İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Selimiye'de bulunan 1. Ordu Komutanlığı'nda yaşananlar ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nün Üsküdar yerleşkesinin ele geçirilmeye çalışılmasına ilişkin 54'ü tutuklu 128 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
30.09.2017 20:29 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Selimiye'de bulunan 1. Ordu Komutanlığı'nda yaşananlar ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nün Üsküdar yerleşkesinin ele geçirilmeye çalışılmasına ilişkin 54'ü tutuklu 128 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
27.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısında yer alan binadaki salonda yapılan duruşmada savunma yapan tutuklu sanık eski yüzbaşı Batur Alp Çakır, önceki ifadesini baskı altında verdiğini öne sürdü. Bu nedenle ifadesini kabul etmediğini dile getiren Çakır, yeni bir savunma hazırladığını söyledi.
Darbe gecesi saat 22.30'da Selimiye Kışlası'na gittiklerini anlatan Çakır, burada 1'inci Ordu Karargahında, harekat Kurmay Yarbaşkanı olarak görev yapan eski Tuğgeneral Eyüp Gürler'in kendilerini yanına çağırdığını kaydetti.
Gürler'in '1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'a ulaşamadıklarını, gidip kendisiyle görüşerek kışlaya gelmesi konusunda haber vermesini' emrettiğini savunan Çakır, bunun üzerine 4 kişiyle Fenerbahçe Orduevi'ne doğru yola çıktıklarını anlattı.
Çakır, komutanlık konutuna vardıklarında kapıdaki kadın memura Ordu Komutanını sorduklarını beyan ederek, 'Komutanla görüşmek istediğimizi söyledik. Tabip albay olduğunu öğrendiğimiz kişi, yanımıza geldi, kendimizi tanıttık. Komutana bir not iletmek için geldiğimizi söyledik. O da Dündar'ın çıktığını söyledi. Biz de bunun üzerine tekrar 1. Ordu Komutanlığı'na döndük.' dedi.
Fenerbahce Orduevi'ne Dündar'ı enterne etme amacıyla gitmediklerini öne süren Çakır, onun evinde herhangi bir arama yapmadıklarını savundu. Çakır, kışlaya geri döndüklerinde eski Albay Ahmet Zeki Gerehan'ın kendisini görüntü izleme merkezine görevlendirdiğini belirterek, darbe girişimini de bu odadaki televizyondan öğrendiğini iddia etti.
'Terör tehdidi falan yok, darbe yapılıyormuş'
Tutuklu sanık Kurmay Binbaşı Nurullah Kalebaşı da hiçbir zaman ByLock kullanmadığını savunarak, söz konusu programı tutuklandıktan sonra basından öğrendiğini öne sürdü.
Eski Herakat Yarbaşkanı Tuğgeneral Eyüp Gürler'in, 'Terör saldırısı bekleniyor, herkes kamuflajını giysin ve harekat merkezine insin.' dediğini aktaran Kalebaşı, Gürler'in kendisine güvenlik tedbirleri ile görüntüleme merkezini takviye etmesi emrini verdiğini savundu.
Sanık Kalebaşı, Gürler'in, güvenlik tedbirleri kapsamında kışla emniyetini takviye amaçlı personel ve zırhlı araçların geleceğini söylediğini belirterek, bu emir doğrultusunda nizamiyeye gittiğini anlattı.
Sabaha karşı nöbetçi amir yarbay Ümit Ertuğrul'un yanına gelerek 'Nurullah, olaylar bildiğin gibi değil, Ordu komutanımızla konuştum, 'terör tehdidi falan yokmuş, darbe yapılıyormuş, karargahı boşaltıp nizamiyeye gitmemiz gerektiğini' söyledi.' dediğini aktaran Kalebaşı, kendisinin de bunun üzerine sivil kıyafetini giyindiğini ve girişteki polis ekiplerinin yanına gittiklerini savundu.
Kapıda polis memurlarının kendisini gözaltına alıp emniyete götürdüğünü ifade eden Kalebaşı, darbeye ilişkin herhangi bir eyleme katılmadığını öne sürdü.
Duruşma, tutuklu sanık Kalebaşı'nın çapraz sorgusuyla sürdü.
28.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısındaki binada yer alan binadaki duruşmada savunma yapan tutuklu sanık eski Yarbay Selim Çiftçi, 15 Temmuz günü Selimiye'de nöbetçi olduğunu, görevini, 'kışlaya gelen generalleri ağırlamak ve giden generalleri uğurlamak' şeklinde anlattı.
Sözde 'sıkıyönetim direktifini' 22.30 sıralarında gördüğünü belirten sanık Çiftçi, 'Direktifin ilk sayfasını okudum. Bunun bir darbe girişimi olduğunu algılayamadım. Terör faaliyetlerine karşın TSK'nın aldığı bir önlem olarak düşündüm.' şeklinde savunma yaptı.
Darbeci tuğgeneralden 'İstanbul'a yüklensinler' emri
Sıkıyönetim direktifini gördükten sonra harekat merkezine gittiğini aktaran sanık Çiftçi, İstanbul'daki 'ana darbe' davasının sanıklarından eski 1. Ordu Harekat Yarbaşkanı Tuğgeneral Eyyüp Gürler'in 'Trakya'daki birliklere haber verelim, İstanbul'a yüklensinler.' şeklindeki emri eski Albay Ahmet Zeki Gerehan'a verdiğini duyduğunu ifade etti.
Darbe girişimini TRT'deki sözde bildirinin okunmasının ardından anladığını savunan Çiftçi, 'Yarbay Ümit Ertuğrul darbe girişimini öğrenmemizin ardından bazı generallerle konuştu. Eyyüp Gürler'in tutuklanmasını talep ettiklerini söyledi. Ben Ertuğrul'un Eyyüp Gürler'i teslim olması için ikna ettiğini biliyorum.' dedi.
Mahkeme Başkanı Fikret Demir, sanık Çiftçi'ye 'Televizyonlarda görüyoruz. Rizeli bir er darbe girişimi olduğunu öğrenir öğrenmez hemen saf değiştiriyor. Siz yarbay olarak, bir erin anladığı darbe girişimini neden anlayamıyorsunuz?' sorusunu yöneltti.
Sanık Çiftçi soruyu, 'Darbeye hizmet eden faaliyetler sokaklardaydı. O yüzden asker bunu kolay idrak edebilir. Bizim karargahta algılamamız geç olabilir. Karargahta şiddet görmüyorsunuz. Kimse kimseyi öldürmüyor. Vatandaşlara ateş açıldığı için er daha rahat anlayabilir.' şeklinde yanıtladı.
Dönemin 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'ı derdest etmek için Fenerbahçe Orduevi'ne gittiği belirtilen birlikte olduğu iddia edilen eski Yüzbaşı Murat İlhan da üzerine atılı suçlamaları reddederek, amaçlarının Dündar'ı derdest etmek olmadığını savundu.
Fenerbahçe Orduevi'ne giriş ve çıkış süreleri arasında 9 dakika olduğunu iddia eden sanık İlhan, 'Bize Ümit Dündar'ın içerde olmadığı söylendi. Amacımız derdest etmek olsa evine giderdik. Arabadan iner inmez faaliyetlere başlardık, ama biz bunu yapmadık kısa bir sürede ayrıldık.' şeklinde savunma yaptı.
Duruşma tutuklu sanıkların savunmalarıyla sürdü.
29.09.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Selimiye'de bulunan 1. Ordu Komutanlığı'nda yaşananlar ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nün Üsküdar yerleşkesinin ele geçirilmeye çalışılmasına ilişkin 54'ü tutuklu 128 sanığın yargılandığı davada, bugün 5 sanığın savunması alındı.
Tutuklu sanık Burhan Akgül savunmasında, 1. Ordu Harekat Merkezinin 2 odadan oluştuğunu, birinci odanın harita merkezi, ikinci odanın ise brifing odası olduğunu, kendisinin ikinci odada bulunduğunu ifade ederek, 'Tuğgeneral Eyyüp Gürler, harekat merkezindeki odaya gelerek 'Sıkıyönetim ilan edildi, mutlak itaat edin. Etmeyenler cezalandıracak' söyleminde bulundu. Görevim gereği bilgisayardaki harekat sistemi programına bu ifadeyi yazdım ve kara kuvvetlerine bildirdim. Bu yazdığımı sadece kara kuvvetleri bilgisayarlarına düşer. Bu sırada Eyyüp Gürler 21.35 sıralarında gelen başkalarına da sıkıyönetim ilan edileceğini söyleyerek, dışarı kimsenin çıkmaması ve içeri kimsenin girmemesi emrini verdi.' diye konuştu.
Gürler'in kendisine hiç görevlendirme yapmadığını, daha sonra Gürler'in yanına kamuflaj kıyafetli ve silahlı olduklarını düşündüğü 10 kişinin geldiğini belirten sanık Akgül, Gürler'in bu kişilere oturmalarına söylediğini, kendilerinin bilgisayar başındaki koltuklardan kalktıklarını, bu kişilerin oturduğunu ve daha sonra gelen kurmay subaylardan Gürler'in 4-5 kişiyi dışarı çıkarttığını ve sonra odaya yalnız döndüğü aktardı.
Kurmay Binbaşı Zafer Özleblebici ve Kurmay Albay Ahmet Zeki Gerehan'ın eğitim elbiseli ve silahlı olarak odaya geldiğini anlatan sanık Akgül, bu kişilerin silahlarının kılıflarının dışında olduğunu, Özleblebici'nin kendisine cep telefonunu masaya koydurttuğunu ve Gürler'in de odaya gelen Albay Nihat Aksüt'e Trakya'daki tankların İstanbul'a gelmesi emrini verdiğini, bu emrin bilgisayardan iletildiğini söyledi.
Ordu komutanının sesini tanımadı
Sanık Akgül, ifadesinde şunları anlattı:
'Ne gelen sıkıyönetim mesajını gördüm, ne de başka mesajları gördüm. Harekat ve istihbarat başkanlığının temsilcisi olarak biz orada bulunuyoruz. Bize bir şey söylemedikleri için ne olduğunu anlamadık. TRT'de sıkıyönetim bildirisi okumaya başladı. Daha sonra sayın cumhurbaşkanımızın sesini duyduk. Harekat merkezinde 2 televizyon var. Bu televizyonlarda 4 parçalı yayın yapılıyor. Hangisinde dikkat çekici bir olay olursa o kanal dinleniyor. O anda sayın cumhurbaşkanının açıklamasını duyduk. Dikkatim ona yöneldi. Kumandayı bana Zafer Özleblebici aldırtmadı. Saat 01.00 sularında ordu komutanımızın ses kaydı televizyona düştü. Hatta Eyyüp Gürler televizyondan ordu komutanımızı dinledi ve 'Bu ordu komutanının sesi değil' dedi. Biz de 'Bütün gün berabersiniz, ordu komutanın sesini mi tanımıyorsunuz?' dedik. Bunlardan sonra bu adamlar kalkışma yapıyor düşüncesi aklıma düştü.'
Hiçbir şey yapmadığı halde 15 aydır tutuklu bulunduğunu iddia eden Akgül, şahsıyla ilgili somut delil olmadığı halde kendisine suç isnat edildiğini, savcılığın ve mahkemenin yanıltıldığını öne sürdü.
Akgül, '15 Temmuz'un öncesinde ve o sırada tarafıma hiçbir emir verilmedi. Bu hain girişimde yer almadım. Silah kullanmadım. Tahliyemi talep ediyorum.' dedi.
Cumhuriyet savcısının, 'Daha önceki ifadende TRT'deki bildirinin internetten tekrar ettirildiğini söylemiştin. Bu durumu anlatır mısın?' sorusuna sanık Akgül, 'TRT'deki ekran durunca harekat merkezinde bulunan bir muhabere yüzbaşı internet olan bilgisayarın başına oturdu. Bilgisayardan TRT'de okunan bildiriyi açarak bize 'Bunu dinleyeceksiniz.' dedi. Harekat merkezinde sadece o ses dinletildi.' yanıtını verdi.
'Devletin bir tasarrufu olduğunu düşündüm'
Tutuklu sanık eski Kıdemli Başçavuş Harun Yelken de savunmasında, Eyyüp Gürler'in 'Sıkıyönetim ilan edildi.' dediğini ifade ederek, 'Kısa süreli şok geçirdik. Kurmay Albay Ahmet Zeki Gerehan görev bölümü yaparak, telefon ve konuşmamızı yasakladı. Bize verilen bir emir olmadı. Bir ara istihbarat ve harekat başkanları gelerek, Eyyüp Gürler ile konuştu. Daha sonra 3 albay merkezi terketti. Biri hasta olduğunu söyleyerek terketti, bir diğeri çok sinirli bir şekilde terketti. Çok hızlı gelişti her şey. Devletin bir tasarrufu olduğunu düşündüm.' diye konuştu.
Albayların merkezi terketmesinden dolayı bu işin yasal olmadığını anladığını aktaran sanık Yelken, savunmasına şu şekilde devam etti:
'Ahmet Zeki Gerehan, TRT'deki sıkıyönetim bildirgesini herkesin izlemesini istedi. TRT kalkışmadan kurtulunca kapatıldı. Cumhurbaşkanımızın konuşması yayınlanmaya başlayınca Ahmet Zeki Gerehan, Zafer Özleblebici ve Eyyüp Gürler panikledi, enerjileri kaybolmuş halleri vardı. Bunlar psikolojik harekat denilerek, televizyonu kapattılar. Kaçanların niye kaçtığını o zaman anladım. Bizler kaderimize terkedildik. Daha sonra akademiden gelen subaylar kışlayı terketti. 06.30 gibi elektrikler kesildi. Gelen telefonda Eyyüp Gürler'in derdest edilmesi emri verildi. İkna görüşmeleri tamamlandı, Gürler götürüldü. Nöbet bitince sivil kıyafetlerimizi giyerek, beklemeye başladık. Elime silah dahi almadım. Cep telefonu kullanmamıza izi verilmedi. Normal şartlarda bana verilmemesi gereken görev ile gözaltı listesinde olmama rağmen toptancı zihniyetle tutuklandım.'
'Sıkıyönetim ilan edildiği söylendi'
Tutuklu sanık eski Binbaşı Erhan Atabay savunmasında, 15 Temmuz'da Selimiye Kışlası'nda nöbetçi amir olduğunu, nöbetinin kendi iradesi dışında yazıldığını, harekat merkezinden 'Acil durum var' diye çağrıldığını, Merkez Amiri Ümit Ertuğrul'u küçük odada gördüğünü dile getirerek, 'Merkez amiri Ümit Ertuğrul, Genelkurmay'dan mesaj geldiğini, sıkıyönetim ilan edildiğini ifade ederek, kışlanın emniyetini almamı söyledi.' dedi.
Amirlerine haber vermek için nizamiyeden çıktığını anlatan sanık Atabay, kışla komutanını ve İstanbul Merkez Komutan Yardımcısı'nı arayarak, acil bir durum olduğunu, kışlaya gelmeleri gerektiğini söylediğini aktardı.
Sanık Atabay, savunmasını şöyle sürdürdü:
'Darbeci olsam Merkez Komutan Yardımcısı'na niye haber veriyim? Arayıp haber verdiğim numaralar beni geri aramadı, bana bilgi akışı yapılmadı. Sıkıntım bir bilgi akışının olmamasıydı. Bölüğümdeki askerlerden bir kişi olaylara katılmamıştır. Ne olduğunu anlamak için televizyonun olduğu odaya girdiğimde Cumhurbaşkanı ve Ordu Komutanımız Ümit Dündar'ın açıklamalarını izledim. Cumhurbaşkanı'nı izlediğimde üzüldüm, ülkede darbe girişimi olduğunu anladım. Ümit Dündar'ın, darbe karşısındaki açıklamalarını izleyince rahatladım. Ordu Komutanı karşı çıkıyorsa en yakınlarının bu durum içinde olduğunu zerre düşünmedim. Eyyüp Gürler'in bu durum içinde olduğunu duyunca şok oldum. İddianamede Ümit Dündar'ın Eyyüp Gürler'e 'Senden beklemezdim' diye mesaj attığı yer alıyor. Ordu komutanı bile Eyyüp Gürler'den beklememiş.'
Televizyondan gelişmeleri takip ettiğini belirten sanık Atabay, 'Acil gelin' demesine rağmen 4,5 saat sonra kışla komutanının kendisini arayarak, 'Durum nedir?' diye sormasının garibine gittiğini anlattı. Atabay, hain darbe girişiminde bulunanlarla bir hareket içinde bulunmadığını savundu.
Duruşmada, tutuklu sanık Fatih Karaot, savunmasında, emir astsubayı olarak görev yaptığını, 15 Temmuz günü 1. sicil amiri Eyyüp Gürler tarafından karargaha çağrıldığını söyledi.
Eyyüp Gürler'in kendisine bir kargaşa durumu olduğunu belirterek, nöbetçi amiri yanına çağırmasını emrettiğini dile getiren Karaot, 'Gürler'in 'beni koru' emri üzerine tabanca aldım. Emir astsubayının bir tabanca taşıması normaldir. Belli bir saatten sonra taşımadım. Bir general size emir veriyor, 'sistemin tanrıları' olan insanlar bunlar. Emir astsubayına 2 emir veriliyor. Tarafıma suçlama olarak geri dönüyor. Gürler bana emredebilir. Amirin emrinin bir kanun sayıldığı ve bu durumun kanunlarla desteklendiği açık. Bana göre bu problemli bir sistem. Size emir sorgulama açmayan bir kültür nasıl sorgulanacak, sizin takdirinize bırakıyorum.' dedi.
Aklının ucundan 2016 yılında darbe olacağının geçmediğini, gece yarısından sonra meselenin bir tertip olduğunun ortaya çıkmasından sonra, 2 defa Eyyüp Gürler'e bunun yanlış bir şey olduğunu, halka karşı bunun yapılamayacağını söylediğini savunan Karaot, 'Gürler'in G3 piyade tüfeği talebini reddettim. 'Bana piyade tüfeği getir' dedi. 'Getiremem' dedim.' şeklinde konuştu.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Fikret Demir, 'Nasıl itiraz ediyorsun, sen bir astsubaysın? Saat 5 civarında faaliyet sonra erdi, Whatsapp konuşmalarında 'herkes başının çaresine baksın' deniliyor. 'Ne yapalım?' diye sorulması üzerine 'sağ kalın' deniliyor. 'Neden polisle, halka çatışmadılar?' sorusunun cevabı da buradadır.' dedi.
Sanık Karaot da, 'Ben Eyyüp Gürler'in bu talebini reddettim. Sıkıyönetim direktifini görmedim. Gürler'i yalnızlaştırmaya çalışıp teslim olmasını sağlamaya çalıştım. Daha sonra teslim olmaya karar verdi. İyi bir asker, iyi bir insan olmaya çalıştım.' ifadesini kullandı.
Mahkeme Başkanı Demir, 'Dünya tarihinde Türkiye'de yaşanılan olaylar yaşanmadı. Dünya tarihinde böyle bir yargılama yok. Başarısızlıkla sonuçlanan kaç tane darbe var.' şeklinde konuştu.
'Sizin ne olduğundan haberiniz yok mu?'
Sanık Karaot'un savunmasını tamamlamasından sonra bir diğer tutuklu sanık Volkan Dede'nin savunmasına geçildi.
Dede, olayların yaşandığı tarihte yüzbaşı olarak emniyet muhafız bölüğünde görev yaptığını, saat 22.00 sıralarında nöbetçi amir tarafından kışlaya çağırıldığını anlattı.
Erhan Atabay'a durumu sorduğunda Genelkurmay'dan sıkıyönetim emri verildiğini öğrendiğini aktaran Dede, kendisinin ise böyle bir olayı duymadığını aktardı.
Sanık Dede, nizamiyeye gittiğini, nöbet yerlerini arayarak sorun olup olmadığını sorduğunu dile getirerek, 'Kapıdaki nöbetçiler 2 tane tankın kapıya geldiğini, içeri gireceğini söylediler. Ben de 'içeriye tank almayın' dedim. Kapının oraya gittim. Askerler kapıyı kapatmaya çalışıyor. Vatandaşlar gelmiş, sanırım mağdur olan, araçları ezilen insanlar. Kapılar kapandı. Bir asker anahtarı bana verdi, anahtarın sistem odasına götürülmesini söyledim. Kapıları kapattık ama vatandaş dışarıda bağırıyor. Bir sürtüşme oldu. Oradaki vatandaşlarla konuştum. Tanklarla ilgimizin olmadığını, bizim de bu durumu istemediğimizi söyledim. Vatandaşlar bize 'sizin ne olduğundan haberiniz yok mu?' diye sordu. Bu olaylarla ilgimiz olmadığını vatandaşlara söyledim. Onlar da sakinleşti, oradan ayrıldı. Ordu komutanının beyanları var. Kışlanın böyle bir durum içinde olduğunu düşünemiyorsunuz.' diye konuştu.
Askerlik hayatı boyunca Mustafa Kemal Atatürk'ten başka kimseyi rehber edinmediğini söyleyen Dede, hain FETÖ üyesi olmakla itham edilmeyi içine sindiremediğini, uzun tutukluluk hali ve savunmaları da dikkate alınarak tahliyesini istedi.
Duruşma, 2 Ekim pazartesi gününe ertelendi.
İDDİANAME
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Bülent Başar ve Hikmet Pak tarafından hazırlanan iddianamede, darbe girişimi sırasında 1. Ordu Komutanı olan Orgeneral Ümit Dündar ve Üsküdar'da art arda geçen 2 tankın önüne yatarak onları durdurmaya çalışan Sabri Ünal'ın da aralarında bulunduğu 28 kişi, 'müşteki-mağdur' sıfatıyla yer alıyor.
Albay, yarbay ve yüzbaşı rütbelerindeki 55 subay, astsubaylar ve bir sivil olmak üzere 54'ü tutuklu 128 kişinin 'sanık' sıfatıyla yer aldığı iddianamede, tüm sanıklar hakkında 'cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs', 'cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya TBMM'nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs', 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs' ve 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 7 yıl 6'şar aydan 15'er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
İddianamenin tek sivil şüphelisi olan ve terör örgütünün şifreli haberleşme programı 'ByLock'u kullandığı belirtilen öğretmen Feyzullah Şahan hakkında da aynı suçlardan üç kez ağırlaştırılmış müebbet ve 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
İddianamede, aralarında subayların da bulunduğu sanıklar Ali Demirci, Mehmet Kanbur, Tuğrul Kekeç, Gökhan Arıkan, Servet Demir, Emre Ersan, Bekir Karadayı, Semih Özdemir, Gökhan Türe, Gökhan Atavcı, Mithat Aydın, Sergen Güçlü, Bilal Dursun, İsmail Küçükmadan, Gökhan Yıldız, Cüneyt Ölmez, Ömer Faruk Kıcırlı, Kadir Güven, Fatih Cantürk, Arda Can Yarar, Yasin Ay, Ali Güngör, Eyüp Akkaya ve Ertan Gümüştaş hakkında da 'kasten öldürmeye teşebbüs', 'kasten yaralama', 'mala zarar verme' ve 'kamu malına zarar verme' suçlarından ayrı ayrı 6 yılla 141 yıl arasında değişen hapis cezaları öngörülüyor.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-10 Mayıs (2017) 'İstanbul 128 sanık 1. Ordu Komutanlığı Darbe Yap.' davası
(30 Eylül 2017, 20:29)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: