Tam
EskidenYeniye
 

Adil Öksüz'ün Bırakılması davası

Ankara'da, FETÖ'nün firari imamı Öksüz'ün serbest bırakılmasına ilişkin 13'ü asker, 14'ü Emniyet Genel Müdürlüğü personeli ve biri eski Başbakanlık Müşaviri olan 28 sanık hakkında açılan davaya başlanıldı.

Önceki haber title=Sonraki haber

08.10.2017 17:39 Ankara'da, FETÖ'nün firari imamı Öksüz'ün serbest bırakılmasına ilişkin 13'ü asker, 14'ü Emniyet Genel Müdürlüğü personeli ve biri eski Başbakanlık Müşaviri olan 28 sanık hakkında açılan davaya başlanıldı.

02.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davanın ilk celsesine tutuksuz sanıklar, sanık yakınları ve taraf avukatları katıldı. Kimlik tespitinin yapılması ile başlanılan davaya, iddianamenin özetinin okunması ile devam edildi. İddianamenin özetinin okunmasının ardından sanık savunmalarına geçildi.

ZEKİ ÇINKIR

FETÖ'nün "Hava Kuvvetleri imamı" Adil Öksüz'ün serbest bırakılmasına ilişkin açılan davada tutuksuz yargılanan Zeki Çınkır, Öksüz'ün 18 Temmuz'da kendisini telefonla aradığını ve Hava Kuvvetleri amblemi taşıyan saati ile kemerini sorduğunu söyledi. Öksüz'e eşyalarını kendisinin gelip alabileceğini söylediğini aktaran Çınkır, Öksüz'ün gelemeyeceğini ve Sakarya'ya gittiğini söylediğini kaydetti.

FETÖ'nün firari imamı Öksüz'ün serbest bırakılmasına ilişkin 13'ü asker, 14'ü Emniyet Genel Müdürlüğü personeli ve biri eski Başbakanlık müşaviri olan 28 sanık hakkında açılan davaya başlanıldı. Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davanın ilk celsesine tutuksuz sanıklar, sanık yakınları ve taraf avukatları katıldı. Kimlik tespitinin yapılması ve iddianamenin özetinin okunmasının ardından sanık savunmalarına geçildi. Savunma yapan tutuksuz sanık Başçavuş Zeki Çınkır, FETÖ üyesi olmadığını, örgütle kendisinin ilişkilendirilmesini yanlış bulduğunu söyledi. 15 Temmuz darbe girişimini lanetlediğini belirten Çınkır, "O girişimde kesinlikle bulunmadım, devletimin yanında oldum. Görevimi sonuna kadar da ifa ettim. 4 gün gibi bir süre uykusuz kalarak görevimizi yaptık. Elimizi taşın altına değil, gövdemizi taşın altına koyduk. Şu an da o taşın altında eziliyoruz" ifadelerini kullandı.

Kışla karakolunda Öksüz ile ilgili yapılan hiçbir işlemden haberdar olmadığını iddia eden Çınkır, bilgisinin ve görgüsünün olmadığı bir belge veya evrakı teslim etmesinin söz konusu olamayacağını, Öksüz ile ilgili kendisine en ufak bilgi gelmediğini kaydetti. Verilen talimat doğrultusunda gözaltına alınan 98 kişilik listeyi hazırladıklarını anlatan Çınkır, "Benim onların arasında sivil bir şahıs olduğundan haberim yoktu. Haberim olmayan bir sivili asker diye yazmam imkansız. Ahmet Başçavuş bana söyledi, ben listeyi yazdım" dedi.

"Adil Öksüz'e nereli olduğunu sordum, rütbesini sordum"

Çınkır, Öksüz ile "hemşehri sohbeti" yapmasına ilişkin şunları kaydetti:

"Hemşehri mevzusuna gelince, bu konuda olanları savcılık ifademde söyledim. Erol Özdemir Başçavuşun ifadesinde belirttiği gibi kendisine sorulabilir. Ben görevdeyken 'Bir hemşehriniz var, bak' dedi. Ben de 'Ortalık kalabalık, boşver' dedim. Kolumdan çekip ısrar edince gittim. Adil Öksüz'e nereli olduğunu sordum, rütbesini sordum. 'Subay mısın astsubay mısın?' diye sordum. Sivil olduğunu bilsem onu sorar mıyım? Ondan sonra diğer bütün darbecilere uyguladığımız gibi Adil Öksüz'ü de mahkemeye sevk ettik. Adil Öksüz'ü kimin götürdüğünü bilmiyorum. Ortalık karışıktı, kimin götürdüğünü hatırlamıyorum."

"Çocuğa bile sorsanız mantıken tutuklanması lazım"

Öksüz'ün mahkeme neticesinde serbest bırakıldığını görevli 2 uzman erbaştan duyduğunu ifade eden Çınkır, "18 Temmuz sabahı serbest kaldığını söylediler. Ben de 'Bu sivil, mantıken tutuklanması lazım' diye düşündüm ve tepki gösterdim. Benim hemşehrim olması hiçbir şey değiştirmez. Tarla almaya geldiğini söylüyor, çocuğa bile sorsanız mantıken tutuklanması lazımdı" diye konuştu.

Mahkeme başkanının, kimseden emir almadan Öksüz'ün eşyalarını neden teslim ettiğini sorduğu Çınkır, "Kimsenin emir alacağı bir konum yoktu orada. 98 kişinin hepsine eşyalarını teslim ettik. Kimse bir şey söylemedi, ortam çok karışıktı" cevabını verdi.

"Lanet olsun bir belaya çattım"

Çınkır'ın bu sözleri üzerine mahkeme başkanı, "El konulan eşyaların arasında telefonlar var, çantalar var. Çantalar doğru düzgün aranmamış. Bu eşyaların tek tek kontrol edilmesi lazım. Emir ve talimat almadan neden iade ettin" diye tekrardan sordu. Çınkır, "Kimse kimseye bir şey sormuyordu, emir alacak veya verecek kimse yoktu. Şu ana göre bizi yargılarsanız hapı yuttuk. Lanet olsun bir belaya çattım. Ben bu şerefsiz örgütü hiçbir zaman tasvip etmedim, etmemde. 15 Temmuz öncesi Adil Öksüz'ü siz biliyor muydunuz? Ben kesinlikle bilmiyordum. Verdiğimiz malzemelerin suç unsuru taşıdığını bilmiyordum, bilsem vermezdim" iddiasında bulundu.

"Kemerimle saatim orada kaldı"

Çınkır, Öksüz'ün serbest bırakılması esnasında Öksüz'ün numarasını aldığını anlatarak "Mahkemeden sorarlar diye numarasını aldım. 18 Temmuz'da Adil Öksüz beni aradı, 'Kemerimle saatim orada kaldı' dedi. Ben de saf saf saatiyle kemerine baktım ve buldum. 'Bizzat kendin gelip alacaksın' dedim. O da 'Ben kendim gelemem' deyince vekalet verebileceğini, birisinin gelip alacağını söyledim. Bana 'Ben Sakarya'ya gidiyorum' dedi" ifadelerini kullandı.

18 Temmuz'da Öksüz'ün Çankır'ı 2 kez, Çınkır'ın ise Öksüz'ü 1 kez aramasının HTS kayıtlarına yansıması ve neler konuşulduğunun sorulması üzerine Çınkır, "Sadece kemer ve saatiyle ilgili konuştuk" dedi.

Etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyip istemediği sorusu üzerine Çınkır, örgüt üyesi olmadığını, bu nedenle bu haktan yararlanmak istemediğini söyledi.

FETÖ'nün hain darbe girişimini lanetleyen Çınkır, darbe girişimine karşı devletinin yanında olduğunu, görevini ifa ettiğini savundu. Çınkır, 18 Temmuz'a kadar uykusuz şekilde, zor koşullarda çalıştığını belirterek, "Elimizi değil, gövdemizi taşın altına koyduk. Şu anda o taşın altında eziliyoruz." dedi.

Öksüz ile ilgili hiçbir işlemden haberinin olmadığını öne süren Çınkır, ilçe jandarma komutanı olarak görev yapan sanık Murat Bozdoğan ile ellerindeki evrakı 17 Temmuz sabahı savcılık makamına teslim ettiklerini, bunların haricinde ellerinde evrak bulunmadığını savundu.

Adil Öksüz'ü daha öncesinde tanımadığını, sivil olduğunu dahi bilmediğini söyleyen Çınkır, Bozdoğan'ın diğer sanıklardan Ahmet Camgöz ile kendisini gözaltı listesini hazırlamak üzere görevlendirdiğini, Camgöz'ün okuduğu listeyi bilgisayarda kendisinin hazırladığını, bilmediği için kimsenin yanına sivil yazmadığını ileri sürdü.

Mahkeme Başkanının, sanıklardan Erol Özdemir'in getirdiği tutanağı neden almadığını sorduğu Çınkır, böyle bir tutanak gelmediğini öne sürdü.

Öksüz ile nasıl tanıştığını da anlatan Çınkır, Erol Özdemir'in "Komutanım bir hemşehriniz varmış, bir bak." dediğini ve kolundan çekerek nezarethaneye götürmek için ısrar ettiğini söyledi.

Öksüz'e nereli olduğunu ve rütbesini sorduğunu belirten Çınkır, sivil olduğunu bilmediğinin buradan anlaşılabileceğini ifade etti.

"Çocuğa sorsanız mantıken tutuklanması lazım"

Bütün darbecilere yaptıkları gibi Adil Öksüz'ü de mahkemeye gönderdiklerini aktaran Çınkır, "Sonra adliyeye gitti. Serbest kalmış. Ben de sivil olduğu için mantıken tutuklanması lazım diye düşünerek, bir tepki gösterdim. Hemşehrim olması bir şeyi değiştirmez. 'Sen niye tutuklanmadın?' dedim. Tarla almaya geldiğini söylüyor, çocuğa sorsanız mantıken tutuklanması lazım." ifadelerini kullandı.

Mahkeme Başkanının Adil Öksüz'ün eşyalarını neden kimseye sormadan teslim ettiğini sorduğu Çınkır, o anlarda kimin kimden emir alacağının belli olmadığını, 98 kişinin hepsine eşyalarını teslim ettiklerini söyledi.

Çınkır, "Eşyaları ne yapacağınıza ilişkin kimi bilgilendirdiniz?" sorusu üzerine de yaşanan karmaşa nedeniyle kimseye bilgi vermediklerini kaydetti.

Kimseden bir talimat almadan bu kişilerin eşyalarını neden teslim ettiği sorusuna karşılık ise Çınkır, şu savunmayı yaptı:

"Kimin ne yaptığı belli değildi. Kimse kimseye bir şey sormuyordu. Emir alacak, verecek konumda kimse yoktu. Düşünün o karmaşalı ortamı. Şu an yargılarsanız, şu ana göre karar verirseniz tabiri caizse hapı yuttuk. Ben ve arkadaşlarım 4 gün uyumadık efendim. Elimi değil, gövdemi taşın altına koydum. Lanet olsun, bir belaya çattık. Hiçbir zaman bu şerefsiz örgütü tasvip etmedim, etmem de. Ama o anı bir düşünün, ben nasıl anlatayım ki size. Öyle bir pozisyondasınız ki serbest kalmış, 'yurt dışı çıkış vermişler, demek bir şey yok ki serbest kalmış.' diyorsunuz. Basından öğrenince 'vay' diyorsunuz. Size soruyorum efendim, 15 Temmuz öncesinde Adil Öksüz'ü bilir miydiniz? Ben kesinlikle bilmiyordum."

"Herkesin eşyasını teslim ettim"

Mahkeme Başkanının "Adil Öksüz'ü bilip bilmediğini sormuyorum. Adli kolluk görevi almışsın, adli kolluktayken adli mercilerden habersiz hiçbir şey yapamazsın. Sen 'teslim et' diye talimat aldın mı? Peki sormadan neden veriyorsun?" sorusu üzerine Çınkır, "Ben delil teslim etmedim efendim. Vallahi haberim yok. O şerefsize bunu vereceğim, imkanı mı var?" diye konuştu.

Soru üzerine daha önceden adli kolluk yaptığını ve serbest kalanlara eşyalarının teslim edildiğini anlatan Çınkır, teslim ettiği eşyaların suç unsuru olduğunu kesinlikle bilmediğini savundu. Tutuklansın, tutuklanmasın herkesin eşyasını verdiğini belirten Çınkır, bu konuda ayrım yapmadığını söyledi.

Öksüz serbest kaldıktan sonra tekrar çağrılabileceği gerekçesiyle telefonunu aldığını öne süren Çınkır, ertesi gün savcılığın bu numarayı istediğini ve Öksüz'ün yakalanması için numarayı verdiğini ifade etti.

Sanık Çınkır, Öksüz'ün nezarethanedeyken cep telefonunun verilerek görüşme yapmasının sağlanması konusunda bir bilgisinin olmadığını da kaydetti. Çınkır, savunmasını, "Aslandan çakal dünyaya gelmez, Zeki Çınkır'dan da hain olmaz." diye tamamladı.

Daha sonra Başbakanlık Hazine avukatı Erhan Akkaya, Çınkır'a Öksüz'ün sivil olduğunu öğrendikten sonra gözaltı listesini neden düzeltmediğini, savcıyı neden uyarmadığını sordu. Çınkır ise "Ergün Şahin başsavcıvekili ifadeyi alırken böyle böyle dedi. 98 asker yazdığımızı o esnada farkettim. Benim 2015'te oğlum askeri lise sınavını kazandı, 'eli titriyor' diye elediler. Böyle bir şerefsizi tanısaydım, oğlum Harp Okulunda olurdu." savunmasını yaptı.

Çınkır, Öksüz ile 18 Temmuz'da yaptığı görüşmelerin Öksüz'e ait saat ve kemerin iadesiyle ilgili olduğunu aktardı.

Daha sonra söz alan sanık Erol Özdemir, Çınkır'ı Öksüz ile tanışması için zorlamadığını ileri sürdü.

Özdemir, "İki kişinin parmak izi alınmamıştı, ararken uyuyanları da kaldırdım. Biri parmak izinin alındığını söyledi. Sonra Adil Öksüz için 'Bu da Kahramanmaraşlı" dedi. Ben de 'Hadi oradan, Kahramanmaraş'tan hain çıkmaz.' dedim. Sonra Öksüz uyandı, kenara geldi. 'Kahramanmaraşlı mısın?' dedim. 'Evet' dedi. 'Kahramanmaraş'tan hain çıkmaz' dedim. Bunu söyledikten sonra komutanın yanına gittim, anlattım, kızdığımı söyledim. Zeki Başçavuşumuz da 'Dur bir de ben kızayım.' dedi, beraber gittik. Kolundan tutup kesinlikle götürmedim." diye konuştu.

Çınkır ise Özdemir'in kolundan tutup sürüklemediğini, ısrarcı olunca Öksüz'ün yanına gittiklerini söyledi.

OSMAN GÖK

Duruşmada, Adil Öksüz Kazan İlçe Jandarma Karakolu'nda gözaltındayken üzerinden çıkan eşyaya ilişkin tutanağın da bulunduğu mavi şeffaf dosyayı savcılığa ulaştırmamakla suçlanan Jandarma Başçavuş Osman Gök savunma yaptı.

Darbe girişimi sırasında Kazan ilçesi Kışla Jandarma Karakol Komutanı olarak görev yapan Gök, darbe girişimi gecesi, "eski YAŞ Üyesi Akın Öztürk'ün, darbenin baş şüphelilerinden olduğu, Akıncı Üssü'nde bulunduğu ve bir araçla kaçırılacağı"nın söylendiğini belirtti.

Komutanın emri üzerine Akın Öztürk'ü yakalamak için yol aramasına başladıklarını, Adil Öksüz ile üç şahsın yakalandığı sırada arama faaliyetinde bulunduklarını savunan Gök, sonrasında da peyderpey arazide yakalanan şahısların karakola getirildiğini ve evrak işlemlerinin yapıldığını anlattı.

Gök, İlçe Jandarma Komutanı Murat Bozdoğan'ın kendisini arayarak, bundan sonraki işlemlerin Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce yürütüleceğini belirterek, yakalanan şahısların polislere teslim edilmesi emrini verdiğini aktardı.

Emri askerlerine ilettiğini, gerekli evrak işlemlerini yaptıklarını belirten Gök, bu işlemler sırasında genellikle kontrol görevi nedeniyle dışarda bulunduğunu ileri sürdü.

Yakalananların sorgularının emniyet tarafından yapıldığını, kendilerinin bir şeye karışmadığını, yalnızca çevre emniyetini aldıklarını iddia eden Gök, "(Akın Öztürk kaçacak) diye ben sürekli dışardaydım. Zaten TEM'den gelen polisler 'yakalananları bize bırakın' dediler, biz de bıraktık." dedi.

Adil Öksüz'ün FETÖ'nün imamı olduğuna ilişkin bilgisinin kendisine verilmediğini, karakol içinde söylendiğini de dışarda olması nedeniyle duymadığını savunan Gök, Öksüz'ün imam olduğunu 19 Temmuz'da haberlerden öğrendiğini ileri sürdü.

Adil Öksüz'e gözaltındayken cep telefonunu vererek, görüşme yapmasını sağlamakla da suçlanan Osman Gök, savcının, yakalananların avukatları varsa çağırmalarını, yoksa CMK'den avukat atanacağını söylemesi üzerine tüm yakalananlara bunu ilettiklerini söyledi.

Birkaç kişinin avukatlarını aramak istediğini, bunların içinde Adil Öksüz'ün de bulunduğunu belirten Gök, "Öksüz avukatıyla görüşmek istedi, 'sadece avukatınızı çağırın' diyerek verdim, ne konuştu bilmiyorum." dedi.

Savunması sırasında duygulanan sanık Gök, ağlayarak, "Şu anda hesap soruluyor ama o anda ben görevimi yapmaya çalıştım, görevimi yaptım şimdi vatan haini oldum." diye konuştu.

Akıncı Üssü'nde birçok darbeciyi yakaladıklarını, darbe girişimi ve sonraki 3 gün boyunca uyumadan, ellerinden geleni yapmaya çalıştıklarını anlatan Gök, şu savunmayı yaptı:

"Uykusuzluk, açlık, bu gibi nedenlerden hatamız, eksiğimiz olabilir. Şu anda hesap soruluyor ama o anda ben görevimi yapmaya çalıştım. Gabar'da teröristlerle operasyon sırasında telsizimi kaybettim, beni suçladılar, Van'da kaçakçıları kovalarken silahım ateş aldı, 'kendini kasıtlı vurmaya çalıştın' diye suçladılar. Şimdi elimizden geleni yapmaya çalıştık, milletin gazını almak için bizi açığa aldılar. 5 sivil imamı yakalamışım, bunun hesabı benden soruluyor. Kasıtlı herhangi bir şey yapmadık, hatamız, eksiğimiz olmuştur. FETÖ ile asla bir ilgim, alakam yoktur. Beraatımı istiyorum."

HÜSREV ARSLAN

Açığa alınan sanık Jandarma Yarbay Hüsrev Arslan da her zaman devletine, milletine, demokrasiye bağlı olduğunu savunarak suçlamaları reddetti.

FETÖ'nün darbe girişiminden sonra hainlerin yakalanıp adalete teslim edilmesinde görev almaktan gurur duyduğunu ifade eden Arslan, hiçbir terör örgütüyle, cemaatle veya bunlarla iltisaklı kişilerle hiçbir bağı bulunmamasına karşın yargılanmaktan üzüldüğünü söyledi.

Adil Öksüz'ü daha önce tanımadığını, kim olduğunu daha sonra basından öğrendiğini savunan Arslan, bilmediği, tanımadığı birisiyle ilgili görevi kötüye kullanmasının mümkün olmadığını ifade etti.

Akıncı Üssü'nde teslim olmak isteyen askerler bulunduğu, bu kişilerin jandarmaya teslim olmak istediğinin belirtilmesi üzerine bunları teslim almak üzere bir ekiple Akıncı'ya gittiğini anlatan Arslan, 87 kişilik bir grubu teslim aldıklarını ve Gazi Spor Salonu dolu olduğu için Batı Adliyesine götürdüklerini belirtti.

Gözaltına alınmayla ilgili listeyi kendi adına imzaya açıldığı ve en rütbeli kişi olduğu için imzaladığını dile getiren Arslan, bunlar arasında sivil olup olmadığının o an aklına gelmediğini savundu.

Konuyla ilgili kendisine bilgi verilmediğini ifade eden Arslan, kontrol amacıyla nezarethaneler bölgesine geldiğini, Adil Öksüz'ün sivil olduğunu orada öğrendiğini söyledi.

"Geç o ayakları"

Bunun üzerine Öksüz'e, Akıncı'da ne yaptığını sorduğunu anlatan Arslan, "Arsa almaya geldiğini söyledi. Ben de 'Geç o ayakları, ülke yanıyor, sen arazi derdindesin. Senin vatan, millet sevgin bu kadar mı? Götürün bunu, ben hakim, savcı olsam önce bunu tutuklarım.' dedim. O gün gözaltına alınanların açıklamaları samimi olmadığı için bunu birilerine iletmek gibi bir durum aklıma gelmedi. Nasıl olsa mahkemede hesabını verir diye düşündüm." ifadelerini kullandı.

Karakolda bırakılan 11 kişinin getirilmesi talimatını da kendisinin verdiğini, tüm şüphelilerin emniyetli şekilde gözaltına alınmasını, eşyalarının kayıt altına alınmasını istediğini anlatan Arslan, asla görevi kötüye kullanma gibi bir niyetinin olamayacağını savundu.

Gözaltına alınan kişilerin eşyalarının adet olarak kayda alınması yönünde talimat verip vermediği sorulan Arslan, "Hayır tam tersi, bir uzman çavuş 'Miktar olarak yazalım mı?' dedi, 'Asla' dedim. Asla söylemedim, söylesem bile kanunsuz emir, yapılmasına gerek yok." diye konuştu.

MURAT BOZDOĞAN

Duruşmanın öğleden sonraki bölümü, sanıklardan dönemin Kazan İlçe Jandarma Komutanı Murat Bozdoğan'ın savunmasıyla başladı.

Adil Öksüz yakalandıktan sonra düzenlenen tutanakların zamanında adliyeye intikal ettirilmemesi, serbest kalmasının ardından üzerinde bulunan suç delili niteliğindeki eşyanın gerekli incelemeler yaptırılmadan Öksüz'e usule aykırı teslim edilmesi, Öksüz'ün soruşturma evrakının Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığına eksik teslim edilmesiyle ilgili işlemlerde gerekli denetimi ve kontrolü yapmamakla suçlanan Bozdoğan, 15 Temmuz'da rutin mesaisini tamamladıktan sonra evine gittiğini, akşam saatlerinde bir polisin kendisini arayarak, darbe girişiminden bahsettiğini, bunun üzerine İlçe Jandarma Komutanlığına geçtiğini anlattı.

Bütün rütbeli personelin karakolda toplanması emrini verdiğini ifade eden Bozdoğan, darbeyle ilgili emirler gelmeye başladığını, nöbetçi Jandarma Uzman Çavuş Yasin Arslan'a bunları doğrudan kendisine getirmesi ve bu emirleri hiçbir yere göndermemesi emri verdiğini söyledi.

Bu emirleri görünce tedirgin olduğunu ve anlam veremediğini dile getiren Bozdoğan, Kazan İlçe Emniyet Müdürü ile bu süre zarfında 3-4 telefon görüşmesi yaptığını kaydetti. Ona, "Kimseye karşı bir faaliyetim olmaz. Benden sana zarar gelmez. Çay içmeye yanına da geleceğim." dediğini söyleyen Bozdoğan, Başçavuş Ahmet Camgöz ile emniyete gittiğinde Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Ceylan'ı da gördüğünü anlattı.

O sıralarda vatandaşların havaalanı ve Akıncı Üssü'ne gitmek için meydanda toplandığını belirten Bozdoğan, Emniyet Müdürlüğündekilere, "Benim darbe girişimiyle ilgim yok. Vatandaşları benim karakoluma yönlendirme durumu olmasın." dediğini söyledi.

Kazan Belediye Başkanı'nın da sabaha karşı emniyete geldiğini ifade eden Bozdoğan, ardından Kazan ve Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığında görev yapan savcıların Emniyet Müdürlüğüne geldiğini bildirdi.

İlçe Emniyet Müdürü'ne Akıncı Üssü'nden telefonla içerideki durum konusunda bilgi verildiğini, onun da bu bilgileri telefonla aradığı bazı yerlerle paylaştığını anlatan Bozdoğan, üsten kaçışların olduğu yönünde bilgi gelince Başçavuş Ahmet Camgöz ile kalkarak, nizamiye bölgesine gitmeye karar verdiklerini, İlçe Emniyet Müdürü'nün de "Ben de geliyorum." dediğini belirtti.

Nizamiyeye vardıklarında Ankara İl Emniyet Müdürlüğü personeli ile karşılaştıklarını, 6-7 kadar teğmenin derdest edildiğini gördüğünü bildiren Bozdoğan, emrindeki personele tellerden kaçan şahısların yakalanarak karakola götürülmesi emri verdiğini ifade etti.

Dönemin Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Galip Mendi'nin kurtarılarak, İlçe Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğünü öğrendikten sonra kendisinin de buraya geçtiğini kaydeden Bozdoğan, bir süre sonra Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcısının, "Akıncı Üssü'nde 40'a yakın darbeci varmış. Şahıslarla görüşme yapıldı. Emniyet personeline teslim olmuyormuş. ya Merkez Komutanlığı ya da jandarma personeline teslim olacaklarmış." dediğini söyledi.

Bunun üzerine belediyeden otobüs istediğini ve Akıncı Üssü'ne gittiğini, yakalanan şahısları kelepçeleyerek otobüslere bindirdiklerini ifade eden Bozdoğan, Ankara Batı Adliyesine vardıktan sonra Başçavuş Erkan Külah'ın kendisini arayarak, "Komutanım, şu an 11 kişi var. TEM Şube'den geldiler, bunları almadılar. Arıyorum, ulaşamıyorum." dediğini kaydetti.

Kendisinin de bu kişileri mutlaka teslim etmesini istediğini anlatan Bozdoğan, "Bunu komutanıma arz ettim. Komutan o sırada başsavcılarımızla görüşüyordu. Akıncı gişelerinde şehit ve yaralılar vardı, o gün sabaha karşı. Bunların raporlarını almaya çalışırken, Erkan Külah'ın söylediğini anlattım." diye konuştu.

Bozdoğan, yakalananları sabah saatlerinde adliyeye götürdüklerini ifade ederek, tutuklananların da bir kısmını Sincan Cezaevine kendisinin de bulunduğu ekibin götürdüğünü belirtti.

Bozdoğan, döndüğünde bir kişinin serbest bırakıldığını öğrendiğini dile getirerek, şöyle konuştu:

"Adil Öksüz'e ilişkin bana iletilen bir şey olmadı, bilgim de olmadı. Adil Öksüz'ün kim olduğunu 19 Temmuz'da öğrendim. Orada da zaten Şaban Başsavcımızla görüştük. Bu şahısla ilgili herhangi bir bilgim maalesef olmadı. Keşke olsaydı. Sivil şahıs veya imam olduğunu bilseydik, böyle olmazdı. Elimizden geleni yaptık. Suçlamaları kabul etmiyorum. Bilgim, gücüm, personel kapasitem çerçevesinde elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık."

Bozdoğan, mahkeme heyetinin sorusu üzerine, 16 Temmuz sabah saatlerinde kışla karakoluna giderken yol üzerinde siyah bir otomobil gördüklerini, şüphelenmeleri üzerine otomobildeki dört kişinin MİT'e ait kimlikler gösterdiklerini kaydetti.

BİLGE KAĞAN AKSOY

Sanık Bilge Kağan Aksoy da olay tarihinde Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olarak görev yaptığını, Ocak 2016'ya kadar FETÖ ile mücadele eden şubede çalıştığını söyledi.

Sanıklardan Serter Koçak ile 4 yıl görev yaptığını, bu nedenle birbirlerini tanıdıklarını belirten Aksoy, Koçak'ın 16 Temmuz'da kendisini aradığını ve şüphelendiği bir kişiye ilişkin bilgisi olup olmadığını sorduğunu anlattı.

İstihbarat sisteminde Adil Öksüz'ün sorgusunu yaptığını ve "mahrem imam" olduğunu Koçak'a söylediğini ifade eden Aksoy, daha sonra Ankara Emniyet Müdürlüğünden Başkomiser Mehmet Akbaş'a da bilgi verdiğini kaydetti.

Üstlerine neden bilgi vermediği sorulan Aksoy, Öksüz gözaltında olduğu için soran kişiye bilgi aktardığını savundu.

Aksoy, Serter Koçak ile sık sık görüştüğünü, o gece de görüşmeler yaptığını belirterek, bu görüşmelerden sadece ikisinde Adil Öksüz'e ilişkin konuştuklarını öne sürdü.

FETÖ ile mücadele birimine neden bilgi vermediği sorusu üzerine de Aksoy, "Bu şahsın işlemini yapan sonuç itibarıyla Ankara İl Emniyeti. Bu adam elde. Kaçacak durumu yoktu. Ben bu bilgiyi aldım, Serter'e aktardım. Sonradan acaba sıkıntı olur mu olmaz mı diye Ankara Emniyet'te Mehmet Akbaş Başkomiser'e aktardım.
O gün Ankara İl Emniyeti yıkıldığı için bu sorguyu ben yaptım. Bina olmadığı için yardım etmek amacıyla sadece kaydı olup olmadığına baktım, daha sonra Akbaş'a da bilgi verdim. Tam saatini hatırlamıyorum, muhtemelen ayın 16'sındaydı." ifadelerini kullandı.

Aksoy, Öksüz'ün serbest bırakıldığını sonradan basından öğrendiğini savundu.

Bu arada Mahkeme Başkanı, sanığa, "Daha sakin olabilirsin. Biraz terlemeye başladın, burası terleme yeri değil. Sükunetle savunmanı yapabilirsin." dedi.

Öksüz'ün Ankara Emniyet Müdürlüğüne getirilmesini sağlama yönünde yeterli çaba sarf etmemekle suçlandığını da belirten Aksoy, böyle bir görevinin ve talimat verme yetkisinin bulunmadığını savundu.

Serter Koçak'a tam olarak ne dediğinin sorulmasına karşılık Aksoy, "Bak bu adam bizde mahrem yapı imamı olarak görülüyor, haberin olsun, önemli bir adama benziyor." dediğini anlattı.

ERHAN KÜLAH

"İnandırıcı bulmadık"

Sanık Erhan Külah da Kazan İlçe Jandarma Bölük Komutanlığı Kışla Jandarma Karakolunda asayiş tim komutanı olarak görev yaptığını kaydederek, darbe girişimi gecesi evinde olduğunu söyledi.

Kazan İlçe Jandarma Komutanlığından uyarıldıklarını ve kışla karakoluna geçtiklerini belirten Külah, sabah saatlerinde Bölük Komutanı Murat Bozdoğan'ın talimatıyla Akıncı etrafındaki arazide arama yapmaya gittiklerini bildirdi.

Akıncı'daki pistin yaklaşık bir kilometre dışarısında köylülerin mera olarak kullandığı arazide 50 metre aralıkla iki kişi gördüklerini belirten Külah, bunlardan birinin Nurettin Oruç, diğerinin Hakan Çiçek olduğunu söyledi. Külah, Oruç'un belgesel çekmeye geldiklerini, Çiçek'in de öğrencilerinin velileriyle görüşmek için orada bulunduğunu söylediğini anlattı.

Sanık Külah, bu iki kişiden birinin araziye poşet attığını, poşet içinde dolar bulunduğunu, bunun da tutanak altına alındığını kaydetti.

Daha sonra 600 metre ileride bir başkasını yakaladıklarını anlatan Külah, elinde siyah çanta ve valiz bulunan bu kişinin Adil Öksüz olduğunu bildirdi.

Külah, Öksüz'ün arazi bakmaya geldiğini söylediğini, bunu inandırıcı bulmadıkları için Öksüz'ü karakola götürdüklerini söyledi.

Şahısları karakola getirdiklerini, bir süre sonra 6-7 polis aracının geldiğini belirten Külah, sorgu işlemlerini polislerin yaptığını, kendilerinin de bu kişileri polise teslim etmek için hazırlık yaptıklarını ifade etti.

Sanık Külah, şehit polisler olması nedeniyle işlemlerin yürütülmesinde polislerin daha aktif olduğunu, kendilerinin de biraz geride durduklarını savundu.

Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünden gelen ekiplerin, sadece sorgu yapacaklarını, şahısları organize şubeden gelen ekiplerin götüreceğini söylediğini dile getiren Külah, Organize Şube'den gelen Hakan Kutlu'nun başında bulunduğu ekibin şahısların bir bölümünü götürdüğünü kaydetti.

Öksüz'ün teslim edilenler içinde bulunmadığını savunan Külah, bir araca bindirilip, geri indirildiğinden de haberinin olmadığını ileri sürdü.

Külah, Mahkeme Başkanı'nın "MİT aracı olduğu söylenen siyah aracı gördün mü?" sorusu üzerine böyle bir araç görmediğini, sivil polislerin de binek araçla geldiklerini söyledi.

Sanık Külah, Serter Koçak'ın, Adil Öksüz'ün "mahrem imam" olduğu yönündeki ifadelerini duymadığını savundu.

Gözaltı listesini TEM Şube'ye mesaj olarak gönderdiğini ancak dönüş olmadığını savunan Külah, şahıslardan alınan malzemelerin tutanak altına alındığını, Öksüz'ün eşyasının da kendi çantasının içine konulduğunu kaydetti.

Külah, Akıncı'da aramada olduğu sırada dosyanın diğer sanıklarından İlyas Kaytancı'ya tutanakları ve eşyayı teslim etmesini söylediğini, eşyanın adliyeye eksiksiz ulaştırıldığını ifade etti.

Adil Öksüz'ü kendisinin yakaladığını dile getiren Külah, delilleri karartmak istese ilk etapta bunu yapabileceğini savundu.

Suçlamaları kabul etmeyen Külah, "Suç delillerini karartmadım. Suçluyu kayırmadım. Görevi kötüye kullanmadım. Şahsın sivil olduğunu her yerde belirttim. TEM Şube'ye attığım mesajdan da bellidir. Bu 11 kişinin bizde kaldığı belliydi. Neden emniyetten tekrar bizimle irtibat kurmadılar, orasını çözemedim." diye konuştu.

MURAT BAYRAK

Davada sanıklardan, olay tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünde görev yapan polis Murat Bayrak, FETÖ ile bağlantısı olduğunu kabul etti.

Tüm sanıkların tutuksuz yargılandığı Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, olay tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğünde görev yapan ve iddianamede Adil Öksüz ile beraber Kışla Jandarma Komutanlığında kalan 11 kişinin buradan alınıp Ankara Emniyet Müdürlüğüne getirilmesi konusunda gerekli hassasiyeti göstermemek, amirlerine bilgi vermemek, Öksüz'ün Jandarma Karakolunda kalmasını sağlayıp, onunla ilgili delillerin karartılmasına yardımcı olmakla suçlanan sanık Bayrak'ın savunması alındı.

İddianamede ByLock kullandığı ve örgütün tepe yöneticilerinden Hüseyin Saruhan ile telefon irtibatı belirlendiğine yer verilen Bayrak, darbe girişimi gecesi şehir merkezinde çeşitli yerlerde görev aldıktan sonra Sabri Kaya, Kadir Yılmaz ve İsa Yavuz ile iki ekip olarak Akıncı Üssü'ne görevlendirildiklerini aktardı.

Akıncı Üssü'ndeki karakola geçtiklerini ve burada, gözaltına alınan kişilerin nakilleriyle görevlendirildiklerini ifade eden Bayrak, işlemlerin bitmesinin ardından şahısların dışarı çıkarıldığını söyledi.

Bayrak, "Orada 'imam' kelimesi geçti ama nasıl geçtiğini bilmiyorum. Bunu diyen kişi telefonla konuşuyordu." dedi.

İfadesindeki ismi değiştirdi

Bayrak, Akıncı Üssü'ne gitmelerini daha önce Grup Amiri Kenan Gülbay'ın istediğini söylediğini ancak Gülbay'ın o dönem izinli olduğunu, kendilerini Gülbay'ın yardımcısı olan başpolis Murat Gündüz'ün gönderdiğini kaydederek, "Grup Amirimiz Kenan Gülbay olduğu için talimatı telefonla ondan aldığımızı düşünmüştüm. Gerçekten Kenan komiserimize karşı çok büyük vicdan azabı duyuyorum." diye konuştu.

Bu sırada sanıklardan biri, daha önce aynı şubede görev yaptıkları Gündüz'ün kamu görevinden ihraç edildiğini söyledi.

Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın, "Aramadığın adamı aradığını neden söylüyorsun? Neden Murat'ı aradığını değil de Kenan'ı aradığını söylüyorsun? Kenan hakkında niye ifade vermek istiyorsun?" sorusu üzerine Bayrak, "Ben o gün Kenan Gülbay'ın çalıştığını zannediyordum. Art niyetim yok. Bu nedenle hazırlıktaki ifadelerim değil, huzurdaki ifadelerim doğru." dedi.

Bayrak, aradığı Gündüz'ün, "Şahısları bıraktıysanız normal görevinize dönün." dediğini ifade etti.

"Kışla karakolunda kalan ekipte Adil Öksüz'ün bulunduğundan haberi olmadığını" savunan Bayrak, "Adil Öksüz ile mütalaa yapan kişinin elinde telefon vardı. 'İmam' kelimesi geçti." dedi.

Bulundukları aracın nezaret kısmına 4-5 darbeciyi bindirerek yola çıktıklarını aktaran Bayrak, "Orada iki tane daha araba vardı. İsa Bey'i aradım. Onlar araziye gitmişlerdi. 'Nerede kaldınız? Biz gidiyoruz, siz de kalanları alın, gelin. Yolda buluşalım, beraber teslim yapalım' dedik. Kadir Beyler de daha sonra geldiler, adamları teslim ettik. Konuşmalarda birkaç kişinin kaldığı söylendi" diye konuştu.

"2010'dan 2013'e kadar aramışsın"

Adil Öksüz'ü tanımadığını savunan Bayrak, FETÖ/PDY'nin tepe yöneticilerinden Hüseyin Saruhan ile yaptığı 6 görüşmenin sorulması üzerine, "O şahsın müteahhit olduğunu biliyorum. 5-6 sene önce ev almayı düşünüyorduk. O yüzden aradım." dedi.

Üye hakimin, "Bir evle ilgili birini 10 gün ararsın ama sen 2010'dan 2013'e kadar aramışsın" demesi üzerine Bayrak, "Kesinlikle ev dışında başka bir şey görüşülmedi." iddiasında bulundu.

Yine FETÖ/PDY'nin tepe yöneticilerinden Osman Karakuş ile görüşmesinin sorulması üzerine Bayrak, "O dönemde Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Kalem'deydim. Ondan dolayı aramışımdır." dedi.

ByLock sorularının ardından itiraflar geldi

Bayrak'a mahkeme heyeti, ByLock kullanıp kullanmadığı, daha önce kullandığı cep telefonu modelleri ve numaraları konusunda bir dizi soru yöneltti.

Son olarak "Telefonuna ByLock yüklendi mi?" diye sorulan Bayrak, programın telefonuna yüklendiğini söyledi.

Mahkeme Başkanı Köksal, bunun ardından Bayrak'a, "Etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyor musun? Düşünmek ister misin?" diye sordu.

Bayrak, düşünmek istediğini bildirdi. Başkan Köksal duruşmaya 15 dakika ara verildiğini açıkladı.

Etkin pişmanlıktan yararlanmak istedi

Aradan sonra Bayrak'a, "Etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyor musun?" sorusu tekrar yöneltildi. Bayrak, "Evet" dedikten sonra, ByLock'u telefonuna öğretmen olan "Serkan" adlı birinin yüklediğini, bu kişiyle bire bir "sohbet"lere katıldığını ifade etti.

Mahkeme heyetinin, "17-25 Aralık'tan sonra cemaatte bire bir görüşme var. Ondan önce bire bir görüşme yok." sözü üzerine Bayrak, görüşmelere genellikle öğretmenlerin geldiğini söyledi.

"Serkan"ın gerçek ismini ve nerede öğretmen olduğunu bilmediğini aktaran Bayrak, bu kişiden önce ismini hatırlamadığı bir başka biriyle görüştüğünü söyledi.

Mahkeme Başkanı Köksal, "Bilgileri sakladığın sürece 'Etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyorum' demekle bir şey elde edemezsin. Her şeyi samimi anlatman lazım." uyarısında bulundu.

Bayrak, ardından sohbetlerde Asayiş Şube Müdürlüğünde görevli olan ve ihraç edilen eski polis memuru Mahmut Ulu, Hassas Bölgeler Şubesinden Doğan Karakaş ve "Mahmut" adlı kişinin olduğunu anlattı.

Kod adı olmadığını, ByLock'u en fazla 2-3 ay kullandığını, sonra programın kaldırılmasının istendiğini, ardından "Eagle' ya da örgütün başka bir programını kullanmadığını öne süren Bayrak, "Serkan" adlı kişiden önce başka biriyle "sohbet" ettiklerini ancak ismini hatırlamadığını öne sürdü.

Sorular üzerine FETÖ/PDY'nin evlerinde, yurtlarında kalmadığını, cemaate polis memuru Hüseyin Bıyık aracılığıyla 1997'de tanıştığını, bir süre sonra Bıyık ile temasının kesildiğini ifade eden Bayrak, şöyle devam etti:

"Din, iman, inanç, bir sempatim oldu. Şahsımla alakalı sıkıntılar yaşamıştım. Biraz kendimi toparlamak istiyordum. Bıyık. çiğ köfteye falan çağırdı. Bayağı kalabalıktı. Kimseyi tanımıyordum. Sonra hatırlamadığım 3-4 kişiyle görüştük. O zamanlar ayda bir falan çağırıyordu. Hüseyin Bıyık Cebeci'de bir yerlere çağırmıştı. Hüseyin Bıyık ile en son ben Güvenlik Dairede görevliyken, 1999'da, askere gitmeden önce görüştüm. 2006'dan sonra da ayda bir, bazen iki haftada bir düzenli olarak sohbetlere katıldım."

"En son 15-20 gün önce görüştüm"

"Serkan" ile en son darbe girişiminden 15-20 gün önce görüştüğünü, kendisine darbe girişiminden bahsetmediğini. darbe girişimi sırasında FETÖ/PDY mensubu kimseyle görüşmediğini ifade eden Bayrak, "Sence darbe girişimini kim yaptı?" sorusu üzerine, "Cemaat yaptı" karşılığını verdi.

FETÖ/PDY elebaşı karşısında olsa ne diyeceği yönündeki soruya da Bayrak, "Açık yüreklilikle söylüyorum, bunun içinde kim varsa, destekçileri kimlerse, o ortamda kimler varsa, Allah bin türlü belasını versin" ifadesini kullandı.

"Serkan"ın Bank Asyaya para yatırmasını istemesine rağmen bunu yapmadığını söyleyen Bayrak, soru üzerine "Murat Gündüz ile cemaat konusunu hiç konuşmadıklarını ancak onun cemaatten olduğunu tahmin ettiğini" belirtti.

Bayrak, cemaat toplantılarına katıldığı kişilerin isimlerini düşünüp, bildirmek üzere süre istedi.

SERTER KOÇAK

Davanın sanıklarından Serter Koçak, yakalanan darbeci askerlerden FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'e küfretmelerini istediğini belirterek, "Hepsi küfrediyordu. Bir tek Adil Öksüz 'Ben tanımadığım Allah'ın kuluna kötü söz söylemem' diyordu." dedi.

Öksüz'ün serbest bırakılmasına ilişkin 13'ü asker, 14'ü Emniyet Genel Müdürlüğü personeli ve biri eski Başbakanlık müşaviri 28 kişi hakkında Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davanın ilk celsesi sona erdi.

Duruşmada savunmasını yapan ve olay tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli olan sanık Serter Koçak, darbe girişimi üzerine emirle önce Ankara Emniyet Müdürlüğüne gittiklerini, gece boyu burada olduğunu anlattı.

Koçak, sabah saatlerinde istihbarat toplamak üzere, amiri Gökhan Yücel tarafından Akıncı Üssü'ne görevlendirildiklerini ifade etti. Buraya, girişimin içinde kimlerin olduğu ile ikinci bir darbe tehdidine karşı bilgi toplamak üzere gittiklerini aktaran Koçak, nizamiye tarafına geçtiklerini, üsten çıkanlarla konuştuklarını söyledi.

Ön kapıdan çok sayıda kişinin çıktığını, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın çıktığını da orada öğrendiklerini ve bunu ilettiklerini bildiren Koçak, içeriden çıkan askerlerden birinin, "Abi buradan yem atıyorlar, herkes arkadan, Fethiye Köyü'nün oradan tellerden kaçıyor." dediğini iddia etti.

Bunun üzerine önce köye, orada yakalananların jandarma karakoluna götürüldüğünü öğrendikten sonra da karakola gittiklerini anlatan Koçak, şöyle devam etti:

"Darbeci askerlere sorular soruyor, kimlik bilgilerini, ne olduğunu öğrenmeye çalışıyorduk. Hepsi 'Tatbikata geldik' diyordu. Onlara 'Fetoş'a küfredin' dedim. Hepsi küfrediyordu. Bir tek Adil Öksüz 'Ben tanımadığım Allah'ın kuluna kötü söz söylemem' diyordu. Ben de ona küfür ettim. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Bilge Kağan Aksoy'u aradım. Telefondayken o bilgisayarı açtı. Bilgisayarın açılması zaman alırken bana, Terörle Mücadele Daire Başkanı Turgut Aslan'ın kafasına sıktıklarını söyledi. 'Kalleşçe, kahpece kafasına arkadan sıktılar' dedi. Aksoy'un, Öksüz'ün 'imam' olduğunu söylemesi bir iki dakika sürmüştür."

"NEDEN KÜLODUNU SOYMASINI İSTEDİN?"

Koçak, bunun ardından Adil Öksüz'ü kenara çektiğini, soyduğunu ifade etti.

Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın, "Külotunu soymasını neden istedin?" sorusu üzerine Koçak, "Ben iyi bir Fenerbahçeliyim, hasta bir Fenerbahçeliyim. '3 Temmuz'da insanlara vurmaya alıştınız. Sonunuz böyle olur' dedim." diye konuştu ve bunun "spontane geliştiğini" aktardı.

Koçak, Başkan Köksal'ın, "Bu kadar önemli bir adamı tutanak tutup, niye götürmediniz?" sorusuna, "İstihbarat personelinin tutanak tutma görevi yok. Biz şubeye gidip, rapor yazarız." yanıtını verdi.

Adil Öksüz'ü soyunuk halde bıraktıktan sonra yeniden Fethiye Köyü civarına gittiklerini belirten Koçak, burada köyden birinin aracıyla kaçmaya çalışan askerleri aradıklarını, üniforması üzerinde olan bir albay ile iki-üç komando yakaladıklarını ve karakola döndüklerini anlattı.

Burada Öksüz'ü giyinik görünce, "Hayırdır, bunu niye giydirdiler?" diye sorduğunu, "İçeride bayan subay var. Herhalde o yüzdendir." yanıtı aldığını ileri süren Koçak, "Diğerleri (darbeciler) gitmiş, Adil Öksüz kalmıştı. 11 kişi orada beklemişti. En son Yusuf komiser, Gökhan Yücel amir ile görüştükten sonra, 'İşimiz bitti' dedi. Adil Öksüz'ün kaldığını Yusuf komiser de gördü. 'Buradan bir irtibat numarası alalım' dedi. 'İmam'ın orada kaldığını söyledim." ifadesini kullandı.

Konunun sorulduğu sanık Gökhan Yücel, "Hatırlamıyorum. Elimden yaralanmıştım. Bomba düştüğünde o bölgedeydim. Söylemiş olabilir." dedi.

Savunmasına devam eden Koçak, sanıklardan eski Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca'nın karakola akşam üzeri, tek başına geldiğini, kendisini merak ettiği ve görmek istediği için geldiğini ifade etti.

Mahkeme heyetinin Sarıkoca ile yakınlıklarına yönelik soruları üzerine Koçak, "Arkadaşım. Onun, FETÖ'nün ilk operasyon çektiği adamlardan olduğunu biliyorum. 3 yıldır falan tanıyorum. O sırada Başbakanlık Müşaviriydi." görüşlerine yer verdi.

Karakoldayken Sarıkoca'ya, "Sana operasyon çekenlerin imamı bu" diyerek Adil Öksüz'ü gösterdiğini aktaran Koçak, Sarıkoca ile Öksüz arasında 3-4 metre mesafe olduğunu, Sarıkoca'nın Öksüz'e ne söylediğini bilmediğini iddia etti.

Sarıkoca'nın buradan ayrılırlarken, Kahramankazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk'ün yanına gidip, çayını içme konusunda ısrarcı olduğunu anlatan Koçak, bu konuda izin almak üzere amiri Gökhan Yücel'i aradığını, "Böyle bir durum var. Başkanın yanına gidip, bilgi de alalım mı? İzin veriyor musun?" diye sorduğunu belirtti.

Ertürk'ten aldıkları bilgilerle sonra üç tane operasyon yaptıklarını, bazı FETÖ/PDY mensuplarını yakaladıklarını vurgulayan Koçak, Adil Öksüz'ün serbest bırakıldığını da Bilge Kağan Aksoy'dan öğrendiğini bildirdi.

Koçak, şöyle devam etti:

"Telefonda bana, 'Serter sana bir şey söyleyeceğim, küfür etmeyeceksin. Yemin et' dedi. Sonra 'İmamı serbest bırakmışlar' dedi. Telefonu kapattım küfür ettim. Daha sonra Akın Öztürk'ün, Emniyetin spor salonunda olduğunu öğrendim. Gittim, ona Adil Öksüz'ü sordum. İnatla 'Tanımıyorum' dedi. Sonra arkadaşlar kucaklayıp beni dışarı çıkardılar. Bir şey yapacağımdan korktular."

Suçlamaları reddeden Koçak, "15 Temmuz darbe girişimini kim yaptı?" sorusuna, "Hain köpekler yaptı." yanıtını verdi.

Soru üzerine Koçak, "Eski çalıştıklarımızın çoğu FETÖ'cüydü. Gittiler." dedi.

İsim sorulması üzerine Koçak, sanıklardan Kenan Gülbay ve "eğer beyanlarda ismi geçenle aynı kişi ise" Murat Gündüz'ün FETÖ mensubu olduğunu kaydetti.

03.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) "Hava Kuvvetleri Komutanlığı imamı" olduğu belirlenen firari Adil Öksüz'ün serbest bırakılmasıyla ilgili 13'ü asker, 14'ü Emniyet Genel Müdürlüğü personeli ve biri eski Başbakanlık müşaviri 28 sanığın yargılandığı davanın ikinci celsesi başladı.

Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuksuz yargılanan tüm sanıklar, avukatları ve yakınları katıldı.

AHMET CAMGÖZ

Sanıklardan Kazan Jandarma Komutanlığı askeri istihbarat kısım amiri olarak görevli Ahmet Camgöz, ifadesinde, darbe girişimini Başbakan Binali Yıldırım'ın televizyondan yaptığı açıklamayla öğrendiğini, daha sonra karakola geçtiğini ve komutanlarıyla darbe girişimine karşı gerekli tedbirleri aldıklarını anlattı.

16 Temmuz'da darbenin yönetildiği Akıncı Üssü'nden kaçanların yakalanması için çalışma yürüttüklerini söyleyen Camgöz, Akıncı Üssü'nden kaçan 2 kişiyi tarlada yakaladıklarını, bunlardan birinin Kemal Batmaz, diğerinin de Harun Biniş olduğunu söyledi.

Bu sırada Akın Öztürk'ün sivil bir araçla üsten kaçmaya çalıştığı yönünde bir bilgi geldiğini anlatan Camgöz, Batmaz ve Biniş'i karakola götürülmesi için başka bir jandarma ekibine teslim ettiken sonra Öztürk'ün kaçtığı belirtilen aracı bulmak için harekete geçtiklerini dile getirdi.

Dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi'nin kurtarılarak Kazan İlçe Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğünü öğrenince emir üzerine buraya geçtiklerini anlatan Camgöz, şöyle devam etti:

"Bir müddet sonra Fırat Üsteğmen, Sincan'daki Batı Adliye başsavcısından talimat aldığını, Akıncı Üssü'nde bulunan darbecilerin jandarma karakolundan alınmasının istendiğini söyledi. Akıncı Üssü'ne girdik. Ortalıkta silahlı, techizatlı kişiler vardı. 3-4 askeri hakim de üste bulunuyordu. 80 kişilik listede bulunanları kontrol ederek kelepçeleyip araçlara bindirdik. Sonradan eklenen 7 kişiyle üsten ayrıldık. Ardından gruba 11 kişi, daha sonra 2 kişi daha eklendi, 100 kişi ile Batı Adliyesine geçtik."

Sağlık kontrolü, parmak izi ve fotoğraflama işlemlerinin ardından şüphelilerin savcılığa, ardından da mahkemeye sevkedildiğini anlatan Camgöz, Adil Öksüz'ü fotoğraflama işlemi sırasında gördüğünü, kim olduğunu sorduğu Öksüz'ün, akademisyen olduğunu, Akıncı'ya tarla bakmaya geldiğini, jandarma ekiplerince gözaltına alındığını söylediğini bildirdi.

Bunun üzerine Öksüz'e, "Ülkede darbe olmuş. Savaş uçakları orayı bombalıyor. Sen tarla bakmaya geliyorusun." diyerek tepki göstediğini ifade eden Camgöz, ancak bu sırada Öksüz'ün FETÖ imamı olduğuna dair bir bilgilerinin bulunmadığını, Öksüz'ün örgütteki rolünü 19 Temmuz'da gazetelerden öğrendiğini öne sürdü.

Üzerine atılı suçlamaları reddeden Camgöz, 15 Temmuz ve devamında tecrübeleri doğrultusunda görevini en iyi şekilde yapmaya çalıştığını, suç delillerini saklama, suçluyu kayırma gibi bir suçlamayı asla kabul edemeyeceğini belirtti.

EROL ÖZDEMİR

"Hemşehri muhabbeti yapmadık"

Sanıklardan suç tarihinde Kazan Merkez Karakol Komutanı olarak göre yapan Başçavuş Erol Özdemir, aralarında Adil Öksüz'ün de bulunduğu 11 kişilik grubu karakoldan adliyeye getirirken bu kişilere ait eşyaları karakolda bıraktığı yönündeki suçlamayı reddetti.

16 Temmuz'da komutanlarının talimatıyla Kışla Karakoluna aralarında Adil Öksüz'ün de bulunduğu 11 kişiyi teslim almak için gittiğini, kimliklerini kontrol ettikten sonra bu kişileri araca bindirip 10 dakika içinde karakoldan ayrıldıklarını, eşyaların alınması için başka bir ekibin geleceği yönünde kendisine bilgi verildiğini savundu.

Şüphelileri Sincan Batı Adliyesine götürdükten sonra parmak izi, fotoğraflama, savcılık ve hakimliğe sevk gibi görevleri de koordine ettiklerini dile getiren Özdemir, Öksüz'ü savcılığa da hakimliğe de kendisinin götürmediğini söyledi.

Adil Öksüz'ün FETÖ imamı olduğu konusunda hiçbir bilgisi bulunmadığnıı savunan Özdemir, bunu daha sonra televizyondan öğrendiğini anlattı. Özdemir, "Yalnız 1 kişinin sabah serbest kaldığını tutuklananları cezaevine götürürken öğrendik. '113 kişi cezaevine teslim edildi, 1 kişi serbest bırakıldı' diye. Ama adı geçmedi." dedi.

Özdemir, Öksüz ile konuştuğu iddiasına karşılık, "Hemşehri muhabbeti yaptığım söyleniyor. Bu şekilde konuşmadık. Parmak izi alınırken personelden biri Adil Öksüz'ün Kahramanmaraşlı olduğunu söyledi. Ben de 'Maraş'tan hain çıkmaz dedim. Uzaklaşırken dönüp nereli olduğunu sordum. 'Andırınlıyım' dedi. 'Andırın'dan hiç çıkmaz' dedim. Diyaloğumuz bu kadar." diye konuştu.

İLYAS KAYTANCI

"Cami imamı diye düşündüm"

Adil Öksüz'e ait tutanakları üstlerine vermediği öne sürülen sanık İlyas Kaytancı da 16 Temmuz'da Akıncı'dan kaçanları yakalamakla görevlendirildiklerini, Harun Biniş ve Kemal Batmaz'ı yakaladıklarını, bu kişileri karakola götürürken 5-6 kişilik bir grup daha gördüklerini, bunları da yakalayıp araç çağırdıklarını, gelen araca aldıkları şüphelileri karakola götürdüklerini anlattı.

O gün akşama kadar kaçanların yakalanması için çalıştığını dile getiren Kaytancı, Adil Öksüz'ü gördüğü ana ilişkin şunları söyledi:

"Bir ara Kışla Karakolunda geldiğimde çıplak halde yaşlı birini gördüm ve kim olduğunu sordum. 'İmam.' dediler. Cami imamı diye düşündüm. Mahrem imam olarak algılamadım. Mahrem imam nedir bilmem. Gelen bir anons üzerine tekrar araziye çıktım. Akşam saatlerinde tekrar karakola geldiğimde 'Bir önceki günden kalan eşyalar var, onları getir' dediler. Cep telefonu, silahlar ile mavi bir dosyayı da getirmem istendi. Dosyanın üstünde teslim tesellüm tutanağı yazıyordu. Evrak ve eşyaları adliyeye götürüp komutana vermek istedim. Ancak o geri götürmemi istedi. Eşyaları adliyeye götürmemi isteyen Erkan Başçavuş, karakola geri götürmemi isteyen ise Osman Başçavuştur. Evrakları karakola götürdüm."

Bunun üzerine mahkeme başkanı, sanığa, "Sen nasıl askersin? Darbe oluyor, FETÖ'nün yaptığı ortaya çıkıyor, adamların her yerde imamları, ağabeyleri var. Sen adamın imam olduğunu öğreniyorsun ama cami imamı diye düşünüyorsun. Sen sokaktaki herhangi bir vatandaş değilsin. Kaldı ki sokaktaki vatandaş bile bunu bilebilir." diye tepki gösterdi. Kaytancı ise mahkeme başkanına, "Suçlamaları kabul etmiyorum. Görevimi layıkıyla yaptım. Yapıyı bilmiyoruz ki efendim." karşılığını verdi.

MEHMET AKBAŞ

"Onun de getirileceğini düşündük"

Sanıklardan Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünde FETÖ biriminden sorumlu amir Mehmet Akbaş ise hakkındaki suçlamaları reddederek, "15 Temmuz ve sonraki süreç, o günün şartlarına göre değerlendirilmeli. Şubemiz yıkılmıştı. Yoğun bilgi akışı ve talebi vardı. Bilgi işlem alt yapımızı kurmak durumundaydık. 16 Temmuz öğle saatlerine kadar sorgu imkanımız bile yoktu." diye konuştu.

Darbenin hemen ardından Gökhan Şahin Sönmezateş ve Metin İyidil'i yakalamakla görevli olduğunu ifade eden Akbaş, "Ankara Emniyet Müdürlüğü otoparkını şube olarak kullanıyorduk. Sürekli bir bilgi akışı vardı. Gruplar halinde darbeciler emniyete getiriliyordu. Bu sırada Yücel amir, Akıncı Kışlasında bir mahrem amirin yakalandığını söyledi. O şahsın da diğer tüm şahıslar gibi Ankara Emniyet Müdürlüğüne getirilmesi gerekiyordu." dedi.

Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal'ın, "Bu kişinin imam olduğunu öğrendikten sonra Ankara Emniyet Müdürlüğüne getirilmesi için özel bir çaba göstermeniz gerekmez miydi?" diye sorması üzerine Akbaş, "Diğerleri getirildi. Harun Biniş ve Kemal Batmaz geldi. Bu şahsın da getirileceğini düşündük." dedi.

Akbaş, "İstihbarat kaydında bu kişi hava kuvvetleri imamı olarak gözükmüyor mu?" sorusuna "Hayır." karşılığını verdi. Akbaş, "Ankara Emniyet Müdürünün Öksüz'ü emniyete getirmesi yönünde talimat verdiği eski Kazan İlçe Emniyet Müdürü Murat Sansar'ın FETÖ şüphelisi olduğunu belirterek, bu kişinin ifadesinin iddianamede yer almamasını eleştirdi.

Hakkındaki suçlamaları reddeden Akbaş, beraatını istedi.

İSMAİL UÇAR

"Öksüz GPRS cihazını ABD aldığını söyledi"

Sanık İsmail Uçar da Akıncı Üssü'nden kaçanları yakalamak için çalışmalar yaptığını, bu kapsamda ilk önce Uzman Çavuş Özgür'ün derdest ettiği 6 kişiyi karakola teslim ettiklerini ifade etti.

Darbenin bir numaralı sanığı Orgeneral Akın Öztürk'ün damadı sanık eski yarbay Hakan Karakuş'u bulunduğu yerden almak için kendisini telefonla aradığını anlatan Uçar, Karakuş'tan konum istediğini ancak konum atmayı bilmediğini söylediğini, ardından da görüşmenin kesildiğini belirtti.

Karakola geldiğinde elini yıkamak için gittiği lavaboda Adil Öksüz'e ait olduğu tespit edilen GPRS cihazını bulduğunu belirten Uçar, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Peçetelikte saklanmış kibrit kutusundan büyük siyah renkte bir şey gördüm. Önce telefon olduğunu düşündüm. Koridora çıktım, 'Şuna bir bakın' dedim. O sırada Osman başçavuş ve Hakan vardı. Cihaza baktılar. Tuvalete en son kimin girdiğini sordum. Serkan Çoraplı bana Adil Öksüz'ü gösterdi. Açık mavi gömlek ve kumaş pantolonlu, kısa boylu biriydi. Başında da sivil istihbarattan arkadaşlar vardı. Tuvalete gidip gitmediğini, buraya cihaz koyup koymadığını sordum. O da gittiğini, söz konusu cihazı yere düşürdüğünü söyledi. Cihazın ne olduğunu sorduğumda bana internete girmek için kullandığı USB cihazı olduğunu söyledi. 'Peçeteliğe saklamışsın, neden yalan söylüyorsun' diye sorunca başını eğdi ve sustu. Nereden aldığını sorunca, 'ABD'ye gittiğimde aldım' cevabını verdi. Bunun üzerine kim olduğunu sordum. Akademisyen Adil Öksüz olduğunu, tarla bakmaya geldiğini söyledi. Bunun üzerine bağırarak 'Yalan söyleme. Darbe olmuş, burası bombalanmış sen tarla bakmaya mı geldin?' dedim."

GPRS cihazının bu şekilde bulunması üzerine gözaltındaki bütün sanıkların yeniden üst araması yapılması talimatını verdiğini anlatan Uçar, iddia edildiği gibi delil saklamadığını, söz konusu cihazın Öksüz'de bulunduğuna ilişkin tutanak hazırladıklarını kaydetti.

ÖMER DOĞAN

"Öksüz'ü araçtan kim indirdi?"

Sanıklardan Ömer Doğan da Öksüz'ün mahrem imam olduğunu öğrendiği halde üstlerini uyarmadığı iddiasını reddetti.

Mahkeme başkanının Öksüz'ün sorgulanması sırasında yanında kimlerin bulunduğunu sorduğu Doğan, "Hepimiz oradaydık." dedi. Başkanın, "Serter Koçak'ın yanında kim vardı, koyu tişörtlü olan kimdi?" diye soruyu tekrarlaması üzerine Doğan, "Hepimiz oradaydık. Ben Serter'in ekibindeydim." dedi.

Bunun üzerine mahkeme başkanı, "Siz nasıl istihbaratçısınız? Sizi niye istihbaratçı yaptılar? Kimse kimsenin ne yaptığını bilmiyor. İstihbaratçı dediğin adam şuraya girdiği anda şak diye her şeyi kaydeder. Neredeyse kendi giydiğiniz elbiseyi bilmeyecek haldesiniz." dedi. Doğan ise buna karşılık, "O gün çok da normal değildik. Belki ondandır." diye konuştu.

Mahkeme başkanının, "Öksüz, neden arabaya bindirilmedi? Bindirilmemesini sağlayan kişi kim? Böyle bir iddia var. Saklamadan her şeyi söyle." dediği Doğan, hiç bir şey saklamadığını belirterek, "Ben o sırada orada değildim." dedi.

Başkanın, "Arabaya bir kişi eksik bindiriliyor ya da bir kişi indiriliyor. Saklamadan adam gibi anlat." dediği Doğan, "Sorgulama esnasında gelip götürecek ekip görmedim." karşılığını verdi.

Mahkeme Başkanının, "Öksüz'e 'Seninle daha işimiz var' diyerek gitmesini engelleyen kimdi? Gidecek haldeyken niye araca bindirilmedi?" diye sorması üzerine Doğan, "Ben öyle birşey duymadım." dedi.

Başkanın, "Öksüz'e 'Seninle daha işimiz bitmedi. Sen kal burada' dedin mi demedin mi?" diye sorması üzerine Doğan, 'Ben demedim. Öyle bir şey duymadım." diye konuştu.

GÖKHAN YÜCEL

Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan sanık Gökhan Yücel, olay tarihinde emniyet amiri rütbesiyle Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü PKK ve DEAŞ Bürosunda görev yaptığını ifade etti.

Darbe girişimi sırasında bütün personelin teçhizatlı bir şekilde şubeye geçmeleri için talimat verdiğini anlatan Yücel, bu şekilde darbe girişimine karşı koymak için emniyete gelen ilk kişilerden olduğunu savundu.

Yücel, Akıncı Üssü'nde alıkonulan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın kurtarılması çalışmalarına da katıldığını belirtti.

Polis memuru Serter Koçak'ın kendisini arayarak Akıncı Üssü'nde kaçan darbeciler arasında sivillerin bulunduğunu, bunlardan birinin "imam" konumundaki Adil Öksüz olduğunu söylediğini aktaran Yücel, diğer personellerden de benzer bilgiler geldiğini anlattı.

Bu bilgileri üstlerine aktardığını öne süren Yücel, daha sonra yaşanan gelişmelerden sorumlu olmadığını savundu.

ALP ASLAN

Sanıklardan suç tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü olan Alp Aslan da darbe girişimini Manisa'nın Soma ilçesinde yıllık izindeyken öğrenir öğrenmez otomobille Ankara'ya doğru yola çıktığını, öncesinde, şubesinin eylem planı uyarınca ekiplerini telefonla belirli yerlere yönlendirdiğini, yolda da buna devam ettiğini kaydetti. Aslan, sabah saatlerinde Ankara'ya geldiğini, rütbeli personeline çeşitli görevler verdiğini ifade ederek, şöyle konuştu:

"Bilgiler akmaya başladı. Sabah saatlerinde, darbe girişimi akamete uğradı. Ama Jandarma Genel Komutanlığı, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi gibi bazı yerlerde çatışmalar devam ediyordu. Akıncı Üssü bombalandıktan sonra Kazan İlçe Emniyet Müdürü Murat Sansar beni birkaç kez arayarak, 'Kaçanlar var, destek gönderin' dedi. Onun da cemaatçi olduğunu biliyordum. Şov yapmak istediğini düşündüm. Benim amirlerim olan İl Valisi ve İl Emniyet Müdürüne konuyu ilettim. Vatandaş psikolojik olarak yıkılmış durumdaydı. Gelenlere saldırılar oldu. O ara personelime 'Sizler haber alma görevlisisiniz, kimseye saldırmayacaksınız' talimatım oldu. Kazan'da sivillerin de -sivillerden kastım imamlar- yakalandığı bilgileri gelmeye başladı. O kadar çok imam vardı ki sağda solda, bunlarla da görüşmeler yapıyorduk. Başkomiser Mehmet Akbaş, 'Adil Öksüz diye biri yakalanmış, imammış' dedi. 'Adam geliyor mu?' dedim. 'Geliyor' dedi."

Aslan, şüphelilerin Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne getirildiğini ancak şubenin vurulduğunu, personelin şüphelilere ait evrakı yerlerde düzenlemeye çalıştıklarını söyledi.

Bu sırada, o dönemde Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili olan Necip Cem İşçimen'e telefonda, "Arkadaşlar tahkikat yapamıyor" dediğini, ondan da "Arkadaşlar rahat olsunlar. Bu bir süreç. Tedbiren herkesi tutuklayacağız' dedi." ifadelerini kullandı.

Ardından, Ankara Emniyet ve TEM Şubede yer kalmaması dolayısıyla kendilerine, alınan şüphelilerin, alındıkları yerde görevli adliyelere sevk edilmesi yönünde talimat geldiğini anlatan Aslan, amirleri olan Ankara Valisi, Ankara Emniyet Müdürü ve İstihbarat Dairesi Başkanını yakalanan imamlar konusunda bilgilendirdiğini, bu kişilere yüzlerce isim verdiğini ancak "Adil Öksüz"ü özel olarak söylediğini hatırlamadığını" ve bu konuda yalan söylemeyi düşünmediğini dile getirdi.

Bu sırada dönemin Ankara Valisi Mehmet Kılıçlar'ın, bu konularla ilgili görüşme sırasında, "Alp, onu bırak. Şu an Cumhurbaşkanına suikast düşünüyorlar. Gökhan Şahin Sönmezateş'i bulun. Tankları tekrar çıkaracaklar" dediğini anlatan Aslan, daha sonra ekipleriyle kolorduya gittiklerini, çalışma yaptıklarını, hatta korumasının orada vurulduğunu belirtti. Aslan, şunları kaydetti:

"Benim aldığım talimatların birincisi kaçak darbecileri yakalamam, ikincisi Cumhurbaşkanının güvenliğini sağlamam. Kışla Karakoluna, Kazan Karakoluna gitmedim.

Birini alıp gelmek, İstihbarat Şubenin görevi değil. Şubedekiler adamı alabilirler miydi? Evet. Ama bu onların işi değil. Ondan dolayı çekinmiş olabilirler. Adli süreçle ilgili hiçbir dahlimiz olmadı. O gün elimizden geleni yapmaya çalıştık, şu anda da yapıyoruz. Adil Öksüz'ün karakolda kalmasının nedeni, bence Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıdır. Ankara'daki Emniyet ve TEM birimlerinin dolduğu söylenince 'Her şüphelinin işlemi kendi bölgelerinde yapılsın' denildi. 'Adil Öksüz'ü almak lazım' denseydi, alırdım. Onun yerine Gökhan Şahin Sönmezateş'i yakaladık. O şartlarda Sönmezateş daha önemliydi. Adil Öksüz de önemliydi ama tek bir kaydı vardı ve bugünkü kadar meşhur değildi."

FETÖ'nün "ölüm listesi"

Aslan, savunması sırasında, örgütün emniyet "imam"larına yönelik operasyon yaptıklarını, mahrem yapıyı çökerttiklerini belirterek, bir gizli tanık ifadesinde, "Düşman" denilen emniyet mensuplarının isimlerinin çıktığını aktardı.

Aslan, "Biz de öldürülecek insanlar içindeyiz. Bu çocukların hepsi öldürülecek listesinde." dedi.

Mahkeme heyeti davayı yarın saat 09.00'a erteledi.

04.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesince görülen, 13’ü asker, 14’ü emniyet genel müdürlüğü personeli, biri eski Başbakanlık Müşaviri olmak üzere, 28 kişi hakkında açılan davanın, 3’ncü celsesi bugün görüldü.  Tüm sanıkların tutuksuz yargılandığı duruşmaya, sanıklar ve avukatları katıldı.

KENAN GÜLBAY

Duruşmada, başka suçtan Balıkesir Cezaevinde tutuklu bulunan eski polis sanık Kenan Gülbay'ın, Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi ile savunması alındı. FETÖ üyeliği suçlamasıyla Balıkesir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu yargılanan sanık Kenan Gülbay'ın, örgütün gizli haberleşme sistemi ByLock kullanıcısı olduğu, Bank Asya'da hesabı bulunduğu belirtildi.

Akıncı Üssü'nde gözaltına alınan darbecilerin Emniyete götürülüp götürülmeyeceği konusunda görüşü sorulanlar arasında olduğu iddia edilen Gülbay, darbe girişimi gecesi izinli olması nedeniyle Ankara dışında bulunduğunu, Adil Öksüz ile ilgili dosyaya, yaşanan aksaklıklardan dolayı dahil edildiğini düşündüğünü savundu.

Sanık Gülbay, 17 Temmuz'da izinden Ankara'ya döndüğünü, Adil Öksüz'ün ismini basından öğrendiğini, konuyla ilgili bilgisinin bulunmadığını iddia etti. "Bir kişinin benim adımı yanlışlıkla telaffuz etmesi nedeniyle dosyaya girdim" diyen Gülbay, Ankara'ya geldiği otobüs bileti ve göreve başlama tutanaklarını mahkemeye sundu.

Sanık Kenan Gülbay, FETÖ üyeliği suçlamasını ve ByLock kullanıcısı olduğu iddiasını da kabul etmedi.

-"Her koyun kendi bacağından asılıyor"

Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Abdullah Köksal'ın, "ByLock kullandıysan ileriye dönük etkin pişmanlıkta bulunabilirsin. Kimin yüklediğini açıkça anlatabilirsin. Cezaevinde nasıl savunma yapacağını söyleyenler varsa itibar etme. Her koyun kendi bacağından asılıyor. Bu devlete hizmet etmişsin, eğer ileride kullandığın ortaya net çıkarsa iyi düşün." şeklindeki sözleri üzerine sanık, ByLock kullanmadığını yineledi.

ByLock tespit tutanağındaki tarihlerde çelişki bulunduğunu iddia eden Gülbay, bu konuda bilirkişi incelemesi yapılmasını istedi. Bank Asya'daki hesabı sorulan sanık Kenan Gülbay, 2008'de ev kredisi çektiğini, bin 275 liralık aylık ödemeleri bulunduğunu belirterek, bu bankada başka hesabı olmadığını ileri sürdü.

Eski polis Gülbay'a, "Kozanlı Ömer" olarak bilinen FETÖ'nün emniyet imamı Osman Hilmi Özdil'in cep telefonunu bir kere aradığı hatırlatılarak, Özdil'i nereden tanıdığı da soruldu.

Osman Hilmi Özdil'i tanımadığını öne süren Gülbay, "15 Temmuz'dan sonra bana '2013'te Ankara Sigorta'nın telefonunu aramışsınız' dediler. Sigorta işlemlerini yapan bir şirket olduğunu düşünüyorum, şahsı tanımıyorum. Sigorta için aradım, o numarayı kullanan kim bilmiyorum. 113 saniye bir kez görüşmüşüm. Ertesi gün de aracıma trafik sigortası yaptırmışım." savunmasını yaptı.

ERHAN CİHANGİR

Duruşmada daha sonra savunma yapan, açığa alınan polis memuru Erhan Cihangir de hakkındaki iddiaları kabul etmedi.

Cihangir, darbe girişimi gecesi, Ankara İl Emniyetinde darbecilerle çatıştıktan sonra ekip şefleri Serter Koçak'ın emriyle Akıncı Üssü'ne geçtiğini anlattı.

Bölgede çok sayıda polis ekibi bulunduğunu, birkaç saat çalışma yaptıklarını, Akıncı Üssü'nün arkasındaki tarladan darbecilerin yaya kaçtığı bilgisinin gelmesi üzerine buraya geçtiklerini kaydeden Cihangir, ardından 8 kişilik ekiple jandarma karakolunu bulduklarını belirtti.

-"Herkes küfretti, bir Adil Öksüz etmedi"

Karakolda, yakalanan darbecilerin sıraya dizildiğini, yerde Adil Öksüz'ü gördüğünü söyleyen Cihangir, "Yakalananlarla 'kimsin rütben nedir, içerdeki görevin nedir, içeride kimler var' diye mülakat yapmaya başladık. Sonra, amirim Serter Koçak yakalananlara, 'FETÖŞ'e küfredin' dedi. Herkes küfretti, bir Adil Öksüz, 'Ben tanımadığım Allah'ın kuluna küfretmem' dedi. Bunun üzerine Serter Koçak telefonla, bu kişinin kaydı var mı yok mu sordu. Sonra bize 'Bu adam mahrem imammış, kayıtlarımızda bu şekilde geçiyormuş' dedi. Gözaltındakilere de 'Sizin ağanız, paşanız buymuş' diye yüksek sesle ifadelerde bulundu." şeklinde konuştu.

Mahkeme Başkanı Köksal'ın sorusu üzerine Cihangir, karakol bahçesindeki herkesin Serter Koçak'ın, "Bu adam mahrem imammış" şeklinde bağırmasını duyduğunu söyledi.

Başkan Köksal, "Jandarma rütbelilerine durumu bildirdiniz mi? Bağırmanız orada hiçbir anlam ifade etmez. Jandarmayı nasıl bilgilendirdiniz?" sorusu üzerine Cihangir, belgeyle bilgilendirme yapılmadığını belirtti.

Cihangir, daha önceden tanımadıkları Adil Öksüz'ün örgütün mahrem imamı olduğunu ortaya çıkardıklarını, amirlerinin bunu üslerine de bildirdiklerini kaydetti.

Karakolda, Adil Öksüz ile 11 kişinin resmi polis aracına bindirildiği sırada, "Neden kafanıza göre iş yapıyorsunuz? Onu götürmeyin, ne yapıyorsunuz" diyerek Öksüz'ü karakol önündeki duvarın dibine getirdiğinin iddia edildiğini hatırlatan Cihangir, böyle bir şeyin yaşanmadığını savundu.

Bu sırada Mahkeme Başkanı Köksal, "İmam, imam denilmiş çıplak gezdirilmiş, hakkında işlem yapılmış. Sonra arabaya bindirildi mi, bildirilmedi mi? Biz burada hakikati araştırmaya çalışıyoruz. Bize hiçbir şeyi saklamadan söyle. İndi bindi oldu mu? Kim indirdi, kim bindirdi, Adil Öksüz neden kaldı? Madem istihbaratçısın her şeyi söyle." diye sordu.

-"Suçlu gibi lanse edildim"

Sanık Erhan Cihangir, araçtan kendisinin indirdiği söylendiği için suçlu gibi lanse edildiğini savundu. Hakkında çelişkili tanık ifadeleri bulunduğunu ileri süren Cihangir, bu şekilde suçlanmayı kesinlikle kabul etmediğini dile getirdi.

Kendisiyle gelen ekip tarlaya gitmek için çıkış yaptığı sırada, amirine ayaklarının şiştiğini söyleyerek dinlenmek için izin istediğini aktaran Cihangir, "Ayaklarımın üstüne basamıyordum. Emniyette çatışmışız, kaç saattir ayaktayız. Ekip şefimiz de izin verdi. Yakalanan darbecilerin bulunduğu ön taraftan arkaya geçtim. Görevli jandarmalar çay ikram etti. Bizim ekip gelene kadar arkada dinlendim. Ekip arkadaşlarım geldi, ön tarafa geçtim. Kesinlikle 'Öksüz'ü götürmeyin' demedim. Kimsenin arabaya bindirilip götürüldüğünü görmedim. Adil Öksüz çıplaktı. Teslim alınanların üstü giydirilmişti. Herkes gitmiş Adil Öksüz hala çıplaktı. Bindirilip indirilse hala çıplak olmazdı" diye konuştu.

Mahkeme Başkanı, yakalanan darbecileri götüren salonda bulunan sanık polislere, Öksüz'ün araçtan indirilip indirilmediğini sordu. Sanıklar, aldıkları darbeciler arasında Adil Öksüz'ün bulunmadığını belirttiler.

Erhan Cihangir, "Adil Öksüz'ün imam olduğu bilgisi geldikten sonra sıralı amirlere bilgiler verilmiştir. Görevimi sonuna kadar yaptım. Adil Öksüz'ün mahrem imam olduğunu ortaya çıkaran ekipte çalıştım. Üstüme atılı suçları kabul etmiyorum. Görevimi layıkıyla yaparak bu adamın mahrem imam olduğunu ortaya çıkardım." şeklinde savunma yaptı.

Erhan Cihangir, "Serter Koçak, gözaltına alınanlara sırasıyla 'FETÖ'ye küfredin' dedi; fakat, Adil Öksüz'e geldiğinde o, 'Ben tanımadığım bir Allah'ın kuluna küfretmem' dedi" diye konuştu.

Cihangir, 16 Temmuz günü ekip amiri Serter Koçak, Ömer Doğan ve Ruhi Çevik'le birlikte Akıncı Üssü'ne gittiklerini, resmi ve sivil olmak üzere çok sayıda polisin orada olduğunu anlattı. Akıncı Üssü bölgesinde birkaç saat çalışma yaptıklarını dile getiren Cihangir, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga gibi önemli isimlerin Akıncı Üssü'nde olup olmadığı yönünde bilgi toplamaya çalıştıklarını söyledi.

Akıncı Üssü'nden arka tarafındaki boş araziye çok sayıda kişinin kaçtığı bilgisini aldıklarını anlatan Cihangir, "Biz oraya geçiş yaptık. Önümüzden jandarmalar geçti onlara takip ederek kışla karakoluna vardık. Bizim şubeden toplam 8 kişi vardı. Giriş kapısına doğru giderken, Adil Öksüz'ün içeriden çıktığını gördük. İlk göz temasını bu şekilde kurduk. Tabi biz onun Adil Öksüz olduğunu bilmiyorduk"dedi.

Sanık Cihangir, gözaltına alınanları hızlı bir şekilde sorgulamaya başladıklarını söyleyerek, şöyle devam etti:

"Serter Koçak, herkese sırasıyla başlayarak, 'FETÖ'ye küfredin' dedi; fakat Adil Öksüz'e geldiğinde o, 'Ben tanımadığım bir Allah'ın kuluna küfretmem' dedi. Bunun üzerine Serter Koçak, 'Nasıl küfretmezsin?' dedi. Daha sonra telefonla görüştüğü kişi ona bunun mahrem imam olduğunu söyledi. Serter Koçak bunu öğrenince orada bunun mahrem imam olduğunu söyledi ve 'İşte siz bundan emir alıyorsunuz. Ağanız, paşanız buymuş' dedi"

Ekip şefi Koçak'ın, üstlerine bilgiler verdiğini ve Adil Öksüz'ün imam olduğunu bildirdiğini ileri süren Cihangir, Öksüz'ün götürülmek üzere ekip aracına bindirildiği sırada, kendisinin görevlileri durduğu ve araçtan indirdiği iddialarını kabul etmedi. Öksüz'ün, FETÖ'nün imamı olduğu bilgisi geldiği zaman bu bilgiyi sıralı amirlerine bildirdiklerini yineleyen Cihangir, "Görevimi sonuna kadar yaptım, arkadaşlarım da yaptı. Adil Öksüz'ün mahrem imamı olduğunu ortaya çıkaran ekipte çalıştım. Bu, benim özverili çalışmamı gösteriyor. Üzerime atılı suçları kabul etmiyorum" diye konuştu

KADİR YILMAZ

Duruşmada, darbe girişiminin ertesi gün Jandarma Karakolunda tutulan darbecileri alıp Ankara Emniyet Müdürlüğüne götürmekle görevli Asayiş Ekipler Amirliğinde görevli polis memuru Kadir Yılmaz savunma yaptı.

Adil Öksüz'ün Emniyet Müdürlüğüne teslimini sağlaması gerekirken karakolda kalmasına neden olduğu iddialarını reddeden Yılmaz, Akıncı Üssü'nde darbecilerin gözaltına alındığı bilgisinin geldiğini, amirlerinin, "Orada yığılma olmasın, gidin alın" dediğini aktardı.

Kadir Yılmaz, 8 şüpheliyi karakoldan alarak Ankara Emniyet Müdürlüğü yanındaki spor salonuna getirdiklerini, bu kişiler arasında Adil Öksüz'ün bulunmadığını söyledi.

Akıncı Üssü'ne tekrar gitmelerinin istendiğini, bu sırada gözaltına alınanların duvar dibinde oturduklarını gördüğünü belirten Yılmaz, daha sonra Akıncı Üssü'nden tarlaya doğru kaçanlar olduğu yönünde gelen ihbar üzerine bu işle görevlendirildiklerini kaydetti.

Sanık Yılmaz, "Ekiple tarlaya gittik, kaçanları yakaladık. Karakola dönerken bir grup götürülmüş. 10 kişiyi aldık, 7 kişi kaldı, Adil Öksüz de duvar dibinde oturuyordu hala. Öksüz'ün araca binmesi, inmesi benim olduğum zamanda olmadı. Kalan 7 kişi için 'kışla karakolunda daha alınacaklar var, alın' diyen olmadı. Adil Öksüz'ü sorgulayan, delilleri toplayan ben değilim. Sadece şüphelileri emniyete götürmekle görevlendirildim." dedi.

YAKUP ALTUNDAĞ

Mahkeme Başkanından sanığa: "Bayan gibi değil, adam gibi anlat"

Açığa alınan ve 15 Temmuz günü Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü Resmi Ekipler Amirliğinde grup amiri olarak görev yapan sanık Yakup Altundağ da ekipler amirinin talimatıyla yakalanan darbecileri almak üzere Akıncı Üssü karakoluna gittiklerini söyledi.

Karakoldaki darbeci şüphelileri alıp Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesine (TEM) götürmekle görevlendirildiklerini kaydeden Altundağ, "6 ekiple kışla karakoluna geçtik. Darbeciler yakalanmış, elleri kelepçeli bekliyordu. Sivil ekipler sorgulama yapıyordu. Bir müddet izledim, 10 kişiyi aldıktan sonra karakoldan ayrıldım. Bana verilen tutanaklardaki isimleri okuyarak aldım. Bu karışık durumda Adil Öksüz'ün araca bindirilip indirilme olayı olup olmadığını bilmiyorum. Sivil kıyafetli şahıslar içerisinde bordo, kısa kollu tişörtlü polis memuru, Adil Öksüz ile ilgili ortaya 'Bu şahıs burada kalacak, bunun işlemlerini biz yapacağız, siz diğerlerini götürün' şeklinde söyledi." diye konuştu.

Darbe girişimi günü bordo tişört giyen sanıklardan polis memuru Erhan Cihangir ise "Kesinlikle böyle bir şey olmadı, kamera kayıtları incelensin." ifadesini kullandı.

Sanık Yakup Altundağ'ın, yıllardır şerefiyle devletine, milletine hizmet ettiğini anlatması ve darbe girişimi gecesi yaptıkları çalışmaları ayrıntılandırması üzerine Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal, sanığa, "Bayanlar gibi ayrıntılı anlatıyorsun, adam gibi net, kısa anlat." dedi.

Duruşmada daha sonra halen Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli olan komiser yardımcısı sanık Mustafa Kalkan savunma yaptı.

Adil Öksüz'ün jandarma karakolundan alınıp Emniyet Müdürlüğüne götürülmesini engellemekle suçlanan Kalkan, hakkındaki iddiaları reddetti.

Öksüz'ün de içinde bulunduğu Kışla Jandarma Karakolunda kalan 11 şüphelinin alınması için kendisini arayan sanık Yusuf Erdem'e konuyla ilgili dönüş yapmamakla suçlanan Mustafa Kalkan, "O gün ben de çok yoğundum ve gözaltına alma işlemleri ile ilgili benim yetkim yoktu." şeklinde konuştu.

Kalkan, sonradan telefonla aradığı Erdem'den, konuyla ilgili TEM ekipleriyle irtibata geçtiği bilgisini aldığını kaydetti.

Mahkeme Başkanı Köksal ise sanığa, "Ben de bazen arıyorum, 'ben bakmıyorum' falan diyorlar. Bakacaksınız, polissiniz oğlum hepiniz." diye konuştu.

ALİ OSMAN SARIKOCA

15 Temmuz darbe girişimi sırasında Akıncı Üssü’nden kaçarken gözaltına alınan, FETÖ’nün Hava Kuvvetleri İmamı Adil Öksüz’ün serbest bırakılmasıyla ilgili, 28 kişinin yargılandığı davada savunmasını yapan eski Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca, jandarma karakolunda Adil Öksüz’le aralarında geçen diyalogu anlattı.

Adil Öksüz’le, yakalandıktan sonra tutulduğu kışla karakoluna giderek görüştüğü iddia edilen eski Başbakanlık Müşaviri Ali Osman Sarıkoca, suçlamaları kabul etmedi.

İletişim uzmanı olduğunu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Beyaz Masa ve Başbakanlık BİMER’in kurucusu olduğunu anlatan Sarıkoca, 2012 yılında BİMER’i FETÖ’cülerin ele geçirmeye çalıştığını ve kendisinin buna izin vermemesi üzerine FETÖ’nün hedefi olduğunu ileri sürdü. Hakkında, basın yoluyla başlatılan algı operasyonu sonucu bu davada tanıkken sanık durumuna düştüğünü anlatan sanık Sarıkoca, "16 Temmuz 2016 günü Antalya’da Türkiye’nin tanıtımı için dünyaca ünlü futbolcuların katılacağı ve Sayın Cumhurbaşkanının da kısa bir süre maçta yer alacağı organizasyon için yakın arkadaşım olan Kahramankazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk ve kardeşi Hüseyin Ertürk’le birlikte Antalya’ya gittik. Antalya’da akşam yemeği sırasında gazetecilerden İstanbul’da köprülerin kapatıldığını ve normal olmayan bir durumun olduğunu öğrendim. Bunun üzerine yakın arkadaşım olan istihbaratçı Serter Koçak’ı aradım. Ne olduğunu sordum. Bilgisi olmadığını söyledi. Ancak kısa bir süre sonra beni arayarak, ’Ağabey doğruymuş darbe oluyormuş. Bizi de emniyetten göreve çağırıyorlar hakkını helal et’ dedi ve telefonu kapattık" diye konuştu.

Durumu Kahramankazan Belediye Başkanına anlattığını ve hemen zaman geçirmeden Ankara’ya döndüklerini anlatan Sarıkoca, "Sabah saatlerinde Kahramankazan’a ulaştık. Manzara korkunçtu, şehitlerimiz vardı. Yaralıların durumu çok kötüydü. İlçenin feryat eden sakinleriyle karşılaştık. Başkan darbeye karşı durmaları için Kazanlılara talimat verdi. Ben ve başkanın kardeşi de darbeye karşı yapılan organizasyonun planlanmasında yer aldım. O sırada vatandaş olarak benim görevim Kahramankazan belediye başkanının yanında durmaktı" dedi.

Daha sonra ilçe emniyet müdürlüğüne gittiklerini ve orada Akıncı Üssü’nden kaçan çok sayıda kişi olduğunu, bunların Kahramankazan civarında boş araziye doğru gittiklerini öğrendiklerini anlatan Sarıkoca, daha sonra Eryaman’daki evine geçtiğini söyledi. Biraz dinlendikten sonra saat 15.00 sıralarında tekrar Kahramankazan’a gittiğini söyleyen Sarıkoca, "Burada şehit cenazelerinin kaldırılmasıyla ilgilendik. Akşam saatlerinde istihbaratçı Serter Kocak’ı aradım. Ancak telefonunu açmadı. Akşam saatlerinde evime dönmek için plan yaparken Serter Koçak beni aradı. Birçok kişiyi yakaladıklarını söyledi. Bende yanına geleceğimi ve bulunduğu yerin konumunu atmasını söyledim. Attığı konumu takip ederek gittiğimde buranın bir jandarma karakolu olduğunu gördüm. İçeri girdiğimde Serter Koçak’la biraz konuştum. Sonra yakalanan darbecileri gördüğümde kendimi tutamadım. O gün gördüklerim ve daha önce birlikte çalıştığım Erol Olçok ile oğlunun şehit olduğu haberi beni derinden etkilemişti. Bunların üzerine yürüyüp küfür edince Serter Kocak ve bir kaç kişi beni sakinleştirip bir yere oturttular" dedi.

Karakolun nöbet kulübesinin bulunduğu yerin arkasında bir yere oturduğunu ve Adil Öksüz’ü orada gördüğünü belirten Sarıkoca, şunları söyledi: "Ben oraya oturduğumda Adil Öksüz duvarın dibindeydi. Oradaki polislerden bu kişinin İlahiyatçı Yardımcı Doçent olduğunu öğrenince sinirlenip yanına gittim. Ben hafızım ve imam hatip mezunuyum. Dini eğitim almış bir kişi olarak Öksüz’e, ’din üzerinden tezgahın nereye kadar gideceğini’ sormak istedim. ’Sen nasıl bir ilahiyatçısın’ diye sordum. Bana ’Biz böyle olmasını tasvip etmiyoruz’ dedi. Masum insanların katledilmesinin yanlış olduğunu anlatan bir ayet okudu. Ben de ona ayet okuyarak cevap verdim. Hafız olduğumu ve bana ayet okumamasını söyledim. Bu kez bana ’hafız değilim’ dedi. Ben de ’Sen Müslüman bile olamazsın. Bildiklerin anlat da bari ahiretini kurtar’ dedim."

Bu ifadelerin üzerine araya giren Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal, "Bir gazeteye verdiğiniz mülakatta ’yüzüne tükürdüm’ demişsiniz. Başka bir kişi ifadesinde ’tokat attı’ diyor. Bunları yaptınız mı?" diye sordu. Sanık önce bazı şeyleri anlatmak istemediğini kamera kayıtlarının incelendiğinde ne olup bittiğinin ortaya çıkacağını söyledi. Mahkeme Başkanını aynı soruyu tekrarlaması üzerine Sarıkoca, "Konuşmak zor, susmak daha zor. Görüntüleri izleyin en güzeli o. Yaptığımı hatırlıyorum da burada anlatmak istemedim. Ben orada kontrolsüz bir şeyler yaptım. Öksüz, ’Bizim alakamız yok deyince’, ’Hadi lan s.. git. Senin FETÖ’şünde aynı şeyleri söyleyecek’ dedim. Yüzüne tükürdüm, tokat attıp, sinkaflı sözler söyledim" şeklinde konuştu.

Sarıkoca, 17 Temmuz’da Erol Olçok ve oğlunun cenaze töreni için, İstanbul’a gittiğini ve Ankara’ya dönerken Adil Öksüz’ün serbest bırakıldığını öğrendiğini söyledi. Bunun üzerine Emniyet Genel Müdürünün yanına gittiğini anlatan Sarıkoca, "Bu kişinin nasıl serbest bırakıldığını sordum. Benim gayretlerim sonucu Adil Öksüz’ün kim olduğu ortaya çıktı. Bununla ilgili daha sonra mülkiye müfettişlerine tanık olarak ifade verdim. Bu gayretlerim sonucu Öksüz’le ilgili işlemler hızlandı" dedi. Daha sonra Ankara Batı Adliyesi’nde tanık olarak ifadeye çağrıldığını ve başsavcı ile ifadesi sırasında küçük bir tartışma yaşadığını söyleyen Sarıkoca, "Bu ifadenin ardından tanıkken birden kendimi iddianamede sanık olarak buldum. Bu nedenle bu iddianameyi külliyen reddediyorum. Oraya ismimin konmasını da kabul etmiyorum" dedi.

Bank Asya’daki hesabını da kızını gönderdiği kreşin ödemelerini yapmak maksadıyla açtırdığını söyleyen Sarıkoca, üye hakimin "17-25 aralıktan sonra eşin, baban ve senin bu bankada hesabın gözüküyor. Bu hesapları neden kapatmadın. Senin hesabında 20 bin lira hesap hareketi gözüküyor. Bu parayı neden yatırdın" diye sordu. Sarıkoca, "Borcumu ödeyemediğim için kapatamadım. Borcum bittikten sonra da kapattım. 20 bin lira para yatırdığımı da kabul etmiyorum. Bu para 50 bin lira ve kardeşim bana olan borcunu bu hesap üzerinde yatırdı" dedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, "Bu yapıyla mücadele ettiğini söyleyen biri 17-25 Aralıktan sonra neden hala bu hesapları kullanır" diye soru yöneltti. Sanık bu soruya da, "Yokluk asaleti bozar. Borcumu bitirdikten sonra kapattım" diye yanıt verdi.

Kendine komplo kurulduğunu öne süren Sarıkoca, "İmanım olmasaydı çoktan intihar ederdim" dedi.

Sarıkoca'nın savunmasının tamamlanmasının ardından davanın bugünkü celsesi tamamlandı. Yarın, sanık ve tanık beyanları alınacak.

05.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Tüm sanıkların tutuksuz yargılandığı Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, sanıklar ve avukatları katıldı.

Duruşmada, sanıklar Yusuf Gül ile Abdulsamet Gürler'in Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemiyle (SEGBİS) savunmaları alındı.

YUSUF GÜL

Darbe girişimi günü Kazan İlçe Jandarma Komutanlığında Trafik Motosiklet Timi'nde görevli uzman jandarma çavuş olduğunu belirten Gül, Adil Öksüz'ü nezarethaneye aldığını, Öksüz'ün Emniyet Müdürlüğüne götürülmesi, adliyeye çıkarılması gibi işlemlerde görev almadığını belirtti.

Adil Öksüz'den alınan kemer ve Türk Hava Kuvvetleri amblemli saatle ilgili tutanağı tutmasına rağmen bu saatle ilgili üstlerini, amirlerini ve cumhuriyet başsavcılığını uyarmamakla suçlanan Yusuf Gül, bu kişinin önemli biri olduğunu birkaç gün sonra televizyonlardan öğrendiğini savundu.

Gül, diğer şüphelilere yapılan işlemler ne ise Öksüz'e de aynı işlemlerin yapıldığını söyledi.

ABDULSAMET GÜRLER

İmralı Adası'nda astsubay olarak görev yaptığını ifade eden Abdulsamet Gürler de darbe girişimi günü Kazan Kışla Jandarma Karakolunda idari işler elemanı olduğunu anlattı.

Adil Öksüz'ün eşyaları alınmamasına rağmen "alınmış gibi" imza atmakla suçlanan Gürler, karakolda görevli iken yakalananlarla ilgili işlemlerin polisler tarafından yapılacağının söylendiğini kaydetti.

Bu nedenle İl Emniyet Müdürlüğünden gelen ekiplere şüphelileri ve onlarla ilgili belgeleri teslim ettiklerini söyleyen Abdulsamet Gürler, "Daha sonra araç yetersizliğinden dolayı Adil Öksüz'ü almadıklarını, daha sonra gelip alacaklarını söylediler. Daktilo başındaydım, hep masa başındaydım. Kimin söylediğini hatırlamıyorum." dedi.

Gürler, Öksüz'ün "imam" olduğunu o gün duymadığını, daha sonra çıkan haberlerden Adil Öksüz'den haberdar olduğunu ileri sürdü.

Sonradan tuvalette bulunan cihazın Adil Öksüz'e ait olduğunun söylendiğini ve "GPS" cihazı denildiğini aktaran Abdulsamet Gürler, söylenenleri tutanağa aynen geçirdiğini ifade etti.

Sanık Gürler, "Öksüz götürüldüğünde karakolda değildim. Şahışların yakalanması için karakoldakiler olarak biz elimizden geleni yaptık. Kayırma ya da belge gizleme asla olmamıştır. Akıncı Üssü'nde görevlendirildim, geldiğimde yakalananlar götürülmüştü." şeklinde konuştu.

TANIKLAR

Sanık savunmalarının tamamlandığı duruşmada, tanıkların dinlenmesine geçildi.

Tanık olarak dinlenen Kazan İlçe Jandarma İdari İşler Astsubayı Turgay Berke, darbe girişimi sabahı, Akıncı Üssü karakolunda görevliyken eski YAŞ Üyesi darbeci Akın Öztürk'ün kaçtığına yönelik ihbarın gelmesi üzerine araziye çıktıklarını belirtti.

Berke, araziden karakola geldiğinde, sonradan adını öğrendiği Adil Öksüz'ün, sarı tişörtlü bir sivil polis tarafından sorgulandığını gördüğünü, Serter Koçak isimli bu polisin Öksüz ile ilgili, "Darbeyi bu yönetmiş, askerlerin imamıymış, ABD'den 2 gün önce gelmiş, operasyonu bu yönetiyormuş." şeklinde bağırdığını duyduğunu söyledi.

Ardından tekrar araziden kaçan askerler bulunduğuna dair ihbarın gelmesi üzerine karakoldan çıktığını ifade eden tanık Berke'ye Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal, "Bu kişinin imam olduğunu üslerine neden bildirmedin?" diye sordu. Başkan Köksal, "Karakol zaten kalabalıktı. Herkes duyuyordu. İhbar geldi. Hemen çıkmam gerekti. Aklıma bile gelmedi." diyen tanığa bu kez "Kalsaydın ne yapardın?" sorusunu yöneltti. Turgay Berke, kaçanları yakalamak üzere tekrar arziye çıktığını, bir daha karakola dönmediğini kaydetti.

Tanık Berke, ertesi gün Sincan Adliyesinde görevli olduğunu, bu sırada hakimlikten serbest bırakılan bir kişinin getirildiğini dile getirerek, bu kişinin sivil olduğunun söylendiğini bildirdi.

"(Hangi saf hakim inanır buna) dedim. O da güldü"

Adil Öksüz olduğunu sonradan öğrendiği kişiye, "Seni nasıl bıraktılar sivil olman bir şeyi değiştirmez." dediğini aktaran Berke, "(Ben tarla bakmaya gelmiştim.) deyince, 'Akşam jetler bombalar atmış, Külliye'yi vurmuş, sen tarla bakmaya geldim diyorsun, hangi saf hakim inanır buna.' dedim. O da güldü, 'Ben de anlamadım nasıl serbest bıraktıklarını.' dedi. O anda onun 'imam' diye bağrılan kişi olduğunu hatırlayamadım." diye konuştu.

Mahkeme Başkanı Köksal'ın, "İmam olduğunu hatırlasan ne yapardın?" sorusu üzerine Berke, "Mahkeme zaten bırakmış ben ne yapabilirdim? Belki birine söylerdim, 'Bu serbest kalmış.' diye gereğini yapardım ama o an hatırlamadım." yanıtını verdi.

Jandarma karakolunda Adil Öksüz'ün, FETÖ'nün mahrem imamı olduğu öğrenildikten sonra neden bir şey yapmadığı sorulan Turgay Berke, "Polisler zaten karakola hakim havada idiler. Darbeyi asker yaptığı için biz utandığımızdan boynumuzu büktük. İşlemleri, her şeyi onlar yaptılar. Zaten kendileri de TEM'e götüreceklerini söylediler ben ne yapayım?" şeklinde konuştu.

Bu sırada mahkeme heyeti, sanıklardan Serter Koçak'a, Adil Öksüz'ün 2 gün önce ABD'den geldiği ve operasyonu yürüttüğü bilgisini nereden öğrendiğini sordu. Koçak, "Kendi beyanında söyledi. Biz imam olduğunu öğrendikten sonra tırstı, konuşup konuşmayacağını bilemedi bir an. Kendisinden aldım bu bilgiyi, 2 gün önce geldiğini kendisi söyledi." dedi.

06.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) sözde "Hava Kuvvetleri Komutanlığı imamı" firari Adil Öksüz'ün serbest bırakılmasıyla ilgili 13'ü asker, 14'ü Emniyet Genel Müdürlüğü personeli ve biri eski Başbakanlık müşaviri 28 sanığın yargılandığı davanın beşinci celsesi tamamlandı.

Tüm sanıkların tutuksuz yargılandığı Ankara 23'üncü Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanıklar ve avukatları katıldı.

Tanıkların dinlenmesine devam edilen duruşmada bazı sanık avukatları, dünkü duruşmada tanık olarak dinlenen, Adil Öksüz'ün tutulduğu Kışla Jandarma Karakolunda görevli Doğan Can Nergiz'e, tekrar soru sorulmasını istedi.

Avukatların talebi üzerine tekrar huzura alınan Nergiz'e, "Karakola gelerek kontrolü ele alan emniyet istihbarat polisleri, kışlanın kamera odasına geçerek ne yaptılar?" sorusu yöneltildi.

Kışlaya gelen emniyet istibarat görevlisi sivil polislerin kamera odasını sorduklarını, kendisinin de odayı gösterdiğini belirten Nergiz, "Eşlik ettim, kamera açılarına baktılar, diğer işlemleri sordular. Benden bir talepleri olmadı, açıların nereyi çekip çekmediğine baktılar. Sonrasında ne yaptılar, bilmiyorum. Dışarıda görevliydim, odaya bir daha girmedim. Zaman içerisinde de odaya girip çıktılar. Kameralara bir işlem yapılıp yapılmadığını bilmiyorum." diye konuştu.

Avukatların, "Kameranın görüş açısına giren yerlerin incelenmesinin ardından bahçede darbecilerin yerleri değiştirildi mi?" sorusu üzerine de tanık Nergiz, yakalanan darbecilerin, istihbaratçılar tarafından sorgulama işlemlerinin kameranın kör noktalarında yapıldığını ileri sürdü.

"Kamera kayıtlarını silmek istediler"

Bu sırada, sanıklardan, darbe girişimi sırasında Kazan ilçesinde, Kışla Jandarma Karakol Komutanı olarak görev yapan Jandarma Başçavuş Osman Gök söz istedi.

Sanık Gök, sivil polislerden birisinin "Kamera kayıtlarını silelim." dediğini ancak hangisinin söylediğini hatırlamadığını iddia etti.

Kameraların nöbetçi astsubay odasında bulunduğunu, polislerin soruları üzerine kameraların bir şey kaydetmediğini söylediğini savunan Gök, "Ekranların olduğu yeri gösterdim, kayıt yapılmadığını belirttim. 'Tamam.' diyerek dışarı çıktılar. Kayıt yapılan yeri göstermedim. Dayak falan vardı, başka muameleler de vardı, galiba onlar görünmesin diye soruyorlar diye düşündüm. Başka düşünceleri var mıydı, bilmiyorum." şeklinde konuştu.

Tanık beyanlarının ardından duruşma savcısına, sanık savunmaları ve tanık beyanlarına karşı görüşü soruldu.

Duruşma savcısı, tutuksuz yargılanan bazı sanıklar hakkındaki yurt dışına çıkış yasağına ilişkin adli kontrol tedbirinin devamına karar verilmesini, bazı sanıklar hakkındaki adli kontrolün kaldırılmasını istedi.

Sanık Ali ihsan Sarıkoca'nın ise üzerine atılı suçun vasfı, mevcut delil durumu göz önünde bulundurularak tutuklanmasına karar verilmesini isteyen savcı, sanık Sarıkoca'nın, firari Adil Öksüz'ün gözaltında bulunduğu kışla karakoluna herhangi bir görevi bulunmamasına rağmen gelerek Öksüz ile görüşmesi, istihbaratta görevli sanıklardan Serter Koçak ve Bilge Kaan Aksoy ile olay günü kurduğu telefon irtibatı, Bank Asya hesap kayıtları gibi nedenlerle adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağı görüşünü dile getirdi.

"O hainlere söylediğim her şeyden memnunum"

Savcılık mütalaasına karşı diyeceği sorulan sanıklardan eski Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca, mütalaayı kabul etmediğini belirterek beraatini istedi.

Firari Adil Öksüz ile nerede görüştüğü sorulan Sarıkoca, Kışla Jandarma Karakolu bahçesindeki duvarın dibinde sıralı halde oturan darbeciler arasında bulunan Öksüz ile burada bir kez görüştüğünü, başka temasının olmadığını söyledi.

Sarıkoca, yakalanan SAT'çılarla neden görüştüğünün sorulması üzerine, "Beni orada tahrik eden şey, 'SAT'çılar vatandaşlarımızı taradılar.' sözleridir. 'SAT'çı mısınız, TÜRKSAT'çı mısınız?' diye başladı diyalog. O hainlere söylediğim her şeyden memnunum. Adil Öksüz ile yaptığım görüşmeden dolayı da memnunum. Bir ilahiyatçı olarak ona yapılabilecek en büyük psikolojik işkenceyi yapmış olmaktan da memnunum. O diyaloğun haricinde Adil Öksüz ile hiçbir temasım olmadı." ifadelerini kullandı.

Sanık Sarıkoca, Bank Asya hesabına ilişkin soru üzerine, hesabın kardeşi tarafından kullanıldığını savunarak, "Kardeşim o hesaba 50 bin lira yatırdı. Devamında dükkanın borçlarında kullandı. 19 bin lira kaldı." dedi.

Mahkeme başkanının, "Neden başka bankaya gidip hesap açmıyorsun da bu bankayı kullanıyorsun?" sorusu üzerine Sarıkoca, "Kardeşim İstanbul'da dükkan açmıştı. İşlerimiz iyi gitmedi. O dönem 20 yıllık birikimimiz gitti. Tüm banka hesaplarım doluydu. Çok borçlanmıştım. O dönemde ne kardeşimin ne de benim bankalardan kredi kullanma durumum yoktu." şeklinde savunma yaptı.

ARA KARAR

Sanıkların ve avukatlarının beyanlarının ardından duruşmaya ara verildi.

Ara kararları açıklayan Mahkeme Başkanı Abdullah Köksal, olay tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesinde görev yapan ve duruşmada FETÖ ile bağlantısı olduğunu kabul ederek, "ByLock" kullandığını, örgütün sohbetlerine katıldığını anlatan eski polis Murat Bayrak hakkında FETÖ üyeliğinden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verdiklerini belirtti.

Köksal, sanıklardan Osman Gök, Kenan Gülbay, Zeki Çınkır, Serter Koçak, Erhan Cihangir ve Ömer Doğan hakkında uygulanan yurt dışına çıkış yasağının devamına, diğer sanıklar hakkında uygulanan adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına karar verdiklerini açıkladı.

Ali İhsan Sarıkoca'nın tutuklanma istemi reddedildi

Duruşma savcısının, sanıklardan eski Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca'nın tutuklanması talebinin reddine karar verildiğini belirten Başkan Köksal, Sarıkoca hakkında, Bank Asya'daki hesabı nedeniyle, Ankara'yı terk etmeme ve haftada iki kez imza verme şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasını kararlaştırdıklarını söyledi.

Sarıkoca'nın, kışla karakolunda firari Adil Öksüz ile görüşmesine ilişkin kamera kayıtlarıyla ilgili bilirkişi incelemesi yaptırılmasına da karar verildi.

Duruşma, 10 Nisan 2018'e ertelendi.

İDDİANAME

İddianamede, 4 sanık hakkında "silahlı terör örgütü üyesi olmak", "silahlı terör örgütü adına suç işleme", "görevi kötüye kullanma", "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmi" ve "suçluyu kayırma" suçlarından dava açıldı. 21 sanık hakkında, "görevi kötüye kullanma", "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" ve "suçluyu kayırma" suçlarından hapis cezası talep edildi. 2 şüpheliye, "silahlı terör örgütüne üye olma", "görevi kötüye kullanma", "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" ve "suçluyu kayırma" suçlamaları yöneltildi. Bir şüpheli hakkında ise "Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme" ve "suçluyu kayırma" suçlamalarından kamu davası açıldı.

Cumhuriyet Savcısı Ramazan Dinç tarafından hazırlanan 428 sayfalık iddianamede, darbe girişiminin başarısız olduğunun anlaşılmasının ardından darbecilerin Akıncı Üssü'nden kaçtıklarının bilgisinin geldiği, Kazan İlçe Jandarma Komutanlığı ve Kazan İlçe Emniyet Müdürlüğü görevlileri ile diğer kolluk görevlilerince kaçan darbecilerin yakalanması için çalışma başlatıldığı belirtildi. Akıncı 4. Ana Jet Üssü çevresinde emniyet tedbirlerinin alındığı, Kazan İlçe Jandarma Komutanı olan şüpheli Murat Bozdağan'ın da kaçan darbecilerin yakalanması için Kazan İlçe Jandarma Komutanlığında ve Kazan Jandarma Kışla Karakolunda görevli personeli görevlendirdiği kaydedildi. Bu kapsamda dosyanın şüphelileri arasında bulunan Erkan Külah, Abdülsamet Gürler ve Serkan Çoraplı'nın bir ekip oluşturduğu ve yakaladıkları 29 kişiyi parça parça karakola getirdikleri anlatıldı.

Aralarında Adil Öksüz'ün de bulunduğu 29 şüphelinin tahkikatlarının jandarma görevlileri tarafından yapılmayıp şüpheliler Serter Koçak, Ömer Doğan ve Erhan Cihangir tarafından yapıldığı kaydedilen iddianamede, "Akıncılar Üssü'nden kaçan darbeye teşebbüs eden şüphelilerin yakalanıp peyderpey kışla jandarma karakoluna getirildikten sonra kışla jandarma karakolundan dışarıdan 20-25 kişi civarında resmi kıyafetli polislerin yine resmi polis araçlarıyla geldikleri, Serter Koçak, Ömer Doğan ve Erhan Cihangir'in ise 16 Temmuz tarihinde öğleden sonra kışla jandarma karakoluna sivil bir araçla geldikleri, geldikten sonra şüphelilerle ilgili mülakat yapmaya başladıkları ve bu mülakatların jandarma kışla karakolunun bahçesinde karakol binasının yan tarafından devam ettiği" kaydedildi.

Adil Öksüz'ün kim olduğunu sormuş

Darbe girişimi gecesi Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün bombalanması nedeniyle İstihbarat Şube'nin görevini yerine getiremediği, bu nedenle Adil Öksüz'ü sorgulayan şüpheli Serter Koçak'ın mülakat esnasında Adil Öksüz'e kimliği hakkında sorular sorduğu, Öksüz'ün şüpheli tavırları üzerine daha önceden Elazığ'da birlikte görev yaptıkları Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığında görevli Bilge Kağan Aksoy'u cep telefonundan aradığı belirtilerek, "Bilge Kağan Aksoy tarafından telefonla Serter Koçak'a, Adil Öksüz'ün FETÖ'nün mahrem imamı olduğu bilgisinin aktarıldığı, bu bilgi aktarımını 16 Temmuz tarihinde henüz adli makamlara çıkarılmadan önce öğleden sonra yaptığı belirlenmiştir" ifadelerine yer verildi.

Karakol bahçesinde "FETÖ'nün imamısın" diye bağırmış

İddianamede, Serter Koçak'ın Öksüz'ün FETÖ'nün mahrem imamı olduğunu öğrenmesi üzerine Kışla Jandarma Karakolunun bahçesinde bulunan görevliler ve darbeye teşebbüs eyleminden dolayı yakalanan şüphelilerin de duyacağı şekilde Öksüz'ün FETÖ'nün mahrem imamı olduğunu söylediği belirtilerek, "Bu şekilde Adil Öksüz'ün FETÖ'nün mahrem imamı olduğu Cumhuriyet Başsavcılığına sorgusu için getirilmeden önce öğrenildiği, Serter Koçak'ın Adil Öksüz'ün FETÖ'nün imamı olduğunu bahçede bulunan herkes tarafından görülecek ve duyulabilecek şekilde Öksüz'e, 'İmamsın oğlum, bundan sonra sen bizdesin, seninle daha sonra özel ilgileneceğim' diye söylediği, yine Koçak'ın diğer şüphelilere dönüp, 'Bu sizin imamınız, size emirleri bu getiriyor. Koskoca albay olmuşsunuz şu adamdan emir alıyorsunuz, görün işte halini. Sizin üstlerinize akıl hocalığı yapan kişi budur işte, sizin üstlerinize bu akıl veriyor. Görüyor musunuz imamınızı? Bu sizin imamınız, emirleri bundan alıyorsunuz. Gelsin kurtarsın, kurtarabiliyorsa sizin Fetullahınız. Bu buranın imamı, ben öğrendim sizin büyüklerinize akıl hocalığı yapan, emirleri veren bu. Bu gördüğünüz kişi sizin üstlerinize emir ve akıl veren imamıdır, hava kuvvetleri imamıdır' şeklinde beyanlarda bulunduğu, bahçede bulunanlar tarafından duyulduğu ve öğrenildiği anlaşılmıştır" denildi.

Öksüz'ün yakalandıktan sonra düzenlenen tutanakların zamanında adliyeye intikal ettirilmemesi ve serbest kaldıktan sonra üzerinde yakalanan suç delili niteliğindeki eşyaların gerekli incelemeler yaptırılmadan Öksüz'e usule aykırı olarak teslim edildiği kaydedildi. Öksüz'ün yakalanıp Ankara Batı Adliyesine getirilinceye kadar olan süreçte Ankara Batı Adliyesine gönderilen soruşturma evrakının eksik olduğu bildirilen iddianamede, "Öksüz'ün korunduğuna yönelik kamu görevlileri hakkında yapılan soruşturma sonucunda şüpheli savunmaları, tanık beyanları, HTS analiz raporu, MASAK raporu, şüphelilerin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatlı olup olmadıklarına ilişkin araştırma ve inceleme tutanakları, Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı'nca düzenlenen fezleke ve elde edilen deliller hep birlikte değerlendirildiğinde; delillerin nihai değerlendirilmesi mahkemenize ait olmak üzere, şüphelilerin üzerilerine atılı suçlardan yargılamalarının yapılarak, eylemlerine uyan yukarıda yazılı sevk maddeleri gereğince ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur" ifadelerine yer verildi.

Paralel yapı-23 Haziran (2017) 'Ankara Adil Öksüz'ün serbest bırakılması 28 sanık' davası

(08 Ekim 2017, 17:39)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

PARALEL YAPI KONULU HABER GRUPLARINDAN KISA BİR BÖLÜM: (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)  
Paralel Yapıya yönelik hemen hemen tüm operasyonlar ve açılan davalar
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
Paralel yapı ve diğer kurum kuruluşlarla bağlantıları
Başbakan Erdoğan'ın paralel yapıyla ilgili açıklamaları
Paralel yapı-Abdullah Gül
Paralel yapı-Taksim Gezi Parkı olayları bağlantısı
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar
Paralel yapı-Ergenekon
Paralel yapı-Behçet Oktay intiharı
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti
Paralel yapı-Üzeyir Garih cinayeti
Paralel yapı-Cevzet Soysal cinayeti
Paralel yapı-Gaffar Okkan cinayeti
Paralel yapı-Paris cinayetleri
Paralel yapı-Haydar Meriç cinayeti
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimine açılan davalar'
Paralel yapı-Fenerbahçe/Şike soruşturması
Paralel yapı-Ses kayıtları
Paralel yapı-Hanefi Avcı'nın cemaat iddiaları
Paralel yapı-Sabri Uzun'un cemaat iddiaları
Paralel yapı-28 Şubat süreci
Paralel yapı-Kaset olaylarıyla bağlantısı
Paralel yapı-Rusya Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti
Paralel yapı-1990 Uğur Mumcu vd. Laiklik suikastleri soruşturmasında kumpas
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bağlantısının delilleri
Paralel yapı-15 Temmuz askeri darbe girişimindeki rollerini saptırma gayretleri
Paralel yapı-Yargılandıkları davalarda Fetö'nün terör örgütü olduğunu kabul etmeyen sanıklar
Paralel yapıya karşı devlet kurumlarının attığı adımlar
Paralel yapı-Deşifreyi ve soruşturmaları engelleme çabaları
Paralel yapı-Kamikaze tahliye girişimleri
Paralel yapı-Teslim olmayıp saklanan ya da yurtdışına firar eden şüpheliler
Paralel yapıya dair hukuki deliller
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
Paralel yapı-Suç duyuruları
Paralel yapı-Abdullah Harun
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları
Paralel yapı-Vatana ihanet
Paralel yapı-Misyonerlik/Dinlerarası Diyalog Bağlantıları
Paralel yapı-İslami açıdan sapkın görüşleri
Paralel yapı-Fetullah Gülen'in bedduaları
Paralel yapı-Örgüt mensuplarının intiharları
Paralel yapı konulu kitaplar
Paralel yapı konulu filmler
Paralel yapı bahanesiyle kontrgerilla yapılanmalarının gözden kaçırılma çabaları ... (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=11438    yazdır/print

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
66.006.566