Mersin'de Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in bir numaralı sanık olduğu, aralarında dönemin Deniz Kuvvetleri Akdeniz Bölge Komutanı eski Tuğamiral Nejat Atilla Demirhan ve eski 3. Sınıf Emniyet Müdürü Hasan Basri Dağdelen'in de bulunduğu, çoğunluğu rütbeli askerlerden oluşan 2'si firari 22'si tutuklu 35 sanığın yargılandığı davaya devam edildi. İlk olarak 29 sanığın yargılandığı dosyada sanık sayısı, farklı bir dosyadan yargılanan 6 askerin de eklenmesiyle 35'e çıkmıştı.
14.10.2017 16:51 Mersin'de Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in bir numaralı sanık olduğu, aralarında dönemin Deniz Kuvvetleri Akdeniz Bölge Komutanı eski Tuğamiral Nejat Atilla Demirhan ve eski 3. Sınıf Emniyet Müdürü Hasan Basri Dağdelen'in de bulunduğu, çoğunluğu rütbeli askerlerden oluşan 2'si firari 22'si tutuklu 35 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
10.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesinde geniş güvenlik önlemleri altında davanın ikinci celsesine, sanıklar, avukatları ve sanık yakınları katıldı. Sanıklardan ikisi duruşmaya, bulundukları ceza infaz kurumlarından SEGBİS sistemiyle bağlandı.
Duruşmada ilk olarak, bir önceki celsede sağlık problemlerini gerekçe göstererek ifade vermeyen tutuklu sanık eski 3. Sınıf Emniyet Müdürü Hasan Basri Dağdelen dinlendi.
Örgütün Mersin'deki emniyet imamı olduğu iddia edilen Dağdelen, 15 Temmuz'daki darbe girişiminin, ilk olarak terör saldırısı olduğunu düşündüğünü öne sürdü. Dağdelen, 'Evime gelen bir astsubay benle görüşmek istedi. Bana, 'üst düzey askerlere suikast olacağı istihbaratı var. Genelkurmay'da çatışma var. Mersin'de de saldırı olabilir. Emniyet müdürleri Garnizon'a geçiyor. Tuğamiral sizle görüşecek' dedi. Ben de o yüzden Komutanlığa gittim.' dedi.
Dağdelen, mahkeme heyetinin emniyete neden gitmediğini sorması üzerine de o dönem İl Emniyet Müdürlüğüne vekalet eden Yakup Usta'yı aramasına rağmen ulaşamadığını, toplumsal olay uzmanlığı eğitimi aldığı için Deniz Kuvvetleri Akdeniz Bölge Komutanlığına gitme ihtiyacı hissettiğini ileri sürüldü.
Eski Tuğamirali savundu
Komutanlıktaki toplantının kendisi gelmeden önce gerçekleştirildiğini dile getiren Dağdelen, şöyle devam etti:
'Silahımı nizamiyede bıraktıktan sonra Tuğamiral Demirhan'ın makamına çıktım. Benle görüşmek istediğine yönelik bir astsubayın geldiğini söyledim. Yanındakileri 'Bu kişiyi tanıyor musunuz, emniyetten mi' gibisinden bir şeyler söyledi. Kimliğimi gösterdim. Demirhan bildiride sıkıyönetim komutanı olarak atandığını, emrin tuhaf olduğunu söyledi. Direktifle ilgili 'Teyidi öğrenmeden emirleri uygulamayacağım. Senin telsizin var mı?' dedi. Sonra oradaki bir kişiye araçtan gidip getirmesini söyledi. Bana telsizi Emniyet Müdür Vekili Yakup Usta'nın dinleyip, dinlemediğini sorunca tüm polislerin dinlediğini söyledim. Telsizle 'Ben Akdeniz Bölge Komutanıyım' deyince anons mandallandı, cümlesini bitiremedi. Televizyonda haberler açıktı ama hala tam olarak ne olduğunu anlamamıştım. Tuzağa düşürüldüğümü düşünmeye başladım.'
Dağdelen, emniyetin haber merkezini arayıp 'Sıkıyönetim bölge komutan yardımcısıyım' dediği iddialarını reddederek, 'Haber merkezini aradığımda sorumlu amire Demirhan'ın Usta ile görüşmek istediğini ilettim. Bana 'haber vermezsek ne yaparsın? Gözaltına mı aldırırsın? Seni de askerleri de bekliyoruz' diye çıkıştı' dedi.
Sanığın sözleri üzerine mahkeme başkanı, 'Emniyet, yani senin meslektaşların hakkında böyle şeyler söylüyor ve sen hala nasıl bir durumda olduğunu anlamıyor musun?' diye sorunca, Dağdelen, birçok emniyet amiriyle arasında husumet olduğunu iddia etti.
Dağdelen, deniz yoluyla kaçmak istediği iddiaları üzerine de bazı emniyet mensuplarına güvenmediği için ana girişten çıkmak yerine kendisinin deniz tarafından götürülmesini istediğini belirterek, şöyle konuştu:
'Demirhan'dan, beni deniz tarafından götürmelerini rica ettim, kabul etti. Bindiğim bottaki askerden beni Marina'ya bırakmasını istedim ancak sadece balıkçı barınağına bırakabileceğini söylemesi üzerine yeniden bottan inerek komutanlığın sınırlarındaki liman içerisinde bir süre yürüdüm. Bir lavaboya girip, elimi ve yüzümü yıkadım, namaz kıldım. Sonra polisler gelip hakkımda gözaltı kararı olduğunu söyledi. Ben de polislerle birlikte gittim.'
Mahkeme başkanının, 'Üzerindeki fosforlu kıyafetle mi namaz kıldın?' sorusu üzerine de sanık, daha önce limanda meydana gelen işçi eyleminde görevli emniyet amiri olduğu için husumetlilerinin kendisini tanıyabileceğinden endişe ettiği gerekçesiyle yeleği giydiğini ileri sürdü.
Dağdelen, örgüt üyeliği iddialarını da reddederek, 3 ayrı telefonunda çıkan örgütün gizli haberleşme programı ByLock'u kullanmadığını, yükleyip, yüklemediğini de hatırlamadığını savundu.
'Tuğamiral kendisini sıkıyönetim komutanı ilan etti'
Tutuksuz yargılanan sanıklardan dönemin Kurmay Başkanı Albay Tayfun Ergi ise savunmasında, örgütle ve darbe girişimiyle bir ilgisinin bulunmadığını, soruşturma nedeniyle açığa alındığını söyledi.
Ergi, 15 Temmuz'da yemek yediği sırada Demirhan'ın kendisini arayıp, makamdaki askeri hattın başına geçmesini istediğini ifade ederek, şunları kaydetti:
'Demirhan izinli olduğu için yerine ben vekalet ediyordum. İlk önce terör saldırısı olduğunu düşündüm. Sonrasında Demirhan'ı herhangi bir askeri hattan arayıp, arayamayacağımı sormak için yeniden aradığımda 'Durum değişti, televizyona bak anlarsın' dedi. Ben de komutanlığa geçerek, terör saldırısı, sabotaj dendiği için kırmızı alarm prosedürünü uyguladım. Bundan sonra sıkıyönetim bildirisi geldi. Bildiriyi ve televizyondaki gelişmeleri görünce olayın bir terör saldırısı değil, darbe girişimi olduğunu anladım. Kırmızı alarmı terör saldırısı var dendiği için vermiştim. Mesaj garipti, onaylamadığım için de sadece kentteki o an en kıdemli asker olan Sahil Güvenlik Bölge Komutanı Fatih Erhan'a bahsettim, bildiriyi okumayacağımı söyledim. Demirhan gelince ilk olarak 'bildiri geldi mi' diye sordu. Mesajı eline alınca da 'ben sıkıyönetim komutanıyım' dedi.'
Mesajın sahte olabileceğine yönelik uyarılarının Demirhan tarafından dinlenmediğini iddia eden Ergi, 'Mesajın sahte olabileceğini söylediğimizde Demirhan bize bağırmaya, 'Ben sıkıyönetim komutanıyım, emirlerimi dinleyeceksiniz' diye haykırmaya başladı. Askeri usulde komutan yanlış yaparsa, ya itaat edilmez, ya da üstlere bildirilir. Ben ikisini de yaptım.' ifadesini kullandı.
'Gerekirse polisle çatışırız'
Ergi, Dağdelen'i tanımadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
'Hasan Basri Dağdelen'i ilk kez Demirhan'ın yanında gördüm. Kendisini, Demirhan'a 'Ben malum havuzdanım. Ankara'dan e-mail geldi. Size yardıma geldim' diyerek tanıttı ve bir kimlik gösterdi. Kimliği tam olarak göremedim. Dağdelen ile Demirhan sürekli aralarında fısıldaşıyorlardı. Dağdelen, polis telsizini Demirhan'a vererek anons geçmesini istedi. Demirhan anons geçerken telsiz mandallanarak konuşması kesildi. Biz onun emirlerini dinlemeyince de iyice gerildi. Emniyete vekalet eden Usta'yı aradı, destek alamayınca yine sinirlendi. 112 Acil merkezine ve kapılara asker gönderilmesini istedi. Ben o sırada 'ne yapıyorsun, polisle mi çatışacaksınız' deyince 'gerekirse çatışırız' karşılığını verdi. Odama geçip Güney Deniz Saha Komutanını aradım. Benden Demirhan'ın emirlerine uymamamızı istedi, ben de uymadığımızı ilettim. Televizyonda meclisin, polislerin vurulduğu görüntüler vardı. Demirhan'ın yüzünde en ufak bir pişmanlık yoktu. Ona, 'Siz darbe yapmıyorsunuz, iç savaş çıkarıyorsunuz' deyip odayı yine terk ettim.'
Demirhan'a etrafının sarıldığını, teslim olması gerektiğini söylediğini anlatan Ergi, Demirhan'ın buna karşılık olarak TCG Taşucu gemisinin, sahil güvenlik botlarına karşı ateş etmek üzere hazır olmasını, karargahın ışıklarının da karartılması istediğini iddia etti.
Ergi, Demirhan'ın teslim olmakta direndiğini, gözaltına alınırken de emir astsubayına 'Buradakilerin tek tek fotoğrafını çek, hesap verecekler', dediğini söyledi.
Darbe girişiminin hiç bir safhasında yer almadığını ve yasa dışı emirlere karşı geldiğini yineleyen Ergi, beraatini talep etti.
Tutuksuz yargılanan sanıklardan emekli Deniz Binbaşı Mehmet Emin Ceylan da olay tarihinde yüzbaşı olarak şehit ve gazilerden sorumlu birimde çalıştığını, emrinde askerin olmadığını anlattı.
Kendisinin de izinliyken kırmızı alarm prosedürü çerçevesinde göreve çağrıldığını dile getiren Ceylan, 'Komutanlığa gittiğimde herkeste bir tedirginlik vardı. Bildiri olayı ben gelmeden önce, toplantıda olmuş. Bizi sabotaj, terör saldırısı diye çağırmışlardı. Demirhan ile Dağdelen kendi aralarında fısıldaşıp, birbirlerine telefondan bir şeyler gösteriyorlardı. Komutan o sırada 'Onu görevden aldım, bunu görevden atıyorum' diye söyleniyordu. Demirhan, 'Birazdan size sıkıyönetim komutanı olarak görevlendirmelerde bulunacağım' dedi. Albay Ergi ve bazı albayların mesajın teyide muhtaç olabileceğine yönelik uyarıları üzerine 'Ben sıkıyönetim komutanıyım, emirlerimi dinlemeyen çıkıp gider' dedi. Ben de bunun üzerine odadan çıktım. Hatta ilk çıkan asker bendim. Çıktığımızda da sigara içerken bazı askerlerle 'Bu adam bizi ölüme götürecek' diye fikir birliğine vardık. Darbecileri etkisiz hale getiren ekipte yer aldım. En başından beri girişime karşı çıktım.' diye konuştu.
Ceylan, bir ses kaydında yer alan 'Darbe yaptık lan' şeklindeki sözünün sorulması üzerine de kaydın, bir asker tarafından alındığını, sözü alaycı bir şekilde söylediğini ve ironi yaptığını savundu.
Örgütle irtibatının bulunmadığını, suçsuz olduğu için de emekliliğinin kabul edildiğini anlatan Ceylan, yurt dışı yasağı nedeniyle kızının mağdur olduğunu belirtti. Ceylan, hem yasağın kaldırılmasını hem de hakkında beraat kararı verilmesini talep etti.
Tutuklu yargılanan sanıklardan eski polis memurları İrfan Tellioğlu ile Koray Gün de haklarındaki suçlamaları reddederek, örgüt üyesi olmadıklarını, telefonlarındaki ByLock'u kendilerinin indirmediklerini ileri sürdü.
Mahkeme heyeti, geç saatlere kadar süren oturumun yarın devam etmesine karar verdi.
11.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın ikinci celsesinin devam eden oturumuna, sanıklar, avukatları ve sanık yakınları katıldı.
Tutuksuz yargılanan toplamda 6 sanığın dinlendiği duruşmada, 15 Temmuz'da Tarsus İlçe Jandarma Komutanı olarak görevlendirilen, sonrasında açığa alınan Jandarma Yarbay Kazım Bahadır Ersoy, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Ne kendisinin, ne de ailesinin bugüne kadar örgütün faaliyetlerine katılmadığını savunan Ersoy, 'Hayatım boyunca bu örgütle en ufak ilişkim olmadı. Hatta protokol üyesi olmama rağmen okullarının, derneklerinin yaptıkları faaliyetlere bırakın katılmayı, davet bile edilmedim. Yapılan soruşturmalarda en ufak bağlantım bulunmadı. Orduda bu örgütle ilişkilendirilecek yaşam tarzı olarak en son kişiyim.' dedi.
Ersoy, darbe girişiminin yaşandığı gece komutanının emriyle Tarsus İlçe Jandarma Komutanlığına gidip, birliğinin güvenliğini sağladığını belirterek, ilçenin mülki amirleriyle iletişim kurup, darbenin karşısında olduğunu söylediğini ve birliğine davet ettiğini anlattı.
Kendisine iftira atıldığını iddia eden Ersoy, beraatini istedi.
Erdemli İlçe Jandarma Komutanıyken soruşturma nedeniyle açığa alınan Jandarma Yüzbaşı Serkan Kozan da örgütle irtibatı ve ilişkisi olmamasına rağmen yaftalandığını ileri sürerek, darbe girişimine ilk anından itibaren karşı çıktığını iddia etti.
Kozan, 15 Temmuz'da Kaymakamlık, Emniyet Müdürlüğü ve Başsavcılık koordinesinde hareket ettiğini, görev bölgesinde herhangi bir yasa dışı faaliyetin yaşanmadığını savundu.
Dönemin Mersin İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Ömer Uyan'ın yakın korumalığını yapmış olan Uzman Çavuş Özhan Yıldız ise hem kardeş indirimi olduğu için hem de disiplinli eğitim gerekçesiyle iki çocuğunu 2012 yılında örgütün dershanesine gönderdiğini, 17-25 Aralık sürecinin ardından ise çocuklarını dershaneden aldığını söyledi.
Evinde bulunan FETÖ elebaşı Gülen'e ait 3 kasetin nereden geldiğini bilmediğini ve hiç dinlemediğini ileri süren Yıldız, askerlere Gülen'in kasetlerini dinlettiği iddialarına ilişkin de 'Jandarma servis aracında kaset çalar olmaz. Böyle bir şey yapmam mümkün değil. Hakkımda iftira atılıyor.' ifadesini kullandı.
Açığa alınan askerlerden Jandarma Astsubay İsrafil Köroğlu da örgütle ilişkisinin olmadığını savunarak, şöyle konuştu:
'Darbe girişiminin olduğu gece ailemle alışverişteydim. Birliğimizin WhatsApp grubundan toplanma mesajını görünce birliğime gittim. Komutanımız Mustafa Bakçepınar, darbenin karşısında olduklarını söyleyip, Vali ile hareket etmişti. Biz de darbenin karşısında yer alıp üniforma giymedik, silah kuşanmadık. Birliğe gelen vatandaşlarla da iletişim kurduk. Bize sevgi gösterilerinde bulundular. O gün sabaha kadar birliğimin güvenliğini sağlayıp, darbenin karşısında yer aldım.'
Köroğlu, eş görev nedeniyle ihale işlerine baktığı için bazı amirlerinin kendisine husumet beslediğini öne sürerek, bu yüzden isminin yazdırıldığı iddiasında bulundu.
Jandarma Astsubay Çetin Özkozanoğlu da 15 Temmuz'da İl Jandarma Komutanlığında nöbetçi astsubay olarak görev yaptığını belirterek, şunları kaydetti:
'Karşınızda olduğum için utanç duyuyorum. Hayatımın hiçbir döneminde bu cani örgütle işim olmadı. Hayat tarzıma aykırı. Bugüne kadar toz zerresi kadar alakam olmadı. Göreve çağrıldığım için birliğime geldim ve darbenin karşısında yer aldım, komutanlarımı dinledim. Sabaha kadar birliğimin güvenliğini sağladım. Komutanlığa gelen vatandaşlarla bir araya geldik. Sonra ne olduysa gözaltına alındım. Hakkımda hiçbir somut delil yok. ByLock kullanmadım, adını bile sonradan duydum. Beraatimi talep ediyorum.'
Eski Silifke İlçe Jandarma Komutanı Ali Özcan ise avukatı salonda olmadığı için daha sonra ifade vermeyi talep etti.
Sanıkların avukatları da müvekkillerinin örgütle ve darbe girişimiyle alakalı olmadıklarını savunarak, beraatlerini istedi.
Mahkeme heyeti, oturumun yarın devam etmesine karar verdi.
12.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, aralarında eski tuğamiral Nejat Atilla Demirhan ile eski 3. sınıf emniyet müdürü Hasan Basri Dağdelen'in de bulunduğu, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen'in bir numaralı sanık olduğu, 22'si tutuklu, ikisi firari 35 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşması, üçüncü oturumla devam etti. Bugünkü oturumda Büyükşehir Belediye Başkanı Kocamaz ile 15 Temmuz darbe girişimi günü emekli olmak için ilişiğini kesen eski Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanlığı Merkez Komutanı Albay Ekrem Özer ve aynı tarihte Üs Savunma Birlikleri Komutanı olarak albay rütbesiyle görev yapan Albay Süha Söylem, tanık olarak hakim karşısına çıktı.
'Demirhan, 'Ben sıkıyönetim komutanıyım. Vali ve kaymakamlar görevden alındı' dedi'
Sabah saatlerinde tanık olarak ilk ifadeyi veren Başkan Kocamaz, 15 Temmuz akşamı Kızkalesi'nde belediye tarafından düzenlenen festivalden dönerken, İstanbul'da yaşanan olayları internet üzerinden öğrendiğini, eve döndüğünde de televizyondan yaşananları izlediğini söyledi. Televizyon izlerken saat 23.40 sıralarında Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Nejat Atilla Demirhan'ın kendisini cep telefonundan aradığını belirten Kocamaz, 'Atilla Bey bana, 'Başkanım şu anda Türk Silahlı Kuvvetleri yönetime el koydu. Sıkıyönetim ilan edildi. Ben de sıkıyönetim komutanıyım. Vali ve kaymakamlara görevden el çektirildi. Bugüne kadar sizinle herhangi bir problemimiz olmadı. İnşallah bundan sonra da olmaz. Televizyondaki yayınlara itibar etmeyin. Az sonra TRT'de bildiri okunacak' dedi. Mersin'de de şu anda yetkili benim. Ben de İstanbul'da kan döküldüğünü televizyondan öğrendiğim için 'inşallah Mersin'de kan dökülmez' dedim' diye konuştu.
Daha sonra televizyonda bildirinin okunduğunu, kendisinin de namaz kıldığını aktaran Kocamaz, o esnada komutanın kendisini bir kez daha aradığını görerek geri dönüş yaptığını anlatarak, 'Telefon açıldı ama herhalde orada bir tartışma vardı. Odada bulunan komutanların bir kısmı yazılı emirden söz ediyordu. Sesinden tanıdığım kadarıyla Demirhan da 'Bu bir emir, uygulamak zorundayız' diyordu. Konuşmalar devam ederken ben telefonu kapattım' dedi.
Bunun üzerine hemen dönemin Mersin Valisi Özdemir Çakacak'ı aradığını, Emniyet Müdürlüğüne gitmek üzere yolda olduğunu öğrenince kendisinin de oraya gittiğini ifade eden Kocamaz, Vali'ye Demirhan'ın kendisini aradığını söylediğini, Vali'nin de kendisine, 'Beni görevden aldığını söyledi mi?' diye sorduğunu, kendisinin de olanları anlattığını belirtti. Kocamaz, sabaha kadar orada bulunduğunu kaydederek, gece boyunca yaşanan süreci anlattı.
'Amirali gözaltına alarak Emniyet Müdürlüğüne teslim ettim'
O gün emekli olmak üzere Garnizondan ilişiğini kesen ve Demirhan'ı gözaltına alan kişi olan eski Merkez Komutanı Albay Ekrem Özer ise, darbe girişimi gecesi saat 23.10 sıralarında MİT Bölge Başkanının kendisini telefonla arayarak görevinin başına geçmesinin iyi olacağını söylemesi üzerine birkaç kez Birliği arayarak telefon görüşmesi yaptığını anlattı. Gece saat 02.00 sıralarında Valiyi aradığını ve kriz merkezine gelebileceğini söylediğini, Valinin de 'gelsen iyi olur' dediğini kaydeden Özer, bir süre sonra Güney Deniz Saha Komutanı Hasan Uşaklıoğlu'nun kendisini aradığını ifade ederek, 'Bana 'Görevimin başındayım. Nejat Atilla Demirhan'a itaat etmeyin, benim emirlerime itaat edin' dedi. Bu arada kriz merkezinde Başsavcılık tarafından Demirhan hakkında gözaltı kararı çıkarıldığını öğrendim. Bunun üzerine kriz merkezine gittim. Burada, Demirhan'ın kendisini sıkıyönetim komutanı ilan ettiğini de öğrendim. Emniyetin operasyon yapacağı netleşince Vali Bey'e, 'Ben orada 8 yıldır görev yapıyorum. İçeride 500-600 kişi var. Askerle polisi karşı karşıya getirmeyelim, bir çatışma olmasın. İzin verirseniz etrafındaki insanları ikna edip uzaklaştırayım. En son da amirali ikna edebilirim' dedim. Talebim uygun görüldü' şeklinde konuştu.
Daha sonra Başsavcının Demirhan hakkında çıkardığı yakalama ve gözaltı kararını yazılı olarak aldığını, Valinin onayının ardından Uşaklıoğlu'nu arayıp bilgi verdiğini ve ardından Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanlığı'na gittiğini ve saat 04.00 civarında orada olduğunu dile getiren Özer, burada bir ekip oluşturduğunu söyledi. Özer, 'O esnada telefonum çaldı Demirhan aradı ama ben açmadım. Karargaha girdiğimde koridorda Demirhan ile karşı karşıya geldim. Bu beklenmedik bir şeydi, planlanmamıştı. Birbirimize doğru yürürken, Demirhan bana, 'Defol git. Emekli ettiğim adamsın. Ne işin var burada?' diye bağırmaya başladı. Sağ kolunu tuttum ve kendisine, hakkında yakalama kararı olduğunu, benimle gelmesini söyledim. Yanındakilerle birlikte horoz dövüşü bir durum oldu. Bunun üzerine binadan çıktım' dedi.
Bu sürede bazı personeli ikna etmek için yanına çağırarak konuştuğunu, bir kısmının ikna olduğunu aktaran Özer, amirale operasyon yapmaya karar verdiklerini ve ikinci kez binaya girdiklerini söyleyerek, şöyle devam etti:
'Odada itiş kakış ve kargaşa oldu. Amirale bu işin bittiğini, hakkında yakalama kararı olduğunu, teslim olması gerektiğini söyleyerek kolunu arkaya doğru çevirdim. Demirhan sonunda teslim olmaya ikna oldu ve üzerini değiştirmek istedi. Binadan çıktığımızda, bana 'Suç işliyorsunuz, Genelkurmay'ın ve Deniz Kuvvetleri Komutanının emrine riayet etmiyorsunuz' dedi. Minibüse binmek istemeyince sivil bir arabaya bindirdim. Arabada da bana, yaptıklarımdan dolayı tek tek hesap vereceğimi söyledi. Demirhan'a Devlet Hastanesine götürdüm, sağlık raporunu aldıktan sonra da Emniyet Müdürlüğüne geçip kendisini teslim ettim.'
'Amiralin verdiği hiçbir emre uymadım'
Darbe girişimi gecesinde Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanlığı'nda Üs Savunma Birlikleri Komutanı olarak albay rütbesiyle görev yapan tanık Süha Söylem de ifadesinde, o gece Demirhan'ın emriyle saat 23.00 sıralarında birliğe gittiğini ve sabaha kadar orada olduğunu belirtti. Kendisinin ardından Demirhan'ın da karargaha geldiğini ve Genelkurmay'dan gelen emri isteyerek, sıkıyönetim ilan edildiğini, askerin yönetime el koyduğunu, kendisinin de sıkıyönetim komutanı olduğunu söylediğini anlattı. Bazı komutanların buna tepki göstermeleri üzerine Demirhan'ın sinirlendiğini belirten Söylem, şunları söyledi:
'Demirhan, 'Ben sıkıyönetim komutanıyım. Emrimi dinlemeyecek olan varsa derhal bu odayı terk etsin. Hakkında Sıkıyönetim Kanununu uygulatacağım' dedi. Bir süre sonra Emniyet Müdür Vekili Yakup Usta'yı arattı ve ona da aynı cümleleri kurdu, fakat telefon karşıdan kapatılınca 'Yarın biz bunu alacağız' dedi.'
Demirhan'ın, kendisine de birliğe bitişik Mersin Uluslararası Liman İşletmesi kapısı ile A, B, C, D kapılarına silahlı asker gönderme talimatını verdiğini, Kırmızı Güvenlik Alarmı ilan edildiği için olayın şaşkınlığıyla bu emri yerine getirdiğini ifade eden Söylem, daha sonra bu askerleri kapılardan çekmek için mücadele ettiğini, Demirhan'ın ise 'O askerler oradan çekilmeyecek, gerekirse silah kullanacak' dediğini dile getirdi. Çabalar sonucu amiralin ikna edildiğini ve askerleri kapılardan çektiğini belirten Söylem, kıyıdaki silahlı birliklerin tamamının kendisine bağlı olduğunu, bu kuvvetleri kontrol altında tutmak için çaba harcadığını söyledi. Gece saat 03.00 sıralarında orada bulunan tüm personeli toplayarak Demirhan'ın emirlerine uymamaları, birliğe emniyet güçleri gelirse mukavemet etmemeleri, sadece kendisinin emirlerini dinlemeleri talimatını verdiğini de aktaran Söylem, 'Kulelerdeki silahlı personelin oralardan indirilerek mermilerinin alınmasını da sağladım. Demirhan, polislerin operasyon hazırlıklarını kameradan görmüş. Telsizle 'polise müdahale edilsin, gerekirse ateş açılsın' emrini verdi ama hiçbirimiz cevap vermedik. Yine telsizle Sahil Güvenlik botuna müdahale edilmesi, Sahil Güvenlik Komutanı Fatih Erhan'ın tutuklanması, saat 04.00'te birliğe gelen Merkez Komutanı Ekrem Özer'in tutuklanması emirlerini verdi ama bu emirlerin hiçbirine uymadık. Hazır kıtayı da telsizle çağırıp merkez komutanının tutuklanmasını istedi ama onlar da bu emre uymadı' dedi.
Tanık ifadelerinin ardından üçüncü oturumu sona erdiren mahkeme heyeti, yarın da tanıkları dinledikten sonra savcı mütalaasının ardından ara kararını verecek.
13.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Mersin'de Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine ilişkin, aralarında eski Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Nejat Atilla Demirhan ile eski 3. Sınıf Emniyet Müdürü Hasan Basri Dağdelen'in de bulunduğu, 22'si tutuklu, ikisi firari 35 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşmasında arar karar verildi.
Mahkeme heyeti, tutuklu iki sanığa ev hapsi vererek tahliye etti. FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in bir numaralı sanık olduğu davanın ikinci duruşması 4 gün sürdü. Mersin 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, avukatları, sanık yakınları ile bulundukları cezaevinden SEGBİS ile bağlanan iki sanığın katıldığı davanın 4'üncü oturumunda, sabah saatlerinde Sahil Güvenlik Akdeniz Bölge Komutanı Sahil Kıdemli Albay Fatih Erhan tanık olarak dinlendi. 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Nejat Atilla Demirhan'ın kendisini telefonla arayarak birliğe çağırdığını belirten Erhan, birlikte Demirhan'ın sözde sıkıyönetim bildirisini okuduğunu dile getirdi. Demirhan'ın, kendisinin sıkıyönetim komutanı olduğunu söyleyerek emirlerine uyulması talimatını verdiğini ifade eden Erhan, verilen emirlere uymayarak birliği terk ettiğini ve dönemin Mersin Valisi Özdemir Çakacak koordinesinde hareket ettiğini söyledi.
Tanığın dinlenmesinin ardından savcı mütalaasını yaparak, 'Sanıkların üzerlerine atılı suçların mahiyeti, söz konusu suçları işlediklerine yönelik kuvvetli delillerin varlıklarını gösteren somut bulguların olması, suçlara öngörülen ceza ve nevi miktarlarına göre katalog suçlar arasında yer alması nedeniyle sanıkların kaçma şüphesinin bulunması, verilmesi muhtemel ceza karşısında tutuklama tedbirinin ölçülü, adli kontrol tedbirlerinin ise yetersiz kalacağı gerekçesiyle sanıkların tutukluluk hallerinin ayrı ayrı devam etmesi kamu adına talep olunur' dedi.
Mütalaada ayrıca, dava dosyasıyla sonradan birleştirilen, tutuksuz yargılanan eski 6 askerin yer aldığı dosyanın da sanıklar arasında hukuki veya fiili bağlantı olmaması ve yargılamanın hızlandırılması gerekçeleriyle ayrılması istendi.
Mütalaanın ardından sanıklar ve avukatlarının mütalaayla ilgili görüşlerini ve taleplerini dinleyen mahkeme heyeti, daha sonra ara kararını açıkladı. Ara kararda, eski amiral Demirhan'ın 15 Temmuz'da şoförlüğünü ve korumalığını yapan eski Uzman Çavuş Seyhan Açar ile şoförü Kadir Nevzat Yontkan'ın ev hapsi şartıyla tahliyelerine, diğer sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verildi.
Başbakanlık ve Milli Savunma Bakanlığının davaya müdahil olma taleplerinin de kabul edildiği duruşma, 3 Ocak 2018 tarihine ertelendi.
DAVA
Davanın 20 Haziran'da görülen ilk celsesinde, 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında Deniz Kuvvetleri Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı olarak görev yapan ve kendisini sözde 'sıkıyönetim komutanı' ilan eden eski Tuğamiral Nejat Atilla Demirhan, TSK'dan ihraç edilen eski Deniz İkmal Binbaşı İlhan Tabur ve eski Harekat Şube Müdürü Kurmay Yüzbaşı Ali Gül'ün de aralarında olduğu sanıkların tamamına yakını savunmalarını yaparken, eski 3. sınıf Emniyet Müdürü tutuklu sanık Hasan Basri Dağdelen, savunma yapmak için ek süre istemişti.
Heyet, olay gecesi Deniz Kuvvetleri Akdeniz Bölge Komutanlığının Güvenlik Harekat Merkezi'nde telsiz ve güvenlik kameraları operatörlüğü yapan eski Uzman Çavuş Mehmet Şimşek, Demirhan'ın emir astsubaylığını yapan eski Uzman Çavuş Ahmet Tufan Özbar ve eski polis Mustafa Gezginci'nin haklarında yurt dışına çıkış yasağı konularak adli kontrol şartıyla tahliye edilmelerine karar vermişti.
İlk olarak 29 sanığın yargılandığı dosyada sanık sayısı, farklı bir dosyadan yargılanan 6 askerin de eklenmesiyle 35'e çıkmış, 10 Ekim'de başlayan ikinci celsede de Dağdelen ile tutuksuz yargılanan sanıklardan dönemin Kurmay Başkanı Albay Tayfun Ergi ve emekli Deniz Binbaşı Mehmet Emin Ceylan dinlenmişti.
Paralel yapı-17 Mart (2017) 'Mersin 35 sanık (ilk:29) Darbe Yapılanması' davası
(14 Ekim 2017, 16:51)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: