahliyemi talep ediyorum" diye konuştu.
Çapraz sorgu
Savunmanın ardından çapraz sorguya alınan Kahraman, uçaklara havadan havaya atılan füzelerin yüklenmesine ilişkin bir soru üzerine, "Bu füzeler uçaklar kalkmadan istendi. Silahçılar istemiştir. '143. hat 2 füze istiyor' dediler. Komutana sordum. 'Verin' dedi. Bu füzeler arıza için istendi. Füzeler normal bombalar gibi değildir. Bazen füzeyi takarsın sistemi kontrol edersin. Bu füzelerin bu amaçla kullanıldığını düşünüyorum." dedi.
Kahraman, "Terörle mücadele harekatı için hazırlık yaptığınızı söylemiştiniz. Uçaklara havadan havaya füze yüklenmesi böyle bir harekat için normal mi? Bundan şüphe duymadınız mı?" sorusuna karşılık, "Hayır, ben uçakların nereye gideceğini bilemem. Bu uçaklar yurt dışına gidecekmiş gibi hazırlandı. Bir uçak harekata giderken nasıl hazırlanması gerekiyorsa o şekilde hazırlandı." diye konuştu.
CEMAL TAZESAVAŞ
Silahları zorla taşıtmışlar
15 Temmuz'da Akıncı 4. Ana Jet Üs komutanlığında ikmal tabur komutanlığında depo astsubay çavuş olarak görevli olan Cemal Tazesavaş da savunmasında suçlamaları kabul etmedi.
Darbe girişiminin olduğu gün henüz 5 aylık sözleşmeli bir astsubay olduğunu ifade eden Tazesavaş, o gece nöbetçi olduğu için Akıncı Üssü'nde bulunduğunu söyledi.
İkmal Tabur Komutanlığında Astsubay Melih Yılmaz ile birlikte nöbetçiyken yanlarına gelen kursiyer teğmenlerin zoruyla 143. filoya bir grup silah ve mühimmat taşıdıklarını iddia eden Tazesavaş, daha sonra nöbet yerine geçip beklediklerini, sabah olduğunda da nizamiyeden çıktıklarını anlattı.
Tazesavaş, içinde Melih Yılmaz'ın bulunduğu aracıyla çıkış yaptığını, polisin durdurduğunu, arama yapıp bıraktığını belirterek, 1 Ağustos'ta gözaltına alınıp tutuklandığını anlattı.
FETÖ ile bir bağının bulunmadığını savunan Tazesavaş, hiçbir toplantısına da katılmadığını iddia etti.
Tazesavaş, tahliye talebinde bulundu.
10.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda yapılan duruşmaya sanıklar, avukatları, müştekiler ile gaziler ve şehit yakınları katıldı.
ERKAN ÇOBAN
Davanın 29'uncu celsesinde, darbe girişimi gecesi Akıncı Hava Üssü'nde nöbetçi olan eski astsubay Erkan Çoban savunma yaptı.
Çoban, darbe girişimi gecesi nöbetçi olduğunu, kursiyer teğmenlerin kendilerinden silah ve mühimmat istediğini, bunları teslim ettikten sonra Akıncı Üssü 143. Filo'ya geçtiklerini anlattı.
Filo koridorunda, FETÖ'nün sivil imamlarından Kemal Batmaz'ı elinde tabletle gördüğünü, yanındakilerle ne konuştuğunu duymadığını söyleyen Çoban, Batmaz'ın öğretmenler gazinosuna girdiğini, ardından sanıklardan Kubilay Selçuk ve Hakan Evrim'in de koridordan geçtiğini aktardı.
Hakan Evrim'in çok sakin olduğunu, koridorda bir panik havasının bulunmadığını ifade eden Çoban, Evrim ve yanındakilerin de öğretmenler gazinosu denilen odaya girdiklerini belirtti.
Bu sırada, tanımadığı karacı bir albayın kendilerini göstermesi üzerine filodan dışarı çıkarıldıklarını savunan Çoban, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Filodan dışarı çıkarken denizci giyinmiş birini gördüm. O kadar değişik insan gördük ki sivil, koltuk altı silahla gezen var, karacı var, denizci var, pilot var, siviller var. Bu denizcinin yanından geçerken, 'Bir numarayı ikna edemedik, ikna olmuyor' dediğini duydum. Bu kişi Ömer Faruk Harmancık idi. Bir başka kişinin de 'Gerekirse halka sıkın' dediğine şahit oldum. Bu kişinin de Timurcan Ermiş olduğunu anladım. Sonra bizi minibüse bindirdiler, kuzey cephanelikte bıraktılar.
Hala kendimize gelememiştik. Duyduklarım nedeniyle dehşete düştüm, elim ayağım titriyordu. Cumhurbaşkanımızın açıklamasını burada anlattılar, bu sırada, 'hiç uzakta aramayın, işte burası 143. Filo her şeyin merkezi' dedim. Filo'da 5 ya da 10 dakika kadar kaldık, burada duyduklarımız akıl alır gibi şeyler değildi.
Ne yapabiliriz diye düşündük. Birisi 'Kuzenim, Emniyet Terörle Mücadele Şube'de' dedi, ona aktardık, 155'i aradık. Saat 02.00-03.00 arası silah sesleri duyduk, hep birlikte gazinoya girdik, 17-18 kişi vardık."
"Kaçanları ihbar ettik"
Gazinoda sabaha kadar beklediklerini, sabaha karşı dışarı bakan bir kişinin, beyaz bir aracın gazinoya doğru geldiğini gördüğünü ifade eden Çoban, "Araç kuzey cephaneliğe girmedi, içinden iki sivil kişi çıktı, tel örgüden tırmanıp kaçtılar. Hemen 155'i ve 156'yı arayıp, Fethiye köyüne doğru kaçanlar olduğunu ihbar ettik. Biraz daha bekledikten sonra 'çevre emniyetini alın çıkıyoruz' dediler, hemen apar topar kapıları kilitledik çıktık. Halil İbrahim Kurt beni eve bıraktı. O güne dair yaşadığım her şey bundan ibaret." diye konuştu.
Sanık Çoban, hain terör örgütü ile irtibat veya iltisakının bulunmadığını, Bank Asya'da hiç hesabının olmadığını, telefonunda yasa dışı herhangi bir uygulamaya rastlanmadığını iddia ederek, tahliyesine ve beraatına karar verilmesini istedi.
Darbeci askerlerin talebi doğrultusunda cephanelikten silah vermekle suçlanan Çoban, teğmenlerin, üssün güvenliği için kendisinden silah istediklerini, o anda bu kişilerin ne amaç içinde olduklarını anlayamadığını savundu.
Savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçilen sanık Erkan Çoban, 143. Filo kamera görüntülerine yansıyan sivil ve asker sanıkları teşhis etti. Koridorda Kemal Batmaz dışında başka sivil görmediğini belirten Çoban, bir başka soru üzerine de kendilerinden temin edilen silahların darbe girişimi gecesi herhangi bir suçta kullanılmadığını sonradan öğrendiğini kaydetti.
Bazı sanıkların savunmalarında, "yüzleri maskeli silahlı kişiler tarafından tehdit edildiklerini" söyledikleri hatırlatılarak, buna benzer tablolarla karşılaşıp karşılaşmadığı sorulan sanık Çoban, tehdit edilen kimseyi görmediğini, Hakan Evrim'in de filoda her zamanki haliyle rahat biçimde dolaştığını aktardı.
Sanıklar birbirini suçladı
Söz alan sanık Timurcan Ermiş, sanığa koridorda kendisini görüp görmediğini sordu. Sanık Çoban, "Sivildiniz, söylediğiniz şey her zaman duyabileceğim bir şey değildi, duyduğum şeyden sonra dehşete düştüm. Sol tarafınızda Kemal Batmaz vardı." dedi. Erkan Çoban, sanık Ermiş'in, "Şu an hiç terüddütsüz gördüğünüz kişinin ben olduğumdan emin misiniz?" sorusunu "Evet" diye yanıtladı.
Sanık Ermiş ise 143. Filo'nun yerini bilmediğini, hiç gitmediğini, darbe girişimi gecesi sivil kıyafet giymediğini iddia ederek, "HTS, kamera kayıtları ve sanığın 155-156 görüşme içerikleri"nin incelenmesini istedi.
Söz alan sanıklardan Oktay Yaşa ise sanık Çoban'ın, Timurcan Ermiş'e iftira attığını, sahte delil üretme gayreti içinde olduğunu ileri sürerek, sabaha kadar beraber olduğu Ermiş'in 143. Filo'da o gece hiç bulunmadığına şahit olduğunu iddia etti.
Erkan Çoban ile 143. Filo koridorunda bulunan sanıklardan astsubay Selim Demir ise Çoban ile koridorda yan yana olduğunu, konuşmaları kendisinin de duyduğunu anlattı. Demir, "2 Ağustos'ta verdiğim ifadede bunlar vardı, iddianameye geçmemiş. O gün gördüm kendisini, konuşmalarına şahit olduk, irkildik. Kesinlikle iftira söz konusu değil. O gece gördüğüm kişiyi ertesi gün medyadan görünce teşhis ettim. Timurcan Ermiş idi, ben gördüğümü söylüyorum. 155'i de ben aradım, dökümleri varsa bakarsınız." dedi.
MEHMET ÖZKAN HANİÇİ
Davanın 29'uncu celsesinin öğleden sonraki bölümünde, 15 Temmuz'da Akıncı Hava Üssü'nde uçak bakım teknisyeni olarak görev yapan eski astsubay Mehmet Özkan Haniçi savunma yaptı.
Darbe girişiminin başarısız olmasında etkin rol oynadığını öne süren Haniçi, 15 Temmuz'da mesaiden erken çıkmak için amirinden izin istediğini ancak izin verilmediğini, akşam saatlerinde de üste bir hareketlenme başladığını, darbe teşebbüsü olduğunu da saat 01.30 sıralarında anladığını iddia etti.
Sanık Haniçi, Akıncı Hava Üssü'ndeki ilk mesai günü olduğunu, bu yüzden komutanları tanımadığını belirterek, 143. Filo'da iken bazı komutanların "Televizyon yayınını, interneti kesemedik. Halk toplanıyor, üzerlerine sıkın" dediğini duyduğunu, bunun üzerine üssün terör harekatının değil, darbe teşebbüsünün merkezi olduğunu anladığını ifade etti.
"Bir asker böyle bir ifade kullanamazdı, ürperdim, şaşırdım"
143. Filo karargahında bulunduğu sürede telefonla konuşan bir komutanın "Halkın üzerine sıkın" şeklinde ifade kullandığını, sivil bir kişinin de sürekli tabletle görüşmeler gerçekleştirdiğine şahit olduğunu anlatan sanık Haniçi, "Bir asker böyle bir ifade kullanamazdı, ürperdim, şaşırdım. Telefonla konuşan ve 'halkın üzerine sıkın' diyen kişinin adının Tuğgeneral Timurcan Ermiş olduğunu öğrendim. 143. Filo'da gördüğüm ve tabletle görüşmeler yapan kişinin de Kemal Batmaz olduğunu çok rahat söyleyebilirim." dedi.
Akıncı Üssü'nün darbe teşebbüsünün merkezi olduğunu anlamasının ardından emekli astsubay olan dayısını aradığını, onun yönlendirmesiyle Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde çalışan polis memuru kuzenine ulaştığını ve üste yaşananları WhatsApp üzerinden kuzeniyle paylaştığını anlatan sanık Haniçi, ilk olarak 143. Filo'da neler olduğunu, uçak sayısını, uçaklara yüklü mühimmatı emniyetle paylaştığını öne sürdü.
Sanık Haniçi, sabah saatlerinde darbecilerin Akıncı Hava Üssü'nden kaçmaya başladıklarını, bunun üzerine de yine emniyeti arayıp kaçanların hangi araçlarla, tel örgülerden atlayanların hangi yöne gittiklerini söylediğini savundu. Haniçi, "Tel örgülerden atlayanları ihbar ettim. Benim ihbarımla Fethiye köyü civarında 26 kişi arazide yakalandı. Benim ihbarımla sivil, asker ve pilotların yakalandığını biliyorum. Adil Öksüz hakkında hazırlanan iddianameden onun da benim ihbarımla yakalandığını düşünüyorum." diye konuştu.
Akıncı Hava Üssü'nde gördüğü iki sivil kişinin sabah saatlerinde ellerindeki evrak çantasıyla kaçtıklarını gördüğünü, bu kişilerden birinin daha sonra basında yer alan fotoğraflardan Adil Öksüz olduğunu anladığını ifade eden sanık Haniçi, bu kişilerin kaçtıklarına dair ihbarı hem emniyeti arayıp hem de gece boyu irtibatlı bulunduğu emniyet WhatsApp üzerinden bildirdiğini iddia etti.
Savunmasının ardından sanık Haniçi'ne 143. Filo karargahının kamera kayıtları izlettirildi. Haniçi, görüntülerdeki sivil kişinin Kemal Batmaz, denizci tuğamiralin de Ömer Faruk Harmancık olduğunu teşhis etti.
Duruşmada söz alan sanıklar eski tuğgeneraller Timurcan Ermiş ve Kubilay Selçuk, sanık Haniçi'nin kendileri aleyhindeki ifadelerini reddettiklerini belirterek, sanık Haniçi'nin savunmasında yalana başvurduğunu öne sürdüler. Sanıklar Ermiş, Selçuk ve Batmaz ile sanık Haniçi arasında yaşanan kısa tartışma, Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın araya girmesiyle son buldu.
Duruşmaya yarın devam edilecek.
11.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmaya sanıklar, avukatları, müştekiler ile gaziler ve şehit yakınları katıldı.
Davanın 30’uncu duruşmasında, İkmal Tabur Komutanlığında görevli eski Astsubay Çavuş Melih Yılmaz, nöbette akşam saat 23.00 sıralarında hava pilot teğmenlerin yanlarına gelerek silah istediklerini, bunu reddettiğini ancak tutuklu generallerden Hakan Evrim’in emri üzerine daha sonra silahların verildiğini anlattı.
Kızılay’a ateş emri!
Silahların alınmasının ardından tutanakları imzalatmak için 143. Filo’ya girdiğinde, sivil ve asker çok sayıda kişinin koridorda bulunduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları kaydetti: “143. Filo koridorunda çok sayıda insan vardı. Kimin ne yaptığı belli değildi. Bu sırada bir sivilin, ‘Kızılay bizim için önemli. Orada toplanan halkı dağıtın, yanlarına sıkın, dağılmazlarsa üzerlerine ateş edin’ dediğini duydum. Elinde tabletle Kemal Batmaz’ı gördüm. Sırtı bana dönük, sivil, uzun saçlı biri daha vardı. O sırada karacı bir albay bizi göstererek kim olduğumuzu sordu. Silahların alınması için geldiğimiz söylenince ‘Çıkarın bunları, bir daha da almayın’ dedi ve çıkarıldık. Minibüse bindirildik, filo dışına çıkarıldık. Güney cephaneliğe bırakıldık.”
Tabletle konuşmuş
Kemal Batmaz’ın, elindeki tabletle telefon gibi konuşması nedeniyle çok dikkatini çektiğini vurgulayan Yılmaz, “Tablet alacaktım, ‘Bunlarla konuşulabiliyor mu?’ diye satıcıya sorduğumda, ‘Türkiye’de öylesi yok’ demişlerdi. Batmaz’ın tabletle konuştuğunu görünce o aklımda kalmış, o nedenle dikkatimi çekti” diye konuştu.
Harun Biniş ‘montaj’ dedi
Duruşmada sanık astsubayın “Kemal Batmaz’ın yanındaki uzun saçlı sivil” olarak tarif ettiği kişi, kamera görüntülerine göre Batmaz gibi FETÖ’nün ‘imam’larından olan Harun Biniş idi. İfadesinde Batmaz’la Kahramankazan’da tarla bakmaya gittiğini söyleyen Harun Biniş, 143. Filo’daki görüntülerine ilişkin ‘montaj’ dedi. Biniş’in TİB’de çalıştığı dönemde aralarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bulunduğu devlet yöneticilerin kullandığı kriptolu telefonların dinlenilmesine ilişkin davada sanık olduktan sonra bu kurumla ilişkisi kesilmişti.
HASAN HÜSEYİN CERRAHOĞLU
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasını yapan sanık eski teğmen Hasan Hüseyin Cerrahoğlu, darbe girişiminin yaşandığı dönemde Akıncı Üssü'nde İkmal Tabur Komutanlığına bağlı depoların amirlik görevini yapmakta olduğunu söyledi.
Cerrahoğlu, 15 Temmuz'da servisle mesaiye gittiğini ve hava sıcak olduğu için mesai bitimi saat 14.30'da evine döndüğünü ifade ederek, gün boyu ailesiyle vakit geçirdiğini savundu.
Televizyondan saat 22.30 civarında köprülerin kapatıldığı haberlerini gördüğünü ve Başbakan Binali Yıldırım'ın konuşmasını dinlediğini anlatan Cerrahoğlu, bu haberlerin ardından bir karışıklık olduğunu anladığını ifade etti.
Cerrahoğlu, amiri Hüseyin Tanju Taşkıran'ı aradığını, haberlerden bahsettiğini ancak onun da evde bulunduğunu ve durumdan haberdar olmadığını söylediğini belirterek, astlarından Melih Yılmaz'ın arayıp bir grup pilot teğmenin gelip silah talep ettiklerini ifade ettiğini aktardı.
Daha önce böyle bir şeyle karşılaşmadığı ve karışıklıktan haberdar olduğu için "Kimseye bir şey verme" diyerek amiri Yarbay Taşkıran'ı aramak için telefonu kapattığını anlatan Cerrahoğlu, Yılmaz'ın tekrar arayıp "Amirim bizi zorluyorlar" demesi üzerine yanındaki en kıdemli teğmeni telefona çağırdığını söyledi.
"Kime sorarsan sor, silahları zaten alacağız"
Cerrahoğlu, kendini üsteğmen olarak tanıtan kişinin silah istemesi ve kendisinin de tabur komutanına sormaları gerektiğini belirtmesine rağmen, bu kişinin "Sen kime sorarsan sor, zaten alacağız." diyerek telefonu kapattığını öne sürdü.
Durumu amiri Yarbay Taşkıran'a söylediğini, onun da silah verilmemesini söylemesinin ardından Yılmaz'ı arayıp bu şekilde izah ettiğini dile getiren Cerrahoğlu, sonraki konuşmaların Melih Yılmaz ve Tanju Taşkıran arasında geçtiğini öğrendiğini bildirdi.
Yılmaz'ı saat 00.00 gibi durumlarını merak ettiği için aradığını, üs komutanlığına götürüldüklerini söylemesi üzerine telefonu kapattığını, yarım saat sonra tekrar arayıp durumlarını sorduğunu, onun da başlarında Başçavuş Erkan Çoban'ın bulunduğunu söylediğini ifade eden Cerrahoğlu, kıdemli olduğu için Çoban ile görüşme gerçekleştirdiğini, ancak yanındaki birinin telefonu kapattırdığını iddia etti.
Cerrahoğlu, bu konuşma sırasında Çoban'ın silahları vermesi için emir aldığını ve bu silahların güvenlik gerekçesi öne sürülerek istendiğini öğrendiğini savunarak, o gece yaşadıklarının bundan ibaret olduğunu belirtti.
Hasan Hüseyin Cerrahoğlu, gözaltı ve tutuklanmasının ise sonradan İkmal Tabur Komutanlığındaki subayların ifade vermek üzere çağrılması üzerine nizamiyeye gitmesi sonrası savcıya ifade veremeden gerçekleştiğini öne sürdü.
Darbe faaliyetlerine katılmadığını, o gece silah verilmesi için bir emir de vermediğini iddia eden Cerrahoğlu, suç isnatlarını kabul etmeyerek tahliyesini ve beraatini istedi.
ABDULLAH GENÇAY
"Terörle mücadele harekatı" diye uçaklara mühimmat yüklemiş
Akıncı Üssü'nde Hatlar Bakım Bölük Komutanı olarak görev yapan sanık eski yüzbaşı Abdullah Gençay da savunmasında, 15 Temmuz gündüz saatlerinde Bakım Komutanı Binbaşı Ersin Eryiğit'in Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim'in emri doğrultusunda, terörle mücadele harekatı yapılacağı için uçak hazırlamasını istediğini öne sürdü.
Gençay, uçak sayısı konusunda ise 143. Filo Komutanı Mustafa Azimetli ile görüştükten sonra 27 uçaklık bir plan hazırlandığını ve çalışmaya başladıklarını belirterek, personel sayısı az olduğu için hazırlıkların beklediklerinden uzun sürdüğünü söyledi.
Hazırlıklar tam olarak bitmeden hava görevi için 2 uçağın 143. filodan kalkış yaptığını anlatan Gençay, uçuş yapanlardan birinin Binbaşı Mehmet Fatih Çavur olduğunu gördüğünü ifade etti.
Gençay, bir kargaşa ortamı oluştuğunu, yolunda gitmeyen şeyler olduğunu fark ettiğini dile getirerek, haberlere baktıklarını ve durumu anladıklarını bildirdi.
Ekibiyle birlikte hiçbir yasa dışı teşebbüse destek vermeyeceklerini kararlaştırdıklarını ve 141. hatta bulunan Bakım Komutanı Binbaşı Ersin Eryiğit'i bulup kendisine çalışmak istemediklerini söylediklerini savunan Gençay, net bir açıklama beklediklerini ve gidip üs komutanı ile görüşmesini talep ettiklerini öne sürdü.
Gençay, Eryiğit'in herhangi bir bilgisi olmadığını belirterek üs komutanı ile görüşmeye gittiğini, döndüğünde ise içeri alınmadığını ve bakım ekibinin çalışmak istemediğini söylemesi üzerine silahlı iki askerin "Kimmiş o çalışmayanlar? Biz gerekeni yaparız." dediğini, ancak onları engellediğini anlattığını iddia etti.
Bundan sonra uçaklara mühimmat yüklenmemesi kararı alıp, bakımlarını ve yakıt ikmali yapmadıklarını savunan Gençay, üssün giriş çıkışları tutulduğu için buradan ayrılamadıklarını öne sürdü.
Sabah olduğunda nizamiyelerin boşaldığını öğrenip personeli tahliye ettiklerini savunan Gençay, darbe girişimine ise kesinlikle destek vermediklerini söyledi.
Gençay, uçakların terörle mücadele harekatı kapsamında hazırlatıldığını öne sürerek, bu doğrultuda mesaiye kaldığını, darbe girişimine yönelik bir toplantıya da katılmadığını iddia etti.
Uçak bakım personelinin de kalkışma yapanlarca kandırıldığını söyleyen Gençay, uçakların uçamaması doğrultusunda yaptıklarıyla da kalkışmanın engellenmesinde önemli katkıları olduğunu düşündüğünü söyledi.
Gençay, FETÖ ile bir bağı bulunmadığını ileri sürerek, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Duruşma, yarına ertelendi.
12.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda yapılan duruşmaya sanıklar, avukatları, müştekiler ile gaziler ve şehit yakınları katıldı.
MEHMET TÜLÜCE
Duruşmada, Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığında darbe girişimi döneminde Akıncı Üssü'nde uçak mühimmat teknisyeni olarak görev yapan eski astsubay Mehmet Tülüce savunmasını verdi.
Akıncı Üssü'nde kalkan uçaklara mühimmat yükleme işlemini yapan sanık teknisyen Tülüce, o geceki faaliyetleri terörle mücadele harekatı (TMH) kapsamında gerçekleştirdiğini, darbe girişiminden haberdar olmadığını iddia etti. Tülüce, birinci sicil amirinin emriyle mesai sonrası üstte kaldığını, TMH görevi yapılacağı emrini veren bu komutanın halen görevde olduğunu söyledi.
Sanık Tülüce, olayın TMH olmadığını öğrendikten sonra uçakları yükleme faaliyetine karışmadıklarını, bir daha mühimmat yüklemesi yapmamak için diğer personele de saklanmalarını söylediğini iddia etti. Tülüce, kendisinden de uçaklara bomba yüklenmesini istememeleri için darbe girişimini öğrendiği andan itibaren saklandığını anlattı.
Hain FETÖ/PDY ile bir bağının bulunmadığını, yıllarca terör örgütü PKK ile mücadele ettiğini savunan Mahmut Tülüce, tahliyesine ve beraatına karar verilmesini istedi.
- Sorular
Çapraz sorgusunda darbe girişiminden ne zaman haberdar olduğu sorulan sanık Tülüce, saat 23.00 civarında darbe girişimi olduğunu anladığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasını duyduktan sonra da emin olduklarını söyledi.
Ardından bakım komutanına konuyu sorduklarını, saat 00.30-01.00 arası komutanın toplantı yaparak, "Ne olduğunu bilmiyorum, bundan sonra artık mühimmat yüklemeyin" dediğini belirten Mahmut Tülüce, bu andan itibaren yükleme yapmadıklarını savundu.
AK Parti avukatı Muammer Cemaloğlu'nun, "Sizden sonra yer hizmetlerini sağlayan kimlerdi? Siz bu uçakları kaldırmamaya çalıştık diyorsunuz, o zaman 00.30'dan sonra uçaklar nasıl kalktı?" sorusuna Tülüce, "Uzman tahsisçiler, makinistler, mühimmatçılar vardı yanımızda. Uçakların kalkamaması için çalıştık. Yakıt istediler, mühimmat istediler, yüklemedik. Sonra sığınağa gittik. Bizden sonra uçakların nasıl kalktığını bilmiyorum." yanıtını verdi.
MUSTAFA ÖZBEK
Darbecilere yiyecek sağlamakla suçlanan Akıncı Üssü kantin sorumlusu astsubay Mustafa Özbek de savunmasında hakkındaki iddiaları reddetti. Darbe girişimi günü mesai bitiminde Göksu Parkı'nda olduğunu, ardından evine gittiğini, evinden çıkmadığını, o süreçte kız arkadaşının da sürekli yanında bulunduğunu iddia eden Özbek, bu yöndeki apartman kamera kayıtları ile HTS kayıtlarını mahkemeye sundu.
Darbe girişimi gecesi Akıncı Üssü'ne hiç gitmediğini, bir gün önce amirlerinin emriyle donmuş gıda ve bir nevresim takımı aldırıldığını söyleyen Özbek, bunun rutin işi olduğunu, bu nedenle hiçbir şeyden şüphelenmediğini ileri sürdü.
HASAN HÜSEYİN CERRAHOĞLU
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasını yapan sanık eski teğmen Hasan Hüseyin Cerrahoğlu, darbe girişiminin yaşandığı dönemde Akıncı Üssü'nde İkmal Tabur Komutanlığına bağlı depoların amirlik görevini yapmakta olduğunu söyledi.
Cerrahoğlu, 15 Temmuz'da servisle mesaiye gittiğini ve hava sıcak olduğu için mesai bitimi saat 14.30'da evine döndüğünü ifade ederek, gün boyu ailesiyle vakit geçirdiğini savundu.
Televizyondan saat 22.30 civarında köprülerin kapatıldığı haberlerini gördüğünü ve Başbakan Binali Yıldırım'ın konuşmasını dinlediğini anlatan Cerrahoğlu, bu haberlerin ardından bir karışıklık olduğunu anladığını ifade etti.
Cerrahoğlu, amiri Hüseyin Tanju Taşkıran'ı aradığını, haberlerden bahsettiğini ancak onun da evde bulunduğunu ve durumdan haberdar olmadığını söylediğini belirterek, astlarından Melih Yılmaz'ın arayıp bir grup pilot teğmenin gelip silah talep ettiklerini ifade ettiğini aktardı.
Daha önce böyle bir şeyle karşılaşmadığı ve karışıklıktan haberdar olduğu için "Kimseye bir şey verme" diyerek amiri Yarbay Taşkıran'ı aramak için telefonu kapattığını anlatan Cerrahoğlu, Yılmaz'ın tekrar arayıp "Amirim bizi zorluyorlar" demesi üzerine yanındaki en kıdemli teğmeni telefona çağırdığını söyledi.
- "Kime sorarsan sor, silahları zaten alacağız"
Cerrahoğlu, kendini üsteğmen olarak tanıtan kişinin silah istemesi ve kendisinin de tabur komutanına sormaları gerektiğini belirtmesine rağmen, bu kişinin "Sen kime sorarsan sor, zaten alacağız." diyerek telefonu kapattığını öne sürdü.
Durumu amiri Yarbay Taşkıran'a söylediğini, onun da silah verilmemesini söylemesinin ardından Yılmaz'ı arayıp bu şekilde izah ettiğini dile getiren Cerrahoğlu, sonraki konuşmaların Melih Yılmaz ve Tanju Taşkıran arasında geçtiğini öğrendiğini bildirdi.
Yılmaz'ı saat 00.00 gibi durumlarını merak ettiği için aradığını, üs komutanlığına götürüldüklerini söylemesi üzerine telefonu kapattığını, yarım saat sonra tekrar arayıp durumlarını sorduğunu, onun da başlarında Başçavuş Erkan Çoban'ın bulunduğunu söylediğini ifade eden Cerrahoğlu, kıdemli olduğu için Çoban ile görüşme gerçekleştirdiğini, ancak yanındaki birinin telefonu kapattırdığını iddia etti.
Cerrahoğlu, bu konuşma sırasında Çoban'ın silahları vermesi için emir aldığını ve bu silahların güvenlik gerekçesi öne sürülerek istendiğini öğrendiğini savunarak, o gece yaşadıklarının bundan ibaret olduğunu belirtti.
Hasan Hüseyin Cerrahoğlu, gözaltı ve tutuklanmasının ise sonradan İkmal Tabur Komutanlığındaki subayların ifade vermek üzere çağrılması üzerine nizamiyeye gitmesi sonrası savcıya ifade veremeden gerçekleştiğini öne sürdü.
Darbe faaliyetlerine katılmadığını, o gece silah verilmesi için bir emir de vermediğini iddia eden Cerrahoğlu, suç isnatlarını kabul etmeyerek tahliyesini ve beraatini istedi.
ABDULLAH GENÇAY
- "Terörle mücadele harekatı" diye uçaklara mühimmat yüklemiş
Akıncı Üssü'nde Hatlar Bakım Bölük Komutanı olarak görev yapan sanık eski yüzbaşı Abdullah Gençay da savunmasında, 15 Temmuz gündüz saatlerinde Bakım Komutanı Binbaşı Ersin Eryiğit'in Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim'in emri doğrultusunda, terörle mücadele harekatı yapılacağı için uçak hazırlamasını istediğini öne sürdü.
Gençay, uçak sayısı konusunda ise 143. Filo Komutanı Mustafa Azimetli ile görüştükten sonra 27 uçaklık bir plan hazırlandığını ve çalışmaya başladıklarını belirterek, personel sayısı az olduğu için hazırlıkların beklediklerinden uzun sürdüğünü söyledi.
Hazırlıklar tam olarak bitmeden hava görevi için 2 uçağın 143. filodan kalkış yaptığını anlatan Gençay, uçuş yapanlardan birinin Binbaşı Mehmet Fatih Çavur olduğunu gördüğünü ifade etti.
Gençay, bir kargaşa ortamı oluştuğunu, yolunda gitmeyen şeyler olduğunu fark ettiğini dile getirerek, haberlere baktıklarını ve durumu anladıklarını bildirdi.
Ekibiyle birlikte hiçbir yasa dışı teşebbüse destek vermeyeceklerini kararlaştırdıklarını ve 141. hatta bulunan Bakım Komutanı Binbaşı Ersin Eryiğit'i bulup kendisine çalışmak istemediklerini söylediklerini savunan Gençay, net bir açıklama beklediklerini ve gidip üs komutanı ile görüşmesini talep ettiklerini öne sürdü.
Gençay, Eryiğit'in herhangi bir bilgisi olmadığını belirterek üs komutanı ile görüşmeye gittiğini, döndüğünde ise içeri alınmadığını ve bakım ekibinin çalışmak istemediğini söylemesi üzerine silahlı iki askerin "Kimmiş o çalışmayanlar? Biz gerekeni yaparız." dediğini, ancak onları engellediğini anlattığını iddia etti.
Bundan sonra uçaklara mühimmat yüklenmemesi kararı alıp, bakımlarını ve yakıt ikmali yapmadıklarını savunan Gençay, üssün giriş çıkışları tutulduğu için buradan ayrılamadıklarını öne sürdü.
Sabah olduğunda nizamiyelerin boşaldığını öğrenip personeli tahliye ettiklerini savunan Gençay, darbe girişimine ise kesinlikle destek vermediklerini söyledi.
Gençay, uçakların terörle mücadele harekatı kapsamında hazırlatıldığını öne sürerek, bu doğrultuda mesaiye kaldığını, darbe girişimine yönelik bir toplantıya da katılmadığını iddia etti.
Uçak bakım personelinin de kalkışma yapanlarca kandırıldığını söyleyen Gençay, uçakların uçamaması doğrultusunda yaptıklarıyla da kalkışmanın engellenmesinde önemli katkıları olduğunu düşündüğünü söyledi.
Gençay, FETÖ ile bir bağı bulunmadığını ileri sürerek, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Duruşma, yarına ertelendi.
13.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda yapılan duruşmaya sanıklar, avukatları, müştekiler ile gaziler ve şehit yakınları katıldı.
SERDAR NERGİZ
Duruşmada, Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığında darbe girişimi döneminde Akıncı Hava Üssü'nde İcra Şube Müdür Vekili olarak görev yapan eski kurmay pilot yüzbaşı Serdar Nergiz savunmasını yaptı.
15 Temmuz darbe teşebbüsünü ve FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'i lanetleyerek savunmasına başlayan Nergiz, evrak işleriyle ilgilenen pasif bir birimde görev yaptığını, pilot olarak bu işe verilmesini yadırgadığını, kendisine karşı yapılan bazı davranışlardan dolayı istenmeyen pilot gibi gösterilmeye çalışıldığını öne sürdü.
15 Temmuz'da normal mesaisini tamamladıktan sonra TAİ tesislerindeki halı sahada maça gittiğini, maç esnasında halı saha görevlisinin "ülke karışmış siz burada maç yapıyorsunuz" sözleri üzerine Ankara'da uçan uçaklardan haberdar olduğunu öne süren Nergiz, maçı yarıda bırakarak Akıncı Hava Üssü'ndeki lojmanına geçtiğini, televizyondan darbe teşebbüsünü öğrendikten sonra da birkaç telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini, lojmanlar bölgesinden üs karargah bölgesine hiçbir şekilde geçmediğini savundu.
Sanık Nergiz, 141. Filo Komutanı Hakan Karakuş ile filo gazinosunda herkesin önünde tartıştıklarını, Karakuş'un kendisini filodan kovarak pasif göreve verdiğini, bunun üzerine yazılı olarak sıralı amirlerine Karakuş'u şikayet ettiğini kaydetti.
İddianamede darbe faaliyetine katıldığına gerekçe olarak telefon sinyalinin Akıncı Hava Üssü'ndeki baz istasyonundan sinyal vermesinin gösterildiğini anımsatan sanık Nergiz, "3 yıldır Akıncı Hava Üssü'nde görevliyim ve evim üssün lojmanlarında, telefonum 3 yıldır aynı baz istasyonundan hizmet alıyor ve sinyal veriyordur. Baz istasyonu sinyalleri esas alınarak darbeye iştirak ettiğim anlamını çıkarmak akla uygun değil." dedi.
Sanık Nergiz'in avukatı Utku Ejder de müvekkilinin filo komutanı Karakuş ile yaptığı kavgayı anlatarak, 15 Temmuz'da filo karargahını arayan müvekkilinin telefonuna çıkan Hakan Karakuş'un, Nergiz'e küfür ederek telefonu kapattığını, buna dair dikta teyp kayıtlarının mevcut olduğunu söyledi.
Avukat Ejder, Hava Kuvvetleri Komutanlığının 15 Temmuz'dan sonra yaptığı idari tahkikat sonucunda, müvekkilleri Serdar Nergiz, Ahmet Pala ve Ömer Dolay hakkında "FETÖ'cü ve darbeci değil" şeklinde rapor hazırladığını iddia ederek, bu rapor üzerine Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nden çağrıldıklarını, müvekkillerinin dosyasının tekrar inceleneceğini savundu.
MUSTAFA EREZ
Duruşmanın öğleden sonraki bölümü, sanık eski pilot üsteğmen Mustafa Erez'in savunmasıyla başladı.
Darbe girişimin yaşandığı gece kule uçuş kontrol amiri olarak sanık eski binbaşı Fatih Çavur tarafından kuleye gönderildiğini ileri süren Erez, uçakların piste iniş ya da kalkışlarına izin verecek yetkisi olmadığını savundu.
Erez, o gece kulede bir kaos ortamı olduğunu, terörle mücadele harekatı (TMH) kapsamından görev aldığını düşündüğünü savundu.
Uçaklar havalandıktan kısa bir süre sonra Yarbay Nihat Altıntop'un kuleye geldiğini, kalkan uçakların geri çağrılmasını emrettiğini iddia eden Erez, şöyle konuştu:
"Yarbay Altıntop gelmeden önce kulede Yarbay Özcan Doğan vardı. Nihat Yarbay ile Özcan Yarbay yüksek sesle tartışmaya başladı. Nihat Yarbay, yapılanların yanlış olduğunu anlatıyordu. Özcan Doğan da 'Üs komutanının emri var' şeklinde karşılık veriyordu. Daha sonra kulede sadece uçuş emniyetinin sağlanması çalışması yapılmasına karar verildi. İlerleyen saatlerde Yarbay Hakan Karakuş kuleye geldi ve benden uçuş kontrol amirliğini aldı."
Savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçilen Erez, 141. Filo kameralarına yansıyan toplantı görüntülerdeki kişinin kendisi olduğunu kabul ederek, rutin bir TMH konuşması yapıldığını, kendisine nereye ne zaman uçuş yapılacağının söylenmediğini iddia etti.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın "Saatlerce kulede kalıyorsun. Uçuş yasağına ilişkin bir şey duymadın mı?" sorusuna Erez, "Evet bir şeyler duydum. Orada bir kaos vardı. Ben kuleye ilk gittiğimde uçuş yasağını kimse bilmiyordu. 23.00'den sonra jet uçuşların kapalı olduğunu duydum. Kim kiminle konuştu, kimden emir aldı bilemiyorum." şeklinde cevap verdi.
Erez, Başkan Giray'ın "Kule'ye gelen yarbay 'Bu bir darbe teşebbüsüdür, uçakları geri çağırın' diyor. Sen bakmıyor musun oradaki ekrana, kimlerin uçtuğunu görmüyor musun?" sorusunu "Bir bilgim yok efendim. Sistemde net bir uçuş planı olmadığı için o gün hangi pilotlar planlandı bilmiyorum." diye yanıtladı.
Darbe girişimi gecesi hiç kimseden kanunsuz emir almadığını ileri süren Erez'e Mahkeme Başkanı Giray, "O gece eski 4. Ana Jet Üs Komutanı Hava Tuğgeneral Hakan Evrim ile telefonda konuşmuşsunuz. Bu konuşmada Evrim size Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, TBMM veya şehir içinde herhangi bir yerin koordinatını verdi mi?" sorusunu yöneltti.
Bunun üzerine Erez, "Hakan Evrim aradığında kuledeydim. Kendisiyle konuştum. Bana harekat komutanını sordu. 'Harekat komutanı yok' deyince bana gelecek helikopterlerin olduğunu, sayılarının belli olmadığını söyledi. Sonrasında da 'Üsse Yurtta Sulh diyen helikopterler inecek' dedi. Ben de bunun terörle mücadelede kullanılan bir şifreleme olduğunu düşündüm." dedi.
Müşteki avukatının, "Kuleye gelen kişiden neden emir aldınız? Siz kuleye gelen tanımadığınız kişilerden emir alır mısınız?" sorusuna Erez, şu yanıtı verdi:
"O gece pilot kıyafetli kurmay yarbay rütbeli birisi 'Size yardımcı olmaya geldim' dedi. İlk başta 'Emir komuta bende' demedi, 'Uçuşlara yardımcı olacağım, komutan tarafından gönderildim' deyince ben de bir ara Boğaz Köprüsü'nün kapatıldığını görmüştüm, terör operasyonuyla ilgili görevlendirildiğini zannettim."
Başbakanlık avukatı İskender Minar'ın "Sizi Çavur binbaşı uçuş kontrol amiri olarak kuleye gönderdi. Orada hiç bir şey yapmadığınızı söylüyorsunuz, Bir darbe teşebbüsü yapılıyor, merkezi Akıncı Üssü'nden yürütülüyor. 141. Filo'da kule çok önemli. Sizi kuleye gönderiyorlar. Örgütün yapısını düşündüğümüzde, önemli yerlerde güvendikleri kişileri görevlendiriyorlar. Hiçbir şey yapmayacak kişiyi Çavur Binbaşı niye göndersin?" sorusunu Erez, "Çavur Binbaşı 'TMH olacak, sen git' dedi ama arkamdan iki kişi daha göndermesi bana güvenmediğini göstermesidir." diye cevapladı.
Duruşmaya 16 Ekim pazartesi günü devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-29 Mart (2017) 'Ankara 486 sanık Akıncı Hava Üssü Darbe Yap.' davası
(15 Ekim 2017, 10:59)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: